çiçek aşısı en son ne zaman yapıldı / Maymun çiçeğinin çözümü çiçek aşısında mı? Osmanlı'dan günümüze çiçek aşısı

Çiçek Aşısı En Son Ne Zaman Yapıldı

çiçek aşısı en son ne zaman yapıldı

&#;i&#;ek aşısı yapılıyor mu? &#;i&#;ek aşısı en son ne zaman yapıldı?

Haberin Devamı

Bugün biyolojik silah olarak anılan bu virüse karşı, deneme aşamasında olan iki ilaç vardır: Vaccinia ImmunGlobin VIG ve Vistide.

ÇİÇEK AŞISI NEDİR?

Çiçek aşısı, canlı virus aşısıdır.Aşının yapımında, hastalığın etmeni olan Variola virus değil, Orthopox virus ailesinden bir benzeri olan Vaccinica virus kullanılır.Türkiye'de de Hıfzısıhha Enstitüsü tarafından üretilmiş ve geliştirilmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de DSÖ kararı doğrultusunda bu aşının yapımına ve geliştirilmesine son verilmiştir. Bugün ise birçok ülke aşı stoklarını artırma çabasındadır.

Aşının Koruyuculuk Süresi:çiçek aşısı, yapılan kişiyi en az 10 yıl süresince korumaktadır. İnfeksiyona karşı önleyici olmanın yanısıra, hastalık ile temasın ilk dört gününde aşı yapılması durumunda da koruyucu olmaktadır. Aşılı kişide semptomlar daha hafif olup, bu kişilerin daha az virus yaydığı bilinmektedir.

Aşının Yan etkileri: Aşının yan etkileri ağırdır ve sıklıkla görülür. Ancak hastalık riski olan kişilere, hastalığın komplikasyonları göz önüne alındığında yapılması tercih edilir. Aşının en önemli komplikasyonları aşıya bağlı egzama, progresif veya generalize vaccinia infeksiyonu, aşı sonrası ensefalit olarak gösterilmektedir. Aşılanan 1 milyon kişiden kişide ölüm, 15 kişide ensefalit görülmektedir. Birçok olguda da yüksek ateş ve lenf bezlerinde şişme olmaktadır. Ensefalite bağlı, mental gerilik, felç, görme kaybı, yaşamı tehdit eden enfeksiyonlar görülebilir.

Haberin Devamı

Aşı bazı gruplara yapılmamalıdır. Bunlar; gebeler, immün yetmezliği olanlar , tedavileri sırasında immün sistemi baskılayıcı ilaç kullananlar, HIV(+) olanlar, özgeçmişinde egzaması veya tanı konulamamış cilt hastalığı olanlardır.

Afrika'da ormanlık alanlarda rastlanan, yüzde ve vücudun geri kalanında deri döküntüleriyle kendini gösteren ve ateş, baş ağrısı gibi semptomlara neden olan maymun çiçeği, ABD'nin ardından İngiltere, İspanya, Portekiz, İtalya, İsveç, Kanada ve ABD'den sonra Belçika'da da görüldü.

Dünya Sağlık Örgütü daha önce özel bir aşısı bulunmayan maymun çiçeği virüsüne karşı çiçek aşısının etkili olduğunu bildirmişti. Maymun çiçeği virüsü ile aynı aileden olan çiçek virüsünde aşı uygulamasına ise 'den sonra son verilmişti.

Peki maymun çiçeği ile birlikte tekrar gündeme gelen çiçek aşısı nasıl ortaya çıktı? Türkiye'de çiçek aşısının kullanımında Osmanlı'dan günümüze nasıl bir süreç yaşandı? Okullarda ilk yaygın aşılama çiçek aşısı mıydı? yılında uygulanmasına neden son verildi?

Maymun çiçeğinin çözümü çiçek aşısında mı? Osmanlı'dan günümüze çiçek aşısı - Resim : 1

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nuran Yıldırım, çiçek hastalığına çare bulma arayışlarının çok eskiye dayandığını belirterek, "Hindistan’da MÖ. yılları arasında, çiçek yaralarına batırılan çöpler kurutulduktan sonra, sağlıklı çocukların kolunda yapılan çiziğe sürülürdü" diyor ve ekliyor:

"Hastalığı geçirenlerin bir daha yakalanmadığını fark eden insanoğlunun çiçek yaralarının irinlerini ya da kabuklarını sağlıklı kişilere sürmekle hafif bir çiçek hastalığı meydana geleceğini düşünmüş ve bunun için çeşitli yöntemlere başvurmuştur."

ELÇİ EŞİNİN MEKTUBUYLA

Yıldırım, insanların çiçek yaralarından alınan virüsün yine insana bulaştırılmasıyla (variolasyon) yapılan bu aşıların daha sonra Asya ve Kuzey Afrika'da uyguladığını aktarıyor. Türkiye için kırılma noktasının adresi ise Edirne

Maymun çiçeğinin çözümü çiçek aşısında mı? Osmanlı'dan günümüze çiçek aşısı - Resim : 2

Edirne'de bir çiçek aşısı variolasyonuna rastlayan İngiliz sefirinin eşi Lady Mary Wortley Montagu'nun durumu İngiltere'deki arkadaşlarına gönderdiği mektupta yazdığını söyleyen Yıldırım, "Oğlunu aşılatan Montagu, İngiltere'ye dönünce bu çiçek aşısının tanıtımı için uğraşmış, yılında mahkumlar üzerinde denenen aşı başarılı bulunmuş" şeklinde konuştu.

İngiliz Dr. Edward Jenner tarafından yılında daha güvenilir bir yöntem olan inek çiçeğinden aşı üretildiğini belirten Yıldırım, "Osmanlı Devleti, geniş coğrafyasında hiç eksilmeyen çiçek hastalığı ile sistemli mücadeleyi Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'de (günümüzde İstanbul Tıp Fakültesi) faaliyete geçen Aşı İdaresi'nin çiçek aşısı uygulamalarıyla yılında başlatmıştır. Aşı İdaresi, Jenner usulü (vaksinasyon) aşıyı hazırlamış, aşı kalemlerine veya aşı tüplerine doldurarak ihtiyacı olan vilayetlere göndermiştir" dedi.

Yıldırım, Osmanlı'da üç aşı düzenlemesinin yürürlüğe girdiğini ifade ederken günümüzdeki duruma benzer bir şekilde aşısı tutanlara "aşı şahadetnamesi" denen bir aşı kartı verildiğini aktardı. Kural ise şöyleydi:

"Yeni doğan çocuklar ilk altı ay içinde aşılanacak ve aşı beş senede bir tekrar edilecekti. 'teki aşı nizamnamesinde ise işçiler ile göçmenler de aşı yaptırmaya mecbur tutuldu."

'DE TÜM DÜNYADA YOK OLDU!

'te yürürlüğe giren Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile çiçek aşısı mecburiyetinin devam ettiğini söyleyen Yıldırım, "Dünya Sağlık Örgütü 8 Mayıs 'de çiçek hastalığının küresel olarak bütün dünyadan yok edildiği ilan edildi. DSÖ'nün önerisi üzerine, bütün ülkeler çiçek aşısı üretimine son verdi. Türkiye de bu öneriye uyarak, aynı sene yıldır aralıksız sürdürdüğü çiçek aşısı üretimine son verdi" diyor. 

Maymun çiçeğinin çözümü çiçek aşısında mı? Osmanlı'dan günümüze çiçek aşısı - Resim : 3

Çiçek hastalığının insanlığın aşıyla yok ettiği ilk hastalık olduğunu dile getiren Yıldırım, "Türkiye'de bütün çocuklar doğal doğmaz aşılanıyordu. Okullardaki aşısız çocuklar ise ikinci meşrutiyetten sonra aşılanmaya başladı" dedi. 

Enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, çiçek hastalığı virüsü ile maymun çiçeği virüsünün aynı grup içerisinde yer alan virüs olduğunu belirterek, "Bu nedenle çiçek hastalığına karşı kullanılan aşı, burada da yarar sağlayabiliyor. Ama çiçek hastalığı aşısı artık dünyada uygulamadan kaldırılan bir aşı" diyor.

Ertuğrul, çiçek aşısının üretilebileceğini ancak onun yerine aşıların şu anki virüse karşı (maymun çiçeği) üretilmesinin daha mantıklı olabileceğini dile getirrerek, şöyle devam etti; "Bu aşamada üretimi için çok da çaba harcanmıyor. Çünkü bu hastalık yaygın bir biçimde kitlelerde görülmedi. Daha çok Orta ve Batı Afrika'da bulunan endemik bir hastalık. Yüzbinlerce insanı etkileyen bir hastalık değil" diye konuştu.

Ek kaynaklar: Sağlık Bakanlığı

Kaynak: Web Özel

özel haberler

Maymun çiçeğine karşı koruma sağlayan gizemli virüsün kökeni ne?

Maymun çiçeği aşısı

Kaynak, Getty Images

50 yıldır çoğunlukla Afrika’da görülen maymun çiçeği virüsü, Mayıs ayında dünya genelinde yayılmaya başladı.

Virüsle mücadelenin yollarını araştıran bilim insanları geçmişte kullanılmış iki çiçek aşısından faydalanma yoluna gittiler: ACAM ve JYNNEOS.

ABD’de maymun çiçeğine koruma sağlamak için yalnızca bu iki aşının kullanımına izin veriliyor. Avrupa Birliği de JYNNEOS’un kullanımına onay vermiş durumda.

Her iki aşının da son derece güvenli ve etkin olduğu düşünülüyor. Ancak bu aşıların geçmişi büyük bir gizemin de bir parçası.

yıldan uzun süre boyunca bilim çevresi çiçek aşısının sığır çiçeği hastalığından türetildiğine inanıyordu.

Ama ’da, çiçek aşısının geliştirilmesinden yaklaşık yıl sonra yapılan moleküler testler durumun böyle olmadığını ortaya koydu.

Daha yakın bir geçmişte yapılan genetik sekanslamalar da bu bulguları onayladı.

Buna göre, çiçek hastalığının sonunu getiren ve bugün de maymun çiçeği hastalığına karşı kullanılan aşılar, bugüne dek kimsenin teşhis edemediği, bilinmeyen bir virüse dayanıyor.

83 yıldır yapılan araştırmalara karşın kimse bu virüsün çiçek aşısına nasıl, neden ya da ne zaman dahil olduğunu ya da halen vahşi doğada bu virüsün var olup olmadığını bilmiyor.

Bilinen tek bir şey var: Çiçek hastalığının insanların hayatına meydan okuduğu yıllarda yaşayan milyonlarca insan yaşamlarını bu virüse borçlular.

Ayrıca bu virüs olmasaydı maymun çiçeği virüsü de şimdi çok daha büyük bir hızla yayılıyor olacaktı.

Almanya’daki Robert Koch Enstitüsü’nden virolog Jose Esparza, “’a dek çok uzun bir süre çiçek aşısının sığır çiçeği virüsüyle aynı olduğu düşünülüyordu. Ancak daha sonra bunların farklı virüsler içerdiği tespit edildi. O zamandan beri sığır çiçeği virüsünü bir tür vaccinia yani çiçek aşısını da kökeni bilinmeyen başka bir tür olarak kabul ediyoruz,” diyor.

Peki bu nasıl mümkün oluyor? Bu virüs nereden çıkmış olabilir? Doğal ortamının neresi olduğunu bir gün tespit edebilmemiz mümkün olur mu?

'Sadece bir kaza'

Çiçek aşısının ilk yapılmasından bu yana yüz yıllar geçmiş olsa da dünya genelinde müzeler ya da koleksiyonlarda eski virüslerin izlerini görmek mümkün.

Esperza’nın başkanlık ettiği uluslararası bir ekip yılında yaptıkları bir kazıda, yılında Philadelphia’da üretilmiş bir aşıya ulaştı.

Yapılan testlerde hiçbir sığır çiçeği virüsü izine rastlanmadı. Bunun yerine ’da Moğolistan’da tespit edilen at çiçeği virüsüyle bir akrabalık olduğu sonucuna varıldı.

O günden bu yana aynı ekip çok sayıda başka tarihi aşı örneğine de ulaştı ve sekanslamalarını gerçekleştirdi. Esperza, “31 örneklemin hiçbirinde sığır çiçeğine rastlamadık” diyor.

Yani 19’uncu ve 20’inci yüzyılda aşılar çoğunlukla at çiçeğinden türetiliyordu. Sığır çiçeği ya hiç kullanılmıyor ya da kısa süre zarfında hemen at çiçeğiyle telafi ediliyordu.

Ancak bilim insanları daha çok çiçek aşısı sekanslaması yaptığında, bunların da bir dönüşümden geçtiklerini tespit etti.

Bu aşılar, sadece ağırlıkla at çiçeğinden oluşmuyor, aslında temelini bugün de aşılarda bulunan gizemli bir virüs oluşturuyordu.

Esparza, “’a kadar ana sekans at çiçeği iken daha sonra vaccinia, yani çiçek aşısına dönüştü, ama bunun kökeni bilemiyoruz” diye konuşuyor.

Esparza’ya göre, bir tür çiçek aşısından diğer bir türe gerçekleşen ani sıçrama aşının nasıl yapıldığıyla alakalı:

“Aşı tarihinin ilk yılında, bir insanın kolundan diğerinin koluna yapılan aşılamalar söz konusuydu. ’da ise İtalya ve Fransa’daki bilim insanları hayvan aşılaması sistemini geliştirdiler. Böylece virüsün insandan insana geçmesi yerine, sığırlara konulması ve orada tutulması yöntemi geliştirildi.”

Bu kitle üretim sistemi ile zincire bir süre sonra koyun, at ve eşek gibi diğer hayvanlar da dahil edildi.

Bir noktada da bilinmeyen bir hayvanda tutulan bir virüs çiçek aşısı olarak kullanılmaya başlandı. Bunu ilk kimin yaptığı ya da neden, nasıl ve niçin böyle bir şeyin söz konusu olduğuna dair herhangi bir kayıt bulunmuyor.

Belki de sadece bir kazaydı: Belki de birisi bir çiftlik hayvanından at ya da sığır çiçeği olduğunu düşündüğü bir virüsü kullandı, virüs işe yaradı ve bunun farklı bir tür virüs olduğunun kimse farkına varmadı.

Salgının nedeni çiçek aşısının terk edilmesi

’larda bu gizemli virüs en yaygın kullanılan aşı haline geldi. 20’inci yüzyılın ortalarına gelindiğinde de dünya genelinde bu virüsün yüzlerce farklı türüne rastlanır oldu.

Bugün bu gizemli virüs belki de hiç olmadığı kadar işe yarıyor.

Maymun çiçeği virüsü ilk kez yılında tespit edildi ve yakın döneme dek virüse sadece Afrika kıtasında rastlanıyordu.

Ancak Mayıs ’de dünya genelinde görülmemiş bir hızda yayılmaya başladı. Bu hızı kesmek için birçok ülke milyonlarca doz aşı sipariş etti.

JYNNEOS ve ACAM aşılarının ikisi de ’lu yıllarda etkin olan çiçek aşısındaki aynı gizemli virüsten geliştirildi.

Temmuz ’de ABD hükümeti her iki aşıdan yedi milyon doz sipariş etti.

İşin komik tarafı, bugün maymun çiçeği salgınıyla karşılaşıyor olmamızın belki de tek nedeni çiçek aşısı uygulamasını terk etmiş olmamız.

Zira diğer virüslerin de bu fırsattan yararlandığı sanılıyor. Sığır çiçeğine büyükbaş hayvanlarda pek rastlanmasa da örneğin dünya genelinde kemirgenlerde salgın halinde görülüyor.

Ayrıca ’li yıllarda çiçek aşısının durdurulmasından bu yana çocuklarda hastalığın görülüşünde de bir tırmanış söz konusu.

Bugün insanlar sığır çiçeğine fareler ya da kediler aracılığıyla yakalanabiliyor. Enfeksiyonlar genellikle hafif oluyor, yüzde ve ellerde lezyonlar görülüyor. Ancak bu virüsün insandan insana bulaştığına dair bir veri bulunmuyor.

Ancak bu virüs nedeniyle de ölümler söz konusu oldu. Maymun çiçeği hastalığında olduğu gibi, vakaların artışının çiçek aşısı uygulamasına son verilmesiyle ilgili olduğu düşünülüyor. Hatta bazı bilim insanları sığır çiçeğinin gelmekte olan bir sağlık tehdidi olduğunu söylüyor.

Yani vaccinia’ya hâlâ çok talep var. Peki ama insanlık tarihinin bu en favori aşısının kökeninin ne olduğunu bir gün öğrenmemiz mümkün mü?

Esparza buna şüpheyle yaklaşıyor:

“Şu anda elimizde yanıttan çok soru var.”

Türklerde çiçek aşısı

Muhteşem Yüzyıl, Kösem Sultan dizisini izleyenler belki hatırlar. Dizide Osmanlı Padişahı I. Ahmed () çiçek hastalığına tutulur ve Kösem Sultan bir şifacıya gider, şifacı da ona büyülü bir ilaç verir. Şifacının verdiği bu ilaç, ceviz kabuğu içinde yer alan çiçek hastalığına yakalanmış bir kişinin deri parçalarıdır. Şifacı bu deri parçası üzerine Kösem Sultan’ın kanını da akıtır ve verir. Bu ilacı Kösem Sultan, I. Ahmed’in kanına akıtır. Uygulama bilinen ilk çiçek aşısı yöntemlerinden biridir.
Çiçek hastalığının ilk olarak M.Ö. ’lerde Afrika’da ilk yerleşik uygarlıklarda ve Mısır’dan Hindistan’a giden tüccarlarda görüldüğü düşünülmektedir. Hastalığa ilişkin ilk somut kanıtlar ise M.Ö. yıllarında bazı mumyaların yüzlerinde tespit edilmiştir. Firavun V. Ramses’in (ö. M.Ö. ) mumyasında da çiçek izleri bulunmuştur. Çiçek hastalığına ilişkin ilk kayıt ise M.Ö. yıllarında Çin’dedir. Yine Çin’de M.Ö. 4. yüzyılda Ko Hung tarafından yazılan bir tıp kitabında bu hastalıktan bahsedilir. Kitap beriberi, hepatit, veba ve çiçek hastalıklarına ilişkin en erken raporları içerir. Çiçek hastalığının M.S. yılında Mekke’de Etiyopyalı askerleri yok ettiği, yılında da Çin’de bir çiçek salgını olduğu kayıtlarda yer alır. Hastalık 6. yüzyılda Fransa'da, 7. yüzyılda Mısır'da görüldü ve oradan İspanya'ya ve tüm Avrupa'ya yayıldı. Amerika’ya ise çiçek hastalığını Avrupalı sömürgeciler getirdi. Avrupa'da yüzyıla kadar her yıl insanlar neredeyse – çiçek hastalığı yüzünden ölüyordu.
Kimi kaynaklara göre çiçek aşısına ilişkin ilk uygulamalar yıl önce Çinliler tarafından geliştirilmiştir. Bazı kaynaklara göre ise eski Türkler bu uygulamayı çok daha önce biliyor ve uyguluyorlardı. Uygur Türkleri zamanında yazılmış bazı tıp kitaplarında kızamık ve çiçek hastalığına ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Bu uygulama daha sonra Anadolu’ya gelen Türkler tarafından çiçek salgını görüldüğünde uygulanmıştır. Cevdet Paşa’nın kayıtlarında da çiçek aşısının Anadolu Yörükleri arasında uygulandığı yazılıdır. Fakat Türklerde çiçek aşısının hangi tarihlerde uygulandığını kesin olarak bilmiyoruz.

Kaynaklara göre Türklerin muhtelif çiçek aşısı yöntemleri vardı. Bunlardan en iyi bilineni, çiçek hastalığına tutulmuş birinin irini alınıp bir ceviz kabuğuna konulup saklanması idi. Genellikle mayıs ayında gülsuyu ile sulandırılan bu madde çocuğun kolu çizilip damlatılırdı. Mikrop böylece çocuğa geçer ve vücutta dağınık çiçek çıbanı çıkar fakat hastalık hafif geçirilirdi. Eski Çin’de de çiçek kabukları sağlam olanların burunlarına yerleştiriliyor veya hastanın giysileri sağlam olanlara giydiriliyordu. Hintliler ise hastadan aldıkları irinleri sağlam olanların kollarına açtıkları yaralara sürüyorlardı. Muhtemelen Hint ve Çinliler bu tür yöntemleri Türklerden öğrenmiş olmalıdırlar. Ayrıca Çin’e Hint usulü çiçek aşısının sıkı ticaret ilişkileri nedeniyle Uygur Türklerince götürüldüğü ve oradan da Selçuklularca ikinci yüzyılda Anadolu’ya getirildiği iddia edilmektedir.

Çiçek hastalığına ilişkin olarak Antik Yunan hekimlerinde bir bilgi yoktur. Hastalığa ilişkin ilk bilgiler Orta Çağ hekimlerinden Razi, Ali İbn Abbas ve İbn Sina’nın kitaplarında yer alır. Razi’nin () el-Cudari ve’l-Hasbah adlı eseri çiçek hastalığına ilişkindir ve burada Razi, çiçek ve kızamığı ayrı hastalıklar olarak tanımlamıştır. Eser, çiçek ve kızamık hastalıkları hakkında yazılan ilk kitaptır. Kitapta çiçeğin deri, göz, kulak, boğaz, eklemlerdeki belir­tilerini sistematik olarak vermiş, kızamık hastalığıyla arasındaki farkları ortaya konulmuş, bu hastalıkların diyet ve tedavisi verilmiştir. arasında Avrupa’da 40’tan fazla baskısı yapılmıştır.
yüzyıl hekimlerinden Ali İbn Abbas’ın da konuyla ilgili eseri vardır. Kâmil el-Sınâa olarak bilinen bu eser daha sonra Kâmil el-Sınâa Tercümesi adıyla Aydınoğlu Umur Bey adına tercüme edilmiştir (14/15 yüzyıl). Eserin bölümü ülserler, çiçek ve kızamıkla ilgilidir.
İbn Sina’nın () kaleme almış olduğu Kanun adlı eserinin bölümü ülserler, çiçek ve kızamığa dairdir. İbn Sina cüzzam, uyuz, çiçek, veba, kızıl, tüberküloz gibi hastalıkların bulaşıcı olduğunu, temasla geçtiğini tespit etti ve korunmak için karantina uygulanmasını önerdi. Yine İbn Sina, çiçek, suçiçeği, kızıl ve kızamık gibi döküntülü hastalıkların döküntülerinin, yiyeceklerden ileri gelen alerjik döküntülere benzediklerini, ancak çiçek döküntülerinin, loğusalık humması, kızamık ve yiyecek döküntülerinden farklı olduğunu bildirdi. İbn Sina'ya göre, ilkbaharda güneyden esen rüzgârlar çiçek ve kızamık gibi bazı salgın hastalıklar getirirler. Hastalık evvela çocukları, ikinci derecede gençleri ve daha sonra da erişkinleri yakalar. Hararet ve nemi fazla olan şehirlerde rutubetli bünyeliler, kuru bünyelere göre hastalığa daha fazla yakalanırlar. Çiçek ilkbaharda, sonbahardan fazla görülür. Çiçek yalnızca ciltte değil, vücudun bazı azalarında da görülebilir ve çiçekten sonra felçler olabilir. Çiçekte kaşıntılı noktalar çıkar ve zamanla bunların içi irinle dolar. Sonunda bunlar kurur ve düşerler.
Cevdet Paşa Tarih-i Cevdet’inde şöyle yazar: 12 yüzyılda Avrupa’da çiçek hastalığı biliniyordu. Avrupalılar çocuk kanında al ve kırmızı yuvarlardan fazla olan dayanıksız ve yeni gelişenleri tabiat atar bilinciyle bir defa olsun insanların vücudunda bu kabarcıklar çıkıp sönerek kan temizlenir ve kuvvetlenir diyorlardı. Ancak Arnavutluk ile Sudan'ın bazı yerlerinde bu hastalık bulunmuyor, hatta ahalisi başka bir diyara giderse çiçek çıkarırlarmış. Çin'de çiçek hastalığı yokken Kanton şehrine gelip giden Basra tüccarından geçti diye iddia ediyorlarmış. Amerika'da önceleri çiçek hastalığı yokken Kolomb'un keşfinden sonra Avrupalılarla karışma sonunda orada da hiçbir yerde görülmedik durumda şiddetli çiçek hastalığı ortaya çıkarak pek çok nüfus eksildiği söylenir. Aşının ilk ortaya çıkışı Osmanlı devletinde olup hafif çiçek çıkarmış olan çocukların kabarmış ve dolmuş olan çiçeklerinin suyunu alıp henüz çıkarmamış bir çocuğun kolunu çizip o suya sürerek aşı yapılıyor yapılan yerde bir kabarcık çıkıyor bununla o çocuk nöbeti savuşturarak çiçek hastalığından kurtuluyordu.
yüzyıldan kalma bazı kayıtlar da Osmanlılarda çiçek aşısı tatbikatının olağan bir durum olduğunu göstermektedir. Hatta bazı kayıtlarda “aşımacızade” lakaplı kişilere rastlanmaktadır. yüzyılda ise, “variolisation” denilen yani çiçekli bir adamdan alınan cerahatle yapılan çiçek aşısına (telkîh-i cüderi) rastlanır.
Osmanlılarda çiçek aşısına ilişkin ilk bilgiler yüzyılda İstanbul’da görev yapan hekim ve elçilerin mektuplarında geçer. Araştırmalar göstermiştir ki aşının Avrupa’ya yayılmasında özellikle inolülasyon tarzındaki çiçek aşısının Avrupa’ya tanıtılmasında IV. Murat’ın () saray hekimi olan Vincent Timoni’nin torunu Emmanuel Timonius’un çalışmaları önemli rol oynamıştır. ’te onun yazmış olduğu bir mektup şöyledir: “Bu ustaca söylemin yazarı, kırk yıl boyunca Türkler arasında ve İstanbul’da kalarak gözlememiştir ki, ilk olarak Çerkezler, Gürcüler ve diğer Asyalılar tarafından bir çeşit aşılama yoluyla çiçek hastalığı tedarik etme pratiğini başlatılmıştır. Her ne kadar ilk başta bu uygulamanın kullanımında ihtiyatlı olsa da, yine de, bu sekiz yıl boyunca binlerce konuda gördüğü mutlu başarı, tüm şüpheleri ortadan kaldırdı. Her yaştan, cinsiyetten ve farklı mizaçlardan insanlara operasyon yapıldığından beri hiçbirinin çiçek hastalığı yüzünden öldüğü tespit edilmedi… Bu aşılamayı kendilerine uyguluyorlar ve çok az semptomlara maruz kalıyorlar… Asla yüzünde iz ya da çukur bırakmıyor.”
Bu mektup Philosophical Transactions’da yayımlandı ve Kraliyet Cemiyeti'ne bağlı bir bakan olan Cotton Mather bunu tekrar dile getirerek bir yazı kaleme aldı: “Timonius ile temastan sonra bu olumlu görüşü onaylamak istiyorum. Dahası sizi temin ederim ki çiçek hastalığının aşı ile tedavi edildiğinin Avrupa’nın bazı yerlerinde duydum, bir hizmetçimden de Afrika’da uygulandığını öğrendim. Zeki ve akıllı bir siyahi adam olan arkadaşım Onesimus’a çiçek kapıp kapmadığı sorulması üzerine hem evet hem hayır cevabını verdi.  Kendisini sonsuza kadar koruyacağını söyledikleri çiçek ile ilgili bir operasyona maruz kaldığını belirtti ve bunun Garamantes’te sıklıkla kullanıldığını ve sonsuza dek bulaşma riskini önlediğini söyledi. Daha sonra operasyonu anlattı ve üzerinde kalan izi bana gösterdi. Tarifinin ise Timonius ile ilgili olduğunu gördüm.”
Diğer taraftan, yılında saygın bir doktor olan Jacob Pylarinius, yılında aşının İstanbul’da Yunan bir kadın tarafından tanıtıldığını belirtmiştir. Pylarinius şöyle yazar: “Çiçek aşısı ile ilgili benim görüşüm isteniyor, bunun hakkında ne bildiğim; birkaç kelime söyleyeceğim. Eğer birisi çocuğunu aşılatmak isterse, onu hastalıktan yatağa düşmüş birisinin yanına götürür. Bu hasta kişinin püstüllerinin ise tam olgunluğa erişmiş olması gerekir. Daha sonra cerrah elin arkasına başparmak ile işaret parmağı arasına bir kesik atar ve en büyük ve içi dolu püstül sıkılarak yaranın üzerine bir miktar madde koyulur. Çocuğun elinin havayla temas etmemesi için mendil ile sarılır. Dört günün sonunda çocuğun ateşi yükselene kadar serbest bırakılır. Bundan sonra Tanrı’nın izniyle çocuğun üzerinde birkaç tane çiçek püstülü oluşur. Tüm bunları ailevi olarak doğrulayabilirim. Babam bizi yani 5 erkek, 3 kız kardeşi çiçek olup yatan bir kızın evine götürdü ve hepimizi aynı gün aşıladı. Şimdi hepimizde yirmiyi geçmeyen püstüllerimiz vardı. Bu çok masum bir uygulamaydı ve aşılanan kişiden iki kişi bile ölmemişti. Öte yandan doğal yollardan enfekte olanlardan 40 tanesi ölmüştü. Bu üstelik hiç kimsenin ilk ortaya nasıl çıktığını hatırlamadığı Trablus, Tunus ve Cezayir Krallıkları tarafından yapılan bir uygulamaydı. Bu sadece genellikle o bölgedeki kent sakinleri tarafından yapılan bir uygulama değil aynı zamanda dağınık Araplar tarafından yapılan bir uygulamaydı da.’’
Yine çiçek aşısına ilişkin diğer bilgiler, İstanbul'a tarihinde elçi olarak atanan E. Wortley Montagu’nün eşi Lady Mary Wortley Montagu () tarafından yazılan mektuplarda geçmektedir. Lady Montagu bu mektuplardan birinde çiçek aşısının Türkiye’de pek eskiden beri uygulandığını, hatta kendisinin tören ve eğlencelerle yapılan böyle bir “aşı âleminde” hazır bulunduğunu ve aşının faydalarını bildirmiştir. Bu mektup şöyledir: “Hastalıklar bahsinde size bir şey söyleyeyim ki, size burada bulunmanızı temenni ve arzu ettirir. Bizim aramızda ölüme götüren ve yaygın olan çiçek hastalığı burada aşı adı verilir, bir buluşla yapılır. Tamamen zararsız bir şey olmuştur. Burada birtakım kadınlar var ki, bunu sanat haline getirmişlerdir. Yazın şiddetli sıcakları geçip de güzün Eylül ayında yaparlar. Şöyle ki, nice adamlar ahbabına haber gönderip aşılanmak ister misin diye sorarlar. Toplanıp kır gezintisine çıkarlar. On beş on altı kişi bir yere toplanınca bir ihtiyar kadın bir ceviz kabuğu içinde en iyi çiçek çıkarmış olanlardan birinin çiçeğinin cerahatini getirip hangi damarından aşılanmak istersin diye herkesten sorar ve ona göre o damarı deler. Acısı ancak bir tırmık acısı kadar olabilir. Oraya iğnenin alabildiği kadar cerahati karıştırır ve üzerine bir yarım ceviz kabuğu kapatır ve bu suretle dört beş damar açar. Rumlar ekseriya mutaassıp olduklarından bir alınlarının ortasından ve birer kollarından ve birer göğüslerinden açtırıp haça benzer aşılamayı adet haline getirmişlerdir. Ama bu aşıların birer parça izi kaldığından sonu pek fena oluyor. Bu bakımdan mutaassıp olmayanlar dizlerinden veyahut kollarının görünmez yerlerinden aşılatırlar. Gerek çocuklar ve gerek sairleri aşılandıktan sonra akşama kadar oynayıp eğlenirler ve akşamdan sonra kendilerinin ateşi çıkar iki gün ve nadiren üç gün kadar yatak da yatmaya mecbur olurlar. Yüzlerinde yirmi-otuz kadar çiçek çıktığı pek görülmez, onların da asla lekesi kalmaz ve sekiz gün içinde eski haline gelir. Çiçekler tamam oldukları vakit aşı vurulan yerlerden bir sulu madde akar. Hiç şüphe etmem ki, hastalığın hafif geçmesine bunun çok etkisi vardır. Nice bin kişiler her sene bu işlemi yaparlar. Fransa Elçisi diyor ki, bizlerde eğlence için ılıcalara gidildiği gibi burada da herkes çiçek çıkarmayı bir gezinti sayıyorlar.Aşılanıp da ölen hiç yoktur. Bu tecrübelerin neticesinden bana ne derece emniyet geldiğini anlatmak için kendi sevgili çocuğuma bu aşıyı yaptıracağımı siz bildiririm.”


Türk elbiseleriyle Lady Montagu (Jean-Étienne Liotard, , Polonya, Ulusal Müze)

Cevdet Paşa yine konuyla ilgili olarak şöyle yazar: “Osmanlı Devleti’nde elçi olarak bulunan İngiltere elçisinin zevcesi olan Leydi Montegü Edirne'de bunun iyiliklerini görüp hatta kendi çocuğunda da tecrübe etmişti. Buna dair hicrî senesinde () İngiltere'ye bir mektup yazmış ve İngiltere’de de tecrübe edilerek iyilikleri görülerek olay her tarafa yayılarak Avrupa tıp adamları tarafından kabul edilerek onaylanmış ise de böyle Allah tarafından gelen umumî bir ilaç yapmak Allah'ın emrine karşı gelmektir diye Papazlar tarafından karşı konulunca önceleri Avrupa halkının çoğu aşıyı kabul etmeyip olur diyenlere de dinsiz gözüyle bakarlar belki katimi vacip görürlerdi. Bunun üzerine Avrupa devletleri her kim evladını aşılatırsa bir miktar para vererek güzel bir davranışta bulunmuşlardı. Lakin sonra herkes aşının iyiliklerini görerek ve çiçek hastalığına karşı Allah'ın şifahanesinden lütuf ve ihsan buyrulmuş bir deva olduğunu itiraf ederek hepsi kabul edip kendileri para sarfı ile çocuklarını aşılatmaya başlamışlardır. İlk önce Fransızlar da yapılmasında duraklamışlardı. Voltaire gibi bazı yazarlar bunun yapılmasını uygun bulup tecrübesi yapılarak iyiliği görülerek senesinde () Fransız mekteplerinde de onaylanarak herkese yapmaya başlamışlardır.
Cevdet Paşa’ya göre aşı ilk önce Osmanlı devletinde bilinen bir çeşit basit ameliyat gibi bir şeyken Avrupa'ya geçmiştir. Ama ilk önce kim bulmuş ve nasıl bulmuş buna dair doğru bilgiler bulunamamıştır. Bazıları bunu ilk önce Araplar bulmuş diye söylerse de bu söylenti ispat edilememiştir. Bazıları da ilk önce Anadolu yürüklerinde kullanıldığını söylerler. Onlardan biri İstanbul'a geldiğinde çiçek salgınına rastlamış “biz ineklerimizin memelerinden sirayetle çobanların parmaklarında çıkan çiçekten aşı alıp her sene çocukları aşılarız; onun üzerine bir daha çıkarmazlar” deyince bazı kimselerin denemeye kalkışmış olduklarını duyan Lady Montegu da İngiltere'ye yazmıştır. Bazıları da aşının Çerkez, Abaza, Gürcü milletinden birinde çıktığını söyler, fakat bunlardan hangisinin bulduğu belli değildir. Çünkü bu kabilelerle köle ve cariye alışverişi yapılırdı çiçekse insanın yüzünde güzelliği bozar ticaret aksardı. Buna çare arayıp bulmaya mecbur olmalarıyla araştırarak aşıyı bulmuşlardır diye söylerler. Ancak bu uzak bir ihtimaldir.

Edward Jenner’ın Inguify into the Causes and Effects of the Varioiae Vaccinae kitabından çiçek aşısı uygulaması

Lady Mary Wortley Montagu’nun bu mektubu İngiltere’de kasaba hekimi Edward Jenner’in () dikkatini çekmiştir. Türkiye’de hastaların ya­rasından alınan irinin bir süre bekletildikten sonra aşılanacak kimsenin derisine yapılan çiziğe sürülmesiyle (variolation) gerçekleştirilmesine mukabil, Jenner çiçek hastalığına yakalanan ineklerin yaralarındaki irini kullanmıştır (vaccina­tion). Modern çiçek aşısı ineklerden alınan cerahatle yapılmaktadır. İneklerden alınan çiçek aşısının (vaccination) Türkiye’de eskiden beri uygulandığına dair bir bilgi mevcut değildir. Bilindiği gibi bu tarz aşı, yani bugünkü çiçek aşısı, Edward Jenner tarafından İngiltere’de tarihinde keşfedilmiştir. Jenner bu yöntemi,   yılında yayımladığı Inguify into the Causes and Effects of the Varioiae Vaccinae adlı eseriyle dünyaya bildirmiştir. Bu eseri Mustafa Behçet (ö. ) ’de J. Marshall tarafından Vajuolo Vaccino adıyla yayımlanan İtalyanca tercümesin­den Risâle-i Telkîh-i Bakarî (Çiçek Aşısı Risalesi) adıyla tercüme etmiştir. Şanizâde ise Miyâr el-Etibbâ’sında ayrı bir başlık altında konuyu işlemiştir. Klasik Osmanlı medrese tahsiliyle yetişmesine ve hekimliği aile ocağından öğ­renmesine rağmen, Batıda gelişen tıbbın önemini kavradığından yeni açılan tıp mektebinin modern bir eğitim kurumu olması için elinden gelen gayreti gösteren Mustafa Behçet’in kardeşi Abdülhak Molla (ö. ) Avusturya’dan tıbbiyenin başına getirilen Bernard’a yardımcı olmuş, Karantina Teşkilatının kurucuları arasında bulunmuş ve ordu mensuplarına çiçek aşısı mecburiyetini getirmiştir. Bu sayede Jenner’in çiçek aşısı metodu Osmanlı’da uygulanmaya başlamıştır. Çiçek aşı­sının bulunması ve tatbik edilmesiyle, salgın hastalıklardan korunmayı sağlayan aşıların geliştirilmesi yolu açılmış, bu da tıpta immünoloji dalının doğmasına yol açmıştır.
Kaynaklar
Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim, Remzi Kitapevi, 4. Baskı, İstanbul

Ali Haydar Bayat, Tıp Tarihi, Merkez Efendi Geleneksel Tıp Derneği, Geliştirilmiş 3. Baskı, İstanbul

Bedi N. Şehsuvaroğlu, Türk Tıp Tarihi,Bursa

Cevdet Paşa, Târih-i Cevdet, (12 Cilt), Cilt I, İstanbul

Esin Kâhya ve Ayşegül D. Erdemir, Bilimin Işığında Osmanlıda Cumhuriyete Tıp ve Sağlık Kurumları, TDV Yayınları, Ankara

Esin Kâhya ve Murat Öner, Modern Biyolojinin Doğuşu, Nobel, Ankara

Esin Kâhya, Onsekizinci Yüzyılda Tabii Bilimler, Ankara

Gülten Dinç ve Yeşim Işıl Ulman, “The Introduction of Variolation ‘A La Turca’ to the West by Lady Mary Montagu and Turkey’s Contribution to This”, Vaccine, (25), 21, , s.

Haldun Eroğlu, Güven Dinç, Fatma Şimşek, “Osmanlı İmparatorluğunda Telkîh-i Cüderî (Çiçek Aşısı)”, Millî Folklor, , Yıl 26, Sayı , s.

Hüseyin Gazi Topdemir ve Yavuz Unat, Bilim Tarihi, Onuncu Baskı, Pegem A Yayınevi, Ankara

Orhan Küçüker, Biyoloji Tarihi, Nobel, İstanbul

Osman Şevki Uludağ̆, Beşbuçuk Asırlık Türk Tabâbeti Tarihi, Sadeleştiren: İlter Uzel, Kültür Bakanlığı, Ankara

Sevim Tekeli, Esin Kâhya, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Gazi Topdemir, Yavuz Unat ve Ayten Aydın Koç, Bilim Tarihine Giriş, Onuncu Baskı, Nobel, Ankara

funduszeue.info

Bilim Tarihi

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası