münazara bilim mi sanat mı / Uygarlığın gelişmesinde sanat mı yoksa bilim mi ön plandadır? - Sayfa 2

Münazara Bilim Mi Sanat Mı

münazara bilim mi sanat mı

Bir Ülkenin Kalkınmasında Sanat Önemlidir &#; Münazara

&#;Bir ülkenin kalkınmasında sanat mı önemlidir yoksa bilim mi?&#;  konulu münazaranın sanatı savunan 4 konuşma metni aşağıdadır. Gönderen: Besim ÇALIŞKAN

monash.pwŞMACI

Sayın Jüri,Değerli Konuklar,Kepirtepeli Sevgili Arkadaşlar!
Adım ……….. Bugün ben ve arkadaşlarım Ayyıldız MTAL olarak bu münazarada “Bir ülkenin kalkınmasında sanatın önemi”ni savunacağız.
Ben konuşmama, münazara zemininin doğru anlaşılması için öncelikle üç temel kavramı açıklayıp anlatacağım.

I-Kalkınma : (Slaytta TDK sözlükten görüntü) Bir ekonomide halkın değer yargıları, dünya görüşü ile tüketim ve davranış kalıplarındaki değişmeleri içerecek biçimde toplumsal ve kurumsal yapıda dönüşüme yol açan büyüme.

II-Bilim : (Slaytta TDK sözlükten görüntü) 1. Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim 2. Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi. 3. Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.

III-Sanat : (Slaytta TDK sözlükten görüntü)
1- Bir duygu, tasarı, güzellik monash.pw anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık
2-İnsanın, yarattığı yapıtlarla kendisini yücelten ve ölümsüzleştiren yaratıcı yeteneği. Sanatın temel türleri: mimarlık, resim, plastik sanatlar, musiki, söz-yazı sanatı: yazın(edebiyat), sahne oyunu (tiyatro) ve dans.
Bir ülkenin kalkınması, kültürel kalkınmayla gerçekleşmonash.pwınma tanımına dikkat ettiğimizde bunu açıkça gömonash.pw Sözlülüğünde sözü edilen ”Dünya görüşü,tüketim ve davranış kalıplarının değişmesi” denilen şey ancak kültürün değişimiyle söz konusu monash.pwınmanın doğal sonucu olan “büyüme”ye ancak kültürle ulaşılabilir.Kültürün de enerji merkezi sanattımonash.pwın da merkezinde edebiyat vardımonash.pw yol gösteren, onun önünü açan,ona kılavuzluk yapan da edebiyattır.

Şimdi sizlere anlattıklarımı pekiştirmek için bir örnek sunuyorum.

denizler altında yirmi bin fersah

Jules Verne(Jül Vern)’in yazdığı monash.pwınlandığı yıl !

Yineliyorum,

Bu da kitabın orijinal kapağı

1

Şöyle bir hesap yapalım birlikte :1 fersah metre x = km

Yani kitabın adını “Denizler Altında km” olarak da çevirebiliriz.

Şimdi de biraz coğrafya bilgimizi anımsayalım.

yer küre

Biraz da “denizaltı” dediğimiz deniz aracının tarihçesine kısaca göz gezdirelim.

yıllarında elektrik gücü ile seyreden ilk denizaltıyı Fransızlar yaptılar. Fransızların yaptıkları Cymnot(Simno) adlı bu denizaltı, 55 beygir gücünde olup saatte 8 mil yol alabiliyor ve su altında yaklaşık iki saat kalabiliyordu.

17 ocak yıllarında ilk atom denizaltısı Amerikalılar tarafından üretilmeye başlandı. Bu denizaltına “Nautilus” -ki bu isim Jüles Verne’den esinlenilmiştir- adını verdiler. Bu deniz altı saatte 20 mil yol alıyor ve aylarca su altında kalabiliyordu. Bu denizaltı ile Havai’den İngiltere’ye Kuzey Kutbunun buz kütlesi altından geçmek sureti ile tarihte ilk defa önemli bir seyir takip etti.Günümüzün denizaltıları artık mesafe ve süre tanımaksızın görev yapabiliyor.

deniz altı

Ekvator çevresinin km olduğu düşünülürse   yılında hayal ettiği bir denizaltıyı  fersah, başka söyleyişle km, bir başka söyleyişle dünyanın çevresini kez turlayarak  denizin altında götürebilmeyi hayal eden Jüles Verne, bilime öncülük etmemiş midir? Kısacası, sanat;kalkınmada,ilerlemede,gelişmede ve büyümede de bilimden daha önce,daha önemlidir.

Jules Verne, atom denizaltıların geleceğini yılında hayal etmiş.Bilim 85 yıl sonra gerçekleştirebilmiş.

Sanatın bilimin öncüsü,yol açıcısı olduğunu,ülke kalkınmasında bilimden daha önde ve önemli olduğunu anlatmaya bu örnek tek başına yetmez mi?

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

monash.pwŞMACI

Sayın Jüri,Değerli Konuklar,Karşımızdaki Sevgili Arkadaşlar!

Ben ……………….

Sizlere peş peşe iki  görüntü sunuyorum.

1a

Bu ilk fotoğrafımız… Bugün Bergama’daki antik Akropol’ün içinde, yıl önce bütün görkemiyle sapasağlam duran, yerinde şimdi çam ağaçları büyümüş Zeus Sunağının temelleri…Ya , bu temellerin üzerindeki binaya,sunağa ne olmuş, nereye gitmiş?

1b

İkinci fotoğrafımız da bu.O temellerin üzerinde olması gereken bina. Adı Zeus Sunağı.Zeus Altarı de monash.pwızca bu binayı sergilemek için kurulmuş bir müze: Berlin Müzesi… Gurbette bir monash.pw için içler acısı hikayesi de kısaca şöyle..

Bugün temelleri halen Bergama’da, binası Berlin Pergamon(Bergama) Müzesinde bulunan ünlü Zeus Sunağı’nın ait olduğu topraklardan kopartılıp, nasıl çalındığının gerçek hikayesi. Bundan tam yıl önce Bergama Akropolünden Bakırçay Ovasına doğru tüm görkemiyle yükselen Zeus Sunağı, bir zamanlar yurtları uğruna çarpışan, savaşan insanların onurlarını ve gururlarını simgeliyordu. Fakat bu anıt, bundan yıl önce ait olduğu topraklardan gerçek anlamda kesilip, kopartılıp, çalınmıştır. Gasp edilmiştir. Zeus Sunağının çalınarak Berlin’e götürülüşünün başrolünde, yılında Bergama karayolunun yapımı için Anadolu’ya gelen Alman bir mühendis ve bir arkeoloji meraklısı olan Carl Human vardımonash.pw zat,gizlice yürüttüğü araştırmalarının sonunda Bergama Akropolündeki sunağı fark eder. yılında kalıntıların olduğu alanda gizli gizli kazılar yapmaya başmonash.pwa sunağın mermer merdivenlerine ulaşır. Yol yapımı için sürekli taş ihtiyacı yaratan Human, oluşturduğu yüzlerce adamlık ekip sayesinde geceler boyunca, yol yapımı için taş taşıdıkları bahanesiyle katırlar ve develerle binden fazla sandığa özenle sarılıp doldurulan her sunak parçasını, büyük ve zorlu çabalarla Çandarlı limanına,oradan da Alman savaş gemilerine yüklenmek üzere İzmir Limanına doğru yola çıkartımonash.pw’den de savaş gemileriyle Almanya’ya&#;
Daha sonra Zeus Sunağı’nın parçaları,Berlin’e götürülür ve fotoğrafta gördüğünüz yere yeniden inşa edilir.

metrekare zemin ve 12 metre yüksekliğinde mermer bir yapımonash.pw şu içinde bulunduğumuz binanın nerdeyse iki katı büyüklüğümonash.pw sonra da ülkemizin değişik yerlerinden binlerce sanat eseri kaçırılır,çalınımonash.pw neden, peki niçin onca zorlu çabayı göze alırlar,onca insanı bu uğurda kullanırlar,savaş gemilerini bu iş için görevlendirirler, ne adına yaparlar bunu?Elbette sanata sahip olmak için.Müzelerini tıka basa doldurup sanatlarını geliştirmek için. Çünkü biliyorlardı ki sanat yoksa, sanat gelişmemişse gerisi de gelemez. Şu ünlü sözünü boşuna mı söylemiştir Atatürk : Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik(sahip) olamaz.Böyle bir millet,bir ayağı topal,bir kolu çolak,sakat ve alil(hastalıklı) bir kimse monash.pwız kalan bir millet hayat damarlarından biri kopmuş gibidir…Bu damarı canlı tutmasalardı;İkinci Dünya Savaşı’nda yerle bir olmuş,sonra ikiye bölünmüş bir Almanya,15 yılda nasıl ayağa ve sonra şaha kalkabilir ve günümüzün en gelişmiş ülkelerinden biri olabilirdi?

Sanat üstün yaratıcılıktır, hayal etmektir ve hayalin sınırları yoktur. Sanatın yükselttiği hayal gücünün önemini, bilim deyince akla ilk gelen isim olan Albert Einstein da şöyle söylemiş :Hayal kurmak, bilgiden-bilimden daha önemlidir; çünkü bilgi-bilim sınırlıdır, ancak hayal kurma tüm dünyayı,evreni kapsar.
Yani sanat anadır ve sonrasını, yani bilimi de doğurandımonash.pwınmanın da ana kaynağıdımonash.pw gelişmedikçe ne bilim gelişebilir ne kültür ve sonuçta ne de herhangi bir ümonash.pw sanat bir ülkenin kalkınmasında bilimle karşılaştırılmayacak kadar öncelikli ve ömonash.pw, ülke kalkınmasının düş tarlasıdır.O tarla var olmadıkça, o tarla verimli olmadıkça üzerine ekeceğiniz bilim tohumları yeşerebilir mi? Gönderen: Besim ÇALIŞKAN

Etiketler:münazara

Sanat mı Bilim Mi?

Selin Balcı

Geleneksel sanat pratiğini, bilimsel materyaller ve mikroskobik küf mantarları ile birleştiren Selin Balcı, çalışmalarında metaforik olarak insan davranışlarına gönderme yapıyor. Orman patolojisi alanında araştırmacı olarak çalışırken aynı zamanda fotoğraf sanatı eğitimi alan Balcı, Maryland Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar yüksek lisansına kabul edildiği zaman disiplinlerarası çalışmaya karar vermiş ve biyo-sanata yönelmiş. Balcı, biyo-sanatı, "Sanatın ve bilimin birbirinden çok ayrı olduğu düşünülebilir. Ben her iki alanda da çalışmış bir sanatçı olarak, arasında birçok benzerlik bulduğum kadar, birçok zıtlıkların olduğunu da düşünüyorum. Her iki alanda da bir problemi çözmeye çalışıyoruz. Bilim alanında bir virüsü nasıl yenebileceğimizin yollarını araştırırken, sanat alanında ise aklımızdaki fikri, kullandığımız malzemeler ile nasıl ortaya koyup, izleyiciyle bir bağ kurabileceğimizi keşfetmeye çalışıyoruz. Öte yandan sanat, düşüncelere bir vücut vermeye çalışırken; bilim daha çok mantık, gerçekler ve yasalara dayanan bir uygulama. Biyo-sanat, sanat ve bilimin bu iki zıt yönünü de birleştiren bir dal." sözleriyle anlatıyor. Biyo-sanatın dünyadaki gelişimi hakkında ise şunları söylüyor: "Biyo-sanatın yakın bir zamanda dallara ayrılacağını sanıyorum. Çünkü birçok sanatçı farklı yönlerden ele alıyor. Ben sadece mikroskobik küf mantarı sporlarını kullanırken, diğer sanatçılar arasında genetik mühendisliği, doku kültürü ve klonlama gibi teknolojiler ile iş birlikleri var. Bazı sanatçılar insan davranış ve düşüncelerini ifade etmek için canlı medyayı kullanırken, diğer sanatçılar insan olmayan organizmaları ve onlarla olan bağlarımızı anlatıyor. Biyo-sanat alanındaki iş birlikleri, sanatçı ve biyolog arasında özellikle yakın bağlar gerektiriyor. Birçok ülkede, üniversitelerin sanat bölümleri disiplinlerarası çalışmaları destekleyici iş birlikleri yapıyor. Örneğin Western Avustralya Üniversitesi'ne bağlı olan SymbioticA, yaşam bilimleri ile araştırma ve uygulamalı etkileşime adanmış bir sanatsal laboratuvar. Kanada ve Avrupa'daki bazı üniversitelerde de bu tarz çalışmaları destekleyen birimler var." Biyo-sanat üzerinden yürütülen etik tartışmaları konusunda ise Balcı, "Öncü sanat dalları ve sanatçılar sanat tarihinde her zaman tartışma konusu olmuştur. Canlı bir medyumdan bahsettiğimiz için sadece etik olarak değil, aynı zaman da ekosistem açısından da biyo-sanatın tartışılması gerekli diye düşünüyorum. İşin yaratılması, sergilenmesi ve sergi sonrası sterilize edilmesi, ki bence en önemli kısmı itlaf süreci, önemli basamaklar. Biyo-sanatçılarının fikirleriyle gelişen projeler, ileride insan hayatına katkıda bile bulunabilir. Ancak şu an, sergi sonrasında, bu tip doku kültürleri itlaf edilmek zorunda çünkü uzun süre saklanması mümkün değil. Fakat laboratuvar ortamında bile yaratılmış olsa, bir insan hücresinden bahsettiğimiz için ahlaki değerlerin her zaman düşünülmesi gerekiyor." açıklamasında bulunuyor.

DOĞRU STATÜ EĞİTİM KURUMLARI
UYGARLIĞIN GELİŞMESİNDE SANAT NEDEN ÖNEMLİDİR ?


Doğru Statü Eğitim Kurumları

Sanat insanların duygu ve düşüncelerini yansıtmasını sağlar. Bir toplumda en önemli şey iletişimdir. Bilim ne kadar gelişmiş olursa olsun insanların birbirini anlamadığı bir toplum çöptür. Bilim evrende olmayan bir şeyi bulmuş değildir; fakat sanat görülmeyeni ve bilinmeyeni de duygularıyla keşfedebilir.

Her 15 dakikada AİDS’ten bir çocuk hayatını kaybetmektedir; her 2 çocuktan biri şiddete maruz kalmaktadır. Her yıl trafik kazalarında 1 milyon insan hayatını kaybetmekte, 3 milyon kişi sakat kalmakta ve 50 milyon kişi yaralanmaktadır. milyon çocuk da fuhuş pazarına sürüklenmektedir

Dünyada bu kadar kötülük oluyorsa ve uygarlık farklı medeniyetler arasında köprü kurmak ve insanı mutlu etmek için varsa, bilim bu mutluluğun neresindedir? Daha çok insanı öldürmek için yapılan çalışmalarda mı? Genetik kopyalamada mı? Hayır!

Sizin vücudunuzda her gün deney yapmak amacıyla delikler açan doktorun uygar olduğunu nereden anlarsınız? Yaptığı ameliyatlardan mı, yoksa size güven vermesinden ve şefkat göstermesinden mi? Bizi hangisi uygarlaştıracak ve geliştirecek? Mutluluk, acı, hüzün, güven, zerafet ve anlamaya çalışma gibi insanı insan yapan duyguların aktarıldığı sanat mı, yoksa bilimin duygudan uzak somut hırçınlığı mı?

Bence sanat. Çünkü sanatı yanına almayan bilim sadece silah üretebilir, insanoğluna sadece zararı olur; ama sanat bize 3. gözle nasıl bakabileceğimizi öğretir. Bizi sıradan kılmaz, algımızı genişletir, en önemlisi de yaratıcılık yetilerimizin keşfine sürükleyen eğlenceli bir serüvene çıkarır ve bu düş hayat boyu sürer. Bu yüzden bizi rengarenk kişiliğe sahip olan sanat geliştirecek ve uygarlaştıracaktır.

Bilim insanları ne kadar bilimle uğraşsa da sanat olmadan hiçbir ilerleme ve gelişme kaydedemezler. Bu yüzden sanat, felsefe, metot bilmeleri ve bir konuya parmak basmış olmaları etik açısından bir zorunluluktur. Yani her şey sonunda sanatla ilişkilendiriliyor ve o olmadan pek bir anlamı olmuyor. Bu yüzden de medeniyetlerin gelişmesinde ve uygarlaşmasında sanat çok önemlidir.

Onur Dönmez

Doğru Statü Ortaokulu 7-A

Bilim mi sanat mı? Bilim "ve" sanat

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır