keşiş genadius / 31 Ağustos Aziz Gennadios, Konstantinopolis Patriği | Ortodokslar Topluluğu

Keşiş Genadius

keşiş genadius

Mehmed Bir Cihan Fatihi 5. b&#;l&#;mde Konstantinos, Mehmed'in d&#;ş&#;ncelerini anlayacak

Mehmed Bir Cihan Fatihi son bölümde kardeşi ve çevresiyle ilgili gelişmelerden haberdar olan Sultan Mehmed Han olayların sorumlularını bulmaya karar vermişti. Orhan'ın kaçışının ardından yaşanacakların yer aldığı yeni bölümde yine nefesler tutulacak. İşte Mehmed Bir Cihan Fatihi 5. bölüm fragmanı ve gelecek bölümün özeti 

MEHMED BİR CİHAN FATİHİ FRAGMAN VİDEOSU

Bizans İmparatoru Konstantinos, Mehmed’in Konstantiniyye hayalinin bilincindedir. Bunun için Haçlı Birliği’ni toplamak istese de Mehmed’in desteklediği keşiş Gennadios, buna engel olur. Bizans halkı, Katolik Kilisesi ile iş birliği yapmak istemez ve Gennadios’un sayesinde birliğin oluşması engellenir. Mehmed ve Delibaş, Konstantiniyye’den ayrılmak ister. Lakin Konstantinos, Haçlı Birliği’nin oluşamamasının arkasındaki Türkü bulmaya çalışır. Bu sebepten ötürü şehrin kapılarını kapatır ve herkesin sorgulanmasını ister.

SON BÖLÜMÜ İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ


Mehmed, Orhan'ı serbest bırakanın Akşemseddin olduğunu öğreniyor

Mehmed ve Delibaş, Konstantiniyye’den çıkmanın yollarını ararlarken, Pontus Prensesi Teodora yardımlarına koşar. Teodora, Sultan Murad için mücadele verdiğini ve artık Mehmed’in emrinde olduğunu dile getirir. Mehmed’i şaşırtan bu yardım eli, Konstantiniyye’nin fethi için de elini güçlendirmektedir. Zağanos Paşa, Mehmed’in Konstantiniyye’den çıkabilmesi için Eleni’nin bir plan yapmasını ister. Eleni, su kemerlerinden çıkabilecekleri bir planı yollar.

Mehmed ve Delibaş, Konstantiniyye’den çıkarken Orhan’ı bulurlar. Orhan’ı esir alan Mehmed, onu öldürmek için saray yakınına getirir. Lakin Orhan, kaçmayı başarır. Orhan’ın kaçmasına yardımcı olan kişi, Mehmed’in akıl hocası Akşemsettin’den başkası değildir. Mehmed, bunun nedenini sorgulamaya başlarken, Akşemsettin her olaydan bir ders çıkarması gerektiğini yineler.

Mehmed Bir Cihan Fatihi 5. bölümde Konstantinos, Mehmedin düşüncelerini anlayacak

Öte yandan Mehmed, ağabeyi Alaaddin’in öldürüldüğünü öğrenir. Üstelik bunun en yakınlarından biri tarafından gerçekleştirildiğini bilmektedir. Mehmed, ağabeyinin katilini ararken, onu öldürenin sağ kollarından biri olan Zağanos Paşa olduğundan haberdar değildir. 

Mehmed Bir Cihan Fatihi, heyecan dolu yeni bölümleriyle her salı 'de!

Bilgi (29), Kış / Winter : 18nci Yüzyıl Osmanlısında Ruhban Sınıfına Geçiş Konusunda Sakız Adası’ndan İki Örnek: Papaz Michalis ve Keşiş Genatios Filiz Yaşar1 Özet: Dinsel kimliklerin toplumsal statüye etki ettiği ilk zamanlardan itibaren ruhban sınıfı toplumun diğer kesimlerinden ayrı tutulmuştur. Bu çalışmada, Osmanlı bünyesindeki Ortodoks Hıristiyan cemaati içinden ruhban sınıfına geçiş ve bu geçişle beraber gelen değişim, Sakız Adası’ndan iki örnek üze- rinden tespit edilmeye çalışılmıştır. yılları arasında tam yılını Osmanlı hâkimiyetinde geçiren ada halkının geleneksel yapısındaki iç işleyiş, cemaat kayıtlarına yansıdığı kadarıyla günümüze ulaşmıştır. Makalede ada- nın damla sakızı köylerinden olan Kalamoti’ye ait bu kayıtlar incelenmiş ve bunlardan elde edilen bilgiler doğrultusunda ruhban sınıfına geçiş aşaması ve etkileri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimler: Rum Ortodoks Cemaati, Ruhban Sınıfı, Sakız Adası, Ege Adaları, Osmanlı Sosyo-ekonomik Yapısı, Gayrimüslimler Giriş Osmanlı’da gayrimüslimler, ehl-i zimmet ahdi ile harbî statüsünden kurtu- larak zimmî statüsü ile varlıklarını sürdürmüşlerdi. Klasik İslam Hukukun- da İslam devletinin himayesini kabul eden ve bu nedenle de can ve malları güvence altına alınan zimmîlerin kendi dinlerinde kalarak dârül-islamda yaşamalarına izin verilirdi. İslami esaslara göre zimmîlere, bağlı oldukları dini hükümleri uygulayabilme olanağı tanınmaktaydı (Kur’an-ı Kerîm, 2: , ; Küçük, ; Ortaylı, ; Eryılmaz, t.y: ). Hıristiyan dünyasında mezhep kavgaları yaşandığı sırada Osmanlı, gay- rimüslimlere ibadet serbestliği tanımıştı. Buna göre gayrimüslimler sadece 1 Araştırma Görevlisi, Mersin Üniversitesi Tarih Bölümü. ▪ Filiz Yaşar dini ibadetlerinde değil dini örgütlenmelerinde de serbest bırakılmışlardı. İslami usullerin yerel geleneklerle harmanlanması ile ortaya çıkan adına cemaat veya millet sistemi denen yapı ile toplumsal bir uyum yakalanmaya çalışılmıştı. Böylece gayrimüslim cemaatler, egemen olan Müslüman kültür içerisinde yok olma tehdidine maruz kalmadan kendi din, dil ve gelenekle- rini korumuşlardı (Stavrianos, 89 vd; Karpat, ; Ortaylı, ; Kenanoğlu, Braude, ; Ortaylı, ). Bu anlamda Osmanlı yönetimi, Avrupa’da kendinden önceki ve çağdaşı olan rejimlerden çok daha ileriydi (Veinstein, ). Osmanlı toplumsal yapısı bu zemin üzerine oturtulmuş cemaat örgütlenmeleri şek- linde organize olmuştu. Bu toplumsal yapı, esasta müslim - gayrimüslim ayrımı ile şekillenmişse de, gayrimüslimler de kendi aralarında Rum Orto- doks, Ermeni Ortodoks ya da Yahudi gibi din ve/veya mezhep ayrımına gö- re farklı cemaatler olarak kategorize edilmişlerdi. Cemaat sisteminde her millet salt bir dini topluluk değil, aynı zamanda idari bir komün niteliği de taşımaktaydı. Devlet, toplum üzerindeki yetkile- rini yönetim, güvenlik, maliye ve askerlik gibi konularla sınırlandırmış, bunların dışında kalan eğitim, haberleşme, sosyal güvenlik, adalet, nüfus, dini işler ve vakıf hizmetleri gibi işleri cemaatlere bırakmıştı (Eryılmaz, ). Böylece Osmanlı devleti, egemenliği altına aldığı unsurla- rın geleneksel yapılarını koruyarak kurumlarının işlevselliğini devam ettir- mişti. Aynı zamanda onların var olan düzenlerini bozmayarak, gönüllerini hoş tutmuş böylece yönetime karşı muhalefeti yumuşatmaya çalışmıştı (Kurat, ). Bu sistem, İslam hukukunun zimmet kavramından kay- naklanmış ve onun Osmanlı adaptasyonu olmuştur. Her millet kapalı bir top- luluk oluşturuyordu. Bunlar, devletçe tüzel kişilikler olarak tanınmıştı (Adıyeke, ). Kenanoğlu’nun ( ) bir nevi iltizam sistemi diye tarif ettiği bu yapıda Osmanlı, gayrimüslim dini grupları idare etmek için ruhani reislerin dini yetkilerini ve kilise teşkilatını kullanarak cemaatin kendi idari ve adli sistemini var olan düzene uyumlu hale getiriyordu. En büyük çoğunluğa sahip olan Ortodoks Rum Cemaati, Fener Patrikha- nesi ile kurumsallaştırılmıştı. II. Mehmet, İstanbul’u fethedince bu patrik- haneyi kurmuş, Bizans Kilisesinin Roma Kilisesiyle birleşmesi gerektiği düşüncelerine karşı çıkışı nedeniyle İmparator VIII. Paleologos ile arası 18nci Yüzyıl Osmanlısında… ▪ açılmış olan teolog Georgios Kourtesios Scholarios’u II. Gennadios adı ile patrik olarak atamıştı ve bu atamayla da kendisine (patriğe) birtakım imti- yazlar vermişti2. Bu tarihten itibaren Ortodoks Rum kilise örgütlenmeleri ve ruhban sınıfı Fener Patrikhanesi gözetiminde ibadetlerini serbestçe yürü- tür hale getirildi. Bu minvalde Bizans kilise örgütlenmesi, Osmanlı’da ay- nen uygulanmıştı3. Ruhban sınıfı da bu örgütlenme biçimine göre vasıflan- dırılmıştı. Buna göre Papaz (mahalle papazı), cemaatin isteği de gözetilerek bölgenin yetkili Piskoposları tarafından atanırdı. Piskoposluğa bağlı rahip- ler ise piskoposu seçerdi4. Metropolid ise piskoposların önerdiği isimler arasından Patrik tarafından atanırdı. 9. yüzyıldan itibaren bu ismi synod adı verilen ve piskoposlardan oluşan meclis önerirdi. Patrik ise metropolidler arasından seçilirdi (Kenanoğlu, 91; Soykan, ; Sezer, ). Patrikhane örgütlenmesi içinde din adamları haricinde sivil memurlar da bulunurdu5. Osmanlı, kilise teşkilatı atamalarını, verdiği berat- larla meşrulaştırırdı. Görev tanımı ve yetki alanı bu beratlarda ayrıntılarıyla anlatılırdı6. Bununla birlikte atamalarda, Osmanlı ile başlayan bir diğer uy- gulama da pişkeş idi. Pişkeş, patrik ve metropolitlerin atanmaları karşılı- 2 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. (Kenanoğlu, ; Kritovoulos, Karpat, ; Ortaylı, vd; Braude, ; Güler, 12; Adıyeke, ; Augustinos, 50). II. Mehmet, Ortodoks Kilisesi Patriği olarak Gennadios Scholarios'u atarken Ermeni Kilisesi'ne Hovakim Joachim'i patrik olarak, Yahudi cemaatine ise Moses Capsali'yi başhaham olarak atamıştı. Bkz. (Kenanoğlu, 70; Karpat, ) 3 Kenanoğlu ( ), Osmanlı'daki kilise teşkilatı içindeki ilişkilerin yatay ve dikey olarak ayrılması gerektiğini öne sürer. Patrikliğin metropolit, piskopos, papaz, keşiş vs. üze- rindeki yetkilerini dikey ilişkiler, diğer patriklikler (Küdus, Antakya, İskenderiye, İpek, Ohri) ve Kıbrıs Başpiskoposluğu arasındaki ilişkilerini ise yatay ilişkiler olarak tanımlar. 4 Bir piskoposlukta boşalma olduğunda, papazlar biraraya gelip üç isim belirliyor ve onu eyalet piskoposuna sunuyorlardı. O da onların arasından seçimini yapıyordu (Kenanoğlu, 91). 5 Örneğin, Patrikhanenin idari amiri olan Protosyngelos, patrikhanenin kolluk yetkisini yeri- ne getirirdi. Bkz. (Benlisoy-Macar, 37) 6 Patriklerin görev ve yetkileri kendilerine verilen beratlarla tanımlanmaktaydı. Metropolit- lerin görev yetkileri de aynı şekilde beratlarda belirtilirdi. Bunlar genelde patriğe verilen yetkilerin benzeri idi ve metropolitler bu yetkilerini kendi bölgelerinde icra ederdi (Kenanoğlu, 99). Farklı dönemlere ait patriklik beratları ve içerikleri için bkz (Kenanoğlu, ) ▪ Filiz Yaşar ğında hazineye ödedikleri bir meblağ idi ve bu meblağın ödenmesi ile icra yetkisi elde edilmiş oluyordu (Kenanoğlu, 82, ). Patrik, bahsi geçen synod meclisi ile birlikte tüm kilise organizasyonunu, piskoposları, kiliseleri, manastırları ve bunlara ait mülkleri kontrol ediyor- du7. Bu da patrikliğe dini yetkilerin yanı sıra idari ve mali yetkiler yükle- mekteydi. Patrikliğin ve dolayısıyla bünyesindeki din adamlarının dikkat çeken diğer bir yetki alanı da adli konulardı. Patrikhane bünyesindeki din adamları çoğu kez adli mekanizmanın da bir parçası idi. Örneğin piskopos- ların bazı davalarda hâkim olarak görev yaptığı, bu alanda otoriteye sahip olduğu bilinir ki bu onların eski zamanlardan beri başlıca görevlerindendi. Fakat bu adli yetkiler çoğunlukla dini nitelikli ve özel hukuka ait konuları kapsamaktaydı. Patriklik beratlarında açıkça belirtildiği üzere; evlenme- boşanma ve bu konudaki her türlü ihtilaf ile cemaat üyeleri arasındaki diğer ihtilaflar patrik ve metropolitlerin adli yetki alanı içindeydi (Kenanoğlu, , 97, ). Özellikle Osmanlı’nın son döneminde hukuki vasıflarının artması ile kilise mahkemelerinin etkinliği arttırıldı. Yerel da- valar metropolitliklerde, daha büyük davalar ise patrikhanede görülmeye başlandı (Benlisoy-Macar, 37). Adalet dağıtımında kilise mahkemeleri dışında yer alan bir diğer yapı da noterlik hizmeti şeklinde yorumlayabileceğimiz uygulamalar idi. Ege Ada- larında karşımıza çıkan bu uygulamalar, halkın hukuki sorunlarının yerel yapı içerisinde çözülmesine olanak veren bir sistem oluşturmuştu. Gelenek- sel hukuk normlarına göre şekillenen bu sistem, şehir merkezlerinde olduğu gibi kasaba ve köylerde de hizmet sunmaktaydı. Bahsedilen hukukun uygu- layıcıları notarios adı verilen kişilerdi. Bir nevi noter görevindeki bu kişi, aile hukuku ve alım satım işlerinde yasal uygulamaların yürütücüsü niteli- ğindeydi. Notarios’un yürüttüğü her türlü işlem kayıt altına alınarak notariaka adı verilen kodekslerde saklanmaktaydı. Günümüze ulaşmayı ba- şarmış pek çok noter kodeksi bulunmaktadır. Bunlar Yunanistan Devlet Genel Arşivlerinde (Genika Archeia tou Kratous: GAK / Γενικά Αρχεία 7 Çok erken dönemlerden itibaren ( yüzyıl) kilise teşkilatlanmasında oldukça etkili bir meclis olan synod, hukuki, idari, adli görevleri yerine getiriyordu. yüzyılda synodun haf- tada üç kere toplanıp bu işleri icra ettiği bilinir. Ayrıca tanınmış kişilerin aforoz edilmeleri gibi özel problemler için de toplanırlardı (Kenanoğlu, 93). 18nci Yüzyıl Osmanlısında… ▪ του Κράτους) himaye edilmektedir. Notariaka kodeksleri yerel hukuk uy- gulamalarına dair sayısız kayda sahiptir. Kodeksler, Eski Yunanca olup pa- leografik bir yazı stiliyle kaleme alınmış defterlerden oluşmaktadır. Adı ge- çen kodeksler içerisinden Sakız Adası’nın (Chios) Kalamoti köyüne ait 69 ve 70 numaralı kodeksler tespit ettiğimiz en eski tarihli defterler olup bu çalışmanın temel malzemesini oluşturmuştur. 69 numaralı notariaka kodek- si toplamda varak olup tarihlerine tekabül eder, 70 numaralı defter ise toplamda varak olup yıllarına tekabül eder. Bu defterler incelendiğinde ruhban sınıfına geçiş mevzusuna ışık tutacak iki münferit kayıt karşımıza çıkmıştır. Bu kayıtlar detaylı bir şekilde incelene- rek elde edilen bilgiler ışığında, ruhban sınıfına geçiş ile toplumsal statüde- ki değişim gözlenmeye çalışılmıştır8. Ruhban Sınıfına Geçiş Din adamları, görevlendirildikleri ibadet merkezine göre iki kategoride de- ğerlendirilmelidir: kilise mensupları ve manastır mensupları… Kilise men- supları olan papazlar, sıradan reaya gibi toprak tasarruf eder, cizye ve ispençe gibi vergilerini öderdi. Manastırda yaşayanlar ise vergi mükellefi olmayan keşiş ve diğer rahiplerdi9. Hıristiyan manastırlarının güvenliğinin devletin koruması altında olması çok eski bir İslam geleneğiydi. Buna bağlı olarak manastırlardaki keşişler de rahat bırakılmışlar ve vergiden muaf tutulmuşlardı. Bu prensiple Osman- lı bünyesindeki Ortodoks Rum manastırları ve keşişleri devlet güvencesin- deydiler ve vergi muafiyeti ayrıcalığına sahiplerdi (Zachariadou, ). Şayet keşişler, toprak tasarruf ederse veya cizye ödemeye kabiliyeti varsa bunların vergilendirildiği de bilinir (Barkan, ). Din adamı olmak veya dine adanmak, her zaman erken yaşta yapılmış bir tercih olmak zorunda değildi. Birçok inançta, hayatlarının herhangi bir döneminde inzivaya çekilerek kendini sadece ibadete adayan ve dünyevi iş- lerden elini çekmek isteyen insanların oluşturduğu, ruhban sınıfı üyeleri bu- 8 Notariaka Kodeksleri çerçevesinde Sakız Adasının sosyo-ekonomik yapısına yönelik kap- samlı çalışma, tarafımızdan Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde doktora te- zi olarak hazırlanmıştır. Bkz. (Yaşar, ) 9 Ayrıntılı bilgi için ve Limni adasındaki yapısı için bkz. (Demircan, 89 vd.) ▪ Filiz Yaşar lunmaktadır. Hıristiyanlıkta bu tür bir yaşam tarzını benimseyen kişilere keşiş denmektedir. Ortodoks Rumlarda bunlara, kalogeros (καλόγερος) ya da monachos (μοναχός) denir. Bunlar, bugün olduğu gibi Osmanlı’da da dinsel ibadetleri için kendilerine bir manastır seçip geri kalan hayatlarını burada devam ettirirlerdi. Nitekim toplumsal düzen bozulmadığı sürece yö- netimin de buna itirazı olmuyordu. Bu konuda incelediğimiz noter kodek- sindeki uygulamadan da anlaşıldığı kadarıyla; bunun için tek koşul, var olan toplumsal düzenin bozulmaması idi. Bu koşul, “keşiş olma kararı”nı bir anda toplumsal bir karara dönüştürmekteydi. Şöyle ki, bir kişinin sıra- dan bir reaya iken keşiş olma isteği onun bulunduğu cemaatin / toplumun onayı ile gerçekleşirdi. Çünkü Osmanlıda kişinin devlet tarafından tanın- ması ancak bir cemaatin üyesi olması ile söz konusu idi. Diğer bir deyişle kişinin tâbiyeti yani devlet nezdindeki toplumsal konumu, onun üyesi olduğu cemaati ile birlikte tanınırdı. Toplumsal statüler bu çerçevede korunmaktay- dı. Bu durumda Ortodoks Rum cemaatinde kalogeros / keşiş olma kararı ki- şisel bir tercih olmaktan çıkıp kişinin mensubu olduğu cemaati de ilgilendi- ren bir karar haline geliyordu. Bu konudaki noter kaydını incelediğimizde bu tür bir tercihte bulunmadan önce yerel yönetimin ileri gelenlerinin ve halkın onayının alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Sakız Adasının Kalamoti köyü- ne ait 70 numaralı noter kodeksinde cemaat üyelerinden birinin keşiş olma kararı ve seremonisi ayrıntılarıyla kaydedilmişti Buna göre: Kalamoti köylülerinden ihtiyar Genatios Galatoulas keşiş olmak istiyordu. Temmuzunda Sakız Adası’nın Kalamoti köyünün dimogerontiaları (ye- rel yönetim liderleri) ve ahali, onun bu kararını onaylamak için köy meyda- nında toplanmışlardı. Genatios, Agias Minas Manastırına 11 çekilerek keşiş olmaya karar vermişti. Kimseden bu karara itiraz olmayınca da Geroge- natios’un keşiş olma isteği onaylanmıştı 10 Genika Arxeia tou Kratous (GAK), N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 70, filo: 42vr, 11 Papaz Neofito ve oğlu Papaz Minas tarafından yılları arasında kurulmuştur. Bugün hala ibadete açık olan manastır Sakız’ın Neochori (Νεoχώρι) köyü civarında bulun- maktadır. 12 13 Temmuz GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 70, filo: 42v- 43r, 18nci Yüzyıl Osmanlısında… ▪ Bu kayıt ayrıntısıyla incelendiğinde cemaat-devlet ilişkisi çerçevesinde ilgi çekici noktalar ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki cemaat-devlet ilişki- sinin en önemli kolu olan vergi uygulamaları konusundadır. Cemaat kayıt- larından (noter kodeksleri) anlaşıldığı kadarıyla halkın devlete vergi verme yükümlülüğü, cemaat ile üyeleri arasındaki denetim üzerinden kontrol edi- liyordu (Yaşar, ). Noter tutanaklarındaki bilgilerden anlaşıl- dığı üzere Genatios, keşiş olma kararını açıklarken, cemaat mensubu olarak üzerinde bulunan yükümlülüklerden de vazgeçmiş olduğunu ilan etmiş olu- yordu. Nitekim kararda; Genatios’un diğer köylüler gibi vermekle yükümlü olduğu damla sakızı vergisi (kokologi), peksimet (kourama) ve tavuk (ornithan) gibi aynî vergilerin13 yanında, vigla14, ve diğer angaryalar gibi birtakım vergilerin yükümlülüğünden de çıkmış oluyordu. Tüm köy hal- kından oluşan Genatios’un cemaati, toplanan meclis huzurunda, onun artık bu vergileri vermeyeceğini kabul ediyordu. Buna karşılık Genatios, kişisel mal varlığı karşılığında ödemekle yükümlü olduğu haraç ve cizyeyi öde- meye devam edecekti. Ayrıca köy hazinesine de 10 asilania (aslanlı para) para ödeyecekti Yine kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla, Genatios’un du- rumunda bir statü değişimi vardı; reaya statüsünden çıkıp ruhban sınıfına geçmiş oluyordu. Bu yeni statüsü nedeniyle cemaatin diğer üyelerinden farklı olarak yukarıda bahsedilen angaryalardan ve avarız vergilerinin yü- kümlülüğünden çıkmış oluyordu. Bu konuda dikkatleri çeken husus, Genatios’un vergi muafiyetinin, ürün vergisi olan haraç ve tüm gayrimüslim erkeklerden alınan cizye için geçerli 13 Cemaat kayıtları arasında çok sık karşılaşılan Kouraman (κουραμάν),Osmanlı gemileri ve gemicileri için ödenen angaryalardan biriydi. Ada halklarından alınırdı. Köylü, Sakız kıyıla- rından geçen Osmanlı donanmasına verilmek üzere her sene belirlenmiş miktar Kouramanı temin etmek zorundaydı. Damla sakızı köylerinde bu ödeme, elbette ki adada paradan daha kıymetli bir meta olan mastika ile yapılıyordu. Ornitha ise aynî bir vergi olarak alınan ava- rızlardan biri idi. Ayrıntılı bilgi için bkz. (Yaşar, ). 14 Bir diğer avarız yükümlülüğü de tüm Akdeniz adalarında uygulanan ve “gözcülük” anla- mına gelen“vigla” (βίγλα) idi. Bunlar korsan saldırılarına karşı alınan güvenlik önlemleri nedeniyle ödenen angaryalardandı. Ahaliden görevlendirilen kişiler, adayı korsan gemileri saldırılarına karşı korumak için açık denizde gözcülük yaparlardı. Esasında ada sakinleri bu sorumluluğu yerine getirmek için bu işi sırayla yaparlardı. Zamanla bedeni angaryaların nakdi ödemeye dönüşmüştü. Ayrıntılı bilgi için bkz. (Yaşar, ) 15 GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 70, filo: 42vr, ▪ Filiz Yaşar olmadığıdır. Bu konuda Demircan ve Zachariadou’nun değerli çalışmaları vardır; her ikisinin de çalışmalarında, manastırların ve keşişlerin vergi mua- fiyeti ayrıcalığına sahip olduğu belirtilmektedir. Demircan, Limni adası üzerine yaptığı çalışmasında adadaki manastır mülklerinin ve keşişlerin cizye ve ispençe vergilerini ödemediğini tespit etmiştir (Demircan, ). Aynı şekilde Zachariadou da Athos’la ilgili çalışmalarında buradaki keşişlerin vergi muafı olduklarını belirtmektedir (Zachariadou, 31; Zachariadou, ). Zachariadou, manastırların sahip olduğu mülklerin özel statülü olduklarını ve genellikle vergi muafiyeti imtiyazına sahip olduklarını, vergi muafiyeti uygulanmadığı durumlarda ise ayrıcalıklı bir vergilendirmeye tabi tutulduklarını belirtir. Bu nedenle de halkın, kimi zaman taşınır-taşınmaz mallarını manastırlara adayarak bunları garanti altı- na alma yoluna gittiğini vurgular (Zachariadou, ; Zachariadou, ). Ayrıca çalışmasında; insanların topraklarını, karşılığında yıllık bir gelir almak şartıyla manastırlara bağışladığını da gözlemlemiştir (Zachariadou, ). Böylece Osmanlının uyguladığı koruma politi- kası sayesinde kimileri, keşiş olup sadece topraklarını değil aynı zamanda diğer kişisel servetlerini korumuşlardı, bu da manastır kurumlarına farklı bir boyut kazandırmıştı. (Zachariadou, ). Oysa Sakız adasın- daki bu örnekte keşiş statüsüne rağmen vergi muafiyeti söz konusu olma- mıştı. Barkan’ın ( ) da bahsettiği gibi keşiş olmasına rağmen toprak tasarruf ettiği için haraç ve çalışabilir durumda olduğu için de cizye ödemeye devam edilmişti. Demircan, çalışmasında bu durumu, XVII ve XVIII. Yüz- yıllara kadar keşişlere muafiyet uygulandığı sonrasında ise bu uygulamanın son bulduğu ile açıklamaktadır (Demircan, , dipnot 6). İncelediği- miz kaydın tarihi (13 Temmuz ) de Demircan’ın iddiasını destekler nite- liktedir. Zachariado’nun (XIV-XV. Yüzyıllar) ve Demircan’ın (XV-XVII. Yüzyıllar) çalışmalarında görüldüğü üzere XVII-XVIII. yüzyıllardan önce manastır mülkleri ve keşişlerin malları üzerinden alınan vergilerde muafiyet söz konusu ise de XVIII. yüzyılda Sakız’da yaşayan Genatios’un, keşiş oldu- ğunda da belli başlı vergilerini (haraç-cizye) vermeye devam etmesi muafiyet uygulamasının son bulmuş olduğunu örneklemektedir. Diğer yandan Genatios, keşiş olduktan sonra cizye ve haracı vermeye devam ediyor ise de damla sakızı vergisini ve angarya vergilerini vermiyor 18nci Yüzyıl Osmanlısında… ▪ oluşu muafiyet gibi algılanabilir. Ancak bu durum yukarıda bahsedilen ay- rıcalık ve imtiyaz statüsüne girmemektedir. Çünkü bu vergileri ödememesi, keşiş olması dolayısıyla kendisine tanınan bir hak ya da muafiyet olmaktan öte, bunu cemaatinin kendisine bir hediyesi olarak düşünmek gerekir. Zira adı geçen vergilerin yükümlülüğü, muafiyet veyahut da imtiyaz karşılığında sona ermemişti. Çünkü Sakız adasındaki uygulamalara bakıldığında kendi payına düşen kısmı, bundan sonra cemaatinin ödeyeceği anlaşılmaktadır Dolayısıyla devlet tarafından tanınmış bir muafiyetten söz edilemez. Os- manlı için var olan düzenin korunmasının temel prensip olduğu bilinmekte- dir. Bu düzenin devamını sağlamak elbette üç kıtaya yayılmış bir imparator- luk için ciddi bir denetleme mekanizması gerektiriyordu. Osmanlı, bunu en pratik şekilde çözmeyi başarmıştı: Bir iç denetim mekanizması oluşturarak halkın bunu bizzat yapmasını sağlamak en akıllıca yöntemdi. Zira en küçük toplumsal örgütlenmeden en büyüğüne, tüm yapıyı denetleyebilecek ideal kontrol mekanizması toplumun ta kendisi idi. Halkın öncelikle kendisini, sonra da mensubu olduğu cemaati kontrol altında tutarak var olan düzenin korunmasına yönelik gizli bir misyonu vardı. Bunu Rum cemaat örgütlenme- sinin kurumsal bir yapısı olan dimogerontia sisteminde net bir şekilde göz- lemleyebilmekteyiz Devletin bunu, ekonomik yükümlülükler aracılığıyla yapıyor olmasının pratikte uygulanabilecek en doğru tercih olduğu düşünüle- bilir. Nitekim vergi yükümlülükleri üzerinden her vergi mükellefi tek tek de- netim altına alınmış oluyordu. Böylece vergiler sayesinde toplumsal dina- mizmin seyri kontrol altında tutulmuş oluyordu. Bu anlamda vergilerin, kişi- sel yükümlülük olmalarının yanı sıra cemaati bir arada tutma işlevleri dolayı- sıyla toplumsal yükümlülük niteliği taşıdığını söylemek de mümkündür. Vergi sistemi, toplumsal bir yükümlülük olması vesilesiyle cemaatle bir- likte cemaat liderlerini de doğrudan ilgilendiren bir yapıydı. Ortodoks Rum cemaatinin Ege adalarındaki halklarda uyguladığı dimogerontia sistemi, cemaatin idaresinden bizzat sorumluydu. Bu yapı, Dimogerontas/es/ ya da Gerontas/es adı verilen yerel yöneticilerce idare edilmekteydi. Dimoge- rontaslar cemaatin lideri konumundaydılar ve her türlü olayda sorumluluk 16 GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 70, filo: 42vr, 17 Bu sistem ile devlet cemaat üyelerinin kendi liderlerini belirlemesine olanak veriyor ve bu lider aracılığıyla da cemaati kontrol altında tutuyordu. Bkz. Yaşar ( ) ▪ Filiz Yaşar sahibiydiler. Nitekim Genatios’un keşişliğinin onaylanıp kayıt altına alın- dığı bu olayda da köyün tüm gerontasları noter huzurunda idi. Kalamoti köyünün gerontası olan sâbık Papaz Nikolas, Papaz Kostas Kritis, Mastro Michalis Mastoras18 ve Kostas Galatoulas köy halkı ile birlikte toplanmış- tı Dimogerontesin, var olan düzeni ve toplumsal yapıyı koruma yükümlü- lüğünden ötürü bu tür bir olayda cemaatinin yanında bulunması gerekliydi. Onların orada bulunma nedenlerinden biri de kendilerinin duruma itirazı olmadığını göstermekti. Zira dimogerontianın ve cemaatin rızası olmadan cemaatten birinin her ne şekilde olursa olsun toplumsal sınıfını terk etmesi- nin mümkün olmadığı görülmektedir. Genatios’un keşişliği mevzusunun cemaat tarafından ne kadar önemsen- diği veya ilgi gördüğünün en önemli ispatı da tutanaktaki şahit sayısının normalin üstünde olmasıdır. Nitekim Genatios Galatoulas’ın keşiş olma ka- rarının noterdeki kaydı altında tam yirmi bir imza vardı: Papas Nikolas Chrousochous [Dimogerontas], Mastro Michalis [Dimogerontas], Papas Kostas Kritis [Dimogerontas], Kostas Galatoulas [Dimogerontas], Papas Kostas Kritis20, Georgis Alithinos. Michalis Katailos, Papas Maistros, Gianis Vaistarchis, Kostas Magistros tou Nikoli, Geros Diakos Kazadin, Gianis Galatoulas, Kostas tou Papa Leou, Gianis Leonakis, Nikolas Kontaratos, Georgis Kritis, Leon Gepsis, Kostas Melisinos, Georgis Alithinos, Gianis tou Panteli, Sideros Kritis. Normal şartlarda tutanaklardaki şahitlerin sayısı ortalama kişiden ibaret iken burada 21 kişilik bir şahit listesi vardır. Bütün köy halkının top- lanmış olduğu bu olayın karar tutanağındaki şahit sayısının bu denli yüksek olması olayın toplumsal zeminde gördüğü ilgiyi açıklar niteliktedir. İncelediğimiz kayıtlarda din adamı sınıfına geçişte üzerinde durulması gereken diğer bir unsur da bu kişilerin tüm mal varlığından vazgeçiyor ol- maları idi. Gerogenatios’dan bir yıl önce köy ahalisinden Michalis Kinigos 18 Kodeksteki diğer kayıtlarda adı Mastro Michalis Maistros olarak geçmektedir; GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamotis, fakelo: 69, filo: 7r, (t.y); GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamotis, fakelo: 69, filo: 89r, 19 GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 70, filo: 42vr, 20 2. kez geçiyor. Tahminen aynı kişidir. İlkinde Dimogerontas olarak ikincisinde de şahit olarak imza atmış olduğu sanılmaktadır. 18nci Yüzyıl Osmanlısında… ▪ da benzeri bir seremoni ile ruhban sınıfına geçmişti. Eski adıyla Michalis Kinigos, yeni adıyla Papaz Michalis din adamı olmak isteyince gayrimen- kullerini satıp elden çıkararak bu işlerden elini eteğini çekme kararı almıştı. Bu amaçla 7 asilania karşılığında arazileriyle beraber çiftlik evini de sat- mıştı Daha önce tarımla geçimini sağlayan Michalis’in bundan böyle ki- lise mensubu olarak ziraat, ticaret vs. gibi işlerle ilgisi olmayacaktı. Papaz Antonis Megaliteros, Papaz Kostas Alithinos, Papaz Kostas Kritis’in şahit- liğinde imzalanan bu satış ile birlikte bu kişiler belki de bir anlamda Michalis’in dünya işlerinden vazgeçip kendini Tanrıya adayacağına da şa- hitlik yapmış oluyorlardı. Papaz Michalis’in satış sözleşmesinde ilk dikkati çeken şahitlerin hepsi- nin papaz olmasıydı. İkincisi ise satışın kime yapıldığının belirtilmemiş olmasıydı. Bu durum Michalis’in arazilerini sattıktan sonra bütün parasını kiliseye bağışlamış olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Yukarıda bah- sedildiği gibi bu türden bağışlar, çok yaygın bir uygulamaydı. Açıkçası Michalis Kinigos’un mallarını kime sattığı veyahut da kiliseye (ya da manastıra) bağışlayıp bağışlamadığı konusunda incelenen kodekste yeterli veri bulunmamaktadır. Diğer yandan onun ruhban sınıfına geçiş ri- tüeline dair de ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Ancak belgedeki ufak bir ayrıntı, Michalis’in toprak işleyen bir reaya iken sonradan din adamı oldu- ğu bilgisini netleştirmektedir: Ortodoks mezhebinde din adamı olma koşul- larından biri; eski ismin -ruhban sınıfı terminolojisiyle “dünyevi ismin”- değiştirilip onun yerine inancına ve ruhban sınıfına uygun isimlerden biri- nin alınmasıydı. Bu sınıfa geçenler eski isimlerini artık kullanmıyorlardı. Bu değişim, kendilerine yeni bir hayat kurmalarının ilk adımlarından biri idi. İncelediğimiz kayıtlarda Notarios, Michalis’in adının geçtiği ilk yerde onun eski adının “Michalis Kinigos” olduğunu vurgulamaktadır Bunun dışındaki diğer noter kayıtlarında böyle bir ayrıntıya yer verilmemiştir. Michalisle ilgili kayıtta eski ismin özellikle belirtiliyor oluşu Papaz 21 Kime sattığı belirtilmemiştir. GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamotis, fakelo: 69, filo: 17r, 22 “…είς το όνομα τ(ου) Κ(υρίο)υ αμήν. Ο Πα(πά)ς Μηχάλης προήν κυνηγός παρ(όν) Έν πρ(0σ)θεν Έμού τ(ου) νοταρί(ου)…” GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamotis, fakelo: 69, filo: 17r, ▪ Filiz Yaşar Michalis’in sonradan (hatta belki de kısa bir süre önce) din adamlığını seç- miş olduğunu göstermektedir. Ruhban sınıfına geçince, “Kinigos” unutula- cak onun yerine “Papaz Michalis” adı kalacaktı. Her halükarda Michalis artık sıradan bir reaya değil “Papas(z) Michalis” idi ve o artık bir din adamı idi. Nitekim Kalamotili Galatoulas ailesinin bir üyesi olan Genatios da bunu yapmıştı. Dünyevi hayata dair ne varsa geride kalacağından ailesinden aldığı Galatoulas adını bile kullanmayacaktı ar- tık… Zaten cemaatin resmi tutanağına da yeni adıyla kaydedilmişti Aynı şekilde Michalis Kinigos da bundan böyle aile adını kullanmayacak ve Pa- paz Michalis olarak anılacaktı. Nitekim resmiyetteki her türlü işlemini de yeni adı ile gerçekleştiriyordu Din adamı olma kararı sonrasında bir diğer dikkat çeken unsur ise ruh- ban sınıfına geçiş ile toplumsal roldeki değişim idi. Gerek Mihalis Kinigos gerekse Galatoulas örneklerinde olduğu gibi, din adamı statüsüne geçen ki- şiler bundan böyle kendilerine yeni bir yaşam tarzı benimseyeceklerdi. Michalis Kinigos bu geçiş için tüm mal varlığından vazgeçerken Galato- ulas, ailesini, evini, köyünü geride bırakarak yeni bir hayata başlıyordu. Onların bu tercihleri, cemaatleri içindeki saygınlıklarını arttırıyordu. Örne- ğin Kalogeros olma yolunu tercih eden Genatios’un, köylünün gözünde iti- barı oldukça yükselmiş olmalıydı ki cemaati Onun vergilerini itirazsız üst- lenmişti. Normal şartlarda cemaatten ayrılan ya da vergi yükümlülüğünden bir vesile ile çıkan veya çıkartılan kişinin yerine yine cemaat tarafından ye- ni biri25 getirilirdi. Oysa Genatios’un damla sakızı ve angarya vergilerden muaf tutulması köylüye ekstra bir külfet getirmekteydi. Şimdi tüm köylü onun vergisini de ödemek zorundaydı. Fakat bundan şikâyetçi görünmüyor- lardı. Zira Genatios’un keşişliğinin onaylandığı sırada kimseden bir itiraz gelmemişti. Bunun nedeni, köylünün gözünde onun artık kutsal bir görevde olduğuna yönelik olan inançla açıklanabilir. Onun vergi yükümlülüğünü üstlenmek üzere yerine birini atamamış olmalarının altında yatan neden de 23 Noter kaydında bile, ismini zikrederken “gero genatios kata kosmou galatoulas” yani “ih- tiyar Genatios dünyevi olarak Galatoulas” diye yazıyordu. 24 GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamotis, fakelo: 69, filo: 17r, 25 Bu yeni vergi mükellefi genellikle devreden kişinin evlatlarından biri olurdu. Bu konuda Sakız adasındaki uygulamalar için bkz. (Yaşar, ). 18nci Yüzyıl Osmanlısında… ▪ bu olabilirdi. Bu varsayımlar bir yana sebep her ne olursa olsun, sıradan bir köylü iken ruhban sınıfına geçen Genatios’un toplumsal rolü artık değiş- mişti. Bundan böyle toplumun saygın kişilerinden biri idi. Cemaatinin tam desteğini alan Genatios, geri kalan hayatını Agios Minas manastırında kendini ibadete adayarak geçirecekti ve tüm dünyevi işlerden uzaklaşmak zorundaydı ki keşişliğin doğasında da bu vardı. Bundan sonra onun, ağaçlarındaki sakızın o sene ne kadar verim vereceği, ya da Sakız adası etrafından geçen Osmanlı gemilerine ne kadar peksimet (Kouraman) (ya da karşılığında para) vereceği veyahut da hastalanan hayvanı yüzünden vergiyi nasıl denkleştireceği kaygısı olmayacaktı. Zaten Keşiş olmanın ko- şullarından biri de buydu. Tüm keşişler hayatlarını manastırlarda bireysel veya grup ibadetleri ile geçirirlerdi. Sonuç yüzyıl başlarında Sakız’ın güney sahilindeki köylerinden birine ait no- ter kodekslerinden elde edilen bilgiler doğrultusunda çok küçük ölçekte bir mikro tarih çalışması ile Osmanlı Ortodoks Rum cemaat yapısı içindeki iki bireysel girişimin toplumsal zemindeki yankıları değerlendirilmeye çalışıl- mıştır. İncelenen kayıtlarda, iki Rum reayanın din adamı olma kararının, cemaat içinde nasıl bir ritüel ve değişim yarattığı analiz edilmiştir. İncele- nen örneklerden elde edilen bu analizler sonucunda, ruhban sınıfına geçiş konusunda ilk dikkat çeken unsur, bunun toplumsal tabanda; bireysel giri- şim olmaktan ziyade toplumsal bir mesele olarak algılanmış olduğudur. Her iki örnekte de görülmektedir ki ruhban sınıfına geçiş sadece bireysel tercih- ler doğrultusunda gerçekleşen bir olgu değildi. Her şeyden önce toplumun bu geçişe onay vermesi gerekiyordu. Bu durum Osmanlı toplumsal yapı- sında cemaat örgütlenmelerinin iç dinamizmini ve bunun beraberinde getir- diği toplumsal birlikteliği ortaya koymaktadır. Bunun dışında, incelenen örneklerden anlaşıldığı üzere ruhban sınıfına geçiş meselesine devletin yaklaşımı cemaatinki kadar kapsamlı olmamıştır. Reayanın toprağı bırakıp din adamı olması elbette ki toplumsal düzende ya- rattığı değişim nedeniyle devletin alaka göstereceği bir durumdur. Ancak uygulamaya bakıldığında devlet nezdinde bu değişimin yeterince alaka görmediği anlaşılmaktadır. Çünkü kayıtlarda bu durumun devlet kurumla- ▪ Filiz Yaşar rına yansıtılacağı veya en azından kadıya bildirileceği konusunda herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Bu ritüelin işleyişinden anlaşıldığı kadarıyla ce- maatin onayı olduktan sonra herhangi bir engelle karşılaşılmıyordu. Diğer bir deyişle cemaat onay vermişse devlet bir sakınca görmüyordu. Şunu da unut- mamak gerekir ki kişi statü değişikliğine rağmen vergi mükellefiyetliğinde devlete karşı sorumluluklarını aksatmıyordu. Her ne kadar bazı vergi muafi- yetleri söz konusu olsa da haraç ve cizye vergilerini ödemeye devam ediyor- du. Dolayısıyla da sistemi aksatmayan bir durum söz konusu olduğu sürece devlet mekanizmasının cemaat yapısına herhangi bir müdahalesi olmadığını düşünülebilir. Bu durum ruhban sınıfının tamamen vergi muafiyeti imtiyazı- na sahip olmadığını göstermesi açısından da önem arz etmektedir. İncelemelerden çıkan diğer bir sonuç ise cemaat liderlerinin toplumsal yapı üzerinde denetim ve kontrol gücüne sahip olduklarıdır. Örneklerde de görüldüğü üzere cemaat liderleri olan dimogerontaslar noter huzurunda bu- lunuyor ve hatta şahitlik ediyordu. Bu durum kayıtlarda özellikle belirtili- yordu çünkü onların orda bulunuyor olmaları bu olaya herhangi bir itirazla- rının olmadığı anlamına geliyordu. Nitekim dimogerontianın izni veya bil- gisi olmadan cemaatte herhangi bir değişiklik yapılamazdı. Bu durum dev- let müdahalesinin ya da başka bir ifade ile “alakasının” olmayışının bir di- ğer açıklaması olabilir. Ortodoks Rum cemaat örgütlenmesi içinde cemaa- tin cemaat liderleri aracılığıyla kontrol altında tutulduğu bilinmektedir. Do- layısıyla cemaat liderinin itirazı olmadığı bir durumda diğer bir deyişle bir sorun olmadığı müddetçe, devlet müdahalesine de ihtiyaç görülmemektedir. Zira sorun dahi çıkıyor olsa bu sorunlar öncelikli olarak cemaatin kendi iç- yapısı içerisinde çözümlenmeye çalışılırdı. Ruhban sınıfına geçen kişinin yaşam biçimi tamamen değişmekteydi. Bir kere her şeyden önce tüm mal varlığını ya satıyor ya devrediyor veya bağış- lıyorlardı. Bunu bir zorunluluk dolayısıyla mı yoksa ibadetlerine engel ola- bilecek her türlü meşguliyetten uzak durmak istediklerinden mi veyahut da mallarını manastır veya kiliseler aracılığıyla koruma altına almak düşünce- siyle mi yaptıkları bilinmemektedir. Ne amaçla yapmış olurlarsa olsunlar sonuçta doğup büyüdükleri cemaatten -hatta bazen topraklarından- ayrılıyor yeni bir hayata başlıyorlardı. Üstelik aile adlarından bile vazgeçerek bam- başka bir kimlikle hayatlarına devam ediyorlardı. 18nci Yüzyıl Osmanlısında… ▪ 2 Examples from Chios Island on the Transition to Clergy in the 18th Century Ottoman Empire: Pope Michalis and Monk Gennatios Abstract: Clergy has been separated from the rest of the society from the start of the first ages where the religious identities had an effect on the social status. In this study, transition into clergy from the Ottoman Orthodox Chris- tian community and the change that this transition brought will be examined through two sample stories from Chios Island. Between the years of for a period of years the island community was ruled under full domination of Ottoman Empire and the inner workings of traditional struc- tures have survived as they had been recorded in the community registers. In this article, the registers of Kalamoti/Chios which is one of the mastic vil- lages of the island have been studied and from the information gathered from these registers, the transition into clergy class and its effects are analyzed. Keywords: Greek Orthodox Community, Clergy, Chios, Aegean Islands, Ot- toman Socio-economic Structure, Non-Muslims Kaynakça Yunanistan Devlet Genel Arşivi (Genika Archeia tou Kratous-GAK) Νotariaka Tasnifindeki Defterler ve ilgili sayfalar GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 70, filo: 42vr, GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 69, filo: 7r, (t.y); GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 69, filo: 89r, GAK, N. Chiou, Notariakos Kodikas Kalamoti, fakelo: 69, filo: 17r, Adıyeke, Nuri (), Islahat Fermanı Öncesinde Osmanlı İmparatorlu- ğu’nda Millet sistemi ve Gayrimüslimlerin Yaşantılarına Dair, Osmanlı Ansiklopedisi (C. 4), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları: Augustinos, Gerasimos (), Küçük Asya Rumları (Çeviri: Devrim Evci), Ankara: Ayraç Yayınları. ▪ Filiz Yaşar Barkan, Ö. Lütfi (), XV ve XVI ıncı Asırlarda Osmanlı İmparator- luğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, Kanunlar (1), İstanbul: Burhaneddin Matbaası. Benlisoy Y. ve E. Macar (), Fener Patrikhanesi, Ankara: Ayraç Ya- yınları. Braude, Benjamin (), Millet sisteminin İlginç Tarihi, Osmanlı Ansik- lopedisi, (C. 4), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları: Demircan, Yasemin (), XV-XVII. Yüzyıllar Arasında Osmanlı Hâki- miyetinde Limni Adası Manastırlarının Durumu, BİLİG (60), KIŞ Eryılmaz, Bilal (), Osmanlı Devleti’nde Farklılıklara ve Hoşgörüye Kavramsal Bir yaklaşım, Osmanlı Ansiklopedisi (C. 4), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları: Eryılmaz, Bilal (t.y), Osmanlı Devleti’nde Millet sistemi, İstanbul: Ağaç Yayınları. Güler, Ali (), Osmanlı’dan günümüze Azınlıklar, Ankara: Berikan Yayınları. İnsel, Ahmet (), Siyasal Süreç Olarak İktisâdi Kalkınma, Birikim (21), Ocak Karpat, Kemal (), Millets and Nationality: the Roots of the Incongru- ity of Nation and State in the Post Ottoman Era, (Eds) B. Braude- B. Lewis (), Christians and Jews in the Ottoman Empire, The, Functioning of a Plural Sociaety (C. I), Newyork: Kazgan, Gülten (), Küreselleşme ve Yeni Ekonomik Düzen, İstan- bul: Altın Kitaplar. Kenanoğlu, M. Macit (), Osmanlı Millet sistemi Mit ve Gerçek, İs- tanbul: Klasik Yayınevi: Khan, Arshi (), Osmanlı İmparatorluğu: Çok Kültürlülüğün Doğulu Mimarı, Osmanlı Ansiklopedisi (C. 4), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları: Kritovoulos, (), Tarih-i Sultan Mehmed Han-ı Sâni: İstanbul’un Fethi Tarihi (Çeviri: Karolidi), İstanbul: Kitapçılık Ticaret Yayınları. Kurat, Yuluğ Tekin (), Çok Milletli Bir Ulus Olarak Osmanlı İmpara- torluğu, Osmanlı Ansiklopedisi (C. 4), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları: 18nci Yüzyıl Osmanlısında… ▪ Küçük, Cevdet (), Osmanlılar’da Millet Sistemi ve Tanzimat, Tanzi- mat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi (C. 4), İstanbul: İletişim Yayınları: Ortaylı, İlber (), Osmanlı İmparatorluğunda Millet, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi (C. 4), İstanbul: İletişim Yayınla- rı: Ortaylı, İlber (), Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet sistemi, Türkler Ansiklopedisi (C), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları: Ortaylı, İlber (), Osmanlı Millet sistemi ve Sosyal Boyutları (Çev: Mehmet Özden), Türkiye Günlüğü (77), Yaz Ortaylı, İlber (), İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul: İleti- şim Yayınları. Sezer, Betül (), XI.-XIII. Yüzyıllarda Bizans Kilisesi (Yayımlanma- mış Yüksek Lisans Tezi), Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Soykan, T. Tankut (), Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslim- ler: Klasik Dönem Osmanlı Hukukunda Gayrimüslimlerin Hukuki Statüsü, İstanbul: Ütopya Kitabevi. Stavrianos, L. S. (), The Balkans since , New York: Holt Rinehart. Veinstein, G. (), Balkan Eyaletleri (), [(ed.) Mantran (), Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I: Osmanlı Devletinin doğuşundan XVIII. yüzyılın Sonuna, İstanbul: Cem Yayınevi] içinde: (). Yaşar, Filiz (), Bir Osmanlı Adasında Toplum ve Ekonomi ( yüzyıldan yüzyıla Sakız) (Yayımlanmamış doktora Tezi), Hacettepe Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Zachariadou, Elisabeth (), A safe and holy mountain: early Ottoman Athos, [(eds) Antony Bryer, Mary Cunningham (), Mount Athos and Byzantine Monasticisim, Aldershot] içinde Zachariadou, Elisabeth (), Some Remarks About Dedications to Monasteries in the Late 14th Century, [Ο Άθως στους 14ος – 15ος αιώνες, Athens] içinde: Zachariadou, E. (), Monks And Sailors Under The Ottoman Sultans, Oriente Moderno Nuova serie, Anno 20 (81), Nr. 1,

kaynağı değiştir]
kaynağı değiştir]

tarihli Fetih filminde Adnan Kürkçü tarafından canlandırılmıştır.

Kaynakça[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir