osmanlıda müzikle tedavi / Osmanlı ve Eski Türklerde Müzikle Tedavi - Beyin Dalgaları - Beyin - Bilimin Işığında - Biiznillah

Osmanlıda Müzikle Tedavi

osmanlıda müzikle tedavi

Arşiv Bağlantısı

  • Yazar Yok. Müzikle Tedavinin Tarihi Ve Önemi. (19 Mayıs ). Alındığı Tarih: 19 Mayıs Alındığı Yer: Bağlantı

    Osmanlı&#;da akıl hastalarının su ve müzik ile tedavi edildiği bilimsel açıdan ne kadar doğrudur?

    Sorulara Dön
    Avrupa&#;da Orta Çağda akıl hastaları belli yerlere kapatılırken veya öldürülürken Osmanlı&#;da su ve müzik sesiyle tedavi edilmeye çalışılıyormuş. Su sesi ve müzik sesinin mental tedavi ettirici özelliği doğru mudur, doğruysa dayanağı nedir? Yoksa bu sadece Osmanlıyı yüceltmek için ortaya atılan bir şehir efsanesinden mi ibaret?

    3, görüntülenme

    Cevap Ver

    • Soruyu Takip Et
    • Raporla
    • Mantık Hatası Bildir

    "Müzik ruhun gıdasıdır" ifadesini mutlaka duymuşsunuzdur :)

    Her ne kadar eğlence aracı olarak görülsede ayrıca duygu ve düşünceleri sesle anlatan, bir düzen ve estetik anlayış içerisinde ifade eden sanattır. Müzik ruhumuzun çeşitli tepkilerini en iyi şekilde yansıtan sanattıfunduszeue.info nedenle psikoloji ile yakın bir ilişkisi vardır.

    Kuş, su, rüzgar ve müzik sesleri, insanın beyin dalgalarına yakın tesir ettiğinden, dinlendirici özelliğe sahip bulunmaktadır. Bunlardan müzik, gönlü yumuşatan bir özelliğe sahip olduğu için tedavilerde asırlardan beri kullanılmaya başlanılmıştır. Bu konuda yapılan birçok araştırmada, bilgin, doktor ve müzisyenlerin depresyondan, kansere, tansiyon ve kronik ağrılara, ruh hastalıklarına, migren ve uyuşturucu bağımlılığına karşı tedavide müziğin kullanıldığı görülmektedir.

    Müzikle tedavi ile ilgili çalışmalar, bu konuda uygulamalar Afrika, Amerika da, Asya ve Avrupa da olduğu gibi Eski Türklerde, Selçuklularda ve Osmanlılarda da olmuş, müzikle tedavinin insan üzerindeki etkileri ve olumlu değişikleri ve tıp biliminde ki yeri ortaya konulmuştur.

    Kaynaklarda ki yazılar size yardımcı olacaktır özellikle tarihçi kimliği ile Yılmaz Öztuna yazmış olduğu yazısında osmanlı dönemindeki akıl hastalarının tedavi sürecini anlatmıştır. Ayrıca Psikiyatri uzmanı Dr. Adnan Çoban'ın yapmış olduğu söyleşi içeriği açısından sormuş olduğunuz sorunun cevap bütünlüğüne hakimdir.

    görüntülenme

    Kaynaklar

    1. Yazar Yok. Yılmaz Öztuna. (19 Mayıs ). Alındığı Tarih: 19 Mayıs Alındığı Yer: Bağlantı

      Tarih boyunca duygu ve düşüncelerin anlatım biçimi olan müzik; büyüsel, dinsel, askeri ve eğlence amaçlı olduğu kadar tedavi amacıyla da kullanıldıEski başkent Edirne‘de gezmek için gittiğimizde aklımıza ilk olarak Selimiye Camiisi geliyor. Fakat Edirne’de ziyaret edilmesi gereken yerlerden birisi çoğu kimsenin aklına gelmiyor. O yer II. Beyazıt Külliyesi’dir. Bu yer Osmanlı döneminin en mühim Tıp Fakulteleri’nden biri olarak bilinir. Osmanlı’da akıl ve ruh hastaları yani psikolojik hastalığı olan kişiler bu külliyede müzikle tedavi edilir.

      Hanende ve sazendeler (müzisyenler) haftada birkaç gün külliyedeki şifahaneye gelip müzik icra ediyor, havuzun etrafında toplanan hastalar da onları dinleyerek bu şekilde rahatlıyor ve hastalıklarına daha kolay şifa bulmaları sağlanıyormuş.

      Bu külliyede tedavi yöntemi sadece müzik ve su sesi değil. II. Beyazıt Külliyesi’nde hastalara yanı sıra halı dokuma gibi meşguliyetler verilerek tedaviye tabi tutuluyorlarmış.

      Müzik makamlarının hastalıklara etkisi

      Müzik makamlarının birçok hastalığa iyi geldiği bilinir. Peki hangi müzik makamı hangi hastalığa iyi gelir? Dr. İbrahim Oktay’ın bir yazısından alınan veriler şu şekildedir:

      Raks Makamı: Felce, epilepsiye iyi gelir.

      Irak Makamı: Çocuklarda menenjit ve afagan hastalıklarına iyi gelir.

      İstafahan Makamı: Zihni açar, zekayı arttırır, gönül tazeleyicidir. Üşüten ve ateş verici hastalıklardan korur.

      Zirefgen Makamı: Çocukların dimağından kaynaklanan, fasial felç, felç ve sırt ağrısı, eklem ağrıları, kulunç hastalıklarında faydalıdır.

      Rehavi Makamı: Çocukların tüm baş ağrılarına faydalı olup, burun kanamasına, fasial paralizi, felç ve balgamdan ileri gelen hastalıklar.

      Büzürk Makamı: Beyin ve kulunç hastalıklarında, güçsüzlüğü gidermek ve düşünceyi yönlendirmekte, sevdayı defedici ve tehlikeden korkma hususunda faydalı.

      Zengube Makamı: Çocuğun kalp hastalıklarında, menenjit ve beyni ilgilendiren hastalıklarda, mide ve karaciğer hastalıklarında faydalı.

      Hicaz Makamı: Çocuklarda görülen idrar zorluğuna, erişkin erkeklerin seksüel yönden exite edilmesinde etkili.

      Buselik Makamı: Kulunç ve kalça ağrısı, soğuk baş ağrısı ve çeşitli göz hastalıklarında faydalı.

      Uşşak Makamı: Küçük çocukların kulağına güzel sesle okunursa, çocukların uykusunu getirmesi ve naz uykusunda dinlenmeye etkisi olup, yetişkin erkeklerde meydana gelen ayak ağrılarına faydalı.

      Hüseyni Makamı: Çocukların karaciğer ve kalp hastalıklarında beden ısısını düşürmede, mide hararetinde ve ergin erkeklerde gizli humma ve 4 günde bir gelen ayak ağrılarına faydalı.

      Neva makamı: Ergenlik çağına gelmiş çocuklarda meydana gelen, urk-un nisa hastalığı ve kalça ağrısına faydalı olup gönül okşayıcı bir makamdır.

      TÜRKLERDE MÜZİKLE TEDAVİ

      MAKALELER

      (yazan Pınar Somakcı)

      1. Giriş

      Müzik, eski zamanlardan beri insanlar üzerinde önemli bir yer işgal etmiştir. İnsanlar üzüntülerini, sevinçlerini, kahramanlıklarını, heyecanlarını, sevgilerini vb çoğunlukla müzik sanatını kullanarak ifade etmeye çalışmışlardır.

      Müzik insanları bir hipnoz hali oluşturarak etkilemiş ve kitlelere zaman zaman yön vermiştir. Özellikle müzik, duyguları yoğunlaştıran bir özelliğe sahip olduğundan, pek çok medeniyetlerde dini duyguların güçlenmesinde, hastalıkların tedavisinde oldukça yaygın bir yöntem olarak kullanılmıştır.

      2. Türklerde Müzik

      Türklerde müzik, Türk tarihi kadar eskiye gitmektedir. Bazı tarih ve müzik bilim adamları en az yıldan beri devam eden bir Türk müziği tarihinden bahsetmektedir. Bu nedenle tarih sırasına göre Türklerde müzik ve müzikle tedavi;

      Orta Asya Türk Kültüründe
      İslam Medeniyetinde
      Selçuklu ve Osmanlılarda olmak üzere üç başlık altında incelenmesi uygun görülmüştür.

      Orta Asya Türk Kültüründe Müzik

      Orta Asya Türk Kültürü en az M.Ö. yıllarına kadar uzanan yaklaşık yıllık uzun bir süreyi içermektedir.

      Mehter takımında görülen(M.Ö) Çevgan Ortaçağda mucuk, buncuk, çagana diye bilinip, Ruslara, Lehlere, Ksiezye Turecki, İsveçlilere Turkist Klockspel, İngilizlere, Jinling Johnnie adlarıyla geçmiştir.

      M.Ö. 8.yüzyılda önce dümbelek, düdük, çan, gong, çeng çeşitleri ile uzun saplı bağlama tipi çalgılar kullanılmıştır. Sonra tekkelerde halile, zilli maşa, şakşak gibi aletler kullanılmıştır. Daha sonra ise parmak zili, mehter zili, kaşık, kayrak ortaya çıkmıştıfunduszeue.info M.Öyüzyılda Batı Türkistanda pipa(bipa) denilen bir Türk çalgısı Çinlilerce keşfedilmiş, Ortaçağda ise ud ve onun değişik boylardaki ailesi ortaya çıkmıştır.

      Üflemelilerden borular Türklerde çok eskiden beri kullanılmıştır. Ortaçağın başlarında muynuz, nefir aletleri görülmüştür. Yine bu çağda kaval, pişe, ney kullanılmıştır. Tulum yakın doğu menşelidir. Çift dilli zurna oldukça eskidir. Çıpçığ (bir ağız orgu) yüzyıllar arasında kullanılmıştır.

      Ritm aletlerinden, def(yüzyılda),tümrü (yüzyılda),daha sonra mazhar, daire, bendir, zenbez adlı aletler görülmüştür. Davul, Türklerde en yaygın olan müzik, ilan ve işaret aletidir. Çeşitli zamanlarda çeşitli adlarla kullanılmıştır.

      Asya Hunları çeng’i çok sevmiştir, ilkçağın yatugan’ı sonraları santur ve kanun’u oluşturmuştur.

      Türklerde telli çalgıların en eskisi bağlamadır. İlkçağda kopuzlar, ortaçağda tanbur, tar ailesi, şudurgu, ravza(ırızva) sonraki yüzyıllarda bağlama ailesi(bozok, şarkı, karadüzen) olarak kullanılmıştır.

      yüzyılda egeme, ıklığ, rebab, tanbur, keman, kemençe(klasik ve karadeniz) yay ile seslendirilmiştir.

      Bir oktavlık müzikal aralığın sekize değil de altıya bölünmesi ve neticede bir oktav içinde yedi değil de beş ses aralığının kullanılması, batıda “pentatonizm”, Türklerde “beşseslilik” diye adlandırılmaktadır. Beşsesliliğin Orta Asya’dan Dünyaya yayıldığı ve pek çok yerde devam ettiği gözlenmektedir. Örneğin; Urfa, Erzurum, Safranbolu köylerinde,Konya, Cihanbeyli, Niğde ve Eskişehir’de beşseslilik unsuruna rastlanmaktadır. Kazak-Kırgız, İdil-Ural, Kırım, Yakut, Karaçay Türkleri müzikal eserlerinde tam beşlilik, Özbek, Doğu Türkistan, Kafkas, Azerbeycan, Türkmen Türkleri müzikal eserlerinde yarım beşseslilik görülmektedir.

      Orta Asya uygarlığı, eski dünyanın dört bir yanına yayılırken, her yerleşim yerinde de varlığını sürdürmüştür. funduszeue.info yüzyıllarda yoğunlaşan göçlerle artan bir kültür akımı, Karadeniz’in kuzey ve güney yollarından batıya doğru sürekli taşınmış, eski dünyanın kavimleri ile tanıştırılmıştıfunduszeue.info örneklerini pek çok eski seyahat-namelerde görmek mümkündür.

      Orta Asya Türk Kültüründe Müzikle Tedavi

      Orta Asya döneminde kullanılan kopuz veya saz tedavi edici, iyi ruhları çağıran, kötü ruhları kovan önemli bir çalgı olarak kullanılmıştır. Ayrıca Altaylar ve kuzeyinde davullar da hasta tedavisinde ve dini törenlerde özellikle “şamanlar” tarafından kullanılmıştır. Şaman herşeyden önce kendine özgü tekniğiyle, ruhu göklere yükselten veya yer altına indiren bedenin vücuttan ayrıldığını hissettiren bir trans(aşkın) ustasıdır. Kendisi davul çalarak ruhları hükmü altına alır, ölülerle, şeytanlarla, cin ve perilerle irtibat kurarak hastalara şifa dağıtırdı.

      Daha sonra İslam dini tesiri ile “Baksı” adını alan tedavi eden hekimler Altay, Kaşgar, Kırgız Türklerinde ortaya çıkmıştır. Baksı, seans süresince müzik, şiir, taklit ve dansı sanatkar bir biçimde birleştirerek hastayı iyileştirmeye çalışmıştır. Kendisinden tamamen geçtiği zaman(trans) yaptığı dansın özellikle iyileştirici bir güce sahip olduğuna inanılmıştır.

      Yine Özbekistan’da da pek meşhur olmasa da halkın içinde “Kinne Yöyücü” ler yani nazar değen insanları tedavi edenler vardı. Onların da tedavileri yine şarkı söyleyerek veya dans ederek şeytanı kişinin ruhundan kovmayı hedeflerdi.

      İslam Medeniyetinde Müzik

      İslamdan önceki devrede Arapların çoğunluğu deve, koyun sürülerini besleyerek göçebe bir hayat sürerek çadırlarda yaşamıştır. Bu yüzden güzel sanatların özellikle şiir kolunda ilerlemişlerdir. Sonra şiire yakın olarak müzik doğmaya başlamıştır. Araplarda terennüm iki türlü olmuştur;biri “gına,şarkı” denilen şiiirin müzik ile söylenmesidir, diğeri ise, “tagbir” denilen nesir halindeki sözlerin terennümüdür. Böylece dini olmayan musiki doğmuştur.

      İslamlığın başlangıcında musikiye karşı bir direnme gösterilmiştir. Şarkı söylenmek pek hoş karşılanmamıştır. Bunun sebebi, müzik ve şarkının insanı zevk ve sefaya yöneltmesi, dini vazifeleri ihmale götürmesi, ve cinsel istekleri teşvik etmesi olarak düşünülmesindendir. Daha sonra Peygamberin Kuran-ı Kerim’i güzel okuyanlara karşı memnuniyet duyması ile insanların müziğe karşı bakış açısını yavaş yavaş değiştirmiştir. İslamın ilk çağında Kuran ses perdeleri pek az olan minör gamından oluşan sade melodiler ile okunmuştur. Fakat zamanla güzel sesli kişiler ülkelerinin müzik özelliğini taşıyan melodilerle süslemeye başlamışlardır.

      Yavaş yavaş musikinin cazibesine tutulan devlet büyükleri arasında şarkı söylemek, çalgı çalmak moda olmuştur. Böylece musiki derece derece ilerleyerek Abbasiler çağında daha üstün bir düzeye ulaşmıştır. Abbasiler döneminde yaşamış ünlü Türk-İslam bilgini ve filozofu Farabi yazmış olduğu Kitab ül Musiki adlı eserinde müziği nazari açıdan açıklamış, müzik aletleri hakkında bilgi vermiştir.

      Türklerin İslamiyeti kabulü 9.yüzyılın sonlarına rastlar. İslamiyetten önce büyük göçlerle batıya taşınan bu eski kültür, kendi kültürleriyle kaynaşmış ve değişik müzik türlerinin doğmasına sebep olmuştur. Türk-İslam kültürü içinde esaslı bir yer edinen musiki özellikle saray ve tekkelerde, mehterhane çevresinde gelişmesini sürdürmüştür. Bu gelişmelerin merkezini ağırlıklı olarak mevlevihane ve enderun oluşturmuştur. Mevlevi ve diğer tarikat mensupları arasında büyük bestekarlar yetişmiş, hem dini hem din dışı musikinin gelişmesi ve ilerlemesi gözlenmiştir. Bektaşilik tarikatı içinde halk müziği varlığını sürdürmüştür.

      İslam Medeniyetinde Müzikle Tedavi

      İslam Medeniyeti tarihinde özelikle tasavvuf ekolü mensupları(sufiler) müzikle uğraşmış, kullanmış ve savunmuşlardır. Sufiler, akli ve asabi hastalıkların müzik ile tedavi edildiğinden bahsetmişlerdir.

      Bu dönemde yaşamış büyük Türk-İslam alimleri ve hekimleri Zekeriya Er-Razi(), Farabi() ve İbn Sina() müzikle tedavinin bilhassa müziğin psişik hastalıkların tedavisinde ilmi esaslarını kurmuşlardır.

      Farabi, “Musiki-ul-kebir” adlı eserinde müziğin fizik ve astronomi ile olan ilişkisini açıklamaya çalışmıştır.

      Türk Müziği makamlarının ruha olan etkileri Farabi’ye göre şöyle sınıflandırılmıştır:

      Rast makamı: İnsana sefa(neşe-huzur) verir.
      Rehavi makamı: İnsana beka(sonsuzluk fikri) verir.
      Kuçek makamı: İnsana hüzün ve elem verir.
      Büzürk makamı: İnsana havf(korku) verir.
      Isfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti, güven hissi verir.
      Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir.
      Uşşak makamı: İnsana gülme hissi verir.
      Zirgüle makamı: İnsana uyku verir.
      Saba makamı: İnsana cesaret,kuvvet verir.
      Buselik makamı: İnsana kuvvet verir.
      Hüseyni makamı: İnsana sükunet, rahatlık verir.
      Hicaz makamı: İnsana tevazu(alçakgönüllülük) verir.
      Farabi Türk müziği makamlarının zamana göre psikolojik etkilerini de şu şekilde göstermiştir:

      Rehavi makamı: yalancı sabah vaktinde etkili
      Hüseyni makamı: sabahleyin etkili
      Rast makamı: güneş iki mızrak boyu etkili
      Buselik makamı: kuşluk vaktinde etkili
      Zirgüle makamı: öğleye doğru etkili
      Uşşak makamı: öğle vakti etkili
      Hicaz makamı: ikindi vakti etkili
      Irak makamı: akşam üstü etkili
      Isfahan makamı: gün batarken etkili
      Neva makamı: akşam vakti etkili
      Büzürk makamı: yatsıdan sonra etkili
      Zirefkend makamı: uyku zamanı etkilidir

      Büyük İslam bilgini ve filozoflarından İbn Sina() Farabi’nin eserlerinden çok yaralandığını ve hatta musikiyi de ondan öğrenerek tıp mesleğinde uyguladığını ifade etmiş ve şöyle demiştir: “Tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri hastanın aklî ve ruhî güçlerini artırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele etmek için cesaret vermek, hastanın çevresi sevimli, hoşa gider hale getirmek ona en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla biraraya getirmektir.”

      İbn Sina’ya göre “ses” varlığımız için zaruridir. Ahenkli bir düzen içersinde, belirli bir şekilde ayarlanmış olan sesler, insan ruhu üzerinde çok derin tesirler yapar. Sesin etkisi insan sanatı ile zenginleştirilir. Yine İbn Sina’ya göre, ses tonu değişiklikleri insanın ruh hallerini belirtir. Müzik bestelerini bize hoş gösteren işitme gücümüz değil, o besteden çeşitli telkinler çıkaran idrak yeteneğimizdir. Bunun için seslerin düzenli olarak birbirine ahengi, besteleri, ahenkli vuruşların düzenli ve kaideye uygun oluşları, insanı derinden derine cezp eder.

      Sonuç olarak İslam medeniyeti döneminde, Er-Razi, Farabi, İbn Sina gibi Türk-İslam hekimleri, psikolojik hastalıkların tedavisinde; ilaç ve müzikle tedavi yöntemlerini kullanmışlar, bu yöntemler, gerek Selçuklu gerekse Osmanlı hekimleri tarafından tatbik edilerek 18 yüzyıla kadar geliştirilmiştir

      Selçuklu ve Osmanlılarda Müzik

      İslamiyetten önceki Asya Türk Musikisindeki beşseslilik, dini tesirle birlikte değişmeye başlamış ve bir gamda sekiz ses kullanılmaya başlanmıştır. Bu müzik yavaş yavaş Selçuklu müziğini ve bununla yakın ilgisi olan Mevlevi Müziğini oluşturmuştur. yüzyılda yaşayan Safiyüddin Urmevi büyük Türk-İslam bilgini olarak karşımıza çıkar. Safiyüddin, Türk Musikisi sistemini ilmi şekilde ortaya koymuş, santur, nüzhe, mugni gibi çalgıları icat etmiştir.

      Safiyüddin’den sonra, yılları arasında yaşamış Hoca Abdülkadir Meragi’den doğunun yetiştirdiği en büyük bestekar, musiki bilgini, hanende, sazende olarak söz edilir yıllarında doğmuş olan Mevlana’nın babası Bahaeddin Veled Anadoluya gelirken mevlevi kültürünü oluşturan ney, rebab, çeng, kudüm, halile, mazhar gibi çalgıları getirmiştir. Musikiye zamanla Itri, İsmail Dede Efendi gibi dahi bestekarlar girmiştir. Dini motifler yerini yavaş yavaş sosyal konulara terk etmeye başlayınca Türk Sanat Müziği, Mevlevi müziği ortaya çıkmıştır. Mevlana, özellikle rebab, ney gibi çalgılara önem vermiştir.

      Bir taraftan Mevlevi ve Klasik Türk Müziği devam ederken, diğer taraftan Hoca Ahmet Yesevi’nin şiirleriyle ve Bektaşi nefesleriyle kopuz ve bağlama eşliğinde icra edilen Türk Halk Müziği’nde türkü, uzun hava, atışma, bozlak vb formları oluşmuştur.

      Selçuklulardan Osmanlılara geçen askeri gayelerde kullanılan Mehter Müziğinin yeniçeri ocağına takdiminde Hacı Bektaşi Veli’nin rolü olduğu söylenmektedir. Bu musiki türünde kös, davul, nakkare, kudüm, zurna, nefir, nısfiye, zil, zilli maşa vb kullanılmıştır.

      Osmanlı sarayında funduszeue.info, funduszeue.infoıt, funduszeue.info, funduszeue.infoa, funduszeue.info, funduszeue.info, funduszeue.info gibi bir çok değerli musikişinastlar yetişmişfunduszeue.info bu dönemde Itri, İsmail Dede Efendi, Hafız Post, Recep Efendi, Zekai Dede, Emin Dede, Nayi Osman Dede, Ebubekir Ağa, Kantemiroğlu gibi meşhur üstatlar yetişmiştir.

      Selçuklu ve Osmanlılarda Müzikle Tedavi

      Türklerde ilk ciddi müzikle tedavi Osmanlı devleti zamanında görülmekle beraber, Orta Asya’da Anadolu öncesi zamanda Baksı adı verilen Şaman müzisyenler tarafından, çeşitli hastalıklar için tedavi çalışmaları yapılmıştır. Hala bu faaliyetlerini sürdüren Baksılar Orta Asya Türkler arasında yaşamaktadırlar(Güvenç,,s).

      Bir Selçuklu Türk’ünün yaptırdığı Şam’daki Nurettin Hastanesinde İbn Sina, müzikle akıl hastalığının tedavisini uygulamıştır. İbn Sina’nın tesirleri Osmanlı devrinde de devam etmiştir.

      Osmanlı saray hekimi Musa bin Hamun, diş hastalığı ve çocuk psikoloji hastalıklarını iyileştirmede müzikle tedavi yöntemini kullanmıştır.

      İbn Sina’nın meşhur eseri “El Kanun fi’t-tıbbi” adlı eserini tercüme eden Tokatlı Mustafa Efendinin talebesi Hekimbaşı Gevrekzade Hasan Efendi(yy) yazdığı eserinde İbn Sina’nın eserinden çok faydalandığını ifade etmiştir.

      Hekimbaşı, Gevrekzade Hasan Efendi”Emraz-ı Ruhaniyeyi Negama-ı Musikiye” adlı eserinde, çocuk hastalıklarına hangi makamın iyi geldiğini şöyle bahsetmiştir:

      Irak Makamı: Çocuktaki menenjit hastalığına faydalıdır.
      Isfahan Makamı: Zeka, zihin açıklığı verir ve soğuk algınlığı ve ateşli hastalıklardan korur.
      Zirefkend Makamı: Felç ve sırt ağrısına iyi gelir, kuvvet hissi verir.
      Rehavi Makamı: Tüm baş ağrılarına, burun kanamasına, ağız çarpıklığına, felç ve balgam hastalıklarına iyi gelir.
      Büzürk Makamı: Beyin, kulunç ağrılarına iyi gelir, kuvvetsizliği ortadan kaldırır.
      Zirgüle Makamı: Kalp, beyin hastalığı, menenjit, mide harareti, karaciğer ateşine iyi gelir.
      Hicaz Makamı: İdrar yolu hastalıklarına iyi gelir.
      Buselik Makamı: Kalça, baş ağrısı ve göz hastalıklarına iyi gelir.
      Uşşak Makamı: Ayak ağrıları ve uykusuzluğa iyi gelir.
      Hüseyni Makamı: Karaciğer, kalp hastalıklarına, nöbet, gizli hummalara iyi gelir.
      Neva Makamı: Bluğ çağına ulaşmış çocuğa, kalça ağrısına, gönül sevincine iyi gelir diye ifade etmiştir.

      Enderun hastanesinde, çocuk yaştaki talebelerin müzikle tedavi edildiğini, de Baron Topkapı Sarayını tarif ettiği eserinde belirtmiştir. Musiki üstadı Safüyiddin günün belli vakitlerinde rastgele makamların icra edilmeyeceğini, bu vakitlerde belli makamların icra edilmesinin insan ruhunu dinlendireceğini, insanı huzura kavuşturacağını şöyle ifade etmiştir:

      Rehavi makamı, fecirden önce
      Hüseyni makamı, tan yerinin ağardığı zaman
      Rast makamı, kuşluk vaktinde
      Zirgüle makamı, öğle vaktinde
      Hicaz makamı namaz arasında
      Irak makamı ikindi vaktinde
      Isfahan makamı, gün batarken
      Neva makamı, akşam vaktinde
      Büzürk makamı, yatsı
      Zirefkend makamı, uyku vaktinde
      Hernekadar günün belli vakitlerinden, belli makamlarından söz edilmişse de, ayrıca günün yirmi dört saatinin dörde bölerek, bu zamanlarda hangi makamların okunup , dinleneceği de araştırılmıştır. Ayrıca makamların hangi uluslara ne etkisi yaptığı, astrolojiyle bağlantısı da bazı hekimlerce araştırılmış ve incelenmiştir.

      Makam ve fasılların çeşitli uluslar üzerindeki etkileri olduğunu kabul eden eski Türk hekimlerine göre:

      Hüseyni makamı Araplara
      Irak makamı Acemlere
      Uşşak makamı Türklere
      Buselik makamı Rumlara daha çok dinletilmiştir
      Duygusal olarak makamların insan üzerindeki tesirleri hekimlerce şöyle açıklanır:

      Irak makamı insana tat ve çeşni
      Zirgüle makamı uyku
      Rehavi makamı ağlama
      Hüseyni makamı güzellik
      Hicaz makamı alçak gönüllülük
      Neva makamı yiğitlik
      Uşşak makamı gülme hisleri verir.
      Astrolojik olarak da yine her burcun bir makamı bulunmuştur.

      Eski Türk hekimlerinden Şuuri’nin “Tadil-i Emzice” adlı kitabında musikinin bütün hastalık ve ağrılara iyi geldiğini ilim ve fen adamlarının desteğini alarak beyan etmiştir.

      3. Sonuç ve Öneriler

      Bu çalışmada Türklerde müzik ve müzikle tedavi, tarihi bir perspektif içersinde ele alınmış, günümüze kadar Türk Medeniyetlerindeki gelişmeler üzerinde inceleme ve araştırma yapılmıştır.

      Bu incelemeler ışığında aşağıdaki sonuçlara varılmıştır:

      Müzikle ruhi tedavi yöntemi çok eski dönemlerde Orta Asya Türk Kültürü içersinde başlamış, çok yönlü görevleri olan kişiler tarafından uygulanmış, günümüzde de uygulanmasına rastlanmaktadır.
      Türk-İslam Dünyasındaki müzikoterapi faaliyetlerinin ve özellikle hastanelerde müzik kullanarak tedavi yöntemlerinin ilk defa funduszeue.info’da başladığı ve yy’a kadar bu konuda büyük ilerlemeler olduğu görülmüştür.
      Müzikterapide, ülkelerin milli otantik müziklerinin etkili olduğu, hastalığın çeşidine göre değişik makam ve enstrümanların fayda sağladığı dikkati çekmektedir.
      Güvenç’in belirtttiği gibi, pentatotik asıllı olan, improvize ve sezgi imkanı yüksek olup, bünyesindeki koma seslerin çokluğu sebebiyle çok yönlü bir ifade gücüne sahip olan Türk Müziği gittikçe psikoterapide önem kazanmaktadır. Çeşitli ülkelerde yapılmakta olan araştırmalar, de İstanbul’da gerçekleştirilen “II. Uluslararası Müzikoterapi ve Etnomüzikoloji” sempozyumunda sunulan bildiriler bu düşünceyi desteklemektedir.
      Bu makalede ele alınan müzikoterapi düşünce ve uygulamaları bugün yeniden günümüz teknolojisi ile incelenip tekrar değerlendirilebilir.

      Selçuklu ve Osmanlı hekimlerinin ısrarla üzerinde durdukları; makam-mizaç, makam-vakit, makam-astroloji ilişkileri daha bilimsel yaklaşımlarla ve klinik deneylerle yeniden ele alınabilir.

      Müzik sadece bir takım hastalarda terapi aracı olarak kullanılmakla kalmayıp, koruyucu olarak ta insanlara büyük faydalar sağlayabilir. Örneğin kent yaşantısındaki stresli insan tipi için, fabrikada işçilerin iş üretim miktarını artırabilmek için ve hatta hayvanların süt ve yumurta gibi üretimlerini artırabilmek için seçilecek uygun müzik türleri olumlu etkiler yaratabilir.

      Son Not :

      Arslan Terzioğlu, “Türk –İslam Psikiyatrisinin ve Hastanelerinin Avrupa’ya Tesirleri”, Bifaskop Yayınevi, İstanbul, , s
      Bahaddin Ögel, “Türk Kültür Tarihine Giriş”, Kültür bakanlığı Yayınları, Ankara, ,s
      Bekir Grebene, “Müzikle Tedavi”, Sanem Matbaa, Ankara, , s
      Murtaza Korlaelçi, “İbn-i Sinada Müzik”, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, , s
      Nazmi Yılmaz Öztuna, “Türk Musikisi Ansiklopedisi”, Milli Eğitim basımevi, İstanbul, , s
      Sadık Yiğitbaş, Musiki İle Tedavi”, Yelken Matbaa, İstanbu, , s
      Şahin Ak, “Avrupa ve Türk İslam Medeniyetinde Müzikle Tedavi Tarihi Gelişim ve Uygulamaları”, Öz Eğitim Yayınevi, Konya, ,s,77,96,,,,
      Rahmi Oruç Güvenç, “Türk Musikisi Tarihi ve Türk Tedavi Musikisi”, Metinler Matbaa, İstanbul,
      Rahmi Oruç Güvenç, “Türk Musikisinde Kökler ve Batıya Yansıması”, Sevinç Matbaa, Ankara,
      Rahmi Oruç Güvenç, “Türklerde ve Dünyada Müzikle Ruhi Tedavinin Tarihçesi ve Günümüzdeki Durumu”, İstanbul Üniversitesi basılmamış doktora tezi, İstanbul, , s

      nest...

    çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

    © 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.