haremden çıkmayan padişah / top 5 osmanlı padişahı - sayfa 9 - ekşi sözlük

Haremden Çıkmayan Padişah

haremden çıkmayan padişah

Osmanlı’da Harem

Osmanlı Haremi’nin arkasındaki sır perdesi açılıyor.

Yayınlanma:Güncellenme:

Osmanlı’da Harem

Osmanlı Haremi’nin arkasındaki sır perdesi açılıyor. Valide Sultanlar, İkballer, Kızlar Ağası, Kalfalar, Cariyeler ve diğerleri.
Padişahın özel alanı olarak kabul edilen Harem bir okul muydu yoksa bir bakireler evi mi? Harem’e kimler girip çıkabilirdi? Cariyeler nasıl seçilirdi? Padişaha ihanet eden cariyeler kimlerdi? Padişahların cariyelere aşk mektupları yazdığı doğru mu? Cariyeler Padişahların karşısına çıplak olarak mı çıkardı? Batılı yazarların Harem’le ilgili erotik tasvirleri gerçek mi?
Harem’le ilgili herşey

II. Murat’a kadar Osmanlı padişahları ya kendi çevrelerindeki kızlarla ya da savaştıkları kralların kızlarıyla evlendiler. Bu yüzden Osmanlı’da bir harem teşkilatı yoktu. Harem ve Enderun Mektebi İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından kuruldu. Böylece erkekler Enderun’da kızlarsa Harem’de eğitilmeye başlandı. Harem bir “kısrak yuvası değil” tıpkı Enderun gibi bir eğitim kurumuydu.

Fatih Haremi niçin kurdu?

Harem’in Türk geleneklerinde yer almamasına rağmen Fatih tarafından kurulmasının başlıca nedeni güvenlik ve devlet sırlarının açığa çıkmasını engellemkti. Fatih’e kadar Osmanlı padişahları ya kendi çevrelerindeki kızlar, ya beylerin kızları ya da savaştıkları kralların kızlarıyla evlenirlerdi. Özellikle yabancı kralların kızları her ne kadar Müslüman olup Osmanlı kültürünü benimseseler de kendi soylarını unutamayanlar da çıkıyordu.
Bu nedenle de kendi ülkelerine çoğu zaman açık ve gizli mektuplar gönderiyor, devlet güvenliğini tehlikeye düşürüyorlardı. Saray dışından evlenmek ise reyayadan veya tebadan bir aileyi saraya katmak anlamına geliyordu. Osmanlı padişahları bunun da devlet güvenliği açısından sakıncalı olduğunu düşündüler. Bu nedenle de Harem kuruldu ve burada yetiştirilen kızlardan en zeki ve güzel olanı daha sonra Padişahın karısı olmaya hak kazandırıldı.

Haremin başında kim vardı?

Osmanlı’da herşeyin başı Padişahtı. Harem de padişahın sorumluluğundaydı. Ancak padişahın haremle ilgili haklarını “Kızlar Ağası”, ya da “Harem Ağası” denilen iğdiş edilmiş bir erkek kullanırdı. Kızlar Ağası sadece padişahtan ve sadrazamdan emir alırdı. Kızlar Ağası, genellikle Mısır’da yetiştirilmiş, sonra da iğdiş edilmiş bir Arap olurdu. Harem’in iç bölümlerinden ise “Haznedar Usta” adındaki bir kadın sorumluydu.

Haremin ünlü şair ve bestekarlar kimlerdi?

Haremin iç işlerinin idaresi Haznedar Usta’nın emrinde çalışan kalfalara aitti. Bu kalfalar Harem ile padişah arasında da elçilik yaparlardı. Bunlar cariyelerin en yeteneklileri arasından seçilir, edebiyat ve müzik ve hat sanatında iyi derecede eğitim alırlardı. Kalfalar ayrıca çok iyi saz çalarlardı. Bugün de bestleri hala çalınan ünlü kalfalar Tarabsaz Kalfa, Dilhayat Kalfa, Gülfer Kalfa, Dürringar Kalfa ve Menekşe Kalfa Harem şairlerinin en ünlüleriydi.

Harem’de ilk ve son ihaneti yapan Kalfa kimdi?

Harem’deki bütün kalfalardan herşeyden önce padişaha karşı sadakat beklenirdi. Ancak buna rağmen Harem’de yaşanan bir ihanet tarih kayıtlarına geçti. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi olayında harem kalfalarından Arz Niyaz Kalfa, Hüseyin Avni Paşa’nın casusu olarak çalıştı ve padişahla ilgili gizli bilgileri dışarı sızdırdı. Bunun sonucunda Arz Niyaz Kalfa idam edilmek yerine Harem’den kovuldu.

Saraydaki cariyeler nasıl seçilirdi adları nasıl konurdu?

Cariyeler Kızlar Ağası tarafından hazırlanan özel bir sınavla seçilirdi ve isimleri bu sınav sonrasında Kızlar Ağası tarafından verilirdi. Saraya giren bir genç kız Kızlar Ağası’nın verdiği isimle çağrılırdı.

Cariyeler Harem’den ayrılabilirler miydi?

Cariyelerden biri herhangi bir nedenle saraydan ayrılmak istediği zaman padişaha bir dilekçe yazıp dörde katlar ve bu dilekçede ayrılma sebebini anlatırlardı. Cariye daha sonra bu dilekçeyi padişahın görebileceği bir yere koyardı. Padişah bu isteği gözden geçirir ve cariyeye Haremden ayrılma iznini verirdi.

Devlet ileri gelenlerinin kızları hareme alınır mıydı?

Osmanlı’da Harem sanılanın aksine bir zevk ve eğlence yeri değil, bir eğitim kurumuydu. Buradan yetişen kızlardan en zeki ve güzel olanı padişahla evlenirken, diğerleri de yüksek düzeyli devlet adamlarıyla evlendirilirdi. Bu yüzden de devlet ileri gelenlerinin çoğu kızlarını Hareme vermek için birbirleriyle yarışırlardı. Ancak bunu başaranlar oldukça azdı.
Çünkü çünkü Haremden sorumlu olanlar ancak hatırını kıramadıkları devlet adamlarının kızlarını saraya alabiliyorlardı. Hareme kabul edilen bu kızlar da üç yıl eğitim gördükten sonra evlerine gönderiliyorlardı. Harem bu yönüyle bir kızlar okulu gibiydi.

Haremi dağıtmak istediği çin öldürülen padişah kimdi?

Osmanlı’da padişahların evlilikleri hep Harem içinden olurdu. Bu kuralın dışına çıkan tek deneme Sultan İkinci Osman, yani Genç Osman tarafından yapıldı. Genç Osman Sadrazam’ın kızıyla evlenerek Haremi dağıtmaya kalkıştı. Bu olaydan sonra Genç Osman Yeniçerilerin ayaklanmasıyla karşılaştı.
Yeniçeriler padişahı Yedikule Zindanları’na kadar sürükleyerek vahşice katlettiler. Bu ölüm, dünya tarihinde bir padişaha karşı yapılmış en onur kırıcı öldürmelerden biri olarak kabul edilir.

Hangi Padişah’ın annesi ölmeden önce bir “Katolik Papaz”la görüşmek istedi?

Osmanlı’da özellikle yabancı kökenli kadınlar Hareme alındıktan sonra dinlerini değiştirip Müslüman olsalar da çoğu kez kendi ülkelerini ve geleneklerini unutamıyorlardı. II. Mahmut’un annesi Nakşdil Sultan, ölmeden az önce oğlundan kendisine bir Katolik Papaz getirilmesini istedi.
II. Mahmut bu durumdan pek hoşlanmadıysa da annesinin son dileğini kabul ederek bir Katolik Papaz çağırttı. Ancak bir daha böyle bir olayın tekraranmasını istemediği için Haremi yeniden düzenledi ve artık saraya sadece Müslüman olan Çerkez ve Gürcü carieyeler seçildi.

Haremi hangi padişah niçin kaldırdı?

Harem’e sadece Gürcü ve Çerkez cariyelerin alınması kuralı son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin’e kadar sürdü. Sultan Vahdettin çağın artık değişmesiyle beraber haremi dağıtma kararı aldı ve uyguladı. Haremde kızları olan aileler kızlarını Harem’den alırken, ailesi olmayan kızlar ise kendilerine yetebilecek bir para verilerek çırak edildiler.

Hangi cariye Şehzade’ye aşık oldu?

Sultan Abdülhamit’in ikinci oğlu Şehzade Abdülkadir Efendi müzik ve edebiyattaki başarılarıyla ünlüydü. Abdülkadir Efendi piyano çalan annesine keman çalarak eşlik ederdi. Abdülhamit’in ikballerinden biri olan Fatma Pesend Hanım’ın bir cariyesi, Şehzade Abdülkadir Efendi’ye aşık olur ve aşkını bir şiirle ona duyurmaya çalışır. Şehzadeyle evlenbilirim umuduyla yazdığı bu şiiri şehzadenin görebileceği bir yere bırakır.
Ancak şehzadeden önze Zülfet Kalfa bu şiiri görür ve olay padişaha kadar ulaşır. Padişah cariyenin önce uyarılmasını, şayet ısrarından vazgeçmezse Şehzadenin fikrinin sorulmasını ister. Cariye uyarılır ancak duygularını ele vermez. Bunun üzerine Padişah, Şehzadeye duyurulmadan kızın saray dışına çıkarılmasını ve orada şiir ve sanatını geliştirilebilmesi için kendisine düzenli olarak para ödenmesini emreder.

Batılıların yazdığı kitaplardaki harem gerçek mi?

Batılı yazarların Haremle ilgili yazdıkalrı erotik romanlar gibidir. Haremdeki cariyeler Hareme eğitilmek ve sonra da ya padişahla ya da devlet görevlileri ile evlendirilmek için alınırdı. Hareme, Hadımağası dışında hiçbir erkek giremezdi. Yabancılardan ise hiçbir erkek ve kadın hareme alınmazdı. Bu yüzden hiçbir Batılı yazar aslında Haremi hiç görmedi. Batılı yazarların Haremle ilgili fanztezileri bir hayal ürünüydü.

Cariyeler padişahın hanımları mıydı?

Cariyelerin padişahın hanımları değildi. Ancak bu cariyelerden en akıllı ve güzel olanı padişahın karısı olmaya hak kazanırdı.

Harem’e ait olduğu iddia edilen çıplak resimler Osmanlı kadınlarına mı ait?

Batılı yazarların Harem hayatını tasvir eden bir çok kitabı ressamlar eliyle resme aktarıldı. Bunlar arasında özellikle Padişahın carieyelere süt banyosu yaptrıdığını ve çırılçıplak cariyeler arasında poz verdiğini gösteren resimler ünlüdür. Ancak Hareme hiçbir zaman girememiş olan bu ressamların çizidiği bu resimler aslında tamamen hayal ürünü.

Padişahlar Harem’in bahçesinde cariyelere çıplak süt banyosu yaptrarak eğlenirler miydi?

Padişah, ailesiyle beraber Haremde eğlenirdi ancak Harem kurumunda hiçbir Osmanlı kaynağı Padişah’ın böyle bir uygulamada bulunduğunu yazmıyor. Padişahlar dönemim hukuk kuralları gereğince de cariyelerin sadece kol, ayak, yüz ve başlarına bakabilirlerdi.

Cariyeler padişahların karşısına çıplak mı çıkarlardı?

Cariyelerin padişah Haremdeyken Harem’de serbestçe gezebilme yetkisi yoktu. Padişah Haremde olduğu zaman cariyeler kendi odalarına çekilir ancak Padişah isterse padişahın huzuruna çıkabilirlerdi.
Padişah ve cariyelerin haremde karşılaşmaması için haremden sorumlu olan yetkililer sıkı kurallar uygularlardı. Padişah da Hareme girdiğinde ses çıkaran takunyalar giyerdi ki carieyler çıkan sesten padişahın Haremde olduğunu anlasınlar ve daha dikkatli davransınlar.

Haremin duvarlarındaki yazılar Padişahlar tarafından cariyeleri ve güzel kadınları tahrik etmek için yazılmış şiirler miydi?

Topkapı’da Harem’in bulunduğu duvarlara Arapça yazılmış olan yazılar uzun süre padişahlar tarafından carieyelere yazılmış şiirler olarak tanıtıldı. Aslında bu yazılar, padişaha mütevazı ve haddini bilir olmasını hatırlatan Ayet ve Hadislerdir.

Venedik elçiliğinde tercüman olarak çalışan Signor Grellot için Osmanlı haremi bir tutkuya dönüşmüştü.

Özellikle Avrupalı seyyahların hatıratlarında haremde olup bitenler hakkında yazdıkları her Avrupalı için baştan çıkartıcı şeylerdi ve Grellot da bunlardan bir hayli etkilenmişti.

Söz gelimi, Batılı seyyahlara göre, birbirinden güzel ve hünerli cariyeler en güzel halleriyle hükümdarın önünde sergilenir ve hükümdar da o gece arzu ettiği cariyesinin önüne mendil bırakarak akşam odasına davet etmiş olurdu. 

Bu rivayetin, aslında Enderun gibi bir mektep olan haremle uzaktan yakından ilgisi yoktu ve haremle ilgili anlatılanlar arasında en masum hikayelerden birisiydi; fakat bu ve bunun gibi sayısız hikaye pek çok Batılı seyyah ve diplomatın aklını başından almıştı.

Bunlardan birisi de Venedik elçiliğinde tercüman olarak çalışan Signor Grellot’tu. 

Grellot, Osmanlı haremi hakkında duydukları ile kendisinden geçmiş bir Venedik tercümanıydı.

Osmanlı haremi hakkındaki her bilgi onu heyecanlandırıyordu; fakat Grellot için duymak yetmiyordu.

Bu yüzden Topkapı sarayını karşıdan gören evine büyük bir teleskop yaptırarak Osmanlı Sarayını ve bilhassa da haremi “dikizlemeye” başladı. 

seafoodplus.info

Topkapı Sarayı / Fotoğraf: Pinterest


Grellot, kendisini iyiden iyiye teleskopa kaptırmıştı. Sarayın içinde olup bitenleri görebilmek için düzenli olarak haremi inceliyordu.

Grellot’un bu sapkın davranışı kısa süre içinde fark edildi ve saraya haber verildi.

Grellot yine kendisini kaptırmış bir biçimde sarayı izlediği bir sırada Yeniçeriler kapıyı kırarak içeri girdi ve onu tabir-i caiz ise iş üstünde yakaladı.

Grellot’un bu yaptığı affedilmedi ve derhal başı vurularak idam edildi.

Batılı seyyahların bu türden sapkın davranışları Grellot ile sınırlı değildi. Hareme kaçak yollardan girebilmek baştan olmak üzere sayısız teşebbüsleri söz konusuydu.

Haremi Batılılar için bu kadar efsunlu yapan şey hakkında bilgi sahibi olmamaları değil, harem hakkında bildiklerinin pek çoğunun yanlış olmasıydı. 

Bu durum günümüzde de pek çok kişi için geçerlidir. Harem; içerisinde yalnızca kadın kovalanan veya her türlü cinsel arzunun giderildiği yer zannediliyor. 


Haremin güvenliği ve içyapısı

Harem, sözlüklerde 'girilmesi yasak yer' olarak tanımlanır ve aynı zamanda kişi zevcesi içinde harem ifadesini kullanabilir.

Genel anlamda kişinin eşi ve çocuklarıyla yaşadığı bölgeyi tanımlamak için kullanılır.

Osmanlı sarayında hükümdarın ailesinin ve çocuklarının yaşadığı yere harem denilmiştir.

Bu kelime yerine, zaman zaman perde, Enderun, zenane, dar’üs-saade gibi ifadeler de kullanılmıştır.

II. Mahmut zamanına kadar saray kadınlarının dışarıya çıkmaması sebebiyle harem hakkındaki malumatımız sınırlıydı; fakat bu tarihten sonra ferace giymeye başlayan saray kadınları birçok mesire ve etkinliğe katılmaya başlamıştı. 

Bu tarihten önce özellikle Batılı seyyahların gözünden harem hakkında yazılanların çoğu uydurma bilgilerdi, çünkü saray içinden bilgi alınabilecek kişiler harem ağaları veya kadınlardı.

Oysa kadınların dışarıya çıkması yasaktı, harem ağalarınınsa herhangi bir bilgi kırıntısını sızdırmaları söz konusu dahi değildi.

Saray kadınlarının bir yabancı ile teması, ancak hastalığına bir şifa bulunamamışsa bir yabancı doktorun müşahede etmesiyle mümkün olabilmişti. Bu da sınırlı birkaç örnekle karşımıza çıkıyor.

Haremin dünyaya kapılarını tamamen açması ise yılında Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle mümkün olmuştu.

Bugün başta, hareme dair hatıratlar olmak üzere pek çok kaynak söz konusudur; fakat harem üzerindeki şayia ve sır perdesi aralanabilmiş değildir.

Haremin kurumsal yapısı Fatih Sultan Mehmet zamanında inşa edilen Saray-ı Atik (Eski Saray) ile başlamış sonrasında Saray-ı Cedid-i Amire’ye (Topkapı Sarayı) oradan da Dolmabahçe Sarayı’na taşınmıştı.

Topkapı Sarayı’nda bulunan harem bölümünü bizzat Mimar Sinan inşa etmişti.

Bir vakit sonra Saray-ı Atik, hayatını kaybetmiş ya da tahttan indirilerek boğdurulmuş hükümdarların eşleri ve kızları için bir sürgün yeri olarak kullanılmıştı.

Buraya gönderilen sabık hükümdarın eşi ve kızları eğer ki evlendirilmemişlerse ömürlerinin sonuna kadar burada tutulurdu.

Haremin güvenliği dış kapıda nöbet bekleyen askerler, iç kapıda nöbet bekleyen harem ağaları ve son kapıda (dar’üs-saade kapısı) nöbet bekleyen hadım harem ağalarıyla sağlanıyordu. Yani haremde üç aşamalı bir güvenlik tedbiri vardı.

Haremin nüfus yoğunluğunun artması ise şehzadelerin sancağa çıkma usulünün kaldırılmasından sonra olmuştu.

Sancağa çıkan şehzadenin annesi ve genellikle kız kardeşlerini de yanında götürmesi sebebiyle haremde ciddi bir nüfus olmuyordu; fakat bu uygulamanın kalkması ile beraber haremde yaşayan kişi sayısı ciddi rakamları bulduğu oldu.


Haremde bulunan cariyeler

Ondan evvel Orhan Bey zamanından itibaren Osmanlı sarayında köleler mevcuttu; fakat kölelerle evliliğin bir gelenek halini alması II. Beyazıt ile itibar kazanmıştı.

İlerleyen süreçte Osmanlı sarayına cariyeler rastgele değil, belli kıstaslar gözetilerek alınmaya başlandı.

Bu noktada en önemli iki koşul güzellik ve zeka idi; ama bunun dışında cariyenin ahlakı da çok önemli bir koşuldu.

Bunun yanında cariyelerle ilgili de ciddi bir hukuki altyapı söz konusuydu.

İslamiyet’in gelişi kölelik sistemini tamamen kaldırmamıştı; fakat bilhassa Hz. Muhammed kölelik müessesinden rahatsızdı.

Bu yüzden konuyla ilgili pek çok hadisinde kölelerin hukukunu korumuş ya da azat edilmesini önermiştir;

Müslüman esiri azat eden cehennem ateşinden kurtulur.

Yediklerinizden ve içtiklerinizden onlara da veriniz.


Osmanlı sarayında cariyelerin hakkı ve hukuku korunmuşsa da cariyelik müessesesi toplumsal bir yara alarak, bilhassa Tanzimat romanının başlıca teması olacaktı. 

Osmanlı sarayına kabul edilmiş cariyelerin Müslüman olmasına dikkat edilirdi.

Cariyelerin eğitiminden sorumlu olan Safiye Ünvar, cariyelerin eğitim aldıkları sınıfın kapısına “Namaz kılmayan, oruç tutmayan dershaneden içeri giremez” levhasını asmıştı.

Cariyelere niteliklerine göre isimler verilirdi. Bu isimler Handeru, Ebrunigar, Neşedil, Feleksu, Rengimelek gibi Farsça tamlamalarla oluşturulurdu. 

Bir hükümdarın maiyetinde bulunan cariye sayısı ise padişahın beklentilerine göre değişiklik gösterebilirdi.

Örneğin, I. Mahmut’un hareminde , Abdülmecit’in hareminde , Abdülaziz’in hareminde cariye bulunuyordu.

Elbette ki bu sayıların tamamı odalık olarak kullanılmıyordu, içlerinden pek çoğu yaşlı olan bu cariyeler haremin bir okul gibi çalışmasını sağlardı.


Haremde yaşananlar

Haremde bulunan sultanların tamamı aynı tıynette değildi. Bazıları çapkındı; örneğin, III. Mustafa gibi.

Bazıları kadınlardan nefret ediyordu, III. Osman gibi. Hatta III. Osman kadınlarla karşı karşıya gelmemek için gürültü çıkartan takunyalar giyerdi.

Bu sayede hükümdarın geldiğini anlayan cariyeler kaçışarak sultanı rahatsız etmemiş olurlardı.

Bir de cariyelerin ilginç huyları mevcuttu ve bunların başında kıskançlık geliyordu.

Örneğin, Sultan II. Abdülhamid’in kızı Şadiye Sultan’ın aktardığına göre;

Hükümdarın birbirinden güzel üç cariyesi vardı; fakat bunlar Sultan Abdülhamid’i birbirlerinden kıskanırlardı.

Bir gün hükümdar onları marangoz atölyesine çağırdı; fakat cariyelerin marangoz atölyesinden ayrılmalarından kısa bir süre sonra Yıldız Sarayı’ndan dumanlar yükselmeye başlamıştı.

Marangoz atölyesi tutuşarak yanan Sultan Abdülhamid, cariyeleri tekrar huzuruna çağırttı ve bu yangının sorumlusunun kim olduğunu sordu.

Kızların cevap vermemesi üzerine özel eğitimli köpeği Chenic’e yalan söyleyen cariyeyi buldurttu.

Suçunu itiraf eden cariye diğer cariyeleri kıskanması sebebiyle bu yangını çıkarttığını itiraf etti. 

abdüseafoodplus.info

Sultan II. Abdülhamid / Fotoğraf: Wikipedia


Yine Şadiye Sultan’ın aktardığına göre;

Sultan Abdülhamid’in yaklaşık beş yıl ikna için peşinden koştuğu bir cariyesi Sultan Abdülhamid’in evlenme teklifini reddetmişti.

Cariye evleneceği kişinin tek eşi olması şartını koşuyordu.

Sultan, cariyeyi ikna edemeyince kendi elleri ile onu iyi bir koca ile evlendirmiş; fakat gerdekten evvel beş gece üst üste kocasını acil olarak saraya çağırtarak beş senenin diyetini ödetmişti. 


Sultanlar, Müslüman eşleri arasındaki kıskançlık krizlerinin önüne geçebilmek için nöbet usulü geliştirmiş fakat, Abdülmecid, II. Abdülhamid ve Avcı Mehmed gibi sultanlar bazı eşlerini diğerlerinden daha çok sevmeleri sebebiyle nöbet geleneğini ihlal etmişlerdi.

Bu durum zaman zaman haremdeki kadınların saç baş birbirleriyle kavga etmelerine sebep olabildiği gibi kanlı cinayetlere de sebep olmuştu.

Avcı Mehmed’in çok sevdiği Gülnuş kadın, yeni bir cariye olan Gülbeyaz’ın Avcı Mehmed’in bütün alakasını kendine çekmesi üzerine bu duruma dayanamadı ve rivayete göre; Gülbeyaz kadını kayalıklardan aşağı atarak öldürdü.

Yine Sultan Abdülhamid döneminde Çerkesler, Edhem Paşa’ya Çerkes İttihat ve Taavün Cemiyeti vasıtasıyla gelerek haremde bulunan Çerkes cariye kızlarının çıkartılmasını rica etmişlerdi.

Haremde bulunan kızlar güzellikleri sebebiyle Çerkeslerden seçiliyordu; ama bu durum Çerkeslerin izzet-i nefsini yaralayan bir durumdu.

Başka bir açıdan Osmanlı Sarayı’na kadın sultan olma şansı olması sebebiyle “Osmanlı Sarayına cariye olasın” diye Çerkes annelerin küçük kızlarını sevmeleri bu durumun uzun süre kınanan bir durum olmadığını gösteriyor.

Özellikle 19'ncu ve 20'nci yüzyıllarda bunun artık bir sorun olduğunu Ahmet Mithat Efendi gibi Çerkes kökenli yazarların yazdığı romanlarda da görebilmekteyiz.


Kadın Sultanlar Osmanlı siyasetini ele alıyor

Osmanlı sarayında kadınların tek ilgi alanının eşleri olan Sultan olduğunu düşünmek hatalı olacaktır.

Hürrem Sultan, Kösem Sultan, Turhan Sultan gibi isimler adeta kendi saltanatlarını ilan etmişlerdi.

Bu isimler; sadrazam değişikliğinden, askeri darbe ve hükümdarın değiştirilmesine kadar pek çok kritik karara imza atıyordu.

hürrem sultan seafoodplus.info

Hürrem Sultan / Fotoğraf: Wikipedia


Örneğin; Hürrem Sultan yaklaşık 25 yıl boyunca Kanuni Sultan Süleyman’ı haremde adeta avuçlarının içine almıştı.

Rüstem Paşa ile yaptığı iş birliği sonucu Şehzade Mustafa’yı öldürtmüştü.

Yine Veziriazam Makbul İbrahim Paşa ve Kara Ahmed Paşa’nın katledilmesinin arkasında Hürrem Sultan bulunuyordu.

Kaderin bir cilvesi tüm bu ölümlerin amacı Şehzade Beyazıt’ın tahta çıkmasıydı; ama Beyazıt tahta hiçbir zaman çıkamayacaktı.

Üstelik Hürrem Sultan’ın ölümünden sonra kızı Mihrimah Sultan, Hürrem Sultan’ın misyonunu üstlenerek Selim-Beyazıt kavgasının baş aktörlerinden biri olmuştu. 

kösem seafoodplus.info

Kösem Sultan / Fotoğraf: Fikriyat


Osmanlı hareminde siyaseti kilitleyen bir diğer isim de Kösem Sultan’dı.

Sultan I. Ahmet’in eşi olan Kösem Sultan IV. Murat ve Sultan İbrahim’in annesiydi.

seafoodplus.info’ın çocuk yaşta tahta geçmesiyle beraber devlet idaresinde büyük bir güç elde etmişti. Bu durum Sultan İbrahim’in tahta geçmesinden sonra da sürmüştü.

Kösem Sultan, devlet idaresinin sinir uçlarına kendisine yakın isimleri atıyor ve iktidarını korumak adına hiçbir fedakarlıktan çekinmiyordu.

Bunun için kendi oğlunun iktidarına son verebilecek kadar hırslıydı. 

Sultan İbrahim’in kadınlara olan düşkünlüğü Kösem Sultan’ın saraydaki gücünü zedelemeye başlamıştı.

Sultan İbrahim’in eşleri ve cariyeleri Kösem Sultan’ın sarayda bu denli etkili olmasının Sultan İbrahim’in gücüne gölge düşürdüğü söyleyerek Kösem Sultan’a karşı dolduruşa getirmeyi başardı.

Sultan İbrahim bunun üzerine annesi Kösem Sultan’ı saraydan sürdü.

Oysa Kösem Sultan bunu öylece kabul edebilecek bir Valide Sultan değildi. Yeniçeri Ağaları ile anlaşarak Sultan İbrahim’e darbe yaptırdı ve onu tahttan indirmeyi başardı.

Kösem Sultan oğlu İbrahim’in yerine 7 yaşındaki IV. Mehmed’i tahta getirtti. Kösem Sultan’ı bu güç sarhoşluğundan bu kez başka bir Valide Sultan Turhan Sultan uyandırmıştı.

Padişahın annesi olan Turhan Sultan, Kösem Sultan’ın oğluna bir zarar vermesine fırsat vermeden Kösem Sultan’ı boğdurarak öldürtmüştü.

Böylelikle ilk defa bir Valide Sultan da boğdurulmuş oluyordu.

Son dönemde özellikle Valide Sultan’ın hayatlarını konu alan TV dizileri oldukça popüler durumda.

Muhteşem Yüzyıl ve Kösem Sultan dizileri bir hayli ses getirmişti. Haremin esas alındığı bu dizilere büyük eleştiriler de yapılmıştı.

Bu eleştirilerin bir kısmı haklıydı; örneğin, saray kadınlarının yakaları bir erkeği tahrik edecek biçimde açık değildi.

Bunun yanında saray kadınları en güzel kumaşları giyer, yüzlerine makyaj yapar ve çok ağır kokular sürerlerdi.

Öyle ki bu kokular henüz kadın sultan huzura gelmeden burunlara ulaşmasıyla meşhur olmuştu.

Bele takılan kemerler ve onların üzerine işlenen elmaslar son derece ince işlenmiş sanat harikalarıydı.

Ayrıca kişmir şalları, kürkler ve daha birçok aksesuar saray kadınlarının vazgeçilmezleri arasındaydı. 

II. Mahmut dönemiyle beraber bu şatafatlı giyim yerine ferace ve çarşafa bırakmıştı.

Bunun da sebebi kadınların artık saray dışına çıkarak çeşitli etkinliklere katılmaya başlamasıyla açıklanabilir.

Daha ayrıntılı bir okuma için;

Çağatay Uluçay “Harem” ()
Çağatay Uluçay “Haremden Mektuplar” ()
Çağatay Uluçay “Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları” ()
Şadiye Sultan “Hayatımın Acı ve Tatlı Günleri”

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Osmanlı tarihinde birçok ilgi çekici olay var. Padişahların özel yaşamı ve saray hayatı hakkında bir dünya ilginç hikaye mevcut. Bunlardan biri de şüphesiz çocuklu padişah 3. Murat hakkında&#; Tarihi kaynaklar, onun arasında çocuğu olduğunu yazıyor. Epey ilginç bulduğumuz bu olayı gelin birlikte keşfedelim✋

Osmanlı tarihi, ilginç olaylarla doludur. Bunlardan biri de çocuğu olduğu iddia edilen 3. Murat ile ilgilidir

 çocuklu padişah 3. murat kimdir listelist

3. Murat, Osmanlı padişahıdır. 4 Temmuz &#;da Manisa&#;da doğmuş, 16 Ocak &#;te İstanbul&#;da hayatını kaybetmiştir. 21 yıl tahtta kalmıştır. arası çocuğu olduğu iddia edilmektedir.

Burada bir parantez açıp meseleden sadece &#;iddia&#; olarak bahsedebileceğimizi söyleyelim.☝️ Çünkü bildiğiniz üzere, Osmanlı&#;da harem hayatı epey gizemli. Bu yüzden orada olup bitenlerle ilgili net bir şey söylemek söz konusu değil

harem hayatı osmanlı devleti

Nitekim tarihçi Peçevi&#;nin &#;Güneş farzımuhal erkek olsaydı, hareme girmesine izin verilmezdi&#; sözüyle haremin ne kadar sırlarla dolu bir yer olduğunu anlıyoruz. Dolayısıyla 3. Murat&#;ın çocuğu olduğu iddiası hakkında net bir şey söylemek doğru olmaz. Ancak yine de bazı tarih kitaplarının böyle iddialara yer verdiğini söylemek mümkün.

İddiaya göre, Osmanlı tarihinin en çok çocuğu olan padişahı 3. Murat&#;ın altı karısı ve 40&#;a yakın haseki denilen cariyesi vardı

3. Murat eşleri Safiye Sultan

3. Murat&#;ın eşleri arasında en dikkat çeken isimlerden biri Safiye Sultan&#;dır. Asıl adı Sofia Baffo olan Safiye Sultan, aslen Venediklidir. Bir yolculuk sırasında Türk korsanlarına esir düşmüş ve sonradan Murat&#;ın şehzadeliğindeki saraya cariye olarak satılmıştır. Hatta 3. Murat&#;ın annesi Nurbanu Sultan ile Safiye Sultan arasında sık sık çekişmeler olmuş, bu çekişmeler saraydaki sadrazamların sürekli değişmesine sebep olmuştur.

Tarih kaynaklarına göre 3. Murat&#;ın diğer eşleri arasında Şemşiruhsar Hatun, Mihriban Hatun, Şahihuban Hatun, Nazperver Hatun ve Fahriye Hatun da vardır.

3. Murat, bu birlikteliklerden &#;ü aşkın sayıda çocuk sahibi oldu. Ancak bunların büyük kısmı, bebek denilecek yaşta öldü

3. murat çocukları listelist

Dolayısıyla padişahın 30’u kız, 19’u erkek olmak üzere tam 49 evladı hayatta kaldı.

Hatta daha sonra 3. Murat&#;ın en büyük oğlu 3. Mehmet tahta çıktığında 19 kardeşini boğdurttu

3. mehmet kardeş katli listelist

3. Mehmet&#;in kardeş katli, Osmanlı tarihine en kanlı olaylardan biri olarak geçmiştir. Hatta rivayete göre, halk bu olaydan sonra 3. Mehmet&#;e kin beslemiştir. Öyle ki padişah V. Mehmet Reşad, kılıç kuşanma merasiminde dedelerinin mezarını ziyaret ettiği sırada 3. Mehmet&#;in mezarını  &#;Ben çocuk katilinin kabrini ziyaret etmek istemiyorum.&#; diyerek ziyaret etmemiştir.

3. Murat&#;ın 25 erkek çocuğu söylenmektedir. Bunlardan 22&#;sinin isimleri bilinmektedir. Kız evlatlarından ise 8&#;inin ismini biliyoruz;

 çocuklu padişah 3. murat çocukları listelist

3. Murat erkek çocukları:

  • Padişah III. Mehmed
  • Şehzade Yahya ()
  • Şehzade Selim ()
  • Şehzade Bayezit ()
  • Şehzade Mustafa ()
  • Şehzade Osman ()
  • Şehzade Cihangir ()
  • Şehzade Abdullah ()
  • Şehzade Abdurrahman ()
  • Şehzade Hasan ()
  • Şehzade Ahmet ()
  • Şehzade Yakup ()
  • Şehzade Süleyman ()
  • Şehzade Alemşah
  • Şehzade Yusuf
  • Şehzade Hüseyin
  • Şehzade Korkut
  • Şehzade Ali
  • Şehzade İshak
  • Şehzade Ömer
  • Şehzade Alaüddin
  • Şehzade Davud

3. Murat kız çocukları:

  • Ayşe Sultan (d. &#;ten önce &#; ö. 15 Mayıs )
  • Fatma Sultan (d. &#;ten önce)
  • Hüma Sultan
  • Hatice Sultan
  • Mihrimah Sultan
  • Fahriye Sultan
  • Rukiye Sultan
  • Fethiye Sultan

3. Murat&#;ın öldüğünde 7 cariyesinin gebe olduğu, hatta cinselliğe düşkünlük sebebiyle genç yaşta öldüğüne dair rivayetler de vardır. 49 yaşında vefat eden 3. Murat&#;ın ordunun başında sefere çıkmadığı ve (bazı tarihçilerin aktardığına göre) cariyelerle zaman geçirmeyi sevdiği öne sürülmektedir

 çocuklu padişah 3. murat listelist

Öte yandan o, edebi kişiliği gelişmiş biriydi. &#;Muradî&#; veya &#;Murad&#; mahlasıyla şiirler yazmıştı. Arapça, Farsça ve Türkçe divanları vardı

 çocuklu padişah 3. murat kitabı divan muradi listelist

Hat sanatında da başarılı olan 3. Murat&#;ın eserleri, günümüzde İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi&#;nde ve Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi&#;ndedir.

Avusturyalı tarihçi Hammer da 3. Murat&#;ın zevke, şiire ve tasavvufa eğilimli biri olduğunu, saltanatı boyunca 7 kez şeyhülislam, 11 kez sadrazam değiştirdiğini söyler

hammer

Hammer, 3. Murat&#;ın düşüncelerinde istikrarlı olmadığını ve etrafında remilcilerin (kum falı bakarlar), müneccimlerin olduğunu söyleyerek onu eleştirmiştir.

BONUS: Osmanlı&#;da en çok çocuğu olan diğer padişahları öğrenmek için buraya tıklayın

Kaynak: 1, 2

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir