Huu Delular

Deliler : Fatih’in Fermanı

HUU DELULAR HUUU..

Filmin yönetmen koltuğuna 1980 doğumlu Osman Kaya oturmuş. Deliler, yönetmenin ilk uzun metraj sinema filmi.

Filmin yorumuna geçmeden önce tarihte ilk kez 1444 Varna savaşında ortaya çıkan Deliler hakkında kısa bilgi vermek istiyorum.

Osmanlı da Deliler, ”gözü pek ” anlamında kullanılmış bir lakaptır. Bu lakap onlara kendilerini tehlikeye atmak konusunda gösterdikleri azim ve inattan, nefislerini tehlikeye gerçekten deli imişçesine bir pervasızlıkla atışlarından dolayı verilmiştir. Deliler, üzerlerine vahşi hayvanların derilerinden yaptıkları başlık ve elbiseleri giyer, korkunç görünümleri ile düşmanlarının kalbine korku salarlarmış. Kendi başına hareket eden Deliler, Osmanlı fetihlerinin sürdüğü ve topraklarının genişlemeye başladığı dönemlerde ortaya çıkmış ve 16. yüzyılda tam bir düzene erişmiştir. Önceleri uç beyliklerinde orduların önünde görevlendirilen Deliler, daha sonraları vezirlerin yakın korumaları olarak görev almış ve tam bir düzene girmişlerdir.

Gerçek olaylardan alıntı yapılan filmde, Fatih Sultan Mehmet döneminde Kazıklı Voyvoda olarak bilinen Vlad Tepeş ile Voyvoda’yı öldürmekle görevlendirilen Deliler‘in ölüm kalım mücadelesi hikaye ediliyor. Fatih Sultan Mehmet, çocukken beraber büyüdüğü Vlad’ı Efkan beyi yapar. Fatih’i çocukluğundan beri çekemeyen kin dolu Vlad, Osmanlı Devletine isyan bayrağını çeker ve Türkleri kazığa oturtarak öldürür. Padişah, ikaz için gönderdiği elçiside başı çivilenerek öldürülünce, Delilerin başı Baba Sultan’ı Vlad’ı yakalayıp öldürmeleri için görevlendirir.

Deliler, ”Türkiye’nin en büyük bütçeli yapımı, Dünya çapında film çektik, Dünyayı ayağa kaldıracağız” sloganı ile gözümüze sokulunca ister istemez ben de merak ettim ve büyük beklentiler içerisine girerek sinemaya gittim. Hikaye akmaya başladığından itibaren Deliler filminin karanlık kamerası beni sıkıp boğdu. Günlük güneşlik açık havada çekilen sahnelerde bile oyuncuların yüzlerini, kullanılan objeleri seçebilmek mucize! Neden böyle bir tercih yapılmış anlayamadım doğrusu. Delilerin kıyafetleri Vikinglere benzetilmiş olsada buna eleştiri getirmeyeceğim çünkü, tarihte delilerin kıyafetleri daha bir delice. Takıldığım yer delilerin gözlerinde ki sürmeler. Sadece deliler olsa iyi, filmde bir iki kişi hariç hemen herkes sürmeli. Neden? Allah’tan Fatih Sultan Mehmet‘e sürme çekmemişler. O’na da sürme çekseler Türkiye’de yer yerinden oynardı herhalde..

Filmde, gözü kara yiğitlerden oluşan delilerin ağzından dökülen bilgece sözler, tumturaklı cümleler beni şaşırtmadı dersem, yalan olur. İnsanın içinden, bu kadar kültürlü kişilerin dağlarda ne işi var diyesi geliyor ister istemez. Film, aksiyon, macera yerine resmen laf salatasına kurban edilmiş. Deliler topluluğunun Alevi yiğitlerden oluştuğu vurgusu fonda verilen müzikten ve konuşmalardan çok net anlaşılırken sancaklarının Hz. Ali’nin kılıcı Zülfikar’dan oluşması da kayda değer. Üyelerden birisinin Azeri olması ve azeri Türkçesi ile konuşması ise dahada ilginç. Diğer bir yandan büyücülüğü bu tarihi filmede sokmuşlar. Baba sultanın taa uzaklardan delileri görmesi ve onlarla konuşması güldürdü beni doğrusu.

Böyle aşırı milliyetçi bir ruhla çekilen her filmimizde haçlıları, neden hep sürekli şarap içip eğlenen, aptal insanlar olarak resmetme ihtiyacı duyuyoruz anlayabilmiş değilim. Neden onları, dinleri ve inaçları ile dalga geçip aşağılıyoruz. Senaryo güçlü olmayınca bu yapılanların bizi gülünç duruma düşürdüğünün ne zaman farkına varacağız. Sonra, Delilerden Gökkurt’un ”-Sizin Tanrınızın oğlu varsa, bizim Allah’ımızın orduları var” repliği ile Dünya sinemasında yer almayı planlıyoruz. Dahasında, Hristiyanların dinlerini ve inançlarını aşağılayıcı cümlelerle doldurulan film, Almanya’da neden gece 23.00’den sonra + 18 olarak gösterime sokuluyor diye veryansın ediyoruz.

Böyle yapmayınız arkadaşlar. Dünya sinemasında bu tür zayıf senaryolu, kamera kullanmasını, oyuncu yönetmesini bilmeyen yönetmenlerle bir yerelere gelemeyiz. Türkiye’nin en yüksek bütçeli filmi diye lanse edilerek, Dünya’yı yerinden oynatacağımız söylenen yapım buysa vay halimize..

Filmin ne senaryosunu, ne kurgusunu ne de oyunculuklarını beğenmedim. Oyunculuklar çok zayıf. Hele o Vlad Tebeş’i canlandıran, gözleri sürmeli yılların oyuncusu Erkan Petekkaya‘ya ne demeli. Bir oyuncu, o kadar oyunculuk deneyimine rağmen, nasıl  bu kadar kötü bir oyun sergiler?

Sözün Özü : Benim gibi bu filmi bekleyip merak edip bekleyenler sakın ha sakın büyük beklenti içine girerek izlemesinler. Yoksa, sinema salonundan büyük bir hayal kırıklığı içinde çıkarlar. Bu filmi beklemiyorsanız ve merak da etmiyorsanız, Delilerden uzak durup diğer seçenekleri tercih etmenizde fayda var.

NOT : Filme basın gösterimi yapılmadığı için önceden izleme şansım olmadı. (Laf aramızda, bende yapımcı olsam vizyon öncesi böyle bir filmi eleştirmenlerden kaçırırdım) Çarşamba akşamı Anadolu yakasında yapılan Gala’sına da  uzaklığı nedeniyle gidemediğim için filmi bugün Mall of İstanbul Cinetech’de izledim. 16 salondan oluşan, 3.000 koltuk kapasiteli Cinetech İstanbul’un en fazla salonu olan sineması. Toplamda 30’u aşkın çalışanı ile sinema severlere verdiği hizmet taktire şayan. Sinemanın temizliğini, çalışanlarının güleryüzlülüğünü, ilgi ve alakasını sevdim. Bunda kuşkusuz ki uzun yıllardır sinema sektöründe çalışan Mall of İstanbul Cinetech müdürü Mehmet Kıranta’nın katkısı çok fazla. Kendisini kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.