yumuşak atın çiftesi pek olur atasözünün anlamı / Yavaş Atın Tekmesi Yavuz Olur Atasözünün Anlamı Ne Demek? - Habertürk

Yumuşak Atın Çiftesi Pek Olur Atasözünün Anlamı

yumuşak atın çiftesi pek olur atasözünün anlamı

Yavaş (yumuşak) huylu atın çiftesi pek (yavuz) olur atasözünün anlamı

Bu yazımızda sizlere  Yavaş (yumuşak) huylu atın çiftesi pek (yavuz) olur atasözünün anlamını açıklayacağız.

➡ Yavaş (yumuşak) huylu atın çiftesi pek (yavuz) olur atasözünün anlamı: Yumuşak, uysal kimselerin kızması korkunç olur. İnsan, bir yere kadar sabır ve uysallık gösterir. Tahammül sınırını zorlayan her olay karşısında insanlar tepki gösterirler. Özellikle uysal kimselerin böyle durumlardaki davranışlar, aşırı bir öfkenin patlaması biçiminde ortaya çıkar. Herşeye kızan kimse ise, bu derecede öfkelenmez.

Atasözü Nedir : Uzun gözlem ve deneyimler sonucu oluşmuş, bilgi ve öğüt veren kalıplaşmış sözlere atasözü denir.

ATASÖZLERİ ÖZELLİKLERİ

»Öğüt Verir.
»Kim Tarafından Söylendiği Belli Değildir.
»Kalıplaşmış Sözlerdir.
»Bir Tek Sözcüğü Bile Değiştirilemez.
»Genellikle Mecaz Anlamlıdır.
»Kısa Ve Özlü Sözlerdir.

Tüm Atasözleri Anlamları İçin Tıklayınız

Bu Atasözü İlgili Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz.

Yavaş (yumuşak) huylu atın çiftesi pek (yavuz) olur ne demek Nedir, ne demek, anlamı,manası,cümle içinde kullanımı, türkçe, sözlük, hakkında detaylı bilgi,atasözü anlamı,atasözü açıklaması,atasözü manası, eş anlamlısı, türkçe sözlük,Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğü, tdk en güncel atasözleri

 

Giriş

 

Atasözleri ve deyimler bir dilin zenginliğini gösteren ölçütlerdir. Atasözleri, toplumun geçirdiği tarihi süreci ve kültürel özellikleri hakkında ipucu ve bilgileri barındıran değerlerdir(Demirel, 2000). Atasözlerinin sosyal ve kültürel yönden ırkları tanımlamada ya da sosyal ilişkileri belirlemede etkili bir yöntem olduğu göz ardı edilemez bir olgudur. Toplumun gelenek ve göreneklerinin, resmi ya da resmi olmayan kurallarının izlerini atasözlerinde görmek mümkün olabilmektedir.

 

Her dilde kendine göre oluşturulmuş bir atasözü dizgesi vardır (Aksoy, 1971). Atasözleri, dilin kuralları ve kültür unsurlarını yapısında barınmaktadır. Atasözü, ait olduğu milletin her özelliğini yansıtan bir araçtır. Bu özelliklerden biri de atasözlerinin eğitim ve öğretimle ilgili olan bölümüdür.

 

Atasözleri, ana dili eğitiminde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Dile ait bütün özellikleri ve kelime zenginliğini atasözlerinde görmek mümkündür. Bu değerler gelenekler yoluyla yerleşmiştir. Ulusal bir özelliği olduğu için de inandırıcı ve kutsal olarak kabul edilirler. Çünkü sözler halkın ortak düşünceleriyle meydana gelmiş ve ortak payda olarak görülmüştür.

 

Olay ve olguların anlatımında atasözleri rehber olmaktadır. Sınıf ortamında yapılan sözlü ve yazılı çalışmalarında düşüncelerin tıkandığı noktada, durumu özetleyen bir atasözünün söylenerek neticeye varılması oldukça önemli bir noktadır. Aile ve öğretmenlerin atasözlerinin bu yönünü kullanarak birçok etkinliği yapmaları mümkündür. Atasözlerindeki ritmik anlatım hem ilgi toplayıcı bir özelliğe sahiptir hem de yoğun deneyim içermektedir.

 

Ana dilinin ve buna bağlı olarak kelime öğretiminin atasözü ve deyimlerdeki sağlam yapılarıyla kolayca gerçekleşeceği şüphesizdir.

 

Ziya Paşa, gerek yazar gerekse düşünür olarak oldukça önemli bir değerdir. Şiirlerinde işlediği temalar yol gösterici nitelikte olmuştur. Beyitlerin, yoğun anlamlarından dolayı üzerlerinde saatlerce konuşulacak nitelikleri vardır.

 

Ziya Paşa’nın Sosyal Hayata Bakışı

 

Ziya Paşa’nın dikkat çekici beyitlerinden hareketle sosyal yönü olan ve eğitim değeri taşıyan birçok örnek vermek mümkündür. Ziya Paşa, insanın dünyadaki serüvenini ele alarak değerlendirmektedir. Hayatın, acı ve tatlısıyla çok çeşitli olduğunu, bu âlemde insanın başına her türlü şeyin gelebileceğini ifade ederek insanların azimli ve dürüst hareket ettikleri taktirde mağdur olmayacaklarını vurgulamaktadır. Ayrıca insanların bu dünyayı haddinden fazla önemsememesi gerektiğini belirten Ziya Paşa, nice büyük insanların bu dünyada adının bile kalmadığını, önemli olanın güzel bir eser bırakmak olduğunu ifade ederek onlara doğruluk, çalışkanlık ve hoşgörülü olmaları hususunda tavsiyelerde bulunmaktadır.

 

Felek öyle bir felektir cân alır yerine

Ederse her kime nân-pâre-yî hayât i’tâ

 

Bu dünya hayatı öyle enteresan bir karaktere sahiptir ki, bir kimseye ekmek parçası kadar hayat verse, onun karşılığında can alır. Şair dünyada hiçbir şeyin karşılıksız olamayacağını her şeyin bir bedeli bulunduğuna dikkat çekmiştir.

 

Bir âsiyâb-ı felâkettir âsiyâb-ı felek

İçinde gendum-ı gerdânıdır semâ vü semek

 

Feleğin değirmeni öyle bir felaket değirmenidir ki, içinde döndürüp dolaştırarak öğüttüğü tahıl, semavât ve mahlûkattır.

 

Ne nâm ü şânı olan ehl-i iştihâr geçti

Ki nâmı mensi-yi idrâk-i nev’-i âdemdir

 

Nice nam ve şan sahibi şöhretler bu dünya misafirhanesine uğrayıp da geçip gittiler. Artık onların adı ve sanı insanoğlunun idrakinde unutulmaya mahkûm olmuştur. Dünyada hiçbir şey insanları üzecek kadar önemli değildir. Şair sosyal konuları işlerken sürekli, toplumda aksayan yönleri çarpıcı bir şekilde yansıtmaya çalışmıştır.

 

Görmeden âsâr-ı nîsânın bahâr elden gider

Güller âhir râm olur ammâ hezâr elden gider

 

İnsan, nisan ayının güzel eserlerini görmeden, bahar mevsimi elden gider. Nihayet kendini güllere kabul ettirir ancak bu sefer de bülbül elden gider. Zıya Paşa burada, insanların içinde bulunduğu anın değerini bilmelerini, ömür sermayelerini dikkatli kullanmaları gerektiğini vurgulamıştır. Sosyal açıdan bakıldığında, zamanın şartlarına göre insanların kendilerini donanımlı hale getirmelerinin zaruri olduğunu ifade etmiştir. Eğitim açısından bakıldığında ise çocuklara verilecek terbiyenin kendi kuşaklarının ve bulundukları çağın şartlarına uygun olması gerektiğini zorunlu görmüştür.

 

Nev-civân sevmekte ben pîrânı ta’yib eylemem

Hüsn olur kim seyr ederken ihtiyâr elden gider

 

Taze güzelleri sevdikleri için ben yaşlıları kınamam, çünkü insan hasbel beşer öyle bir güzellikle karşılaşır ki onu seyrederken irade kontrolünü elden bırakır. Şair, normalin dışında davranan insanlara bakış açısını vurgularken bazı durumlarda insanların hoş görülmeleri gerektiğini belirtmiştir.

 

Ziya Paşa, insanın bu âlemdeki hayat serüveninin daima hüsrana maruz olduğunu ayrıca beklentilerinin her zaman birbirine denk düşmeyeceğini ifade etmek için şöyle diyor:

 

Rızk-ı maksûma kanaâttir meâli hikmetin

Gâh hırs-i nev-şikâr ile şikâr elden gider

 

Hikmetin anlamı, Allah’ın taksim ettiği rızka kanaat etmektir. Yoksa insan yeni bir av elde etme hırsı ile elindekini de kaçırır. İnsan elindeki nimetin değerini bilmezse, sermayesini de kaybetme olasılığı olduğunu unutmamalıdır. Şairimiz burada, sosyal kurallar içinde ve dini temayüllerde öncelikle insanın, elindeki nimete razı olması gerektiğini vurgulamıştır.

 

Nasıl cem’-i ulûfe nusret-i âhâd lâzımsa

Bıraksın zikr-i hayr âsâr ü efâliyle âlemde

 

Nasıl ki binlerce sayının toplanabilmesi için, birlerin yardımlaşması gerekiyorsa, insanın da dünyada ancak eserleri ve fiilleriyle hayırlı bir isim bırakması gerekir. Birlikte yaşamak, bazı sorumlulukları gerektirmektedir. Bu sorumluluk paylaşma ve üstesinden gelebilme anlayışıdır, insanlara iyi ve doğruyu göstererek yardımcı olunması icap eder.

 

İncinmemek istersen eğer mülk-i fenada

Bir kimseyi incitmemeğe hasr-ı meram et

 

Şu geçici dünyada incinmemek istiyorsan, başkalarını incitmemeğe özen göster. İnsanlar acı çekmek istemiyorsa, başkalarını üzmemelidir. Şair, sosyal ilişkilerin nasıl yürütülmesi gerektiğini akıcı ve özlü bir biçimde dile getirmektedir.

 

Ziya Paşa’ya Göre Yöneticilik

 

Yöneticiliğin kolay bir iş olmadığını her vesileyle dile getiren Ziya Paşa, insanların zaaflarına dikkat çekerek birçok kötülüğün kaynağının bu zaaflar olduğunu ifade etmektedir. Bundan başka haset, kin, dünya ve makam sevgisinin toplum hayatını olumsuz yönde etkilemek suretiyle birçok probleme sebep teşkil ettiğini belirten Ziya Paşa; yöneticilerin sabırlı, disiplinli, aynı zamanda hoş görülü olmalarının önem arz ettiğini ifade etmektedir. Ziya Paşa’ya göre yöneticide bulunması gereken vasıflardan biri de donanım ve asalettir.

 

Ziya Paşa liderlik mevkiinde bulunan kişilerin, küçük şeylere takılmayıp, sabırlı olmalarının ne kadar önem arz ettiğini belirtme sadedinde şu veciz ifadeyi dile getiriyor:

 

Sâr-bân-i vakt isen hazm eyle zîrâ vakt olur

Bir topal merkeb belâsıyle katâr elden gider

 

Eğer zamanın kervanbaşıysan birçok meseleyi sineye çekeceksin. Yoksa bir topal merkep sebebiyle kervanı elden çıkarabilirsin. Toplumda liderlik yapan ya da sorumluluk mevkiinde bulunanların olabildiğince hoşgörülü olmaları gerekmektedir. Aksi takdirde büyük bir başarısızlıkla karşılaşabilir.

 

Sakın ikbâl için eşhasa olma âlet-î ağrâz

Sana lazım mı olmak âleme cellâd lâzımsa

 

Sakın makam ve mevki için (dünya menfaati için) insanların kötü emellerine alet olma.

 

Başkalarına cellât lazımsa taliplisi sadece sen mi kaldın? Şair, menfaatler uğruna kimsenin üzülmemesi ve kimseye eziyet edilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca belli bir toplumda yaşarken nasıl bir yol izlemenin daha doğru olduğu ve insanların birbirilerine nasıl davranması gerektiğini etkileyici bir üslupla dile getirmektedir.

 

Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar

Rencîde olur dîde-yi huffâş ziyâdan

 

Her hususta yetersiz olan kişiler, üstün kişileri hazmedemezler; çünkü yarasanın gözü ışıktan rahatsız olur. Binaen aleyh, karakterleri aşağılık kompleksiyle hasta olanlar, hasetleri sebebiyle zirve şahsiyetlerin üstün yeteneklerini daima kıskanırlar. Şaire göre, kendi alanında yetersiz olan kişiler, yeterli ve başarılı olan insanları çekemezler ve onlara zarar vermeye çalışırlar.

 

Ne kaanûna ne cebr ü zûra ne hünkâra tâbi’dir

Bu bender-gehte herkes dirhem ü dînâra tâbi'dir

 

Bu dünya limanında insanlar, kanuna, zorbalığa ve devlet otoritesine değil; ancak para ve pula itaat ederler. Şair bozulan önemli kurumların ve sosyal çözülmelerin sebeplerini, değerlerin kaybolmasına ve onların yerini menfaatin almasına bağlamaktadır.

 

Müselsel bir esârettir zarûret her hükümette

Ki sultan nâzıra nâzır da hizmet-kâra tâbi’dir

 

İşi yokuşa sürme, gelip geçen her hükümette, zincirleme bir esaret halkası olagelmiştir. Zira sultan vezire, vezir de hizmetlisine işi havale eder.

 

Anlar ki verir lâf ile dünyâya nizâmât

Bin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde

 

Günümüzde laf ile dünyaya nizam vermeye çalışanların, kendi evlerinde bin türlü ihmalleri bulunmaktadır. Kendi sorunlarını çözecek gücü bulunmayanların başkalarına akıl vermeye çalışmaları yanlıştır. Kişinin öncellikle herhangi bir konuda kendini yetiştirmesi ve sonra çözüm üretmesi gerekmektedir. İnsanoğlunun kendi eksiklerini bilmesi oldukça önemli bir konudur. Bu meseleye açıklık getirmesi bakımından Sivaslı, Feyzullah ÇINAR’ın anonim olarak dile getirdiği şu dörtlük, Ziya Paşa’nın düşüncesini doğrular niteliktedir:

 

“Geldim şu âlemi ıslah edeyim

 Özümü meydanda gördüm sonradan

 Zaman mahlûkuna meylimi verdim

 Sermayemden zarar gördüm sonradan."

 

 Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz

 Şahsın görünür rütbe-yi aklı eserinde

 

İnsanın varlığını ispat eden husus, emeği neticesinde ortaya koyduğu iştir. Kişinin aklının derecesi ise meydana getirdiği eserinde görünür. Günümüzde bir işi yapmadan ve başarmadan, yapmış ve başarmış gibi davrananları fazlaca görmek mümkündür. Şairin yaklaşık bir asır önce dile getirdiği bu tespit hala günceliğini korumaktadır.

 

Kıllet-i idrâkten sanma Ziyâ’nın gayretin

Neylesin kim yer gelir sabr ü karâr elden gider

 

Ziya’nın mücadelesini idraksizliğine yorma. Zira netice itibariyle o da bir beşerdir ne yapsın? An gelir ki insanın sabır ve sebatı elden gider.

 

Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma

Zer-dûz palan ursan eşek yîne eşektir.

 

Soyu bozuk olana giydiği üniforma asalet vermez. Zira altından palan vursan eşek yine eşektir değişmez. Şaire göre sosyal ve kültürel açıdan kişilik sorunları olan ve asaletten yoksun kişilerle iletişim pek zordur. Bu tür kişilere devlet mercilerinde hassas görevler verirken çok dikkatli olmak gerekir. Ayrıca eğitim-öğretimde insanın alacağı eğitime göre hem belli bir yeteneğe sahip olması, hem de karakterinin düzgün olması önem arz etmektedir.

 

Bed-mâye olan anlaşılır meclis-i meyde

İşret güher-î âdemi temyîze mihektir

 

Karakteri kötü olan kişi içki meclisinde anlaşılır; çünkü içki sofrası, insanın özünün ortaya çıkması için bir nevi mihenktir. İçki içip sarhoş olan kişi şahsiyetini gizleyemez, içinde ne varsa ortaya döker.

 

Ziya Paşa’nın Eğitim-Öğretim Anlayışı

 

Ziya Paşa, eğitimde öncelikle ferdin şahsi yeteneklerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini savunur. Eğitimin, bireyin zihni ve bedeni gelişmesinin yanı sıra, sosyal ve kültürel muhitine göre çok yönlü bir şekilde verilmesini önemser. Ziya Paşa’ya göre eğitimin mutlaka belli disiplin kurallarına dayanması şarttır. Ayrıca Ziya Paşa’ya göre bilginin hangi kaynaktan geldiği de önemli değildir. İnsan muhalif olduğu bir kültür ve onun yetiştirdiği şahıslardan da bilgiyi alabilir. Çünkü onun anlayışına göre ilim evrenseldir, kimsenin özel mülkü olamaz.

 

Giden gelmez gelen meşkûktür bil kadrini hâlin

Bu dehrin mihnet ü zevki bütün efkâra tâbi’dir

 

Giden zaman elden çıkmıştır, gelecek zamanın da mahiyeti meçhuldür. O halde bulunduğun vaktin kıymetini bilmen gerekir. Şunu da unutmamak lazımdır ki bu zamanın sıkıntı ve mutluluğu tamamıyla düşüncelere bağlıdır. Ziya Paşa, zamanın iyi değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır, içinde bulunulan an her şeyden değerlidir. Bu durum, ancak şimdi değerlidir. Yarınların ne getireceği belirsizdir. Bu bağlamda özellikle eğitim-öğretim açısından bakıldığında çocuklara zamanında verilmesi gereken temel kuralların ve kazandırılması gereken davranışların ne kadar önemli olduğu üzerinde durulması gereken bir noktadır.

 

Yıkardı Kûhken âhıyle dağlar duymadı Şîrîn

Acebtir gâh söz taşa geçer inşâna kâr etmez

 

Ferhat’ın dağları yıkan âhını Şirin duymadı. Gariptir, bazen söz taşa tesir eder, insana kâr etmez. Şair, insanların anlaşılmaz taraflarının olduğunu vurgularken, bazen onları hiçbir şeyin yola getiremediğini ifade etmektedir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki etkilenmeyecek insan yoktur, yeter ki onların akıl ve gönül kapılarına nüfuz edebilelim.

 

Ziyâ ol ârif-î âgâh-dil tahsîne şâyandır

Ki noksânın bilip arz-î kemâl ü iftihâr etmez

 

Ey Ziya! marifet sahibi ve basiret gözü açık olan kişiler ancak övgüye layıktır. Zira böyleleri, noksanını bilir, Her hususta üstünlük taslayıp, kendini övmez. Şair, kendini bilenle bilmeyeni karşılaştırarak insani değerlere değinmiştir. En değerli insanın, kendini bilen ve yaptıklarının farkında olan insan olduğunu belirtmiştir. Kendi özelliklerini bilen insanlar, hoşgörülü ve alçak gönüllü olurlar.

 

Fünûn-Î fitneyi zülfün hat-i pür-fenden öğrensin

Kişi bir ders öğrensin de tek düşmenden öğrensin

 

Zülüf, sevgiliyi baştan çıkartacak teknikleri, yüz hatlarının işve dolu çizgilerinden öğrensin. Kişi bir ders öğrensin de tek düşmandan öğrensin. insanoğlu yaşamı boyunca birçok şeyle karşılaşmaktadır. Karşılaştığı bu şeyleri tanıyıp öğrenmeğe ve yaşamında uygulamaya gayret eder. Ziya Paşa, burada eğitim-öğretimin olduğu bir yer varsa, bu ortamdan yararlanılması gerektiğini savunmaktadır. Çünkü ona göre bilginin kaynağı sorulmaz. Şair, öğrenmenin ön yargılardan uzak, her durumda gerçekleşmesi gereken bir olgu olduğuna inanmaktadır.

 

Eğer bir âdeme hayr-ül-halef evlâd lâzımsa

Menâfi’i muhteliftir iktizâ-yî rûzigâr üzre

 

Eğer bir kişiye kendisinden sonra hayırlı bir evlat lazımsa, zamanın şartlarına göre onun faydaları muhteliftir. Çocuklarınızı, onların yaşadığı çağın şartlarına göre yetiştirmeniz gerekir ki beklediğiniz neticeyi elde edebilesiniz. Ziya Paşa bu beytinde, çocukların eğitimini son derece önemsemekte ve neler yapılması gerektiği konusunda fikirler ileri sürmektedir, iyi yetişmiş bir çocuk için, iyi bir eğitime ihtiyaç vardır. Bu bağlamda çocukların çok yönlü eğitilmesine önem verilmesi konusunda telkinlerde bulunmaktadır.

 

Bil illeti kıl sonra müdâvâta tassadî

Her merhemi heryâreye merhem mi sanırsın

 

Sen her merhemin her yarayı iyileştirebileceğini mi sanıyorsun? Bir hastalığı tedavi edebilmek için öncelikle onu teşhis et, daha sonra tedaviye başla. Şaire göre, başarılı olmanın en önemli unsuru doğru bakabilmek ve doğru görebilmektir. Bu husus her alanda geçerli olan bir bakıştır. Özellikle eğitim-öğretim sürecinde çocukların öğrenme sıkıntılarını bilmeden, başarısızlıklarını gidermeye çalışmak yanlıştır.

 

En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun

Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın

 

Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın? Hiç beklemediğin bir insan en ince sırlarını tespit eder. Şaire göre herkesin kendine göre yetenekleri vardır. Bu yetenekleri küçük görmemek, aksine keşfetmeğe çalışmak gerekir. Daha sonra o ferdi yetenekleri toplumun kalkınmasında kullanmak icap eder.

 

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdîr

Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir

 

Nasihat ile yola gelmeyeni önce ikaz etmeli, ikaz da sonuç vermiyorsa yapacak bir şek yok, o kişiyi ancak şiddet ıslah eder. Şaire göre her şeyden önce ferdi uyarmak icap eder. Eğitim sırasında çocuklara nasıl davranılması gerektiği konusu her zaman tartışma konusu olmuştur. Şiddetin en son başvurulan yol olması gerektiği belirtmiştir. Ziya Paşa da burada şiddeti tavsiye etmiyor; fakat herkese de aynı yumuşaklıkla muamele edilemeyeceği gerçeğini vurgulamaya çalışıyor.

 

Nâ-danlar eder sohbet-i nâ-danla telezzüz

Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerektir

 

Cahil insanlar ancak cahillede sohbet etmekten hoşlanır. Budalaların arkadaşının da budala olması gerekir. Herkes kendini anlayan insanlarla birlikte olmaktan hoşlanır. Fakat bilgili ve deneyimli insanlardan faydalanabilmek için onların çevresinde bulunmak, belli seviyede iletişim kurmak zaruret arz etmektedir.

 

Mânend-i şecer nâbit olur sâbit olanlar

Her kangı işin ehli isen anda devâm et

 

Yaptığı işte sebat edenler, ağaç gibi boy verir ve gelişirler. En mükemmel neyi yapıyorsan o sahada çalışmaya devam et. Başarılı olmanın temeli sabretmektir. Sabırla çalışan ve çalıştığı alanda kendini geliştiren mutlaka hedefine ulaşır. Bunun yanı sıra öğrenme sürecinde olan insanların acele etmeden kararlı adımlarla yürümeleri ve ehil oldukları alanın dışına çıkmamaları başarının önemli şartlarından biridir.

 

Noksanını bil bir işe ya başlama evvel

Ya başladığın kârı pezîrâ-yi hitâm et

 

Eksiklerini tespit et, belirlediğin bir işe hemen başlama, kendine uygun görüp başladığın işi ise mutlaka tamamla. Bir işte başarılı olmanın püf noktası sebattır. Hangi işte başarılı olacağını bilen, aldığı işi de başarıyla tamamlayan kişidir. İnsanların yetenekleri doğrultusunda istihdam edilmeleri ve o hususta çalışmaları günümüzde artık realite haline gelmiştir.

 

Ziya Paşa’nın Felsefi Görüşleri ve Dünyaya Bakışı

 

Ziya Paşa, Tanzimat döneminin gelgitler şeklinde cereyan eden karamsar anlayışını açık bir biçimde ortaya koymakla birlikte, sosyal hayatımızda en fazla muhtaç olduğumuz, buna karşılık pek fazla dikkate almadığımız hususlarla ilgili altın öğütler diyebileceğimiz veciz sözleriyle, yaklaşık yüz elli yıldır toplumumuzu aydınlatmaktadır.

 

Ziya Paşa’ya göre dünya hayatı, ümitsizlik ve karamsarlığın hâkim olduğu bir dünyadır. Esas itibariyle Ziya Paşa, mutasavvıf olmadığı halde ehli tasavvufun değerlendirmesine yakın bir çizgi takip etmektedir. Bu durum Tanzimat aydınlarının, her ne kadar Batı anlayışını örnek aldıkları iddia edilsede, ikliminde beslendikleri kendi klasik kültürlerinden kopamadıklarını ortaya koymaktadır.

 

Gerdun birâsiyâb-ı felâket-medârdır

Gûya içinde âdem-i âvâre dânedir

 

Uzayda gezip dolaşan bu dünya, felaketlerin sahnelendiği bir değirmendir, içerisinde başıboş dolaşan insanlar ise onun öğüttüğü tahıl daneleri hükmündedir. Tanzimat aydınlarının Batı felsefesinden önemli ölçüde etkilendiklerini gösteren bu beyit; dünyayı ve içindekileri bir nevi tesadüflerin oyuncağı olarak değerlendirmektedir. Şaire göre insan, feleğin çemberinde amaçsız bir şekilde, başıboş dolaşan bir danedir. Hal bu ki bizim klasik kültür anlayışımızda, bir zerrenin bile hareketi abes değildir, yüzlerce hikmete kaynak teşkil ettiği kabul edilir. Ayrıca kâinatta ki harekâtın, sebep-sonuç ilişkisi içerinde belli hikmetlere matuf olduğu düşünülürse ortada tesadüfe bağlanacak ve korkacak bir şeyin olmadığı da anlaşılır.

 

Bir katre içen çeşme-yi pür-hûn-i fenâdan

Bâşın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan

 

Kanla dolu bu geçici dünya çeşmesinden bir damla içen kişi, bir daha bela yağmurundan başını kurtaramaz. Şaire göre insan, dünyada birçok sıkıntıya maruz kalmaktadır. Bu sıkıntıların yaşanmasına zemin hazırlayan dünya sevgisine kendini kaptıran insan, hiçbir zaman acıdan kurtulamayacaktır.

 

Âsûde olam dersen eğer gelme cihâna

Meydana düşen kurtulamaz seng-i kazâdan

 

Eğer gönlü rahat, huzur içinde olmak istiyorsan dünyaya gelme, şu dünya misafirhanesine gelen kişi, musibet ve belaların tesirinden kurtulamaz. Ziya Paşa, dünyayı bir bela meydanı olarak görür. Belanın insana bulaşmaması mümkün değildir. Bu düşünceden hareketle şu noktaya varmak mümkündür. İnsanların belalardan kurtulabilmesi için birlikte ve yardımlaşarak hareket etmesi gereklidir.

 

Her kim ki arar bû-yi vefâ tab’-ı beşerde

Benzer ana kim devlet umar zıll-i hümâdan

 

İnsanların karakterlerinde vefa kokusu arayan kişi, Huma kuşunun gölgesinden saadet bekleyen insana benzer. Şaire göre insanlar, her zaman vefa göstermezler. Onlara yapılan iyiliğin karşılığını beklemek boşunadır. Dolayısıyla beklenti içerisinde bulunmadan müspet hareket etmeyi karakter haline getirmek lazımdır.

 

Her âkile bir derd bu âlemde mukarrer

Râhat yaşamış var mı gürûh-i ukalâdan

 

Akl-ı selim olan herkesin bu dünyada bir derde müptela olması kaçınılmazdır. Çünkü akıllılar topluluğundan bu dünyada rahat yaşadığını söyleyen yoktur.

 

Pek rengine aldanma felek eski felektir

Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir

 

Dünyada meydana gelen hadiselerin dış görünüşüne bakarak aldanma. Ortada cereyan eden olaylar şeklen değişik olsa da aslında feleğin çemberi eskiden ne ise yine aynıdır; değişmez. Çünkü bu dünyanın karakteri alçak ve gidişatı dönektir.

 

Allah’a sığın şahs-ı halîmin gazabından

Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir

 

Halim selim insanın öfkesinden Allah’a sığın, çünkü yumuşak huylu atın çiftesi şiddetlidir.

 

Zira şiddet beklemediğin için tedbiri elden bırakırsın, dolayısıyla daha fazla mağdur olursun.

 

Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm

Şîrin dahi kasd etmesi câna gülerektir.

 

Kibar bir gülümsemeyle yakınlık gösterenlere karşı çok dikkatli olmak gerekir, çünkü o tatlı tebessümün nice canları perişan ettiğine âlem şahittir. Binaenaleyh aslan bile öldüreceği ava yaklaşırken öncelikle onu ürkütmemek için sessiz ve yumuşak hareket ederek yaklaşır.

 

İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez

Zîrâ bu terâzî o kadar sikleti çekmez(Akyüz, 1986)

 

Allah’ın zatı ve kainattaki icraatının hikmetini hakkıyla anlamak, cüzi iradeyi temsil eden insan aklının kârı değildir. Çünkü sarraf terazisi mesabesinde bulunan beşer aklının, dağ büyüklüğündeki İlâhî ağırlığı çekmesi mümkün değildir. Ziya Paşa, Tanzimat dönemi aydınlarının özelliği olan; hem felsefenin hem de Allah’ın İlahî hikmet bahçesinde gezmek suretiyle önce kaderi eleştirmekte; fakat bir noktadan sonra yine döneminin tabiatı gereği Hakk’a sığınmakta ve aczini itiraf etmektedir.

 

Sonuç

 

Ziya Paşa, Türk düşünce hayatında kendi dönemi itibariyle iz bırakmış önemli şahsiyetlerden biridir. Türk toplumunun geçirdiği aşamaları gözlemleyerek yazdığı eserler güncelliğini hala korumaktadır. Ziya Paşa hem yöneticilik hem de yazarlık yönü bulunan bir aydınımızdır.

 

Yazdığı şiirler tahlil edildiğinde, Ziya Paşa’nın yaşadığı sosyo-ekonomik dönemin durumunu sanatsal bir bakışla ele aldığı görülmektedir. Yöneticilik yapmış olması halkın yaşadığı sıkıntıları kolay bir şekilde görmesini sağlamıştır. Devletin halka, halkın devlete bakışını gözlemleyerek şiirleri yoluyla halkı bilgilendirmeye çalışmıştır. Ele aldığı eserlerin özünde faydalı olma yaklaşımı vardır.

 

Kimi şiirlerinde eğitim unsurlarına yer vermiştir. Burada eğitimin ne kadar önemli olduğu ve öğreticilerin öğrenenlere nasıl davranması gerektiğini belirtir. Ziya Paşanın söyleyiş biçiminde ritim vardır. Sözler sıradan değil atasözü gibi anlam yoğunluğu içermektedir. Bu yoğunluk, şairin devrine göre oldukça bilgili olduğu ve eski kültüre vakıf olmakla birlikte, yaşadığı dönemin meselelerini de aksatmadan takip ettiğini, dolayısıyla çok okuduğunu göstermektedir. Bu şiirlerdeki anlam yoğunluğu hem dil eğitiminde hem de edebi zevki aşılama açısından üzerinde durulması gereken bir konudur. Şair dile hâkim olduğu için, dili öğrenenlere dilin kalıplarını, bu beyitlerden örnekler vererek kavratmak mümkündür. Şairin yazdığı eserler, günümüzün anlayışına uygun bir hale getirilerek öğrencilere ve okuyuculara sunulmalıdır. Çünkü şairin eserleri hem güçlü bir üslup hem de zengin bir kelime çeşitliliği içermektedir.

 

Şiirler, sosyal içerik açısından ele alındığında ise şairin eserlerini halkı yönlendirme ve bilgilendirme amacıyla ele aldığı görülmektedir. Yaşadığı ve düşündüğü deneyimleri halkla paylaşma yolunu seçmesi, geleceğin ya da kurtuluşun halkta olduğunu düşünmesinden kaynaklanmış olabilir. Şair, şiirlerinde çoğunlukla birleştirici bir yaklaşımla olaylara bakmıştır. Birlikte yaşamının kuralları ve dünyanın nasıl algılanması gerektiğini de mısralarında işlemiştir.

 

Ziya Paşa, hem bir yönetici hem de bir düşünür olarak tüm çalışmalarında topluma faydalı olma ve sıkıntı içindeki halka moral kaynağı teşkil etmeyi gaye edinen aydınlarımızdan biridir. Eserlerindeki özdeyiş biçimleriyle de ilgiyle okunmasını sağlamış ve yıllar sonra hayırla anılmasına vesile olmuştur.

Kaynak: İspir - Pazaryolu Tarih, Kültür ve Ekonomi Sempozyumu, 26-28 Haziran 2008 İspir

               Metin CEYLAN, Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Uşak

               Zekerya BATUR, Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Uşak

Ürkütme Tavşanı Aslan Edersin Atasözünün Açıklaması

ÜRKÜTME TAVŞANI ASLAN EDERSİN ATASÖZÜNÜN ANLAMI

Sakin, kendi halinde ve uyumlu bir kimsenin teline çok fazla dokunmamak gerek. Bu tip kimse­lerin, sessiz ve masum duruşlarına aldanıp, sürekli baskı altında tutulacağım sanmak hatadır. “Yumuşak huylu atın çiftesi pek olur.” atasözümüzde olduğu gibi; insanların sabrıyla çok oynamamak gerek. Sabrı taşan sakin insanlardan umulmadık öfke patlamaları beklenebilir…

ÜRKÜTME TAVŞANI ASLAN EDERSİN ATASÖZÜNÜN HİKAYESİ

önce bir uğultu duydu Orhan. Fakat bu uğultu ne fırtına uğultusuna, ne de bir başka uğultuya benziyordu.  Dalgalı bir denizin dibindeki sesleri andırıyordu. Ama çok sürmedi,,, Sesler kesildi, Sadi Dede’nin sesi duyuldu:

“Geldik işte… Açabilirsin gözlerini…”

Orhan, bu defa gözlerini bir pazaryerinde açtı. Tam olarak hangi geçmiş zaman dilimi olduğunu

söyleyemeyiz. Ama çok da eski değildi. Bunu kıya­fetlerden anlamak mümkündü…

Besbelli büyük bir kasabaydı. Genişçe bir alana yayılan pazar, oldukça kalabalıktı. Kimin ne dediği anlaşılmıyordu. Herkes mallarını satmak için çırpınıyordu.­
dolaşmaya başladılar. Orhan’ın en çok dikkatini çekenler, günümüzde artık pek sık rastlayamadığımız şeylerdi. Sadi Dede, bu konuda yardımcı oluyordu…

Satıcı çok kazanmak, alıcı ise elindeki az parayla çok şey almak istiyordu. Bağırtı, çığırtı ve kıran kırana pazarlık bu yüzdendi…

Dede ile torun, bu zaman yolculuğundan hangi atasözüyle döneceklerini düşünerek el ele pazarı

Pazarın sonuna gelmişlerdi. Kalabalık seyrelmiş, zengin tezgâhların yerini yoğurt, yumurta türü şeyler satan kadın ve çocuklar almıştı. Sadi Dede, ilerideki çocuk topluluğunu göstererek;

“Ben bu topluluktan bir av kokusu aldım Orhan diye güldü. “Haydi, hemen şu yoğurtçu hanımların yerimizi alalım…

Orhan, dedesinin gösterdiği yere baktı. Galiba o da buradan bir atasözü avlanabileceğini anladı.  Mutlu bir gülümsemeyle o tarafa doğru yürüdüler… Yarım ay şeklinde oturan hanımların önlerinde bezlere sarılı birkaç baş peynir, bir-iki topak tereyağı w gibi şeyler vardı. Herkes  işine dalıp gitmişti…

Çocuklar, kendi aralarında tartışıyorlardı. Sadi Dede ve Orhan, dikkat kesildiler. Beş kişiydiler. İçle­rinde en büyük olanla, en küçüğü tartışıyordu. Daha doğrusu, on üç yaşından da büyük gösteren çocuk, sesiz ve kendi halindeki dokuz-on yaşındaki çocuğa baskı yapıyordu…

Dinledikçe, tartışmanın sebebini anladılar. Küçük çocuğun önündeki yumurtalar hem öbürlerinden büyük, hem de çift sarılıydı. Üç tane cins tavuğu­nun bir haftalık yumurtasıydı bunlar… Yaşça büyük olan çocuk, gücüne güvenerek; çocuğun çift sarih yumurtalarını kendi yumurtalarıyla  değiştirmek için baskı yapıyordu. Diğer­leri de, korkudan araya giremiyorlardı.

Baskısını artıran çocuk, küçük çocuğun yumurtalarından birini alarak yere çarptı… İşte, ne olduysa o zaman oldu… O ana kadar suskun ve boynu bükük duran küçük çocuk, bir kartal gibi diğerinin üzerine atıldı. İkisi bir anda yere yıkıldılar. Yoğurtçu kadınlar, bu kavgayı zor ayırdılar… Büyük çocuğun yüzü gözü çizik, yara-bere içinde kalmıştı. Üstelik burnu da kanıyordu. Yumurtalarım alıp oradan uzaklaşırken, yaşlı bir kadın arkasından seslendi:

“Tavşanı ürkütme aslan edersin…”

Av avlanmıştı. Orhan, dedesine bakarak gülüm­sedi ve uyarı beklemeden gözlerini yumdu.

Yine o korkunç uğultu ve sarsıntıdan sonra, bitkin ^ bir halde gözlerini açan Orhan, başım dedesinin göğsünde ve kendini evlerinde buldu…

Atasözleri için tıklayınız!

2023 Ders Kitabı Cevapları

Yavaş Atın Çiftesi Pek Olur atasözünün anlamı ve örnek cümle içinde kullanımı (TDK)

Haberin Devamı

Yavaş Atın Çiftesi Pek Olur atasözünde içine kapanık kişiler anlatılır. Yavaş At içine kapanık kişileri simgeler. Çifte kelimesi ise sakin insanların belli başlı olaylar karşısında gösterdikleri tepki anlamında kullanılmıştır. Yavaş Atın Çiftesi Pek Olur atasözünün anlamı nedir? Merak edenler için örnek cümlelerle derledik.

 Atasözlerinin söyleniş şekilleri yerden yere göre değişebilir. Bu atasözü birçok yerde ''Sessiz Atın Çiftesi Pek Olur'' şeklinde kullanılmaktadır.

Yavaş Atın Çiftesi Pek Olur Atasözünün Anlamı (TDK) Nedir?

 Birinci Anlamı: Toplumun bazı kesimlerince sessiz, sakin ve kendi halinde olan insanlar korkak kişiler olarak görülür. Bu insanların çok fazla üstüne gidildiğinde ise hiç de korkak olmadıkları anlaşılır. ''Adamın Yere Bakanından Suyun Sessiz Akanından Kork'' sözü de aynı anlama gelir.

Haberin Devamı

 İkinci Anlam: Bazı insanlar içe kapanıktır ve karakterleri hakkında çevrelerine çok fazla ipucu vermezler. Onları sadece belli başlı olaylar karşısında verdikleri tepkilere tanık olunca tanıyabiliriz.

Yavaş Atın Çiftesi Pek Olur Atasözünün Cümle İçinde Kullanımı

 Sen onun öyle sakin durduğuna bakma, Yavaş Atın Çiftesi Pek Olur.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası