fragmantasyon anksiyetesi / Anksiyete Bozukluğu ve Anksiyete Türleri

Fragmantasyon Anksiyetesi

fragmantasyon anksiyetesi

Hastalık (illness) ve Bozukluk (Disorder)

Hastalık (illness) ve Bozukluk (Disorder) Rölatif Bütüncül Psikoterapi Dönem Serisi Tahir ÖZAKKAŞ EKİM i

Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: Hastalık (illness) ve Bozukluk (Disorder) ISBN Copyright Psikoterapi Enstitüsü Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik ortamlarda yayımlanamaz. Birinci Baskı: Ocak Editör: Tahir Özakkaş Katkıda Bulunanlar: Gökhan Sönmez, Halenur Alkoçlar Baskı: Acar Matbaacılık Prom. ve Yayın. San. ve Tic. Ltd. Şti. Osmangazi Mahallesi Mehmet Deniz Kopuz Caddesi No: 20/1 Esenyurt - İSTANBUL PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORG. VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ. Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Caddesi No Darıca / KOCAELİ Tel: PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ LTD. ŞTİ. BEYOĞLU ŞUBESİ Asmalı Mescit Mah. İstiklal Cad. No Galatasaray İşhanı Kat: 5 Beyoğlu / İSTANBUL Tel: funduszeue.info - funduszeue.info - funduszeue.info ii

SUNUŞ İnsanlık tarihi boyunca, her toplumda psikolojik rahatsızlıkları tedavi etmeye yönelik girişimler olmuştur. Bu alanda yapılan girişimler sonucu ortaya çıkan pek çok farklı ekolün savunucuları, kendi ekollerini yüceltme ve diğer ekolleri küçümseyerek ötekileştirme yoluna gitmiştir. Ancak buna rağmen farklı yaklaşımlardan bilgiler edinerek kuramını zenginleştirmeye ve bu alanda çalış-malar yapmaya başlayan öncü terapistler, psikoterapide bütünleşmeyi sağlayarak alandaki bölünmeleri büyük oranda azaltmıştır. Bütüncül psikoterapi, hastanın bilişlerinin, davranışlarının, kişiliğinin ve duygusal süreçlerinin yeniden düzenlemesine yardımcı olmak için pek çok farklı ekolden faydalanarak daha gerçekçi, uyumlu ve esnek bir çalışma alanı sunar. Eğitimini verdiğimiz bütüncül psikoterapi, zaman zaman eklektik ve asimilatif, genellikle de entegratif ve ortak faktörler üzerine kurulmuş bütüncül bir yaklaşımı içerir. Bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya çalışan bütüncül psikoterapiler, farklı yaklaşımların bileşenlerini bir araya getirerek terapisti geniş bir vizyona ulaştırır. Bu amaçtan yola çıkarak, çeşitli bilimsel etkinlik, araştırma, eğitim ve yayın çalışmalarıyla, ülkemizde bütüncül psikoterapi uygulamalarının gelişimine öncülük etmekten gurur duyuyoruz. Elinizdeki bu ders notları, ruhsal bozuklukların tedavisinde tek bir psikoterapi yaklaşımına bağlı kalmaktansa elindeki veriyi kullanarak uygulanabilecek en iyi tekniği ve teoriyi arayan bütüncül yaklaşımlı terapistler iii

yetiştirme adına verilen Bütüncül Psikoterapi Teorik Eğitimi Grubunun Ekim ayı deşifrelerini sunmaktadır. Bu ders notları, eğitim deşifresinin derlemesi olma özelliğiyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yayın niteliği de taşımaktadır. Bu ders notlarında ICD (Uluslararası Hastalık Sınıflandırması) ve DSM (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) kılavuzlarının incelenmesi, hastalık ve bozuklukların ayırt edilmesi, sosyal fobi, psikoterapi kuramları, tik bozuklukları, bebeklik, çocukluk ya da ergenliğin diğer bozuklukları, anksiyete bozuklukları kümesi rahatsızlıkları konuları ele alınmaktadır. Bütüncül psikoterapiler de insanın ruhsal yapısının gelişiminde olduğu gibi zamanla özerkleşecek, bireyselleşecek ve ayrışarak psikoterapi ruhunu ayakta tutacaktır. Psikoterapi uygulayıcıları için önemli olduğunu düşündüğümüz bu eğitim ders notlarını, sizlerin ilgisine sunmaktan kıvanç duymaktayız. Keyifli okumalar dileriz Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı iv

İÇİNDEKİLER I. GÜN I. DERS ICD ve DSM Kılavuzları 1 Hastalık Nedir? 8 Disorder (Bozukluk) Nedir? 9 Sendromal Yapı Nedir? 10 ICD ve DSM 18 DSM nin ICD den Farkı Nedir? 22 DSM Eksenleri 31 II. DERS Klinik İlgi Odağı Olabilecek Sağlık Durumları 45 İlişki Sorunları 59 Bir Mental Bozuklukla Ya da Genel Tıbbi Durumla İlgili İlişki Sorunu 60 Anababa-Çocuk Arasında İlışki Sorunu 60 Karı Koca Eşle İlgili Sorunlar (Partnerle İlgili Sorunlar) 61 Kardeşle İlişki Sorunu 62 Başka Türlü Adlandırılamayan İlişki Sorunları 62 Klarifikasyon, Netleştirme 68 Çocuğun Fiziksel Kötüye Kullanımı 70 Çocuğun Cinsel Kötüye Kullanımı 70 Çocuğun İhmal Edilmesi 70 Erişkinin Fiziksel Kötüye Kullanımı 70 Erişkinin Cinsel Kötüye Kullanımı 71 Klinik İlgi Odağı Olabilecek Ek Kodlar Tedaviyle Uyumsuzluk 71 Temaruz (Simülasyon) 74 v

İÇİNDEKİLER Erişkin Antisosyal Davranışı 79 Çocuk Ya da Ergen Antisosyal Davranışı 79 Sınırda (Borderline) Entellektüel İşlevsellik 79 Yaşla İlişkili Kognitif Gerileme 92 Yas 93 Okul Sorunu Mesleki Sorun Kimlik Sorunu Dinsel ya da Manevi Sorun Yeni Bir Kültürden Etkilenme Sorunu Bir Yaşam Evresi Sorunu Nikotinle İlişkili Bozukluklar Alkolle İlişkili Bozukluklar ROL PLAYING LED ve DSM de Yer Alan Hastalıkların İncelenmesi DSM Nasıl Kullanılır Şiddet ve Gidişin Belirleyicileri Asıl Tanı, Başvuru Nedeni Geçici Tanı III. DERS Hastalık ve Bozuklukların Ayırt Edilmesi Kognitif Yapılar Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram IV. DERS Sosyal Fobi Sosyal Fobinin Türleri vi

İÇİNDEKİLER II. GÜN I. DERS Psikoterapi Kuramları Sempatik ve Parasempatik Sistem İnsanların Temel Duyguları Maladaptif Duygularla Ortaya Çıkan Tabloların Düzenlenmesi Tüneme Nedir? Davranışçı Ekol Bilişsel Ekol Dinamik Ekol Sempatik ve Parasempatik Sistem İnsanların Temel Duyguları Öfke Korku Arzu, Excitement, Desire Utanç Maladaptif Duygularla Ortaya Çıkan Tabloların Düzenlenmesi DSM ve ICD de Hastalıkların Sınıflandırılması DSM 4 e Göre Rahatsızlıkların İncelenmesi Genellikle İlk Kez Bebeklik, Çocukluk Ya da Ergenlik Döneminde Tanısı Konan Bozukluklar İletişim Bozuklukları Konuşma İle İlgili Bozukluklar Kekemelik II. DERS Vaka Anlatımı Otistik Bozukluk vii

İÇİNDEKİLER Rett Bozukluğu Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Davranım Bozukluğu Karşıt Olma Kavramı Karşıt Gelme ve Bozukluğu III. DERS Tik Bozuklukları Dışa Atım Bozuklukları Bebeklik, Çocukluk ya da Ergenliğin Diğer Bozuklukları Kronik Motor Ya Da Vokal Tik Bozukluğu Gelip Geçici Tik Bozukluğu Dışa Atım Bozuklukları Bebeklik, Çocukluk Ya da Ergenliğin Diğer Bozuklukları Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu Seçici Konuşmamazlık (Mutizm) Bebeklik Ya da Küçük Çocukluk Döneminin Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Basmakalıp Davranış Bozukluğu BTA Bebeklik, Çocukluk Ya Da Ergenlik Bozukluğu IV. DERS Anksiyete Bozuklukları Kümesi Rahatsızlıkları Sosyal Fobi Özgül Fobi Anksiyete Anksiyete Tipleri İmpulsif Anksiyete Seperasyon Anksiyetesi Kastrasyon Anksiyetesi viii

İÇİNDEKİLER Süperego Anksiyetesi Fragmantasyon Anksiyetesi Özgül Fobi Sosyal Fobi Şizoid Sosyal Fobi Sosyal Fobi Tiplerini Ayırd Etme Panik Bozukluk III. GÜN I. DERS Agorafobi Yaygın Anksiyete Bozukluğu ( son) Agorafobi Yaygın Anksiyete Bozukluğu Maddenin İlacın Yol Açtığı Kaygı Bozukluğu Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Kaygı Bozukluğu II. DERS Obsesif-Kompulsif Bozukluk Trikotilomani (Saç Yolma Bozukluğu) Okunacak Kitap Önerileri Obsesif Kompülsif Bozukluk Obsesyon ve Kompulsiyon Nedir? OKB de Tedavi Tikler ve OKB İlişkisi Vücut Dismorfik Bozukluğu Trikotilomani (Saç Yolma Bozukluğu) Biriktiricilik İstifçilik Bozukluğu ix

İÇİNDEKİLER Deri Yolma Bozukluğu Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Takıntı-Zorlantı Bozukluğu ve İlişkili Bozukluk Tanımlanmış Diğer Bir Takıntı Zorlantı Bozukluğu İlişkili Bozukluklar III. DERS Disosiyatif Bozukluklar Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Sınırsız Toplumsal Katılım Bozukluğu Kayıtsız Bağlanma Stilleri Örselenme Sonrası Gerginlik Bozukluğu Altı Yaşındaki ve Altı Yaşının Altındaki Çocuklar İçin Örselenme Sonrası Gerginlik Bozukluğu Uyum Bozuklukları Tanımlanmış Diğer Örselenme ve Tetikleyici Etkenle İlişkili Bir Bozukluk Disosiyatif Bozukluklar Kimlik Çözülmesi Bozukluğu IV. DERS Beslenme ve Yeme Bozuklukları Uyku Uyanıklık Bozuklukları Cinsel İşlev Bozuklukları Piromani Kleoptomani Madde İle İlişkili Bozukluklar ve Bağımlılık Bozuklukları Kişilik Bozuklukları x

I. GÜN I. DERS EKİM ICD ve DSM Kılavuzları Hastalık ve Bozukluk Kavramlarının Tanımı ve Ayrıldığı Noktalar Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD) ve Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSM)

ICD ve DSM Kılavuzları Değerli arkadaşlar, hoş geldiniz. Bu ay, hastalıkları şöyle bir gözden geçireceğiz. Amacımız da psikoterapi ile müdahale edeceğimiz hastalık sınırlarının neler olduğuna değinerek, onlar hakkındagenel bir değerlendirme yapmak olacak. Yani, doktorların sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor, psikoterapi ile müdahale edecek ruh sağlığı profesyonellerinin sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor? Bunu anlayabilmek için de kaba hatlarıyla da olsa hastalıkların adlarını, isimlerini, çeşitlerini, içeriklerini öğreneceğiz. Bu, bizim yol ve güzergahımızı belirleyecek olan bir şey. Psikolojide, psikiyatride ne tür rahatsızlıklar var ne tür bozukluklar var bunu görmek ve anlamaya çalışacağız. Bunların hangilerine ne amaçla ne kadar müdahale edebiliriz? Etik bunun sınırlarını bilmek ile başlar. Sınır ihlallerinin yapılmaması açısından herkesin bilgi ve becerisi bağlamında insanlara daha iyi hissetirebilmek ve daha iyi ruhsal yapıya kavuşturabilmek için nasıl aracılık ederiz, nasıl fonksiyon görürüz bunu değerlendiriyoruz. Şöyle kaba hatlarıyla bakacak olursak, bir anne ve babanın evlenmeden önce veya evlendikten sonra nasıl bir çocuk istediklerine, çocuk isteyip istemediklerine, hangi yılda çocuk istediklerine zihinlerinde karar vermeleriyle başlar ruh sağlığı. Erkek veya kız çocuğu isteyip istemediğini daha evlilik falan ortada yok iken, hatta ergenlikten başlatabilirsiniz. Bu zihinlerinize bir tohum olarak ekilir. Bu tohum mühürlenme yolu ile nörobiyolojik yolaklarda kodlanır, protein halini alır. Daha sonra öyle birisiyle evlenelim ki, böyle bir çocuğumuz olsun diye başlayan hikâyede veyahut da evliliği sadece bir törensel yapı olarak görüp sadece seks olarak görüp, tesadüfen bir çocuğumuzun olması da yine çocuğun ruhsal sağlığını belirleyen bir yapıdır. Veyahut da kılı kırk yararak çocuk sahibi olma isteği ve arzusu da çocuğun ruh sağlığını belirleyen önemli parametrelerden birisidir. ICD VE DSM KILAVUZLARI 3

O zaman bir çocuğun ruh sağlığını değerlendirirken, anne ve babanın zihninde bebek yapmak ne zaman ve nasıl filizleniyor buraya kadar gidebilirsiniz. Çünkü, çocuğun ruhsal yapısı bir sanal programdır. Bu sanal program biyolojik bir program değildir. Bu program anne ve babanın bakış tarzına göre oluşacak olan bir programdır. En önemli oluşum şeklide sosyal referanslama dediğimiz anne ve babanın verbal ve nonverbal iletişimiyle yüzlerindeki ve gözlerindeki ifadeden ortaya çıkar. Yani konuşmakla değildir. Demek, siz ruhunuzda bir şey taşıyorsunuz, bir çocuk ideali taşıyorsunuz. Veyahut da çocuk nefreti taşıyorsunuz. Bu çocuk idealiniz ve çocuk nefretiniz çocuk tarafından bir şekilde alınarak kendi ruhsal kimliğinin kodlanmasına neden olacak. Bu kod sonunda ya iyi bir insanla ya da sıkıntılı bir insanla karşı karşıya getirecek bizi. İşte böyle bir yapıda evlilikle beraber çocuğu planlama süreci başlar. Planlı bir çocuk mu, plansız bir çocuk mu, rastgele bir çocuk mu? Bunların hepside anne ve babanın kişilik örgütlenmelerinin, ruhsal yapılarının çocuğa yansıma şeklidir. İşte çok düzenli, dizaynlı bahar ayının ikinci haftasının ortalarında, tam da reglden 14 gün sonra, tamda kadının vücut ısının ölçüldüğü ve bir derece yükseldiği gün cinsel ilişkiye girerek, çocuk yapma arzusu iki tarafa da uygun görülüyorsa; bu sefer OKKB li bir çocuk karşımıza gelecektir. Kaçarı yok bunun anlatabildim mi? O kadar şeyki aslında! Daha evlendikleri gün beraber olmuşlar, daha yumurtlama var mı, yok mu şak diye böyle gül diker gibi dikmişler o gün. Çocuk 9 ay 10 gün sonra doğuyor. Ya, siz nasıl yaptınız bunu, gününden önce mi beraber oldunuz falan gibi şüpheleri de beraberinde getiriyor. Yok, kardeşim ya valla beraber olduk. Sanki ceketimizi assak hamile kalıyor şeklindeki hikâyeye dönüşür. Bu da sallapati, rastgele, anlatabildim mi? Çocuk olmuş, nasıl bakılacak, nasıl planlanacak, hiçbir programı olmayan bir durum garibim. Veyahhut da güneydoğudaki Kürt kardeşlerimizin yaptığı gibi, madem devlet sizi yok etmeyle karşı karşıya, çoğalın kardeşim çoğalabildiğiniz kadar. ALLAH ne verdiyse! Ne yaptı? 4 BPT EKİM DERS NOTLARI

Her baskılanan nüfus çoğalır. Hıyarların hikâyesini anlattım ben size değil mi? Hiçbir ifade olmadığına göre anlatmadığım anlamına geliyor. Hıyarların köylüler suyunu keserler Kursiyer: Anlattınız hocam. Tahir ÖZAKKAŞ: Anlattım değil mi, ne güzel. Suyunu keserler. Duymayanlar var, gelmeyenler var. Suyunu kesince hıyar bir anda korkar. Öldüm bittim, neslim bitiyor, aman tanrım diyor. Bir döl verir, bir döl verir ki, bütün teveğin üst kısmı bir sürü çiçek açar, hıyar çiçeği. O çiçekler açar açmaz da köylü suyu basar. Hepsi uzun uzun salatalık olarak evlerinize gelir. Önce badem olur, sonra salatalık, en büyükte de hıyar olur. Bu şekilde bir sistemde gelir. Yani ölümle karşı karşıya kalan her canlı kendi neslini devam ettirebilmek için üremek zorundadır. Yani üremenin içgüdüsel yapısında böyle bir sistem vardır. Bir ırkı bir toplumu yok etmeye çalışırsanız yahudiler gibi dünyanın her bir yanına dağılır ve her tarafta dünyaya egemen bir güç olur bir avuç insan. Çünkü yok etmeye çalıştınız, ortadan kaldırmaya çalıştınız. O zaman birlik ve beraberlik içinde daha güçlü bir dinamizm sergilerler. Bunu niye anlattık şimdi. Ben ne bileyim anlattık işte! Tahir ÖZAKKAŞ: Çok çocuk olursa onlara yeteri kadar bakım veremezsiniz. Eğitim veremezsiniz, sağlık veremezsiniz. Kalan sağlar bizim olur. Kaç çocuk var? İşte beş çocuk var. Kaç çocuk doğurdun? Onbeş. Onu nerede? İşte Allah ın rahmetine gitti. Sorgulanmıyor bile, anlatabildim mi? Çünkü orada çocuk başka şeyin aracı haline geliyor. İşte, ilk ruhsal eğitimi anne baba verir. Önce emzirerek verir, yedirerek verir, ardından dur yapma diye başlayan yasaklama hikâyeleri, bir buçuk yaşından sonra böyle ellenip ayaklanıp yürümeye başladığında yasaklar başlar. İlk ruhsal profesyonel eğitimciler kimmiş? Annelermiş. Anneler yavaş yavaş, babalar yavaş yavaş çaresiz kaldığında ikinci terapistler ICD VE DSM KILAVUZLARI 5

kimler olur aile içerisinde? Anneanneler, babaanneler olur. Kızım, gelinim yani yanlış anlama da bu çocuğun gazı var, bu çocuk uykusuz, bu çocuk aç diye birtakım lakırdılar duyar. Gelin de derki; ulan seni mi dinleyeceğim pis karı, biz neler okuduk biliyor musun? Der ama o karı bilir. O deneyimden gelen bir öğrenmeyle bilir onu. Ne oluyor, ikinci terapistler anneanneler oluyor. Bu arada halalar, teyzeler koterapist olarak dört dönerler. Dört yaşları civarına geldiği zaman yeni bir terapi aşaması başlar; çocuğun eğitim ve öğretiminde anaokulundaki öğretmenleri. Oradaki okul öncesi eğitiminde görev alan hem pedagog arkadaşlar hem okul öncesi öğretmen arkadaşlarımız yavaş yavaş annenin babanın müdahil olamadığı, sıkıştığı konularda destek olmaya başlarlar. Tuvalet alışkanlığını yapmakta sıkıntılanıyor, tırnak yiyor, parmak emiyor, uyku bozuklukları var, arkadaşının saçını çekiyor, bilmem neyini yapıyor Dikkat ederseniz taa anne rahmine düşmeden önceki hikâye ilk patlak vermeyi sosyal hayatta verdi. O zaman oradaki psikoterapistler müdahale edecek. Ama psikoterapistler müdahale edip 7, 8 yaşına kadar bu bu sistemi getirecekler. Fakat bu psikoterpist arkadaşlar, sınıf öğretmenleri, okul öncesi öğretmenleri, pedagoglar bir şizofreniye teşhis koymayacaklar. Ama çocuğun bir asperger okuma güçlüğü, yazma güçlüğü, otistik tablo gibi birtakım rahatsızlıklarını gördüğünde diyecekler ki; bu bizi aşar. Bunu bir RAM merkezine götür. Rehberlik Araştırma Merkezi (RAM) böyle şehrin en şey köşesinde durur. Bütün öğretmen arkadaşlarımız ilkokulda şey avlarlar! Yaramaz, kötü çocuk bulsak dağıtsak bunları diye Göndermeye çalışırlar. Onları ya kaynaştırma eğitimine alırlar, özel sınıflara alırlar ya da özel eğitimlere alırlar değil mi? Şimdi ne yaptık gittikçe profesyonellik artıyor dikkat ediyor musunuz? Ama herkes kendi alanında duruyor. Anne baba kendi alanında duruyor. Anneanneye, babaanneye müdahale etmiyorlar, onların 6 BPT EKİM DERS NOTLARI

bilgilerine güveniyorlar. Anneanne, babaanne bir yerde duruyor okul öğretmenine güveniyor. Okul öğretmeni bir yerde duruyor RAM Merkezine gönderiliyor. Çünkü orada birtakım testler yapılıyor. IQ testleri yapılıyor, davranış testleri yapılıyor, mini motor becerilerin testleri yapılıyor, kognitif testler yapılıyor. Orada daha bilimsel bir havaya giriyor. Onlar da bu çocuk öğrenme güçlüğü içerisinde, kaynaştırma eğitimi içerisinde filan bölgede, filan okul var ona gönderilsin diyorlar. Fakat onların da bir kısmı, ya bu çocukta bir tip biyolojik bozuklar olabilir aile hekimine gönderelim diyor. Mahalledeki aile hekimine gönderiyor veyahut da devlet hastanesine yönlendiriyor. Orada bir doktor arkadaşımız onu inceliyor çocukta duyma güçlüğü var, duyma problemi var bu çocuğun diyor. Bu çocuğun görme problemi var, anlatabildim mi? Bu çocuğun bağırsaklarında özel bir galaktoz intoleransı var. Çocuk ikide bir ishal oluyor, sınıfta duramıyor vesaire. Bakıyorsunuz biyolojik bir parametrede doktor müdahale ediyor. O doktor arkadaşımız bakıyor diyor ki, ya bu benim anlayabildiğim bişey değil bu çocukta ciddi ruhsal davranış bozuklukları var diyor. Bir psikiyatrist arkadaşımıza yönlendiriyor. Bir psikiyatrist arkadaşımız bakıyor. Bu çocuk ayakta tedavi edilebilecek gibi değil. Bunu en az on beş gün müşahade altına almam lazım. Hastaneye yatırmam gerekir diyor, hastaneye yatırıyor. Şimdi bakarsanız bu sistemin içerisinde herkes biryerde ruhsal profesyonel olarak çalışır anne babadan başlayarak. İşte biz bu sistemin içerisinde doktora gerek duymacak kadar, doktorun yanında ikinci eleman olarak ama birçok psikolojik alandaki müdahalelerin yetersiz kaldığı yerde müdahale edilecek ara bantta neler yapacağımızı öğreneceğiz. Psikoterapi dediğimiz şey bu, anlaştık mı arkadaşlar. Haddimizi de sınırımızı da bileceğiz, tamam? Niye güldün abla? Haddimiz dedim değil mi? Laf gelir gibi mi oldu? Evet. ICD VE DSM KILAVUZLARI 7

Hastalık kelimesini bilen var mı? Duyan çok, bilen var mı? Kimse yok ne güzel! Hastalık ne demek? Köyde amiyane tabirle, kahvede konuşurken? Evet, konu hastalık nedir? Kursiyer H.A: Bozukluk. Tahir ÖZAKKAŞ: Bozukluk, başka? Kursiyer S.A.Ö: Normal gidişatın dışında bir durum. Tahir ÖZAKKAŞ: Normal gidişatın dışında bir durum, başka? Kursiyer H.Ç.M: İyi olmama. Tahir ÖZAKKAŞ: İyi olmama. Bunların hepsi halk arasında kullanılan hastalık tanımı. Ama tıbbi olarak hastalık tanımı farklı bir şey arkadaşlar. (Hoca tahtaya birşeyler yazıyor). İnce iki tane ayrı kelime, bizim psikiyatride çok önemli çünkü bu iki kelime. Hastalık Nedir? Tahir ÖZAKKAŞ: Hastalık; tıpta etyolojisi belli, patolojisi belli, sonuçları ve süreci belli, sonuçta da tedavi şekli belli olan rahatsızlıklara, tıbbi rahatsızlıklara verilen isimdir. Etyopatogeneze bağlı olarak ortaya çıkan, normal gidişatın dışındaki her türlü bozukluğa hastalık diyoruz. Basit bir örnek verecek olursak, boğazlarınızda bir iltihap var. Veyahut da Ebola virüsü bugünlerde çok olmaya başladı, etkeni belli. Boğazınızdaki iltihabın etkeni büyük ihtimalle beta hemolitik streptokoklardır. Streptokok grubunda bir bakteri vardır ve gelir sizin bademciklerinize oturur. Bunlar özel bakteriyolojik testlerle incelendiğinde beta hemolitik tipler olduğu anlaşılır. Bademciklerinizde şişme ve iltihap yapar. Bu şişme ve iltihaplar sekonder birtakım hastalıklara sebep olur. Ateş, kırgınlık, iştahsızlık gibi çeşitli bozuklukların, hastalık belirtilerinin yanında kalpte iltihap yapabilir. Daha sonra onun 8 BPT EKİM DERS NOTLARI

oluşturmuş olduğu ek maddeler nedeniyle kardit, romatizmal bozukluk, romatoid artrit yapabilir. Beyinde birtakım bölgelere oturabilir. Bunun sebebi, sonucu, süreci ve tedavisi de bellidir. Penisilin enjeksiyonu yapıldığında bu hastalığın önünü kesersiniz sistem itibariyle. Demekki; sebebi, süreci, nasıl geliştiği, ne olduğu belli olan yapılara hastalık ismi veriyoruz. Disorder (Bozukluk) Nedir? Disorder (bozukluk) ise; sebebi tam belli olmayan, süreci tam belli olmayan, nasıl geliştiği tam anlaşılamayan, ama klinik tablo itibariyle tanımlanabilen, herkeste aynı belirtilerin görüldüğü rahatsızlık türüne de disorder veya bozukluk denir. Biz de tıpta karşılaştığımız rahatsızlıkları, hastalık veya disorder (bozukluk) diye ikiye ayırıyoruz. Kursiyer N.B: Hocam sendrom diye tanımlayabilir miyiz? Tahir ÖZAKKAŞ: Sendrom ayrı birşey. Şimdi hastalık ve bozukluk kavramlarını bu şekilde kafamızda bir netleştirelim. Hastalık; tıbbi gerekçelerle yapılan bilimsel incelemelerle bir rahatsızlığın arkasındaki kökeninin nedenselliği, determinal ilişkisi bulunmuş ise, bunun süreçleri aydınlanmış ise ve sonuçta nasıl bir klinik tablonun ortaya çıktığı belirlenmiş ve artı hatta bir müdahale imkânının tedavi tekniklerinin olup olamayacağı netleştirilmiş ise buna hastalık diyoruz. Siz alkol alırsanız, alkolün dozunu artırırsanız, yavaş yavaş alkol zehirlenmesine gidersiniz. Alkol zehirlenmesiyle birlikte konfüzyon halinde, zihniniz bulanık bir halde ya da koma halinde nereye götürülürsünüz? Hastaneye götürülürsünüz. Hastanede doktor size sorar eğer cevap alınmışsa nefesinizi koklar, ardından kan tahlili yapar, yanınızdaki insanlara sorar, sizin bir alkolik olduğunuz anlaşılır ve siz sebebi, süreci, sonucu belli olan bir rahatsızlıkla karşı karşıyasınızdır anlatabildim mi? Bu durumda alkolü detoksifiye edecek bir takım tedavi teknikleri uygulanması ICD VE DSM KILAVUZLARI 9

amacı ile hastaneye yatırılırsınız. Alkolün size zarar vermiş olmasından kurtulmaya çalışırsınız. Veyahut da eroin bağımlılığı. Eroin, beyinde belirli reseptörlere bağlanma özelliği çok yüksek olan kimyasal bir madde diyelim. Bu eroini aldığımızda beyinde hem biyolojik bağımlılık, hemde psikolojik bağımlılık dediğimiz bir bağımlılık türünü yaratır. Oradaki reseptörlere bağlanır. Bu reseptörler eroin eksikliği durumunda eksiklik belirtileri meydana getirerek sizi eroin almaya zorlar. Buradada yine hastalığın gelişimi, başlangıcı, süreci aynı şekilde belirlenmiştir ve alkol paranoyası alkolizmin uç noktalarında yavaş yavaş paranoid bir tablo çıkar. Alkol paranoyası veya Alzheimer rahatsızlığı gibi birtakım rahatsızlıklarda gördüğümüz kadarıyla tablo nettir. Psikiyatrik hastalıklarda hastalık diyebileceğimiz, birkaç maddenin dışında hastalık yoktur, bozukluklar vardır. Sebeplerini bilmeyiz ama bir sürü hipotezi vardır. Hipotezim bir beta hemolitik streptokok gibi net, altı çizilen sebebihenüz gösterilememiştir. Psikiyatrinin zorluğuda buradan gelir. Bütün tıbbi alanlarda; dâhiliye, cerrahi, kadın doğum, göz hastalıkları çok standart bir şekilde kodlanır. Onun markerleri vardır. Laboratuvara dayanırlar, teste dayanırlar, muayeneye dayanırlar, gözleme dayanılır. Ama bunların hepsi net bir şekilde tablo olarak ortaya konduğu zaman Amerika daki doktorda aynısını söyler, doğudaki doktor da aynısını söyler. Çünkü laboratuvar testleri standarttır. Bu nerede şaşar? Psikiyatride şaşar. Sendromal Yapı Nedir? Psikiyatrinin en büyük handikapı hastalık nedir kavramına tam bir cevap verememesidir. Onun için ikinci bir kelime uydurulmuştur, bozukluk kelimesi. Hastalıklar belirli klinik görünümlerle bir geçişsel süreç belirler, bir grup semptomla gelirler. Semptomların başlangıcı 10 BPT EKİM DERS NOTLARI

vardır, gelişmesi vardır ve sonuçlanması vardır. Buna sendromal yapı denir. Sendromal yapı dediğimiz hastalığın gelişim seyrinde birçok tabloyu birlikte gösteren, o bir araya gelmiş olan klinik özellikler belli bir seyir takip eder, bu seyrede biz sendromal yapı diyoruz. İşte mesela, şizofreninin başlangıç dönemlerinde ergenlik döneminde içe çekilme, dünya ile ilgilin azalması, karakter değişiklikleri, aşırı mastürbasyon, mistik alanlara ilgi, sosyal izolasyon diyebileceğimiz yavaş yavaş karakterin kişiliğin çatırdamaya başladığı bir dönemde kişi kendini koruyabilmek için regresif olur, evden yavaş yavaş dışarı çıkmaz, ilgi alanları daha çok mistik, dini alanlara doğru yönelir, bir taraftan da cinsellikle ilgili yatıştırmaya yönelik olarak mastürbasyon çok artar. 16 lı, 17 li, 18 li yaşlarda bu belirtiler bir sendromal belirti olarak karşımıza gelir, takibe alıp baktığınızda yavaş yavaş artık halüsinasyonlar, işitsel halüsinasyonlar, zaman zaman görsel halüsinasyonlar ortaya çıkar. Bu tabloyla dersiniz ki, bu çocuk şizofreniye gidiyor veyahut da obsesif kompulsif bozuklukla ilk başta ortaya çıkabilir, birtakım fobilerle ortaya çıkabilir, daha sonra tablo yerleşir ve oturur. Bozukluk ise, biz bir klinik tablo görüyoruz. Mesela ne görüyoruz? Obsesif kompulsif bozukluk; kişi saplantılı, zorlantılı bir bozukluğa sahiptir. Saplantılı, zorlantılı bozukluğu olan bireyleri toplumdan topladığımızda; aa bende elimi yıkıyorum, aa sende elini yıkıyorsun, aa bende elimi yıkıyorum diye bir ellerini yıkayan bin kişiyi topluyoruz. Aa bende biriktiriyorum, sende biriktiriyorsun, sende biriktiriyorsun, bin kişide buraya topluyoruz. Aa bende simetri yapıyorum, sende simetri yapıyorsun, sende simetri yapıyorsun, bin kişi de oraya topluyoruz. Aa arabaların plakalarını bende okumak zorundayım, sende okumak zorundasın, bin kişide oraya. Katların sayısını saymak zorundayım; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8,1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8. Ne yapıyorsun böyle böyle dedim? Her geçtiğim arabanın tekerleğine bir tane böyle ICD VE DSM KILAVUZLARI 11

parmak dokundurmak zorundayım. Eğer araba süratli olursa mahvoluyorum diyor. Belediye otobüsü ile gitmiş, yanından arabalar geçiyor ya, her tekerine böyle sallayacak (hoca el hareketini gösteriyor). O kadar süratli ki! Kaç araba geçti, 27 araba geçti gibi! Şimdi ne oldu? Tablo net. Diyoruz ki, bu belirtileri bir araya getiren; sayma, toplama, yıkama gibi belirtileri bir araya gelen kardeşlerimizi bir torbaya koyalım. Buna ad verelim. Ne diyelim? Saplantılı zorlantılı hastalık diyelim, OKB diyelim. Peki, bu neden oluyor? Biz biliyoruz bunu diyorlar. Nasıl oluyor? İşte serotonin sistemindeki birtakım eksiklikler, yok canım dopaminerjik sistemdeki, yok asetilkolin sistemindeki, yok adrenerjik sistemlerdeki. Baktığınız zaman beyinde tane ana nörontransmiter var. Bütün bu nörotransmiterlerle ilgili araştırmalar yapıp bir şekilde de bir şeyler bulurlar. Zaten hepsi 4 tane. Çaprazlama 4x4=16 tane. 16 tane çaprazlama balans değiştir. Sonuç mu, sebep mi kimse bilmez bunu. Ve hipotezler başlar OKB nin kaynağı ile ilgili. İşte genetik araştırmalar gelir, nedir genetik araştırmalar? Belki bunun amcasında, teyzesinde, dayısında normal popülâsyona göre yüzde 20 fazla var. Hemen davranışçılar zıplar, efendim davranışsal öğrenme. Bilişselciler zıplar, efendim aynı sistemin içerisinde bilişsel şemaları geliştirmiş, insanlar elbette OKB olacak. Yine aynı kişiler zıplar, dürtüsel sistemleri bastırabilmek için elbette bu OKB semptomu geliştirecek der. Herkesin bir iddiası var. Biz tarafsız olarak bakacağız. Onlar bağırsın, çağırsınlar, kavga etsinler, aralarında anlaşsınlar, sonra sonucu bize bildirsinler, bizde ona göre işlemlerimizi sürdürelim. Kavgaya bulaşmayalım. Ama kavganın ne olduğunu öğrenelim. Dopaminerjikler ne diyor, serotoninerjikler ne diyor, adrenerjikler ne diyor, genetikçiler ne diyor? Hatta hatta son zamanlarda FMRI lar çıktığından dolayı OKB de beyindeki hangi alanları çalıştığı, hangi alanların çalışmadığına dair kanlanma ile ve 12 BPT EKİM DERS NOTLARI

metabolizma artışıyla ilişkilendirerek; işte filan bölgenin metabolizma artışı, falan bölgenin metabolizma azalmasıyla hipofonksiyon ve hiperfonksiyonları izah eden sistemler gelişiyor. Ama bir betahemolitik streptokok gibi olayın nedenselliğini bize anlatan bir yapı ile karşı karşıya değiliz. Burada bir hipotez gelişiyor. Buda bir varsayım. Psikoterapilerin tamamının dayandığı varsayım. Diyorlar ki; insanoğlunda epigenetik olarak gelen bir biyolojik açılım malzemesi var. Epigenetik; hiyerarşik ve basamaklı bir şekilde bir alt evre açıldıktan sonra bir üst evreye geçen sistem demektir. Aynı bizim anne karnında tek bir zigot olarak başlayan hikâyemizde yavaş yavaş bunun çoğalması; göz hücrelerinin, ayak hücrelerinin, kalp hücrelerinin, sinir hücrelerinin epigenetik açılımlarıyla farklılaşarak bir insan organizmasını meydana getirilmesinde olduğu gibi ruhsal yapımızda da böyle bir programla kodlanmışız. Birebir genetik açılımla bir sanal program vardır. Biyolojik yapınız bozuksa yapacağınız fazla bir şey yoktur. Eğer zekâ geriliği ile ilgili bir genetik kusurunuz varsa, bu genetik kusurumuzu bugünkü imkânlar altında değiştirmeniz mümkün değildir. Genetik kusurlu olması nedeniyle software programınızın açılımında kısıtlı kalacaktır. Eğer biyolojik yapınız tamsa, epigenetik açılımları normal bir insan olarak dünyaya gelmişseniz, bu dünyaya gelme ile ilgili software programı anne ve babanın evlenme kararı verdiğinde zihinlerindeki çocuk modelleri ile beraber çocuğa bir şekilde aktarmaya başlanır. Bunun aktarım şekillerini bugün yavaş yavaş daha detaylı öğrenmeye başladık. Yani özellikle nörobiyolojik gelişmelerin, çocuk anne ilişkilerinin birlikte incelenmesi sonucunda çocuk annedeki bilgileri nasıl alıyor ve içselleştiriyor? Nonverbal iletişim yollarıyla bununla ilgili nörobiyolojik çalışmalardan haberdar oldu. İşte bu sistemde software; bir şekilde topluma uyum göstermeyen, çan eğrisinin dışında kalan (hoca tahtaya bir şey çiziyor) birtakım bozukluklardan bahsediyoruz. ICD VE DSM KILAVUZLARI 13

Diyor ki; bu bir bozukluktur. Nedir bu bozukluk? Bir tane bozukluk ismi verin. Kursiyer S Y: Bipolar. Tahir ÖZAKKAŞ: Bipolar organik peki. Kursiyer E.A: Şizoid. Tahir ÖZAKKAŞ: Şizoid olabilir de yani gittiniz hep uç noktaları buldunuz. Yani hastalık olabilme ihtimali daha yüksek olanları. Fobi, OKB, cinsel işlev bozukluğu, yeme bozukluğuvb mesela ne verelim? Kursiyer Y Ö: Fobi. Tahir ÖZAKKAŞ: Fobi, neden korksun? Kursiyer Y: Köpekten. Tahir ÖZAKKAŞ: Ne diyoruz uçaktan korkan insana normal mi diyoruz, anormal mi diyoruz? Kursiyer S C: Anormal. Tahir ÖZAKKAŞ: Anormal, kim diyor bunu? Kursiyer S C: Korkmayanlar. Tahir ÖZAKKAŞ: Korkmayanlar diyor. Bu hipotez gördüğünüz gibi. Gerçek bir temeli yok. Hâlbuki betahemolitikstreptokokların çok net bir şekilde bakteriyel analizlerde ortaya çıkıyordu mikrop olduğu ve öldürüyordu insanı. Uçağa binmediği zaman ölür mü bu adam? Kursiyer E.A: Binerse ölür. Tahir ÖZAKKAŞ: Binerse ölür. Şimdi aslında bakarsınız softwaredeki bozukluklar bir kültürel medeniyetin dayatmasıdır. İnsanlık bir medeniyet kurmuştur. Bu medeniyetin sonucunda bu medeniyetin işleyebilmesi için insanların belirli fonksiyonları daha iyi yapması, belirli fonksiyonlardan da kaçınması istenir. Belirli davranış şekilleri;< 14 BPT EKİM DERS NOTLARI

toplamayı yasaklarlar işte. Her şeyi toplar anlatabildim mi. Korkmayı yasaklarlar. Yani abartılı bir korkma. Dolayısıyla baktığımızda bozukluk teriminin arkasında insanoğlunun kurmuş olduğu medeniyeti tehlikeye atacak olan birtakım sıkıntılar veya performans eksiklikleri vardır. Böyle diyebilirsiniz. Kursiyer S.Ş: Abartı var sadece. Tahir ÖZAKKAŞ: Evet, yani bugün teşhis koyup şu hastalıklarla ilgili isimleri, bozukluklarla ilgili isimler, verdiğimiz şeyler aslında sanal programda software de birilerinin gönlüne hoş gelmemiş. Oturmuşlar demişler ki; ya biz normal miyiz arkadaşlar? Normaliz. Bizim dışımızda olan her şeye anormal diyelim mi? Diyelim anasını satayım. Onları damgalayalım mı? Damgalayalım anasını satayım. Onlara siz fobikler, siz obsesif kompülsifler, siz ereksiyon olamayanlar, siz vajinismuslar, siz bilmem neciler diye. Adam olmak istemiyor yaa sana nediyemiyoruz. Şimdi bu software programı nasıl çalışıyor? İnsanlar neden fobi hissediyor? Nasıl fobi hissediyor? Bu hayatına nasıl engel oluyor? Artı bir insan bu fobiden kurtulmak istiyor mu? O zaman diyorlar ki; bu medeniyetin bir parçası olmak istiyoruz. Bu medeniyetin bir parçası olurken anamızdan, babamızdan, çevremizden, toplumumuzdan ve başımızda yaşadıklarımızdan, medeniyetin bize önermiş olduğu insan tipine uygun davranışlar sergileyemiyoruz. Beni düzeltin. Makineye ayar verin diye bize geliyorlar. Uçağa binmeye korkuyorum. Uçak fobimi ortadan kaldırın. Çünkü bu medeniyette uçağa binmek zorundayım. Hiç size, kliniğinize jawstan korkuyorum bundan beni tedavi et diye gelen oldu mu? Evet, jawslar okyanuslarda belki var belki yok veya dinozorlardan çok korkuyorum diyenler. Dinozorlar yok çünkü. Ama burada baktığımızda Kursiyer N.B: Hocam bende balina korkusu vardı. ICD VE DSM KILAVUZLARI 15

1 BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 8. DÖNEM MAYIS DERS NOTLARI Editör Dr. Tahir ÖZAKKAŞ i

2 Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: Bütüncül Psikoterapi Eğitimi 8. Dönem Mayıs Ders Notları ISBN Copyright Psikoterapi Enstitüsü Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik ortamlarda yayımlanamaz. Birinci baskı: Ekim Editör: Tahir Özakkaş Yayıma hazırlayan: Sevgi Çorabatur Katkıda bulunanlar: Hayriye Nurdan Çam, Menekşe Arık Baskı: İklim Ofset Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No Eyüp/İstanbul Tel: PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORGANİZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ. Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Caddesi No Darıca-KOCAELİ Tel : Fax : Merkez: Bağdat Caddesi No: /8 Bostancı-İSTANBUL / TÜRKİYE Tel : Fax : ii

3 SUNUŞ İnsanlık tarihi boyunca, her toplumda psikolojik rahatsız-lıkları tedavi etmeye yönelik girişimler olmuştur. Bu alanda yapılan girişimler sonucu ortaya çıkan pek çok farklı ekolün savunucuları, kendi ekollerini yüceltme ve diğer ekolleri küçümseyerek ötekileştirme yoluna gitmiştir. Ancak buna rağmen farklı yaklaşımlardan bilgiler edinerek kuramını zenginleştirmeye ve bu alanda çalışmalar yapmaya başlayan öncü terapistler, psikoterapide bütünleşmeyi sağlayarak alandaki bölünmeleri büyük oranda azaltmıştır. Bütüncül psikoterapi, hastanın bilişlerinin, davranışlarının, kişiliğinin ve duygusal süreçlerinin yeniden düzenlemesine yardımcı olmak için pek çok farklı ekolden faydalanarak daha gerçekçi, uyumlu ve esnek bir çalışma alanı sunar. Eğitimini verdiğimiz bütüncül psikoterapi, zamanzaman eklektik ve asimilatif, genellikle de entegratif ve ortak faktörler üzerine kurulmuş bütüncül bir yaklaşımı içerir. Bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya çalışan bütüncül psikoterapiler, farklı yaklaşımların bileşenlerini bir araya getirerek terapisti geniş bir vizyona ulaştırır. Bu amaçtan yola çıkarak, çeşitli bilimsel etkinlik, araştırma, eğitim ve yayın çalışmalarıyla, ülkemizde bütüncül psikote-rapi uygulamalarının gelişimine öncülük etmekten gurur duyuyoruz. Elinizdeki bu ders notları, ruhsal bozuklukların tedavisinde tek bir psikoterapi yaklaşımına bağlı kalmaktansa elindeki veriyi kullanarak uygulanabilecek en iyi tekniği ve teoriyi arayan bütüncül yaklaşımlı terapistler yetiştirme adına verilen Bütüncül Psikoterapi Teorik Eğitimi 8. Grubunun Mayıs ayı deşifrelerini sunmaktadır. Bu ders iii

4 notları, eğitim deşifresinin derlemesi olma özelliğiyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yayın niteliği de taşımaktadır. Bu ders notlarında hipnoz, hipnoz uygulama örnekleri, hipnozun seviyeleri, tedavi amacıyla hipnozun uygulanması ve hastayı derin transa almanın yolları konuları ele alınmaktadır. Bütüncül psikoterapiler de insanın ruhsal yapısının gelişi-minde olduğu gibi zamanla özerkleşecek, bireyselleşecek ve ayrışarak psikoterapi ruhunu ayakta tutacaktır. Psikoterapi uygulayıcıları için önemli olduğunu düşündü-ğümüz bu eğitim ders notlarını, sizlerin ilgisine sunmak-tan kıvanç duymaktayız. Keyifli okumalar dileriz Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı iv

5 İ Ç İ N D E K İ L E R MAYIS GÜN 1 SINAV ÖNCESİ KONU TEKRARI SINAV SONRASI DEĞERLENDİRME MAYIS GÜN 3 HİPNOZ KİŞİLİK GELİŞİMİ VE DIŞKILAMA BAĞLANTISI HİPNOZ UYGULAMA ÖRNEKLERİ HİPNOZUN SEVİYELERİ MAYIS GÜN 7 TEDAVİ AMACIYLA HİPNOZUN UYGULANMASI TEORİK BİLGİLERİN PRATİKTE UYGULANMASI HASTAYI DERİN TRANSA ALMANIN YOLLARI v

6

7 Mayıs GÜN

8

9 1 SINAV ÖNCESİ KONU TEKRARI BİLİŞSEL TERAPİDE TEMEL KABULLER Tahir Özakkaş: Yapamadığınız soru var mı? Sınavdan önce sormak istediğiniz soru var mı? Kursiyer Ö: Benim kafama takılan bir soru var. Bilişselde temel kabullerle ilgili iki tane sorumuz var. Bir tanesi, temel kabul, şemalar, otomatik düşüncelerin normal ve patolojik olanları, bir tanesi de Enstitü ve Beck ayrımı. Tabi o daha kendini gösteriyor da, patolojik durumlar nasıldır da yine temel kabulleri izah edip bunların içinden sağlıklı gelişim, sağlıksız gelişim diye yapacağız. Bu 29 tane var ya, kuramcılara göre her döneme ait oluşan temel kabuller, o listeyi de burada koyacak mıyız, o da bu sorunun içeriğinde mi? Tahir Özakkaş: Herhalde. Kursiyer G: Nasıl? 29 tane mi o zaman? Tahir Özakkaş: Evet. 41 e kadar çıkmıştı. Kursiyer Ö: Kuramcıları sırayla hatırlayacağız, ne demişlerse o. Tahir Özakkaş: Ne demişler mesela, örnek ver.

10 Kursiyer Ö: Freud la başlıyor. Temel güven, güvensizlikle başlıyor. Ondan sonra oral, anal dönem sıralamasına göre; girişimcilik, suçluluk, özerklik, utanç, Erikson a kaydım arada. Mahler in ayrılma, bireyselleşme dönemi var. Anlamlandırma, merak, merak duygusunun engellenmesi, ezber yok yani ben mantığa göre gidiyorum. Tahir Özakkaş: Mantığa göre gidersen her zaman doğru cevabı bulursun. Kursiyer Ö: Sonra, ego, mesela, egostate lerin bütünleşmesi, parçalanması, nesne ilişkileri devam ediyor, arkasından Masterson a gidiyor. Tahir Özakkaş: Gayet güzel gidiyorsun. Kursiyer Ö: Masterson ın nesi vardı? Nesi vardı Masterson ın? Tahir Özakkaş: Terk depresyonu kuramı vardı. Aklında bir tek Masterson ın adı kalmış. Kursiyer Ö: Preödipal döneme ait sorunlar, onların çözümü ve onların çözülememiş patolojik durumları diye anlatsak 29 tane olmasa da hoca tam puan verir? Tahir Özakkaş: Kesinlikle verir. Kursiyer Ö: Arkadaşlar, sırayla şöyle; Freud dan başlıyor, birleşme, birleşmeme, ayrışma, ayrışmama, merak etme, merakın yatışması, anlamlandırma, anlamlandırmama, girişimcilik, suçluluk. Mahler e gelince entegrasyon meselesi var. Bowlby geliyor, bağlanma stilleri, bağlanma, bağlanamama geliyor. Arkasından Kohut geliyor, aynalanma aynalanmama var. Kohut la şöyle devam ediyor; enerjinin form alması var. Masterson; bireyleşme, özelleşme arayışı. Erikson a geldiğinizde işte sekiz dönemine ait temel güven duygusu, özerkleşme, ayrışma, müteşebbislik, girişimcilik, suçluluk, iş yapıcılık, üretim, yeterlilik, yetersizlik, sadakat, sadakatsizlik, öncül olma, ardıl BPT MAYIS DERS NOTLARI

11 olma. John Watkins in ego psikolojisinde ego dağınıklığı var, Yalom un var olmayı hissetmek ve karşılığında hiçlik yokluk. Ondan sonra işte böyle devam ediyor. Tahir Özakkaş: Valla milletin moralini bozdun ha, herkesin morali yerlerde. DÖNÜŞTÜREREK İÇSELLEŞTİRME Tahir Özakkaş: Peki başka soru? Kursiyer: Ben dönüştürerek içselleştirmeyi soracağım. Tahir Özakkaş: Dönüştürerek içselleştirmeyi bilen kim var? Evet. Kursiyer: Dönüştürerek içselleştirme, Konut un bir terimi. Kohut diyor ki, başlangıçta bir çocuk enerji yumağıyla doğar ve bu enerji yumağının, narsistik enerji yumağının sağlıklı narsizme ulaşması için birincil aynalanma gerekir. Birincil, ikincil aynalanma ve optimal kırılmalar gerekir. Dönüştürerek içselleştirme aslında bir tür yavaş yavaş parça parça özdeşim (anlamına geliyor). Kişinin kendiliğini oluşturması, inşası için, Tahir Özakkaş: Buradan hemen idontefekte atlayabilirsiniz, değil mi? Kursiyer G: Evet. Bir kişi başlangıçta anneyle kaynaşmış haldedir. Annenin aynalamasıyla özdeşime açık hale gelir. Anne aynalar aynalar ama arada optimal kırar. Bu çocuğun dayanabileceği bir travmadır. Bu travmayla çocuk annenin yaptığı bir işi kendisi yapar. Kendisi yaparak annenin yaptığı o işle özdeşleşmiş olur. Böylelikle dönüştürerek içselleştirme ortaya çıkar, bu kendiliğin oluşmasıdır. Özdeşimle kendiliğin oluşması! Tahir Özakkaş: Bir örnek ver. Sınav Öncesi Konu Tekrarı 11

12 Kursiyer G: Örneğin bebek annesiyle mama yiyor. O sırada annenin telefonu çaldı. Telefonla ilgilenirken çocuk kaşığı ağzına aldı götürdü. Annenin her zaman yaptığı işleri onun adına kendisinin yapması, onu öğrenmesi, özdeşim yapması. Terapistle olan ilişkide ise terapistin o yatıştırıcı gücü, tarzı, tavrı, hasta tarafından içselleştirilir zaman içerisinde, bu hastanın dönüştürerek içselleştirmesiyle terapi olmasıdır. Tahir Özakkaş: Tam puan! Evet, özü bu! Özünü yakalarsanız, sorun yok. Ama özünü anlamazsanız hiçbir anlamı yok. Nükleer santral gibi doğru cümleleri kurduğunuzda çok güzel! Hiçbir şey yazmanıza gerek yok. Kursiyer: Dediniz ya idontefekt etmek falan? Tahir Özakkaş: O da şey, ego state terapisinde onun karşılığı oradaki özdeşimin idontefekti. Ego state de sormuşsak oradaki özdeşimin introjekten başka idontefekte kadar geçen süreçteki organizasyon şemasını oraya ulaştırabiliyorsanız burayla da linkini kurabilirsiniz. Bütüncülün (özelliği) bu zaten! Bütün kuramlar aynı şeyi söylemişler. Ufak ufak farklılıklar var. MASTERSON KURAMI VE KENDİLİK ÜÇLÜSÜ Kursiyer G: Hocam bir şey söyleyebilir miyim? Tahir Özakkaş: Hay hay. Kursiyer G: Bu Masterson da kendilik üçlüsünü normalde biz borderline göre anlatıyoruz. İşte bir kişinin ayrılma ya da kendilik aktivasyonu yaptığında terk depresyonuna düşmesi ve terk depresyonuna dayanamayarak savunmaya geçmesi. Tahir Özakkaş: Kesinlikle BPT MAYIS DERS NOTLARI

13 Kursiyer G: Kişi savunmaya geçtiği anda ya kendisini terk eden nesneye yapışmaya, yani kendilik aktivasyonundan vazgeçecek, ya libidinal enerjisini çeken nesneden uzaklaşma gösterecek ya da eyleme vuracak. Üç seçenek içerisinde gibi oluyor. Çünkü her depresyona girince eylemden vazgeçiyor. Tahir Özakkaş: Sistem doğru. Savunma denilen şey nedir? Kursiyer G: Savunma denen şey ya RORU da ya WORU da olmasıdır. Tahir Özakkaş: Bak, RORU da olması dedin, cümleyi doğru kurdun ama WORU yu anlatmadın. RORU da olması da WORU da olması da savunmasıdır. Çünkü gerçek kendiliğin dışında olan bir şey. Kursiyer Ö: WORU da olması eyleme vurma. Tahir Özakkaş: Eyleme vurma veya yapışma. Doğru. Kursiyer G: İşte ben de onu söylüyorum. WORU da olması aslında kötü kendilikte olması. Tahir Özakkaş: Tamam. Kötü kendilikte durabilir mi? Kursiyer G: Duramaz. Tahir Özakkaş: Ne yapar? WORU da kalarak ne yapar? Kursiyer G: Eyleme vurur. Tahir Özakkaş: Bir şık daha var orada. Kursiyer G: Kaçınır. Kursiyer Ö: Agresörle özdeşleşir. Tahir Özakkaş: Agresörle özdeşleşmenin Masterson cası nedir? Sınıf: Öfke. Sınav Öncesi Konu Tekrarı 13

14 Tahir Özakkaş: Agresörle özdeşleşme kelimesini ilk kullanan kim literatürde? Kursiyer G: Anna Freud. Tahir Özakkaş: Anna Freud. Teşekkürler. Anna Freud sağlıklı bir şekilde, normal bütün bir kendilik geliştirmiş bireyin agresör karşısında çaresiz kalmasına, bir çocuğun diş hekimine gittiğinde dişçi tarafından dişi çekildiğinde (evde) bebeğinin dişini çekmesi agresörle özdeşleşmek. Tam kendilik var, normal kendilik var, gerçek kendilik var. Ama parça kendiliğin oluşturduğu sistemlerde bu sisteme ne deniyor? Projective identification. Nerede oluyor? Mesela narsizmde düşün. Kursiyer G: Narsizmde parçalanmış kendilik var. Tahir Özakkaş: Özdeşim yapıyor. Borderline ne yapıyor? Aynı şeyi borderline da yapıyor. Özdeşim yapıyor. Diğerini parçalıyor, diğerini değersizleştiriyor ama WORU sisteminde, savunmada, dikkat ederseniz. RORU dayken zaten iyi anneye yapışarak, Kursiyer G: O zaman terk depresyonuna düşünce savunmaya geçiyor. Tahir Özakkaş: Terk depresyonunda gerçek kendiliğini inşa edebilmesi için orada dayanabilmesi lazım. Dayanamıyor ya WORU da agresörle özdeşleşerek WORU da kalarak savunmayı yapıyor ya da RORU da kalıyor, eğer her ikisini de yapamıyorsa eyleme vuruyor. Şimdi oturdu mu? Kursiyer G: Evet. Tahir Özakkaş: Dedik ki, sadece borderline konuşuyoruz ama kendilik üçlüsü dedik BPT MAYIS DERS NOTLARI

15 Kursiyer G: Biz normalde narsistin terk depresyonuna düşmesi (ile ilgili konuşursak) narsist ne zaman terk depresyonuna düşer, fanusu kırıldığında. Tek zihinlilik haline (bir müdahale) geldiğinde narsisistin terk depresyonu söz konusu. Tahir Özakkaş: Kesinlikle. Kursiyer G: O zaman parçalanmış kendiliğe geçer. Parçalanmış kendiliğe geçince değersizleştirici nesne ile özdeşim yapar ve kendisi değersizleştirici, develüe edici olur. Şizoitte ise mesafenin çok aşırı uzaklaşması ya da çok yakınlaşması terk depresyonuna neden olur. Tahir Özakkaş: Kesinlikle. Kursiyer G: Biz kendilik üçlüsü dediğimiz zaman ayrışma ve kendilik aktivasyonunda terk depresyonuna düşer diyoruz ama aslında narsist ve şizoid için biraz daha farklı bir tanım da gerekiyor. Tahir Özakkaş: Kesinlikle. Kursiyer G: Örneğin şizoitte biraz daha bağlanma tipleri, narsistte ise Stern in o kendilik çekirdeğinden yararlanarak açıklamak gerekiyor. Tahir Özakkaş: Çok doğru. Masterson orayı biraz zorlamış ama terk depresyonu kuramı çocuğun özerkleşme hareketi karşısında tutarlı ama şizoid ya da narsisti izah ederken tam oturmuyor. Orayı güzel yakalamışsın. Puan! Sınıf: Nasıl? Tahir Özakkaş: (gülüyor) Sizin ileri eğitimlerde duyacağınız cümleleri yakalamış. İleri bütüncül eğitimler. Kursiyer Ö: Hoca şuna da razı arkadaşlar, kendilik aktivasyonu, terk depresyonu, savunmalar! Sınav Öncesi Konu Tekrarı 15

16 Tahir Özakkaş: Bu kadar yeter! Ama bu arkadaşımız, biliyorsunuz Masterson kuramını oluştururken ilk defa borderline ergenlerle başladı. Orada terk depresyonu kuramını yakaladı. Çocuk ne zaman bireyselleşme, özerkleşme ve ayrışma hareketlerine yönelirse annesinin libidinal enerjisini kesmesi ile ilgili ilk nesne ilişkileri canlanıyor ve terk depresyonu bileşenleri ile Mahşerin altı atlısına düşüyordu ve kuram bunun üzerine oturdu. Fakat daha sonra kuramını genişletip evrensel bir kuram haline getirebilmek için bir dürtü hissetti. Ben niye bir Freud olamayayım, dedi, anlatabildim mi? Bu bağlamda diğer kişilik bozuklukları ele aldığında, bu kuram geçerli olabilir mi diye test ettiğinde evet, narsizmde de, şizoid yapılarda da bireyselleşme ve ayrışma ile ilgili süreçlere girdiğinde terk depresyonu bileşenlerine düşeceğini söyledi. Fakat bunu ilk başta borderline üzerinden çalıştığı için narsizmde sistem nasıl olacak, şizoitte sistem nasıl olacak? Dedi ki, bunlardaki yapılar da bireyselleşme ayrışma süreçleriyle ilgilidir ama narsistik yapılar Mahler in gelişimsel evrelerinden erken bireyselleşme ve ayrışmadan önce ilk evrelerde 10, 12, aylarda olduğu için henüz füzyon halindedir. Her bireyselleşme füzyonun çatlaması anlamını taşır. Çatladığı anda da yokluğa düşer. Parçalanma, fragmentasyon anksiyetesi dediğimiz, bu kimin? Fragmentasyon anksiyetesi? Sınıf: Kohut un. Tahir Özakkaş: Kohut un, çok güzel! Düşer dedi. Orada parçalanmaya dayanamaz. Ya develüe edici narsist, ya klozet narsist ya grandiyöz narsist tipinden birisine dönüşür sistem dedi. Bunları yapamazsa da eyleme vurur dedi. Bu eyleme vurmayı Kohut ne ile ifade ediyor? Sınıf: Dikey yarık BPT MAYIS DERS NOTLARI

17 Tahir Özakkaş: Dikey yarıkla ifade ediyor, aynı şeyleri söylüyor. Şizoid yapıda da yine her türlü bireyselleşme ve özerkleşme, çok uzaklaşma ve çok yakınlaşma anlamını taşıdığından dolayı mesafe ayarı üzerinden öbürüne uyum gösteren bir sistem yapılandırıyor. Onda da zorlanıyor biraz. Diyor ki, baktığınız zaman aslında bireyselleşme ve ayrışmayı şizoit ve narsiste oturtmak biraz zorlama oluyor. Çünkü alt yapıları farklı. Ama şizoidi daha çok Bowlby, Ainsworth gibi bağlanma kuramcıları ile ilişkilendirdiğinizde daha makul ve mantıklı. Şöyle diyebilirsin, patolojiler eşit perspektifte insanın gelişimsel sürecinde bazı patolojiler A şıkkında, berderline da daha çok bağlanma ya da konnekte kalmayla ilgili yapı önemli iken - öbürünün sevgisi ve değerliliği - ; şizoitte bağlanma stilini daha önemli, diğerinde, narsistte ise, Sternin kendilik çekirdeklerinin aktivasyonu daha önemli. Bunların patolojilerinin daha aktif olması sistemi belirliyor diyebilirsiniz. Diğerleri paralel gelişiyor. Evet, kafanızı karıştırmayayım. Kursiyer G: Hocam Mahşerin altı atlısında da birkaç karışıklık oldu. Şöyle, terk depresyonu, ölümcül öfke, suçluluk duygusu, boşluk hiçlik duygusu, çaresizlik ve umutsuzluk. Ölümcül depresyon. Kursiyer Ö: Anaklastik depresyon. Tahir Özakkaş: Terk depresyonu, anaklastik depresyon! Boşluk ve hiçlik, umutsuzluk ve çaresizlik birlikte. Panik duygusu var. Anaklastik depresyon duygusu, suçluluk, cinai öfke var. Kursiyer G: Pasiflik var, onu söyleyeceğim! Tahir Özakkaş: Pasifliği bir savunma olarak değerlendirip umutsuzluk ve çaresizliğin içine koyabilirsiniz. Sınav Öncesi Konu Tekrarı 17

18 ANKSİYETE ÇEŞİTLERİ: Kursiyer G: Bir de anksiyete çeşitlerini soracaktım. Dinamik kurama göre: İmpulsif anksiyete. Bu oral dönemdeki dürtülerin kontrol edilemeyeceği kaygısı. İkincisi seperasyon anksiyetesi bu ayda anne ile ayrışamamanın daha sonra sevgi nesnesiyle ayrışamaması anksiyetesi. Üçüncüsü kastrasyon anksiyetesi, bu da ödipal dönem çatışması, baba türevleri karşısında hissedilen anksiyete. Dördüncüsü süperego anksiyetesi. Ayrıca fragmantasyon anksiyetesi var Kohut un tarif ettiği ve bir de varoluşsal anksiyete var. Tahir Özakkaş: Puan. Kursiyer G: Ama başlangıçta normal ve patolojik anksiyete var. Tahir Özakkaş: Normal ve patolojik! Normal anksiyete de normaldir zaten, sizlerin yaşadığı şu andaki anksiyete gibi. (gülüyor) Kursiyer Ö: Hocam devamı var. Bu 9 puan oldu. DSM ye göre anksiyeteler de var. Kursiyer G: Hocam bir de aynalanma çeşitleri var. Aynalanmada birincil aynalanma, ikincil aynalanma var. Bir de ters aynalanma falan gibi şeyler var ama özellikle birincil ve ikincil aynalanma. Birincil aynalama çocuğun grandiyöz hali hissetmesi ve annesinin çanak tutması ve ona Sen aslansın kaplansın, muhteşemsin! demesi. İkincil aynalanma çocuk dış gerçeklikle karşılaştığında artık kendi tanrılığından vazgeçerken bunu anne babaya atması ve anne baba bunu kabul etmesi, çocuğun anne babanın bir uzantısı, onun kendilik nesnesi haline dönüşmesine izin vermesi ikincil aynalanma. Eğer çocuğa anne baba Ben senin yaşındayken daha neler yapardım şeklinde çocuğa söylüyorsa bu ters aynalanma. Ama yetersiz aynalanma spektral bir şey, onu özellikle söylememize gerek var mı, bilmiyorum BPT MAYIS DERS NOTLARI

19 Tahir Özakkaş: Yazarsanız yazın. Kursiyer Ö: Hocam bir şey söyleyeceğim. Tahir Özakkaş: Söyle! Kursiyer C.: Selfteki Kursiyer Ö: Bi dakika, bir dakika! Bununla ilgili bir şey söyleyeceğim. Tahir Özakkaş: Ama ona söz verdim ben. Söz vermiyorum, buyurun hanfendi. BİPOLAR SELF Kursiyer: Selfteki kutuplar iki yönlüydü, İki tane gibi anladım. Bir kendine yapılan bir kendilik nesnesi var, bir de nesneye yapılan iki duygu var. Onu bir daha tam gösterebilir misiniz? Tahir Özakkaş: Anlamadım soruyu. Kursiyer: Bipolar selfteki iki kutuplu duygudaki dambılları tam yerleştiremedim ben. Biri tamam, idealize edilmiş ebeveyn imagosu, diğer dambıl da grandiyöz kendilik. Ama bir de nesneye yaptığı da var, karşı tarafta. Öyle mi? Tahir Özakkaş: Hayır. Nesneye, yani kendilik nesnesi olmayan herhangi bir varlığa sokaktaki insan, cadde, demir, dağ, taş bu nesne. Nedir, yatırım yapıyor zihninde nesneye. Anlatabildim mi, nesne tasarımı var! Bir de kendiliğinizin bipolar self olarak kendilik nesneleriyle kurmuş olduğunuz ilişki var. Burada kendilik nesnesi işlevi gören nesne, insan zaman zaman sizin grandiyözitenizi yansıtamadığı zaman, zaman zaman ışığına sığınacağınız, şemsiyesinin altına gireceğiniz ısınacağınız bir güneş. Kursiyer: Orada da ikili kutup yok mu? Sınav Öncesi Konu Tekrarı 19

20 Tahir Özakkaş: Yok, bu bahsettiğimiz bipolar self işte. Orada nesne sizin uzantınız olarak işlev görüyor. Kursiyer G: Hocam, bipolar self aslında ilişkisel duraklamanın olmasıyla kendiliğin gelişmesidir bipolar self. Tahir Özakkaş: Hayır! Bipolar self hayat boyu vardır. O olgunlaştıkça bunun fonksiyonel hali ile karşılaşırsınız. Kohutyen kuram, bipolar selfi hep kabul eder, hep kendilik nesneleri ile hayatı sürdürürüz. Siz olmasanız ben hiçbir işe yaramam. Ben olmasam siz hiçbir şeye yaramazsınız. Kursiyer G: Bipolar self ve grandiyöz kendilik arkaik bir şekilde var. Tahir Özakkaş: Bunun prekürsörleri hep içimizde olacak. Var. Primer narsistik düzlem diyoruz buna, bu sekonder narsizme geçtiği zaman olgun hali (gelişiyor). Bipolar self hep hayatımızda olacak. Kursiyer Ö: Masterson ın aynalayarak yorumlaması aynalanma içerisine katılmalı mı, katılmamalı mı? Tahir Özakkaş: Şöyle bir soru gelirse, Kohutyen aynalaması ile Masterson aynalamasının benzerlikleri ve farklılıkarını üç ayrı vakada anlatın diye bir soru gelirse böyle cevaplarsınız. Kursiyer Ö: O da aynalama olduğu için. Tahir Özakkaş: Hiç alakası yok! Orada sadece aynalama kelimesindeki kelime olarak aynı. Ama biliyor da anlatırsan yıldız alırsın. EGO STATE LER Kursiyer: Bir de ego state lerden bahsedelim hocam. Tahir Özakkaş: Ego state lerle ilgili neyi soruyorsunuz? BPT MAYIS DERS NOTLARI

21 Kursiyer G: Önce ayrı tanımladığı daha sonra bunun normal yaşamda olduğunu düşündüğü bir şey değil mi? Tahir Özakkaş: Evet. Ego state, ego durumları bilişsel şemaların karşılığıdır. Her türlü ilişkimizde mutlaka bir ego state halindesiniz. Ego stateler birbiriyle bağlantılı ve haberdar ise sağlıklı bir bireyden bahsederiz. Bağlantılar koptukça çoğul kişiliğe doğru giden bir sürece geçer. Kursiyer Ö: Bilişsel ve duygusal bağlantı. Tahir Özakkaş: Evet, bilişsel ve duygusal bağlantı. Kursiyer G: Normalde bilgi olarak da duygu olarak da birbiriyle bağlantılı olacak ve bugünkü ego durumlarımız hem geçmiş hem de bugün arasında uyumlu olacak. Tahir Özakkaş: Evet, kesinlikle. Kursiyer G: Nevrotiklerde bilgi düzeyi vardır, duygu düzeyi azdır. Tahir Özakkaş: Kopuk kopuktur. Kursiyer G: Çoğul kişilikte birbirinden habersizdir. Tahir Özakkaş: Tamamen habersizdir. Çok güzel! Kursiyer Ö: Ezberleyeyim dediğim bir paragraf vardı, okuyayım mı hocam onu? Tahir Özakkaş: Oku. Kursiyer Ö: Bir ego durumu elementere ortak bir prensip çatısı altında bir araya getirilen ve az çok geçişli ve sınırlı, diğerlerinden ayrılmış, organize bir deneyim veya davranış sistemidir. Tahir Özakkaş: Bunu böyle yazsanız 0 alırsınız! (kahkahalar) Sınav Öncesi Konu Tekrarı 21

22 Bu sizin özgün cümlelerinize dönüşmediği müddetçe, motamot ezberlediğinizde hiçbir şey bilmiyorsunuz ve ezberlemişsiniz demektir, sıfır alırsınız! Kitaptaki ya da benim cümlelerimi motamot yazan arkadaşlar sıfır alırlar. Kendi özgün kelimelerinizi sindirilmiş bir şekilde aktarırsanız alırsınız yanlış bile olsa! (gülmeler) Sadece kendilik aktivasyonunuzu gerçekleştireceksiniz! Bazen arkadaşlar o kadar güzel kurgular yapıyorlar ki, tamamen yanlış ama ben hayran kalıyorum, veriyorum. Çünkü bir kuramcı olabilir o arkadaş! Önemli olan yaratıcılığınız, spontanlığınız, doğallığınız, içtenliğiniz, entegrasyon gücünüz. Kursiyer: Atarsak. Tahir Özakkaş: Bazen ben de atıyorum. Ama söylüyorum, bu benim atmam arkadaşlar, diyorum. (gülüyor) Evet? Kursiyer G: Küçük adamla fosil adam aslında aynı değil mi? Tahir Özakkaş: Evet, evet. Kursiyer C.: Küçük adamın geleceğe taşınmış hali fosil adam değil mi? Tahir Özakkaş: Aynı olarak kullanın, ben tekrar değerlendirip bakayım detayda farklılık var mı (diye). Kursiyer: Küçük adam ile fosil adam var ama fosilleşen patolojik herhalde! Kursiyer: Hayır ya! Tahir Özakkaş: Sabah sabah kafamı karıştırmayın. (gülüyor) Peki, yavaş yavaş alıştık mı? Anksiyetesi artan var mı? (gülüyor) Sınava girerken ben hiçbir şey bilmediğimi hissederim, soruları okurum, ondan sonra da böyle bir çözülür. Bunun sebeb-i hikmeti annem dualı pirinçler yutturur. Yutmadıysanız ayvayı yediniz. Evet, hadi buyurun arkadaşlar! BPT MAYIS DERS NOTLARI

23 2 SINAV SONRASI DEĞERLENDİRME T ahir Özakkaş: Sorusu olan var mı? Paylaşmak isteyen? Kursiyer E.: Hocam sınavda yazarken bir şey acaba böyle mi diye geldi aklıma da. Kendilik ve ego kavramları açısından, egonun sanki kendilikten kopan bir parça olabilir mi acaba hocam? Kendilik oluşmadan ego oluşabilir mi, nasıl oluşur? Kendiliği zayıflığı, egosu güçlü olabilir mi, olabilirse de ancak şöyle olabilir gibi geldi. Şöyle, çünkü ilk önce var olacak, kendiliğini inşa edecek, sonra o kendilik dürtüyle süperegoyu barıştıracak bir şey olacak, nasıl var olacağını çerçeveleyecek belki de. Dolayısıyla kendilik oluşmadan ego nasıl oluşur, oluşabilir mi, bu benim aklıma soru içerisinde geldi ve oluşanın nasıl olduğu? Şuradaki sahte kendiliği inşa edebilmek için ego oluşuyor ve güçleniyor belki de diye düşündüm ama size sormak istiyorum. Tahir Özakkaş: Bir bilim adamı olsaydın, bilim adamısın da Eeee, kafanda soruyu düşünerek mi bir sonuca ulaşırsın yoksa

24 orada bir bebek var, o bebeğin gelişimine bakarak mı gerçekliği anlamaya çalışırsın? Kursiyer E: Bebeğe bakmak daha sağlıklı. Tahir Özakkaş: Evet, bebeğe bakmak lazım, bebeklere bakmak lazım, çok çok bebeklere bakmak lazım. Onlardaki ortak gelişim çizgelerini bulmak lazım. Onların ortak hareketlerine de daha sonra bir isim vermek lazım. A, şu oluyor, bu oluyor. Eğer böyle düşünürseniz anlayarak ve kavrayarak içselleşir. Yoksa düşünür de bir takım kavramları kafanızda oturtmaya çalışırsanız çok uzak kalır sizde. Kuramcılara bakıyorum, kuramcıların nasıl düşündüğünü anlamaya çalışıyorum, kitaplarını tekrar tekrar okuyarak, bu adam neyi düşünerek bu cümleyi kurmuş, nasıl kurmuş? Nasıl bir liste yapmış derken aslında yaptığı gözlemi maddelere dayandırıyor. Bir gözlem yapıyor, bu gözleme isim veriyor, buna da Kuram deniyor. Aynı gözlemi diğer birisi başka bir perspektiften yapıyor, onu tanımlıyor, farklı isim veriyor, o da kuram diyor. Biz niye bilişsel perspektiften baktığı zaman neyi görmüş, bu perspektiften bakınca neyi görmüş, bunlara tepeden bakarak görebiliyorsanız, bu entegratif ve bütüncül manada neleri gördüğünü anlayabilirsiniz. Şimdi bir bebek bir et yığını! Buradan hipnoza bağlayayım, bir şekilde gidecektim, hadi bu yoldan gideyim hipnoza! Her şekilde gidiliyor bak! Et yığını, et yığını dediğimiz şeyin en ince noktasına gittiğimizde atomu buluyoruz. Atomun içerisinde elektron, nötron ve protonlar var. Elektronların, proton ve nötronla ilişkisine, diğer atomlarla olan ilişkilerine baktığımızda matematiksel bir kurgunun orada var olduğunu görürüz. Elektronun dış yörüngesinin 8 e tamamlan BPT MAYIS DERS NOTLARI

25 ması, iyonu vermesi, alması, molekül oluşabilmesi için bir takım işleri yapması, nötron ve proton sayılarının eşitliliği, çekirdek güçler, kovalent bağlar hepsi bir matematiksel kurgu. Taşta da aynısı var, kömürde de aynısı var, havada da aynısı var, bebeğin canlı dediğimiz organizmasında da aynısı var. Bunları bir araya getiriyor, ortak bir hedefe doğru bir sistem, bir organizma yaratıyor. Müthiş bir şey! Bu organizmanın kendinin farkında olmasıyla ilgili bir farkındalık düzlemi yok. Bu organizmanın bütün canlılarda olduğu gibi sevk ve idaresini yapan bir beyin var. Merkezi komuta sistemi. Bu beyin, kazların örneğinde olduğu gibi, kazın örneğini hiç unutmayın, çok önemli. Kaz yumurtası örneğini hatırlıyorsunuz değil mi? Sınıf: Evet. Tahir Özakkaş: Epigenetik olarak doğuştan getirilmiş olan programlarına uygun şekilde 5 duyu ile dışarıdan almış olduğu materyale doğrudan tepki veren sistemle donatılmışız. Çocuğun eline daha doğar doğmaz ateşle yak, çocuk ağlar. Neden ağlar? Ve elini çeker! Anlatabildim mi? Şimdi buradan, bu döngüde, daha doğuştan, daha ilk zigot halindeyken onun programına, genetik programına hangi tür etkilere ne tür tepkiler vereceği yazılmıştır. Bu yazılan programın herhangi birisini aktifleştirdiğinizde o aktifleşen programın üzerine yeni programlar açılıyor, biz buna epigenetik açılım diyoruz. Şimdi böyle bir epigenetik açılım içindeki program büyüyor. Programın bir yerlerine dokundukça yeni programlar açılıyor, programın bir yerlerine dokundukça yeni programlar açılıyor. Bunun hiç birinde sizin kontrolünüz yok. Ama nereye dokunduğunuzda ne tür programlar açılacağı önceden dizayn edilmiş. Sınıf: DNA şifresi gibi. Sınav Sonrası Değerlendirme 25

Anksiyete Bozukluğu ve Anksiyete Türleri

Anksiyete Bozukluğu ve Anksiyete TürleriAnksiyete; kaygı, sıkıntı, endişe ve bunaltı gibi durumları tanımlayan genel bir kavramdır. Psikanalitik kurama göre organik olmayan tüm ruhsal hastalıkların temelinde anksiyete yatar. Egonun anksiyeteyi kontrol edebilmek için kullandığı savunma mekanizmaları ise patolojiyi belirler. Anksiyete belli bir durum ya da objeye yatırılıp yer değiştirmişse “fobi”, belli bir fizyolojik sistem üzerinde etkili ise “somatizasyon”, bir organın işlevselliğini geçici bir süre ortadan kaldırmışsa “konversiyon”, bir hareketi gereksiz tekrarlama, ya da saçma düşüncelere engel olamama şeklindeyse “obsesyon ve kompulsiyonlar” ortaya çıkarır. Anksiyetenin kaynağı ise bilinçaltında yatan ve kişinin bilinçli olarak farkında olmadığı çatışmalarda yer almaktadır. Psikanalitik literatürde 7 tip anksiyeteden bahsedilir. Bunlar; dürtüsel anksiyete, ayrılık anksiyetesi, kastrasyon anksiyetesi, süperego anksiyetesi, fragmantasyon anksiyetesi, varoluşsal anksiyete ve komorbid anksiyetedir.

1-Dürtüsel Anksiyete: Başta cinsellik ve saldırganlık olmak üzere dürtülerimiz doğrudan ya da dolaylı olarak tatmin yolu bulamadığında ruhsal yapımızda baskıya neden olur. Bu baskı, kaynağı bilinmeyen kaygılar şeklinde kendini gösterir. Örneğin yoğun cinsel dürtüleri olan bir birey, bu dürtülerine tatmin yolu bulamadığında içsel çatışma yaşar. Bir takım toplumsal kurallar, dini ve ahlaki ilkeler gereği bilinçdışı sistemler tarafından bastırılan bu dürtüler kişinin farkındalığından uzak olduğu için çatışmanın yarattığı kaygının kaynağı bilinmez. Kişi, bu dürtülerinin farkına varıp uygun bir şekilde kanalize etme imkanı bulduğunda anksiyete azalır.

2-Ayrılık Anksiyetesi: Sevilen bir nesne, kişi ya da durumun kaybı karşısında yaşanan anksiyete durumudur. Depresyon şikayeti ile terapiye yönlendirilen danışan A, birkaç ay önce yaşadığı şehirden taşınarak başka bir şehre yerleşmişti. Yeni taşındığı şehirle birlikte hayatındaki pek çok şeyden (arkadaşları, işi, alışveriş yaptığı yerler vb.) ayrılmak zorunda kalmıştı. Bu durum danışan A’ nın yaşadığı ayrılık anksiyetesinin depresyona dönüşmesinin tipik bir örneğiydi. Sevgiliden ayrılmak, askerlik ve öğrencilik için başka bir şehre taşınmak, sevilen birinin kaybı, hatta bazen kişinin kullandığı arabasını değiştirmesi bile ayrılık anksiyetesine neden olabilir.  

3-Kastrasyon Anksiyetesi: Kişinin elde ettiği bir haz kaynağı karşısında cezalandırılacağı beklentisidir. Kültürümüzdeki “çok güldük başımıza bir şey gelmesin” inancının kökeninde kastrasyon anksiyetesi yatar. Bu kaygı çok yüksek olduğu zaman kişinin kendini baltalaması, bloke etmesi gibi durumlar ortaya çıkar. Danışan B, yaklaşık 6 aydır kalp krizi geçireceği veya bir hastalığa yakalanacağı gibi endişeler taşımaktaydı. Terapi süreci içerisindeki görüşmede 6 ay önce iş yerinde beklemediği bir terfi aldığı ortaya çıktı. Hipokondriyak şikayetlerinin arkasında bu terfiyi hazmedemeyen bir ruhsal yapısının olduğu ortaya çıktı.

4-Süperego Anksiyetesi: Üst benlik olarak da bilinen süperego, kişiliğin ebeveynlerden ve toplumdan öğrendiği ahlaki standartları, toplumsal değerleri, kanunları ve kuralları içselleştirdiği kısımdır. Bireyin dürtüleri, eğilimleri, istek ve beklentileri süperego ile çatıştığı zaman ortaya çıkan durum süperego anksiyetesidir. Ergenlik çağında olan ve mastürbasyon yapmanın günah olduğu inancıyla büyümüş bir bireyin her mastürbasyon yaptığında suçluluk duygusu hissetmesi süperego anksiyetesine dair bir örnek olarak verilebilir. Bir başka vakada ise danışan C, bir süredir panik atak nöbetleri geçirmekteydi. Yapılan detaylı görüşmede iş yerine yeni bir müdür atandığı ve bu müdürle çatışma içerisinde olduğu ortaya çıktı. Müdürüne karşı yoğun bir öfkesi vardı ancak işini kaybetme riskini göze alamadığı için bu öfkesini ifade etme imkanı bulamamıştı. Bu durum dürtüsel anksiyete ile süperego anksiyetesinin birlikte görüldüğü güzel bir örnektir.

5-Fragmantasyon Anksiyetesi: Bireyin aşırı stres verici bir durum karşısında yaşadığı dağılma durumuna fragmantasyon (parçalanma) anksiyetesi adı verilir. Danışan D’ ye doktorları tarafından kanser teşhisi konmuş, bir an önce tedaviye başlaması söylenmişti. Danışan D, tedavi süreci boyunca iki kitap yazdı ve bunları yayınlattı. Danışan D’ nin iki kitap birden yazması ruhunda yaşadığı parçalanmayı toparlayabilmek için geliştirdiği telafi edici bir stratejiydi. Ne var ki fragmantasyon anksiyetesi yaşayan bireyler bu tarz telafi edici stratejilere başvurdukları gibi kimi narsisistik patolojideki yapılar daha çok “eyleme vurma” adı verilen (uyuşturucu, kontrolsüz seks, tehlikeli sporlar) savunmalara yönelirler. Bireyin anksiyetesini yatıştırmak için başvurduğu telafi edici stratejiler ile eyleme vurma savunmaları arasındaki spektrum aynı zamanda bir sağlık göstergesidir.

6-Varoluşsal Anksiyete: Varoluşçu teoriler genel anksiyete bozuklukları için bir model geliştirmişlerdir. Bunlara göre ölümün çaresizliği ve kaçınılmazlığı karşısında hissedilen ve derinden yaşanan memnuniyetsizlik hissi sonucu anksiyete ortaya çıkar. Anksiyete hayatı anlamlandıran ve var olmanın bir aracı olarak veya hissetmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Varlığın ve anlamın, derin boşluğuna veya anlamsızlığına karşı kişinin geliştirdiği bir cevaptır (Özakkaş, ). Danışan E, 18 yaşında lise son sınıf öğrencisiydi. Yaklaşık bir yıl önce hayatın anlamını, evreni ve inançları sorgulamaya başlamıştı. İnternet üzerinden bu konuya dair siteleri inceliyor, çeşitli sosyal medya gruplarını takip ediyordu. Bu araştırma ve sorgulamalar bir süre sonra dini inancından vaz geçerek deizme yönelmesine neden oldu. Ancak benimsediği bu yeni inanç sistemi varoluşsal kaygılarının daha da artmasına neden olmuştu. Ölümün bir son olduğu inancını benimsemiş, ancak bu durum ona iyi hissettirmemişti. Danışan E’ nin yaşadığı içsel çatışmalar varoluşsal anksiyete bağlamında değerlendirildi.

7-Komorbid Anksiyete: Yukarıdaki anksiyete türlerinden birden fazlasının görüldüğü durumlar komorbid anksiyete olarak değerlendirilir.

Mustafa GÖDEŞ
 Klinik Psikolog

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası