gençlerle başbaşa kitap özeti / Gençlerle Başbaşa Kitap Özeti - Atatürk Ortaokulu

Gençlerle Başbaşa Kitap Özeti

gençlerle başbaşa kitap özeti


Ali Fuad Başgil, kendi fikrî ve felsefî görüşlerine dayanarak hazırladığı Gençlerle Başbaşa, kendisinin gençlik üzerine verdiği konferansların genişletilerek yazıya geçirilmiş şekli. Gençlerle Başbaşa kitabında ahlak, başarı, irade, çalışma ile bunların yol ve yöntemlerine ilişkin konular işlenmiş. Kendisi de eğitimci olan Ali Fuad Başgil, kendi tecrübelerinden ve hayat hikâyelerinden de örnekler göstermiş.

Ali Fuad Başgil, bu eseri için, "Geleceğin ümidi olan gençleri, bunalımdan, iradesiz ve cesaretsiz yaşamaktan kurtaracak olan bu kitap; başarılı olmanın sırlarını göstermektedir" der. Bu doğrultuda eser, genç-yaşlı her yaştan insan için kılavuz niteliğinde.

Kitabın ithafını çocuklarına yapan Başgil, sonrasında kitabın basımı için sebebini açıklar.

BİR KÖYDE ONU AYDINLATAN KİTAP

Kitaba başlamadan önce ön söz olarak Fransa'da yaşadığı bir anısından bahseder.

Fransa'da öğrenci olduğu zamanlarda Fransız bir arkadaşıyla beraber, bir yaz tatili için yer ararken, Alplerin Isere Nehri eteklerindeki çam ormanları içine gömülmüş, Revel adlı bir köye yolları düşer. burayı çok severler ve pansiyon ararlar. Pansiyonda kalırken Mösyö Gerard (köyün papazı ve pansiyon sahibi) onlara bir kitap önerir ve mutlaka okumalarını söyler. Bu, Aix – Marseille Üniversitesi Rektörü ünlü eğitimci ve ahlakçı Jules Payot'un "İrade Terbiyesi" adlı kitabıdır.

Ertesi gün bu kitabı alıp okumaya başlayan Başgil, içerisinde özlem ve pişmanlıkla karışık, belirsiz bir acı duymaya başlar. Kendi kendine "Ah bu on sekiz – yirmi yaşlarında elime geçmeliydi." diye söylenir ve geciktiği için derin üzüntü duyar. Okuması tam iki gün sürer. Sonrasında Mösyö Girard, vakit buldukça okuması için mutluluk, başarı, karakter, irade üzerinde başka kitaplar da tavsiye eder.

Ön sözde Başgil, o kitapları da okuduğunu hatta bazılarını tekrar tekrar okuduğunu söyler. Ancak okuduklarını tam olarak uygulayabildiğini üzülerek söyler:

"İlim ne yazık ki pratik gerektirmez. Çünkü ilmin kaynağı zekâ, işin ise iradedir. İrade terbiyesinin en iyi şekilde sonuç verebilmesi için, ona erken başlamak gerekir. Alışkanlıklar kökleştikten ve huylar iyice yerleştikten sonra bu terbiye giderek zorlaşmakta ve sonuç vermek için Eyüp Sabrı istemektedir. Yalnız şununla avunuyorum ki, öğrendiklerime kendi kişisel bilgilerimi ve tecrübelerimi katarak gençlere daima öğretmeye çalıştım. Bütün hayatımda imrenip de kendimde tamamıyla gerçekleştiremediğim iyi huylarla onları bezenmiş görmeyi daima istedim. Ve bu yolda bir şeyler yazayım dedim. Ancak meslekten eğitimci ve ahlakçı olmayan için bu konularda bir esercik olsun yazmak kolay değil."

ESERİN DOĞUŞU ÇOK YAKIN

Nihayet, ders yılının kışında Eminönü Halkevi yönetimi Başgil'den "Gençliğe Öğütlerim" başlıklı bir konferans vermesini istedi. Bu konferans geniş bir yankı uyandırdı. Dinleyicilerin birçoğu bu konferansın yazılı metnini teklif etti. Konferans, "Gençlerle Başbaşa" kitabının özet metni niteliğindeydi.

Daha sonra o metin genişletilerek Cumhuriyet Gazetesi'nde makale şeklinde yayınlandı. yılında Üsküdar Halkevi İdaresi de bir konferans istedi. "Terbiyenin Karakter Üzerindeki Tesiri" başlığı altında bu konferansı yaptı. Konferans metnini de Tasvir Gazetesi'nde yayınladı.

Az çok toplanan malzemeler kitabın ana hatlarını oluşturunca Başgil, metni biraz daha geliştirerek "esercik" dediği bu güncel eseri meydana getirdi.

Hazırlanan bu kitap, Mösyö'nün tavsiye ettiği kitaplar kadar uzmanlık eseri değildi. Ancak, fikri çalışma atölyesinin genç ve tecrübesiz çırakları için faydalı olabilecek bir rehberdi.

ZANAAT ÇIRAĞI İLE FİKRİ ÇIRAK ÜZERİNE

Kitapta özellikle dikkat çeken hususlardan bir tanesi çıraklar üzerinden yaptığı karşılaştırma. Zanaat üzerinden eğitim alan çırak ile fikri çalışma çırakları arasındaki farkı dile getirir. Başgil'e göre zanaat çırakları ustasından çalışmanın yöntemini, güçlüklerini yenmenin kolaylığını gösterir. Ancak fikri çıraklar çalışıp öğrenmenin yöntemini ve yönünü bilmezler, manevi destekten mahrum kalırlar. İşte yitirilen gençlerin usanıp bezmesinin, cesaretinin kırılıp ruhsal perişanlığa düşmesinin elzem sebebi de budur.

Burada okullara asıl görevi verir Başgil ve ilk öğrenimden yüksek öğrenimin sonuna kadar ve derece derece gençlere öğrenme ve yetişme yolunda güvenle yürümenin yöntemini öğretmesini; çalışıp başarılı olmanın sırlarını göstermesini gönülden ister.

"Biliyorum ki, bir gencin beklediği ve bir gençten beklenen de başarılı olmaktır. Yani okul sıralarında ise iyi bir şekilde öğrenimini bitirmek; hayata atılmış ise, toplum içinde umduğu ve layık olduğu yeri almaktır. Genç arkadaşım! Alçak gönüllülükle söylüyorum ki, sana burada bu amaca götürecek en doğru ve güvenli yolu göstereceğim" sözüyle kitabın yazılış amacını okuyucularına aktarır.

HER BAŞARI MUTLULUK GETİRMEZ

Başarı ve mutlu olmak arasındaki ilişki üzerinde de okuyucularını bilgilendirir. Başarılı olmak onun nezdinde mutlu olmak demek değildi. Ona göre mutluluk tamamıyla gönül işiydi ve insanın içindeydi. Onu kendi içimizden başka yerde sanıp aramak ve mutluluğu sırf servette, güçte, şöhrette görmek çölde serabı su zannetmekti.

"Yolcum! Ben sana bu esercikte başarı diyarının yolunu göstereceğim. Sen istersen, ondan ötesine gidebilir ve özlediğin mutluluğu bulabilirsin."

Ali Fuad Başgil, kitabında çalışmanın kanunları ve başarılı olmanın sırlarını şöyle özetler:

*Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.

*Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.

*Bir günde ve bir zamanda yapman lazım gelen bir işi ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi işi de kendine yeter.

*Bir zamanda yalnız tek iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hatta bir fasıl üzerinde çalış. Ta ki dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca ünlü büyük İslam mütefekkiri İmam Gazali'ye "İhya-u Ulumud-din" adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücuda getirdiğini sormuşlar: "Bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım" demiş.

*Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden başka bir işe, derse, kitaba ve vazifeye başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız

ÇALIŞIRKEN DİKKAT ET EY GENÇ!

*Bir günün işini, dersini, vazifesini bitirdikten sonra ertesi gün ne yapacağına karar ver. Yahut hiç olmazsa çalışmaya başlamadan evvel, hangi iş, ders, kitap üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur.

*Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya oturmadan evvel düşün ve çalışman için lazım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Ta ki ikide bir kalem, kâğıt aramaya kalkıp da dikkatin dağılmasın.

*Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol ve dikkat kesil. Ve bütün ruhi ve bedeni kuvvetinle kendini işe ver.

*Bir işe başlamadan evvel o işi, dersi, vazifeyi, kitabı en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bir surette nasıl yapmak, nasıl öğrenip etüt etmek mümkün olduğunu iyice düşünüp hesapla.

*Çalıştığın bir iş (bir ders, bir kitap, bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten doğan manevi zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, savaşta zafer ve işte başarı yılmayanındır. Kararlılık önünde güçlükler erir ve imkânsız görünen, mümkün olur.

BAŞARI İÇİN ZAMAN DİSİPLİNİ

*Devamlı ve düzenli çalış. Ve her gün aynı saatlerde ne olursa olsun çalışmaya otur. Çalışmayı uzun aralıklarla kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsen tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Ta ki çalışma alışkanlığın körlenmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin.

*Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi pas tutar.

*Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak, mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur.

*Zihinsel çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve düzenli bir biçimde, günde iki üç saat bile yeterlidir. Büyük İslam filozofu İbni Sina, dünyaca ünlü olan "Kitabüşşifa"sını, her gün sabah namazından sonra Bağdat'taki bir caminin kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani yaklaşık iki saat çalışarak meydana getirmiştir. Ünlü İngiliz filozofu Spencer, büyük eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, bin iki yüz sayfalık eser veren Fransız yazar Emile Zola'ya bu başarısının sırrını sormuşlar, "Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım" demiş.

*Vazgeçme, genç dostum, vazgeçme! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler.

*Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.

OKUMAKTAN VAZGEÇME

*Her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sayfa oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme yeteneğin gelişir.

*Okuduğun bir kitapta rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal fikri, yerini ve sayfasını işaret ederek not et. Bu şekilde biriktirdiğin notları bir dosyaya veya bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hazinesi olur.

*Başarılarınla gururlanma. Bil ki gurur gelecekteki başarıların en büyük düşmanıdır.

*Çalış, daima çalış, fakat hırsı bırak. Çünkü hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve mutluluğun düşmanıdır.

TEMBELLİK ETME EY GENÇ!

Ali Fuad Başgil hoca, başarısızlığın yanında tembelliğe de değinir. Ona göre tembellik "Tembellik insan karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Bilakis, eski peri hikâyelerindeki kahramanlar gibi şekilden şekle girip insanı bin bir hile kullanarak alt etmeye çalışan bir namerttir (korkaktır). Tehlikenin büyüklüğü de buradan gelmektedir." demekti.

Hoca, tembelliğin özelliklerini açıklamaya devam ediyor:

"Tembelliğin, yerine, adamına ve çağına göre girmediği kalıp yoktur. Herkesin mizacına göre tavır alır ve konuşur. Dilimizde aldığı çeşitli isimler de onun bu sinsiliğini gösterir. Tembelliğin adı havaîliktir. Bir adı gevşeklik, bir adı hoppalık ve züppelik, bir adı uyuşukluk, üşengeçlik, keyfine düşkünlük, ten severliktir. Tembellik herkesin karşısına her zaman aynı kılıkta çıkmaz. O, mesleksiz aktör gibi daima rol değiştirir. Bazen samimi ve iyiliği sever bir dost tavrı alır. Bazen en meşru bir mazeret kılığına girer; hasta olur, yorgun düşer ve herkesi hâline acındırır. Bazen tatlı bir dille konuşur ve gönül çeler. Onun kandırıcı bir felsefesi ve safsata ilmeklerinden örülmüş bir edebiyatı vardır."

TEMBELLİĞİN GÜNCELLİĞİ ÜZERİNE

Tembelliğin kitabından sana bazı parçalar okuyayım da dinle:

*Adam sen de… Çalışanlar ne olmuş sanki?

*Üzme kendini şu ölümlü dünyada çalışmak yıpranmaktır.

*Hayat dediğin bir şanstır.

*Şansın varsa, her şeyin var demektir.

*Şansın yoksa kendini parçalasan da bir şey olamazsın.

*Zaten suyu getiren de testiyi kıran da bir.

*Sen testiyi kır, suyu başkaları getirsin de afiyetle iç…

*Hem bir işin olacağı varsa sırt üstü yatsan da olur, olacağı yoksa yırtınsan da olmaz.

*Hele dursun bakalım, şimdi şöyle yaslan da yarın sabah yaparsın.

*Hem sana çalışmak yaramıyor; iştahın kaçıyor, neşen sönüyor.

*Huy bu ya, ben bütün sene kitabı, defteri koltuğumda gezmekten; hele kütüphane köşelerinde pineklemekten hoşlanmıyorum…

*İmtihanlara şöyle yirmi gün kala kafayı vurur, dersleri hazırlar ve imtihanları mis gibi geçerim…

*Nedense benim yalnız imtihan üstü zihnime bir açıklık geliyor; sene içinde sanki uykudayım…

*Hem ne hacet var, muvaffak olanın ve olmayanın gideceği yer mezarlık değil mi?

*Dünyaya insan bir defa gelir; hayattan kâm almaya bak…"

Bir de çözüm önerisi var Hoca'nın:

"Yalnız şunu söyleyeyim ki eğer tembel isen ve tembelliğin uzvi bir hastalıktan ileri gelmiyor da ruhi bir gevşeklik, uyuşukluk, üşengeçlik, hoppalık ve havaîlik (önemsememek) şeklinde ise iradeni kullanmak suretiyle muvaffakiyetin bu düşmanını yenebilirsin. Eğer bedeni bir arızan varsa bunun ilacını hekimler bilir…"

( Gençlerle Başbaşa - Ali Fuad Başgil)

Gençlerle Başbaşa - Ali Fuad Başgil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gençlerle Başbaşa kimin eseri? Gençlerle Başbaşa kitabının yazarı kimdir? Gençlerle Başbaşa konusu ve anafikri nedir? Gençlerle Başbaşa kitabı ne anlatıyor? Gençlerle Başbaşa PDF indirme linki var mı? Gençlerle Başbaşa kitabının yazarı Ali Fuad Başgil kimdir? İşte Gençlerle Başbaşa kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar:Ali Fuad Başgil

Yayın Evi: Yağmur Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı: 80

Gençlerle Başbaşa Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ali Fuad Başgil'in bu eseri, yayınlandığı günden bu yana defalarca basılmış ve her nesile ayrı ayrı seslenmiştir. Büyük-küçük her insana verdiği ve vermeye devam edeceği şeyler şimdi olduğu gibi, nesiller boyu da devam edecektir

Kendisinin de belirttiği gibi "Bu kitap, sadece fikri çalışma atölyesinin genç ve tecrübesiz çırakları için faydalı olabilecek bir rehberdir." Gerçi her ne kadar kendisi böyle söylese de, bu kitap genç ve tecrübesiz çıraklara da rehberi olabilecek kıvamdadır

Özelikkle, saeçilen konuların ve yazarının dostane üslubuyla bu nadide eser, nesillere daima ilham olabilecek yapıdadır

Yine yazarın deyimiyle: "Geleceğin ümidi olan gençleri, bunalımdan, iradesiz ve cesaretsiz yaşamaktan kurtaracak olan bu kitap; başarılı olmasının sırlarını göstermektedir.." Bu doğrultuda güzel de bir rehber olacaktır

Gençlerle Başbaşa Alıntıları - Sözleri

  • Severek çalışan yorulup yıpranmaz.
  • Çalış ,genç arkadaşım çalış! Namerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir.
  • İlim ve terbiye huyları değiştirmez, sadece örter.
  • Kadınlara hürmet et. Düşün ki kadınlık insanlığın anasıdır.
  • İnsan zekası ve bilgisiyle değil, ancak iradesi ile insandır.

Gençlerle Başbaşa İncelemesi - Şahsi Yorumlar

konuşacaklarımız var .Çaylar benden:): "Çalış, genç arkadaşım çalış! Nâmerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir." İncelemeye geçmeden önce Ali Fuat Başgil' kısaca tanıyalım (sizi sıkmadan:) ) İlk görevi Maarifet Vekaleti Yüksek Tedrisat Umum müdür muavinliğidi.r yılında Ankara Hukuk Fakültesinde açılan imtihanı kazanarak doçent oldu de İstanbul Hukuk Fakültesine döndü.Hür Fikirleri Yayma Cenimyeti'ni kurdu() de emekli olduktan kısa bir süre sonra politikaya atıldı Ekim de Adalet Partisinde bağımsız aday olarak senatör seçfunduszeue.info devrede cumhurbaşkanlığı adaylığını koyduysa da 27 Mayıs'ı savunan çevrelerden tepki ve baskı sonucu cumhurbaşkanlığı adaylığından ve senatörlerlükten istifa etti. Şimdi kitaba geçelim; Başgil bu kitabında kendi hayatından tecrübe ettiği mevzularda gençlere başarılı olma yolunda yapması ve yapmaması gerekenleri *BAŞARILI OLMA YOLUNUNUN TEHLİKELERİ VE DÜŞMANLARI *BAŞARILI OLMANIN ŞARTLAR *TERBİYENİN RUH VE KARAKTER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ *BAŞARI VE VERİMLİ ÇALIŞMA *ÇALIŞMA HAYATININ VE BAŞARILI OLMANIN KANUNLARI Başlıkları altında anlatmış.Bende naçizane anlatılanlara Kendi yorumumu katarak yazmak istiyorum:) İlk bölümden başlayalım "Başarının ilk düşmanı tembelliktir " . Fedakarlık ister, yeri geldiğinde uykudan ,eğlenceden arkadaslardan feragat etmek gerekir. Biraz günümüz gençlerine bakalım; Ben akranlarından daha büyük olduğumu hissediyorum. Çünkü artık çok kimse sosyal medya ile gerçek hayat arasındaki muvazeneyi kuramıyor .Daha çok sosyal medyaya temayül ediyor .Sosyal medya hiçbir vasfa sahip olmayıp daha iki kelimeyi bir araya getiremeyen insanların çaba sarf etmeden ortaya koyduklar işin(!) hiçbir zihni faaliyet gerektirmediği; buna rağmen çok fazla para kazanıyor olduğunu gören gençlerde rahat yoldan para kazanma isteği doğuyor . Kitap okumak, dili öğrenmek, kişisel gelişmeye dair her faaliyet onlara zor geliyor ve tembellik seçiliyor . Kitapta bir cümle geçiyordu "insan tembel bir hayvandır" Hadi gelin ülkemizdeki üniversite sınavı başarı oranına bakalım Türkçe 40 soruda ort 8, Sosya bilimler 20 soruda ort 4, Fen bilimleri 20 soruda ort 4, Matematik 40 soruda ort 10, Ne kadar düşük değil mi ? Sebeplerini siz de düşünün. Çalışan gençlerimiz yok mu ,var funduszeue.info işin kötü yanı çalışan insanlar ; çalışmayan insanlar tarafından psikolojik baskıya maruz kalıyor (bilinçli bir şekilde). Kitapta geçen başarısız insanların başarılı insanlara kurdukları cümlelere bakalım: -Hele dursun bakalım, şimdi şöyle yaslan da yarın sabah yaparsın. — Hem sana çalışmak yaramıyor; iştahın kaçıyor, neşen sönüyor. — Huy bu ya, ben bütün sene kitap, defter koltuğumda gezmekten; hele kütüphane köşelerinde pineklemekten hoşlanmıyorum — Sınavlara şöyle yirmi gün bir ay kala kafayı vurur, dersleri hazırlar ve sınavları mis gibi geçerim Yersen. "Başarının bir diğer düşmanı kötü arkadaştır" diyor Başgil ve devam ediyor " Tembellik senin içinde var, sana senin ağzınla konuşur .Arkadaşın kötüsü ise sana kendi ağzınla konuşur ve seni tembellikten çok kendine bağlar" Dikkatli olmak gerekir! İkinci başlık BAŞARILI OLMANIN ŞARTLAR "Başarıda ilk şart iradeli olmaktıfunduszeue.infoşekliğin, uçarılık, hoppalık, züppeliğin, türlü türlü şekilleri ile adına tembellik dediğimiz sefalet şeytanı ve başarı düşmanının yıldığı biricik silah iradedir. " Telefon ve kitap yan yan yanayken, çalışmamız gereken konular varken ; arkadaşımız dışarı çıkmayı teklif ettiğinde hayır deyip diyememek bizim irademize bağlı. Biz hayır dediğimizde arkadaşımızı reddediyor zannederiz ve evet deme mecburiyetinde hissederiz. Hayır dediğimizde onu değil önerisini reddederiz unutmamak lazım. Hayır demeyi öğrenmek gerekir . TERBİYENİN RUH VE KARAKTER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ "karakter, şekillenmiş şahsiyet, terbiye görmüş irade, uyanık bir şuur, fikir ve hareketlerine sahip olma ve prensip adamlığı anlamlarına gelir ki, bunu Türkçede “seciye” kelimesi ile ifade edebiliriz. Bu anlamda “karakterli adam”, prensipli ve şahsiyet sahibi, düşünceli ve iradeli adam demektir. “Karaktersiz adam” da şahsiyetsiz, sözüne ve işine güvenilmez ve akıl ermez, düzensiz adam demektir. Başka bir deyişle, karakterli “seciyeli” insan, hayvani içgüdü ve eğilimlerin tutsaklığından kurtulup bu kuvvetleri hayat için birer hizmetkâr haline koymuş olan insandır." Ve soruyor Ali Fuad peki karakter değişir mi?Sizce? Cevabı kitapta. "Namusluluk, insan vicdanı ile başbaşa kaldığı zaman ona verecek utandırıcı hesabı olmamak demektir" Bir hocam" Ahlak ; zifiri karanlıkta esnerken ağzını kapatmandır "demişti . O sözü geldi aklıma . Kitabın geneline baktığımızda lisedeki ya da liseden üniversiteye geçiş aşamasındaki gençlere tavsiyeleri bulunuyor .Ben naçizane düşüncelerimi kattım . Saygılarımla:) (Mutenâ)

Okudum bitti kendime "ah dedim, ah Esin nerdeydin bunca zaman bu kitaba elin neden ulaşmadı." . İlkokul yıllarında okunması, farkındalık oluşturulması gereken bir kitap gerçekten. Her çocuk bilincine varmalı gençliğin, genç nesle düşen sorumluluğun. . gencin başarısını engelleyen unsurlar üzerinde durmuş sayın Başgil, tembellik, kötü arkadaş ve kötü örnek. Bu hususlardan uzak durmak gerektiğini haykırıyor sessiz çığlıklarla Abi, abla, baba, anne, öğretmen, arkadaş, dost Hepsinin dilinden tavsiyeleri ile sizi bekliyor Ali Fuat Başgil. Tavsiyemdir, okunmalı (Esin)

Gençlerle Başbaşa PDF indirme linki var mı?

Ali Fuad Başgil - Gençlerle Başbaşa kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gençlerle Başbaşa PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ali Fuad Başgil Kimdir?

Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, (d. Çarşamba, Samsun - ö. 17 Nisan İstanbul), Türk Hukukçu ve siyaset adamı. Babası Halis Şükrü Efendi, annesi Makbule Hanım’dır. Dedesi Sölükbaşoğullargilden Hafız İbrahim Efendi’dir. İlkokulu Çarşamba'da okudu. Lise öğrenimine İstanbul'da başladı ve Paris'te tamamladı. İstanbul'da okurken I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla beraber eğitimini yarıda kesip 4 yıldan fazla süre Kafkas Cephesinde subay olarak görev yaptı. İstanbul'a döndükten sonra bir müddet ticaret ile uğraşdıktan sonra eğitimini tamamlamak için Paris'e gitti. Paris'te önce Saint-Barbe Lisesi sonra Buffon Lisesi’nde gitti ve burada lise eğitimini tamamladı. Grenoble Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra doktorasını Paris Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Daha sonra Paris Edebiyat Fakültesi felsefe bölümü ile Paris Siyasi İlimler Merkezi'ni de bitirdi. Başgil ayrıca Lahey Devletler Hukuku Akademisi'nin derslerine devam edip, buradan da mezun oldu. Yani 36 yaşında yurda üç fakülte ve bir yüksek okul diplomalı hukukçu olarak döndü. Hatay'ın bağımsızlığa kavuşmasından sonra 'de Hatay Cumhuriyeti'nin anayasasını hazırladı.

Türkiye'de İstanbul Üniversitesinde uzun yıllar Teşkilat-ı Esasiye Hukuku (Anayasa) dersleri verdi. yılında ordinaryüs profesör unvanını aldı. 27 Mayıs askeri darbesinden sonra Milli Birlik Komitesi tarafından çeşitli üniversitelerden demokrasiye inandıkları için uzaklaştırılan 'ler listesinde yer aldı. Bir yıl sonra () MBK'nın, 'lerin tekrar üniversiteye belki dönebileceklerine dair özel kanun çıkarmasına rağmen bunu kabul etmedi ve Adalet Partisi hareketi içerisinde siyasete atıldı.

15 Ekim seçimlerinde AP listesinden bağımsız Samsun Senatörü seçildi. Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koyması, Em. Org. Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanlığında ısrar eden askeri kesimden gelen yoğun tepkilerle karşılaştı. 24 Ekim gecesi Fahri Özdilek ve Sıtkı Ulay tarafından götürüldüğü Başbakanlık'a bazı Milli Birlik Komitesi üyesi subaylarınca "hayatınızı garanti edemeyiz" denilerek tehdit edildikten sonra Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildi ve Cumhuriyet Senatosu üyeliğinden de istifa ederek yurt dışına çıktı. [1] Bunu izleyen yıllarda Cenevre Üniversitesi'nde ders verdi, aynı üniversitede Türk Dili ve Türk Tarihi Kürsüleri'ne başkanlık yaptı. Adalet Partisi'nin %52 oy oranıyla tek başına kazandığı seçimlerinden sonra Türkiye'ye dönen Prof. Ali Fuat Başgil, 17 Nisan tarihinde İstanbul'da vefat etti. Kabri Karacaahmet Mezarlığı'ndadır

Ali Fuad Başgil Kitapları - Eserleri

  • Gençlerle Başbaşa
  • Din ve Laiklik
  • Türkçe Meselesi
  • 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri
  • Hâtıralar
  • İlmin Işığında Günün Meseleleri
  • Demokrasi Yolunda
  • Yakın Maziden Hatıra Kırıntıları
  • Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil'den Mektuplar
  • Ali Fuat Başgil'in Hatıraları
  • Konferanslar
  • Together with young
  • 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri

Ali Fuad Başgil Alıntıları - Sözleri

  • Şehirlerde olduğu gibi köylerde de fotoğraf çekmek yasaktı. İstanbul ile Ankara arasında fotoğraf makinesi taşımak yasak edilmişti. (27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri)
  • "Tarih, yalnız dekoru ve aktörleri değişen ebedi bir dramdır!" (Demokrasi Yolunda)
  • Varlığımız, alnımızın kristalleşmiş teri ve emeğimizin helal meyvesidir. Helâl kazançlara göz diken komünist ruhlu insanlardan hiç değiliz. Çünkü, hamdolsun, "İnsan için hak ve meşru olan, yalnız emeğinin mahsulüdür diyen bir yüksek dinin mensuplarıyız. (İlmin Işığında Günün Meseleleri)
  • Kadınlara hürmet et. Düşün ki kadınlık insanlığın anasıdır. (Gençlerle Başbaşa)
  • "Millet hayatında ilerilik, inanç ve idealleri inkar edip madde mabuduna tapmakta değildir; bilakis inanç ve ideal yaratmakta ve bu manevi kuvvetleri korumaktadır." (İlmin Işığında Günün Meseleleri)
  • “ Ademoğulları ayni vücudun azalarıdır, çünkü hepsi aynı cevherden yaratılmıştır. Eğer bunlardan biri acı duyarsa bütün diğerleri de bu acıyı duymalıdırlar”. (27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri)
  • Bir su değirmeni, bir kağnı arabası Bunları önceden hesaplayarak, bir plâna göre yapıp meydana getiren bir ustanın varlığına delildir. Bu hakikati görüp dururken, en yüksek zekâ ve en ince bir sanat eseri olan hayat ve kâinatın maddeden istihale edip, kendiliğinden var olduğuna inanmak için, insanın sırf münkirlik inadına kapılmış olması lâzımdır. (Din ve Laiklik)
  • Biz Türkler hayvani cesaret ve reaksiyon kabiliyetimiz çok yüksek, fakat medeni cesaret ve insani reaksiyonumuz sıfır insanlarız. Ammeye ait bir kötülüğe karşı harekete geçmek ve reaksiyon göstermek medeni cesarettir. İşte bu, bizde olmayan bir meziyettir. Fakat bir milleti millet yapan ve yaşatan da bu meziyettir. (Yakın Maziden Hatıra Kırıntıları)
  • "Vicdan hürriyeti, ferdin dilediği ve beğendiği herhangi bir dinî, felsefî, ahlâkî, iktisadî kanaati taşıması serbestliğidir." (İlmin Işığında Günün Meseleleri)
  • İnönü iktidâra gelince, o da Atatürkvâri işler yapmak istedi. Fakat yapılacak işler yapılmıştı. Bir nevî aşağılık duygusuyla, büyük iş başarmak sevdâsına kapılan İnönü dil meselesine sarıldı ve bu meseleyi yeniden ele aldı. Atatürk'ün bu işi başaramamış olduğunu sanarak, atalar mîrası dilimizi harap ve perişan bir hâle koydu. Dilde yok yere ihdas edilen bugünkü anarşi, en az yüz sene sürer, sanırım. Yâni Türk tefekkür hayatı yüz seneden evvel yoluna girmez. İnönü'nün bu tahrip yolundaki maşası maâlesef Hasan Âli Yücel oldu. (Türkçe Meselesi)
  • Bilindiği gibi Fransızca; Latince, Grekçe kelimelerle eski Frank kelime elemanlarından mürekkep bir lisandır. Fakat, hiçbir Fransızın, yabancıdır diye, bu kelimeleri atmak ve yerlerine kelime uydurmak, hayalinden bile geçmez. Ya şu muazzam Anglo-Amerikan dünyasına ne dersiniz? İngilizce; bir yarısı Fransız, öbür yarısı Alman kelimelerinden teşekkül etmiştir. Fakat, Anglo-Amerikan milleti içinden hiç kimsenin ve hiçbir zümrenin çıkıp da, bunlar yabancıdır diye Fransız ve Alman kelime elemanlarını dillerinden atmak, aklından geçmiyor. Çünkü, bu milletler, biliyorlar ki, bütün lisanlar, tarihen mürekkep elemanlı olarak teşekkül etmiştir. Ve bugün, İngilizce, Fransızca gibi dünyanın en zengin dilleri, muhtelif elemanlı mürekkep dillerdir. Bize gelince; senelerden beri, ardı arkası gelmeyen diktoriyal idareler, tutturdular: Hayır sen, en az bin senelik bir tarih içinde, aheste beste teşekkül etmiş, her devirde biraz daha teşekkül ederek bugünkü güzelliğini, ahengini ve emsalsiz zevkini bulmuş olan milli dilini bırakacak ve benim beğendiğim dil ile konuşacak ve yazacaksın, dediler. Niçin? Çünkü, senin bin senelik dediğin dil, saltanat devrinin dilidir. Tarihe karışan saltanatla beraber dilinin de tarih olması, Arapça, Farsça kelime elamanlarının geldikleri yerlere gitmesi lâzımdır Fakat, saltanat, sırf siyasi bir kadrodur, dil ise içtimai ve milli bir müessesedir. Saltanat yıkılır, yerine Cumhuriyet gelir, bununla milli bünye değişmediği gibi, milli dilin de değişmemesi lâzım gelmez mi? Birbirinden ayrı olan bu iki şeyi, hangi mantıkla biribirine bağlıyorsunuz? Netice ne oldu? Evvela, yıkılan dil ile birlikte ilim ve fikir hayatı da yıkıldı. En az yüz seheden önce, bu memlekette ilmin ve ilmi tefekkürün dirilmesine imkân yoktur. Çünkü, ilmin yarısı fikir, yarısı da lisandır. Fransızların dediği gibi, “Mükemmel bir ilim, mükemmel bir lisandır.” Netice, bundan ibaret de değildir: Bugün Türkiye halkı ikiye bölünmüş durumdadır. Bir tarafta milli dilciler, öbür tarafta uydurmacılar. Birbirini anlamayan, hatta biribirine düşman gibi bakan iki zümre. Gençler, Üniversitede hocalarının, hocalar gençlerin, evde ana babaları çocuklarının dilini anlamaz oldular. Bu keşmekeş içinde, bu memlekette ilim adamı yetişmemesine değil, yetişmesine hayret edilir. İlmin ifade vasıtası, lisandır. Türkiye'de, bugün kararını bulmuş bir lisan var mıdır ki, ilim olsun? Ruhun şad olsun Şinasi: “Bed-baht ana derler kim elinde cühelanın, Kahrolmak için kesbi kemal'ü hüner eyler.” (Türkçe Meselesi)
  • Gençlik ümit ve arzularıyla, ihtiyarlık hatıralarıyla yaşar. (Hâtıralar)
  • Fakat hükümetler politika keşmekeşinden sıyrılıp ihtiyacı karşılayacak tedb ir almakta geç kalmıştır. Bu se bep le mekteplerde, normal mevcudu aşan sınıflarda, hocalar çocuklar ile lâzım geldiği gibi meşgul olamıyor. Bütün bunlara kifayetsiz hoca, kışkırtıcı sinama, uygunsuz neşriyat ve kötü örnek ebeveynlerini de ilâve ediniz.. (Yakın Maziden Hatıra Kırıntıları)
  • Savaş sonrası Avrupa'sının demokratik ülkelerinde her kanun, devlet ve toplum hayatının ihtiyaçlarından doğar, dolayısıyla varlık sebebi de uygulaması da bu ihtiyaçlara bağlı olur. Türkiye'de ise kural bambaşkadır. Genellikle kanunlar Türkiye'de sadece büroları ve kitaplıkları süslemeye yarar. Uygulamaları, sadece iktidarı elinde bulunduran ve keyifleri kriter yerine geçen kimselerin menfaatlerine cevap verip veremediklerine bağlıdır. (27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri)
  • Türkiye'de din aleyhinde istenildiği gibi yazılabilir ve din adamlarına istenildiği gibi hakaret edilebilir. Fakat din lehine? Hayır. (Din ve Laiklik)
  • “Dile kelime sokmak, dilden kelime söküp çıkarmak dilcinin ve dilcilerden mürekkep bir heyetin hatta, daha ileriye gideceğim, bir dil akademisinin işi değildir.” (Türkçe Meselesi)
  • Halkımız mümkündür ki, günün birinde eskiyi arayacak ve bugün tapındığı demokrasiden yüz çevirip eskiye dönecektir. (İlmin Işığında Günün Meseleleri)
  • Milyar sene evvelki hilkat bahsinde “kendiliğinden var olma” kanaatini hangi tecrübe ve müşâhededen elde ettiniz? Tecrübe ve müşâhedeler, bilakis, bu kanaatin zıddını ispat eder görünüyor. Zîra hiç bir şey, hiçten çıkıp var olmuyor. (Din ve Laiklik)
  • Biz, türkler böyleyiz: oturur, konuşur, üzülürüz, acı acı çekiştirir, tenkid ederiz… …Sonra da kalkar, dağılır, unuturuz. Şahsımıza dokunan en küçük bir zarara ve kötülüğe tahammül gösteremeyiz. Bir arşın toprak için, hatta beş on kuruş için adam öldürürüz. Fakat ammeye ve camiaya dokunan en büyük bir zarar ve kötülük karşısında hareket ve reaksiyon kabiliyetimiz hemen hemen sıfırdır. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın der, geçeriz. Ben bu ruh halimizi tahlil ediyor ve şu neticeye varıyorum: biz türkler hayvani cesaret ve reaksiyon kabiliyetimiz çok yüksek, fakat medeni cesaret ve insani reaksiyonumuz sıfır insanlarız. Ammeye ait bir kötülüğe karşı harekete geçmek ve reaksiyon göstermek medeni cesarettir. İşte bu, bizde olmayan bir meziyettir. Fakat bir milleti millet yapan ve yaşatan da bu meziyettir. (Yakın Maziden Hatıra Kırıntıları)
  • If you are lazy and your laziness don't come from a physical illness but it is like a psychological slackness, indolence, sloth, flightiness and dissoluteness, you can defeat this enemy of your success by your will. (Together with young)

© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. funduszeue.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.

Ali Fuat Başgil Hoca daha çok Türk siyasal hayatındaki yeri ile tanınıfunduszeue.infoına kadar sürdürdüğü milletvekilliği görevi ve öncesinde senatörlük yılları ,hocanın hayat hikayesinin en ilginç dönemlerini oluşfunduszeue.infoörlük yıllarında adının cumhurbaşkanlığı adaylığı için geçmesi malum çevrelerde rahatsızlık uyandırdığından hoca ölümle tehdit edilmek suretiyle bu adaylıktan vazgeçirilmiş ve bir müddet İsviçre de yaşamak zorunda kalmıştır.Çok partili siyasal hayata geçiş sonrası yönetim erkini ‘’çevre’’ ile paylaşmak istemeyen seküler Kemalist zevatın her cumhurbaşkanlığı seçiminde aynı senaryoyu işleteceğini sonraları daha bariz bir şekilde göfunduszeue.infom bugünkü cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün seçim sürecinde yaşananlar ve sözde değil özde laik diskurları ile gibi ucube hukuki uygulamalar hatırlandığında, Ali Fuat Başgil Hoca’ya yapılanların başlangıç olduğu kabul edilebilir.

Oysaki Başgil hoca gerek ilmi/entelektüel çalışmaları ve gerekse öğrenci yetiştirme uğrunda gösterdiği çabalar açısından ayrıca değerlendirilmeyi hak funduszeue.infoa hukuku alanında taşıdığı Hocaların Hocası ünvanı da bu değerini teyit ediyordünya savaşı yıllarında Kafkas Cephesi dahil 4,5 yıl süren yedek subaylık görevi aynı zamanda hocayı yakın tarihin en önemli tanıklarından biri yapıyor.Özellikle 27 Mayıs darbesiyle ilgili kaleme aldıkları, dönemi anlamak için önemli bir başvuru kaynağı sayılabilir.

Bizim asıl gündemleştirmek istediğimiz husus ise Hoca’nın gençlere yönelik olarak yaptığı çalışmaların, çapı küçük fakat içerik yönüyle devasa denebilecek bir eser haline funduszeue.infoında derslerden oluştuğunu ifade ettiği ve bir kısmını Tasvir Gazetesi’nde yayınladığı ‘’Gençlerle Başbaşa’’ adlı bu çalışma, sadece kendi döneminin değil bugünün gençlerine de ufuk açan bir misyona funduszeue.infoı boyunca bir çok badire atlatmış ve türlü meşakkatler yaşamış, fakat buna rağmen ilim aşkından hiçbir şey kaybetmemiş biridir Ali Fuat Başgil Hoca.

Savaşlar, insanı buhranlara sürükleyen, en ümitvar olanları bile umutsuzluğa düşüren,hakikatin kaybolduğu ve insanlığın ayaklar altına alındığı bir olgudur.Böylesine muhataralı dönemlerde ilim aşkıyla hareket etmek ve sebatkar davranmak gerçekten funduszeue.info zorluğu eserinde Hoca da ifade funduszeue.infoş sonrası yaşadığı kararsızlığı aşmasında kendisine danıştığı bir hocasının yönlendirmesinin etkili olduğunu vurgulayarak bizlere, eğer birine danışacaksak bu birini iyi seçmemiz gerektiğini salık veriyor.

Oldukça kaygan bir gençlik zemininin olduğu bugün, gençleri gelecekleri hakkında nasıl yönlendirmek gerektiği ve bugünün gençliğinin nasıl bir çalışma disiplinine sahip olması ile alakalı olarak hocanın tespitleri hiç şüphesiz çok önemli.Çalışıp öğrenmenin yol ve yöntemini bilmeden ve manevi destekten yoksun olarak çabalayan gençlerin tez zamanda bıkkınlık,çaresizlik,yenilmişlik ve yapamıyorumculuk hastalıklarından birine veya hepsine düçar olarak yitip gitmesi, bizim gibi toplumlarda çok sık karşılaşılan bir durumdur.

Hocaya göre başarının önündeki en büyük tehlikelerin birincisi funduszeue.info hastalık bugün de gençlerin en önemli düşmanı olmayı sürdüfunduszeue.info garip olan şudur ki, hiç kimse tembel olduğunu kabul etmemektedir.Çünkü tembellik kendisini farklı argümanlar üzerinden meşrulaştırmaktadır.Şans,talih,kader ve benzeri kavramların arkasına sığınarak tembellik gerekçfunduszeue.info Akif’in de safahatında belirttiği üzere hastalıklı bir tevekkül anlayışı başını alıp funduszeue.infoşa gelen her şey kaderin,talihin üzerine atılmakta;irade,çaba ve gayret önemsizleş(tiril)mektedir.

Hoca’ya göre, başarının diğer düşmanları ise kötü arkadaş ve kötü öfunduszeue.infoçlik döneminde arkadaşlığın anne babadan daha önemli bir yer tuttuğu düşünülürse, bu dönemde arkadaşların çok dikkatli seçilmesi gerektiği daha iyi anlaşılıfunduszeue.infoşın seçiminde çalışkanlık,dürüstlük ve iyilikseverlik Başgil Hoca’ya göre en önemli funduszeue.info hususiyetlere sahip olan bir kişi diğer güzel davranışlara da sahip funduszeue.infoısıyla ortaya konan örneklik bu değerler çerçevesinde olacağından iyi arkadaş,gençlerin sahih bir istikamet doğrultusunda hareket etmesi için oldukça öfunduszeue.info nedenle bugün gençlik çalışmaları yapanların,Başgil Hoca’nın da dikkat çektiği bu noktalara özel ihtimam göstermesi gerekmektedir.

Başgil Hoca başarılı olmanın önündeki engelleri sıraladıktan sonra, başarılı olmanın şartlarını sıralamaya başlıyor. Bunların başında ise iradeli olmak funduszeue.infoi ise insanı sadece diğer canlılardan değil,hemcinsleri arasında da ayıran çok önemli bir özellik olarak öne çıkarıfunduszeue.infoç şüphesiz İrade, her türlü atalet zincirlerini kırmada ve nefis ve şeytan tarafından gelen her türlü iğvaya karşı muhkem bir mukavemet hattı oluşturmada insanın en önemli silahıdıfunduszeue.infoin kuvvetlendirilmesi ciddi bir nefis terbiyesi ve takva yolunda gösterilen sebat ile mümkündür.

Sosyal hayatta insanın iradesine yabancı hareketleri üçe ayıran Başgil Hoca, bunları insiyaki/içgüdüsel, alışkanlıklar/itiyatlar ve telkinli hareketler olarak sıralıfunduszeue.infoki hareketlerin bütün canlılarda ortak olan yeme ,içme gibi hareketler olduğunu;alışkanlıkların sürekli tekrar neticesinde ortaya çıktığını ve belli bir süre sonra vazgeçilmez hale geldiğini;telkini hareketlerin ise dışarıdan yönlendirmelerle oluştuğunu ifade eden Başgil Hoca,iradi hareketlerin tüm bu hareketler içinde insanı farklı ve değerli kılan boyutuna dikkat çfunduszeue.info-i Haldun’un ‘’İnsan alışkanlıklarının çocuğudur’’ ifadesi dikkate alındığında, iradi hareketlerin ne kadar ehemmiyetli ve zor olduğu daha iyi anlaşılmış olur.

İnsanın terbiye ile bünyesindeki bazı kötü huylardan arınıp arınamayacağı asırlarca düşünce insanlarını meşgul etmişfunduszeue.info dünyaya bazı hususiyetleriyle birlikte mi doğar ,yoksa tüm özelliklerini sonradan mı kazanır soruları tarih boyunca mütefekkirleri meşgul etmişfunduszeue.info yanında ‘’can çıkar huy çıkmaz’’ veya ‘’insan yedisinde neyse yetmişin de odur’’ şeklinde ifade edilen bazı sözler, terbiyenin yeterli olmayacağı,insanın doğuştan gelen bazı özelliklerinin onunla ölünceye kadar gideceği yönünde kanaat oluşmasına sebep olmuştur.

İslam nokta-i nazarından bakıldığında, insanın ilahi rızaya muvafık ve muğayir eylemde bulunma özelliklerini içinde barındırdığını ifade etmek funduszeue.info, kendisine ilham edilen fücur ve takvaya müfunduszeue.info,insanın takva temayülünü güçlendirmek ve fücur yönünü terbiye etmek için değerler sistemi olarak gönderilen ilahi bir bağıştıfunduszeue.infoın fücur işleme özelliği ondan sökülüp atılamayacağı için sağlam bir irade eğitimi,nefis tezkiyesi ve terbiyesi önem kazanmaktadıfunduszeue.infoşgil Hoca’nın terbiye görmüş kötü huyları, tepesi kurumuş fakat kökü cilt altında kalıp yerleşmiş çıbana benzetmesi ve patlamak için kaşıntı fırsatı beklediğini ifade etmesi insanın terbiye ile bazı kötü yanlarının törpülenebileceğini fakat terbiye sürecinin kesintiye uğraması yada bitmesi durumunda fücur yönünün tekrar canlanacağını unutmamak gerek.

Verimli çalışmanın üç önemli şartı olduğunu ifade eden Başgil Hoca; bunları fiziksel,duygusal ve zihinsel şartlar olarak sıralıfunduszeue.infoel şart sağlık ve sağlamlıktıfunduszeue.infoal şart çalışmayı sevmek ,zihinsel şart ise çalışma yol ve yöntemini funduszeue.info özellikle son iki şart üzerinde hassasiyetle durmak gerekiyor.

İnsanın yaptığı işi sevmesi yada sevdiği işi seçmesi onun hayatı boyunca zevkle ve verimli olarak çalışmasının en temel şartıdır. Ne hazindir ki bugün toplumumuzda insanların çok büyük bir kısmı sevmedikleri işlerde kerhen yada mecburiyetten çalışmaktadıfunduszeue.info da ister istemez mutsuz bireyler ve niteliksiz ürün ortaya çıkarmaktadıfunduszeue.infoın yaptığı işi sevmesi başkalarından ödül ve ceza beklemeden çalışmasının da önünü açfunduszeue.infodiği işte çalışan insan Başgil Hoca’ya göre işinin esiridir ve bu insanın çalışmasından bir toplumsal fayda hasıl funduszeue.info nedenle bugünün gençlerine sevdiği işi yapmaları noktasında destek olmak ve onları zevkle/severek çalışabilecekleri nitelikli alanlara yönlendirmek oldukça önemlidir.Türkiye’de ki eğitim sisteminin rekabete dayalı olması ve eğitimden beklenenin ekonomik getiriler olması,maalesef,gençlerimizi istemedikleri alanlara funduszeue.info durum uzun vadede mutsuz bireyler ve iş ahlakını kaybetmiş meslek gruplarının doğmasına sebep olmaktadır.

Sonuç olarak Ali Fuat Başgil Hoca’nın bu önemli eseri gençliğin sağlıklı bir şekilde yönlendirilmesi ve sistemli çalışması noktasında hem gençlerin hem de gençlerle ilgilenenlerin dikkatle okuması ve üzerinde tefekkür etmesi gereken bir funduszeue.infotes’in Batıda açtığı yöntemli/sistematik çalışma çağının oldukça önemli olduğunu ifade eden Başgil Hoca,bu filozofun ’’İnsanlar arasındaki ilerilik ve gerilik farkı akıl ve kavrayış farkından çok yöntemli ve rasyonel çalışıp çalışmamalarından dolayıdır.’’ Sözünü iyi düşünmemiz gerektiğini salık veriyor.

Vesselam…

Kamil ERGENÇ

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız


AddThis
 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası