ibn miskeveyh kimdir / İbn Miskeveyh kimdir? - Kitapları, Özgeçmişi, İletişim bilgileri

Ibn Miskeveyh Kimdir

ibn miskeveyh kimdir

İBN-İ MİSKEVEYH

Tarihçi ve felsefeci. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin Ya’kûb bin Miskeveyh’dir. Künyesi Ebû Ali olup, İbn-i Miskeveyh diye meşhûr olmuştur. İran’ın Rey şehrinde doğdu. (H. )’de İsfehan’da vefat etti.

Aslen mecûsî olup, sonradan müslüman olmuş bir aileye mensûb bulunduğu da rivayet edilen İbn-i Miskeveyh, küçük yaşından îtibâren, doğum yeri olan Rey’de tahsîle başladı. İlk tahsilini burada yaptı. Felsefeye karşı duyduğu ilgi Fârâbî’nin eserlerini okumasına yol açtı ve onun te’sirinde kaldı. Kimya, tıb ve mantık okudu. Daha sonra târih, edebiyat ve inşâya ilgi duydu. Genç yaşında Muizzüddevle Deylemî’nin baş veziri Ebû Muhammed Mühellebî’nin hizmetinde bulundu. Kısa zamanda meşhûr olan İbn-i Miskeveyh, Ebû Muhammed Mühellebî’den sonra Büveyhî veziri İbn-ül-Amîd ve bunun oğlu Ebü’l-Feth Zül-kifâyeteyn’in yanında bulundu. İbn-ül-Amîd’in yanında münşî olarak yetişti. Onun ölümünden sonra oğlu Ebü’l-Feth Zül-kifâyeteyn, İbn-i Miskeveyh’i yanından ayırmadı. Ebü’l-Feth Zül-kifâyeteyn’in fecî bir şekilde öldürülmesinden sonra Büveyhî hükümdarı Adudüddevle onu hazinedarlığa tâyin etti. Bu vazifeyle Adudüddevle’nin sarayında iken Tecârib-ül-Ümem ve Teâkıb-ül-Himem adlı târih kitabını yazdı. Adudüddevle’nin (H. )’da amcasının oğlu Muizzüddevle’yi uzaklaştırarak Irak’ı istilâ ettiği sırada yanında idi. Adudüddevle’nin sarayındaki ilmî münâzaralara katıldı. Adudüddevle’nin ölümünden sonra Irak’dan ayrılan İbn-i Miskeveyh, Mâverâünnehr ve Harezm taraflarına gitti. Burada İbn-i Sînâ, Ebû Sehl Mesîhî, Ebû Reyhan el-Bîrûnî, Ebû Nasr-ı Irâkî gibi meşhûrlarla görüştü. Harezm melikinin de dikkatini çekip, onun teşkil ettiği ilmî cemiyetlerde bulundu. Bu sırada İbn-i Sînâ ile arası açıldı. Daha sonra Gazneli Mahmûd onu Gazne’ye getirtmek üzere Ebü’l-Fadl Hasen adında birini Harezm’e gönderdi. Bu sırada Sultan Mahmûd Gaznevî’nin, İbn-i Sînâ ve İbn-i Miskeveyh hakkında iyi düşünmediği haberi yayıldı. İbn-i Sînâ ve İbni Miskeveyh birlikte Harezm’den Irak’a gitmek üzere yola çıktılar ve müthiş bir fırtınaya tutuldular. Fırtınanın şiddetine, açlık ve susuzluğa dayanamayan İbn-i Miskeveyh, (H. )’de öldü. İbn-i Sînâ ise kurtuldu. Bâzı tarihçiler, İbn-i Sînâ ile yolculuk yapan ve ölen kimsenin İbn-i Miskeveyh değil de Ebû Sehl-i Mesîhî olduğunu bildirmişlerdir.

Fârâbî’nin felsefî fikirlerinin etkisinde kalan İbn-i Miskeveyh, ahlâk ve ilim konusunda Fârâbî’den ayrıldığı için, El-Muallim-üs-sâlis “üçüncü öğretici” adıyla anıldı. Daha sonra yetişen Nâsırüddîn Tûsî de onun ahlâk ile ilgili görüşlerinin etkisinde kaldı. Ahlâkî konularda akla önem veren İbn-i Miskeveyh, tevekkül, sabr ve rızâ gibi güzel huyları telkin etti. Ancak insan hayâtının zühd hayâtı olmadığını, ahlâkın dünyâ arzuları içinde gelişebileceğini söyledi. Bu yüzden, insanın yaratılışında sosyal bir varlık olduğunu belirterek uzlet (insanlardan uzak kalma) ve zühde (dünyâ arzularından uzak olma) karşı çıktı. Bilhassa fitne zamanında uzlet ve zühdü tavsiye eden tasavvuf erbabına karşı cephe aldı. El-Kindî’nin de te’sirinde kalan İbn-i Miskeveyh, Et-Tıb-ün-nefsî denilen psikolojik hekimlikte onun görüşlerini savundu. Bu hususta Fârâbî’yi tenkid etti. İhvân-üs-safâ ile de uğraşıp, onlardan ayrıldığı noktaları açıkladı. Dînin felsefeyle bağlı olduğunu söyleyen İhvân-üs-safâ’nın bu görüşünü tenkid ederek dînin felsefeden ayrı olduğunu ve özel bir önemi bulunduğunu söyledi. Felsefenin akla, dînin ise vahye dayandığını bildirdi “Emir ve yasaklara boyun eğmek gerekir ve bu tartışma kabul etmez” demek suretiyle, diğer felsefecilerden ayrıldı.

Ahlâk ilmi üzerinde de geniş araştırmaları olan Aristo’nun etkisinde kalan İbn-i Miskeveyh; “Ahlâkın gayesi üstün mutluluktur” dedi. Bunun için ona “Son gaye, El-gâyet-ün-nihâye” adını verdi. İnsan nefisle bedenden mürekkeptir ve üstün mutluluğun bütün hâlinde insanda gerçekleşmesi gerekir. En yüksek mutluluk, herkesin elde edebileceği ve her isteyenin başaracağı bir şey değildir. En yüksek mutluluğa ulaşan kimsenin alâmeti, devamlı sevinç içinde bulunması, emelinin genişliği, ümidinin kuvveti, dünyâ işlerinden dolayı pek ızdırap duymaması ve tasalanmamasıdır” dedi. İbn-i Miskeveyh’in felsefe, mantık, matematik, ahlâk ve târihe dâir bir çok eseri vardır. Bunlardan bâzıları şunlardır:

1-Tecârib-ül-ümem ve teâkib-ül-himem: Târihe dâir yazdığı eseridir. İki bölüm hâlindeki bu eserinin birinci bölümünde, (H. ) yılları arasındaki vak’aları; ikinci bölümde ise, (H. ) yılları arasındaki vak’aları anlatmıştır. Bu târihlerde; hâdiselerin siyâsî, sosyolojik ve ahlâkî sebeplerini ve neticelerini de inceleyen İbn-i Miskeveyh’in bu eseri dördüncü hicrî asırda yazı lan diğer târih kitaplarından daha orijinaldır. Aslen İranlı olan İbn-i Miskeveyh, bu eserinin büyük bir kısmında İran târihini anlatmıştır. Hâdiseleri nakl ederken tafsilâtı vermekten kaçınmamıştır.

İbn-i Miskeveyh, bu eserinde, kitaplardan nakil yapmaktan ziyâde, bizzat yaşanan hâdiseleri anlatmıştır. Felsefî fikirleriyle birlikte iktisâda dâir fikirlerini de bu eserinde sergilemiştir, idare ve teşkilâtla ilgili mevzulara yer vermiştir. İslâm medeniyeti târihinde kaynak özelliğini taşıyan bu eserinde, bilhassa Abbasîler devrine ait hâdiseleri nakl ederken, asrın ahlâkını, idaredeki usûlünü, bu muazzam devleti yıkılmaya götüren sebepleri açık bir şekilde anlatmıştır.

Tecârib-ül-ümem adlı bu eserin bir kısmı, (H. )’de Geoje tarafından neşr edilmiştir. Mısır’da da Ferecullah Zeki el-Kürdî tarafından İbn-i Cerîr târihine zeyl olarak beşinci ve altıncı cildleri basılmıştır. İbn-i Cerîr târihi, (H. ) senesinde son bulmakta, Tecârib-ül-ümem’in beşinci cildi ise (H. ) târihinden başlamaktadır. Tecârib-ül-ümem’e Ebû Şuca Muhammed bin el-Hüseyn, sonra da Muhammed bin Abdülmelik Hemedânî birer zeyl yazmışlardır.

2-Enis-ül-Ferîd; şiir, hikmet ve darb-ı mesellerini ihtiva eden eseridir. 3-El-Fevz-ül-ekber, 4-El-Fevz-ül-asgar, 5-Kitâb-üs-siyer, 6-Kitâb-üt-tahâre; ahlâk ilmine dâirdir. 7-Âdâb-ül-Arab vel-Acem; ahlâk ilmine dâirdir. 8-Kitâbü tertib-üs-seâdet, 9-Kitâb-üs-siyâse, Kitâb-ül-müstevfî, Kitâb-ül-Mecmuat-ül-havâtır, Kitâb-ül-câmi, Kitâbü tehzîb-il-ahlâk.

 

İBN MİSKEVEYH

 

Dördüncü örnek metnimiz İbn Miskeveyh (ö. )’in Tehzîbü’l-Ahlâk (Ahlâkı Olgunlaştırma) adlı eserinden alınmıştır ve ahlâk felsefesinin önemli konularından birisi olan sevgi felsefesi ile ilgilidir. İbn Miskeveyh, ahlâkla en çok ilgilenen İslam filozofudur. İslam ahlâk düşünürlerine en çok etkide bulunan ahlâkçılardandır. Diğer önemli eserleri arasında el-Fevzu’l-Asgar ve el-Hikmetü’l-Hâlide en başta gelenlerdir.

İbn Miskeveyh, ahlâkta sevginin önemine vurgu yapmakta ve ahlâkî erdemlerin ancak sevgiyle gerçekleşebileceğine inanmaktadır. Ailedeki, toplumdaki ve devletteki dayanışmanın temelini de sevgiye bağlayan İbn Miskeveyh, yöneticinin esas görevinin toplumda sevgiyi yaymak olduğunu belirtmektedir. Onun bu izahlarının arkasında sevginin insanın doğasından kaynaklanan bir ihtiyaç olduğuna dair vurgusu vardır. Çünkü her insan kendini tamamlamak için bir diğerine ihtiyaç duymaktadır, bu da bir araya gelmeyi zorunlu kılmaktadır. İşte aileden devlete kadar en küçüğünden en büyüğüne bireylerin kaynaşması, bir arada yaşaması sevgiyle mümkün olacaktır. İşte bu noktada sevginin türleri karşımıza çıkmaktadır. Bunların ilki hemen oluşup kaybolabilen zevke veya hazza dayalı sevgidir. İkincisi, yavaşça oluşup çabucak kaybolan menfaate dayalı sevgilerdir. Üçüncüsü, çabucak oluşup yavaşça kaybolan hayra veya iyiliğe dayalı sevgidir. Onun dördüncü olarak zikrettiği sevgi ise diğer üçünü de içine alan ve hem yavaşça oluşan hem de yavaşça kaybolan sevgidir. Ona göre bütün bu sevgilerin temelinde irade söz konusudur.

İbn Miskeveyh, sevgi (muhabbet) kavramını çok geniş bir anlamda kullanarak canlı ve cansız bütün varlıkların özüne ait bir durum olarak değerlendirmektedir. Nitekim o, burada ahenk, uyum ve cazibe kanunlarını da bir çeşit sevgiyle açıklamakta ve bunu yakınlık anlamında bir sevgiyle değerlendirmektedir. Ancak yine de insanlar arasındaki sevgiyi diğerlerinden ayırarak irade kavramına bağlamakta ve buna en üst sevgi olduğunu ifade etmektedir. Hatta bu sevginin varlığın özünde var olan sevgiyi bilinçli bir şekilde arayıp bulmak ve ona yönelmek olduğu da söylenebilir. Ona göre tüm varlıkları kuşatıcı olan sevgi kavramının bir de alt kategorileri mevcuttur. Bunlardan ilki dostluk (meveddet) kavramıdır. Ona göre dostluk, sevginin özel bir türü olarak daha az sayıda insanlar arasında meydana gelen bir şeydir ve bu özelliği ile sevgiyle organik bir bağı söz konusudur. Yoksa onun alt kategorisi olması önemsiz olduğunu göstermez. Dostluğun alt kategorisi ise, İbn Miskeveyh’e göre, aşk, yani aşırı sevgidir ve bu aşırı sevginin olumlu ve olumsuz yönleri bulunmaktadır. Eğer aşırı sevgi, zevk ve haz düşkünlüğünden geliyorsa olumsuz ve yararsızdır, şayet aşırı derecede iyiliği sevmekten kaynaklanıyorsa bu ise olumlu ve faydalıdır. İbn Miskeveyh işte bu noktada sevgi, dostluk ve aşkın temeline varlığın özünde bulunan ve kaynağı ilâhî olan manevi lezzeti koymaktadır ki bu manevi haz veya lezzet insanı mutluluğa götürecektir.

ÖRNEK METİN SEVGİ FELSEFESİ (İBN MİSKEVEYH)

Kimilerine göre bütün varlıkların düzeni ve durumlarının iyilik içinde olması sevgiye bağlıdır. Onlar, sevgi şerefine ulaşamadığı için insanın, bu fazileti, yani karşılıklı ilişkilerinde adaletin uygulanmasını sağlayan alışkanlığı elde etmek zorunda olduğunu söylemişlerdir. Eğer toplum halinde yaşayan insanlar birbirlerini seven kişilerse, birbirlerine karşı adaletli davranırlar ve aralarında hiçbir anlaşmazlık ortaya çıkmaz. Diğer bir deyişle, dost, dostunu sever ve kendisi için istediğini onun için de ister. Güven, dayanışma ve yardımlaşma ancak birbirini seven kişiler arasında gerçekleşir. Onlar, birbirlerine yardım ederken aynı sevgiyi paylaşırlarsa, sevilen her şeye ulaşırlar. Güç ve zorla bile olsa, hiçbir amaçları imkânsızlaşmaz. Bu takdirde onlar, isabetli görüşler ortaya atarlar, akılları iyi yönetim metotlarını ortaya koymada yardımlaşır ve böyle bir dayanışma ile bütün iyiliklere ulaşmak için güç birliği ederler.

Bu görüşte olanlar, çoklukta gerçekleşen birlik faziletini göz önüne almışlardır. Gerçekten de bu fazilet, vatandaşların ulaşabilecekleri amaçların en üstünüdür. Söz gelişi, onlar birbirlerini sevdikleri zaman, birbirleriyle ilişki kurarlar ve her biri kendisi için istediğini arkadaşı için de ister. Böylece birçok güçler bir güçte birleşir ve onlardan hiçbiri için sağlam görüş ve doğru iş imkânsızlaşmaz. Giriştikleri her işte durumları, tek başına ağır bir şeyi hareket ettirmek isteyen ve buna gücü yetmeyen, başkasının yardımıyla bunu başaran kimsenin durumu gibi olur.

Sevginin türleri çok olduğu halde, bunların hepsi Allah’a ulaşmak içindir. Bundan sonraki bölümde bu konuyu, Allah’ın izniyle açıklamaya çalışacağız.

SEVGİNİN TÜRLERİ

Yukarıda söylendiği ve açıkça belirtildiği gibi, insanlar birbirlerine muhtaçtırlar. Her insan kendisini tamamlamak için diğer insanlara muhtaçtır. Birbiriyle yardımlaşmak zorundadırlar. Çünkü onlar birtakım eksikliklerle yaratılmışlar ve bunları tamamlamaya mecburdurlar. Yukarıda açıkladığımız gibi her birinin tek tek kendi başına mükemmelliğe ulaşmaları imkânsızdır. O halde bütün organları yararlı bir işi yapmada birleşen bir şahıs gibi, birbirine bağlı ahenkli bir toplum olmak için dağınık fertlerin birleşmelerine ve kaynaşmalarına ihtiyaç ve zaruret vardır.

Sevginin birçok türleri vardır ve bunların sebepleri de türleri kadardır:

1.      Hemen oluşan ve hemen kaybolan sevgi,

2.      Çabucak oluşan ve yavaş yavaş kaybolan sevgi,

3.      Yavaş yavaş oluşan ve çabucak kaybolan sevgi,

4.      Yavaşça oluşan ve yavaşça kaybolan sevgi.

 

Sevgi sadece bu çeşitlere ayrılır. Çünkü insanların yaşayışlarında göz önüne aldıkları amaçlar üç olup dördüncüsü de her üçünün birleşmesiyle oluşan şeydir. Zevk, iyilik, menfaatler ve bunların oluşturduğu şey. İnsanların ulaşmak istedikleri amaçlar bunlar ise, şüphesiz sevginin sebepleri de bunlar kadar olur. Bu amaçlara ulaşmak için yardımlaşan kimse, başarıya erişmiş olur.

Sebebi zevk olan sevgi, çabucak oluşur ve çabucak kaybolur. Çünkü zevk, çabucak değişen bir şeydir. Nitekim bunu yukarıda açıkladık. Sebebi iyilik olan sevgi ise, çabucak oluşur ve yavaşça çözülür. Menfaatlere dayanan sevgi de yavaşça oluşur ve çabucak çözülür. Bunların birleşmesinden meydana gelen sevgi de iyilik varsa, yavaşça çözülür, yavaşça oluşur.

İşte bu sevgilerin hepsi özellikle insanlar arasında ortaya çıkar. Çünkü bunlar irade ve düşünüp taşınmayı gerektirir, bunlarda cezalandırma ve ödüllendirme söz konusu olur.

Düşünmeyen canlılardaki sevgiye gelince, buna yakınlık demek daha doğrudur ve bu yalnızca aynı türden olanlar arasında meydana gelir.

Taşlar ve benzeri cansız varlıklarda ise, ancak kendilerine ait merkezlere doğru tabii bir yönelme söz konusudur. Yine bunlar arasında, ilk unsurlardan oluşan karışımlarına göre karşılıklı bir itişme ve benzeşme bulunur. Bu karışımlar çoktur. Sayıca, alanca veya ahenkçe uygun bir oran bulunursa, aralarında çeşitli benzeşmeler doğar. Bu oranların karşıtları söz konusu olduğu zaman aralarında karşılıklı itişme meydana gelir ve “havas” denilen şeyler ortaya çıkar. “Havas” ise, olağanüstü işler olup bunlara “tabii varlıkların sırları” denilir.  Özellikle ahenkli oranlarda ortaya çıkan olağanüstü bu şeyler eşitlik oranından sonra gelen üstün orandır ve bunun karşıtları da vardır. Bunlar aritmetik ve sonrada musikî ilimlerinde açıklanmıştır.

Bu oranlara uygun olan karışımlar bizim bilgimiz dışında kalır ve bunların gerçekleştirilmeleri güçtür. Bazıları buna ulaştıklarını ileri sürerler. Bu söz konusu oranların karışımı arasında meydana gelen bu işler ve “havas”, unsurların kendilerinde yoktur. Bu konunun açıklanması, amacımız dışında kalır. Bunları ancak burada zikretmemizin sebebi, görünüşte canlılar arasındaki benzeşme ve itişmelere benzemeleridir.

Bizim üzerinde durduğumuz konu, insanlar arasında irade ile ortaya çıkan oran ve ondan dolayı meydana gelen ödüllendirme ve cezalandırmadır.

Dostluk, sevginin özel bir türü olup buna “meveddet” denir. Ayrıca bu, sevgi gibi büyük sayıda insanlar arasında yerleşemez.

Aşk ise aşırı derecede bir sevgidir ve sadece iki kişi arasında meydana geldiği için meveddetten daha dar bir çerçeve taşır. Bu aşk, ne yararlı alanda ne de yararlının bulunduğu başka alanda ortaya çıkar. Ancak bunu, aşırı derecede zevk düşkünü ve aşırı derecede iyiliği seven kimseler duyar. Bunlardan biri kınanmış, öteki de övülmüştür. Dostluk, gençler arasında ve yaratılışça onlar gibi olanlarda yalnızca zevkten dolayı ortaya çıkar. Bunlar çabucak birbirleriyle dost olurlar ve çabucak birbirinden ayrılırlar. Bu, onlar arasında az bir zamanda sık sık görülür. Kimi vakitte dostluk, zevkin sürekliliğine olan güvenleri ve zaman zaman onu tekrar etmeleri ölçüsünde devamlılık gösterir. Bu güven kesildikten sonra derhal dostluk da sona erer. Yaşlıların ve yaratılışça onların durumunda olanların dostluğu birbirlerine bağlanmalarını sağlayan bir menfaat uğruna ortaya çıkar. Aralarındaki menfaat ortak ise bunlar çoğunlukla uzun sürelidir, dostlukları sürekli olur. Aralarındaki menfaat ilişkisi kesilir ve ortak menfaat ümitleri tükenirse dostlukları da biter.

İyi insanlar arasındaki dostluk, sırf iyilik içindir ve onun sebebi iyiliktir. İyilik öz itibarıyla değişmeyen bir şey olunca, ona sahip olanların sevgileri de değişmez ve sürekli olur. Aynı şekilde insan, karşıt tabiatlardan bileşik olunca, her birinin eğilimi, ötekisinin eğilimine uymaz. Öyleyse bu tabiatlardan birine uygun olan zevk, ona karşıt olan ötekinin zevkine aykırı olur ve böylece acıyla karışık olmayan bir zevk insan için söz konusu olamaz.

İnsanda diğer tabiatlarla müşterek olmayan yalın, ilahi bir cevher bulunduğundan dolayı onun zevki öteki zevklere benzemez ve bu da yalın bir zevktir (İbn Miskeveyh, Tehzîbü’l-Ahlâk-Ahlâkı Olgunlaştırma, çev. A. Şener-C. Tunç-İ. Kayaoğlu, Ankara , s. ).

 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası