hic soruyor muyuz kendimize bu gidis nereye / Bu Gidiş Nereye? | | Boeken | funduszeue.info

Hic Soruyor Muyuz Kendimize Bu Gidis Nereye

hic soruyor muyuz kendimize bu gidis nereye

Bu Gidiş Nereye

Hiç soruyor muyuz kendimize “bu gidiş nereye?”

Dünya denen çemberin içinden geçmekte olan biz insanların belki de zihinlerinin bir kenarında tutulması gereken bir soru olsa gerek. Bu öyle bir soru ki adeta inanan insan için şöyle bir silkeleyip kendine getiren, yolunun haritasını yeniden çizdiren, ona kılavuzluk edene yaklaştıran Evet, ne bir âlimim, ne de bir müftü, kendimi bir şey de sanıyor değilim. Gücüm de cürmüm kadardır bilirim. İnsanlığın gidişatı üzerine tasalarım vardı ve bu tasalarımı insanlığa ulaştırmam gerek dedim ve sizinle paylaşmak istedim. Zaten yazmak dediğin de tasanı paylaşıma açmak demek değil miydi? Ben size insanlık namına iyiliğimi ve doğasında olan iyi niyetimi paylaşıyorum. İyiliği çoğaltmak namına, gidişatı düzeltmek düşüncesiyle. Duam şudur ki; insanlığın içerisinde ve insanlığın genelinde gönüllere iz bırakabilmek.

Rabbim dilimi anlaşılır kılsın, yazdıklarımın iz bırakabilmesini nasip etsin inşallah.

Ga naar zoekenGa naar hoofdinhoud

Artikel vergelijken

Productbeschrijving

Hiç soruyor muyuz kendimize “bu gidiş nereye?”Dünya denen çemberin içinden geçmekte olan biz insanların belki de zihinlerinin bir kenarında tutulması gereken bir soru olsa gerek. Bu öyle bir soru ki adeta inanan insan için şöyle bir silkeleyip kendine getiren, yolunun haritasını yeniden çizdiren, ona kılavuzluk edene yaklaştıran Evet, ne bir âlimim, ne de bir müftü, kendimi bir şey de sanıyor değilim. Gücüm de cürmüm kadardır bilirim. İnsanlığın gidişatı üzerine tasalarım vardı ve bu tasalarımı insanlığa ulaştırmam gerek dedim ve sizinle paylaşmak istedim. Zaten yazmak dediğin de tasanı paylaşıma açmak demek değil miydi? Ben size insanlık namına iyiliğimi ve doğasında olan iyi niyetimi paylaşıyorum. İyiliği çoğaltmak namına, gidişatı düzeltmek düşüncesiyle. Duam şudur ki; insanlığın içerisinde ve insanlığın genelinde gönüllere iz bıfunduszeue.info dilimi anlaşılır kılsın, yazdıklarımın iz bırakabilmesini nasip etsin inşallah.(Tanıtım Bülteninden)

Toon meer Toon minder

Productspecificaties

Inhoud

Taal
tr

Bindwijze
Softcover

Je vindt dit artikel in

Nog geen reviews

Prijsinformatie

De prijs van dit product is 15 euro en 04 cent.

In winkelwagen

  • Bestellen en betalen via funduszeue.info
  • Prijs inclusief verzendkosten, verstuurd door Kepler Trade
  • 30 dagen bedenktijd en gratis retourneren
  • Wettelijke garantie via Kepler Trade

Recent bezochte artikelen

 

{"pdpTaxonomyObj":{"pageInfo":{"pageType":"PDP","language":"nl","website":"funduszeue.info"},"userInfo":{},"productInfo":[{"productId":"","ean":"","title":"Bu Gidiş Nereye?","price":"","categoryTreeList":[],"brick":"","chunk":"","averageReviewRating":"","seriesList":[],"sellerName":"Kepler Trade","uniqueProductAttribute":"BINDING-Softcover"}]}}

{"pdpAnalyticsObj":{"pageInfo":{"pageType":"PDP","country":"NL","shoppingChannelContextTypeAndDeviceType":"funduszeue.info,SEO_AGENT","canonicalUrl":"funduszeue.info","shortURL":"/p/bu-gidis-nereye//","countryLanguage":"nl-nl","external":true,"subscriptionInfo":{"selectMembership":false}},"product":{"productId":"","title":"Bu Gidiş Nereye?","category":"","brand":"","brick":"","seller":"_Kepler Trade","price","discount","categoryNumbersFlattened":[],"categories":[],"orderable":"available","quantity":1}}}

BU GİDİŞ NEREYE?

Bizimkisi pandemi döneminde yasakları fırsata çevirerek evde oturduğu zamanlarda yeni bitirdiği ‘‘Kalk Kudüs’e Gidelim’’ kitabının üzerinden son kez geçip ve artık son noktayı koyma rahatlığı ile koltuğuna yaslanmışken telefonu çalar. Arayan korona döneminde sık görüşemediği ahretliğidir. Uzun muhabbet sonrası yılının muhasebesini yaparak, zarar edenler listesinde olmamayı, yılının da Rabbim ömür verirse tertemiz ve bembeyaz bir hesap sayfası açmayı, bu sayfaya iyilik, manevi kazançlarla doldurmayı, kötülük ve günahlarla kirletmeme duasıyla telefonu kapatacakları sırada Ahretliği ‘‘Bu Gidiş Nereye’’  Haydi senenin ilk kendini sorgulama sorusu diyerek telefonu kapattı.    

Sahi hiç soruyor muyuz kendimize ‘‘BU GİDİŞ NEREYE?’’

Yaşadığımız ve her geçen gün manevi olarak daha da kirlettiğimiz dünya denen düzenin içinden geçmekte olan biz insanların akıllarının bir kenarında tutulması gereken bir soru aslında. Bu soruyu her birimiz kendimize sorduğumuzda; inanan insan için kendine geliş, kaybolanın yolunu tekrardan bulma ve ona yol gösterene daha da yaklaşır vaziyette bulması gereken bir cevap olmaz mı?

Efendimizin Medine’de inşa ettiği ahlaki ve İslam hukuku bugün adeta unutulmuş durumda, Mekke dönemindeki cahiliye dönemine doğru yola çıkmışız. Rabbimizin Tekvin Suresi Ayetinde buyurduğu ‘‘Bu Gidiş Nereye’’ Ayeti Kerimesi bugün güncelliğini korumakta ve bugün nazil olmuş gibi. Özellikle son dönemlerde İslam ümmetinin bölünmüşlüğü; yönetim ve yaşam tarzı olarak Batı’ya ilginin artması sürecin başlangıcı olmuştur. Bu nedenle Müslüman ailelerde ve toplumunda İslam’a karşı kayıtsız kalış baş göstermektedir. Son dönemlerde internet, TV programları başta olmak üzere iletişim aygıtlarının etkisini de ekleyecek olursak savrulmanın hangi boyutlarda olduğunu da net görmüş oluruz.

Düşündü bizimkisi, düşündüklerini kâğıda dökmek üzere kalktı oturduğu koltuktan. Her zaman ki gibi çalışma ofisinde masanın üzerinde duran kalemlikten onlarca kurşun kalemden birini aldı ve başladı yazmaya. Dünya düzeninde kendine yer bulmak isteyenlere…

Dünyanın en güzel yerlerinden aldıkları evlerinde yeni yıla girerken, kendi elleriyle renkli ışıklar ile süsledikleri çam ağacının altında eğlenip sabahlayan insanlara… Bunun yanı sıra işgal altında olup zalimin zulmüne boğun eğmeden mücadele eden ve her saniyesine şükreden, sabrından, İslam’ın verdiği asaletten bir şey kaybetmeden tevekkül yudumlayan mazlumlara… Ya da konforundan taviz vermeyip lüksten başı dönen israfçılara… Özellikle ihtiyacı olmadığı halde sadece hava olsun diye parasını savuran alış – veriş çılgınlarına yöneltiyorum sorumu, kısık sesimle; ‘‘BU GİDİŞ NEREYE’’

Her yaşanan deprem sonrası kurtuluşuna şükreden ve sonrasında şükrü unutan, mikroskopla bile zor görünen küçücük bir mikrobun esiri olup haftalarca nefes alamayan ve sonrasında sağlığına kavuştuğunda keyfine, kurduğu tozpembe hayallere geri dönen hastalara soruyorum bu Ayet-i Kerimedeki dehşetengiz soruyu: ‘‘FE EYNE TEZHEBUN’’

Koltuğunu kaybetmemek için gözü pahasına yalan söyleyen, haksızlıklara karşı susan, iktidarı devam etsin diye yandaşlarına arka çıkan, dünya menfaattarı için ahiretini satan, cebini daha fazla doldurmak için hırsa kapanan… Bunun yanında dürüstlüğünden ödün vermeyen, milleti için gece gündüz çalışıp vatanı için uykusuz kalan… Vatanın bir karış toprağını düşmana vermemek için çarpışan Ömer Halis Demir’ler, Fethi Sekin’ler, Eren Bülbül’ler, Nene Hatun’lar, Cennet Yiğit’ler, Gülşah Güler’ler soruyorum: ‘‘BU GİDİŞ NEREYE’’

Güneş daha çıkmadan yollara düşüp, evindeki derisi kemiğine yapışmış yavrucağın suyuna, mamasına, ilacına göz diken işverenin her dediğini yapıp dönüşünde bitkin düşen işçi kardeşlerime… Kim daha fazla ve hızlı yiyecek yarışmasına katılıp patlayana, çatlayana kadar yiyen… Lokanta, fabrika, yurtlardaki yemekhanelerden artan yemekleri hiç arkasına bakmadan çöpe atanlara… Çöpten o gün yemek bulabilir miyim deyip ilmek ilmek çöp karıştıranlara… Ve her haksızlığa uğradığında susan hesap günü İlahi huzurda davacı olmaya hazırlanan herkese… Tabi ki en başta kendime, bu sefer kısık sesle değil, dünyanın duyabileceği şekilde bağırarak soruyorum ‘‘FE EYNE TEZHEBUN’’

Ahiret günü her soruya cevap verebilmeyi, amel defterimizi ise sağdan almayı dilerim.

Hamd ve salatımız çok olsun ki, kalplerimiz miracına yükselmeye bahane arasın, sizi yüreğinizin sahibine emanet ederim

Selam ve Dua ile…

Murat ÇAKIR

 

 

Ona İhtiyacımız Var ~ Fe Eyne Tezhebûn

İnsan bazen bildiğini bir başkası tarafından duyduğunda idrak eder. Ya da nasıl diyelim, amiyane tabirle başkası söyleyince dank eder ancak. İşte bu yüzden bugün kendime bir seslenişi sizler huzurunda yapmak istedim. Sizler huzurunda yapmak istedim çünkü belki birini rahatsız ederim dedim, belki birinin uykusu kaçar, belki biri koşmayı bırakır da bir durur soluklanır, belki yaralı bir kalp şifa bulur niyetine..

Kendime zaman zaman sorduğum bir sualdir bu: Fe eyne tezhebûn…
&#;Bu gidiş nereye?&#; yahut &#;Öyleyse Kur&#;an&#;ı bırakıp nereye gidiyorsunuz?&#;

Zamanında kalbi mühürlenmiş müşrikler Efendimiz&#;e her türlü işkenceyi ettiler malumunuz. Nübuvvete erdikten sonra (haşa) ne büyücü olmadığı kaldı, ne şair, ne mecnun…
Cebrail, melek suretinde vahiy getirdiğinde anlatmıştı o suretsiz ve sîretsiz hadsizlere. Melek değil cin olduğunu söylemişler, hayal gördüğünü anlatıp yaftalamışlardı yine Onu. O bildiği ne varsa dosdoğru anlattı felah arayan kalplere. O, Ona vahyolunan ne varsa bir umutla apaçık anlattı kaskatı, bir organdan ibaret olan müşrik kalplere. Fakat bıkmadılar, onlara uzanan ebedi saadet kilidini ellerinin tersiyle ittiler, azap denizine attılar kendilerini göz göre göre… Tekvir suresi ayetleriyle o küstahlara net, sarsıcı bir yanıt geldi..

~Bu kadar beraber yaşadığınız kişi kesinlikle mecnun değildir.
~Andolsun ki onu (vahiy meleğini) apaçık ufukta görmüştür.
~O, gayba ait bilgileri sizden esirgemez.
~O, lânetlenmiş şeytanın sözü değildir.
~Öyleyse nereye gidiyorsunuz?

Bu soruyu gerçekten soruyor muyuz kendimize? Hakikaten soruyor muyuz? Bir yakınımızı kaybettiğimizde sesimiz titreyerek sahiden mi diye sorduğumuz gibi soruyor muyuz? Çarşıdan, işten, okuldan döndüğümüzde açlıktan ölürken yemek var mı der gibi soruyor muyuz? Ağustos sıcağında tarladaki işçinin saatler sonra bir yudum su var mı diye sorduğu gibi soruyoruz muyuz? Kritik bir hastalık esnasında kaç ay ömrüm kaldı diye sorar gibi soruyoruz muyuz? Çok ehemmiyetli bir toplantıya yetişmemiz lazımken taksi şoförüne saat kaç diye sorduğumuz gibi soruyoruz muyuz? İçinde sevdiğimiz bir kişinin bulunduğu bir otobüs kaza yaptığında ona bir şey olmuş mu der gibi soruyoruz muyuz?..

Bakmayın sene evvel gönderilmiş bir ikaz olduğuna, 14 asır öncedir diye bizi ilgilendirmez mi sanırız? Öyleyse nedendir bir moda gibi çoğalan ateizm, deizm. Öyleyse nedendir bir çığ gibi büyüyen İslamofobi. Öyleyse nedendir bunca delile rağmen hala bağıra bağıra inkar eden nasipsiz güruh…

Değişmedi, o çağ bu çağdır.. Ebu Cehil isim değiştirdi, Küffar ordusu biçim değiştirdi, münafıklar tavır değiştirdi, riya başka boyutlara büründü, müşrik yine İslam&#;a saldırmak için pusuya yattı. İşte bu yüzden bizim &#;Ona İhtiyacımız Var&#;. Üstüne basa basa söylüyorum, nefesim yetene kadar söyleyeceğim. Onun bize ihtiyacı yok, Allah Teala, onu ve mukaddes İslam&#;ı kıyamete kadar koruyacaktır. Fakat bizim ona; suya, yemeğe, giyinmeye, barınmaya ne kadar ihtiyacımız varsa işte hepsinden en az yüz kat daha fazla ihtiyacımız var.

Geçenlerde şöyle bir olay yaşadım. İnançsız olduğunu belirten biriyle İslam konusunda münakaşa içindeyken durumun benim kurtarabileceğimin çok çok üstünde olduğunu fark ettim ve &#;Leküm dinikum ve liye din&#; yazdım. &#;Benim dinim bana senin dinin sana&#;dır mealen. Hiddetli bir karşılık aldım benim dinim de yok dine ihtiyacım da yok diye. Sonrasında gerçekten çok üzüldüm. Olaydaki şahısla alakalı değil üzüntüm. Bir ateiste bir ayet yazıyorum, meali idrak edip tak diye cevap veriyor. Bugün bir ateist gelse ve bana bir ayet söylese, şansım yaver gitmezse kalakalacağım o hale baktım ve ona üzüldüm. Bugün bir ateist bizim ayetlerimizi cımbızlayıp taklidi imandaki bizleri tutup kendi bataklığına sürüklerken bir Müslüman olarak ayetlerin hepsini dimağına kazımış, ne sorsa anında tokat gibi cevap verecek bir vaziyette olmadığıma üzüldüm. Bugün bir ateist Allah&#;ın ayetleriyle onun yokluğunu ispat etmeye çalışırken(ahmakça diyip geçmeyin bu hepimizin yangını) ayetle ona O&#;nun varlığını ispat edemiyor oluşumuza üzüldüm. Hoş O&#;nun varlığı ispata muhtaç değildir. O bizler ispat etmesek de var ve olacak. Fakat ben kendi varlığımın ispatı için vallahi O&#;nu ispata muhtacım. Yarın mizan kurulup her şey apaçık ortaya serildiğinde &#;Ey fani dünyanın ve baki alemin sahibi Allah&#;ım, durmadım, anlattım, kaskatı kesilmiş kalplere seni anlattım, ispat istediler delil istediler yüzlercesini sundum. Vallahi senin için değil, bugünün geleceğini bildiğim, bu defterin açılacağına aldığım nefes kadar emin olduğum, kendi elimle ne yazdıysam karşılığını göreceğime inandığım için. Vallahi fani alemde bir çöp gibi yaşayıp ölmediğime ispat olsun diye&#; diyebilmek için. İhtiyacım var…

Bu yüzden soruyorum kendime ve sizlere. Bu gidiş nereye?

&#;Ona İhtiyacımız Var&#; başlıklı ilk yazımda şöyle demiştim son paragrafta. &#;Dolayısıyla bizler Kur’an’ın rikkatini, şefkatini, himayesini, emir ve yasaklarını yaşamlarımıza öyle kodlamalıyız ki; İslam’a davet için lisân-ı kâl’e gerek olmasın, cehl bizi kendimizle vurmasın.&#; Bunun üzerine önceleri okuduğum bir mesele hatrıma geldi. Adaletin eşsiz timsali, devlet mumu yanıyorken işini bitirip kendi mumunu yakana kadar Hz. Osman&#;ın(r.a.) selamını almayan, saraylarda en güzel kıyafetler içinde değil yırtık bir elbiseyle taşların, kumların üzerinde dinlenen, reisler reisi, Mü&#;minler Emîri, Efendimiz&#;in &#;Benden sonra peygamber gelecek olsaydı o olurdu&#; dediği kutlu sahabe Hz. Ömer(r.a)..

Azgın müşrikler ve onların başı Ebu Cehil hakikat karşısında duramayacaklarını anladıklarında Kainatın nuru Peygamber Efendimiz&#;i öldürme kararı almış, planlar yapmaya koyulmuşlardı.. Onu öldürerek İslam&#;ın nurunu söndürebileceklerini mi sanmışlardı? Onu ortadan kaldırabileceklerini, kaldırdıklarındaysa hakikatin büsbütün karşılarında durmayacağını mı sanmışlardı? Cahildiler evet ama bu kadar mı hiddetliydi cehaletleri. Kalpleri kararmıştı fakat büsbütün mu sirayet etmişti vücutlarına, beyinlerine de böyle basit ve hain planlar düzüyorlardı. Bu işi yapsa yapsa Hattaboğlu Ömer yapardı, öyle de demişti. &#;Onu ben öldüreceğim. Bu işi Hattaboğlundan başka kimse yapamaz..&#; Bir hiddetle yola koyuldu Kureyş&#;in en büyük kılıç şövalyelerinden Hattaboğlu.. yolda Nâim bin Abdullah ile karşılaşınca nereye böyle öfkeli öfkeli sualini aldı. &#;Kureyşi alçaltan Muhammed&#;i&#; öldürmeye gidiyorum demişti. Nâim bin Abdullah en doğru hamleyi yapıp şöyle söyledi ona, &#;Sen Muhammed&#;den evvel kız kardeşin Fâtıma ile kocası Sâid&#;in hakkından gelmeye bak. Onlar çoktan Müslüman.&#; Hattaboğlu şaşkınlık ve öfke içinde yoğrulurken yönünü dosdoğru kardeşinin evine çevirdi. İçeride İrs oğlu Habbâb, Fâtıma ve Sâid bin Zeyd.. Ve içeriden yükselen kutlu, yanık bir ses. Bir kelam ki Ömer şaşırıp kaldı. Habbâb saklandı, Fatıma kapıyı açtı, tehditler savururken Hattaboğlu, Fâtıma İslam&#;ın yıkılmaz duruşunu sergiliyordu:
&#;Ne yaparsan yap, yâ Ömer! Ben ve kocam Müslümanız!
Allah ve Resûlüne imân ettik! Var mı bir diyeceğin!&#;
İşte imanın sarsılmaz duruşu, işte Müslüman tavrı…Ömer yine kaskatı kesildi. Sonrasında okudukları şeyi merak etti, temizlendi, Taha süresini okumaya koyuldu. Beni Allah&#;ın Resûlüne götürün diyordu, neredeyse Ona götürün, Ona teslim olayım. Kahrolan kafirler Ömer İslam&#;a kaymış dediklerinde &#;Yalan söylüyor, ben Muhammed(s.a.v.)&#;in dinine kaymıyorum, büsbütün girdim Ömer Müslümandır, öğrenin!&#; diye haykırıyordu…

İşte Sezai Karakoç&#;un &#;İslamiyeti öyle diri yaşa ki seni öldürmeye gelen sende hayat bulsun.&#; dediği nokta. İşte dini uğruna Onu öldürmeye giden Hattaboğlu ve aynı din uğruna cihattan cihada ölümüne koşan Hz. Ömer. İşte bu aciz kardeşinizin &#;İslam&#;ı öyle bir yaşamalıyız ki&#; derken kelimelere dökemediği nokta..

Bizler neyi kaybettik, neleri kaybettik de. Hz. Ömer&#;ler bu denli azaldı. Bizler neleri kaybettik de bizi öldürmeye gelen Hattaboğulları hedeflerine ulaşır oldu. Biz sıkı sıkı sarılmamız gerekirken her gün biraz daha uzaklaştığımız Kur&#;an-ı Azimüşşan&#;la aramızı açtık da Yüceler Yücesi bizi bizimle mi cezalandırıyor. Soralım, her gün defalarca soralım; Bu gidiş nereye. Hakikati biliriz de neden Kuran&#;dan uzaklaşırız. Kalbimizin temizliğine, Rabbimizin merhametine sığınırız da bilmez miyiz ki azabı ve gazabı da affı ve merhameti gibi sonsuzdur. Cennetle müjdelenen sahabelerin hatimle namaz bitirdiği, ağlamaktan gözlerinde katre kalmadığı, ben münafıklardan mıyım diye defalarca sorduğu halde bu ne cüret, bu ne imanına güven, bu ne kendini bilmezlik…

Biz önce kendimiz dirilmeliyiz ki bizi öldürmeye gelen bizde can bulsun. Aksi takdirde ve şu an içinde bulunduğumuz ahvalde bizi öldürmeye gelen yalnız beni neden ölü bir kimseyi öldürmeye gönderirsiniz. Vaktimi çalmaya utanmıyor musunuz diyecektir. Kimse için değil kendin için, kendim için, bir kere uykularımızı kaçıracak kadar sorgulayalım. Nereye gidiyoruz. Sonumuz nedir. Neden ona döneceğimizi bile bile ondan kaçıyoruz. Neden ve nasıl son nefeste tövbe edip kurtulacağımıza bu kadar eminiz. O kadar kolay mıdır? Tüm kemiklerinin kırılma acıları birleşse 40 kat daha yüksek bir acıdan bahsediliyor. O acıyla tövbe etmeyi neden bu kadar kolay sanırız?..

Utanıyorum üniversite sınavında derece yapmak için uykusuz kaldığım gecelerden, döktüğüm yaşlardan, geçirdiğim rahatsızlıklardan, bozduğum gözümden.. Sıkı çalışan birini görünce amiyane tabirle ben bu insanlarla yarışamam denir hazırlık döneminde. Ey ahmak.. düşünmez misin ki tefekkürle, ibadetle, duayla geçen ömürler vardır; onlarla nasıl yarışacaksın&#; Onların olduğu listede ilk bine nasıl gireceksin düşünmez misin hiç. İkazımı yapayım, oranın mezuna kalma senesi olmaz!..

Söz sözü açtı, yavaştan sonlandıralım.
Bıkmayın tekrar tekrar söylediğim için.
Fakat vallahi Ona İhtiyacımız Var!.
Âtiden meslek, rızık kaygısıyla korkuyoruz fakat vallahi ne zaman geleceği belli olmayan bir ölüm var.
Öyleyse ey güzel kardeşim.
Fe eyne tezhebun?..

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası