hz kaab camii / Hazreti Kaab Camii • Kültür Envanteri

Hz Kaab Camii

hz kaab camii

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu

AA

İstanbul'a yılında tayin olan ve Balat semtinde surların arkasında 6 dönüm üzerinde yer alan Hz. Kaab Camisi'nde göreve başlayan Kır, yerleşim yeri olmaması nedeniyle az sayıdaki cemaatle buluşuyor ve çevrenin tenhalığından tedirginlik yaşıyordu.

YOLUNU KESEN MADDE BAĞIMLILARINA ÇORBA VE ÇAY İKRAM ETTİ

Göreve başladığı yıl evine giderken yolu kesilen Kır, kendisinden talep edilen parayı madde bağımlılarına verdi. Ertesi gün aynı sahneyi tekrar yaşayan Kır, yolunu kesenlere, parasının olmadığını ancak çorba ve çay yapabileceğini söyledi. O günden sonra Kır, hem kendi hem de bölgenin kaderini değiştirecek bir yola girdi.

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu-Video

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu

MUHTAÇ İNSANLAR, EMİN KIR'IN KAPISINI ÇALDI

Yanına gelenlerin evsiz olduklarını öğrenen Kır, onlara sıcak bir yatak, duş ve yemek imkanı sağlayabileceğini, ancak tek şartının uyuşturucunun cami çevresine girmemesi olduğunu iletti. Bu teklifin kabul edilmesinin ardından caminin adı bölgedeki tüm dezavantajlı kişilere yayıldı. Acıkan, yatacak yeri olmayan, çıkış arayan herkes Kır'ın kapısını çaldı.

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu

ONLARCA GENCİ UYUŞTURUCU BATAĞINDAN KURTARDI

Aradan geçen 15 senede onlarca genci uyuşturucu batağından kurtaran, aileleriyle barıştıran Kır'ın gönül mücadelesi devam ederken, birçok hayırsever de bu çalışmaya katkı sunmak için erzak, eşya yardımı yaparak hayra vesile oldu.

Yapılan çalışmalar sonrasında Eyüpsultan Kaymakamlığı ve Müftülüğü tarafından da proje kapsamına alınan camide her gün sıcak çorba koşulsuz bir şekilde gelenlere dağıtılıyor. Sokakta yaşayanlar için sıcak su imkanı sağlanan camide koronavirüs tedbirleri kapsamında şu anda kapalı olan 20 kişilik de yatacak alan bulunuyor.

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu

"YAŞADIKLARINI ÇEKİNMEDEN ANLATTILAR"

Hz. Kaab Camisi İmam Hatibi Emin Kır, göreve başladıktan sonra caminin çevresinde madde bağımlılarını ve alkol alanları gördüğünü, bu nedenle tedirginlik yaşadığını söyledi.

Önünü kesen madde bağımlılarından birisini yanına aldığını ve birlikte çalışmaya başladıklarını anlatan Kır, "Tek şartım madde bağımlığını bırakmasıydı ve onu da kabul etti. O arkadaşla 'e kadar beraberdik, sonra memleketine gönderdim. Orada bir işe girip çalışıyor." dedi.

İnsanları önyargısız dinlediklerini ve gelen herkesi gülümseyerek karşıladıklarını anlatan Kır, bu sayede kapıya gelenlerin kendisini daha rahat hissettiğini ve yaşadıklarını kendisine çekinmeden anlattığını dile getirdi.

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu

"DİNİMİZ SAMİMİYET DİNİ"

İslam dininin samimiyet dini olduğunu ve bu sayede normalde çekinilen kişilere ulaştıklarını dile getiren Kır, şöyle devam etti:

"Cemaat az, buraya kimse gelmiyordu, burada madde bağımlısı çocuklar vardı. Akşama kadar madde kullanıyorlardı. Alkol alan, her türden insan vardı. Bu sıkıntıları çektik ama iletişime geçmem lazımdı, bunu başardım ve beni sevmeye başladılar. Kurtulmak isteyen direkt geliyor artık. Samimi konuşuyorlar, biz de samimi davranıyoruz. Dinimiz samimiyet dini."

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu

"ŞİMDİ ÇOĞU BİR İŞE GİBİP ÇALIŞIYOR"

Kır, yılında bireysel başladığı çalışmalarına 'da Eyüpsultan Kaymakamlığı ve Müftülüğünün de destek verdiğini belirterek, "Burada çok madde bağımlısı genç var. Onlardan ikna edebildiklerimizi yanımıza aldık. Söylediklerim onların hoşuna gitti. Caminin panosuna da yaptıkları işleri astık ve onları kurtardık. Şimdi çoğu bir işe girip çalışıyor." dedi.

Onlarca hayata dokunduklarını ifade eden Kır, camide küskün çiftleri barıştırdıklarını, ihtiyacı olanlara giysi, eşya yardımı yaptıklarını, günde 3 öğün çorba ikramı ve duş imkanı sağlandığını sözlerine ekledi.

Hz. Kaab Camisi İmamı, madde bağımlıları ve evsizlerin umudu oldu

İMAM KIR MURAT'I, O DA ARKADAŞINI KURTARDI

Daha önce uyuşturucu bağımlısı olan 30 yaşındaki Murat Acar da cezaevine girip çıktıktan sonra ailesinden ayrıldığını ve sokaklarda yaşamaya başladığını söyledi.

Uyuşturucu kullanırken camiye geldiğini ve karnını doyurduğunu anlatan Acar, "Geldik, Emin Hocayla tanıştık, sabah akşam çorbamız verildi. Ben dahil birçok arkadaşın giysi ihtiyacı temin ediliyordu." dedi.

Kır ile tanışmasının ardından 3 yıl geçtiğini, bu sürede elini uyuşturucuya sürmediğini, bu sayede ailesiyle arasının düzeldiğini anlatan Acar, sokaklara çıkmak isteyenleri ise "Ben onları hep uyarıyorum dışarıları tekin değil diye. Yapmasınlar, ailesi ne kadar kızarsa kızsın sokaklara özenmesinler. Sokaklar sıkıntılı." diye uyardı.

Kendi hayatını yoluna koyduktan sonra eski arkadaşlarına da yardım etmeye çalıştığını ifade eden Acar, şunları söyledi:

"Furkan diye bir arkadaşım vardı Malatyalıydı. Çok madde içiyordu. Buraya geldiğinde yaklaşık kiloydu, 40 kiloya kadar düştü. Ailesi memleketindeydi ve görüşmek için benden telefon rica etmişti, o konuştuktan sonra annesi beni aradı, benimle konuştu. Ondan sonra Furkan'ın elinde ne zaman bir madde görsem yere attım, gündelik işler buldum ve bıraktı. Ondan sonra biletini kestim, cebine harçlık koydum memleketine gönderdim. Hala görüşürüz."

"BURASI BİR AİLE ORTAMI"

Gökhan Vardar, ayakkabısının sokakta uyurken kaybolduğunu ve ayaklarına geçirdiği poşetlerle yürürken camiyi gördüğünü kaydetti.

İçeri girdiğini ve "Çorba vardır" yazısını gördüğünü anlatan Vardar, girdikten sonra çorba, duş imkanı sağlandığını duyduğunu ve bir hafta sonra sıcak suyla buluştuğunu dile getirdi.

Kır'ın kendisini ayakkabısız gördüğünü ve durumunu sorduğunu aktaran Vardar, "Burası bir aile ortamı, takım işi olsa gerek, herkes birbirine haber verdi ve bir ağabey sağ olsun bana ayakkabı getirdi. Allah gani gani razı olsun." dedi

Eyüpsultan

Google News ile Takip Et

Hazreti Kaab Camii kapılarını kimsesizlere açıyor

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

İstanbul'un Eyüpsultan ilçesinde bulunan Hazreti Kaab Camii'nde soğuk kış günlerinde sokakta kalan vatandaşlar için yemek, barınma ve duş imkânı sağlanıyor. Ayda yaklaşık bin kişinin yararlandığı hizmetlerden sokak hayvanları da faydalanıyor.

Hazreti Kaab Camii kapılarını kimsesizlere açıyor
Hazreti Kaab Camii kapılarını kimsesizlere açıyor
Hazreti Kaab Camii kapılarını kimsesizlere açıyor
Hazreti Kaab Camii kapılarını kimsesizlere açıyor
Hazreti Kaab Camii kapılarını kimsesizlere açıyor

DİĞER FOTOĞRAFLAR İÇİN İLERLEYİNİZ

SON DAKİKA

Lacivert Dergi

Eyüpsultan'da 15 yıldır Hz. Kaab Camii'nin imamlığını yürüten Emin Kır hocayı biz imamlığı ya da vaazları ile değil öncelikle güzel bir bahçe içerisindeki bu küçük bir camide sabah-akşam ikram ettiği çorbalarla tanıdık. Sonrasında bu sıra dışı imamın fakir fukaraya düzenli olarak çorba dağıtmakla kalmayıp etrafına topladığı gençleri kötü alışkanlıklardan kurtarmak için çaba gösterdiğini, sadece çaba ile de kalmayıp birçok genci hayata kazandırdığını gördük. Gidip yerinde tanıyınca aslında Emin Kır'ın bu küçücük camide çok yönlü bir insan kurtarma sistemi ve bunu destekleyen bir ağ kurduğuna şahit olduk. Son dönemde maruz kaldığımız olumsuz ve iç burkan onca haberin yanında Emin hocanın hikâyesi nadirattan olsa da sadece cemaatini değil, bizim de içimizi ısıtan bir istisna oldu. Emin Kır hoca ile imamlığa, hayata ve her şeyden öte insanseverliğe farklı bir renk ve çeşni getirdiği caminin şirin bahçesinde samimi bir söyleşi gerçekleştirdik.

Emin Hocam sizi yaptığınız güzel işlerle tanıdık. Nasıl bir ihtiyaç görüp bu yardımlara başladınız?

Ben Trabzon doğumluyum. 12 yaşımda ailemle İstanbul'a geldim. yılında imamlık görevime başladım. Alibeyköy'de Ulubatlı Hasan Camii'nde 20 sene kadar görev yaptım. Orada görev yaptığım süre boyunca kimseyi ayırmadan, dilini, dinini, ırkını sormadan yoksullara yardım etmeye çalıştım. Cami ortamı da genellikle mütedeyyin insanlardan oluşurdu. Benim de 20 senem o insanlara yardım ederek geçti. yılında hâlâ görev yaptığım Hz. Kaab Camii'ne tayinim çıktı. Burası gündüz cemaati az olan, akşam ve yatsıda neredeyse hiç olmayan sessiz, sakin küçük bir camiydi. Yoldan geçen insanlar bile buranın cami mi, müze mi olduğunu pek anlamıyordu. İlk geldiğim zaman daha önce hiç başıma gelmeyen durumlarla karşılaştım. Sabah camiye gelirken ya da yatsı namazını kılıp eve giderken madde bağımlısı olan, içki kullanan gençler önümü kesip para istiyorlardı. Önceleri bayağı tedirgin oldum. Belki de açtırlar diye düşünüp karınlarını doyursunlar diye birkaç kere para verdim. Bir ara buradan gitmeyi bile düşündüm çünkü önceki görev yerlerimde hiç böyle bir çevreyle karşılaşmamıştım. Burada önceki görev yerlerimin tam aksine her türlü insan vardı. Hanımla da "Her gidiş gelişimde önümü kesip para istiyorlar, ne yapacağız?" diye konuştum en son. Eşim de "İmkânın varsa onlara bir çorba yapsana?" dedi. Bu fikir benim de kafama yattı. Bu insanlara çay verelim, çorba dağıtalım, banyo yaptıralım, yardım edelim diye bir arkadaşımla konuştum. Böylece işe başlamış olduk.

Bu camide neler oluyor peki? Bize burada hayata geçen projeleri biraz anlatır mısınız?

Önce çorbayla başladı ve bu başlangıç bir süre sonra cemaatteki iş adamları sayesinde daha profesyonel bir hal almaya başladı. Eyüp Müftülüğü çorba dağıttığımız kulübeyi verdi, maddi manevi yardımcı olan diğer vatandaşların da yardımıyla biz de sabah akşam çorba dağıtmaya başladık. Ancak bir süre sonra bu insanların dertlerini sadece çorbayla çözemeyeceğimi anladım. Bunun üzerine banyo hizmeti de vermeye başladık. Ama baktık ki bu insanlar sokakta kalıyor. Bunun üzerine geceyi geçirebilecekleri bir yatak da vermeye başladık. Daha sonra yatakhane kurduk ve çorba içmeye gelenleri yargılamadan, kim olduklarını sorgulamadan onlara "İstersen burada sıcak yatak var" diye teklifte bulundum. Geceyi soğukta dışarıda yatarak geçiren insanın psikolojisi bozulur ve bir insanın aklı başında değilse zaten dinimiz onunla muhatap değildir. Din, akıllı insanlara geldi. O yüzden önce dinlenmesi, aklının başına gelmesi gerek. Onlara "Sen burada sabah akşam çorba içebilirsin, banyo yapabilirsin, kıyafet alabilirsin, burada yatabilirsin, sana iş de bulabiliriz ama biz senden sadece şunu istiyoruz: Sahip olduğun kötü alışkanlığını bırak." dedik ve böyle çok kişiyi kurtardık, hatta iş bulduk. Camideki panoya işi olmayan arkadaşların isimlerini, vasıflarını, numarasını yazıyoruz. Camiye gelen iş adamları kendilerine uygun buldukları işçiyi hemen arayıp işe alıyor. Maaşını alana kadar misafir ediyoruz, sonra da yine cemaate haber salarak ona ev buluyoruz. Mesela yanımda 10 sene kalan genç bir arkadaşımız vardı, şimdi Niğde'de bor fabrikasında çalışıyor.

Bazen de iş bulamadıklarımız ya da çalışacak durumda olmayanlar oluyor. Onlar için de burada bir marangozhane açalım dedik. Masa, sandalye, dolap yapıp satışa sunalım istedik. Eyüpsultan müftümüz Mustafa Bey "Siz yapın, ben alırım" dedi. Onların Kuran kursları, camileri var sonuçta. Onun yapımına şu an devam ediyoruz. Bunun yanına bir de sera yapalım dedik ve onu da bitirmek üzereyiz. Oradan çıkan sebzeleri satışa sunacağız. Amacımız şu; burada çalışan insanların hem ellerine para geçsin hem de insanlar iş öğrensin. İş öğrenen insan her yerde iş bulur. Köyüne döner, seracılığı orada yapar. Marangoz zaten her yerde kendine iş bulabilir. Ben "Hz. Kaab Camii'nde evsizlere yardım ediliyor" densin istemiyorum. Benim isteğim buradaki insanların kendi yağıyla kavrulmaları. Zaten ülkemizde herkes yardım ediyor. Ben kalıcı bir şeyler yapmak istiyorum. Böyle bir sistem kurduk. İnsanları hayata tutundurmak için önce sevgiyle yaklaşıyoruz, sonra adım adım ilerliyoruz. Bunların hepsi birer birer trene eklenen vagonlar gibi. Sıradaki ihtiyacımız nedir diyoruz, gerisi geliyor zaten. Bunların hiçbiri benim fikrim değil, insanların ihtiyaçları. İnsanlara faydalı olabilecek eksik ne varsa her şeyi yapmak istiyorum burada.

Siz topluma insan kazandırmayı görev edinmişsiniz kendinize. Bunun altında yatan sebebi nasıl açıklarsınız?

Biz geçmişte çok yokluk çektik. Buna rağmen benim babam Ramazanlarda insanların yolunu keser iftara çağırırdı, ekmeğimizi paylaşırdık. Ben babamdan böyle gördüm. Biz Trabzon'dan İstanbul'a geldiğimizde evimiz bile yoktu, yani o yoksulluktan geldim. Ben de şimdi elimden geldiğince başkalarına yardımcı oluyorum. Bana "hocam" değil, "baba" diyorlar. Pandemi dinlemeden yolda görünce hemen sarılırlar. Benim için kimse "Hz. Kaab Camii'ne gittim, oradaki imam bana ters davrandı" diyemez.

Bir anımı anlatayım sana; bir iş adamı bize her ay 10 tane erzak gönderiyor. Biz de onu ailelere gönderiyoruz. Beylikdüzü'nden gelen bir ablamız var, her zaman gelir, erzağını alır gider. Bir gün yine geldi, erzağını verdik. O erzakla metrobüs durağına doğru giderken bir genç bıçağı çıkarıp önünü kesmiş. Para ve erzağı istiyor. Abla da demiş ki: "Ben bu yardımı aşağıdaki Emin Hoca'dan aldım." O delikanlı da şöyle bir şey söylemiş: "Abla biz o camide çorba içiyoruz. O imam gelen giden herkese güler yüzle bakıyor. Ver şu torbanı, ben seni metrobüse bırakayım." Yani önyargısız bir şekilde kim olduğuna bakmadan insanlara güler yüz göstermek gerekiyor demektir bu. Bizim o gence davranışımız o hanımın hayatını kurtardı belki.

Caminin bulunduğu çevre sebebiyle bahçesinde yatan bir hayli insan var galiba. Çok kişi gelip gidiyor yanınıza. Biraz anlatır mısınız neler yapıyorsunuz gün içinde? Burada hedeflediğiniz şeyler nedir?

Benim gayem şu; burada kurduğumuz yardım sisteminin Türkiye'deki bütün ilçelerin merkezlerindeki uygun camilerde uygulanmasını hedefliyorum. Camilerin fonksiyonu ortaya çıksın, insanlara faydamız dokunsun. Zaten camilerin görevi budur. Adam sahilde içiyor, sonra gidip meyhanenin önüne değil, camiye gelip yatıyor çünkü buranın güvenli olduğunu biliyor. Sarhoş kafayla bile adam "camideki insanlardan bana zarar gelmez" diye düşünüyor. Bu camide 16 tane kamera var. Ben de camiyi 24 saat izlerim telefondan. Geçen kış kar yağdığı dönem yine açtım telefonu, baktım bir aile caminin önünde oturuyor. Hemen atladım arabaya geldim, camiyi açtım, "Burada yatın, dışarıda olmaz" dedim. Yine bir gün camiyi izlemek için açtım telefonu ama program silinmiş, camiyi izleyemiyorum. Camiye geldiğimde yine birisini caminin önüne yatmış halde gördüm. 24 yaşlarında, soğuktan büzüşmüş bir haldeydi. Sabaha kadar dışarıda olduğu için ne sorsam bana çok ters cevap veriyordu. Ona dedim ki: "Delikanlı ben bu caminin imamıyım. Senden özür diliyorum. Benim telefonum bozulmasaydı ben seni burada yatırmazdım." "Ne yapacaktın ki?" dedi. "Bizim yatakhanemiz var. Şimdi kalk, banyonu yap, çorbanı iç, elbiselerini değiştir, uyu. Yarın görüşürüz." İki gün boyunca hiç yataktan kalkmadı. Yanıma geldikten sonra ilk tanıştığımızdaki kişiyle iki gün sonraki kişi arasında çok farklılık vardı. O çocuk hâlâ benim yanıma gelir. İyilik unutulmuyor çünkü. Sadece madde bağımlıları ya da sarhoşlar değil, Anadolu'dan iş için İstanbul'a gelmiş ama kalacak yeri ve parası olmayanlar da geliyor buraya. Biz de "gel içeride kal" diyoruz.

Bir gün Adana'dan kaynak ustası evli bir arkadaş geldi buraya. Dışarıda yatmış yine. Ben de sordum; "Ne yapıyorsun, neden geldin buraya? İş için mi?" "Yok hocam, ben Çukur dizisinde oynamak için geldim." Aldım karşıma anlattım; televizyonda görüldüğü gibi olmadığını, dizide oynayıp para kazanıp buradan geçinemeyeceğini söyledim ama ikna edemedim. "O zaman bugün burada biraz yat dinlen, gözlerin kızarmış. Yorgun argın karakterini oynayamazsın" dedim. Çocuk ertesi gün sete gitti. Ondan bir ücret istemişler. O da tabii geri yanıma geldi. Hâlâ görüşüyoruz, "Hocam senden Allah razı olsun" der hep.

Bu kadar insana nasıl yetişebiliyorsunuz, bu işin birçok ayağı olmalı. Nasıl bir organizasyon kurdunuz, nasıl bir ağ oluşturdunuz?

Camiye gelen bu insanları desteklemek bizim görevimiz. Maddiyat yüzünden insanların bu halde olmasını, ailelerin bozulmasını istemiyorum. Şu anda müftülük, kaymakamlık, sağlık müdürü, emniyet müdürü, hepsine ihtiyaç durumunda ulaşabiliyoruz. Mesela ilaca ihtiyacı olan şeker hastası bir genci görüyoruz, hemen yetkililerle iletişime geçiyoruz. O gencin ihtiyacını gideriyoruz. Cumhurbaşkanlığı'ndan da aradılar, bu hayır işlerini yayarak büyütelim dediler. Böyle bir ağ kurduk. Bu iş sadece Emin Hoca ile olacak bir iş değil çünkü. Biz haberlerde devamlı şiddet haberleri görüyoruz. Hep kötülük görünce izleyen insanların da psikolojisi bozuluyor, morali kalmıyor. Bizim bu haberlerimizi duyduktan sonra eminim ülkenin başka yerlerinde bu tür çalışmalara başlayanlar olmuştur. O yüzden ara sıra insanlara mutluluk veren haberleri ön plana çıkarmak güzel oluyor. Hem de birilerine vesile oluyoruz. İyilik bulaşıcıdır. Herkese önce insan olarak bakıyorum. Tebessüm etmek sadakadır ama selam veremeyecek haldeyiz. Tebessümü birbirimizden esirgiyoruz. Önyargılarımızla hareket ediyoruz. Önyargıyı kaldırdığın zaman karşındaki insanı kazanıyorsun. Bazen istismar edenler de oluyor. Bize gelip memlekete gideceğim diyene harçlık veriyoruz. Daha fazla almak için en uzak ili söylüyor mesela. Ama ben anlayamam ki niyetini. Konuşuyoruz, muhabbet ediyoruz, ne olduğunu anlıyoruz. Görünüşe aldanmıyoruz.

Tüm bu projelerinizde size karşı gelen, desteklemeyen kişilerle de karşılaştınız mı?

Tabii ki beni yolumdan çevirmek isteyen çok insan oldu. "Sen neden uğraşıyorsunuz? Bu iş olur mu hiç" diyenler oldu. Şunu diyenler de da var: "ABD'de yapılan araştırmalara göre bu iş başarılı olmamış. Bunu biz yapmayalım. Böyle bir şey yok." Neden başarmayalım? Ben belki daha başka davranacağım ve başarılı olacağım. Benim bunu denemem lazım. Ben bu memlekette tek başıma da kalsam bu işi deneyeceğim. Şimdiye kadar da iyi gidiyor. Ya vazgeçip şimdi başardıklarımızı yapmasaydım? Hayata kazandırdığımız insanlar hayatlarını başka türlü kazanmaya devam edeceklerdi. Birilerine bıçak çekmeye devam edecekti, yemek için başka birilerini gasp edecekti, hırsızlık yapacaktı. Benim yanımda 10 sene kalan bir arkadaş vardı. Yanıma gelmeden önce iki-üç aylık bir hapis geçmişi vardı. Bazıları hiç bahsetmez neden girdiklerinden ama bir insanla gerçekten samimi olduğun zaman o sana dertlerini anlatır. Bir gün oturduk, ben de sordum; "Sen neden hapse girdin? Anlat da dinleyelim." Bana dedi ki; "Hocam ben aç kaldım. Otobanın kenarlarındaki aydınlatma direklerinin kablolarını çaldım. Polis de yakaladı beni." Çaresizlik işte. Sonra ne oldu biliyor musun? Benim yanıma geldi, 10 sene kaldı. Ona güvenip her şeyi teslim ettim. Bir örnek daha vereyim; biz burada banyo yapanların isimlerini alıp kayıt tutuyoruz. Ailesiyle arası bozuk olup evden kaçan olursa bu kayıtlardan çıkıyor. Geçen gün yaşı küçük bir kız çocuğu gelmiş burada oturuyor. Gittik yanına, "Ailen nerede, evin nerede" diye sorduk. Bize "Şimdi eve gideceğim, yoruldum" diyor sürekli. Ben anladım evden kaçtığını, polisi aradım, gelip aldılar kızı. Sabahtan da Esra Erol'da gördüm kızı. Meğer ailesi programda kızı arıyormuş. Böylece ailelere de yardım etmiş oluyoruz. Bu camiye çok enteresan insanlar gelip gidiyor. Burayla alakalı hayata tutunma projelerimizi tamamladıktan ve sistemimizi oturtup insanları meslek sahibi yaptıktan sonra bir kitap yazmayı düşünüyorum.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası