hipokondriya nedir / Hastalık Hastalığı (Hipokondriyazis): Nedir, Belirtileri ve Tedavisi

Hipokondriya Nedir

hipokondriya nedir

kaynağı değiştir]

Hipokondriyazis, somatik abartma (amplifikasyon) bozukluğu olarak sınıflandırılır; vücudun veya zihnin durumuna karşı aşırı uyanıklığı ve ilk algılara olumsuz bir şekilde tepki verme eğilimini içeren bir "algı ve biliş" bozukluğudur[2]— zayıflatıcı hipokondriya birçok şekilde kendini gösterir.

Bazı insanlar onları aile, arkadaşlar ve doktorlarla görüşmeye iten çok sayıda müdahaleci düşünceye ve fiziksel duyumlara sahiptir. Örneğin hafif öksürüğü olan bir kişi tüberküloz olduğunu düşünebilir.[11] Ya da bağırsaklar gibi vücuttaki organların çıkardığı sesler tedavi gören hastalara hipokondriyazis ile çok ciddi bir hastalığın belirtisi olarak görülebilir.[12]

Bazı insanlar herhangi bir hastalığın hatırlatılmasından o kadar korkarlar ki görünüşte küçük bir sorun için tıp uzmanlarından kaçınır, hatta bazen ciddi bir durum varken bile sağlıklarını ihmal etme noktasına gelir ve teşhis konulamaz.

Bazıları da yaşamı tehdit eden bir hastalıkları olduğundan ve hiçbir doktorun onlara yardım edemeyeceğinden emin olarak umutsuzluk ve depresyon içinde yaşar.

Bazıları da bu hastalığı geçmişteki kötülüklerinin cezası olarak görür.[13]

Hipokondriyaya sıklıkla diğer psikolojik bozukluklar eşlik eder. Bipolar bozukluk, klinik depresyon, takıntılı-zorlayıcı bozukluk (ing: obssesive-compulsive disorder) (OKB), fobiler ve somatizasyon bozukluğu hipokondriyak kişilerde en sık eşlik eden durumlardır, hem de hayatlarının bir noktasında genelleştirilmiş kaygı bozukluğu tanısı almışlar.[14]

Hipokondriyak birçok insan, takıntılı-zorlayıcı bozukluk bulgularına çok benzeyen, zorlayıcı kontrollerin izlediği davetsiz düşünceler döngüsü yaşar. Ancak hipokondriaklar bir hastalığa yakalanmaktan korkarken, OKB hastaları bir hastalığa yakalanmaktan veya bir hastalığı başkalarına bulaştırmaktan endişe duyarlar.[13] Bazı insanlar her ikisine de sahip olsa da, bunlar farklı koşullardır.[15]

Hipokondriyazisli hastalar genellikle depresyon ve kaygının kendi fiziksel bulgularını ürettiğinin farkında değildir ve bu belirtileri başka bir zihinsel veya fiziksel bozukluğun veya hastalığın belirtileri ile karıştırır. Örneğin, depresyonlu kişiler genellikle iştahta ve kilo dalgalanmalarında, yorgunlukta, cinsiyete ilgide azalma ve genel olarak yaşamdaki motivasyonda değişiklikler yaşarlar.[16]

Yoğun kaygı, hızlı kalp atışı, çarpıntı, terleme, kas gerginliği, mide rahatsızlığı, baş dönmesi, nefes darlığı ve vücudun belirli bölgelerinde (eller, alın vb.) uyuşma veya karıncalanma ile ilişkilidir.[17]

Bir kişi diyabet veya artrit gibi tıbbi bir hastalığa yakalanmışsa genellikle depresyon gibi psikolojik sonuçlar olur. Hatta bazıları intihara meyilli olduğunu bildirir.[18] Aynı şekilde, depresyon veya kaygı gibi psikolojik sorunları olan biri bazen bu duygusal dalgalanmaların fiziksel tezahürlerini genellikle tıbbi olarak açıklanamayan bulgular olarak yaşar.[19]

Yaygın bulgular baş ağrıları; karın, sırt, eklem, rektal (anal) veya idrar ağrısı; mide bulantısı; ateş ve/veya gece terlemeleri; kaşıntı; ishal; baş dönmesi; veya denge sorunlarıdır.

Tıbben açıklanamayan belirtilerin eşlik ettiği hipokondriyak birçok kişi doktorları tarafından anlaşılmadıklarını düşünür ve doktorlarının tekrar tekrar belirtilerde kendilerini rahatlatamadıklarından hüsrana uğrarlar.[20]

Belirtileri[değiştir

Hastalık Hastalığı (Hipokondriyazis) Nedir?

Hastalık Hastalığı (Hipokondriyazis) Nedir? 
 

Bu rahatsızlığı yaşayan kişilerin temel ortak noktası, ciddi bir hastalık yaşadıklarına dair bir kaygı durumu yaşamalarıdır. Bu konuda çeşitli doktorlara gitseler, hatta hasta olmadıklarına dair tıbbi bulgulara sahip olsalar ve üstüne doktor tarafından rahatlatılsalar dahi, kendileri ile ilgili endişeleri sürmeye devam eder. Öyle bir düşünce yapısına sahiplerdir ki, vücutlarındaki bir benden yola çıkarak, kanser olacaklarına kadar düşünürler. Bu kişiler, gerek dediğimiz gibi doktorlardan, gerek de ailesinden ve çevresinden, sürekli güvence almasına rağmen, kötü bir hastalığa sahip olduğu inancının üstünden atamamaktadır. Bazı kişiler, hastane kapılarını aşındırırken, bazıları ise, kendisine bir hastalık teşhisi konulacağı korkusu ise, asla doktora gitmezler ve dolayısıyla teşhisleri de zor konulmaktadır. (Bu son cümle, hiperkondriyazis rahatsızlığı olarak da adlandırılmaktadır.) 

Hastalık Hastalığı Hangi Yaş Aralığında ve Kimlerde Görülür?

Hastalık kaygısı bozukluğu, sıralayacağımız birçok nedenden kaynaklanabilmekle birlikte, 20'li veya 30'lu yaşlarda başlayıp, en çok 30'lu ve 40'lı yaşlarda gözükmektedir. Bu hastalığın kadın ve erkeklerde görülme olasılığı da yüksektir. Bu rahatsızlıkta, genetik kaygı orta düzey kabul edilmekle birlikte, %17 civarında bir ihtimalden bahsedilmektedir.

Hastalık Hastalığı Nedenleri Nelerdir?

Hastalık kaygısı, diğer adıyla hipokondriyazisin temelinde, çocukluk zamanında aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ön plana çıkmaktadır. Geçmişte kötü bir hastalık geçirmiş kişiler, tekrar aynı şeyleri yaşamaktan duyduğu endişe ile bu hastalık hastalığına yatkın olabilir. Başka önemli bir neden dile getirecek olursak, bir ebeveynin erken ölümünün olduğu yaşa, yaklaşan sağlıklı bir birey, hipokondriyaya yakalanır. Bu kişiler, kendilerinde gördükleri bedensel semptomları, ebeveynlerinin yakalandığı hastalığa yorarlar, ondan dolayı muzdarip olduklarını düşünürler ve dolayısıyla panik atak yaşarlar. Panik atak belirtileri  olarak, Yoğun kaygı, hızlı kalp atışı, çarpıntı, terleme, kas gerginliği, mide rahatsızlığı, baş dönmesi, nefes darlığı ve vücudun belirli bölgelerinde (eller, alın, ayak ve bacaklar vb.) uyuşma veya karıncalanma yaşayabilmektedirler.

Hastalık Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

  • Bir hastalığa yakalanma ihtimalinden aşırı derecede korkmak
  • Çok küçük fiziksel bir belirti yaşandığında dahi önemli bir hastalık olduğunu düşünmek
  • Sürekli hastaneye ve doktora gitmek
  • Hastalık bulunamadığı için doktoru beğenmeyerek sürekli doktor değiştirmek
  • Sürekli sağlıkla ilgili araştırma yapmak 
  • Bir hastalığı duyduktan sonra aynı hastalığın kendinde olabileceğini düşünmek
  • Sürekli vücut haraketlerini ve kalp atışlarını takip etmek
  • Duygusal stres


Hastalığın tanısına gelecek olursak, DSM 5'e göre, bir kişinin bu tanıyı alması için, öncelikle en az 6 ay, kişinin  bedensel semptomları yanlış yorumlamasına dayalı olarak ciddi bir hastalığa sahip olma korkusu veya ciddi bir hastalığa sahip olduğu düşüncesiyle meşgul olma, zihinsel meşguliyet, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulma yaşaması gerekmektedir. 

Hastalık Hastalığının Tedavisi Nasıl Olur?

Hipokondriyazisin tedavisine değinecek olursak, bu hastalar ilgili hekimlerce gerekli değerlendirmeler yapıldıktan ve bedensel bir hastalık saptanmadıktan sonra psikiyatri uzmanına yönlendirilirler. Ancak hastaların çoğu bunun yerine farklı bir dahiliye uzmanına ya da nöroloğa gitmeyi tercih eder. Hastalığına teşhis koyabilecek bir doktor arar, tahlil ve tetkikler yapılır sonuç alınamayınca farklı bir arayış halinde devam eder. Bu hastalar ilk psikiyatriye yönlendirildiklerinde bu öneriye uymaları oldukça önemlidir.  Çünkü sorunlarının çözümüne bakıldığında  ilaç tedavisi bile değil, psikoterapidir. Bazı özel hallerde, seçici serotonin geri alım inhibitörü grubu ilaçları kullanılsa bile, bu hastaların bedensel hastalıkları olduğuna dair inançlarının ortadan kalkmasının asıl yolu, düzenli şekilde alacakları psikodinamik yönelimli ya da bilişsel-davranışçı yönelimli psikoterapilerdir.

Yaklaşık 20 rastgele kontrollü çalışma ve çok sayıda gözlemsel çalışma da, bu terapinin hipokondriyazis için etkili bir tedavi olduğunu gösterir. Genellikle hastaların yaklaşık üçte ikisi tedaviye yanıt verir ve hastaların yaklaşık %50'sinde rahatsızlık hafifler yani tedaviden sonra artık hipokondriyaya muzdarip değildirler. Hipokondriya ve sağlık kaygısı için bilişsel davranış terapisi (BDT), bireysel olarak yüz yüze veya grup terapisi dahil olmak üzere çeşitli biçimlerde telefon yoluyla veya kendi kendine yardım kitabı yoluyla kendi kendine yardımcı olarak veya çevrimiçi tedavi platformu aracılığıyla aktarılan bilgilerle verilebilir.
Her konuda olduğu gibi hastalık hastalığı konusunda da Jetklinik.com üzerinden randevu oluşturarak, alanında uzman psikologlarımız ile hemen görüşebilirsiniz.

 

 

 

Yazı içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Hipokondri (Hastalanma Korkusu, Hastalık Hastalığı)

Hipokondri terimi, hasta olma veya hastalanmaya karşı aşırı korku hissetme durumunu ifade etemktedir. Bu rahatsızlığa sahip kişilerin gösterdikleri fiziksel semptomlar, aşırı derecede abartılı ve ölçüsüzdür.

  • Bu korku ve endişeler ya hastaların zihninde kalıcı olarak yerleşmiş durumdadır ya da hastalık korkusu tüm benliklerini sarar.
  • Hipokondri rahatsızlığına sahip olan kişiler, çoğunlukla tıbbi yardım ve sağlık güvencesi arayışı içerisindedirler.
  • Hipokondri rahatsızlığının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak düşünme süreçlerinde bir bozukluk olduğundan şüphelenilmektedir.
  • Hipokondri tedavi edilememekte, ancak kişilerin korku ve endişelerinin boyutları, psikoterapi yardımıyla hafifletilebilmektedir.

Hipokondri: Tanım

Hipokondri ifadesi, çok geniş bir hastalık yelpazesini kapsar. Normal bir sağlık bilincinden, sağlık odaklı hipokondri yanılsama davranışına kadar yayılır. Hipokondrinin en önemli özelliği, kişinin bedensel olgularını (kalp atışları gibi) yanlış yorumlanmasıyla artan hastalık veya hastalanma korkusudur.

Etkilenen kişilerin yaşam kalitesini ciddi şekilde sınırlandıran, hastalık seviyesindeki bir korku rahatsızlığı olan hipokondri, genellikle panik veya korku bozukluğu rahatsızlıklarına benzer.

Aslında, bir somatoform bozukluk olarak kabul edilir. Bu rahatsızlık grubunda duygusal huzursuzluk ve stres, fiziksel semptomlar şeklinde vücuda yansıtılır.

Buna rağmen, hipokondri rahatsızlığının bir temel kriteri değildir, bu nedenle, hipokondronin somatoform bozukluklarla ilişkisi tartışmalı durumdadır.

Hipokondri: Ne sıklıkta görülür

Bazı tanınmış kişilerin hipokondri hastası olduğu, söylenmektedir. Bu kişiler arasında Charlie Chaplin, Büyük Frederick, Woody Allen ve Thomas Mann sayılabilir. Üniversitelerdeki psikiyatri polikliniklerinde ayakta tedavi gören hastaların dörtte birini, hipokondri hastaları oluşturmaktadır. Bu rahatsızlıktan, erkekler ve kadınlar eşit seviyede etkilenmektedir.

Sağlık sistemi kayıtlarına henüz girmemiş olan kişiler de dikkate alındığında, hipokondriye sahip kişilerin sayısı, muhtemelen çok daha yüksektir. Bunun nedeni, hipokondri hastalarının ekseriyetle bu rahatsızlıklarını belli etmemeye eğilimli olmaları veya daha çok alternatif tıp yöntemlerini kullanmaları olarak düşünülebilinir. Hipokondri hastaları, genel olarak sağlık sistemini kullanmaya istekli olmazlar ve bu nedenle de özel tedavi yöntemlerine yüksek bedeller öderler.

Hipokondri rahatsızlığının ağırlıklı olarak baş gösterdiği yaş aralığına ilişkin, önceleri güvenilir veriler mevcut değildi. Hastaların üçte biri, daha çocukluk yaşlarında hastalık ve hastalanmaya karşı aşırı yüksek korkuları olduğunu bildirmişlerdir. Teoride hem erkekler hem de kadınlar ve neredeyse tüm yaş grupları bu rahatsızlıktan eşit düzeyde etkilenebilmektedirler. İstatistiksel olarak, eğitim durumları daha düşük olan insanlar, bu rahatsızlıktan genellikle daha sık etkilenmektedirler. Bugün sahip olduğumuz bakış açısından bakıldığında, genetik yatkınlığın hipokondri üzerindeki rolü oldukça küçüktür.

Bazı insanlarda, gerçek hayatlarında ciddi hastalıklar veya deneyimler geçirmelerinin ardından, bazen hipokondri rahatsızlığı gelişebilmektedir. Ancak, gerek sağlık gerekse hastalıklar hakkında ayrıntılı bilgi edinmelerinin ardından bile, örneğin tıp fakültesi öğrencileri gibi, bazı insanlarda da hipokondri rahatsızlığı oluşabilmektedir.

Hipokondri: Semptomlar

Hipokondri hastası olan kişiler, hastalıktan ve hastalanmaktan çok korkarlar. Bu hasta olma korkusu, kişilerin yaşamlarını büyük ölçüde sınırlamalarına neden olur. Bu korkuyla birlikte, aynı zamanda ağrı hissetme, sakat kalma, acı çekme ve ölüm endişeleri de baş gösterir. Bu korku, ekseriyetle bilinçdışı bir korku değildir, aksine belirli hastalıklara karşı bilgi düzeyi arttıkça, giderek artan bir şekilde güçlenen bir korku söz konusudur.  Gündelik hayatlarındaki konuşmalarında ve faaliyetlerinde hastalık korkusu hakimdir ve bu durum, sosyal ilişkilerini de olumsuz yönde etkiler.

Hipokondri hastalarında ayrıca zorluklarla baş edememe korkusu ve güvensizlik gelişir ve bu sebeple semptomlarını derhal anlama ve netleştirme takıntısı içerinde olurlar. Her tür semptomu, abartılı bir şekilde değerlendirirler. Hipokondri hastaları, her ne kadar daha düşük şiddette olsalar da, bedensel belirti ve emarelerini kasıtlı olarak abartılı bir şekilde algılarlar. Hipokondri hastaları, daima bir hastalığa yakalanacaklarından veya bir hastalığa yakalandıklarından endişe ederler. Hipokondri hastasının zihnine hastalık düşünceleri yerleşmiştir ve zihnini, hastalanma korkusu sürekli meşgul eder. Bu durum, güvensizlik ve korkuya, hatta panik ataklarına yol açar. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler, giderek artan bir şekilde bu sıkıntılara sürekli olarak maruz kalırlar.

Muayenehane bekleme odalarının sürekli konuğudurlar veya doktorlardan sürekli kaçarlar.

Hipokondri hastaları, sürekli artan korkularıyla mücadele edebilmek için, sık sık sağlık güvencelerini ve sigortalarını tekrar tekrar güçlendirmeye uğraşırlar. Kişilerin büyük bir çoğunluğu, sürekli olarak kendi kendilerini dinleyip, hasta olup olmadıklarını anlamaya uğraşırlar. Bir doktordan diğerine koşarlar ve ailelerine ve arkadaşlarına hep kendilerindeki bu sözde hastalık semptomları hakkında ne düşündüklerini sorarlar. Bu iletişim modelindeki asıl amaçları ise, zihnine takılan rahatsız olduğuna dair düşüncelerini teyit ettirmektir. Bu doğrultudaki soruları genellikle olumsuz cevaplandığı için de hipokondri hastaları kendilerini mutsuz ve huzursuz hissederler.

Öte yandan, ayrıca bir yüzleşmeyle karşılaşmamak için, sağlık sisteminden sürekli ve kasıtlı olarak kaçan hipokondri hastaları da vardır. Bu tip kişiler, örneğin hastane ve mezarlıklarla karşılaşmamak için yollarını dahi değiştirirler.

Giderek artan kendi sağlık veya hastalık durumunu onaylatma arayışı, hipokondri rahatsızlığının karakteristik özelliğidir. Bu nedenle, semptomlar ve korkular sadece kısa süreli olarak dindirilebilmektedir ve hemen ardından kişiler, yeniden sözde hastalık belirtilerinin baş göstermeye başladığını hissederler.

Belirli organ ve hastalıklara odaklanma

Hipokondri rahatsızlığı, çoğunlukla karın ve bağırsak sistemini, kasları, iskeleti ve ayrıca sinir sistemini etkiler. Bu rahatsızlıktan muzdarip olan kişi, örneğin cildini veya memelerini çok sık kanser belirtileri açısından inceler. Hipokondri rahatsızlığı olan kişiler, hastalık tanımı hakkında oldukça fazla bilgi sahibi olurlar ve kendilerinde bu tanımlamalara uyan tüm emareleri tespit ederler. Hipokondri hastaları, genel tanımlarda yer alan belirtilere sahip olması önemlidir, çünkü olmayan bir şeyi varmış gibi algılama eğilimleri yoktur.

Depresif ve narsist davranışlar

Hipokondri rahatsızlığı olan kişiler, ayrıca sıklıkla depresif, melankolik ve narsist davranışlar sergileyebilirler. Narsizm, bu kapsamda, abartma ve arzular bakımından dikkat çekicidir. Bazı uzmanlar, hipokondri hastalarının nevrotik bir kişiliğe sahip olduklarını düşünürler. Bu durum, kendini ruh gelişiminin bozulmasıyla gösterir.

Çok Yönlü Rahatsızlık Belirtileri

Genel olarak hipokondri rahatsızlığının belirtili oldukça heterojendir ve münferit semptomların ne kadar baskın olduklarına bağlı olarak farklı alt gruplar halinde karakterize edilebilmektedirler. Rahatsızlık ilerledikçe kişilerin, sağlık kaygıları yaşamlarının tüm alanlarını etkiler ve yaşam kalitelerinin önemli ölçüde düşmesine neden olur. Özellikle iş ve ilişki hayatlarında çatışmaların yaşanmasına yol açar.

Hipokondri: Nedenleri ve Risk Faktörleri

Hipokondri rahatsızlığının gelişimine yönelik çeşitli teoriler mevcuttur, ancak şu ana kadar nedenleri kesin olarak tespit edilememiştir.

Öncelikle rahatsızlık ihtimali ve ciddiyetini fazla önemseme ve hastalık belirtilerinin gereğinden fazla abartılması, bu rahatsızlığın oluşumunun ana nedenlerinden biridir. Bedensel belirtilerin çok aşırı incelenmesi ve bunların yanlış yorumlanması kişiyi, hipokondri rahatsızlığının en şiddetli aşamalarına götürmesi nedeniyle oldukça önemli bir adımdır.

Hipokondri, ayrıca ilgi ve yardım görme isteği olarak da tanımlanır. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler, genellikle insanların hasta olduklarında başkalarından daha fazla ilgi ve yardım gördüklerine şahit olmuş ve bu yönde deneyimler edinmişlerdir.

Özellikle derin psikolojik (dinamik psikoterapi, psikanalatik psikoterapi) açıklamalar bakımından, çocukluk yıllarında edinilen bu tip tecrübelerin, hipokondri rahatsızlığının tetikleyicisi oldukları düşünülmektedir.

Genel olarak hipokondri rahatsızlığı, diğer problemlerle başa çıkabilmek için bir kendi durumunu iyileştirme stratejisi olarak da yorumlanabilir.

Psikiyatrist veya psikologlar tarafından gerçekleştirilen inceleme ve muayeneler

Hipokondri rahatsızlığının psikoterapi yoluyla tedavi edilmesine başlanmadan önce, hastada söz konusu olan semptomların nedeni olabilecek herhangi bir organik rahatsızlık bulunup bulunmadığı mutlaka ve öncelikli olarak tespit edilmelidir. Zira hastalık düzeyindeki şiddetli adale zayıflıkları, miyastenya gravis, hormonal bozukluklar, tiroit bezi rahatsızlıkları ve tümörler gibi semptomlar, aynı zamanda MS (Multiple Skleroz) hastalığının da tipik belirtileridir.

Psikiyatr veya psikologlar tarafından yapılan incelemeler, çeşitli konuların konuşulduğu yoğun görüşmelerden oluşur. Kesin ve güvenilir bir tanı konulabilmesi için, modern testler kullanılır. Bu testlerin yardımıyla, öngörülen hipokondri şüphesi somutlaştırılır. Bu anlamda, söz konusu testler soru anketleri olarak dikkate alınırlar. Bu testlerde, hipokondri semptomlarına yönelik aşağıdakilere benzer özel sorular içerir.

  • Hastalık konusundaki düşünceler korkmanıza neden oluyor mu?
  • Sık sık doktora gider misiniz?
  • Sağlığınız konusunda endişeleriniz var mı?
  • Bedensel rahatsızlık ve şikayetleriniz var mı?
  • Hastalanma korkusu karşısında nasıl tepki gösterirsiniz?

Hipokondri Biçimleri

Uzmanlar, hipokondriyi iki alt tipe ayırmaktadır. Hipokondri hastası gruplarından biri, tıbbi bakım ve yardım olanaklarını giderek artan bir şekilde kullanma eğiliminde olurlarken, diğer gruptakilerse tıbbi bakımdan kaçma ve kaçınma eğilimi gösterirler.

Psikiyatrik hastalıklara yönelik güncel Amerikan sınıflandırma sistemi, başka bir sınıflandırma tipini öngörmektedir: Hipokondri hastası gruplarından biri, özellikle bedensel semptomlar sergilerlerken, diğer gruptakilerinde ise endişe ve korkular daha büyük bir rol oynarlar.

Diğer hastalıklardan farklılıkları

Panik bozukluğunun, hipokondri rahatsızlığından ayrıştırılması zor olabilir. Panik bozukluğuna sahip olan kişiler hastalıkların akut sonuçlarından korkarlarken, hipokondri hastalarının dikkatleri ise rahatsızlığın akut duruma değil, öncelikli olarak rahatsızlığın uzun vadeli sonuçlrına odaklanır.

Genel korku bozukluklarından rahatsız olan kişiler ise, hipokondrinin aksine çok sayıda ve spesifik olmayan durum ve objelere karşı korku ve endişe davranışları sergilerler.

Somatizasyon bozukluklarından rahatsız olan kişilerden farklı olarak, hipokondri hastaları, kendilerinde tespit ettikleri semptomlara karşı, rahatsızlığın anlamı ve sonuçlarına karşı hissettikleri kadar fazla korku ve endişe hissetmezler.

Obsesif kompülsif bozukluda ise, hipokondri tanısına bir alternatif olarak dikkate alınabilir.

İnsanların davranışlarını sınırlandıran diğer psikiyatrik bozukluklar arasında ayrıca fobiler de yer almaktadır. Fobi rahatsızlığı olan kişilerin de, kendilerinde henüz bulunmayan hastalıklara karşı korkuları olabilmektedir. Hipokondri hastaları ise, bu hastalığı henüz geçirmemiş olsalar bile, söz konusu hastalığa zaten sahip olduklarını düşünürler.

Hipokondri: Tedavi

Hipokondri rahatsızlığının tedavisi, temel olarak psikoterapiden oluşur. İlaç kullanılan tedavi yöntemlerine, ancak ağır hipokondri bozukluklarında başvurulur.

Tedavi sürecinde, ağırlıklı olarak (korku bozukluklarında olduğu gibi) kognitif davranış psikoterapisi tercih edilir. Bu terapinin amacı, bir yandan hipokondri rahatsızlığı olan kişilerin düşünme yapılarının değiştirilmesidir. Bu kapsamda, hastalanma olasılığını abartma yatkınlığı giderilmelidir. Diğer yandan ise, hastaların davranış tarzlarının (davranışsal) uyumlu ve makul duruma getirilmesi hedeflenir. Bu doğrultuda, hastanın bilinçli amaç ve istekleri formüle edilebilir. Bu şekilde uygulanan hipokondri terapi süreçleri, farklı aşama ve evrelere ayrılırlar.

Hipokondri: Hastalığın Seyri ve Prognozu

Hipokondri süreçleri, krizler halinde de seyredebilmektedir. Bu krizler, belirli duyguları ve anıları harekete geçiren durumlar, krizleri tetikleyebilmektedir. Terapi uygulamalarıyla, önemli ölçüde iyileşme sağlanabilmektedir.

Hipokondri rahatsızlığının ağır ve şiddetli biçimleri, hastanın yaşamın her alanını olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. İş hayatının yanı sıra, diğer insanlarla ilişkileri de bundan zarar görebilmektedir.

Her ne kadar hipokondri tam olarak tedavi edilemese de, başarılı tedavi süreçleri hastaların rahatsızlıklarının önemli ölçüde azaltılabilmelerini sağlamaktadır. Yürütülen çalışmalarda, kognitif davranış psikoterapisinin, ağır hipokondri hastası olan kişiler için faydalı olduğu ve problemlerini hafifletilmelerini sağladığı görülmüştür.

Genel olarak hipokondri hastalığı ne kadar uzun süredir kişide mevcutsa, prognozu da o kadar zor olmaktadır.

Zira, bu rahatsızlığa ilave olarak gelişen diğer rahatsızlıklar, (özelikle korkular ve depresyonlar gibi psişik rahatsızlıklar) terapinin başarısı ve sonuçları üzerinde önemli olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu nedenle, söz konusu ilave rahatsızlıkların da eş zamanlı olarak mutlaka psikoterapötik bir süreçten geçmesi gerekebilir.

Özellikle genç yaştaki hastaların, psikoterapi yardımıyla hipokondri rahatsızlığıyla başa çıkabilme şansları daha fazladır.

(Yayınlanan yazılar kaynak göstermeden, izinsiz kullanılması, kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Yayınlanan yazılar, makaleler, haberler kaynak gösterilerek içeriği değiştirilmemek şartıyla yayınlanmasına izin verilmektedir.)

Abdullah ÖZER
Sosyal Çalışmacı, Bilim Uzmanı (Klinik Psikoloji), Aile Danışmanı

Psikosentez Danışmanlık ve Eğitim Merkezi Türkiye İzmir'de ve Almanya Münih/Düsseldorf şehirlerinde Almanca ve Türkçe yüz yüze seanslar vermektedir. Bunun haricinden Dünya'nın neresinde yaşıyorsanız yaşayın Türkçe ya da Almanca Online Terapi, Online Cinsel Terapi, Online Psikoterapi ya da Online Psikolojik Danışmanlık ile SKYPE ya da WhatsApp üzerinden seanslara katılabilirsiniz. Bunun için Online Terapi sayfamıza göz atabilirsiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır