Türk bilim insanı Prof. Dr. Cemal Pulak, Türkiye’nin su altı arkeoloji haritasına ilişkin çalışmalar yürütüldüğünü açıkladı. İki farklı grubun Türkiye’nin su altı zenginliklerini belirleyen haritalar üzerine çalışma yürüttüğünü belirten Pulak, “Bu çalışmalar batıkların yağmalanma riskine karşı açıkça paylaşılamıyor. Bu nedenle bölge bölge bir çalışma yürütülüyor” ifadelerini kullandı.
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde (ANAMED) Haziran’da düzenlenen Uluslararası Mustafa V. Koç Sualtı Arkeolojisi Sempozyumu’nda açılış konuşmalarını TINA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Aydemir, TINA Vakfı Kurucu Üyesi ve Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Caroline N. Koç ve TINA Vakfı Sempozyum Bilim Komitesi Başkanı Emekli Amiral Metin Ataç gerçekleştirdi. Sempozyumda konuşan ABD'nin Texas A&M Üniversitesi Deniz Arkeolojisi Enstitüsü'nden Prof. Dr. Cemal Pulak, Türkiye su altı arkeolojisinde yaşanan gelişmelere ilişkin DHA’ya açıklama yaptı.
DEFİNECİLER SU ALTINDA DA DURMUYOR
Karada olduğu gibi su altında da definecilerin talanıyla karşı karşıya kaldıklarını belirten Pulak, “Su altında talan daha zor olsa da olduğu kesin. Su altından çıkarılan bir arkeolojik kalıntının tek başına hiçbir değeri yok. Bu kalıntıların birlikte bulundukları yer ve hiç dokunulmamış hali biz arkeologlara bilgi veriyor. Onun dışında troller de arkeolojik batıklara çok fazla zarar veriyor. Bundan yıl önce yığın olarak gördüğümüz batıklar ve amforalar trollerin parçalaması sonucunda bugün yok. Koylarda turizmin artması sonucu gemi ve teknelerin demirlemesiyle çapaların verdiği büyük zararlar var. Onun için su altındaki arkeolojik kalıntıların mümkün olduğunca belgelenmesi ve bilim dünyasına kazandırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“BATIKLAR DALIŞ TURİZMİNE AÇILIRSA SOYULMAYA MÜSAİT HALE GELİR”
Su altı arkeoloji turizminin sakıncaları olabileceğini sözlerine ekleyen Pulak, “Türkiye’de bazı kurallara uymak her zaman mümkün olmuyor. Bu su altında da geçerli. Batıklar dalış turizmine açılırsa soyulmaya müsait bir duruma gelmiş oluyor. Rehberli dalışların bu talanın önüne geçebileceğini söyleyenler de var. Ancak Türkiye’de dalış turizmi yapan gruplar arasında bile büyük bir rekabet var. Bazı gruplar bu batıkları korurken bazıları bunu bir kazanç kapısı gördüğü için fiyat politikasında değişikliğe gidiyor. Bu durum da o bölgeyi koruyan ekibin işsiz kalmasına ve batıkların başıboş hale gelip soyulmasına neden olabiliyor. Bu nedenle batıklar, turizme açıldıktan sonra kontrol mekanizması kurabilmek çok zor. Ama 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra batmış veya daha sonraki dönemlerdeki batık gemiler, arkeolojik değeri olmadığı için turizme açılmalı. Türkiye’de bunun örnekleri var” açıklamasında bulundu.
YENİKAPI BATIKLARINDA TSUNAMİ ETKİSİ
Yenikapı’da rastlanan 6’ncı yüzyıl batıklarında tsunami etkisi görüldüğünü dile getiren Pulak, “İstanbul Yenikapı’da 37 batık kazıldı. Bunların 8’ini biz kazdık. O batıkların tarihi 5’inci yüzyıldan 10’uncu yüzyıla kadar gidiyor. 6’ncı yüzyıla tekabül eden birkaç batığın tsunami etkisiyle zarar gördüğü tahmin ediliyor. Tsunami var ve medeniyetlere etkisi olabiliyor. Kesin olarak tespit etmek zor olsa da Yenikapı'dan alınan örneklerde açık denizde bulunması gereken ufak hücreli foraminfera denilen hayvanların liman içinde bulunduğunu görüyoruz. O da ancak şiddetli bir dalga ile gelmiş olabilir. Tsunami var fakat bu nedenle batmış bir gemi olup olmadığı kesin değil” açıklamasında bulundu.
“ATLANTİS EFSANESİNİN KIVILCIM PAYI KADAR DA OLSA GERÇEKLİĞİ OLABİLİR””
Atlantis’in bir efsane olduğunu söyleyen Pulak, “Ama her efsanenin kıvılcım payı kadar da olsa bir gerçeklik payı olabiliyor. Tsunami sonucunda zarar görmüş pek çok kıyı kenti olabilir. Atlantis de belki bunlardan bir tanesi. Bazı araştırmacılar Atlantis’in Yunanistan’ın Santorini Adası’ndaki bir yerleşim olduğunu düşünüyorlar. Çünkü orada bilinen en büyük patlamalar olduğu düşünülüyor ve hala üzerine çalışmalar yürütülüyor. Kesin olarak tarihi de bilinmiyor. 17’nci yüzyılın sonunda çok büyük bir patlama sonucunda Ada’nın zarar gördüğünü biliyoruz. Bunun etkileri Anadolu sahillerine, Mısır İskenderiye’ye ve hatta Doğu Anadolu’ya kadar gidiyor. Sonuç olarak Santorini’de bu büyük patlama sonucunda bir medeniyetin yok olduğu arkeolojik bir gerçek. Ancak bunun Atlantis olup olmadığını bilemiyoruz” şeklinde konuştu.
“ULUBURUN BATIĞI’NA 11 YILDA 25 BİN DALIŞ GERÇEKLEŞTİRDİK”
Kaş yakınlarında bulunan ve M.Ö. 14’üncü yüzyılın sonlarına tarihlenen Uluburun Batığı’nda yılları arasında kazı çalışması yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Cemal Pulak,”Bu batığa 11 sene boyunca her yaz dalış gerçekleştirdik. Toplamda 25 bin dalış gerçekleştirdik. Bunlardan 22 bin ’ü batık üzerine çalışma dalışıydı. Bildiğim kadarıyla 11 sene boyunca devamlı olarak kazılan en derin batıktı. Mutlaka gözden kaçmış parçalar vardır. Ama biz 11’inci sene sonunda bölgeden ayrıldığımızda eksik bir parça görmedik. Şimdi aradan 28 yıl geçti ve on binlerce parçayı birleştirmeye devam ediyoruz ve bazı parçaların eksik olduğunu görüyoruz. Bu parçalar alındı mı yoksa gözden mi kaçtı bilmiyoruz. Çünkü Uluburun Batığı 30 derecelik bir meyilde yer alıyor. Derinliği metreye kadar gidebiliyor. Ulaşamadığımız derinlikler olabilir, bilemiyoruz. Şu an batıkla ilgili değerlendirme safhasındayız” bilgilerini paylaştı.
“MISIR’DA HENÜZ KEŞFEDİLMEMİŞ BİR CAM ATÖLYESİ OLDUĞUNU BİLİYORUZ”
Uluburun Batığı’nın değerlendirme safhasında yeni bulgularla karşılaştıklarını dile getiren Prof. Dr. Cemal Pulak, “Son dönemde batıktaki yeni gelişmelerle ilgili bilimsel yayınlar yaptık. Örneğin batığın üzerinde 1 ton kalay külçe var. Batıktaki bu külçeler dünyadaki en eski kalay külçeler olarak karşımıza çıkıyor. Yapığımız analizler sonucu kalay külçelerin bir kısmının Güneydoğu Toroslar’dan elde edildiğini bir kısmının da Akdeniz’e çok uzak bir bölge olan Orta Asya’dan getirildiğini tespit ettik. Öte yandan batıkta civarında cam külçe var. Tabi bunların hepsi iyi korunmuş halde değil. Korunmuşları üzerinde yaptığımız çalışmalar sonucunda bu cam külçelerin ise Mısır’dan geldiğini tespit ettik. Mısır’da aynı döneme ait bilinen cam atölyeleri olsa da o atölyelerin camlarından çok farklı bir örneğe rastladık. Bu nedenle Mısır’da bugün henüz keşfedilmemiş bir cam atölyesi bulunması gerektiğini biliyoruz. Ayrıca antik dönemde camın nasıl yapıldığını da bu çalışmalar sonucu keşfettik. Bu dönemde cam 3 farklı aşamadan geçerek elde ediliyor. İlk başta eritilen cam dövülerek kum haline getiriliyor ve renklendirme işlemi gerçekleştiriliyor. Bu anlamda cam insanoğlunun yaptığı ilk yapay malzemelerden biri olarak karşımıza çıkıyor” diye konuştu.
AFRİKA’DAN ABANOZ KÜTÜKLERİ SİNA ÇÖLÜ’NDEN DEVEKUŞU YUMURTALARI…
Uluburun’daki Batık gemide bulunan malzemelerin dünyanın farklı coğrafyalarından geldiğini tespit etiklerini ifade eden Pulak, “Örneğin Afrika’dan abanoz kütükleri, Sina Çölü’nden devekuşu yumurtaları, Suriye’den fildişi, İsrail’den su aygırı dişleri batıkta rastladığımız diğer materyaller. Böylece o dönemde ticaret ağı hakkında da bilgi sahibi oluyoruz” dedi.
(DHA)
Satıcı :
Koleksiyona Ekle
favori
ÜRÜNÜN TÜM ÖZELLİKLERİ
Henüz Yorum Yazılmamış.
Stil | Kaymaz Taban |
Kalınlık | 0,7 Cm |
Üretim | Makina Yapımı |
Saçak | Seçilebilir |
Özel Ölçü | Sipariş için 52 44 numaralı Whatsapp destek hattımıza yazın |
Malzeme | % Mikropolyamid |
Ağırlık | Kg/m² |
Taban | Doğal Lateks Kaymaz Taban |
Özellik | Tozumaz Leke Tutmaz Antialerjik Antistatik Antibakteriyel Çamaşır makinesinde yıkanabilir |
Garanti | 12 Ay |
Üretim Yeri | Türkiye |
Ebat | 80X, 80X, X, X, X, X, X, X, X, X, X |
---|
Stok kodu: CKategoriler: Çocuk Odası Halıları, Dijital Baskı Halı, Genç Odası Halısı, Kaymaz Taban Halı
Haber: DİLAN KUTLU/ Kamera: DURSUN ALKAYA
Başta Başkent Ankara olmak üzere Türkiyenin büyük bir bölümünde etkili olan sağanak yağış nedeniyle oluşan sel ve su baskınları mevsimlik tarım işçilerini de vurdu. Başkentin göbeğinde Temellide kurdukları derme çatma çadırları suyla dolan mevsimlik tarım işçileri yakın köylerdeki cami ve okullara sığındı. Güler Gülbakan ANKAya Korkudan millet köylere gitti. Camide iki gün kaldık. Ne zaman yağmur yağsa uyumaya korkuyoruz. Başkentte yağmur yağdığında bütün kanallar birikiyor. Bu defa bize geliyor o kanallar taşıyor derken Lokman Bayram ise Biz bu mağduriyetleri defalarca dile getirdik. Geliyorlar dinliyor veya dinlemiyorlar ama hiçbir sonuca varamıyoruz dedi.
Mevsim normallerinin çok üzerinde yağan yağmur birçok kentte sokakları dere yataklarına çevirip ev ve iş yerleri suyla dolarken Başkente 50 kilometre uzaklıktaki Temellide mevsimlik tarım işçileri yağmurdan en çok etkilenenler arasında yer aldı.
Yağmurun tarım işçilerine bir başka zararı da sular altında kaldığı için tarlaya gidememeleri nedeniyle yevmiye alamamaları oluyor. Zemin ıslak olduğu için çocukların hastalandığını da söyleyen tarım işçileri yardım umutlarını da kaybettiklerini belirtiyor.
GELİYORLAR DİNLİYOR VEYA DİNLEMİYORLAR AMA HİÇBİR SONUCA VARAMIYORUZ
Mevsimlik tarım işçileri yaşadıkları zorlukları ANKA Haber Ajansına anlattı:
Lokman Bayram: Mevsimlik işçi olarak çalışıyoruz burada. Yaşamadığımız mağduriyet kalmadı. Sonuncusu ise Ankarada yağan aşırı yağmur sonucu burada yükselen çay (dere)… Biz de tarım işçileri olarak çaya çok yakın bir mesafedeyiz. 15 metre var veya yok. Biz bu mağduriyetleri defalarca dile getirdik. Geliyorlar dinliyor veya dinlemiyorlar ama hiçbir sonuca varamıyoruz. Biz tarım işçileri pandemi sürecinde bile özel izinle çalıştık. Bize bu özel izni veren yetkililer niye verdi. Tarım işçileri olmazsa gıda da olmaz. Hastalık döneminde önemli görevi biz üstlenmişken mağdur olduğumuzda niye arka plan insanı muamelesine düşüyoruz, onu anlamış değiliz.
Ankara çayının çadırlara metrelik mesafede olduğunu söyleyen Bayram, Bütün kolluk birimlerine haber verdik. Yetkilileri aradık ama olumlu dönüş var mı? Yok. Kendi imkanımızla ne yapabilirsek? Kepçe kiraladım acil bir şey olursa diye hazır bekletiyorum. Ücretini kendim ödüyorum. Geçen selde çadırı yırtılan, parçalanan insanlar da var. Gidin çadırların içini çekin ıpıslak. Geçen jandarma da geldi. 7 yeri aradı geri dönüş olmadı, benim yapacak bir şeyim yok dedi. Kaderimize terk edildik dedi.
BUNUN SORUMLULUĞUNU KİM ALACAK
Aslan Tutar: Bir aydır buradayız. 10 gün önce sel geldi. Buralarda her yer su doldu. İşçileri buradan boşalttık. Karakoyun köyüne camilere, okullara yerleştirdik. Bazılarını depolara (soğan deposu) yerleştirdik. Ankaradan jandarma hepsi geldiler. Bir çare yapmadılar. Kendi imkanlarımla Temelli bölgesinde kepçe getirdim. Gece 12ye kadar bir tümsek açtırdım ki su çadırlara gelmesin. 10 gün önce çadırları su bastı, işçilerin hepsini boşalttık. Geçen bir yağmur gündüz geldi, işçileri kurtardık. Ama gece basarsa biz ne yapacaktık ölü de olabilirdi kişi var de çocuk var. Bunun sorumluluğunu kim alacaktı. Soğan, pancar, kabak, ayçiçeği çapası yapıyorlar. Çadırların içini hep su bastı içeri girdi.
Çocukların hastalandığını da belirten Tutar, Kendi çaremle yapıysam yapacağım. Kimseden beklentim yok. Buraya gelip iki fotoğraf çekip gidiyorlar, aslı yok. İmkanımla yaptım yaptım. Yapmadım burada öyle duracağız dedi.
CAMİDE İKİ GÜN KALDIK
Güler Gülbakan (35 yaşında): Siverek Şanlıurfalıyız. Ben üç yıldır geliyorum buraya. Mevsimlik işçiyiz. Çocuklar zaten okula gidiyor. Okuldan izin aldığımızda gelip burada 6 ay çalışıyoruz. Bu sene çok mağdur durumdayız. Bizi seller sular bastı. Malımız değil canımızın da tehlike altına girdiğini söyleyebilirim. Korkudan millet köylere gitti. Camide iki gün kaldık. Gelemiyorduk korkuyorduk. Ne zaman yağmur yağsa korkuyoruz yatmaya. Başkentte yağmur yağdığında bütün kanallar birikiyor. Bu defa bize geliyor o kanallar taşıyor.
MADDİ DURUMUMUZ OLSA ZATEN BURAYA GELMEZDİK
Emniyetimiz yok hala tehlike sürüyor, korkuyoruz. Ben 5 çocuk sahibiyim. Burada can güvenliğimizde yok. Büyük oğlum liseden terk etti. Maddi durumumuz, imkanımız olsa zaten buraya gelmezdik. AFADa çağrı bıraktık, hiç kimse bize çözüm bulamadı. Mutfak kısmının zemini komple ıslak. Sürekli su birikiyor. Hali seriyoruz, muşamba seriyoruz öyle yatıyoruz. Soğuk zaten. Çocuklarım soğuk alıyor.
EŞYALARIMIZIN HEPSİ ÇAMUR. ÇADIRLARIMIZIN ALTI HEP SU
Songül Gülbakan: Yaklaşık 10 gün önce sel bastı burayı. Ankarada yağan yağmur nedeniyle çay taştı. Çadırlarımızın hepsine su girdi. İki gün çadırlara giremedik, camide kaldık. Eşyalarımızın hepsi çamur. Çadırlarımızın altı hep su.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası