allaha kufur / Stream Toqtir Allaha Kufur Yok by c1rcassian | Listen online for free on SoundCloud

Allaha Kufur

allaha kufur

Allah'a Küfür Ettiği Paylaşımla Gündeme Gelen Öğretmen Görevden Alındı

Tekirdağ'da Allah'a küfür edip sosyal medya hesabından paylaşan beden eğitimi öğretmeni görevden alındı. Görevden alınan öğretmen hakkında savcılık tarafından soruşturma başlatıldığı öğrenildi.
Tekirdağ'da sosyal paylaşım sitesinden Allah'a küfür eden beden eğitimi öğretmeni görevden alındı. Görevden alınan öğretmen hakkında savcılık tarafından soruşturma başlatıldığı ve emniyete götürülerek ifadesinin alındığı öğrenildi.BAKANLIK SORUŞTURMA BAŞLATTIMilli Eğitim Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, sosyal paylaşım sitesinden küfürlü paylaşımlar yapan Tekirdağ Muratlı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Beden Eğitimi Öğretmeni C. D. K.'nın görevden alındığı belirtildi.Görevden alınan öğretmen hakkında savcılık tarafından soruşturma başlatıldığı ve şu anda emniyette ifade verdiği belirtildi. Haber

https://www.haberler.com/allah-a-kufur-ettigi-paylasimla-gundeme-gelen-11509002-haberi/

Bir kişinin Allah'a küfür ettiğini duyduğumuzda, öldürmek caiz midir?

Değerli kardeşimiz,

Bu tür meselelerde Müslüman çok hassas davranması gerekir. Özellikle günümüzde inanç olarak zayıf olan bazı insanların mukaddesata hakaret etmeleri, çoğu zaman imansızlıklarından değil inanç olarak zayıf olmalarından kaynaklanmaktadır.

Tebliğ insanı ısdıraplıdır; insanların doğru yoldan sapması, Allah'ın emirlerini çiğneyip O'na baş kaldırması, tebliğ insanını tâ can evinden vurur. İrtidatlar, onu iki büklüm eder ve tebliğ adına çaresiz kalıp eli kolu bağlandığı anlar, onu çileden çıkarır ve ona hafakanlar yaşatır. Kur’ân, Efendimiz (asm)'e hitaben:

"Onlar îman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın." (Şuara, 26/3)

derken, Allah Resûlü'nün tebliğ adına çektiği ızdırabı ve bu ıstıraptan doğan ruh hâlini resmeder. Esasen ıstırabının keyfiyet ve durumuna göre bu ruh hâli, her tebliğ insanında vardır ve olması da gerekir.

İrtidat, dinden dönme demektir. Buna göre mürted ise, daha önce inandığı bütün mukaddesâtı inkâr eden insandır. Ve bu insan bir bakıma Müslümanlara ihanet etmiştir. Bir kere ihanet eden, her zaman ihanet edebilir. Onun için de bazılarına göre mürtedin hayat hakkı yoktur. Ancak fıkıh âlimlerinin sistematize ettiği şekle göre, mürted hangi meseleden dolayı irtidat ettiyse, evvelâ ona o mesele en ince teferruatına kadar anlatılıp izah edilecektir. Belli bir süre takibe alınarak, takıldığı hususlarda iknaya çalışılacaktır. Bütün bunların fayda vermediği zaman da artık o insan İslâm bünyesinde bir ur ve çıban başı olduğu tebeyyün edince de ona göre muamele yapılacaktır.(Buhari, Diyat, 6; Müslim, Kasâme, 25; Serahsî, Mebsut, 10/98; Kâsânî, Bedîü's-Sanaî, VII/134)

Ne var ki, hiçbir mü'min, bir başkasının irtidadı karşısında alâkasız kalamaz. Zira İslâm'ın mürüvvet anlayışı buna manidir. Belki hâdiseyi duyan her mü'min, şuurundaki seviyeye göre böyle bir irtidat hâdisesi karşısında üzülür ve ıstırap duyar. Ama tebliğ adamının ıstırabı herkesten daha derindir. Çünkü insanların hidayeti, onun varlık gayesidir.

İşte Halid b. Velid (r.a)'in başından geçen bir hâdise karşısında Allah Resûlü (asm)'nün hâlet-i ruhiyesi. Hz. Halid, dinin irtidat mevzuundaki prensiplerini değerlendirmede acele davranıp bir infazda bulunur. Bu haber Allah Resûlü (asm)'ne ulaşınca çok üzülür ve ellerini kaldırarak:

"Allah'ım Halid'in yaptığından sana sığınırım."(Buhari, Mağazi, 58; İbn-i Hişam, Sîre, IV/72)

diyerek Cenâb-ı Hakk'a ilticada bulunur.

Allah Resûlü (asm)'nün bu hassasiyeti, etrafındakilerde de aynı şekilde ma'kes bulmuştur. Mesela, Yemame'den dönen birisine, Hz. Ömer (r.a) ciddî bir şeyin olup olmadığını sorar. Gelen zât, ciddî ve önemli bir şeyin olmadığını, sadece içlerinden birinin irtidat ettiğini söyler. Hz. Ömer (r.a) heyecanla yerinden doğrulur ve, "Ona ne yaptınız?" diye sorar. Adam, "Öldürdük!.." deyince, Hz. Ömer (r.a) aynen Allah Resûlü (asm) gibi bir iç geçirir ve adama hitaben, "Onu bir yere hapsedip bir müddet bekletmeli değil miydiniz?" der. Sonra da ellerini kaldırır ve Rabbine karşı şu niyazda bulunur:

"Allah'ım, kasem ederim bunlar bu işi yaparken ben yanlarında yoktum. Ve yine kasem ederim, duyduğum zaman da yaptıklarından hoşnut olmadım."(Muvatta, Akdiye, 58.)

Her Müslüman, kendi üzerine düşen görevi yapmakla sorumludur.  Bir insanın toplumda bulunduğu konum ona bazı sorumluluklar yükler; her Müslüman da o kunumuna göre sorumlu olur. Bu konuya bir hadisi şerifle bakabiliriz:

“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle düzeltiniz; ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” (Müslim, İman 78; Ebu Davut, Salat, 232)

Herkes her durumda bu hadisi kendine göre yorumlayamaz. Mesela, yolda bir kötülük görsek, onu elimizle düzeltmeye kalksak ve dayak atsak, o adam da davacı olsa, bu durumda bize de ceza tatbik edilir. Öyleyse bu hadis-i şerifin manasını nasıl anlamalıyız?

"El ile düzeltmek" vazifeli insanların, yani devletin ve emniyetin görevi; "dil ile düzeltmek" âlimlerin vazifesi; "kalben buğz etmek" ise diğerlerinin vazifesidir.

Buna göre, bir İslam devletinin içinde bulunduğu duruma savaşla yardım etmek devletin görevidir. Buna karar verecek olan devlettir. Ancak devlet karar verir ve bize savaşa katılmamız konusunda emir verirse, o zaman buna uymak bizim de görevimiz olur. Eğer bu konuda İslam devletlerinin bir sorumluluğu varsa, bundan idareciler sorumludur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Soru:Allah'a söven bir babam var. Ben dini ibadetlerimi yerine getiriyorum fakat, ana baba'ya itaat de şart, ne yapacağımı şaşırdım. Sakallarımı da tamamen kesmemi istiyor. En önemlisi Allah'a sövüyor tavsiyeniz, öneriniz nedir?

 

Cevap :

بسم الله والحمد لله، والصلاة والسلام على رسول الله، وعلى آله وصحبه ومن والاه، أما بعد

Bu soruyu birkaç maddede cevaplayabiliriz:

Birincisi: Allah'a sövmek, kişiyi İslâm dîninden çıkaran şeylerin en büyüklerinden ve küfür çeşitlerinin en çirkinlerindendir. Dînine, âyetlerine, emir ve yasaklarına, kitaplarına ve rasûllerine sövmek de Allah'a sövmenin kapsamındadır. Sövmek ile kasdedilen ise; aşağılayıcı, küçük düşürücü, şeref, haysiyet ve değeri zedeleyici her türlü ifade ve sözlerdir. Bu sûrette Allah'a söven bir kişi –Müslüman olduğunu zannetse ve kendisini böyle nitelese de- mürted bir kâfirdir. Eğer durum söylediğiniz gibiyse, babanız derhal bu sözlerden tevbe edip İslâm'a dönmelidir. Yumuşak ve güzel bir şekilde diliniz döndüğü kadarıyla sizin veya ehil kimselerin, söylediği sözlerden tevbe ettirerek onu İslâm'a geri döndürmek için gayret etmesi gerekir.

İkincisi: Şerîata muhâlif bir şey emretmedikleri sürece, kâfir de olsalar itaat edilmeleri anne ve babanın üzerimizdeki haklarındandır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur: 'Eğer onlar (annen ve baban) seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyâ (işlerin)de iyi geçin ve bana yönelen kimsenin yoluna uy.' [31/Lukmân, 15] Bu âyet şerîat ile çelişmedikçe onların isteklerini yerine getirmek hususunda bir nasstır. Dolayısıyla –kâfir de olsa- babanız ile iyi geçinin, dîne aykırı olmayan istek ve arzularını yerine getirin, onun kâfir olması size ona saygısızlık etme hakkı vermez. Anne ve baba dışında hiçbir kâfirin bir Müslüman üzerinde itaat hakkı yoktur. Anne babanın hakkının büyüklüğü hususunda bu, düşünülmesi gereken bir husustur.

Üçüncüsü: Sakalı salıverip bıyıkları kesmek bütün Müslüman erkekler üzerine kesin bağlayıcı bir yükümlülüktür. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bunu, emir siğâsıyla kat'î olarak emretmiştir. Dolayısıyla sakalı kesmek haram, Allah'a ve Rasûlü'ne isyan ve fâsıklıktır. Bu konuda Müslüman erkek, Allah'ın hakkını en üstte tutmalı ve anne babası da dâhil hiç kimseye itaat etmemelidir.

Heyhat! İş öyle bir noktaya geldi ki erkeklere(!) sakallarını kestiren –anne ve babaları değil- gönüllü kulluk ettikleri karılarıdır. Allahu'l-Müsteân!

Kardeşiniz    

Hüseyin Cinisli    

1 Zilkade 1431    

8 Ekim 2010    

 

Allah'a küfür etmenin dinen hükmü ve cezası nedir?

Eğer dininden dönen, din değiştiren kimse bu yüzden öldürülseydi; yani din değiştirmenin cezası idam olsaydı o zaman dinde zorlama (kişiyi müslüman etmek veya müslümanlığını devam ettirmek için tehdit ve baskı yapma) olurdu. Halbuki ilgili âyet, "dinde zorlamanın olmadığını" açıkça ifade ediyor (Bakara: 2/256). Esasen iman, aklın hükmü, gönlün rızası ve vicdanın kanâat getirmesi ile olur. Bir kimseye baskı uygulanır ve bu yoldan "inandım" demesi sağlanırsa, o kimse inanmış olmaz, takiye yapmış, münafıklık etmiş olur. İslam böyle bir iki yüzlülüğe meydan vermez. Uluslar veya guruplar arası sistemde yalnızca, birbirine düşman, aralarında savaş ilişkisi bulunan iki gurup olursa, farklı din ve inanç sahiplerinin bir ülke içinde veya farklı ülkelerde sulh içinde yaşamaları mümkün olmuyorsa bu durumda din değiştirmek demek, "karşı tarafa geçmek ve müslümanlara savaş açmak" demektir. Bir kimse dinini değiştirdiği için değil, buna ek olarak müslümanlara savaş açtığı için öldürülür.

Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır