sıkıntıya sabretmek / Sefamerve - Allah Sabredenleri Sever

Sıkıntıya Sabretmek

sıkıntıya sabretmek

Başa Gelen Sıkıntıya Sabretmek

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Başımıza gelen problemlere sabretmek, kendimize veya sorunu yaşayan kişiye karşı tutumumuz nasıl olmalıdır?

Değerli kardeşimiz,

Bazen gazetelerde insanın tüylerini ürperten resimler görürüz; çoğunlukla kuzey Afrikalı fakir ve perişan insanların resimleri... Her biri sanki canlı birer iskelet... Kemiklerle etler arasında nerdeyse mesâfe kalmamış. Bu halleriyle bize olanca güçleriyle haykırırlar:

“Biz açız, bize yardım elinizi uzatın!..”

İşte maddî açlık insanı böyle perişan, böyle zayıf, böyle güçsüz ediyor... Beride maddî problemleri yok denecek kadar az, ama mânen aç ve perişan bir hayli insan... Kendilerini eğlenceyle, sefahatle, içkiyle yahut uyuşturucuyla avutmak isteyen huzursuz kalabalıklar. Bunların dertleri öncekilerinden daha ileri... Ve bu hastalığın isimleri de daha ürpertici: Bunalım!.. Stres!..

Ruh, beden ülkesinin sultanı... Açlıktan kıvranan insanlarda hizmetçi zayıf düşmüştür, streste ise sultan perişandır. Ve, birincilere her insaf ve vicdan sahibi acır, merhamet eder. İkincileri ise herkes kınar, herkes onlara düşman kesilir...

Halbuki asıl acınmaya, el uzatılmaya muhtaç olanlar bunlardır... Çünkü bunlar hem hastadırlar, hem de ilâç düşmanıdırlar. Bunlara karşı, tedavi ehlinin çok sabırlı olması gerek.

“Fâsıklara ancak ârifler acır.” [Abdulkadir Geylâni (k.s.)]

Bugün huzur ve saadet arayanlar sadece bu insanlar değildir. Hemen herkes bu dertten bir iz taşımakta. Öyle ise biz öncelikle kendi nefsimize bir şeyler söylemeye çalışalım. Neden yer yer ruhî sıkıntılara giriyor, sabırsızlanıyor ve bir şeyler yapamamanın ıstırabıyla ruhumuzu kıvrandırıyoruz. Beden sıhhatimizden, mali durumumuza, toplumdaki itibarımızdan dünyevî zevklerimize kadar her şeyi kendimize dert ediniyor ve bunları çözemeyince de üzülüyor, rahatsız oluyoruz....

Dünyanın üstünde gezeceğimize altına giriyor, bize hizmet etmesi gereken eşyaya biz hizmetçi oluyoruz. Bu ise ruhumuzu hayli yoruyor ve takatten düşürüyor. Bütün bu olup bitenlere karşı sabırla karşı koymayı da başaramıyoruz. Zira, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin o güzel teşhisiyle, "biz sabır kuvvetimizi maziye ve müstâkbele dağıtıyoruz; hâle karşı sabrımızda güç kalmıyor" ve sonunda sıkıntıya, ümitsizliğe düşüyoruz.

Bütün bunların kaynağına indiğimizde şu yanlışla karşılaşırız: “biz nefsin doymasıyla, kalbin tatmin olmasını birbirine karıştırmışız.” Yanlış yoldan giden yorulur. İşte bizi yoran, sıkıntıya düşüren ve sonunda perişan eden bu büyük hata... Bundan döndüğümüz an, istikameti bulmuş ve huzur ve saadete yönelmiş olacağız.

Nefis şerle beslenir. Şer ise kalbi yaralar, vicdanı rahatsız eder ve huzuru kaçırır. İşte bu fasit daire, huzursuzluğun önemli bir kaynağıdır. Bu çemberi aşamayanlar, nefislerini besledikçe kalp ve vicdanlarında huzur melekesini kaybederler. Ve bunun çaresini yeniden nefsin tatmininde ararlar.

Sadece birkaç misâl: Nefis cimrilikten yanadır. Para biriktirdikçe mesut olacağını zanneder. Halbuki, kalp ve vicdan muhtaçları doyurmaktan zevk alırlar. Nefis kibre aşıktır, büyüklenmekten hoşlanır... Kalp ve ruhun rahatı ise tevazu ve mahviyettedir. Nefis tembel talebeler gibi oyun ve eğlence düşkünüdür. Akıl ise çalışmayı ve gayreti emreder, onunla rahat bulur. Ve nihayet nefis, fâni ve geçici eşyanın meftunudur. Kalp ise bekâya, ebediyete aşıktır.

İşte bu çelişkilerin insanın iç âleminde son bulması ancak “istikamet” dediğimiz ve her Fâtiha okudukça Rabbimizden ulaşmayı niyaz ettiğimiz çizgide mümkündür. Bu hattın dışında huzur arayanlar serapları kovalar ve sonunda halsiz ve baygın düşerler ve kendilerine şefkatli bir el uzanmazsa ölümleri mukadder olur.

İnsan, nefsini beslemekle değil, kalbini tatmin ile saadet bulur.

Sabır:Acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme.

Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır.

Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir. Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir. Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır.

"Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/153, 155).

Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır. Fakat sonucu tatlıdır. Hz. Peygamber (s.a.s);

"Sabreden başarıya ulaşır." (Müsned, 1/307);

"Sabır başarının anahtarıdır." (Acluni, Keşfü’l-Hafa, 2/21);

"Sabır bir ışıktır." (Müslim, Taharet 1);

"Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir." (Gazalî, İhya: 4/61);

"Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende birçok hayır vardır." (Müsned, 1/307)

buyurarak, sabrın faziletini anlatmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.s);

"Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür."(Buhârî, Cenâiz, 32)

sözüyle, bir felaketle ilk karşılaştığı zamandaki sabrın önemini vurgulamıştır. Sabretmek, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez.Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caîz değildir. Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele etmek gerekir. İnsanın kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Rasulullah (s.a.s) şöyle dua etmiştir:

"Ya Rabbi! Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım."(Buhari, Cihad, 25)

Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar. Böyle felaketler başa geldiği zaman heyecana kapılmadan ve şikayet etmeden takdir-i ilâhiye razı olup sabretmek müminlerin özelliklerindendir. Nitekim Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de sabr-ı cemili (güzel sabır) emretmektedir. (Yusuf, 12/18). Rasulullah (s.a.s) buyurmuştur:

"Sabr-ı cemil, şikayet edilmeyen sabırdır." (İbn Kesir, Tefsir, IV / 303)

Aslında elden bir şey geldiği zamanlarda sabır, gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve lüzumsuz bir harekettir.

Kur'ân-ı Kerim'in yetmişten fazla ayetinde zikredilen sabır, insan tabiatına aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir. Sabrın gâyesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir. Allah Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları övmüştür.

Mü'minler, çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar. İşte bu durumda sabır, mü'minin güç kaynağı, imanının koruyucusudur. Hz. Musâ  (as'ya inananlara Firavun eziyet etmek isteyince onlar:

"Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür."(Araf, 7/126)

diye duâ etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz (sas) ve ilk Müslümanların, yapılan işkence ve eziyetlere nasıl sabır ve tahammül gösterdikleri bilinen bir husustur.

İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler. Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız. Diğer ibadetler ve ahlâkî davranışlarda böyledir. Aşağıdaki âyetler bunu göstermektedir:

"Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir." (Şurâ, 42/43);

"İçinizden mücahitleri ve sabredenleri belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz. Haberlerinizi de denetleriz."(Muhammed, 47/31).

Çoğu zaman insan nefsine uyar; Allah Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak ona zor gelir, nefse hoş gelen fena arzularını tatmin etmek ister, iyilik ve faziletlerden kaçınır. Meselâ; cebindeki parasını eğlence ve zevkleri için harcamak, bir yoksula vermekten daha hoş gelir. Bir çocuk için oyun oynamak, ders çalışmaktan daha ilgi çekici görünür. Gezip tozmak, çalışıp kazanmaya tercih edilir.

İşte bu durumda, insanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel bir davranıştır.

Ayrıca insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı iken hastalanır, sel, deprem, yangın gibi felâketlerle karşılaşabilir; bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır. Aksine davranış, insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa, çıkarmaz."(Yusuf, 12/90).

Peygamberler sabrın en büyük örnekleridir. Çünkü onlar bütün güçlükleri sabırla karşılamışlardır. Dileğimiz Allah (c.c.)'ın bizi,"belâlarına çok sabreden ve nimetlerine çok şükreden" kullarından eylemesi olmalıdır. (İbrahim, 14/5).

Sabrın sonu selâmettir. Sabır, iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, kısaca bütün faziletlerin başıdır. Sabırlı insan iyi insandır. İyi işler yapıp birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teâlâ haber vermiştir. Sabır zafere giden yoldur. (Asr, 103/1-3).

Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor:

"Sabır ve tahammül gösteren kimseyi Cenab-ı Hak sabırlı kılar. Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet hiç bir kimseye verilmemiştir."(Tirmizi, Birr, 76).

"Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük fayda vardır."(Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/307).

Ayrıca Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele." (Bakara, 2/ 155).

Bu ve benzeri âyetlerden Allah Teâlâ'nın insanları çeşitli sıkıntılara uğratarak imtihan ettiğini ve bu imtihanı sabredenlerin kazandığım öğreniyoruz.  Sabırla bütün zorluklar halledilmekte, her türlü engel aşılmaktadır. Onun için atalarımız: "Sabırla koruk, helva olur." demişlerdir.

Hz. Peygamber (sas) şöyle buyuruyor:

"Mü'minin işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu özellik yalnız mü'mine özgüdür. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırlıdır."(Riyâzü's-Sâlihin, I/54).

Bizim için mutlaka hayırlı olduğuna inandığımız sabır, bütün peygamberlerin ortak sıfatıdır. Allah'ın dinini tebliğ ederken hepsi çeşitli sıkıntılara uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış. Hükümdarlar tarafından zindana atılmış, ama onlar daima sabretmişlerdi. Kur'an-ı Kerim'de peygamberlerin sabrını dile getiren pek çok ayet-i kerime vardır. Rasulullahın hayatı ise baştan sona en güzel sabır örnekleri ile doludur. Bu sebeple her Müslümana düşen görev, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünerek, Allah'tan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

 

 

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde “İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar?” (Ankebut, 2) ayetiyle bizleri uyarıyor. İmtihanın şeklini ise, tıpkı geçmiş ümmetleri “bazen nimetlerle, bazen musibetlerle imtihana çektiği” (Araf, 168) gibi, “Sizi bir imtihan olarak iyilikle de kötülükle de deneyeceğiz.” (Enbiya, 35) buyurarak haber veriyor. Şu halde hepimiz dünya yolculuğumuzda az veya çok, nimetle de külfetle de karşılaşacağız. Bu yolculuğun sonunda felaha ulaşmamız, karşılaştığımız genişlik veya darlığın yürüyüşümüze engel olup olmamasıyla ilgili. Her halükârda dik durup istikamet üzere yol almak ise ancak imanla, ama amel halinde tezahür eden kâmil bir imanla mümkün. İmanın hayat içindeki görünümüne, darlık zamanında ise “sabır”, bolluk zamanında ise “şükür” diyoruz.

 

FARZ OLAN SABIR:

 

Bazı durumlarda kişinin sabretmesi üzerine farzdır. Emri bil mağruf ve yenhevne ğanil münker yani Allahın emirlerini yerine getirmek ve yapılmasını haram kıldığı şeylerden kaçınmak için sabretmek her kişinin üzerine farz olan sabır çeşidirir.

 

NAFİLE OLAN SABIR: Yapılması mekruh olan şeylere sabretmekte nafile sabırdır.

HARAM OLAN SABIR:Müslümanın Allah(cc) tarafından kutsal kıldığı malı,canı,ırzı korumak farza olduğu gibi bu kutsallara yapılan saldırılara sabretmek haramdır.

 

SABRIN DERECESİ 3 TÜR:

 

1- Allahın farz kıldığı emirleri yerine getirmek için sabır . derecesi 300 kırattır.

2- Allahın haram kıldığı şeyleri yapmamak için sabretmek. bunun derecesi 600 kırattır.

3- Aniden gelen büyük felaketlere geldiği anda sabretmek bunun derecesi 900 kırattır. Nitekim Allah(cc)

HADİSİ KUTSİ:Kullarımdan birinin beden,mal veya aile efradına musibet geldiğinde iyi bir sabırla onu karşılarsa kıyamet gününde onun için terazi koymak veya amel defterini açmaktan haya ederim ”.Buyurmuştur.

 

SABRI CEMİL:

Belayı ve musibeti başkasından bilmemeye sabrı cemil denir. Şunu bilmek gerekirki başına gelen bela ve musibetleri başkasından bilen ve şikayet eden kişi Allahtan şikayet şikayetci oluyor demektir. Çünkü bu hususta birçok ayet vardır.

 

AYET:(Teğabun 11)”Allahın izni olmadan hiçbir musibet isabet etmez.” Bela ve musibetler ne kadar büyük olursa bunlara sabretmek o oranda büyük sevap olur. Şüphesizki Allah(cc) sevdiği kişilere bela ve musibet verir. Dünya kuruldu kurulalı en büyük bela ve musibetlere uğrayanlar Allahın en çok sevdiği peygamberler ve velilerdir. Bu da bize gösteriyorki bela ve musibetlere uğramak Allaha yakın olmanın alametidir. Hastalık çekmeyen malını kaybetmeyen bela ve musibetlere uğramayan kişi imanını korumak için çaba göstermelidir. Bakınız peygamberimiz buyuruyorki.HADİS:(menyuridillahu bihi heyren yusemmetihi)”Allah kime hayır dilerse ona musibet verir.(buhari)HADİS:” Allah kuluna hayır dilerse cezasını dünyada verir.Allah kuluna şer murat ederse günahına karşılık ona dünyada ceza vermez. Taki kıyamet günü onu yüklenerek gelsin.Mükafatın büyüklüğü belanın büyüklüğü ile beraberdir. Allah bir kavmi severse onları derde uğratır. Kim kadere razı olursa allahın rızasına kavuşur.(tirmizi)

HADİS:”Bela ve musibet erkek ve kadın müminin kendinde, çocuğunda, ve malında Allaha günahsız olarak varıncaya kadar. eksik olmaz.(tirmizi

Dünya rahatlık ve keyif yeri değil imtihan yeridir. Bu dünyaya gönderiliş amacımızın imtihan olduğunu anlatan birçok ayet vardır. 

 

AYET:Bakara. 155. ayet.(velenebnuvenneküm bişeyin minelhevfi vel cuği ve negsin minel emvali vel en fusi vessemerat)”Andolsunki sizi biraz korku biraz açlık,birazda mallarınızdan,canlarınızdan ve mahsullerinizden eksilterek imtihan edeceğiz. sabr…edenlere cennetimi müjdele” yine 

 

AYET:(muhammet. 31. ayet:”Andolsunki sizi imtihan edeceğiz. Taki içinizde mücahitleri ve sabru sebat edenleri belirtelim.” Bu ayet ve hadislerden anladığımız şudur. Sayın okurum imanın yarısı sabır diğer yarısıda şükürdür.Zira bütün imanın ve islamın şartlarını yerine getirmek sabır ile mümkündür. Sabır olmadan hiçbir amel ve iş düşünülemez. Bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için sabıra ihtiyacı vardır. Ahirette rahat edebilmesi için sabıra ihtiyacı vardır. Kısaca dünya ve ahiret mutluluğu sabır ile olur. Sabretmeyen dünyasını ve ahiretini kaybeder. Allah(cc) bizi dünyaya yiyip içelim eğlenelim, zevk yapalım, diye göndermemiştir. Öyle olsa bizi de hayvan olarak yaratırdı. insan olarak bizi yaratmasının ve dünyaya göndermesinin amacı imtihandır. Bu imtihanı kazananlar ebedi cennete kazanamayanlar ise cehenneme girecektir. Sayın okurlarım Allah(cc) kendine yakın olanların sevdiği kullarının imtihanını çetin yapmaktadır. ki ahirette daha büyük makamlara kavuşsun. Allaha en yakın olanlar en bvüyük imtihanlara tabi olmuşlardır. başta peygamberler ve evliyalar olmak üzere kullar allaha yakınlığı derecesinde imtihanları büyük ve şiddetli olmuştur. Allahın en sevdiği kul kimdir.? (vema erselnake illa rahmeten lil alemin) ”Seni alemlere rahmet olarak gönderdim.”(habibim) sevgili dostum dediği ” sen olmasaydın dünyayı yaratmazdım dediği” sıtratül müntehada bizzat görüştüğü Hz. Muhammet (sav) in imtihanı herkesten büyük olmuştur. Daha doğmadan babadan öksüz kalmış annesinin karnındayken babası ölmüş, altı yaşındayken anneside ölmüş,9 yaşında dedesi ölmüş bimbir türlü sıkıntılara uğramış,aç kalmış, evlatları ölmüş,taşalanmış horlanmış, yaralanmış, fakirlik çekmiş, memeleketinden göçüp gurbette yaşamış,hastalanmış velhasıl bir insanın başına gelebilecek bütün bela ve musibetlerin tümü başına gelmiştir. Niçin? Allaha en yakın olduğu için ne kadar büyük bela ve musibet o kadar büyük mükafat. Ne kadar Allaha yakınlık o kadar büyük imtihan. Ey hastanelerde kıvranan hasta kardeşlerim ve yakınları, ey açlıktan ölen somalili çocuklar ve yakınları, ey her türlü derde musibete uğrayanlar müjdeyi gördünüzmü? bundan daha büyük müjde olabilirmi? En fazla 50-60 senelik sıkıntı ama bunun karşılığında ebedi cennet ebedi ferahlık sefa rahatlık. üstün dereceler. Sabredene tabiki Bula bula beni mi buldun. niçin ben diye soranlar işte ebedi saadet için sen ebedi kurtuluş için sen . ne mutlu sabredenlere.


 






Keywords:sefamerve,blog,konusu,sabretmek,dinimizde sabır, farz olan sabır, sıkıntıya sabretmek, şükür, islamda şükretmek, sabır sıkıntının anahtarıdır,

<< Other posts

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası