5. sınıf Mecidi Nişanı
İmtiyaz Madalyası
Liyakat Madalyası
2. Sınıf Osmanlı Nişanı
2. Sınıf Mecidi Nişanı
Kılıçlı Mecidi Nişanı
1. Sınıf Kılıçlı Mecidi Nişanı
Harp Madalyası
Aliyülala Nişanı
İstiklal Madalyası
Kırmızı şeritli (cephe hizmeti) ve
Yeşil şeritli (cephe gerisi hizmeti)
Murassa Nişanı
Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde görevli Prof. Dr. Kemal Arı, İzmir ve Türk tarihi için önemli objelerden Yüzbaşı Şerafettin'e hediye edilen kayıp kılıç hakkında bilgi verdi. Yüzbaşı Şerafettin'e Atatürk tarafından hediye edilen yakut ve benzeri değerli taşlarla süslü olan kılıcın Türk ve İzmir tarihi açısından önemini vurgulayan Prof. Dr. Arı, "Kurtuluş Savaşı yıllarında Buhara'dan 3 farklı kılıç, Kur'an-ı Kerim ve başka hediyeler getirildi. Bu kılıçlardan ikisi Mustafa Kemal Paşa'ya, diğeri batı cephesi komutanı İsmet Paşa'ya verildi. Mustafa Kemal Paşa'ya verilen iki kılıçtan biri ise İzmir'e ilk defa girecek fatihe verilmek üzere ayrılmıştı. Bu kılıç Timur'un kılıcıydı. İzmir ilk defa Timur tarafından Türklerin eline geçti. 1402 tarihinde İzmir'in alındığı dönemde Timur'un belinde bu kılıç varmış. Denmek isteniyor ki 'Zamanında bu kılıç İzmir'i Türk yaptı. Türk olarak tarihe tescil etti, şimdi, İzmir işgal altında. Bu kılıç yeniden İzmir'i alacaktır'. Kılıca böyle bir anlam yükleniyor. Bu kılıcın bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından İzmir'in fatihine verileceği duyurulunca, bu durum subaylar arasında büyük bir motivasyon yarattı. Timur'un kılıcını Mustafa Kemal Paşa gibi büyük bir tarihsel liderin elinden almak ciddi motivasyon oldu" dedi.
Büyük Taarruz'un hızla geliştiğini söyleyen Prof. Dr. Arı, "30 Ağustos'ta düşman ordusunun önemli bir kısmı imha edildi. 9 Eylül günü ise İzmir'e Yüzbaşı Şerafettin komutasındaki müfreze giriş yaptı. Saat 10.20 sularında İzmir Hükümet Konağı'na Yüzbaşı Şerafettin Bey ve arkadaşları girdiler. Yüzbaşı Şerafettin göğsünden Türk bayrağını çıkardı. Gönderden Yunan bayrağını indirdi. Vücudunda yaralar vardı. O gün Şerafettin Bey şu cümleleri kurmuştur: 'Göğsümden bayrağı çıkardım. Kanım bayrağıma bulaşmıştı. Yunan bayrağını indirirken ağlıyorum, kanımın bulaştığı al bayrağıma şimdi de gözyaşlarım bulaşıyor. Ölsek ne gam. İzmir'e ilk giren biz olmuştuk ya'" dedi.
Daha sonra düzenlenen bir törenle bu tarihsel kahramana bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın Timur'un kılıcını armağan ettiğini ifade eden Prof. Dr. Arı, "Boynundaki yara nüksettiği için Yüzbaşı Şerafettin daha sonrasında malulen emekli oldu ve İstanbul'a yerleşti. Hayatı boyunca üzerinde değerli taşlar olduğu bilinen bu kılıcı hiçbir şekilde elinden çıkartmadı. Ta ki İzmir'den bir mektup alana kadar. İzmir Belediyesi'nden gelen mektupta, bir İnkılap müzesinin kurulacağı yazıyordu ve belediye, kılıcın kendilerine verilmesini rica ediyordu. Yüzbaşı Şerafettin, 'Bu bizim kendi ailemizden çok milletimize ait bir değerdir. Müzede bu kılıcın olması yararlı olacaktır' diyerek kılıcı vermeyi kabul etmiştir" diye konuştu. Şerafettin Bey'in hasta olduğu için eşi Siret Hanım'la bu kılıcı 1948 yılında İstanbul Valiliği'ne gönderdiğini anlatan Prof. Dr. Arı, "Kılıcı orada, birilerine İzmir'e gönderilmek üzere teslim ediyor. Kılıç, en son o zaman görülmüştür. Ondan sonra akıbetiyle ilgili hiçbir bilgi edinilemedi. Kılıç, İstanbul'da mı kaldı? İzmir'e mi geldi? hiçbir ize rastlanamadı. Ya da kılıç hiç ummadığımız bir tarihi eser kaçakçılığıyla mı karşılaştı? Bunlar bir olasılık olarak soru işaretlerini oluşturuyor" dedi.
Kaynak: DHA
ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan genç general, Mustafa Kemal Paşa bu tarihte bütün önemi orduların askeri istihbarat servisleri tarafından hakkında raporlar hazırlanmış olan, tanınan ve saygı duyulan bir generaldi.1916 tarihli bir Rus Genelkurmay Başkanlığı’nın bir raporunda Mustafa Kemal Paşa şöyle değerlendirilmektedir: “Büyük Türk komutanlarının halk tarafından en çok saygı görenidir. Cesur, muktedir, azimkar ve azami derecede müstakil fikir sahibi olup, herkes tarafından itibar görmektedir. Şöhretini Bingazi’deki başarıları ile kazanmıştır. Çanakkale’de iki defa durumu kurtarmıştır.” Oysa daha sekiz sene önce Mustafa Kemal genç ve yakın çevresi dışında kimsenin tanımadığı bir binbaşıdır.
4 Ekim 1911. İtalya ilk sömürgesini oluşturmak amacı ile Libya’nın işgaline başlamıştır. Bugün bizim için yabancı ve uzak bir ülke olan Libya o gün vatan toprağıdır. İtalyan işgali üzerine İstanbul’da gazeteler “vatanın işgal edildiğini” yazmaktadırlar. Osmanlı Devletinin İtalya ile açık ve kapsamlı bir savaş için yeterli gücü yoktur. Ancak isteyen subayların gönüllü olarak Libya’ya gitmelerine izin verilmiştir. Binlerce subay arasından bir avuç subay gönüllü olarak Trablusgarb’a gitmişlerdir.
Binbaşı Mustafa Kemal, 22 Aralık 1911’de Derne’dedir. Gittikleri yerde kendilerini bir ordu, büyük miktarda cephane beklememektedir. Yerli kabileleri örgütleyecek, silah temin edecek ve savaşacaklardır. Özetle, umutsuz bir savaşa gitmektedirler. Tam bir bilinmezin içine “Kahramanlık bir kez ileri atılmak ve bir daha dönmemektir” dercesine atılmaktadırlar. Gerçekten de giden bir avuç subay başarılı olmuş ve Arap kabilelerini bir gerilla savaşı için örgütlemişlerdir. İstanbul, Trablusgarb’dan vazgeçen anlaşmayı imzalayana kadar İtalyanlar ile savaştılar. (1911-1912) Trablusgarb’daki savaşa İtalyan emperyalizmine karşı gönüllü savaşmaya giden subaylardan ikisinin Enver Bey ve Mustafa Kemal Beyin 1913-1938 arasında Türkiye’yi yönetmeleri tesadüf değildir.
Mustafa Kemal ve Enver beylerin kurmay başkanları oldukları iki ordu Balkan Savaşında kaybettiğimiz Edirne’yi Bulgarlardan 2. Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine cüretkar bir ileri harekat ile geri almışlardır.(1912) İstanbul’a döndükten sonra ordunun günlük siyaset dışında kalmasını istediği için artık basamakları büyük bir hızla tırmanan ve yönetimde olan Enver Paşa tarafından ateşe militer olarak Sofya’ya yollanmıştır.(1913-1914)
Birinci Dünya Savaşı başlayınca Mustafa Kemal cephede görev istemiştir. Çanakkale’ye atandı. İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda ve Fransız birlikleri ile savaşmış ve yenmiştir. (1915-1916)
Bundan sonra Mustafa Kemal’i Kafkas Cephesinde 16. Kolordu Komutanı olarak Muş’ta Rus Ordusuna karşı savaşmıştır. 5 Ağustos 1916’da taarruza geçen 16 Kolordu, 17 Ağustos’da Muş’u 18 Ağustos’da Bitlis’i, 20 Ağustos’da Tatvan’ı Rus Ordusu’ndan geri almıştır. Mustafa Kemal’e altın kılıç imtiyaz madalyası verilir. Ağustos 1916 sonunda Bingöl’de Çağakçur Boğazı’nda Rus Ordusu’nu bir kez daha yenmiş ve 14. Tümeni yok olmaktan kurtarmıştır.
Haziran 1917’de Mustafa Kemal, 7. Ordu ile Filistin Cephesinde görevlendirildi. Artık sırada tekrar İngiliz Ordusu vardı. Ancak, İngilizler kadar büyük bir sorun Türk askerinin kanı üzerinde Alman menfaatlerini gerçekleştirmeye çalışan Alman komutanlardı.
Ekim 1917’de görevinden istifa edip, İstanbul’a dönmüştür. Mustafa Kemal’in İstanbul’a dönmesinden 15 gün sonra İngilizler saldırmış ve Kudüs’ü işgal etmişlerdir. Eylül 1918’de tekrar ayni göreve atandı ve göreve başlamıştır. Bu sefer Alman Generali Falkenheim gitmiş, onun kadar yanlış bir adam olan Limon von Sanders yerini almıştı. Mustafa Kemal Paşa, Sanders’in mutlak ölüme götürdüğü Türk birliklerini, yok olmaktan kurtarıp, savaşarak geri çekmiiş ve kuzeyde sağlam bir hat üzerine yerleştirmiştir. Artık Birinci Dünya Savaş bitmişti. Biz kaybetmiştik. Ancak Mustafa Kemal, Türk milletinin yeni bir savaşa başlayacağının bilinci içinde kurtarabildiği her bir Türk askerini ve gencini gelecekteki savaş için hazırlamaya başlamıştır. (1917-1918)
19 Mayıs 1919. 1683’de 2. Viyana Mağlubiyeti ile geri çekilmeye başlayan ve 1774’den Kırım kaybı ile yıkılma süreci içine giren Osmanlı Türk devleti artık “nihai” olarak yenilmiştir. Ancak olan biten bile çok kimse farkında değildir.1918 Kasım’ında Mondros Mütarekesi imzalandığında İstanbul’da ve bütün ülkede bir sevinç ortamı yayılır. Mondros Mütarekesi şerefine pul bir çıkarılır, Fener Alayları düzenlenir. Mondros Mütarekesinin bir felaket olduğu uyarısında ilk bulunan Mustafa Kemal Paşa’dır. Mütareke’nin düşmana Türkiye’nin tamamını işgal imkanı verdiğini söyleyerek, hükümeti uyarmaya çalışmıştır.
Mondros Mütarekesini Türk Milletine son öldürücü darbeyi indirmek üzere Yunan Ordusu, Avrupa emperyalizminin kiralık ordusu olarak Anadolu’ya yollanmıştır. İngiliz başbakanı, “Türkler, Asya’nın Kızılderilileridir ve akıbetleri de onlarınki gibi olacaktır” demektedir. Halk, yoksul, yorgun ve inançsızdır.
İşte 19 Mayıs 1919’un arkasında böyle bir tarih vardır. Mustafa Kemal Paşa sadece 1914-1918 arasında savaş kaybeden bir milleti değil, 1683’den beri yenilen ve geri çekilen bir milleti tekrar savaşmaya ikna etmek için 19 Mayıs 1919’da Samsun’da karaya ayak basmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın 1911’de Libya’da en küçük gerilla birliğinden başlayarak sekiz sene içinde Ordu komutanlığına kadar her kademedeki birliği komuta ederek pişen askeri dehası, şimdi siyasi ve psikolojik bir dehayı ortaya çıkarmaya başlar. Mustafa Kemal, Türk milletini tekrar savaşa ikna eder. Birinci ve İkinci İnönü, Eskişehir-Kütahya, Sakarya, Dumlupınar. Sonra önce İzmir’e ve İstanbul’a giren Türk Ordusu. İstanbul’un ikinci kez fethi. Hazreti Peygamberin hadis-i şerifi yere düşmez. “Konstantinopolis’i fetheden asker ne güzel askerdir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır.”
İstiklal Harbi, Türk milletinin savaşı tekrar kabul etmesi ve İngiliz emperyalizmini siyasi, Yunan ordusunu ise askeri olarak yenmesidir. (1919-1922)
Sonra Türkiye Cumhuriyetinin kurulması başlar. 1071-1683 arasında sürekli savaşarak ilerleyen ve sürekli savaşarak geri çekilen bir millet, bir dinin tek başına birleşik Avrupa’ya karşı kılıcı ve kalkanı olan bir millet, yaralarını sarmak için çabalamaktadır. Bir milyon lirayı iki milyon lira yapmak kolaydır ancak bir lirayı iki lira yapmak zordur. Ve Türkiye, 1923’de bir lirayı iki lira yapmak için çalışmaktadır.
Aradan 15 sene geçer. 8 Kasım 1938. Mustafa Kemal, uyanır. Saate bakar göremez. Hasan Rıza Soyak’a sorar. “Saat kaç?” “7.00 efendim” Ayni soruyu birkaç kez daha sorar. Soyak, cevabı tekrar ederek, saatin 19.00 olduğunu söyler. Soyak, “biraz rahat ettiniz mi efendim?” diye sorar. Gazi “Evet” der. Doktor Neşet Ömer İrelp, dilini çıkarmasını ister. Mustafa Kemal dener. Ancak sonra dilini geri çeker. İrelp’e dikkatle bakar ve son olarak “Aleykümesselam” der. 30 saat süren komadan hiç çıkmaz ve 10 Kasım saat 09.05’de kalbi durur.
“Melekler, onların canlarını iyiler olarak alırken, ‘selamün aleyküm! yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık cennete girin’ derler.” (Nahl/32)
Allah rahmet eylesin. Eseri yaşadı, yaşayacak. Türk milleti nasıl 734’de öldürülen Bilge Kağan’ı 2012’de ölümünden 1278 sene sonra unutmadı ise 20. Yüzyılın Bilge Kağan’ı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü de üzerinden binlerce sene geçse de unutmayacaktır. Öte yandan Bilge Kağan’ı zehirleyen Çin ajanı Buyruk Çor’u nasıl bugün kimse hatırlamıyor ise Atatürk düşmanlarını da kimse hatırlamayacaktır.
Orhun Abidelerinde Bilge Kağan’ın Türk Milletine seslenişi nasıl ebediyete uzanıyor ise Gençliğe Hitabe de ebediyete uzanarak Türk milletine seslenmeye devam edecek. Bugün nasıl çocuklarımıza Bilge Kağan’ın adını koyuyor isek 1278 yıl sonrada babalar çocuklarının kulaklarına ezan okuduktan sonra “İsmin Atatürk olsun” diyecek.
2014’den tarihe bakarsak, Türkiye Cumhuriyeti Türk halkı için ikinci bir Ergenekon olmuştur. 825 sene süren “sürekli savaş”tan sonra, Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine, kendisine karşı girişilen bütün dolaylı saldırı ve örtülü harp yöntemlerine rağmen, mümkün olduğunca sadık kalan Türkiye, Osmanlı Devletinde devr aldığı, 10 milyonluk, fakir, hastalıklı, bitap düşmüş milleti, 75 milyonluk genç, sağlıklı, dinamik bir nüfusa ulaştırmayı başarmıştır. Anadolu Türklerinin sayısı 75 yılda yüzde 600 artmıştır.
1974 yılı Türk tarihin 200 sene sonra yazacak olanların çok önemli yıl diye kaydedecekleri bir yıldır. Türk Ordusu Doğu Akdeniz’de yeni bir Türk Devletinin doğumuna ebelik yapmıştır. Ordu, 1918’de döndüğü Anadolu’dan 56 sene sonra tekrar dışarıya çıkmıştır.
1991 yılı ise bütün dünya Türklüğü için son 400 senede yaşanan en kutlu yıldır. 1991’de Atatürk’ün 1933’de yaptığı SSCB’nin yıkılacağına dair öngörü gerçekleşmiş, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’da bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. Bukutlu yılın ardından dünya Türklüğünün gelişme ve birleşmesinde motor gücün oluşturması gereken Türkiye Türklüğü büyük başta terör olmak üzere büyük bir saldırı süreci ile karşı karşıya kalmıştır.
3000 bin yılın başında, 2001’de ABD’de gerçekleşen 11 Eylül saldırıları ABD’nin Büyük Ortadoğu diye adlandırdığı Arap Dünyası ve Türk Dünyasına diğer bir ifade ile tarihsel Türk jeopolitik alanına müdahalesi ile sonuçlanmıştır. Bu müdahale halen devam etmektedir. Amerikan müdahalesi ve onu takip eden Arap Baharının Türkiye’nin izlediği yanlış politikalar ile birleşmesi gerek ülkemizi gerek Türk Dünyasını ağır tehditler ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Eğer süreç bu şekilde kötü yönetilir ise Türkiye ne yazık ki bu sürecin sonucunda ağır bir zarar görerek çıkabilir. Ancak rahmetli Dündar Taşer’in dediği gibi tarihin sarkacı Türklük için inebileceği en kötü nokta olan 1921 Sakarya Savaşı’ndan bu yana sürekli yükselmektedir. Türk Milleti, Türk Devleti ve Türk Ordusu kendisine kurulan tuzakları aşacaktır.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası