9 yıl 5 ay 10 gün yargılamaların sonunda 28 Eylül günü verilen kararda; 2. ek iddianameyi hazırlayan savcıların meslekten ihraç edildiğini, yargılamayı yapan hakimlerin meslekten ihraç edildiğini, FETÖ kapsamında tutuklandıklarını, gizli tanık İlker Çınar'ın (eski pastör) suç uydurduğu, yalancı şahitlik yaptığı, mahkemeye sunduğu belgelerin sahte olduğunun ortaya çıktığını dile getirdi. Mahkeme heyeti, davaya sonradan dahil edilen 8 asker 2 sivil hakkında tüm suçlamalardan beraat kararı verdi.[7]
Kaynakça[değiştir kaynağı değiştir]
Kitabevi cinayeti zanlılarından itiraf
Bugün bir açıklama yapan Malatya Valisi Halil İbrahim Daşöz, dün gözaltına alınan 4 zanlının sorgularının sürdüğünü, camdan atlayan/atılan 1 şüphelinin hastanede tedavi altında olduğunu, ayrıca 5 kişinin daha gözaltına alındığını kaydetti.
Toplam gözaltı sayısı şu an itibarıyla 10'a ulaşmış bulunuyor. Her türlü bilgi ve delilin göz önünde tutulduğunu ifade eden Daşöz, gözaltına alınanların sabıka kaydının olmadığını bildirdi.
Çeşitli yerlerinden bıçaklanarak öldürülenlerin kimlikleri Tilman Ekkehart Geske (Alman), Necati Aydın (Erzurum) ve Uğur Yüksel (Elazığ) olarak açıklandı. Uğur Yüksel'in cenazesi dün gece ailesine teslim edildi.
Saldırıdan sonra kaçmak amacıyla binadan atlayan ve yaralı olarak İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'ne kaldırılan E.G.'nin hayati tehlikesi ise sürüyor.
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekim Yardımcısı Murat Uğraş, E.G.'nin beyninde ödem oluştuğunu, dün hastaneye getirildiği şekliyle yoğun bakımda olduğunu söyledi.
İlk ifadeler
Zanlılar ilk ifadelerinde, cinayetleri "dini ve milli duygularla" işlediklerini belirtti. Üç gün önce bir otomobil kiraladıklarını söyleyen zanlılar, olaydan sonra kaçmayı planladıklarını anlattı.
OLAY DIŞ BASINDA
Alman basını:
Bild gazetesi, "Türkiye'de İncil sattıkları için 3 Hristiyan'ın boğazları kesildi" başlığını attı. Haberde, katillerin bıçak darbelerinin Türkiye'nin modernleşmesini engellemeye yönelik olduğu belirtildi.
Berliner Morgenpost, "Türkiye'de Hristiyan nefretinden dolayı cinayet" başlığını kullandı. Haberde, "Türkiye'de Hristiyanlara yönelik şiddetin" dün yeni bir boyut kazandığı öne sürüldü.
Die Welt, "Türk Hizbullahı'nın fanatik üyesi zan altında" başlığını attı.
İngiliz basını:
The Daily Telegraph, "Hristiyan azınlığa yönelik vahşi bir saldırı" ifadesini kullandı.
The Guardian, "cinayetlerin işlendiği Malatya'nın milliyetçi yapısıyla tanındığını ve daha önce de Zirve yayınevinin önünde bazı protesto gösterilerinin yapıldığını" yazdı.
The Independent, cinayetleri, "Türkiye'de yaşayan küçük Hristiyan azınlığın hedefe oturtulduğunun göstergesi" olarak değerlendirdi.
İtalyan basını:
Corriere della Sera, "Türkiye'de Hristiyanlara saldırı" manşetini attı.
Il Giornale, "Türkiye'de üç Hristiyan boğazlandı" biçiminde manşetini kullandı.
Il Messaggero, haberi "Türkiye'de Hristiyan yayınevine saldırı. Üç kişi öldürüldü" başlığı ile verdi.
Avvenire, "Türkiye'de Hristiyanlara saldırı" başlığını kullandığı haberde, Papalık Anadolu Temsilcisi Piskopos Luigi Padovese'nin Malatya'daki cinayeti "akıl almaz bir vahşet" olarak nitelediğini belirtti.
Beş zanlının üzerinden ayrıca "ölüme gidiyoruz, dönmeyebiliriz" yazılı bir not çıktığı öğrenildi.
yaşlarındaki beş zanlının İhlas Vakfı'na ait yurtta kaldıkları ve üniversite sınavlarına hazırlandıkları kaydedildi. Polis ekipleri, zanlıların kaldığı yurtta da arama yaptı.
Tekvando hocalığı yapmış
E.G, çevresinde soğukkanlı kişiliği ile tanınıyor.
Babası M.G'nin de tekvandocu olduğu öğrenilen E.G'nin, yaklaşık iki yıl önce Doğanşehir ilçesinde tekvando kursunda hocalık yaptığı belirtildi.
Olayda gözaltına alınan şüphelilerden S.G. ile E.G'nin tekvando kursunda tanışmış olabileceği ileri sürüldü.
Taksim'de protesto gösterisi
Malatya'daki saldırı İstanbul Taksim'de protesto edildi. Bazı sivil toplum kuruluşu üyelerinden oluşan grup, akşam saatlerinde Taksim Meydanı'nda toplandı.
"Hepimiz Hıristiyanız" yazılı pankart açan grup, bir süre oturma eylemi yaptı. Grup, sloganlar atarak saldırıyı kınadı.
SALDIRIYA TEPKİLER:
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Malatya'daki olayı "Türkiye'deki barış ve huzur ortamına zarar vermeyi amaçlayan çirkin bir saldırı" olarak niteleyerek, nefretle kınadı.
Sezer mesajında, "Barışa, kardeşliğe, hoşgörüye en çok gereksinim duyduğumuz bir dönemde işlenen cinayetin kabul edilebilir hiçbir gerekçesi olamaz. Tepkilerin, şiddete başvurmadan demokratik yöntemlerle gösterilmesi, barış ve huzur ortamının sürekli kılınmasına ve Türkiye'nin çağdaş ve evrensel değerleri benimsemiş bir ülke konumuyla uluslararası alandaki saygınlığının korunmasına en büyük katkıyı sağlayacaktır" dedi.
Belgrad ziyareti öncesi Esenboğa Havalimanı'nda açıklama yapan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Bu Türkiye'nin huzuruna, tolerans geleneğine, Türkiye'nin istikrarına yapılan saldırıdır. Bunu yapanlar bilinçli olur, bilinçsiz olur. Bunun arkasında bunları yönlendirenler, bilinçli insanlar olabilir. Tüm bunlar ortaya çıkartılacak. Nitekim bu işi yapanlar hemen yakalanmıştır, adalete teslim edilmiştir Memleketimizin dış dünyadaki imajının zedelenmesinden büyük bir rahatsızlık duyuyoruz" dedi.
Daha önce buna benzer birkaç saldırının daha olduğunu hatırlatan Gül, "Bunlar bizi daha derinden düşündürmektedir. O bakımdan tedbirlerimiz şüphesiz ki çok daha geniş olacaktır. Üzüntümüzü tekrarlıyorum ve bu olayı şiddetle kınadığımızı bütün vatandaşlarımıza ve dünyaya duyurmak istiyorum" dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Malatya'da bir yayınevindeki cinayette Alman uyruklu Ekkehart Geske'nin de yaşamını yitirmesi nedeniyle Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz'a başsağlığı diledi.
Arınç, Cuntz'u telefonla arayarak, Geske'nin ölümünden büyük üzüntü duyduğunu belirtti. Alman hükümeti ve meclisine taziyelerini ileten Arınç, faillerin çoğunun yakalandığını, olayın tamamının çok kısa sürede aydınlatılacağını ifade etti.
Diyanet İşleri Başkanlığı, dün Malatya'daki bir yayınevinde işlenen cinayetlerin, diğer din mensuplarının kutsal saydığı kitapları yayına hazırlayan, pazarlayan ve dağıtımını yapan kuruluşlara ve çalışanlarına yönelik olmasının, hadiseyi daha vahim hale getirdiği belirtildi.
Açıklamada, "toplumda barış ve huzuru, karşılıklı saygı ve hoşgörüyü yaşatmak ve geliştirmek için herkesin üzerine düşeni yapmaya çalıştığı bir dönemde herkesi bir kez daha derinden sarstığı ve üzüntüye sevk ettiği" vurgulandı.
Açıklamada, "Elem verici bu tür menfur cinayetler ülkemizin iç huzurunu, uluslararası itibarımızı ve karşılıklı ilişkilerimizi olumsuz etkilemenin menfur bir unsuru haline geliyor olması, endişemizi ve üzüntümüzü bir kat daha artırmaktadır" denildi.
AB Komisyonu, cinayetlerin Türkiye'deki din ve vicdan hürriyeti bağlamında değerlendirilmemesini ve adli bir olay olarak görülmesini istedi.
AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, "Büyük üzüntü duydum. Bu vahşi cinayetleri şiddetle kınıyorum. Bu olaya karışanların yargı önüne çıkarılacağı konusunda Türk makamlarına güveniyorum" dedi.
Avrupa Parlamentosu, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, "Malatya olayıyla ilgili olarak Türk Hükümeti'nin bir açıklama yaparak bir hoşgörü çağrısı yapmasının doğru olacağını düşünüyorum" dedi.
Bu tür davalarla yapılan reformların ruhuna aykırı bir durum ortaya çıktığını savunan Lagendijk, "Türkiye Avrupa'ya yaklaştıkça yerel demokrasilerin yeşermesi, gelişmesi büyük önem kazanacaktır. Biz bunu istiyoruz. Yerel demokrasinin gelişmesi durumunda Avrupa normlarına daha çok yaklaşacağını düşünüyoruz. Ayrıca yerel halkın seçtiği belediye başkanlarının bu sürece dahil edilmesi gerekmektedir" dedi.
Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği Başkanı Bedri Peker, Malatya'da yayınevindeki cinayetlerle ilgili olarak, "Birtakım kişiler ve merciler bu tür saldırıları kendilerine görev edinmişlerdir" dedi.
Bedri Peker, Türkiye Kurtuluş Kiliseleri Başpastörü İhsan Özbek ile düzenlediği basın toplantısında, saldırıyı nefretle kınadıklarını belirtti.
Türkiye'de uzun zamandır hoşgörüsüzlüğün olduğunu iddia eden Özbek, Rahip Santoro cinayeti, Hrant Dink cinayeti ve Malatya'daki cinayetlerin bir biçimde bağlantılı olduğunu savundu.
Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz, Malatya'daki yayınevi cinayetine ilişkin olarak, söz konusu cinayeti sadece kişilere karşı değil, aynı zamanda özgürlük ve hoşgörü ilkelerine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirdiklerini belirtti.
Alman Birlik 90/Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth, dün Malatya'da bir yayınevinde işlenen cinayetleri "nefret ve dehşetle karşıladığını" söyledi.
"Sadece faillerin yakalanmalarının değil, olayın perde arkasının aydınlatılmasının da önemli olduğunu" ifade eden Roth, "Türkiye'deki aşırı milliyetçi akımın, Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra şimdi de azınlıklara darbe vurduğundan endişe etmek gerektiğini" iddia etti.
Fener Rum Patrikliği, "Dün Malatya'da gerçekleşen ve tüm halkımızı üzüntüye boğan katliamı şiddetle lanetliyoruz" açıklaması yaptı.
Açıklamada, "Son zamanlarda Türkiye'nin huzur bütünlüğüne yönelik provokatif terör eylemlerindeki artış, bizleri derinden üzmektedir. Vahşice işlenen bu cinayetlerin failleri bir an önce bulunarak, terör eylemin arka planı mutlaka aydınlatılmalıdır. Böyle bir zalimliğin Türkiye'ye ve vatandaşlarımıza mal edilmesi mümkün değildir" denildi.
Türkiye Yayıncılar Birliği de, cinayetleri kınadı. Birlik tarafından yapılan yazılı açıklamada, Malatya'da işlenen cinayetlerin "Türkiye'nin dünya önündeki imajını kötü bir şekilde etkileyeceği" belirtilerek, "Bu cinayet, Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanılacaktır ve kaybeden Türkiye olmuştur" denildi.
Prodi 'demokratik titizlik' istedi
Malatya'da yaşanan olaya İtalya'dan da tepki geldi. İtalya Başbakanı Romano Prodi, Malatya'daki saldırıyla ilgili olarak, "Türk hükümetini, bir arada yaşama konusunda uluslararası demokratik kurallarda titizliğe davet ediyorum" dedi.
Prodi, cinayetlerin Türkiye'nin AB sürecine yardımcı olmayacağına dikkat çekerek, "(İtalyan Papaz Andrea) Santoro'nun öldürülmesi hadisesini hatırlatan duygular içerisindeyim. Bir yandan acı ve yas içindeyim. Diğer yandan da Türk hükümetini, bir arada yaşama konusunda uluslararası demokratik kurallarda titizliğe davet ediyorum" diye konuştu.
Fransa olayı kınadı
Fransa da, Malatya'da dün işlenen cinayetleri kınadı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jean-Baptiste Mattei, "Korkunç cinayetle ilgili bütün gerçeklerin açığa çıkarılması çağrısında bulunuyoruz" dedi.
Türk yetkililerin cinayetin sorumlularını yakalayacaklarından ve adaletin gereken cezayı vereceğinden şüphe duymadıklarını ifade eden sözcü, ölenlerin yakınlarına Fransa olarak başsağlığı dilediklerini söyledi.
Malatya'daki saldırı
Dün Malatya'da Hıristiyanlıkla ilgili kitaplar yayımlayan bir kitabevine öğle saatlerinde baskın düzenlenmiş ve biri Alman üç kişi öldürülmüştü.
İhbar üzerine yayınevine giden polis, iki kişiyi elleri ve bacakları sandalyeye bağlı ve boğazları kesilmiş halde bulmuştu. Boğazından, sırtından ve karnından bıçaklanmış halde hastaneye kaldırılan ve ameliyata alınan bir kişi de, aynı gün hayatını kaybetmişti.
kaynağı değiştir]
Zirve Yayınevi katliamı Mart 'de Ergenekon soruşturması kapsamına alındı. 17 Mart 'de dönemin Malatya Jandarma Alay Komutanı olan emekli Albay Mehmet Ülger'in de aralarında bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı.[5]
Davada müdahil avukatlardan Erdal Doğan da Zirve katliamıyla Ergenekon soruşturması arasında fiili bağlantılar olduğunu, yayınevi davasının Kafes Eylem Planı davasıyla birleşmesini talep etmişti.[6]