deyişler ve semahlar / Semahlar - Türk Halk Müziği Bilgileri

Deyişler Ve Semahlar

deyişler ve semahlar

Alevî-Bektaşî Edebiyatında Deyişler ve Nefesler

        Alevîlik-Bektaşîlik edebiyatı Anadolu’da yaşayan Türk halkı üzerinde derin bir etki bırakmıştır.  Okunan gülbenkler, nefesler, deyişler ve bütün terimler Türkçedir. Bu nedenle de Türk edebiyatının en zengin örneklerini teşkil eder. Alevî-Bektaşî edebiyatına ait şiirler, kendine özgü bir tarz ortaya koyar ve halk edebiyatıyla ve özellikle de diliyle bir birlik gösterir. Türklerin İslâmı kabul etmesiyle birlikte Türk edebiyatının gelişmesi de bu düşünce içinde oluştu. Tasavvuf öğretileri Türkler arasında kuvvetlenince, Türk edebiyatının genel çerçevesi içinde gelişen tasavvuf edebiyatı, değişik isimler alarak ortaya çıktı. Alevî-Bektaşî edebiyatı da bunlardan biridir. Türkçeye çok önemli mevki ve derinlik kazandıran Alevî-Bektaşî edebiyatı ve şiirleri, Anadolu’da yaşayan halk tabakaları tarafından sevilmiş ve benimsenmiştir. Aşağıda örneklerini vereceğimiz şiirler genelde şu isimlerle anılırlar:

         

        Deyiş: Halk edebiyatında hece vezniyle söylenen şiirler, türkü, destan, koçaklama, güzelleme, tekerleme, taşlama türünün tümüne deyiş denilmiştir. Deyiş, aşağıdaki dörtlüklerden de görüldüğü gibi, Alevî-Bektaşî edebiyatında tarikat inancını ve ilkelerini dile getirir:

         

        Vücudum şehrini seyran ederken

        Gördüm dört köşede dört can oturur

        Dördü birbiriyle ülfet ederken

        Gönülde hükümdar sultan oturur.

        Bir köşesi vardır kuyumcu işler

        Bir köşesinde savat gümüşler

        Bir köşesi var ki kervanlar kışlar

        Bir köşesinde de mihman oturur.

        Bir köşesi vardır sular çıkıyor

        Bir köşesinde de ballar akıyor

        Bir köşesinde al gül kokuyor

        Bir köşesinde de bağban oturur.

        Bir köşesi vardır yazı yazarlar

        Bir köşesinde de ferman bozarlar

        Bir köşesi vardır suda yüzerler

        Bir köşesinde Hızır can oturur.

        Bir köşesi vardır ikrar güderler

        Bir köşesinde de cem’e giderler

        Bir köşesi vardır semah ederler

        Bir köşesinde mürşidan oturur.

        Seyyid Ali Sultan böyle söyledi

        İndi aşkın deryasını boyladı

        Muhammed Mustafa cem’i toyladı

        Bir köşede Şah-ı Merdan oturur.[1]

         

        Düvaz İmam: Duazdeh Farsça olup on iki anlamına gelmektedir. Alevî-Bektaşî edebiyatında On İki İmam için söylenmiş nefesleri içerir. Bazı düvazlarda Hacı Bektaş Velî başta olmak üzere Alevî ulularının adları geçmektedir. Dörtlüklerde Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ali ve sırasıyla diğer imamların isimleri zikredilir.  On İkinci İmam Muhammed Mehdi’nin adıyla son bulur. Düvaz genelde zakirler tarafından saz eşliğinde cemlerde söylenir. Düvazlar bir nevi dua olarak da algılanabilir:

         

        Her sabah seherde ötüşür kuşlar

        Allah bir Muhammed Ali diyerek

        Bülbül de gül için figana başlar

        Allah bir Muhammed Ali diyerek.

        Dinleyelim gerçeklerin sesini

        Çekelim Oniki İmam yasını

        İmam Hasan içti ağu tasını

        Allah bir Muhammed Ali diyerek.

        Talibler de eleklerden elenir

        Mü’min olan Hak yoluna dolanır

        Şah Hüseyin al kanlara bulanır

        Allah bir Muhammed Ali diyerek.

        İmam Zeynel yetmiş pâre bölündü

        Muhammed Bâkır’da rehber kılındı

        Cafer-i Sâdık’a erkân çalındı

        Allah bir Muhammed Ali diyerek.

         

        Erenlerin kalb evinde yuvası

        Serimize çöktü Şah’ın hevası

        Kâzım Musa, Ali Rıza duâsı

        Allah bir Muhammed Ali diyerek.

        Taki ile Naki nûr oldu gitti

        Hasan’ül-Askerî pîr oldu gitti

        Mehdi mağarada sır oldu gitti

        Allah bir Muhammed Ali diyerek.

        Kur’an Muhammed’in virdine düştü

        Dört kitap yazıldı dördüne düştü

        Kul Himmet Ehl-i Beyt derdine düştü

        Allah bir Muhammed Ali diyerek.[2]

         

         

        Mersiye: İslamiyet öncesi yazılan sagularla benzeşir. Mersiyelerin İslamiyet öncesi Türk edebiyatındaki ismi sagu Halk edebiyatındaki adı ise ağıttır. Kerbelâ vakasını işleyen, Ehl-i Beyt’e ve On İki İmamlara bağlılığı, sevgiyi dile getiren bir şiir türüdür. Özelikle Muharrem Ay’ı boyunca söylenen ve Ehl-i Beyt taraftarlarının olduğu her coğrafyada ve her dilde söylenen ağıtlar bütünüdür. Mersiyelerde zalim olana, haksız olana bir öfke, mazlum olana, haklı olana bir sevgi ve sempati vardır. Mersiyeleri salt ağıt boyutuyla algılamak eksiklik olur. Mersiyeler bilinç taşımasıdır. Aynı zamanda yapılanların üzerinde ne kadar da zaman geçmiş olursa olsun iyinin unutulmayacağının ve kötünün, zalimin her daim lanetleneceğinin göstergeleridir. Edebi açıdan, Ehl-i Beyt’e bağlı olanlar için bir edebi zenginliktir. Mersiyeler, Alevî-Bektaşî edebiyatında başta Hz. Hüseyin olmak üzere Kerbelâ şehitlerinin acısını ve Ehl-i Beyt sevgisini işleyen hece ve aruz ölçüsüyle yazılmış şiirlerdir:

         

        Deli gönül çok açılıp şad olma,

        Kerbelâ’da Şah Hüseyin’e baksana,

        Nefsine uyup ta kahkaha gülme

        Ehl-i Beyt yastadır gama baksana.

        Yezid kast eyledi vermedi suyu,

        Orada tutuldu Kasım’ın toyu

        Sırrına ağlıyor ne murat deyu

        Fatıma’nın kınasına baksana.

        Ümmü Gülsüm, Zeynep çekti teessüf

        Kerbelâ çölleri mazluma nasib

        Siması Peygamber cemâli Yusuf

        Ali Ekber’in Leylasına baksana.

        Çok cefalar çekti Zeyneb’i Sani

        Müsayip Gazi ala ol intikamı

        Hür Şehit’tir Kerbelâ’nın kurbanı

        Çadırların ateşine baksana.

        Esirî cûş eyle bu dünya cefa

        Bunca kahramanlar sürmedi sefa

        Yiğitler atası ol Necef Şaha

        Murtaza’nın yarasına baksana.[3]

         

         

        Miracnâme: Hz. Peygamber’in Miracını ve Kırklar Cem’ini anlatır. Kırklar Meclisiyle ilgili rivayetin şiirleşmiş şeklidir. Miraçlamanın birden çok nüshaları vardır. Geneli oldukça uzundur. İlk defa burada yayınlanacak olan bu nüshanın birkaç dörtlüğünü örnek olarak vereceğiz:[4]

         

        Hak emretti Cebrâil’e

        Habibim Mirac’a gele

        Önünde delili bile

        Cebrâîl Eminullahı.

        Hakk’ın selâmını aldı

        Gönülleri şadı kıldı

        Cebrâîl rehberi oldu

        Arz ettiler ol Allah’ı.

        Yetmiş iki perde geçti

        Hakk’ın emri ile aştı

        Bir tek perdeye ulaştı

        Orda gördü Sırrullahı.

        Süt elmayı baldan aldı

        Kudret lokmaları geldi

        Aşk ile sofralar yendi

        Tattılar nimetullahı.

        Âşık mâşukunu buldu

        Muhammed ayağa durdu

        Doksan bin kelâmı sordu

        Danıştı kelâmullahı.

        Otuz bini şeriatta

        Otuz bini tarikatta

        Otuz bini mârifette

        Hakikattır aşkullahı.

                  Gitmek için destur aldı

        Arzeyledi geri geldi

        Ali’ye hatemin verdi

        Bilenler bildi billahi.

        Kırkların evine geldi.[5]

        Selman’a bir üzüm verdi

        Hepisi de semah döndü

        Bölüştüler hakkullahı.[6]

         

        Nevruziye: Yeni gün anlamına gelir. Baharla birlikte mevcudat canlanır. Bütün Türk devletlerinde kutlanan Nevruz, Alevî-Bektaşî topluluklarda inanca dayalı bir anlam ifade eder. Hz. Ali’nin doğumu ve yine Ali’nin Fatıma ile evlendikleri gün olarak kabul edilir. Âşıklar Nevruzu şiirlerinde dile getirirler:

         

        Lâmekan ilinden bir seda geldi

        Nevruzunuz canlar mübarek olsun

        Kalbi mü’minlere bir seda gedi

        Nevruzunuz canlar mübarek olsun.

        Doğduğu gündür Şah Mürteza’nın

        Şemşiri kudretle ol Kibriya’nın

        Yadigarı Muhammed Mustafa’nın

        Nevruzunuz canlar mübarek olsun.

        Bugün canlanır cümle mevcudat

        O gün kıyam eder yevmi-arasat

        Bu demde açılır mü’mine mir’at

        Nevruzunuz canlar mübarek olsun.

        Bunda handan olur kalbi mükedder

        Gözyaşları olur lâlü mücevher

        Lânet et Yezid’e Didarî  kemter

        Nevruzunuz canlar mübarek olsun.[7]

         

         

        Arzuhalnâme: Alevî-Bektaşî geleneğinde çekilen acıları dile getiren şiirlerdir. Anadolu halkının ekonomik ve siyasal yönden zor koşullar altında yaşadığı dönemlerden söylenmiştir. Dönemin valilerinin keyfi idaresinden, aşırı vergilerden bunalan Türkmen halkın zor koşullar altında yaşamını anlatır:

         

        Gidi Yezid başımıza bey oldu

        Zârım Hacı Bektaş Velî’dir benim

        Nice Türkmen koyaklarda zay oldu

        Ahım Hacı Bektaş Velî’dir benim.

        Gam kervanım kaldı dağlar başında

        Değirmenler döner gözüm yaşında

        Gündüz hayalimde gece düşümde

        Ahım Hacı Bektaş Velî’dir benim.

        Bu yıl bu dağların karı alaca

        Her gün sardığımız kanlı salaca

        Medet mürvet deyip varsam ilaca

        Cârım Hacı Bektaş Velî’dir benim.

        Pir Sultan Abdal’ım diriyim ölmem

        Derimi yüzseler yüzümü dönmem

        Pîrim Kalender’den gayriyi bilmem

        Şahım Hacı Bektaş Velî’dir benim.[8]

         

         

        Nasihatnâme: Alevî-Bektaşî edebiyatında yol ehlinin bilmesi ve uyması gereken kurallar öğretisidir. Hacı Bektaş Velî’nin bir şiiri buna güzel bir örnektir:    

                                    

        Hararet nardadır sacda değildir

        Dervişlik hırkada tacda değildir

        Her ne arar isen kendinde ara

        Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir.

        Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma

        Gerçek erenlerin sözünden çıkma

        Eğer insan isen ölmezsin korkma

        Aşığı kurt yemez uc’da değildir.

        Gönül Kâbe’sine girmesin riya

        Nefsine hakim ol düşme bed huya

        Kirleri arıtan baksana suya

        Hep yüzü yerlerde burc’da değildir.[9]

                                        

         

        Sefalama: Alevî-Bektaşî geleneğinde konuk gelen âşıklarla karşılıklı söz muhabbetine sefalama denilmiştir. Ocak pirlerinin bir köye veyahut bir eve gelmesine söylenen şiirlere de sefalama denir. Bazı Sünni şairler de karşılıklı sefalama şiirler söylemişlerdir.[10]

         

        Sefa geldin dost bağının bülbülü

        Merhaba sevdiğim hâne sizindir

        Himmet et açılsın garibin dili

        Merhaba sevdiğim hâne sizindir.

        Okuyup halimi görenim gelmiş

        Şu garip halimi bilenim gelmiş

        Dört kitaptan dersim verenim gelmiş

        Merhaba sevdiğim hâne sizindir.

        Seyyid Süleyman’ım yel nerden attı

        Halis usta imiş, cevherin sattı

        Gökte ararken o yerde geldi

        Merhaba sevdiğim hâne sizindir.[11]

         

         

        Yalan ve İftira: Türk töresini saz, deyiş ve nefesleriyle yaşatan Alevî-Bektaşîler, bazı cahillerinuydurma iftiralarına maruz kalmışlar. Maalesef bu iftiralar zamanla halk arasında yaygınlık kazanmış. Alevî-Bektaşîlere şarapçı, Bekri Mustafa hikâyeleri uydurulmuştur. Bazı şairler bu iftiraları uyduran kaba sofuları şiirleriyle eleştirmişler, taşlamışlardır. Aşağıdaki şiirde geçen bazı sözcükler, bilinenin dışında derin anlamlar ifade eder. Yine şiirde geçen şarap da dünyada üretilen şarap değildir.

         

        Ey zahid şaraba eyle ihtiram

        Müslüman ol, terk et bu kıyl-ü kali

        Ehline helâldir nâ-ehle haram

        Biz içeriz, bize yoktur vebâli.

        Sevap almak için içeriz şarap

        İçmezsek oluruz dûçar-ı azap

        Senin aklın ermez bu başka hesap

        Meyhanede bulduk biz bu kemâli.

        Kandil geceleri kandil oluruz

        Kandilin içinde fitil oluruz

        Hakkı göstermeye delil oluruz

        Fakat kör olanlar bilmez bu hali.

        Sen münkirsin, sana haramdır bade

        Bekle ki içersin öbür dünyada

        Söz açma Harabî bundan ziyade

        Çünkü bilmez haram ile helâli.[12]

         

         

        Melâmet: İnancından aşka düşen, bu yüzden ayıplanan, horlanan. Her türlü gösterişten uzak, dünya malından yüz çeviren, dervişliği kendine ilke edinen, Tekkeden değil, meyhaneden temizlenmek. Yani meyhaneyi mesken edinenlerle dostluk kurarak onları buralardan kurtarmak. Melâmet.[13]

         

        Ben melâmet hırkasını kendim giydim eğnime

        Ar u namus şişesini taşa çaldım kime ne,

        Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi

        Gâh inerim yeryüzüne yar severim kime ne,

        Gâh giderim medreseye ders okurum Hak için

        Gâh giderim meyhaneye dem çekerim kime ne,

        Sofular haram demişler bu aşkın badesine

        Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne,

        Sofular secde ederler mescidin mihrabına

        Benim ol dost eşiğidir secdegâhım kime ne,

        Nesîmî’ye sordular ki yârin ile hoş musun

        Hoş olayım olmayayım o yâr benim kime ne.[14]

         

         

        Birleme: Cem ayinini sona erdirmek için söylenen ve genelde Kur’an’ın anahtarı kabul edilen Fatiha suresini şiirsel olarak okumaya cem birleme denilmiştir:

         

        Elhamdülillâh ki bildim Huda’yı

        Rabbü’l-âlemin’i sırr-ı gedayı

        Errahmânir-râhim bulduk Mevlâ’yı

        Maliki yevmiddin olduk âleme.

        İyyake na’büdü gözümün nuru

        Ve iyyake nestain verdim ikrarı

        İhdinas-sırate’l-müstakim yari

        Sıratellezine çaldı kaleme.

        En’amte aleyhim dedim ya Ali

        Gayre’l mağdup aleyhim dedim beli

        Veleddâlin dedik kaldırdık eli

        Gözlerim dost yolun durdum selama.[15]

         

         

        Alevî-Bektaşî şairleri Cem ayini dışında da birlik deyişleri söylemişlerdir. Bazı cönklerde bunların çok güzel örnekleri bulunmaktadır. Aşağıdaki dörtlükler bunun en güzel kanıtıdır:

         

        Ol Allah yarattı tüm kâinatı

        İnsanı hayvanı hep hoş tutalım

        Alevî Sünni ne ayırma katı

        İnsanları birlik eşit tutalım.

        Topraktan yoğruldu yapımız bizim

        Âdem ile Havva atamız bizim

        Şeriat, tarikat kapımız bizim

        Dört kitapta Kur’an mecit tutalım.

        Muhammed Mustafa peygamberimiz

        ‘Lâ ilâhe illallah’ bizim dinimiz

        Bayrağımız kırmızı, Türk’tür soyumuz

        Kardeşi kardeşe eşit tutalım.

        Damla suyu ete cana dönderdi

        İyi kötü akıl ile bildirdi

        Ehl-i Beyt’i bize vasi gönderdi

        Arslan der Ali’yi reşit tutalım.[16]

         

        

         

        

         

         

        

         


        


        

        [1] Sadedettin Nüzhet Ergun, Bektâşî Şairleri ve Nefesleri, İstanbul Maarif Kitaphanesi, , c. I-II, s.


        

        [2]  Besim Atalay, Bektaşîlik Edebiyatı, Matbaai Amire, , İstanbul, s. 96; Yazma Cönk, vrk. 38/b.


        

        [3]  Sıdkî Baba tarafından yazılan Yazma Cönk, , s.


        

        [4]  Baki Yaşa Altınok, Alevîlik Hacı Bektaş Veli Bektaşîlik, Oba Yay. 2. baskı, Ankara, , s.


        

        [5]  Yazma Cönk, vrk. 39/a.; Hüseyin Piroğlu, Evliyalar Yatağı Anadolu, Ankara, , s.


        

        [6]  Hüseyin Piroğlu’nun eserinde miraclama eksik ve özensizdir. Yazma Cönk’teki nüshayı esas aldık.


        

        [7]  Sadedettin Nüzhet Ergun, Bektâşî Şairleri ve Nefesleri, İstanbul Maarif Kitaphanesi, , c. I-II, s. ; Osmanlıca Yazma Cönk, vrk. 27/a.


        

        [8] Baki Yaşa Altınok, Pehlivanlı Türkmen Aşireti Cönkleri, Ankara, , s.


        

        [9] Hacı Bektaş Velî’nin “Nasihatnâme”sinin son dörtlüğü, Hacı Bektaş’a ait şiirler bulunan arşivimizdeki bir cönkte alınmıştır. Baki Yaşa Altınok, Alevîlik Hacı Bektaş Veli Bektaşîlik, Oba Yay. 2. baskı, Ankara,


        

        [10]  Baki Yaşa Altınok, Pehlivanlı Türkmen Aşireti Cönkleri, Ankara, , s.


        

        [11]  Alper Çağlayan, Seyid Süleyman, Seyit Süleyman Kültür ve Tanıtma Der. Yay. İstanbul, , s.


        

        [12]  Cahit Öztelli, Bektaşî Gülleri, Milliyet Yay. İstanbul, , s.


        

        [13]  Baki Yaşa Altınok, Bayramîlik Melâmîlik, Oba Yayınları, Ankara, s.


        

        [14] Vasfi Mahir Kocatürk, Tekke Şiiri Antolojisi, Edebiyat Yay. Ankara, s. ; Turgut Koca, Bektaşi Alevi Şairleri ve Nefesleri, Maarif Kitaphanesi, İstanbul, , s. ; Sadedettin Nüzhet Ergun, Bektâşî Şairleri ve Nefesleri, İstanbul Maarif Kitaphanesi, , c. I-II, s. ; Cahit Öztelli Kul Nesîmî, Ankara, ,


        

        [15] Sıdkî Baba tarafından yazılan Yazma Cönk, , s.


        

        [16]  Yazma Defter, tarihsiz. s.

İşleminiz başarıyla gerçekleştirilmiştir.

Şu anda işleminizi gerçekleştiremiyoruz. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

İşleminiz başarısız. Lütfen bilgileri kontrol edip tekrar deneyin.

İşlem sırasında bir hata oluştu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Girmiş olduğunuz kullanıcı adına ait bir hesap bulunamamıştır. Lütfen kontrol edip tekrar deneyin.

Girmiş olduğunuz kullanıcı adıyla daha önce bir üyelik oluşturulmuştur. Aynı kullanıcı adıyla tek bir hesap oluşturabilirsiniz.

Kullanıcı adını yanlış girdiniz. Lütfen kontrol edip tekrar deneyin.

Kullanıcı adını ve/ya şifrenizi yanlış girdiniz. Lütfen kontrol edip tekrar deneyin.

Kullanıcı hesabınız pasif durumdadır. Hesabınızı aktifleştirmek için lütfen 1 Türk Telekom Müşteri Hizmetleri'ni arayın.

Birden fazla hatalı giriş yaptığınız için hesabınız kilitlenmiştir. Hesabınızı aktifleştirmek için lütfen 1 Türk Telekom Müşteri Hizmetleri'ni arayın.

Girmiş olduğunuz hesaba ait bilgiler pasif durumdadır. Hesabınızı aktifleştirmek için lütfen 1 Türk Telekom Müşteri Hizmetleri'ni arayın.

ADSL üyeliğinize bağlı tek bir Muud üyelik kaydı oluşturabilirsiniz. Üyelik bilgilerinizi öğrenmek için Türk Telekom Müşteri Hizmetleri 1 'i arayabilirsiniz.

ADSL üyeliğinize bağlı Muud üyelik kaydı hakkınız dolmuştur.

Kullanıcı bilgilerinden biri/birkaçını yanlış girdiniz. Lütfen bilgilerinizi kontrol edip tekrar deneyin

İşleminiz sırasında bir hata oluştu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Kullanıcı bilgileriniz daha önce aktive edilmiştir. Lütfen üye girişi yapın.

Promosyon kullanıcı için yasaklanmıştır.

Girmiş olduğunuz bilgiler sistemde tanımlı değildir. Lütfen bilgilerinizi kontrol edip tekrar deneyin.

Muud'a ilk üye olduğunuz kullanıcı bilgileri ile giriş yapmanız gerekmektedir.

TTNET abonelik bilgileriniz daha önceden girilmiştir. Güncellemek için 1 Türk Telekom Müşteri Hizmetleri'ni arayın.

Girmiş olduğunuz telefon numarasının TTNET üyeliğinizin kayıtlı olduğu telefon numarası olmalıdır. Lütfen kontrol edip tekrar deneyin.

TTNET ADSL Hizmet Numarası ve TTNET ADSL Telefon Numarası uyuşmamaktadır. Lütfen kontrol edip tekrar deneyin.

Girmiş olduğunuz ADSL numarasına başka bir kayıt bulunmaktadır. Bir ADSL numarası için tek bir kayıt oluşturabilirsiniz.

Girmiş olduğunuz seri numarası geçersizdir. Lütfen bilgileri kontrol edip tekrar deneyin

Girmiş olduğunuz seri numarası daha önce kullanılmıştır. Lütfen bilgileri kontrol edip tekrar deneyin.

Girmiş olduğunuz seri numarası geçersizdir. Lütfen bilgileri kontrol edip tekrar deneyin.

Girmiş olduğunuz seri numarası geçersizdir. Lütfen bilgileri kontrol edip tekrar deneyin.

Paket yüklemeyle alakalı bir sorun oluştu. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.

İşleminiz başarıyla gerçekleştirildi. İstediğiniz sanatçı ve/ya albüm sayfasına gidin, İNDİR butonuna basarak hemen indirmeye başlayın. Kalan download hakkınızı PROFİLİM sayfasından takip edebilirsiniz.

Üye olmak için Son kullanıcı sözleşmesini kabul etmeniz gerekmektedir.

Girmiş olduğunuz şifre uygun formatta değildir. Lütfen kontrol ediniz.

Girmiş olduğunuz e-posta adresinin yazılışı yanlıştır. Lütfen kontrol ediniz.

Girmiş olduğunuz e-posta adresi ile üyeliğiniz bulunmaktadır. Eğer şifrenizi hatırlamıyorsanız Şifre Hatırlatma servisini kullanarak yeni şifrenizi hemen alabilirsiniz."

Yazılan şifreler birbiriyle uyuşmuyor. Lütfen kontrol ediniz.

Resimdeki yazıyı doğru giremediniz. Lütfen tekrar deneyin.

Rumuz standart harf, rakam ve _ işaretini içerebilir. En az 4 en fazla 20 karakter olmalıdır.

Belirlediğiniz rumuz bir başka kullanıcı tarafından kullanılmaktadır.

Belirlediğiniz yeni şifre eski şifrenizden farklı olmalıdır.

Lütfen zorunlu alanları doldurunuz.

Portala kayıtlı böyle bir kullanıcı adı bulunmamaktadır.

Lütfen Son Kullanıcı Lisans Sözleşmesini okuyup kabul ediniz.

Lütfen E-PIN Seri No alanlarını doldurunuz.

Lütfen E-PIN Şifre alanını doldurunuz.

Lütfen E-PIN Seri No alanlarını eksiksiz olarak doldurunuz.

Lütfen E-PIN Şifre alanını eksiksiz olarak doldurunuz.

Girdiğiniz GSM numarası başka bir kullanıcı ile sistemimizde yer almaktadır.

Lütfen GSM numarası alanını doldurunuz.

Lütfen GSM numarası alanını eksiksiz olarak doldurunuz.

Lütfen Muud Üyelik - Ön Bilgilendirme Formu ve Sözleşmesini okuyup kabul ediniz.

İşlem sırasında bir hata oluştu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yanlış bilgi girilmiştir. Lütfen girilen bilgileri kontrol edip tekrar deneyiniz.

Girilen kullanıcı adı veya şifre hatalı yada kayıtlı değildir. Lütfen girilen bilgileri kontrol edip tekrar deneyiniz.

Hesabınız pasif durumdadır. Lütfen hesabınızı aktive ediniz.

Hesabınız kilitli durumdadır.

Lütfen tekrar üye girişi yapınız.

İşleminiz sırasında bir hata oluştu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

  

Semahlar

I
Semahlar

Tasavvuf ehlinin, müzik aletleri de çalınarak söylenen neşidelere uyup vecde gel melerine, raks etmelerine, dönmelerine denir. İslam Ansiklopedisi’ne göre ise; aslında “sem” kökünden, “sam” veya “sim” gibi bir mastar olup, “işitmek, duymak, dinlemek, işitilen söz, iyi şöhret ve iyi anılma, şarkı dinleme” ve nihayet, “yarı dini mahiyette çalgılı ve şarkılı ziyafet” gibi türlü manalara gelmektedir.

 

Semahlar Anadolu Halk Kültürü’nün müzikal dehası olup, Alevi-Bektaşi toplumunun yüksek müzik zevkinin en bariz örneklerindendir. Kelime
anlamına bakarsak; Abdülbaki Gölpınarlı’nın Tasavvuftan Dilimize Gelen Deyimler ve Atasözleri” adlı kitabına göre sema; (sima) 5 Arapça, “duymak”, “işitmek” anlamında bir sözdür.

Bu çeşit manalar, birkaçı hariç diğerlerinin, kelimenin Eski Arapça’daki “şarkı söyleme” veya “çalgı çalma” manası ile yakından ilgili olduğu açıkça görülmektedir.

İşitmek, duymak, dinlemek kökünden gelen Semah sözcüğü “samah”, “zamah”, “samak” gibi çeşitli şekillerde söylenmektedir.

Tamamıyla Alevi-Bektaşi topluluğuna ait olan semahlar, Doğu Karadeniz’de en az olmak üzere bu topluluğun yaşadığı bütün yörelerde mevcuttur. Ancak bugüne kadar derlenmiş eserler itibarıyla, Sivas, Erzincan, Malatya, Urfa, Muğla (özellikle Fethiye), Denizli ve Ege geneli ile Antalya’da yaygındır.

Semahlar, Alevi Toplumu’nun gizli dernek toplantılarıdır ve dinsel ibadetlerin yerine getirildiği özel günlerde yapılır. Hasat mevsimi gibi yılın belirli günlerinde de yapıldığı söylenmektedir. Dini özellikleri dolayısıyla, gelişigüzel zaman ve mekanlar da oynanmaz. İki, dört, altı, sekiz veya daha fazla kişiyle oynanan oyunlar olup, tek oynandığı görülmemiştir. Semahların karışık oynandığı yerlerde, kadınlarla erkekler arasında belli bir hısımlık, yakınlık gözetilir. Bazı yörelerde çok yakın komşuluk birlikte oynamak için yeterlidir. Bu tarz toplantılarda kadınla erkek arasında herhangi bir erkeklik, dişilik davranışı söz konusu olamaz, böyle davranan kişiler çok ayıplanır ve topluluğa bir daha kabul edilmezler.

Semahların oynandığı Cem Ayinleri’nin en büyük özelliklerinden biri müziğe ve oyuna gösterilen saygıdır. Bu toplantılarda semah oynanırken oturulmaz, ayakta dinlenilip seyredilir. Bağlama bazı yörelerde kutsal sayılıp duvara, insan boyunun bir karış üstüne gelecek şekilde ve Kuran-ı Kerim’le yanyana asılır. Saz çalınacağı zaman, sazı çalacak olana veren kişi öpüp başına koyar, alan kişi de öpüp başına koymadan çalmaya başlamaz.

Semahlar karşılıklı durarak ve ayrık düzende (eller veya kollardan tutuşmadan), Cem Bezmi’nin ortasında açılan boşlukta, dolaşarak oynanır. Çerağ Mumları’nın yandığı “Çerağ Tahtı” denilen yere gelinince, yüzler o tarafa döner, eller hürmetle göğüste birleştirilip boyun hafifçe eğilir. Bu mevkiye sırt dönülmez, orası kutsal bir köşedir. Semah Nefesi okunurken nefesin son kıtasında, şairin şah beyiti geldiğinde oyuncular oldukları yerde hareketsiz kalır, şairin adına hürmeten bu bölümde oynanmaz. Semahlar yalnız bağlama eşliğinde oynanır. Tunceli ve Ege semahlarında kemane de bağlamaya eşlik eder. Davul, zurna (yakın zamana kadar gizli oynandığı için), hiç kullanılmaz. Bazı semahlarda sazlar bir çeşit pedal görevi yaparak, karar sesi civarında dola şan sabit bir melodiyi çalarlar. Hemen bütün semahlar da birbirine benzeyen bu ezgi, vokal bölümü de dahil olmak üzere, bütün eser boyu devam eder. Ton değişirse, sazlar da o tona uygun başka bir sabit melodiye geçerler. (Örn. Bir Kız ile Bir Gelin - Fethiye) Semahlar, özellikle ritmik yapıları bakımından, Türk Halk Müziği Repertuarı’nın en önemli eserlerini oluştururlar. Ana Usuller, (2,3,4 ve üçerli şekillerinden 12) ve Birleşik Usullerin(5,7, 8, 9) tamamıyla, 10 zamanlı Karma usul, semahlar içinde mevcuttur.

Semahlar tek veya birkaç bölümlü olabilirler. Çok bölümlü semahlarda bölümler genellikle birbirinden farklı tonlardadır. İki bölümlü semahların ilk bölümleri “Ağırlama”, ikinci bölümleri ise “Yeldirme”, “Yürütme”, “Pervane” veya “Pervaz” adlarını alırlar. (Örn. Ya Hızır Semahı - Arapkir). Eğer semah üç bölümlüyse, ilk bölüme “Ağırlama”, ikinci bölüme “ İki Ayak” veya “Yürütme”, üçüncü bölüme ise “Yeldirme” veya “Pervaz” denilir. (Örn. Yüce Dağ Başında Bir Koyun Meler -Fethiye). Dört bölümlü semahlar yine “Ağırlama”yla başlar, “ikileme”yle devam eder, “Yürütme”ye geçilip, “Yeldirme” ile son bulur. (Örn, Gine Dertli Dertli-Sivas)

En önemli ritmik özellikleri ise bazı semahlarda birkaç değişik ritm kullanılmasıdır. Ritmik değişiklikler çoğunlukla bölüm geçişlerinde olur ‘ki genellikle aynı anda’ ton da değişmektedir. Tempoları açısından gittikçe hızlanan bir sıra takip ederler. Bazı semahlarda ise, ağır-hızlı-ağır- hızlı düzeni görülür. (Örn. Bugün Yasta Gördüm - Urfa) Ancak bütün semahlar biterken ağırlaşırlar. Bazı Arguvan Semahları arasında temposu sabit olanlara rastlanmış tır.

Sonuç olarak semahların tanıtılabileceği en kısa özet bu olabilir. Müzik Analizi derslerinin en yoğun örneklerini teşkil eden semahları, yaratanlara, derleyen ve notaya alanlara, seslendirerek tanınmalarına katkıda bulunanlara Halk Müziği camiası minnettardır.

Gamze TÜFEKÇİ-İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Öğretim Görevlisi
Motif Dergisi Sayı




 

II
SEMAHLAR HAKKINDA GENEL BİLGİ

Alevi dinsel oyunlarını halk, ''semah, samah, zamah'' gibi yerel sözlerle adlandırır. Semah katı kurallara sokulmamıştır. Bu, onun değişimini ve çok çeşitli dallara ayrılmasını sağlamıştır. Böylece çeşitli semah türleri doğmuştur. 

Semahlar kentlerde kadının baskı ve peçe altında tutulduğu dönemlerde bile kadın erkek birlikte oynanır. Bu, doğa ile insanın zo­runlu uyumundan kaynaklanır. Semahlar kökende göçebe toplumun dinsel oyunudur. Göçebe toplumlarda ise kadın erkek ayrımı yerleşiklerdeki gibi katı kurallarla ayrılmaz. Doğa, kişiyi günlük yaşamın her kesiminde ve dinsel törenlerde eşit kılar. Böylece semahlar kadın ve erkeklerin birlikte oynadıkları oyun durumuna girer. Yalnız erkeklerce oynanan semah türü neredeyse yok gibidir. Salt erkeklerce oy­nanan semah türüne Sivas, Malatya, Tokat çevresinde oynanan "Ya Hızır" semahı örnek verilebilir. Oysa bu semahın da kadın erkek karı­şık oynandığı olur. Yalnız kadınlarca oynanan semahlar oldukça çoktur. Karışık yapılan semahlarda kadın ve erkek sayısının birbirine yaklaşık olmasına çalışılır. ''Çark'' semahında olduğu gibi kimi se­mahların yalnız kadınlarca oynanması kural haline gelmiştir. 

Semahlarda yerel ayrılıklar çok görülür. Bunun kökeni de göçe­be toplum yaşam biçiminin devingenliğinden kaynaklanır. Gerektiğinde kurallar yaşam biçimine göre düzenlenir. Ya da yeni kurallar konur. Semahların başlangıcı, oynanışı ve bitiminde görülen bölgesel ayrılıklar biraz da buradan kaynaklanır. 


SEMAHTA KİŞİ 

Semahların belli sayıda kişilerce oynanmasına özen gösterilir. Bektaşi semahlarını anlatan kaynaklar, semahların ki­şilik öbeklerce yapıldığını bildirirler. M. Tevfik Oytan semahın başlangıcını şöyle anlatır: 
"İlk önce dört can semaha kalkar. Bu ilk semah açılış semahı olduğu için mürşit ve cem erenlerinin tümü ayağa kalkarlar.'' Aynı sayılar Vahit Lutfi Salcı, Bedri Noyan gibi yazarlarca da verilir. 

Ancak Alevi semahlarının daha çok kişilik öbeklerce yapıldığı gözlenir. Gerçekten Aleviler arasında bu sayılara çok önem verilir. Bu sayıların kutsallığına inanılır. Bu sayılar hayırlı dualar durumunda olan gülkbenklerde de anılır. ''Üçler, beşler, yediler, onlar, ikiler'' den yardım ve şefaat dilenir. Son yıllarda semah oyunlarını ko­nu edinen incelemelerde semah oyuncularının sayılan olarak bu sayılar gösterilir. Bizim halktan öğrendiğimiz sayılar da çok kez bu sayıları doğrular durumdadır. 

Bu durumda semahçıların sayısında bir değişiklik söz konusudur. Vahit Lutfi Salcı, M. Tevfik Oytan. Bedri Noyan gibi Bektaşi tarikatının içinden gelen kişilerin böyle bir konuda yanlış yapmış olmaları düşünülemez. Büyük olasılıkla semahçı sayısındaki bu ayrılık. Alevi ve Bektaşi semahlarından kaynaklanır. Bektaşilerin ve Alevlerin bir bölümü birinci sayılarla. Aleviler ise ikinci sayılarla semah ederler. 

Ayrıca on altı kişilik, kırk kişilik ve daha kalabalık toplulukla­rın yaptıkları semahlar vardır. On altı kişilik semahın oynanış biçimi başkadır. Dörder kişi karşılıklı dizilirler. Çaprazlama oynarlar. Kırk kişilik semah ise Fethiye Tahtacıları arasında kadir geceleri yapılır. Yeniden doğuşu canlandıran kırklar olayının anısına dayanır. Ama bu semahın kapalı yerde yapılması zordur. Nitekim çok kalabalık öbeklerce oynanan Yatır Semahları da böyledir. 


SEMAHTA EZGİ 

Semahların ezgisi halk müziğinden kaynaklanır ve türkülüdür. Türkü ile oyun iç içedir. Yörelere göre ezgilerde, vuruşlarda ayrılıklar görülür. Semah ezgileri genellikle aksak vuruşlu ya da çift vu­ruşlu havalardır. Ezgiler genellikle bağlama ve keman ile çalınır. Vur­malı ve cafcaflı sazlar kullanılmaz. Böylece oyunun kutsallık işlevi ko­runmuş olur; 

Çepniler de cemde kesinlikle on iki çalgı bulunur. Bu on iki saz aynı türden olabileceği gibi değişik türlerden de olabilir. Semahlar bu on iki çalgı ile çalınır. Tahtacı cemlerinde ise en az iki, en çok on iki çalgı bulundurmak töredir. Genelde Çepni cemleriyle Tahtacı cemleri büyük benzerlik gösterir. Ezgi ve vuruşlarda yörelere göre ayrımlar görülür. Sözgelimi Sıraçlar Köroğlu havası ile semahın yeldirme bölümünü oynarlar. 


SEMAHTA GİYSİ 

Semah yapılırken semahçıların üzerindeki giysiler çok renkli ve değişiktir. Daha doğrusu halkın günlük, bayramlık giysisidir. Belli bir kalıp söz konusu değildir. Erkekler de bacılar da temiz giysileri ile se­mah yapmaya özen gösterirler. Bu giysi bacı için üçetek giyildiği dö­nemlerde üçetektir. Fistan giyildiği dönemlerde fistandır. Giysilerde de eskiye bağlılık söz konusu değildir. Kurallarda biçime değil öze önem verilir. Biçim özü bozmadığı sürece değişebilir. 

Giysilerde yerel ayrılıklar görülür. Doğu illerinde baş açık se­mah yapmak uygun bulunmaz. Bacıların başları zaten örtülüdür. Erler ise şapka ile semaha kalkmazlar. Semah yapacak erler başlarına mendil, poşu gibi bir şey bağlarlar. 


SEMAHA KALKIŞ 

Semaha kalkışta da kimi töreler söz konusudur. Bu töreler böl­gelere göre küçük ayrılıklar gösterir. Doğu illerinde semaha kalkmadan önce el, ayak ve yüz yıkanır. Bu bir tür abdest işlevindedir. Kapalı yerlerde yapılan semahlar yalınayak oynanır. 

Cemde semahlar başlayacağı zaman semahçılar kendiliğinden semaha çıkarlar. Herhangi bir üşengenlik, çekingenlik olursa belli ki­şiler toplumun üstelemesi ile kalkarlar. Genelde semaha kalkmak bir onur sayıldığından böyle üstelemelere karşı direnilmez. 

Anadolu'nun çeşitli yerlerinde cemde ilk semah yapılacağında önce semahçılar dedeye niyaz ederler. Bu nişanın çeşitli bölgelerde değişik biçimlerde olduğu görülür. 

Denizli'de er, bacının önünde niyaz eder. Bacı ise sağ elinin parmaklan sol elinin parmakları üzerinde olarak niyaz edenin sırtına hafifçe dokunur biçimde ona niyaz eder. Bu semah iki kişinin oynadı­ğı bir semahtır. er ayağa kalktığında saz yavaş yavaş ve tatlı kıpırda­nışlarla semahı başlatırlar. Kuşkusuz saz ve söz semaha eşlik eder. Bacı bir elinin avucu ile öbür eline tempo tutar. Er kollarını yana açmıştır, bileklerinden başlayarak uygun biçemde kollarını oynatır. Böylece de tempoya uyar. Bunu eşit adımlarla sazın ve sözün vuruşlarına uygun olarak semahçıların oyunu sürdürmeleri izler. Er ile bacı arasındaki aralık sürekli korunur. 

Erzincan-Maraş yöresinde semaha kalkan er semah başlama­dan bacının elinin içini öper. Ama bu törenin yaygın biçimi bacının erin sağ omzuna niyaz etmesi biçimindedir. İç Anadolu'da Sivas'tan Toroslara değin geniş alanda semahlara böyle başlanır. 

Kimi bölgelerde semaha erbacı selamlaşması ile başlanır. 

Antalya Alevilerinin bir bölümünde bacı, erin göğsüne bir şedde bağlar. Elmalı'nın Tekke köyünde bu şedde bağlandıktan sonra bacı secdeye varır. 

Kimi bölgelerde ilk semah yapılacağı zaman dede ve tüm cem erenleri topluca ayağa kalkarlar. Semahçılar gelip dedenin önünde niyaza dururlar. Niyazdan sonra dede ve cem erenleri yerlerine otururlar. Dede bir gülbenk okur. Semaha böylece başlanır. Bundan sonraki semahlarda ayağa kalkılmaz. 


SEMAHTA FİGÜR 

Semahlar kökende değişik ve güzel figürlere dayanır. Figürlerin zenginliği ve güzelliği semahların en üstün yanlarından biridir. Kö­kende dinsel görünümde halk oyunu olmalarına karşın kimi ilkelerle öbür halk oyunlarından ayrılırlar. Semahlarda bireyin bağımsızlığı ana ilkedir. Hiçbir semah türünde hiçbir biçimde oyuncular arasında el ele tutuşulmaz. Her semahçı kendi içinde bağımsızdır. semahlarda bağımsız birimlerin bütüne uyumları söz konusudur. 

Semahlar iki ana figüre dayanır. Bunların başında kuşun uçu­şunu andıran kolların aynı anda kalkıp inişi figürü gelir. İkincisi yürüyüş ve ayak figürüdür. Bunlar arasında da bir uyum vardır. Semahlarda kol ve ayak figürleri dışında vücudun başka bölümlerinin figürleri bulunmaz. Müziğin akışına göre bunlar ivedi ya da yavaş biçimde uyumlu olarak hareket ettirilir. Bu, uzun bir vücut eğitimi isteyen bir uğraştır. Öbür halk oyunlarında olduğu gibi semahlarda da çocuklukta başlayan bir öğrenme olayı vardır. Kişi başlangıçta izleyi­cidir. Belli bir yaşa değin semahları izler. Sonra ''gençler'', "gönüller'' semahı denen semah türü ile oyunun içine girer. Bu, alıştırma daha doğrusu çıraklık dönemidir. Kişi daha sonra oynayış yeteneğine göre öbür semahlarda yerini alır.  


SEMAH SÖZLERİ 

Semahlar Türkçe sözlü deyişlerle oynanır. Bu deyişler gizemci halk yazının ürünleridir. Hemen her dönemde Türkçe egemenliğini korumuştur. Başta Hatayi olmak üzeri Pir Sultan Abdal, Kaygusuz, Nesimi gibi ozanların deyişleri semah sözü olarak türküleşmiştir. Us­ta halk ozanlarının dizelerinde Türkçe bir kuyumcu ustalığı ile işlen­miştir. Coşkun ve içli bir şiir geleneği ortaya konmuştur. Sonra on1arıizleyen birçok yerel ozan ortaya çıkmıştır. 

Semah deyişlerinin bir bölümü doğrudan semah sözü olarak yazılmış olmalıdır. Halk ozanlarının yaklaşık olarak tümü bağlama çalar. Bu nedenle aşık sözü halk arasında "ozan, bağlama çalan ve türkü söyleyen" gibi geniş anlam içerir. Halk ozanlarının büyük çoğunluğu bu üç yeteneği birlikte taşımışlardır. Böylece kimi ozanların doğrudan semah sözü yazmaları ve türküleştirmeleri doğaldır. 

Dinsel özle beslenen türküler kimileyin belli kuralları, inançları anlatır. Kimi kez ise sevgiyi dile getirir. Kökende sevgi ana konudur . Öbür konular sevgi ekseni çevresine sanılmıştır. Böylece bu dizelerde türkü yolu ile öğütler verilir. Birlik çağrıları yapılır. Sözler dinsel de olsa, dindışı da olsa hep yaşama sevinci doludur, coşkuludur. Se­mahlar yaşamı kucaklayan türkülerdir. Gerek içerikleri, gerek müzik­leriyle öbür türkülerden ayrılırlar. Başka bir bütünlük oluştururlar. 

Dinsel çarpıcı sözler çevresinde birleşilmiştir. Bu sözlerin ardında yüzyılların acıları, başkaldırıları yatar. Nitekim dinsel tören olan cemlerde söylenen tevhitler de aynı işlevdedir. "Tevhit" sözü birlik. birleşme anlamındadır. Bunlar coşku yüklü çağırışlardır. Bütün içinde se­mah ve tevhitler oyun ve türkü aracılığı ile bir olmayı, birliği amaçlar. Kimi sözcüklerin müzik ve yinelemelerinden yararlanılır. 

Semah sözlerinde de yörelere göre değişiklik vardır. Müzik ve türkülerde de sürekli değişik gelirler. Çeşitli yörelerde yeni semah sözleri doğar. Yeni semahlar gelişir. Törenlerin yaşadığı sürece bu değişme ve gelişmeler sürer. Bu durum yaşamın değişken olmasından kaynaklanır. Çeşitli yörelerde semah sözlerinin değişik ezgilerle ve vuruşlarla çalındıkları olur. Semah sözleri ile müzik birbirine uygunluk gösterir. 


SEMAHIN ORTAMI 

İlke olarak semahlar dinsel tören olan "cem" ya da "görgü, görüm" de yapılır. Kutsal inanç bütünün bir birimidir. Salt oyun işlevinde algılanmaz. Semaha kalkıştan oturuşa değin tüm kurallar yöre­lere göre kimi ayrılıklar gösterse bile, belirlenmiştir. Bu kurullar yerine getirilmeden semah dönülmez. Her işlem zincirin bir halkasını oluşturur. 

Semahların yapıldığı yerlerde etkin bir sıkıdüzen egemendir. tüm görgü töreni boyunca olduğu gibi semahlar süresince de gürültü yapılmaz. Ayrıca semahlar çalınıp söylenirken sigara kullanılmaz. bir şey yenip içilmez. Diz üstü ya da bağdaş kurulup oturulur. Gürültü edenler, uygun olmayan davranışta bulunanlara çeşitli cezalar verilir. Bu cezanın biçimi dedenin ve toplumun kararına bağlıdır. Ceza olarak, toplum için yiyecek, içecek gibi bir şey aldırılabilir. Kişi bir süre ­törenden dışarı atılabilir. Ceza verme konusunda da yerel ayrılıklar vardır. Doğuda suçlunun eline bir kova verilir, bir süre bir kıyıda bekletilir. Sivas-Malatya yöresinde dara çekilir. Kişinin suçu ağır ol­duğunda asa ile vurularak cezalandırıldığı olur.   

Alevi dinsel törenleri "Görgü'', "Muhabbet cemi" ve ''Abdal Musa" olmak üzere üçe ayrılır. Görgü cemi yıllık dinsel törendir. İnanca göre bir yıl içinde yapılanların hesabı verilir. Muhabbet cemleri her­hangi bir fırsat nedeniyle bir araya gelindiğinde yapılan cemlerdir. Abdal Musa ise görgülerin sonunda ya da görüm yapılmadığı yıllarda tüm toplumu birlikte tutmak amacıyla bir akşam içine sığdırılan din­sel törenlerdir. 

Semahlar muhabbet cemlerinde cemin sonuna doğru yapılır. Muhabbet toplantısının sonunda tüm er ve bacılar semaha kalkar. Birinci deste okuyucuları mürşidin iki yanında, ikinci deste okuyucu­ları onların karşısında, üçüncü deste okuyucuların tören odasının sağ ve sol yanında yer alırlar. Birinci deste deyişin ezgisini okur. İkinciler bu ezgiyi bir üçlü aşağı ve yarım ölçü sonradan başlama üzere çok sesli biçimde yineleyerek izlerler. Parçanın sonundaki "la" sesin­de birleşirler. Birinci bölümün yinelenmesi ve ikinci bölümün okunması da bu biçimde söylenerek sürdürülür. Bu okunuş sırasında yanlarda duran üçüncü destedeki kişiler notadaki seslere ''Ya şah-ı Velayet'' diye tempo tutarlar. Orada semah yapanlar da ezginin ve bağlamanın vuruşlarına uygun biçimde ''Ya Şah.. Ya Şah'' diye çağrışırlar. 

Görgü cemlerinde belli aralıklarla semah yapılır. Ancak bunlar­da da bir sıra izlenir. Önce tören başlar. Çerağ uyandırılır. Aşıklar sazlarına sarılıp bir iki deyiş okurlar. İlk semah bundan sonra cemi yöneten dede ya da babanın izni ile yapılır. Önce ağır ve yavaş hare­ketli semah deyişleri ile başlanır. 

Semahları cemden ayrı düşünmek ve incelemek yanlıştır. Gerek Aleviliğin kutsal kitabı Buyruk'ta; gerekse halk arasında semah on iki hizmetten biri olarak sayılır. Ancak zaman akışı içinde semahların oynandığı ortamda da bir yumuşama olmuştur. Giderek dede katında yapılan toplantılarda da oynanmaya başlanmış, bunu daha geniş eğlentilerde oynanması izlemiştir. Katı kurallara girmeyen Alevi toplumu ''dinsel ortam'' kuralında da direnmemiştir. Mutlu günlerde, eğlencelerde bir banş şöleni gibi, barış sevinci içinde yapılır olmuştur. Topluluğu daha canlı, daha neşeli tutabilme işlevini üstlenmiştir. Gü­nümüzde düğünlerde bile oynanmaktadır. 


SEMAHTA DÜZEN 

Semah oyununa önce yavaş hareketli semahla başlanır. Bu ge­nelde oyunların yaygın kuralıdır. Yavaş oyun, bir giriş bir ısındırma amacı güder. Ardından ivedi hareketli bir bölüm gelir. Semahlarda da bu kural geçerlidir. Semahlar genellikle ''ağırlama'' ve ''yeldirme'' bö­lümleri olmak üzere iki bölümden oluşur. Doğal olarak ilk semah ağırlamadır. Kişinin oyuna hazırlanması amacı güder. Söz ve ezgi bu ağırlamaya göre seçilmiştir. Hareketler de bu düzene uygundur. 

Ağırlama cemde ayak kesilmeksizin yapılan ilk semah olarak tanımlanır. Ağırlamada erler kollarını sağa sola hareket ettirirler. Bacılar kollarını omuz düzeyinden daha yukarıya kaldırmamak üzere aynı hareketi yan tarafa doğru yaparlar. Söz ve ezgiye uygun olarak ayaklar ileri geri atılır. 

Semahlar konusunda yaptığım araştırmalarda genellikle Semahtan bahsederken ''oyundur", ''oynanır'' gibi sözcüklerde karşılaştım. Kendisinin kitabından faydalandığım Sayın Yazar Fuat Bozkurt'ta semahlar konusunu anlatırken oyun, oynanır, semahçı gibi sözcükler kullanmıştır. Bana göre aslında bu sözcükler yerine icra edilir, dönülür ve semazen sözcüklerinin kullanılması daha uygundur. 

Semahlar dinsel nitelikler taşıdıklarına göre diğer halk oyunlarından ayrılmalıdırlar. Alevi toplumunda kesinlikle ''Semah oynama'' veya "Semah oyunu'' gibi terimler kullanılmaz. "Semah dönme'' veya "dönülür" gibi sözler kullanılır. 

Semahların oyun mudur? değil midir? konusunda Sayın İbrahim ÖZER (İbrahim Dede) şöyle düşünüyor: 
İnsanlar maneviyatta ve tasavvuf ilmine göre basamaklarla, inanarak ve inandıkları o güçle Allah'a varmayı düşünürler. Bunu şu şekilde tarif edebiliriz. 

1. Şeriat Kapısı     2 .Tarikat kapısı 

3. Marifet Kapısı   4. Sırr-ı Hakikat Kapısı Semah'ın tarifi şöyle 

düşünülebilir. Şeriat kapısında yani birin­ci basamakta adı geçen semah bir folklor oyunu olarak düşünülür ve her yörenin kendine has figürleriyle icra edilir. 

Tarikat kapısında, yani ikinci kapıda semah, gerek Alevilerde, gerek Mevlevilerde, gerek Kadirilerde, gerek Nakşibendilerde yapılan ibadetin bir nevi, bir bölümü olarak düşünülebilir. Aleviler bu semahı bağlama eşliğinde yaparlar. Mevleviler bendir eşliğinde yaparlar, Kadi­riler ve Nakşibendiler davulbazlar eşliğinde yaparlar.  

Üçüncü kapı ve üçüncü basamak olan marifet kapısında semah, ilahi bir aşkın vermiş olduğu bir iksirdir. Bu aşk geldiğinde o insan sokakta bile dönebilir. Ve hiç bir çalgıya ihtiyaç görmeksizin de­mircinin demire vurmuş olduğu tempoyu dahi kendine bir müzik kabul ederek o aşka ve meşke kendini kaptırır ve böylece 4. kapı olan Hakikat kapısına yol bulduğuna inanarak kendisini tatmin etmiş olur. 

Henüz birinci basamakta olan kişiler için semah bir oyun sayılabilir. Çünkü burada kişi henüz çıraklık dönemindedir ve ibadet olayının içine girmemiştir. Bir nevi acemilik dönemidir. Tarikat kapısına gelince semah oyun olmaktan çıkar. Çünkü kişi Semahın ibadetin bir parçası olduğunu anlamıştır ve bunu ibadet amacıyla yapmaktadır.  

Sevim Coşkun-Sivas Semah ve Halaylarının Karşılaştırılması 





nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası