başkurdistan kürt mu / KÜRDİSTAN DEĞİL BAŞKURTİSTAN! - Ali Eyüboğlu

Başkurdistan Kürt Mu

başkurdistan kürt mu

Başkurdistan Türk mü, hangi ırk? Başkurdistan hangi dili konuşuyor?

Başkurdistan Cumhuriyeti, idari açıdan üniter bir yapıya sahiptir. Devletin temel işleyişindeki üç ana erk; yasama, yürütme ve yargı dikkate alındığında, yerel yönetimlerin hemen hemen herhangi bir gücü yoktur. İllerin ve diğer birimlerin yönetimi, merkezi yönetimden sonra gelir. Yerel yönetimler yalnızca bulundukları yerde hizmet vermek amacıyla kurulmuş durumda. 54 il içerisinde büyükşehir olan 8 kent ise şöyle: Ufa, Sterlitamak, Salavat, Neftekamsk, Oktyabrski, Kumertau, Sibay, Ağizel.

ufa-city-viewjpg

BAŞKURDİSTAN HAKKINDA BİLGİLER

Başkurdistan, Rusya sınırları içinde yer alan özerk bir cumhuriyettir. İç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Rusya'ya bağlıdır. İdil Nehri ile Ural Dağları arasında yer alır.

Başkurdistan Cumhuriyeti'nin başkenti Ufa şehridir. nüfus sayımı itibarıyla 4 milyon 72 bin nüfusa sahip Başkurdistan, Rusya'nın en kalabalık özerk cumhuriyetidir.

28 Kasım tarihinde kurulan Başkurdistan, 20 Mart yılında Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ndeki ilk özerk sosyalist cumhuriyettir.

Başkurdistan Anayasası ve Rusya Federasyonu Anayasası uyarınca, Başkurdistan bir devlettir, ancak egemenliği yoktur. Başkurdistan hükümeti, 11 Ekim tarihinde Başkurdistan Devlet Egemenlik Bildirgesi'ni ilan ederek Sovyetler Birliği'nden ayrılarak bağımsız bir ülke olduğunu duyurdu. Fakat kısa süre içerisinde bu karardan vazgeçerek SSCB'nin devamı olan Rusya'ya bağlı özerk bir devlet oldular. 11 Ekim günü Başkurdistan'ın 'Cumhuriyet Bayramı' olarak ilan edildi.

Başkurdistan Cumhurbaşkanı, dört yıllık dönem için halk tarafından seçilir. Cumhuriyet Anayasası'na göre cumhurbaşkanı, ülke halkının ve vatandaşlarının haklarını ve özgürlüklerini garanti altına almakla, Başkurdistan Cumhuriyeti'nin ekonomik ve siyasi çıkarlarını korur ve kendi toprakları içerisinde meşruiyeti ve düzeni güvence altına almakla yükümlüdür.

Başkurdistan Cumhuriyeti meclisi, kısaca 'Koroltay' olarak bilinen bir parlamentodur. Meclis üyeleri, her beş senede bir halk tarafından seçilir. Meclisin tane milletvekili vardır. Mevcut Anayasa ise 24 Aralık tarihinde yürürlüğe girdi.

Başkurdistan, Türki cumhuriyetlerden biridir ve Başkurt halkı Türk boyundan gelir. Fakat Başkurt yönetimi, yılında Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı'ndan çıkma kararı aldı.

funduszeue.info

BAŞKURDİSTAN NEREDE?

Ülke, Asya ile Avrupa'nın birleştiği bölgede yer alır. Başkurtistan Cumhuriyeti, Güney Urallar'dan batıya doğru, Ağızel ve Kama nehirlerine kadar uzanır. Federasyon içinde Sverdlovsk Oblastı ve Perm Krayı (kuzey); Udmurtya Cumhuriyeti (kuzeybatı); Tataristan Cumhuriyeti (batı); Orenburg Oblastı (güney/güneybatı), Çelyabinsk Oblastı (doğu) ile komşudur. Güney yönünde Kazakistan ile Başkurdistan arasında Orenburg Oblastı yer almaktadır. Ülkenin yüzölçümü ,6 bin km2'dir. Türkiye'nin yüzölçümü ise km2'dir,

BAŞKURDİSTAN'IN HARİTADAKİ YERİ

jpg

GOOGLE HARİTALAR'DA GÖRÜNTÜLEMEK İÇİN TIKLAYIN

DÜNYADA KAÇ TÜRKİ CUMHURİYET VAR?

Dünya üzerinde şu an 7 bağımsız Türk cumhuriyeti bulunuyor. O ülkeler şöyle:

* Türkiye
* Azerbaycan
* Kazakistan
* Kırgızistan
* Özbekistan
* Türkmenistan
* Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Bunun dışında bağımsız olmayan özerk Türki cumhuriyetler vardır. Bunların çoğu Rusya sınırları içerisinde. Özerk Türki cumhuriyetlerde Türk halklarının çeşitli grupları hayat sürüyor.

Bugün bağımsız olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan daha önce Sovyetler Birliği sınırları içinde özerk ülke olarak yer alıyordu.

jpg
Bağımsız Türk cumhuriyetlerinin dünyadaki konumu

TÜRK HALKLARININ YAŞADIĞI ÖZERK BÖLGELER

* Sincan Uygur Özerk Bölgesi: Doğu Türkistan, Çin'e bağlı özerk cumhuriyettir. Gayriresmi bayrağı Gökbayrak'tır. Nüfusun yüzde 'ünü Uygurlar, Salarlar ve Yugurlar gibi Türk halkları oluşturur. Bölgedeki Türkler arasında İslam dini yaygındır.

* Gagavuzya: Moldova'ya bağlı bir özerk cumhuriyettir. Nüfusun yüzde 82,1'ini Gagavuz Türkler'i oluşturur. Gagavuzlar arasında Hristiyanlık dini yaygındır.

* Karakalpakistan: Özbekistan'a bağlı bir özerk cumhuriyettir. Karakalpaklar'ın nüfusa oranı yüzde 32'dir. Bunun dışında bölgenin yüzde 32'sini Özbekler, yüzde 25'ini de Kazaklar oluşturur.

* Nahçıvan: Azerbaycan'a bağlı özerk cumhuriyettir. Türkiye ile sınırı vardır. Nüfusun yüzde 99'unu Azerbaycan Türkleri oluşturur.

BAĞIMSIZ OLMAYAN ÖZERK TÜRKİ CUMHURİYETLER

* Tataristan: Nüfusun yüzde 56,3'ünü Türk halkları oluşturur. Tatarlar'ın oranı yüzde 53,2, Çuvaşlar'ın oranı ise yüzde 3,1'dir. Tatarlar arasında İslam, Çuvaşlar arasında Hristiyanlık dini yaygındır.

* Başkurdistan: Nüfusun yüzde 57,6'sını Türk halkları oluşturur. Başkurtlar'ın oranı yüzde , Tatarlar'ın oranı yüzde 25,4, Çuvaşlar'ın oranı ise yüzde 2,7'dir. Başkurtlar ve Tatarlar arasında İslam, Çuvaşlar arasında Hristiyanlık dini yaygındır.

* Çuvaşistan: Nüfusun yüzde 67,7'sini Çuvaş Türkleri, yüzde 2,8'ini ise Tatar Türkler'i oluşturmaktadır. Çuvaşlar arasında Hristiyanlık, Tatarlar arasında İslam dini yaygındır.

* Tuva: Nüfusun yüzde 82'sini bir Türk halkı olan Tuvalar oluşturur. Tuvalar arasında Budizm ve Tengricilik dini yaygındır.

* Yakutistan: Nüfusun yüzde 51'ini Türk halkları oluşturur. Yakutlar'ın oranı yüzde 49,9, Dolganlar'ın oranı 0,2, Tatarlar'ın orası ise 'dir. Bölgedeki Türkler arasında Hristiyanlık ve Tengricilik dini yaygındır.

jpg

* Altay: Nüfusun 40,7'ini Türk halkları oluşturur, Altaylar'ın oranı yüzde 34,5, Kazaklar'ın oranı ise yüzde 6,2'idir. Bölgedeki Türkler arasında Şamanizm'in yanı sıra Tengricilik, Burhancılık ve Hristiyanlık da yaygındır.

* Balkar: Asıl adı Kabardey-Balkarya olup çok uluslu bir yapıya sahiptir. Nüfusun çoğunu Cumhuriyete adını veren bir Çerkes Grubu olan Kabardeyler ve bir Türk halkı olan Balkarlar oluşturmaktadır. Balkarlar'ın nüfusa oranı ise yüzde 'dir. Bölgede İslam dini yaygındır.

* Dağıstan: Halkın yaklaşık yüzde 25'ini Türk halkları olan Kumuklar, Azeriler ve Nogaylar teşkil eder. Kafkasya Avarları'nın kökeni tartışmalıdır. Dağıstan'da Kumukların kullandıkları gayriresmi bayrak. Bölgede çeşitli Türk halkları ve Kafkasya halkları yaşamaktadır. Bu halkların arasında İslam dini yaygın olup, nüfusun yüzde 90'ı Müslümanlar'dan oluşmaktadır.

* Hakasya: Hakaslar nüfusun yüzde 12'sini oluşturmaktadır. Hakas Türkler'i arasında Hristiyanlık yaygındır.

* Karaçay: Asıl adı Karaçay-Çerkesya olup çok uluslu bir yapıya sahiptir. Nüfusun çoğunu ülkeye adını Çerkesler ve bir Türk halkı olan Karaçaylar oluşturmaktadır. Türk halklarının nüfusa oranı yüzde 44,3 olup bunun yüzde 41'i Karaçay, yüzde 3,3'ü ise Nogay'dır. Bölgede İslam dini yaygındır.

DÜNYADA KAÇ TÜRK VAR?

Türk halkları, Avrasya'da geniş bir coğrafyada dağınık olarak yaşayan ve Altay dilleri ailesinin bir alt kolunu oluşturan Türk dillerinin çeşitli konuşan etnik Türk gruplarıdır. Dünyada milyon arasında Türk bulunduğu ve bu nüfusun yaklaşık üçte birinin Türkiye'de yaşadığı düşünülmektedir.

Güncelleme: 

İlgili Haberler

Ukrayna nerede, nüfusu kaç, komşuları hangi ülkeler? İşte Ukrayna'nın haritadaki yeriTürk devletleri Turan Kupası'nda bir araya gelecekÇuvaşistan neresi, hangi ülkeye bağlı? Çuvaşlar Türk mü?Ruslar, Türk tarihçi Prof. Dr. Zeki Velidi Togan'ın anıtından rahatsız olduYakutistan dünyanın neresinde, hangi ülkeye bağlı?

Ankara&#;nın Kürt Bozkurtları

Türk milliyetçiliğini dini esaslara göre tanımlayanlar olduğu gibi tamamen Alman Nasyonel Sosyalistlerinin ırkçılık anlayışları doğrultusunda kafa yapısı, ten rengi ve kan grubuna göre temellendirenler de mevcut. 

Kimilerine göre Türk milliyetçiliğinin etki alanı Türk dilli tüm ulusları kapsar. Türk; aleme nizam veren kutlu davanın yoldaşları demektir. 

Türk ırkçıları İbrani asıllı olmadıklarından, İsrailiyatı din edinenler için Tevrat orijinli İsrailoğullarının ne kadar uluları varsa hepsi rol model olabilir.

Ama bu kendisini Türk hissedenler için söz konusu olamaz. O nedenle ne Nemrud’un sarayında İbrahim ne de Firavun’un sarayında Musa olmayı rol model benimsemediklerinden, Kürşat olur, kırk çeri ile Çin İmparatorunun sarayını basarlar.

Türklerin takiyye ile işi olmaz!

Bu nedenle Türkler varlıklarını, sağlam karekterleri ile ibraz ederler. Belki de bu sebeble "Kafirle çatışmayı göze alan Müslümana Türk denir. Müslüman olmayan Türk olmaz" diyen İsmet Özel'e katılmadan edemiyorum.

Kim ki dünyanın neresinde olursa olsun, sömürgecilerin küresel hegemonyasına meydan okuyor işte o Türk'tür.

Türk - Kürt kardeşliğinin bin beşyüz yılı…

Elegeş Yazıtları ya da Elegest Yazıtı, MS. 'li yıllarda dikilmiş ve Elegest Irmağı vadisinde bulunmuş olan bir Göktürk yazıtıdır. Orhun Yazıtları’ndan yaklaşık yıl önce yazılmışlar.

Yazıtın beşinci satırının ilk cümlesini, Vasili Radlof, "Kört äl kan" ya da "Körtal-Chan"; Hüseyin Namık Orkun, “Kürt el kan” yani "Kürt elinin hanı"; Malov, “Kört äl kan al uruŋu” "krasivoye aloye znamya gosudarstva" şeklinde okumuşlar.

Yazıttaki "Kört äl kan" ifadesini "Kürt el kan" yani "Kürt ilinin hanı" olarak okunması bazı araştırmacılar tarafından "Kürtlerin Türklüğü" tezlerinin kanıtı olarak gösterilmiş.

Daha sonra Türk tarihi üzerinde çalışan bazı yerli ve yabancı araştırmacılar da bu okuyuş ve yorumu kabul ederek Kürtlerin bir Türk boyu olduğunu düşünüyorlar. 

Kürt kelimesi Türkçedir ve zengin mânâlar taşır:

Kürt: Kar yığını, çığ, bir çeşit kayın ağacı, ayva ağacı.

Kürdüm: Merih gezegeni. (Ayrıca Beyşehir kenarında eskiden göçebe olan Türkmenlerin oturduğu Kürtler köyünde ise “süpürge otu” anlamına gelir.)

Kürt: Kalın kar yığını. (Kazak lehçesi.)

Kürtik: Yeni yağmış kar (Kazak ve Tarançi lehçesi.) çığ (Sor Lehçesi.)

Kört: Kar yığını. (Kazan Tatar lehçesi.) Karların dağlarda teşkil ettiği saçak, kar yığıntısı. (Çuvaş lehçesi.)

Körtük: Kar denizi veya kar çölü. (Uygur lehçesi.) kar yığını (Teleüt, Soyon ve Karakırgız lehçesi.)

Kürtkü: Kar yığını. (Karakırgız lehçesi.)

Kürtçük: Kar yığını. (Yakut ve Çeremis lehçesi.)

Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu Ordusundaki Kürt askerler…

Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu ordusunda savaşan Kürt askerler olduğuna dair iki Arap kaynağında bilgiler var. 

Sıbt İbnu’l-Cevzî’nin “Mir’atu’z-Zamân”ı ile İbnu’d-Devâdârî’nin “Kenzü’l-Durer”ine isimli eserlerinde  Selçuklu Sultanı Alparslan’ın ordusuna Mervanoğulları Beyliğinden 10 bin civarında Kürt cengâverin katıldığı belirtiliyor.

Türklerle Kürtlerin kader birlikteliği, yol arkadaşlıkları yeni bir konu değil. Osmanlı İmparatorluğu, Yavuz’la birlikte yüzünü Ortadoğu’ya çevirdiğinde, İran’da Safeviler, Mısır’da Kölemenler egemendi ve her iki devlet de Osmanlı’ya karşı Hristiyan Batı dünyası ile sağlam ittifaklar kurmuştu.

Yavuz ise kılıç artığı küffarla işbirliği yerine bölgenin yerli halkı olan Kürtlerle müttefik olmanın yollarını araştırdı ve Bitlisli İdris Efendi’yi görevlendirdi. Aslında bu sıradan bir tercih değildi.  Günümüze gelelim. 

Mahabad” neresi bilir misiniz?

İran'ın Batı Azerbaycan Eyaleti'nde adı “ay ülkesi” anlamında bir şehir. Urmiye Gölü'nün güneyinde bir vadide  bulunuyor. 

'da Mahabad şehri, Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti'nin merkezi oldu. Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti, Ocak 'da Sovyetler Birliği'nin desteğiyle kurulan ve Sovyetler Birliği'nin çekilişiyle aynı yıl içinde yıkılan, Birleşmiş Milletler tarafından tanınmamış Kürt devleti olarak tarih kayıtlarına geçti.

Sovyetler Birliği, 9 Mayıs'ta İran topraklarından çekilince 17 Aralık'ta İran ordusu Mahabad'ı işgal ederek Mahabad Cumhuriyeti'ni yıktı. 31 Mart 'de Cumhurbaşkanı Kadı Muhammed, Başbakan Hacı Baba Şeyh ve Savunma Bakanı Muhammed Hüseyin Han Seyfi Kadı, Cumhuriyetinin kurulduğu Çarçıra Meydanı'nda asılarak idam edildi.

Ankara’nın Kuzey Iraklı Kürt Bozkurtları…

Mahabad Cumhuriyeti'ni Eylül 'te daha önce 'da Oramar (Dağlıca/Hakkâri) İsyanından sonra Kasım 'de Kuzey Irak'ta ayaklanan Şeyh Ahmed Barzani (Şêx Ehmed Barzanî) ve kardeşi Molla Mustafa Barzani (Mela Mustafa Barzanî) de katıldı.

-Şeyh Ahmed Barzanî-

Mahabad Cumhuriyeti'nin askerinin temeli Hereki ve Şıkak aşiretlerinden oluşturuluyordu. Ekim 'te KOMELA, adını İranKürdistan Demokrat Partisi (KPD-İ) olarak değiştirdi. 

Mahabad Cumhuriyeti denmesinden bugüne kadar İran rejimleri (eski yeni fark etmez) rahatsız olmuş, Kürt hareketine mesafeli durmuş, Kürtleri ayrılıkçı unsur görmüştür.

Irak’ta İngiliz kovanına sokulan Türk çomağı; Molla Mustafa Barzani… 

Bazı kayıtlarda Barzanî ailesinin, Siirt’inŞirvan kazasından yüzyıl sonlarında Irak’taki İmadiye kazası yakınlarında bulunan Barzan bölgesine göç ettikleri ve Arap asıllı oldukları belirtilir.  

sonrasında Barzan ailesi, Türkiye Cumhuriyeti ile ters düşmemeye özen gösterir. Haziran’ında İngiliz ve Irak ordusunun takibinden kaçan Molla Mustafa Barzani ailesi ve adamı Türkiye sınırından girerek jandarmalara teslim olmuştur.

-Molla Mustafa Barzani-

Aile üyelerinden Molla Mustafa Barzani Ankara, Eskişehir ve Edirne’de ikamet ettirilmiştir. Bu süreç içinde Mustafa Barzani’nin, Türk istihbarat servisi tarafından brife edildiği, özel eğitim verildiği iddia edilmekte.  

Hatta Molla Mustafa Barzani’nin Türkiye’de bulunduğu süre içinde Barla’da ikamet eden Bediüzzaman Said Nursi ile haberleştiği ve SaidNursi’nin,Mustafa Barzani’den “Molla İzzet” ismiyle söz ettiği kaydedilmektedir.  

Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani, Türk istihbaratıyla çalıştı mı? 

Iraklı Kürt lider Molla Mustafa Barzani ile Türkiye arasında bilinen ilk temas ’de gerçekleşti. Barzani ailesi kuşaklarının İngiliz aleyhtarlığı, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanıyor.  

Kasım - Mart tarihlerinde Barzan ve Zibar aşiretlerinin Nesturi ve Ermenilerden oluşan İngiliz kuvvetlerine karşı savaştığı, hatta Türklerden yardım istediği biliniyor.

-Şeyh Mahmud Berzenci-

Şeyh Mahmud Berzencinin, İngilizlere karşı başlattığı kıyama katılan Barzani aşiretinin bulunduğu yerler İngiliz uçaklarınca bombalanmıştı.  

İngiliz belgelerine göre İngiliz uçakları İngiliz kuklası Irak devletine karşı ayaklanan Kürt aşiretlerinin meskûn olduğu 79 köyü bombalamış, evden ’ini yerle bir etmişti.

Şark Hudut Komutanı Binbaşı Şükrü Kanatlı…

 21 Haziran ’de Molla Mustafa Barzanî ve beraberindeki kişi İngilizlerin ve kukla Irak devletinin takibatından kurtulmak için Türkiye sınırından giriş yapmışlar, Şark Hudut Komutanı Binbaşı Şükrü Kanatlıyönetimindeki Türk ordusu tarafından çok iyi karşılanmışlardı. 

Hatta Rûdaw TV’de yayınlanan “Pencemor” programında Kawa Emin’in konuğu, yılında kurulan Katılımcı ve Demokrasi Partisi'nin (KADEP) de kurucularından, Şerafettin Elçi’nin vefatından sonra KADEP genel başkanı olan Lütfi Baksi bu konuyu biraz çarpıtarak şöyle anlatır;

"Kawa Emin: Elinizde tarihi bir belge var. O dönem Türk ordusunda askerlik yapan Kürt bir subayın konuşmasını içeriyor. Mele Mustafa Barzani peşmergeleri ile birlikte Rusya’ya geçerken bir  olay yaşanıyor. Bize bundan  bahsedebilir misiniz?

Lütfi Baksi: Şevket Işık binbaşı, Ferda Turan’ın babası. Onu tanıdığım ve ondan çok şey öğrendim. Bana anılarından bahsediyordu. Bir anısında bana Barzani ve Peşmergelerin sınırdan geçişinden de bahsetti. 

Şemdinli’de görev yaptığı süreçte halk tarafından tanındığını anlattı. Bölgedeki aşiretler de onu iyi biliyormuş. Bir gün kendisine haber geliyor; bu gece Barzani peşmergeleri ile sınırı geçip gelecek, buradan İran’a geçip Rusya’ya gidecek diye. 

Ondan bu durumdan haberdar olması ve peşmergelere gözkulak  olması isteniyor. O da o gece Kürt asker arkadaşlarını nöbetçi yapıyor, diğer Kürt subaylarla bir araya gelip, ‘ne olursa olsun onları korumalıyız, eğer biri onlara ateş açarsa vurur gider Barzani’nin ordusuna katılırız’ diyorlar. 

Sonra gidip telefon kablolarını kesiyorlar ve heyecanla beklemeye başlıyorlar. 

Sabaha doğru ölümsü Barzani ile peşmergelerinin üç koldan geldiğini görüyorlar. Bir kol vadiden, bir kol İran diğer kol da Türkiye tarafından birbirlerini koruyarak geçiyorlar. Tam Türkiye, İran ve Irak sınırındaki üçgende oluyor bu."

Türkiye ve Barzan Aşireti…

Türkiye, Molla Mustafa ve adamlarının Barzan’a geri dönmesine izin vermiş, Irak Hükümetinin, Kürt isyancılara karşı operasyon yapılması teklifine karşı çıkmıştı. 

Mustafa Barzani’nin, yılına kadar yaklaşık 2 yıl boyunca, İngiliz güçlerinin eline geçmemek için İran’daMirava köyünde saklandığı biliniyor.  

Barzani’ninSovyetler’de bulunduğu dönemde, İngilizlerin Irak’taki hâkimiyeti sürüyordu. İngilizlerin, hem Mahabad hem de Sovyet süreci nedeniyle, Barzanilere ve özellikle Mustafa Barzani’ye yönelik kinleri sınır tanımamıştır. 

Sonuçta İngilizler, Türkler’den kopardıkları Irak topraklarında uzun süreli hakimiyet sağlayamadılar. Ankara, Barzan aşireti üzerinden İngiliz egemenliğindeki Irak'ı istikrarsızlaştırdı. Bugünkü Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, Atatürk dönemi izlenen politikaların sonucudur. 

Barzan Aşireti” Yahudi mi?

Türkiye’de siyasi Kürtçülerin silahlı propagandayı amaç ve araç gören terör örgütlerine kızanlar, hızlarını alamaz, Kuzey Iraklı Kürt liderlerden Mesut Barzani ailesi  hakkında biraz da hakaret amaçlı “Yahudi kökenli” olduğu iddiasında bulunurlar. 

Türk askerinin Kuzey Irak’ta yer almasını istemeyen Barzani Ailesi’nin, “Kürt Yahudisi” olduğu ve ailenin pek çok haham yetiştirdiği söylenir.

Buradan hareketle Molla Mustafa Barzani ile oğlu Mesut Barzani’nin, İsrail’le kurduğu iyi ilişkilerle tanındığı ve İsrail’in öteden beri Irak Kürtlerinin bağımsızlığını desteklediği belirtilir.

Kendisi de bir Kürt Yahudisi olan Prof. Yona Sabar'ın yılında Yale Üniversitesi tarafından yayımlanan ‘‘The Folk Literature of the Kurdistani Jews: An Anthology (Kürdistan Yahudilerinin Halk Edebiyatı: Antoloji) başlıklı kitabındaki bilgilere göre ve yüzyılda Kuzey Irak’ta yaşayan ailelerin en ünlülerinden biri Barzani ailesiydi ve bu aileye mensup hahamların kurduğu Yahudi eğitim kurumları büyük bir itibara sahipti.

Öyle ki, başta Mısır olmak üzere Ortadoğu’nun muhtelif ülkelerinden buraya öğrenci akını oluyordu.

Hatta, Haham Nathanel Barzani, bölgede nadiren görülen zenginlikte bir kütüphaneye de sahipti ve kitapların büyük çoğunluğu da elyazmasıydı.

Bu kitaplar, yine haham olan oğlu Samuel Barzaniye miras kalacaktı. İşin daha da çarpıcı yanı, Amerikan reformcu Yahudileri tarafından tam bir yüzyıl sonra kabul edilecek olan ilk kadın haham da Samuel Barzani’nin kızıydı ve ismi de Asenath Barzani’ydi. 

Ancak Barzani ismini taşıyan herkesi Kürt Yahudisi olarak görmenin doğru olmadığını savunan Prof. Yona Sabar, Barzan doğumluların bu isimle çağrıldığını özellikle belirtiyor.

Barzan” bir coğrafi yer adlandırmadır…

“Barzan Aşireti, adını aşiretin merkezi olan Barzan köyünden alır.

Barzani (Ahmed Barzani; Molla Mustafa Barzani, Mesud Barzani ve yeğeni İdris Barzani’nin mensup olduğu Kuzey Irak’taki Kürt ailenin adı.

Bu aile yüzyılda Nakşibendi Şeyhlerinin halifeleri olarak Barzan köyüne yerleştikten kısa bir süre sonra aşiretleşme süreciyle Beroji, Mizorî, Şarvanî ve Dolemari aşiretlerinin dahil olduğu dört aşiretten müteşekkil bir aşiret konfederasyonu oluşturdu.

Barzaniler ile birlikte bölgeye Nakşibendî-Halidi tarikatı da yerleşmiştir.

Barzan bölgesi Irak’ın Erbil iline bağlı olup ülkenin en kuzey ucunda yer almaktadır.

Zaten Barzani ailesinin şimdiki ikamet ettikleri coğrafi alana bakıp Kürt olduklarını söylemek doğru olamayabilir çünkü bazı kayıtlarda Barzanî ailesinin Siirt’in Şirvan kazasından yüzyıl sonlarında Irak’taki İmadiye kazası yakınlarında bulunan Barzan bölgesine göç ettikleri ve Arap asıllı oldukları belirtilir.

İsrail - Barzani ilişkileri ne zaman başladı?

İsrail kurulduktan sonra, Kuzey Irak ve Suriye’de yaşayan bin Kürt Yahudisi, büyük bir operasyon ile İsrail’e getirildi.

İsrail parlamentosunda önemli mevkilerde bulunan Kuzey Irak Kürt Yahudi parlamenterlerin sayısı hayli fazladır.

Bugün de İsrail’de binden fazla Kürt Yahudisi’nin yaşadığı tahmin ediliyor.

Irak Kürtlerinin bağımsızlık hareketini Türkiye’nin bilgisi ve oluru dışında düşünmenin nesnel bir bakış açısı olduğunu sanmıyorum.

O nedenle Barzani ailesinin İsrail, Rusya ve ABD ilişkilerinin her sürecinden Türk istihbaratının bilgisi vardır, gayrısı mümkün değildir.

Kuzey Irak Kürtlerinin kendi bölgelerinden İsrail’e göç eden Yahudilerle irtibatından dolayı Molla Mustafa Barzani, ’den beri sık sık ziyaret ettiği İsrail’de her zaman Kuzey Irak kökenli, Kürtçe konuşan bir Yahudi hahamın evinde kaldı.

İsrail ile Irak Kürtlerinin ilk teması, ’te Barzani ile MOSSAD başkanıGeneral Meir Amit’in Kürtlere yardım konusunda görüşmeleri ile başlamıştı.

Mossad Başkanı Meir Amit, Barzani aşiretinin mesken tuttuğu dağlara gidip bir Kürt devletinin kurulması için her türlü yardım sözü vermesi bu ziyaretleri hızlandırdı.

Molla Mustafa Barzani MOSSAD başkanı ve ajanlarının kendisini ziyaretlerinin hemen sonrasında ilk kez ’de İsrail’in kapısınıçaldı

Kendisini kabul eden İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan’a, hediye olarak bir ‘Kürt hançeri’ ile birlikte, Kerkük petrol rafinelerinin planlarını da götürmüştü.

İsrail’de bu hediyeleri karşılıksız bırakmadı, Mart ’da yapılan bir operasyonda da Barzani-Mossad işbirliğiyle Kerkük rafinerileri bombalandı, tahrip edildi, tesisler ağır hasar gördü.

Arap - İsrail Savaşı’nda ele geçirilen Sovyet yapısı silahların, İsrail tarafından KDP’ye verilmesi, silah ve mühimmat sıkıntısı çeken Kürtleri İsrail’e yaklaştırdı.

Barzani, ikinci olarak yılında İsrail’i ziyaret etti. Bu ziyaretinde de, ilkinde olduğu gibi, ’de İsrail’e göç etmiş Kürt Yahudisi David Gabay’ın misafiriydi. Moşe Dayan’ın eşi için hediye olarak Kuzey Iraklı Kürt sarrafların işlediği altın bir kolye getirmişti. Görüşmeden Her iki taraf da memnun ayrıldı.

Şimdi soru şu; İsrail yönetimi, Kuzey Iraklı Kürtleri neden destekliyordu?

Bu desteğin ve karşılıklı muhabbetin arka planında hangi trajedi vardı?

1 Haziran ’de Bağdat’ta yaşanan Yahudi katliamı ile ilgisi bulunuyor mu?

Ortadoğu’da Nazi ideolojisiyle Arap milliyetçiliğinin birleşmesi, Irak Yahudileri için inanılmaz dehşete yol açtı, “Farhud katliamı” yaşandı…

Farhud; “Şiddetle el koyma” demek. Yıllarca sonra bile, senedir o topraklarda yaşayan Irak Yahudilerini üzerlerine çöken bu kâbusun birdenbire olduğunu sandılar.

Oysa bir sürecin sonucuydu.

Hitler’in iktidara gelişiyle yakın ilgisi vardı.

Almanya’nın Bağdat temsilcisi ve AlmanArap uzmanı Fritz Grobba; ‘Al Alem AL Arabi’ adlı Hıristiyan Irak gazetesini satın alarak bunu ArapçaNazi propagandası yapan bir gazeteye dönüştürdü.

Hitler’inKavgam” kitabını tercüme ederek yayınladı.

Berlin radyosu Ortadoğu’ya yönelik Arapça yayınlar yapmaya başladı.

Filistin sorunuyla gündeme daha çok gelen Yahudiler üzerine Nazi ideolojisinde geliştirilen komplo teorileri Irak’ta benimsendi. 

Arap milliyetçiliği ile Hitler’in ideolojileri kaynaşınca, Irak’ta bir çok Nazi usulü gençlik örgütleri oluşmaya başladı.

En önemli grup olan “Futuwwa” Hitler Gençleri’nin bire bir kopyasıydı.

de Futuwwa üyeleriNüremberg’de gece mum ışığında yapılan bir Nazi partisi mitingine katıldılar.

Delegasyon Almanya’dan döndüğünde ArapçaYahudileri ve böcekleri öldüren Hitler sen çok yaşa” ilahi gibi söylenen bir sloganları vardı.

İkinci Dünya Savaşı başladığında Kudüs müftüsü Hacı Emin Hüseyin ve etrafındaki çok uluslu “Filistinli” Arap zümresi Bağdat iktidarının içine çoktan sızmışlardı.

Örneğin Irak genel kurmay başkanı Taha al Haşimiaynı zamanda Filistin savunma komitesi de başkanıydı.

Arapları Nazi davasına daha da çok bağlamak için Grobba çekici, Alman kadınlarını ordu generallerine servis yaptı ve politikacılara nakit para dağıttı.

Berlin radyosu devamlı Filistin’den,Yahudilerin yaptığı katliamları rapor etti.

2.Dünya Savaşı’nın en çetin zamanlarında, 1 Nisan de Nazi sempatizanı “Altın Kare” diye bilinen bir grup Iraklı asker darbe yaparak İngilizler’e yakın hükümeti devirdi ve ülkeyi Berlin’in istekleri doğrultusunda yönetmeye başladı.

Bu ortaklık her iki tarafa da yarıyordu: Alman taraftarı Iraklılar, Almanların ülkedeki İngiliz ve Yahudi nüfuzunu yok etmesini istiyordu.

Naziler de toprağın altındaki zenginliğe göz koymuşlardı: Irakpetrolleri bir İngiliz petrol şirketi tarafından kontrol edildiği sürece Almanya,Rusya’ya saldıramazdı.

Irak yönetiminin Mayıs de İngiliz askeri ve petrol tesislerini ele geçirme denemeleri İngiliz askerleri tarafından başarısızlığa uğratıldı. Altın Kare subayları ve Grobba Bağdat’ı terk etmek zorunda kaldılar.

Arap Nazilerin, Yahudi katliamına İngilizler göz yumdu!..

31 Mayısta Irak belediye başkanı beyaz bayrak çekerek teslim oldu.

İngiliz hakimiyetini tekrar sağlamış olan İngiliz ordusu Bağdat’ın dışına çekildi.

Altın Kare de kaçtığından İngiliz kuklası Prens Abdullah, Irak’a geri döndü.

Prensin geri dönmesi zaman aldı ve birkaç saatlik iktidar boşluğu Farhud diye hatırlanacak kan banyosuna dönüştü.

Yahudilere karşı girişilen bu hareket İngilizlerin bu yarım kalmış zaferinden çok önce planlanmıştı ve Nazilerin Avrupa’da yaptığı katliamlara benzer bir katliam en ince noktasına kadar düşünülmüştü.

Yahudilerin listeleri hazırlanmış, Yahudilerin yaşadıkları evler kırmızı bir “hamsa” –beş parmak– ile işaretlenmişti. Radyodan katliamını bildiren haber hazırlanmış ve yayın saatini bekliyordu.

Yahudi cemaat liderleri bu planları öğrenince geçici iktidar olan belediye yetkililerinden yardım istediler.

Onlar da katliamı planlayanları Bağdat’tan kovmayı başardılar.

Bu gelişmelerden habersiz Bağdat’ta yaşayan Yahudilerin sevinmeleri için bütün nedenler vardı: 1 Haziran, Musa’ya 10 emrin verildiği günün anısına kutlanan Şavuot bayramıydı. Yahudiler, 2, senedir yaşadıkları toprakların tekrar güvenliğe kavuştuğunu sanıyorlardı.

Çok büyük yanılgı içindeydiler.

İngilizler tarafından tahta çıkartılan Prens Abdullah’ı geçici olarak gittiği Ürdün’den geri  getiren uçağı 1 Haziran günü saat civarında  Bağdat yakınlarında bir havaalanına indi.

Al Hur köprüsünden sarayına doğru yol alırken bir grup Yahudi onu karşılamaya gittiler.

Yahudiler köprüye yaklaştığında silahlarını İngilizlere teslimden dönen mutsuz bir ordu birliğiyle karşılaştılar.

Yahudilerin sevinci bu askerleri çılgına çevirmeye yetti.

Askerler Yahudilere köprüde bıçak ve baltalarla saldırdılar.

Birçoğu köprünün üzerinde öldürüldü.

Planlanmış katliam durdurulmuş olsa bile bütün şehirde Yahudilere karşı katliam başladı.

Bağdat birden cehenneme dönüştü.

Gözü dönmüş ayak takımı sokaklarda Yahudilere saldırdılar. 

Kadınlara ailelerinin gözleri önünde tecavüz edildi. Dükkânlar ve evler yağma edildi. 

Saatler boyu şehirden yükselen silah sesleri ve çığlıklar durmadı.

Kafa kesmeler, açılan göğüsler, kolları bacakları kopartılan bebekler, korkunç işkenceler sürdü gitti.

Bazı saldırganlar koparttıkları kol ve bacakları ganimet gibi sallıyorlardı.

Bağdat’tan yükselen alevler Yahudilerin oradaki yaşamlarını kül ve dumana çeviriyordu.

Yahudi dükkân ve evleri önce yağma edilip sonra da ateşe veriliyordu.

Tipik bir Nazi uygulaması şeklinde istila edilen bir sinagogdaki kutsal kitaplar yakıldı.

İngiliz askerleri ise, Londra’dan gelen emirle Arapların gazabını kendilerine ve petrol işletmelerine çevirecekleri korkusuyla hiçbir müdahalede bulunmadılar.

Artık Bağdat, Yahudiler için emin değildi.

Evleri zaten çoktan işaretlenmişti.

Polis, asker ve sivillerden oluşan yağmacı gruplar rahatça Yahudi mahallelerine saldırıyorlardı. Her evde aileler kendilerini korumak için eşyaları kapıların önüne barikat yaptılar.

Yağmacılar ilerlediğinde evde daha arka odalara kaçtılar. Nihayet bir adım önde kalabilmek için damlara sığındılar. Yahudiler bir damdan diğer dama atlayarak kaçmayı denediler. 

Bazen anne babalar çocuklarını damdan, aşağıda bekleyenlere attılar. Gidecek yerleri kalmayanlar saldıranlara kızgın yağ, taş ve ne buldularsa onunla karşı koydular.

Kadınlar her tarafta dolaştırıldılar. Araplar Yahudi kız okuluna saldırdılar ve talebelere tecavüz ettiler.

Altı Yahudi kız birkaç kilometre uzakta bir köye götürüldü ve ancak birkaç gün sonra bulundular. Tecavüz ettikleri genç kızların göğüslerini kesmek o gün yapılan tipik dehşetlerdendi.

Saldıranlar fark gözetmeden genç veya yaşlı Yahudi kadınlara toplu tecavüz ettiler ve uzuvlarını kestiler.

İki gün sonra Belediye başkanı, o sırada ülkedeki en yüksek yetki sahibi Prens Abdullah’ı aradı ve kendine sadık askerlere emir vererek bu katliamı durdurması için yalvardı.

Prens bu emri verdi. Prense bağlı askerler, özellikle hızını alamayıp Müslüman mahallelere de saldırmaya başlayan çetelere ateş açtılar. Ateş edilmeye başlandığında asiler kaçmaya başladılar.

Olayların yatışmasından çok sonra İngilizler şehre girdiler.

Petrol tesisleri artık güvendeydi. Fakat Yahudiler güvende değildi.

Hiç kimse asla o iki karanlık günde kaç Yahudi’nin öldürüldüğünü bilemeyecek.

Irak resmi kayıtlarında kişinin öldürüldüğü ve yüzlercesinin de yaralandığı belirtiliyor.

Yahudi cemiyeti ise bu rakamın çok daha yüksek olduğunu söylüyor.

Bir Iraklı tarihçi kişinin katledildiğini söylüyor.

Yahudi Cenaze Kurumu cesetleri gömmeye korktu.

Cesetlere hiçbir saygı gösterilmeden en aşağılayıcı şekilde sokaklardan toplandılar ve yuvarlak, ‘francola’ya benzer bir toplu mezara gömüldüler.

İşte geçmişten bugüne İsrail’in Kuzey Irak Kürtlerine yardımının perde arkasında ve Iraklı Kürtlere yardım eden Yahudilerin kolektif bilinçaltında, IrakYahudilerinin yaşadığı Farhud katliamın çok büyük etkisi vardır.

Kimse kalkıp ta “İsrail, Türkiye’ye karşı Iraklı Kürtleri kullanmak için Kürdistan kurulmasını istiyor” gibi absürt iddialarda bulunmasın, kargalar dahi güler. 

1 Haziran ’de Alman ve İngiliz sempatizanı Kral Faysal yönetimindeki Bağdat’ta öldürülen Yahudilerin intikamını alıyorlar, İsrail’in refleksi budur.

Bunu bilmeyen, Ankara'nın Kuzey Irak siyasetini anlayamaz!

Ankara gücü yettiğince Barzani ailesini korudu kolladı, destekledi.  

Ankara'nın2. Dünya Savaşı sona erdiğinde bu himayeyi, savaştan galip çıkan İngilizlere rağmen sürdüremeyeceği belli olunca, Molla Mustafa Barzani’nin mücadelesini Sovyetler Birliği'nin desteğini alarak devam ettirmesi stratejisi benimsendi. 

Ankara'nın bu konudaki izi belli olmasın diye Türk matbuatında gelin biz buna Türk Basını veya daha güncel ifade ile Türk Medyası diyelim, Molla Mustafa Barzani’nin SSCB Kızıl Ordu üniforması ile çekilmiş resimleri yayınlandı.

İngiliz Emperyalizmine karşı mücadele eden Molla Mustafa Barzani Komünist ilan edildi. 

Daha sonra devreye ABD ve İsrail girdi. Türkiye, Kuzey Iraklı Kürt Bozkurtları bu sefer ABD ile İsrail üzerinden büyüttü.

Molla Mustafa Barzani’nin Türklerle ilgili vasiyeti…

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani, Türkiye’ye ilk defa yılının 20 Şubat günü geldi. Aile büyüklerinin yaklaşık bir asır boyunca Türkler’le iç içe yaşadığı bu konuk, ülkemize ilk defa geliyor, Ankara’daki Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) tesislerinde misafir ediliyordu.

Demirel hükümetinin bakanlarından Cavit Çağlar’ın anlattığına göre Barzani, bu ziyareti sırasında, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e, yılında ABD’de vefat eden babası Molla Mustafa Barzani’nin, Türklerle ilgili bir vasiyetini açıkladı. 

Baba Barzani, vasiyetinde oğullarına “Türkiye ile dayanışma içinde olun demiş. 

Ankara'nın Kürt Bozkurtlarına selam olsun!

.

Ömür Çelikdönmez, funduszeue.info

Twitter'da takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Seçilmiş Kaynakça 

Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, Alaaddin Kıral Basımevi, İstanbul , C. III, syf.

M. Şükrü Sekban, Kürt Meselesi,  Kon Yayınları, Ankara , syf

Talât Tekin, “Elegest (Körtle Han) Yazıtı”, Türk Dilleri Araştırmaları Dergisi, Cilt 5, , s. funduszeue.info%20TURK%20DILI/talat_tekin_elegest_funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info,html

funduszeue.info

funduszeue.info%E2%80%98dogu-sorunu-ekseninde-irak-ve-suriye-kurtleri/html

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info

‘K&#;rtler Kızıl K&#;rdistan’ı tekrar alabilir’

A+A-

Erbil (Rûdaw) –  Selahaddin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Rıdwan Badini, Lenin döneminde “Kızıl Kürdistan” olarak belirlenen toprakların “Kürtlerin ata toprağı” olduğunu belirterek, “Tekrar Kürtlerin eline geçebilir. Çünkü meşru olmayan bir şekilde Kürtlerden aldılar" dedi.
 
Rûdaw haber bültenine konuk olan Selahaddin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Rıdwan Badini, "Kızıl Kürdistan 'te Lenin döneminde, resmi olarak 4 reyondan oluşan bir bölge olarak kuruldu. Sosyalist Sovyetler Birliği sınırları içinde Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı otonom bir bölge olarak yer alıyordu" ifadelerini kullandı.
 
Badini, "Arşiv belgelerine göre, Karabağ'da 'te Kürtlerin oranı yüzde 72'ydi. Yüzde 28'i de Azeri ve Ermenilerden oluşuyordu. Bu konuyla ilgili belgelere isteyen herkes ulaşabiliyor" diye konuştu.
 
Lenin ve Staline baskı yapıldığını belirten Dr. Badini, "'ten 'a kadar ayakta kalan Kızıl Kürdistan'ın yönetimi tamamen Kürtlerden oluşuyordu. 'da iktidara gelen Stalin tarafından bu yönetime son verildi. Azeri ve Ermeniler arasındaki milliyetçi kesimler Kürtlerin buradan sürülmesi için Lenin ve Stalin'e baskı yapmış, etkilemeye çalışmıştı" şeklinde konuştu.
 
Başkürdistsanlı profesörün anlatımları
 
"Stalin'in 'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerini bozmamak ve daha iyi ilişkiler geliştirmek için Kızıl Kürdistan’ı dağıttığı söyleniyor, bu ne kadar doğru?" şeklindeki soruya Dr. Badini şöyle cevap verdi:
 
"O zamana ait çok fazla rivayet ve gerçek saklandı, gözardı edildi.  Örneğin Başkürdistan var. Bir gün Başkürdistanlı bir profesör ile görüştüm. 'Babamın masasında sürekli Kürtçe-Rusça sözlük görüyordum' dedi. Ona, 'Kürtçe'den ne anlıyorsun, bizim Kürtlerle ne bağımız var?' diye sordum. Nasıl olur da Kürtçeyi iyi biliyorsun? dedi. Profesörün kendisi Başkürdistan üzerine kalın bir tarih kitabı yazdı. Demek istediğim sadece Kızıl Kürdistan'da değil diğer bölgelerdeki Kürtleri de asimile etmek istediler.
 
'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği'ne bağlı çok sayıda Türki cumhuriyeti kendi bağlamaya çalıştı.  Onları Türkofon yapmak istediler, Persefon değil. (Türkofon: Resmi dil olmasına gerek olmadan, Türk olsun ya da olmasın, Türkçeyi konuşan, ve Türk kültürüne ilgi duyan, kültürü tanıyan insanlara verilen genel isim)"
 
Vekil Mustafayev'in girişimleri

Foto: Wekil Mustafayev

"Daha sonra Kızıl Kürdistan Kürtleri haklarını elde edebilmek için hiçbir girişimde  bulundu mu?" şeklindeki soruyu cevaplayan Dr. Badini şöyle dedi:
 
 "Çok ilginçtir rahmetli Wekil Mustafayev, 'de doğdu yani Kızıl Kürdistan'ın dağılmasından 9 yıl sonra Özbekistan sahralarında doğdu. 'lerde ise bir aktivist olarak Kızıl Kürdistan için girişimlerde bulundu. Kendisi hukuk okumuş ve Rusya ordusunda görev akmıştı. Daha sonra Kırgızistan Cumhuriyet Gençlik Komisyonu Başkanı oldu. Ancak her zaman Kürt bir şahsiyet olarak tanındı. 'te 'Kürtlük konusunda ileri gittiği' gerekçesiyle yakalandı.
 
Daha sonra açıkça, belgelerle, ispatlarla Kürdistan davasını yürütmeye başladı. Sovyetler Birliği'nden Kızıl Kürdistan'ın tekrar kurulmasını talep edebilmek için Kürt bir kitleyi çevresinde toplamaya çalıştı. Yekbun isimli bir dernek kurdu. Bu dernekte Sovyetler'deki tüm ülkelerden Kürt aydınlar çevresinde toplandı.  Moskova'da çok büyük konferans düzenledi, taleplerini kamuoyuna açıkladı. O zaman çok iyi bir destek aldı.
 
Maalesef o zaman Kürdistan Bölgesi ve diğer parçaların da durumu kötü olduğu için verilen sözler tutulmadı ve sonuçsuz kaldı."
 
"1 milyon bin Kürt var"
 
Dr. Badini, "O dönem Sovyetler Birliği Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'nı savunuyordu. Neden diğer milletler devletlerini kurarken sadece Kürtler kuramadı?" sorusuna ise şöyle cevap verdi:
 
"O zaman Kürtler ülkeye dağıtılmış, birlikten yoksun ve zayıftılar. Mesela Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan gibi ülkelerde dağınık yaşıyorlardı. Şimdi bu bölgedeki Kürtlerin toplam nüfusu 1 milyon bin kişiyi buluyor. Kürtler ülkelere dağıtılmıştı. Özellikle Ermenistan ile Azerbaycan'ın Kürtlere karşı sistematik, özel bir programları vardı. Çünkü iki ülke Kürdistan coğrafyasının yarısında hak iddia ediyor. Bu çelişkilerden dolayı Kürtlere karşı duruyorlarda, etkin rol oynamasını istemiyorlardı. Bu yüzden Kürtlerin Kendi Kaderini Tayin Hakkına hep karşı çıktılar.
 
"Bu konuda yüzlerce kitap var"
 
Dr. Rıdwan Badini, “O döneme ait çok kaynak var. Bir çok aydın ve yazarın evinde o dönemden kalan kitaplar gördüm.  Öğretmen ve uzmanlar tarafından hazırlanmış Kürtçe kitaplardı. Mesela o dönemin en ünlü olanı Heciye Cindi Okulu'ydu. Celile Celil ile Ordixane Celil'in babası Casime Celil hükümetin desteğiyle büyük bir kütüphane kurmuştu. Bu konuda yüzlerce kitap var” dedi.
 
“Kürtler ilk kez Kızıl Kürdistan'da bir otonomi sahibi, hak sahibi oldu. Sadece 6 yıl ayakta dursa da tarihi olarak çok değerlidir” diyen Dr. Badini, “Kürdistan Bölgesi'nin bu mirası sahiplenmesi lazım. Buralar Kürtlerin ata toprağıdır, Kürt burayı tekrar alabilir. Çünkü meşru olmayan bir şekilde Kürtlerde aldılar” ifadesini kullandı.
 
Dr. Badini, “Vekil Mustafayev'in cenazesi Kürdistan Bölgesi'nde defnediliyor. Öyle umuyorum ki onun Kürdistan'a gömülen bedeni, Sovyetler Birliği Kürtleri'nin özgürlük ve kurtuluş tohumu olacaktır" diye konuştu.

ÜLKÜCÜ DÜNYA GÖRÜŞÜ

Kürtler Türk müdür?

 

 Kürtlerin durumu nedir? Kürtler ayrı bir millet midir? HAYIR! KÜRTLER AYRI BİR MİLLET DEĞİLDİR Ya nedir? KÜRTLER DE, AZERİLER, TÜRKMENLER, KAZAKLAR, KIRGIZLAR, ÖZBEKLER VB. GiBİ TÜRK MİLLETİNİ TEŞKİL EDEN ÜYELERDEN BİRİDİR KÜRTLER DE TÜRK’TÜR HEM DE EN AZ AZERİLER, TÜRKMENLER, KAZAKLAR, KIRGIZLAR, ÖZBEKLER VB. KADAR VE GİBİ, KÜRTLER DE TÜRK’TÜR.

Bunları niçin yazıyoruz?.. Senelerdir yapılan bir ihanete, “Kürtler Türk değil, ayrı bir millettir” ihanetine, Milliyetçiliği hazmedememiş veya henüz milliyetçiliğin ülkücü yorumuna ulaşamamış bazı Milliyetçiler de, “Kürtler Türk’tür. O halde Kürt yoktur” yanlışı ile cevap verdiler Bu yanlışa dikkat çekmek istiyoruz da, onun için

Halbuki, “Türk, büyük ve ulu bir çınarın gövdesinin adıdır. Saka'lar, İskit'ler, Hun'lar, Avar'lar, Çerkes'ler, Cücen'ler, Hazar'lar, Göktürk'ler, Uygur'lar, Karahanlı'lar, Karahitaylı'lar,
Akkoyunlu'lar, Karakoyunlu'lar, Türkiş'ler, Oğuz'lar, Onoğuz'lar, Dokuzoğuz'lar, Salur'lar, Bozok'lar, Üçok'lar, Kuman'lar, Kırgız'lar, Karluk'lar, Karaçay'lar, Çuvaş'lar, Özbek'ler, Türkmen'ler, Azeri'ler, Kazaklar, KÜRT'ler ve benzerleri büyük ve ulu Türk çınarının, büyük
veya küçük dallarıdır Kürtler Türk milletini meydana getiren üyelerden biridir Türk milletini teşkil eden diğer herhangi bir üye kadar ve gibi Kürt'ler de gerçektir ve Onlar kadar Türk'tür” denmiş olsaydı, bugün Türk Milletinin kürtçülük veya güneydoğu diye bir meselesi olmayabilirdi

Peki, Kürtlerin Türk olduklarını nerden biliyoruz? Kürtlerin Türk olduklarına dair ilmî bir delil var mı? Var! Orhun Abideleri'nden, yıl evvel, Göktürkler devrinde taşlar üzerine kazınmış Türk tarihi demek olan Yenisey Kitabeleri'nden biliyoruz. Bundan daha ilmî bir
delil olabilir mi?

Yenisey Kitabeleri'nden Elegeş Kitabesi denilen mezar taşındaki Göktürkçe yazıda şöyle denilmektedir: “Ben bey olduğum için Kürt ilinin hanı Alp Urungu'nun altın okluğunu belime bağladım. Otuz dokuz yaşında, yurduma doymadan, mavi semadan, güneşten, aydan, eşimden, oğlumdan, sizlerden ayrıldım.”

Yenisey Kitabeleri'ndeki bu ifade, iki şeyi ispat etmektedir: Bir, Kürtler bütün diğer Türk unsurlar gibi inkârı imkânsız bir gerçektir İki, Kürtler de Türk’tür!. Nerden belli? Adı geçen şahsın bey olabilmesinden belli Çünkü, o zaman Türk olmayan hiç kimse bey olamazdı Zaten MUSTAFA GÖKMEN de, Eski Türk Kitabeleri isimli kitabında: “Bu kitabeden, Kürtlerin de Orta Asya'dan gelme bir Türk boyu olduğu kesinlik kazanıyor” diyor.

Meseleye, bir de, Türk Milletini meydana getiren milliyet unsurları açısından bakabiliriz ki, herhalde bu, en doğru ve gerçek sonucu verebilir: Türk milletini nasıl tarif etmiştik? Türk milleti; İslâmiyet'e iman eden, kendini Türk soyundan kabul eden ve Türkçe konuşan insanlardan meydana gelen bir cemiyet birimidir, demiştik.

Pekalâ, Kürtler Müslüman mı? Evet! Nerden belli? Elbette ve şüphesiz yaşayışlarından! Kürtler Türk soyundan mı? Evet!.. Nerden biliyoruz? Yukarda da söylediğimiz gibi, Yenisey Kitabeleri'nden! Kürtler Türkçe konuşuyorlar mı? Evet!.. Olur mu, öyleyse Kürtler niye farklı bir dil konuşuyorlar? Kürtçe niye var? Kürtler farklı konuşuyorlar ama, Kürtçe diye bir dil yok! Kürtçe, iyice bozulmuş bir Osmanlıca’dan başka bir şey değil Osmanlıca da, biliyorsunuz ki, Arapça ve Farsça tamlama ve kelimelerin istilâsına uğramış bir Türkçe'dir Netice olarak, Türk milletini meydana getiren üç unsur Kürtlerde de aynen mevcut. Öyle ise, Kürtler de Türk'tür.

Esasen, bunu böyle deyip, son noktayı koymak lâzım, ama, öyle yaparsak, meseleye, peşin hükümle ve kötü niyetle yaklaşanların ellerine bakın hiçbir ilmî delilleri yok diyebilecekleri bir koz vermiş olabiliriz, diye endişe ediyoruz. O sebeple, konuyu açarak, bu tezimizi delilleri ile ortaya koymalı ve hattâ ispatlamalıyız. Biz de, öyle yapmaya çalışacağız.

Öyle ise, başa dönerek, Kürtlerin Türk olup/olmadığını ortaya koyacak sualleri yeniden soralım ve teker teker cevaplandırmaya gayret edelim.

KÜRTLER MÜSLÜMAN MI?

Kürtler Müslüman mı? Evet, Kürtler, tek tük ateist ve/veya dinsiz olanları hariç tutulursa, kahir ekseriyetle Ehl-i Sünnet vel Cemaat yolunun itikatta Eşarî ve amelde de Şafiî kollarına mensup, Müslüman’dırlar! Keza Kürtler, tasavvuf yolunun, daha çok Alevî ve Nakşî
kollarına bağlıdırlar. Bu, kesin bir gerçektir! Hiç kimse, aksini iddia dahi edemez. Bu soruya, bu yüzden, böyle kısa bir cevap vermek yeter de artar bile

KÜRTLER TÜRK SOYUNDAN MI?

Kürtlerin, etnik bünye itibariyle, hangi ırk veya soy dairesine bağlı oldukları meselesi, bugüne kadar, yapılan birçok araştırmaya konu olmuş. Kimileri bu konuyu, antik çağlara kadar çıkarmış, Kürtlerin menşeini oralarda aramış; kimileri ise tenkitten geçmemiş, doğruluk derecesi tesbit edilmemiş, çoğu defa, orta zaman vak'anüvisliğinin bıraktığı masallarda aramış; kimileri de bir kısım devletlerin kendi politikaları paralelinde bir araştırma yapmıştır. Sonuç itibariyle, Kürtlerin milliyeti hakkında birkaç tez ortaya çıkmıştır Fakat biz, bu tezleri ayrı ayrı ve teker teker incelemeyeceğiz, bu tezlerden en çok kabul görmüş olanını, araştırmaları yapan ilim adamlarının görüşlerini özetleyerek vereceğiz:

Prof. Dr. M. Fahrettin KIRZIOĞLU, Kürtlerin Türklüğü isimli kitabının değişik yerlerinde şöyle yazıyor: “Bizim araştırmalarımıza göre, M. Ö 7. Yüzyılda Orta Asya'nın doğusuna hâkim Hunlar (Hiyung - nu) kolundan gelip, Tanrıdağlar bölgesine yerleşerek burada Karluk ve Abdal/Haptal (Heptalit) adıyla tanınan Oğuzlara karşılık; Saka (İskit) birliği içindeki Oğuzların karlı-dağ/yaylak bölgelerinde yaşayanlarına, Kürt ve bunun benzeri adlar verilmiştir. Yani, Karluk/Abdal urukları, Hunlar kolundan olup; Kürtler ise, Sakalar (İskitler) topluluğundaki yüce dağlar bölgesinde yaşayan Oğuzlardandır.”

“ Doğu boylamı bölgesinde Yenisey-Kürtlerinden ve yıldan önce kalan Elkan Alp-Urungu’nun yazılı mezar taşında, zengin hayvan sürülerinden de bahsediliyor ve buradaki Kürt adlı güçlü uruğun, Türk soyundan olup, Türkçe konuşup yazdığı gösteriliyor. Asya'nın bu kadar doğu ve kuzey kesimine, eskiden hiçbir İranlı veya Aryanî kavim gelmemiştir. Yenisey başları, Türklerin Anayurdunun doğukuzey kesimidir.”

“Kars ilinden doğan Kür ırmağı ile, Erzurum bölgesinden çıkan Aras, Hazar Denizine karışmadan önce, Kuzey-Azerbeycanda birleşirler. Bu iki Türk ırmağı arasında kalan, Tiflis-Revan-Gence ve Karabağ illeri bölgelerine Ortaçağda ve İslâm eserlerinde, Aran denilirdi.
İşte bu Aran ülkesinde, M.Ö. 7. Yüzyılda Kafkasların kuzeyinden gelen Sakalar'ın hükümdarlarının mensup bulunduğu en soylu uruğu, Sakasen/Sakasular yaşıyordu. Bunların Bala Sakan (=Küçük Sakalar) denilen boyu, Kürtler adıyla tanınmıştır. Kıyılarında yaşadıkları
ırmaklara göre biz Kuzey-Azerbeycan'daki bu uruğa, Kür-Aras Kürtleri denilmesini, uygun görüyoruz.”

“ Yüzyılda, İslâm imanı ile Türk gücünün temsilcisi olarak, Kudüs'ten Haçlı kuvvetlerini temizleyen ulu kahraman Eyyublu Sultan Salâhaddin Hazretleri, bu Kür-Aras veya Aran-Kürtlerinin Ravadlı boyundandır.”

“Kür-Aras/Aran bölgesindeki Saka (İskit) uruğuna, M.Ö. 5. yüzyılda HEREDOT Sakasen, M.Ö. deki İskender'in Arbela (Erbil) Savaşını anlatan yunanca kaynaklarda, Sakasın, STRABON'da Sakasen, PLİNİUS'ta Sakasun ve M.S. yıllarında Mısır Kralı Yunanlı
PTOLEMEUS'un coğrafyasında Sakapen denilmektedir. Sakaların hükümdarını çıkaran boy veya uruğa HEREDOT, Basilik (Hükümdarlık)- İskitleri, Çinliler Se veya Su, millî Türk gelenek ve destanlarına göre de Kaşgarlı MAHMUD, Şu demektedir. Bu bilgiler bize, Kür-Aras arasında yaşayan Sakaların Sakasın uruğu'nun, hükümdarı çıkaran boy olduğunu
göstermeye yaramaktadır. İranlılar, Aran'daki Sakalar'a/Sakasın'a Si- Sakan (Si-Sakalar) ve 5. yüzyıldan yüzyıl sonlarına kadarki ermenice kaynaklarda da, Si-Uni (Si-Hanedanı denilmektedir. Dede- Korkut Oğuznâme’lerinde ise, Taş-Oğuz Eli'nin altı Elbeyliğinin bağlı
bulunduğu Nahçıvan- Karabağ- Gence bölgesinin Hanlar sülalesi, Afrasyaboğlu Alp-Oruz kütüğü ile anılarak, bunların, Sakalar'ın ulu cihangir padişahı soyundan geldiğine işaret edilmiştir. M.Ö. 66 Aralık ayında Roma Serdarı Pompeius'un ordusu ile Tiflis doğugüneyinde ve Kür ırmağı boyunda kışlarken, onu baskına uğratırken bozulan ve 12 bin atlı ile 60 bin yaya çeri çıkarabildiğini anlatan APPIANOS ve Dion CASSİUS gibi kaynaklarda geçen Albanlar Hükümdarı (sülalesinin) adı, Orees ve Oroses (Orus/Örs) diye anılmaktadır. Bu da, millî destanlarımızdaki Afrasyaboğlu Alp-Arız/Oruz Han sülalesinden ibarettir.”

“(Rus diplomatı Vilâdimir) MİNORSKY, 'de Brüksel'deki Milletlerarası Müşteşrikler Kongresinde okuduğu bir tebliğde, Kürtler'in İskit/Saka adlı atlı göçebe ve yaman okçu olan cihangir bir kavimden kaldığını ileri (sürmüştür).”

“Londra'ya yerleşmiş Arşak SAFRASTYAN adlı bir Ermeni de, de Kürtler üzerine yazdığı İngilizce kitabında, bunların atalarının, yaman savaşçı İskit okçuları olduğunu itiraf etmiştir.”

“M.Ö. 7. Yüzyıl başlarında Azak Denizi çevresindeki Kimmerler'i yurtlarından çıkarıp kovalıyan Saka (İskit) Türkleri, M.Ö. ve yıllarında güçlü ve kalabalık iki göç kolu halinde, Kür ile Aras boylarına geçip, Anadolu ile Azerbeycan'a yayıldılar. Bu göçlerden
ikiyüz yıl sonraları Anadolu ile İran'ı gezip görmüş olan Yunanlı HEREDOT, ünlü Tarihinde diyor ki, bütün İran, Anadolu, Suriye ve Mezepotamya gibi Asya topraklarında yirmi sekiz yıl hükmeden İskitlerin, cihangir padişahları Madyas (Asur kaynaklarında Madova, İran din kitabı Şehnâmesinde, Oğuzların destanlarında Afrasyab, Doğu- Türkleri Uygur ve Karahanlılar'da (Alp-Er Tonga) denilen kişi ile, İskit ileri gelenlerini, Medyalı (tâbi kral) Keyaskar (Key-Husrev) bir şölene çağırarak, hile ile hepsini sarhoş ettikten sonra, önceden
verilen karara göre, derhal öldürterek, İskitlerin hâkimiyetini sona erdirip, Medya'yı istiklâle ulaştırdı. HERODOT'un, yerli hâtıralara göre anlattığı bu hadise, öteki İran ve Asurlu kaynaklarına göre, M.Ö. yazında ve Ürmiye Gölü kıyısında geçmiştir.”

“'de Bitlis'te yazılan ilk Kürt tarihi farsça Şerefnâme'de, Dicle-Kürtleri sayılan Kürmançların Oğuzlardan geldiği, millî Kürt destan ve an'anelerinden alınarak, şu dört delille anlatılmıştır.”

“1- Kürtler, Cen Tâifesi'ndendir (Yani: Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı soykütüklerinde, onların atalarının geldiği Çin/ Doğu-Türkistan ülkesi halkından Karahanlılar, Gürcistandaki Orbelliler, Ahlat-Muş-Bitlis-Bingöl bölgelerindeki Mamık-Konak Kardeşler uruğu/
Karakoyunlular gibi, Kürtler de Çinden gelmedirler.);”

2- Bütün Kürtler, Bokth ile Beçen (Peçen) adlı iki kardeşten Türemişlerdir (yani, bütün Dicle-Kürtleri/ Kürmançlar, 12 boy Bozoklar ve 12 boy Üçoklar koluna ayrılan 24 Oğuz Boylarının Üçoklar/İçoğuzlar kolundan Bokhtşn=Bokhtlara adını veren Bogduz ile, (Becenevi/Peçenek'e adını veren Beçen'den türeme sayılırlar);”

“3- İslâmlıktan önceleri Kürtler, Türkistan'ın ulu kağanlarından Oğuz-Hanlılara tâbi olup onların soyundandırlar;”

“4- Dede-Korkut Oğuznâme’lerindeki kütük ve bilgilere uyan ve Kürt-Oğuznâmesi sayılan bir millî destanın özetini de şöyle veriyor:”

“Oğuz-Han(lılar) uzaktan duyup öğrenerek, İslâm dinini benimsediklerini arz eylemek üzere, ( arasında) Hazreti Muhammed'e Elçi olarak, Kürtlerin Elbeğisi (sülâlesinden) Bogduz-Aman adlı, korkunç görünüşlü ve dev-yapılı birisini, gönderdiler.”

“Bu korkunç yüzlü Elçi de, uruğunu ve boyunu soran Hz. Peygambere: -Kürtler tâifesindenim dedi”

“Antropoloji, insanın gövde ve dış yapısını, bilhassa kafatasını inceleyerek, soyu ve kökünü araştırıp, ortaya çıkarmaya yarar. Bu bakımdan Kürtlerin de, bütün Türkler gibi, % 85'ten çoğu yuvarlak başlı (braki-sefal) olup, uzun başlı (doliko-sefal) değildirler. Ancak, orta başlı (mezo-sefal) ve uzun başlı (doliko- sefal) tipteki Kürtlerin sayısı % 15 olup, bu nispet Batı Türkistan ve Türkiye'deki Türkmenler ile Yörüklerde de görülmektedir. Kürtlerin
Türkmen tipinde olduklarına V. MİNORSKY'de yılında İslâm Ansiklopedisine yazdığı Kürtler makalesinde işâret etmiştir.”

“Biz de, antropolojinin inceliklerini bilip gözetmeye lüzum kalmadan, bu gerçeği gözümüzle görmüyor muyuz ? Bir sosyolog olarak Ziya GÖKALP diyor ki, Kürtler ile Türklerdeki bu dış görünüş ile gövdedeki benzerlik, ruh ile duygularda da birlik ve ayniliğin delilidir. Kısacası, kafatası, yüz çizgileri, boy-pos ve gövde yapısı bakımlarından Kürtler uruğundan olanlar ile, Ortasya Türkmenleri ve Azerbeycan ile Türkiye'deki Yerli, Terekeme, Karapapak,
Yörük, Tahtacı, Mavâlı, Manav, gibi türlü uruk ve boy adları ile tanınan insanlar arasında, bir fark ve ayrılık yoktur.”

Dr. Mahmut RİŞVANOĞLU, Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm isimli kitabında, F. KIRZIOĞLU'nun yazdıklarının hemen hemen aynını yazdıktan sonra, şunları ilâve ediyor: “İnsanların gövde ve dış görünüşteki yapılarını ve bilhassa kafataslarını inceleyerek, soyları ile kökenini araştırıp ortaya çıkaran antropoloji, bu yönden müspet bir ilim koludur. Turanî ırkından gelen bütün Türk uruklarının antropolojik tetkiklerinde kafataslarının yüzde 85 nisbetinde yuvarlak başlı (brakisefal) olarak tespit edilmiştir. Kürmanç ve Zaza Türklerinde de kafa yapıları yüzde 85 olarak yuvarlak başlıdır. Halbuki Aryanî ırka mensup olanlar, uzun başlı (dolikosefal)dırlar. Ancak, ikisinin arası bir baş yapısı (mezosefal) ve uzun başlı olarak da Türklerde yüzde 15 kadar olup, bu nispet Kürmançlar, Zazalar ve Batı Türkistan ile Türkiye'deki Türkmanlar ve Yörüklerde de aynı görülmektedir.”

“Büyük Türk mütefekkiri Ziya GÖKALP, bir yazısında: Bir köylü Kürt ile Türkmen'i konuşmadıkça dış görünüşlerinden birbirini ayırd etmek imkânsızdır, demektedir.”

“Millî mücadele sırasında emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda hizmet eden bazı hainler gibi, Dr. Şükrü SEKBAN da İngiliz emperyalistlerinin haince emellerine önceleri hizmet etmiş, gerçek dışı yayınlar yaparak uzun zaman faaliyette bulunmuştur. Bu arada Irak'ta Süleymaniye'de doktorluk ederken bazı müşahedeleri de olmuş ve senesinde çıkardığı La Question Kürds adlı eserinde (Kürt Sorunları) Kürmançların antropolojik vasıflarının Türkmanlarla bir olduğunu bu ara şöyle belirtmektedir: Operatör olarak on yıl Irak'ın Kerkük ve Süleymaniye şehirlerinde tabiplik yaptım. Bu sırada bana gelen hastaları konuşturmadıkça, Kürt mü, Türkman mı olduğunu asla ayırt edemezdim, diyor.”

“Daha sonra da gerçekleri gören Dr. Şükrü SEKBAN bey, Kürtlerin kökeni hakkındaki emperyalist görüşlerin bu iki Türk uruğunu parçalamak için ortaya atıldığını ve bu şekilde kendilerinin emperyalist plânlarına alet edilmek istendiğini yukarda bahsettiğimiz kitabında
açık olarak izah etmiş; Fransa'da hastalandığında ben öz vatanıma götürün diyerek, Türkiye'ye gelmiş ve burada vefat ederek defnedilmiştir.”

Bu konuda, Prof. Dr. Aydın TANERİ ise, Türkistanlı Bir Türk Boyu Kürtler, adlı kitabında şöyle diyor: “Konuya ırk görüş açısından baktığımızda Kürtler de diğer Türk boyları gibi Orta Asya menşelidirler, Turanî bir kavimdirler ve ancak Türk ırkından olabilirler. Bu konuda görüş getirenlerce kesin teşhis konulamamasının sebebi, böyle bir ırk tipinin zaman ve mekân
bakımından çok uzaklarda, Orta Asya'da, hiç değilse binbeşyüz sene evvel geride kalmış olmasıdır. Bu bakımdan, Türkmen ve Kırgız, Özbek v.b. diğer Türk boyları ile karışarak Türk Milletini meydana getirmiş olan Kürtlerin Türkler ile aynı ırktan olmadıklarını göstermek için
harcanan gayretler boşunadır. Kaldı ki, saf ırk olmadığı, olmayacağı da açıktır. Irkçılık da çağ dışıdır. Ayrıca bugünkü yurdumuza çok uzak bir coğrafî bölgeden Orta Asya'dan geldik. Orta Asya'dan sonra, İslâm döneminin ilk yarısı olan Selçuklu dönemini, merkezi İran olan çok geniş bir alanda ve Anadolu'da Osmanlı dönemini merkezi İstanbul olan, Anadolu, Rumeli, Suriye, Irak, Mısır vs. gibi çok dağınık ve değişik coğrafî bölgelerde geçirdik. Bugün ülkemizde Türkler bölge bölge, ayrı ayrı özellikler gösterirler. Nitekim Rumeli Türkü ile Azerbaycan Türkü, Ege Türkü ile Doğu Anadolu, Orta Anadolu Türkü, Karadeniz bölgesi Türkü ayrı özellikler gösterebilirler. Hatta yakın komşu olan Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz farkı dahi vardır.”

KÜRTLER TÜRKÇE Mİ KONUŞUYOR?

Bu suale, yukarda kendilerinden faydalandığımız ilim adamlarının bu konudaki görüşlerini, özetleyip aktararak cevap verebiliriz, fakat, bütün bu âlimler birbirlerinin yazdıklarından haberli ya da habersiz olarak, hemen hemen aynı şeyleri yazmışlardır, bu sebeple, bir tekrara
düşmemek için, sadece, Dr. Mahmut RİŞVANOĞLU'nun Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm isimli kitabında yazdıklarını vermekle iktifa edeceğiz.

Dr. Mahmut RİŞVANOĞLU, şöyle yazıyor: “İranlıların yıllık sosyo-kültürel tesirlerinin izlerini göremeyen ve görmek istemeyen, gerçek bir tarih ve dil bilgisinden yoksun Türk-İslâm düşmanı emperyalist güçlerin piyonu haline gelmiş bazı kimseler, temelsiz yayınları ve propagandaları ile Oğuz-Kürt'lerin İranî bir dil konuştuklarını (söyleyerek), bu yönden de Kürtleri ari bir ırk olarak görmeye çalışırlar. İlk bakışta Acemceyi andırır gibi görünen bu dil hakkında Türk düşmanı Rus akademisyeni V. MİNORSKY bile, Kürtçe menşe'de Farsçadan ayrıdır, demek zorunda kalmıştır. Yine devamla, Garbî Farsça ile Şarkî İranca arasında da farklılık arzetmektedir. Bu karışıklık ve bugünkü lisanlarında birbirine yabancı unsurlar bulunmasına rağmen umumi heyetiyle Kürtçe Farsça'dan tamamen ayrı bir mahiyet göstermektedir, diye söylemektedir.”

“Edip YAVUZ Bey (Tarih Boyunca Türk Kavimleri), Kürtçenin ana kuruluşu bakımından Türkçenin aynı olduğunu, cümle kuruluşunda özne evvel, mefûl sonra ve fiilinde en sonunda bulunduğunu ve dilde de Türkçe sözlerin çoğunlukta olduğunu belirtmektedir.”

“Buna örnek olarak E. YAVUZ Beyden, bir Zazaca (Guranca), bir de Gurmança yani Kurmanço olarak iki cümle alarak çözümleyelim.”

“Hel-Ocağı Seyyid-i tu sero-perora gero (Bu bir Zazaca duadır)
“Seyit ocağının kartalı senin başına kanatlarını gersin demektir.”

“Özne: Seyit ocağının kartalı. Tümleç: Senin başına kanatlarını. Fiil: Gersin.”

“Sözlerden Hel-Ocak, Ger Türkçe. Tu, Ser (Baş), Perora (Kanatlar) Farsça olup, eski Osmanlı Türkçe'sinde de kullanılan sözlerdir. Seyit sözü Müslümanlarda kullanılan ve Hz. Hüseyin'in
soyundan gelenlere verilen isimdir.”

“Kurmanço'da da aynı durum mevcuttur. Nazımda bile yine özne evvel fiil sonra gelmektedir. Şu nazıma bir göz atalım:”

“Ji Kürt pirsine rikne islame çine?
Gotiye: Sevmu salat, hacü zekât
Se resek fişek u tufengk zoldat.”

“Yani; Kürde sormuşlar İslâmın rüknü nedir? Cevap veriyor: Oruç ve namaz, Hac ve zekât. Üç bağ fişek ve asker tüfengi.”

“Burada da Kürt özne, pirsine (sormuşlar) fiil, rikne İslâme (İslâmın rüknü) tümleç, çine (nedir) fiil. Bu da bize, kelimeler ne olursa olsun Kürdün de konuşurken Türk olarak düşündüğünün bir belgesi olarak görünmektedir.”

“Kelimelerin kökenine gelince, pirsine Farsça kökten bozma se yine Farsça, rükünden riken ile savm, salat, hac, zekât Arapça, fişek, tüfeng Türkçedir. Gördüğümüz gibi kuruluşu tamamen Türkçe olan bu yazıda, kelimeler tıpkı Osmanlıcada olduğu gibi her milletten alınmış sözlerle doludur. Nasıl Selçukluların, sarayda, dergâhta, divanda Farsça, Osmanlıların da Farsça, Arapça ve Türkçe karışımı lisan konuşmaları onların Türklüğünü inkâr ve kayıp ettirmezse, yine karışık kelimeleri havi bir lisan kullanan Kürmanç ve Zazaların da Türklüğünü ve Oğuz soyundan geldiğinin inkâr edilmesine mesnet teşkil etmez.”

“Saint Petersburg Akademisi'nin yayınladığı sözlü Kürtçe- Rusça-Almanca lügat kitabında: halis Türkçe kelime, Türkçeleşmiş kelime, Zint, Türkçeleşmiş Farisî, eski Pehlevî, mahalli Kürtçe, Gildani ve 60 Kafkas Türkçesine ait kelimeler, (Azeri, Çeçen, Çerkes).”

“Kitabın Türkçeye tercümesini yapan Şerefhan'ın akrabası Bitlisli bir zattır. Burda Kürtçe diye gösterilen kelimenin 'sinin dağ ve yayla isimlerine ait Türkçe kelimelerden alındığı yani Türkçe olduğu görülmektedir. Bu durumda Kürtçeyi teşkil eden kelimenin kadarı tamamen Türkçedir. Osmanlıca ve Selçukluların kullandıkları kelimeleri de kökenine göre ayırsaydık, bundan farklı bir durumla karşılaşacağımızı zannetmiyorum. Buna göre, ırk özellikleri gibi dilleriyle de Kürmanç ve Zazaların Oğuz soyundan gelme Türkler'den olduklarının bir belgesidir.”

“KÜRTLER'de Oğuzcanın izlerinden beş özellik yaşamaktadır:

“A- Kaşgarlı Mahmud'un belirttiği gibi, Türk dilindeki dokuz sesli ve öteki sessiz harflerin diğerlerini Kürtler'de de görmekteyiz. Türkçe'de olmayan sesler, Kürtçe'de de yoktur.”

“B- Oğuzlarla Kıpçaklar'ın kelime başlarındaki Y seslerini yutarak konuştuklarını Kaşgarlı Mahmut Divanı'nda belirtmektedir. Kürtler de Oğuzlar gibi bu özelliği yaşatagelmişlerdir.”

“C- Yine, Divan-ı Lûgat'it Türk'de Kaşgarlı Mahmut diyor ki; Oğuzlar bazen kelime başlarına Kh sesini katarak söylediklerinden benim atalarımın bey ve kumandan anlamındaki ünvanı olan Arapça Amiri de Khamir biçiminde söylerler. Bu özellik de, bugün, Kürtler'de
yaşamaktadır.”

“D- Kaşgarlı, Oğuzlar ile onlara kardeş sayılan Kıpçak Türkleri'nin K sesini KHye çevirerek, Kalaç boyuna Khalaç, kız yerine Khız ve nerde anlamındaki Kanda yerine Khanda dediklerini örnek olarak anlatır. Biz bu Oğuz ağzının özelliklerini Kürtler'de de görmekteyiz.”

“E- Türkçe'de, Arapça'da olduğu gibi şedde, yani iki sesi ikiz olarak söylenmediğini özellikle Kaşgarlı Mahmut belirtmektedir. Bu yüzden de yüce İslâm Peygamberi'nin adını taşıyan erkek çocuğa bugün halkımız Mehmet demektedir. Bunun gibi Arapça'dan dilimize giren şeddeli sözleri de, bir sesli olarak söylenir görmekteyiz. Kürtler de Oğuzluklarından gelen Türkçe’nin bu özelliklerine uyarak kullandıkları Arapça'dan gelme sözleri âdeta tanınmaz hale sokarlar.”

“(Ayrıca) sayın F. KIRZIOĞLU İslâmiyet'ten önce Yenisey ırmağı başlarında yaşamış olan Altı Oğuz Kürt ve daha başka adlarla anılan Türk uruğlarının kullandığı Yenisey Yazısı ile bunun daha sonraki biçimleriyle yazılı yılından kalma Orhun/Göktürk yazıtlarında Türk diline mahsus değişik ikiz sesi gösteren ve orta ile son hecelerde kullanılan iki harfin değerini Oğuz ağızlarındaki gibi Kürtlerde de görmekteyiz, demektedir. Nitekim Yenisey ile Orhun alfabelerinde ND/NT ve NC sesini gösteren harfler vardır. Aslında tek olan T ve N seslerini ND/NT'ye ve C/Ç sesini de NC/NÇ sesine çevirmeyi Oğuzlar gibi Kürtler'de de görmekteyiz.”

“Yapılan araştırmalarla, Göktürk yazıtlarında, deyimlerin sonundaki T son ekinin şimdiki ler, lar gibi çokluk bildirdiği anlaşılmaktadır. F. KIRZIOĞLU'nun Dicle-Kürtleri üzerinde yaptığı araştırmalarda T son ekinin çokluk bildiren bir edat olarak, bu Türk uruğunda hâlâ kullanıldığı tesbit edilmiştir.”

Dil konusunda verdiğimiz bu deliller, bakar körlere acaba hiçbir şey ifade etmiyor mu? Bu uruğun Türk olduğu bundan daha doğru nasıl ifade edilebilir? Kimse boşuna uğraşmasın, Kürtler ayrı millet değil, Kürt'ler de, Türk milletinin diğer üyeleri Azeriler, Kazaklar,
Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler vd. gibi ve kadar, Türk milletinin şerefli bir üyesidir

Bu konuda, Ülkücü Hareket'in büyük mütefekkiri funduszeue.info ARVASÎ Hocamız da, şöyle yazmaktadır: “Doğu Anadolu'da yaşayan kardeşlerimiz, hem Müslüman, hem de özbeöz Oğuz çocukları oldukları halde, emperyalizmin tahribatı ile -buna karşı ilmî ve millî tedbirler
alınmadığı için- zorla yabancılaştırılmışlardır, yahut öyle gösterilmişlerdir. Kürtler'in, bir Türk boyu olduğu, ilmî olarak isbatlanmıştır. Bu konuda, ilim adamlarının elinde, kesin ve müşahhas belgeler vardır. Bilhassa Yenisey'de yapılan kazılar ve çıkan mezar taşları bu konuda artık şüpheye yer bırakmamıştır. Kürt İlhanı Alp Urungu'nun mezar taşı, bugün Orta Asya'da bulunmaktadır ve Kitabesi Türkçe'dir.”

“Ancak, hemen belirtelim ki, bugün Doğu Anadolu'da yaşayan kardeşlerimiz, bu Kürt boyundan bile değildirler, doğrudan doğruya Oğuz çocuklarıdırlar. Selçuk Bey, Alparslan, Osman ve Orhan Bey'ler ne kadar Türk iseler, onlar da o kadar Türk'türler, Karakoyunludurlar, Akkoyunludurlar, Göçer ve Yörüktürler Buraya gelmişken, bu konuda
eski Van Milletvekili merhum İbrahim ARVAS'ın bir hatırasını nakletmek isterim. Diyor ki:”

“Bendeniz Şemdinan Kaymakamı iken, Gerdi Aşireti Reisi OĞUZ BEY'e sordum: Bu ad Türk adıdır, sana nereden gelmiş ? Cevaben dedi ki, bendeniz YİRMİBİRİNCİ OĞUZ'um; bizdeki an'ane, baba, kendi evlâdına kendi babasının ismini verir ve böylece müteselsilen devam eder. İbrahim Arvas, yazısını şöyle bitirir: Maalesef OĞUZ BEY ise bir kelime Türkçe bilmiyordu. Amcası KILIÇ BEY de öyle ve KOÇ BEYİ kabilesinin reisi Mehmed Emin de böyle idi. Binaaleneyh, heyet-i umumiyesi Türk olan bu muazzam kütleyi, Türk harsı ile yetiştirmek ve Türk dilini öğreterek vaziyeti asliyesine irca etmek idare âmirlerimize düşen büyük vazifedir.”

“Gerçekten de, Doğu Anadolu'da yolun gitmediği, mektebin girmediği yerlere daha çok Fars dili, kısmen de Arap dili girmiş, Türk kültür ve dilini yenik düşürmüş ve OĞUZ BEY'ler Kürtleşmiş bulunuyor. Aksine, yol ve mektep ulaştırabildiğimiz Doğu Anadolu havzaları
Türklüklerini korumuş bulunmaktadırlar.”

Son olarak; büyük Türk Milliyetçisi ve mütefekkiri Ziya GÖKALP; “KÜRTLERİ SEVMEYEN BİR TÜRK VARSA TÜRK DEĞİLDİR, TÜRKLERİ SEVMEYEN
BİR KÜRT VARSA KÜRT DEĞİLDİR” derken, Ülkücü Hareket'in merhum Başbuğu
Alparslan TÜRKEŞ ise; “BİZ NE KADAR TÜRK İSEK, KÜRTLER DE O KADAR
TÜRK'TÜR. ONLAR NE KADAR KÜRT İSE BİZ DE O KADAR KÜRT'ÜZ” diyor.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası