gül abla ve yağmur abla / ŞÖHRETİ 57 YAŞINDA YAKALAYAN BAKKAL GÜL ABLA KLİP ÇEKTİ - UçanKuş

Gül Abla Ve Yağmur Abla

gül abla ve yağmur abla

Önceki gece, geç saatlerdi.

Artık, gazetenin de sayfalarını bağlamıştım.

Kitaplığı kurcalıyordum!

Al benisiyle elime; "Gül Şehr-i Diyarbakır" kitabı ilişti.

Malum;

Aynı adla organize edilen "bilgi şöleni' vardı.

Yani sempozyum geçtiğimiz yıldı.

İşte o veriler, kitaplaştırılmış.

Bir süre önce bana ulaştı kitap.

Tabi gelir gelmez günün ve mesleğin yoğunluğuyla, kitaplığa almıştım.

***

İçeriğine,

Hazırlanış ve dizaynına bakmamıştım.

Vesile oldu,

Geç saatlerdeki kitaplığa yönelim merakıyla ilişme hali.

Güzel bir eser!

Valilik.

Dicle Üniversitesi.

İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık "işbirliğiyle" hazırlanmış!

Baskı kalitesi de var.

İyi.

***

Kitabın,

Muhtevasına gelince hayli, "önemli" bilgiler içermektedir!

Gül'ün,

Tarihçesinden tutun da, Diyarbakır'da "hayat" buluşuna!

Ve hayata dair "gül'ün hikmetinden, söz ediliyor!

Malumunuz üzre;

Kokusu.

Şifası.

Ve sevgisi.

Farklı,

Renklere sahip ise de güller özü itibariyle; Peygamber Efendimizin teridir.

Deriz ya;

Misk-i amber kokuyor diye.

***

Gül.

Ve Gül şehri Diyar-ı Bekir.

O da;

Barıştır, kardeşliktir, kaynaşmadır, aşk ve sevgidir.

Özü itibariyle;

Tümünü ihtiva eden değer üstünlüğüne sahip bir "sembolüdür" gül ve gül şehri Diyar-ı Bekir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Dr. Mehdi Eker.

İl Valisi Mustafa Toprak.

Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç'ın,

Ön sözlerinin yer aldığı kitap için diyorum ki, her kitaplıkta olması gerekir.

Hele;

Diyarbakır'ın kültürüne ve değerlerine vakıf olmak istiyorsanız mutlaka okumalısınız!

***

Yayın evlerinde.

Veya kitapçılar da, satılıyor mu satılmıyor mu bilemiyorum.

Ama;

Mutlaka Valilik, Üniversite ve Tarım İl Müdürlüğünde vardır.

Buralardan temin edilebilinir.

***

Evet,

Kitabın sayfalarını çevirirken, bir yazı dikkatimi çekti.

"Diyar-ı Gül" başlıklı bir yazı.

Öğretim Görevlisi Aysel Alyamaç Yılmaz kaleme almış.

Yazı,

Genel muhtevasıyla Diyarbakır'ın "gül'le" olan tarihi sevgisinden söz ediyor.

Bayan Yılmaz,

Yazısında Gül'ün "insanlar" için, anlam ve değer ölçeğiyle alakalı verdiği örneklemeler var.

Doyurucu.

***

Yazısından, bir bölüm aktarmak istiyorum.

Özellikle bundan;

40–50 yıl öncesinde, Asker'den dönen oğluna gelinlik kız bakınan hanım ile komşusunun, arasındaki muhabbet.

Tabi;

O günün "Diyarbakır şivesine" uyarlanarak aktarıyor aradaki konuşmayı!

Düşündüm;

Biraz nostalji,

Biraz geçmişe vakıf olmak,

Biraz da "hayatın ders-i" babında.

Belki;

Yaşadığımız "gerilimli" süreçten biraz olsun uzaklaştırır.

Ve "Gül"

Şifası niyetiyle, düşündüm "paylaşırsam" size katkı olur.

***

Bakınız;

O gün Ayten hanım ile Gülperi arasında, "nasıl" bir diyalog geçiyor..

-Ayten hanım, Ayten hanım.. Huuu!

Efendim Gülperi abla

-Muştumu isterem, şincikten söyliyem de unutmayasan..

Heyirdir abla.. Ne muştusuundan söz edisen..

-Oğulan için ele bir kız buluşam ki, Allah nazardan esirgeye.

Deee vallaah..

-Hemiii vallaaah, hemii billah.

Eee anlat hele! Abla nasıl biri kemin nesi..

***

-Sen tanımazsan, ama bir görsen bayılırsan. Tıpkım ayın ondürdü gibi. Yüzi beyaz, saçi kömür karesi, simsiyah. Gözleri iri, kirpikleri ok misali, sankim dersin bir peri

Eee daha başka Abla hayran

-Daha ne diyem kız Ayten. Boyu desen fidan gibim uzun ve ince. Eminim oğlun vurulacak görünce. Dişleri inci misali tas tamam. Ağzı var, dili yok el aman.

Ayyy abla ağzindan bal damli valla. Daha başka, daha başka..

***

-Daha ne diyem sahan bilmem ki. Ha, en önemlisini ez daha unuttiridin bahan.

Deee hele abla, neymiş unutacağın söyle..

-Bir güzel kokuyor ki, gül gibim. Bir teni var ki, gül yaprağı gibim. Bir görünişi var ki gül öncesi gibim. Daha ne diyem kız. Gül gibi diyem gül gibi.. Var mı daha ötesi viş kele, al elen hamam tasini, şincikten göbek at oyna hele..

İşte böyle..

Gelinlik kızın en hası, en güzeli, en kıymetlisi gül gibi olanıymış, güle benzetileniymiş eski Diyar-ı Bekir'de, Analar oğullarına.

"Sana bir kız buldum tıpkı bir gül gibi" diyerek muştu verdiler mi, gerisi tamammış.

***

Ve yazıya nokta getirmeden önce.

Tekrar;

Gül'e ve onun "duygu ve hitap" çemberine dönersek!

Gül.

O ki, nezaketin, zarafetin, aşkın ve sevginin simgesidir.

O ki Vahdetin remzi, Hazreti Muhammed'in(S.A.V) teridir.

Gülün kendisi de muştudur.

Bu muştu tabiatın diriliş günü olan bahardır.

Baharın şiiri de güldür.

İşte burda;

Üstat Sezai Karakoç'un "Gül muştusu" şiiri aklıma geliyor.

***

Şiir az önceki;

Diyaloga atıfta bulunduğu gibi, Diyarbakır'ı da, bölgeyi ve insanlığı da "önemseyerek" ifade ediyor.

Bakınız;

Karakoç şöyle diyor. "Gül Muştusu" şiirinin ilk mısrasında!

Dicle’yle Fırat arasında

Bir eski şehir cenneti titremesi

Sarı güller çevirmiş dört yanını

Yabancı bir şehir gibi

Kırmızı güller yerli

Kuzuların doğması nasıl beklenirse o ülkede

Güllerin açması da öyle beklenir gün doğmadan önce

***

Bahar yağmurları güllere gebe

İner gökyüzünden bahçelere

Nişanlarda gül şerbeti içilir

Hastalara gül şurubundan ilaç

Gül yeni bir yıl gibi, yetişir evlere muştu gibi.

Batısına Fırat’ı alıp, doğusuna Dicle’yi

Bir diriliş süru gibi saklayarak geleceklere

Kurulmuş bir su yatağı gibi kaynayan Üzeyr deresini.

***

Evet.

Halen,

İstanbul Valiliği görevini yürüten eski il Valimiz Hüseyin Avni Mutlu'da..

Diyarbakır'a,

Bir gece vakti beslediği duyguyu "şiire" dökmüştü..

O gece;

Diyarbakır'a "Uyan eyy Diyarbakır" diye sesleniyor..

Buradan size; şiiri kesintisiz olarak aktarmıştım..

Ne diyelim;

Ne doyumsuz bir "Gül Şehr-idir Diyar-ı Bekir".

Ama;

Ne kıymetsiz bir hal ki, ne seni, ne yaşayanını "anlayan" var?

Bilmem;

Gül'e ve Gül Muştusuna anlatabildim mi, derd-i istemi diyerek, nokta koyalım yazıya..


Bu Makale kere okunmuştur.

Ne yazık ki bu hikâye doğup büyüdüğümüz topraklarda yazılamadı. Geriye bakmamayı büyüklük saymaya başladığımız yıllarda Cumhuriyet ışıl ışıl dal çiçek veren güldü. Efendisi köylüdür milletin dediğimizde toprağımızda en tanıdık bitki arpa yulaf meyvelerden de kirazla adını koymadığımız armuttu.

Kalkınsın diye yurdumun insanı çabuk unutulsun fakirliğin resmi diye gurbeti yarattı tanrım. Önce yayan gidilip gelinecek kadar yakınken gurbet sonra ıramaya başladı. Almanya oldu. Fransa oldu. Ecnebi oldu. Köyde ecnebiye gidenler gitmeyenler diye tanıtıldı varsıllarla yoksullar ama&#;

Yapraklar sarı. Ekin kuru mevsim sonbahar. Dört odalı ahşap evin bir odası diğerlerinden farklı durur. Bereket odanın içinde. Herkes gibi bu odanın da hazır olması lazım gelecek uzun bir kışa. İçinde çok çeşit yok. Un var yağ var. Gül abla haziran ayında yaylaya gider. Keçileri var. İnekleri var. İşte o gün ne yaparsa kış içindir. Şimdilik bir eksik yoktur. Havalar biraz soğuyunca kış boyu fırtınaları hatırlanır. Neler söylenmez ki. Kış uzunda olsa söz kısa tutar. Hep der Gül abla. Korkma komşum. Korkma. Karakış karadan, Zemheri aradan, Gücük az Mart yaz. İşte kışın ömrü bu kadar doğup büyüdüğümüz toprağın yüreğinde. Cumhuriyet ne kadar ayların adını değiştirse de değişmez burada kara kışın karalığı. Birde takvimin gün hesabına uyduruluşu var Bu gün ay kaç desem babama;

Siz ne biçim okullusunuz. Size öğretmiyorlar mı?

Ne bileyim baba. Senin dediğinle öğretmenin dediği tutmuyor ki. Sen hep on üç gün geride kalıyorsun.

Sus be. Ne demek geride kalıyorsun. Biz hep ileri gideriz kimse bilmez.

İleri gidişinizden mi dır. Mart dokuzu fırtınasın yakalanışınız. Bu hikâyeyi bilmeyen yoktur. Ben ne zaman Gül abla hadi bana bir hikâye anlat desem;

Oğul benim gibi yaşı yetmiş işi bitmiş bir koca karı varmış aha bu yukarı köyde. Kimi kimsesi yokmuş. Sadece on beş keçi ile birde küçük oğlağı varmış. Onlarla dertleşir söyleşirmiş. Kış böyle geçermiş. Yaz gelince alırmış keçilerini doğru yaylaya çıkarmış.

Yaz ayında çok sıcak olur buralar. Yine böyle bu zamanmış söz vaktine çeker. Gücük bitmiş. Ama havalarda bir anormallik olmuş. Bir sıcak ki sorma. Bütün karlar erimiş. Her yer yem yeşil. Koca karı keçileri salmış araziye ama durmaları ne mümkün. Ne yapsın mecburen artık yaylaya gitme zamanıdır demiş. Ne kadar hesap yapsa da baharı bulamamış ne yapacaksın zaman tam yayla zamanı.

Almış keçilerine çıkmış yayla yoluna. Yavaş yavaş ilerlerken önce karşı tepeden bir sis yükselmiş sonra siyaha dönmüş. Hafif kar serpiştirmeye başlamış. Koca nine kelimeye şaadedi çekip gök yüzen bakınca ne görsün bir kar yağışı başlamış ki kaç kaça bilirsen. Çaresiz olduğu yerde kala kalmış. Delice bir fırtına devam etmiş. On beş keçiden sağ kalan olmamış. Koca karıya gelince kimisi der ermiş melekler diyarına uçmuş kimisi der donmuş kar altında kalmış. Ama bilen yok. Bu ne zaman oldu, yeni hesapla yirmi iki mart eski hesapla dokuz mart. Şimdi kime sorsan bizim burada bu fırtınanın adı Mart dokuzu ya da koca karı fırtınası diye anılır. Gül abla bu hikâyeleri ne yazar nede yazdırır. Ama hep bir hikâyesi vardır. Gözlerini dolu gördüğüm bir gün Gül abla sen ağlıyor musun deyince;

Oğul daha on sekizime yeni girmiştim. Belim böyle bükük saçlarım ak değildi. Köyde kim bir güzeli tarif edecek olsa beni kast ederek ayni Gül gibi derlerdi. Bunu duyunca şöyle hafiften gülerdim..Gönlümde yüreğimde boştu.köyümüz dağınık olmasına rağmen yaylamız toplu idi. Her yaylaya gidişimizde gelin olan arkadaşlarım Gül, senin düğün ne zaman derlerdi,bende kısmet ne olacağını bilmem ki derdim.

Gel zaman git zaman epeyce zaman geçti. Bir ikindiüstüdür suyu doldurmuşum güğümlere eve doğru geliyorum,

Yakup amcanın evi nerdedir bilir misin?

Başımı kaldırmadım sese doğru döndüm.

Bilirim.

Tarif edebilir misin?

Biraz mahcup şöyle bir süzdüm yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya. Beni takip et dedim. Yürüdüm ama yürürken ses kulağıma gidip geldi. Yüzünü görür gibi oldum. Kaç adım attım bilmem. Artık duracak zaman değildi.

Kimlerdensin.

Yakup amcanın yeğeniyim.

Ya

Ya. Evi gösterdim. Çocukluğumda okuduğum kitaplarda bahsedilen beyaz atlı prensim gelmişti. Bu prens benim içindi. Ne edip etmeli ona aradığın prens benim demeliydim. Bir mazeret uydurdum Yakup amcalara gittim. Sordum soruşturdum. Babasının bir oğluymuş. Evlenecek bir kız arıyormuş. Bizim köyde beni tavsiye etmişler. Ancak;

O sabah bir daha görmedim. Sabah erkenden çekip gitmiş. Yağmur yağıyordu sabahleyin. Her yer çamurdu. Evimizin önünden bir ayak izi geçmişti. Aldım o çamurdan ayak izlerini evin bir köşesine koydum. Ne zaman bir yağmur yağsa yüreğime yağar. Gözlerim dolar bizimki sorar Gül nedendir her yağmurda ki bu iç çekişin. Bilmez ki her yağmur yüreğime yağar senelerdir.

İsmet Aci

Bu İçerik Kez Görüntülendi

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası