У нас найдется все для вашего дома, дачи или сада!
Уважаемые друзья, неспроста поисковая система направила вас именно в наш интернет-магазин SHATER24.RU. Иначе и не могло быть! Здесь каждый находит для себя товар превосходного качества.
Товары для дома и дачи на любой вкус и цвет.
Наша компания специализируется на продаже товаров для дачи и садовых участков, продаже разнообразной дачной мебели всех стилей дизайна, товаров для детей, а также всего самого необходимого для быта человека. Основной список предлагаемого ассортимента:
Все товары поставляются на полки нашего интернет-магазина напрямую с заводов-изготовителей, с которыми мы сотрудничаем уже на протяжении нескольких лет. Поэтому мы работаем исключительно на индивидуальной основе. Любое ваше пожелание будет учтено и выполнено в самые сжатые сроки!
Идеальное качество+недорогая цена=SHATER24.RU
Довольно смелое утверждение, не правда ли? Но это действительно так! Покупатели идут к нам снова и снова, рассказывают своим друзьям и родственникам об интернет-магазине. А все почему? Разложим факты по полочкам.
Нам уже 5 лет. Компания основана в 2010 году и сейчас мы можем похвастаться тем, что имеем надежных, проверенных временем прямых поставщиков продукции в лице фирм-изготовителей. Сотрудничаем с известными транспортными компаниями РФ, которые доставят вам товар в любую точку России со скоростью формулы-1, при этом его целостность и сохранность будет как в банке.
Вы, уважаемые клиенты, для нас не просто клиенты – вы частичка нашей компании, помогающая нам развиваться на благо потребительского спроса. Индивидуальное отношение к клиенту как к своему близкому родственнику – наш главный постулат! Поэтому, даже если вы не найдете в каталоге интернет-магазина нужного вам товара, просто свяжитесь с нами. Эксперты-консультанты учтут все ваши пожелания и товар будет доставлен вам прямо к двери дома!
Политика сайта прозрачна и открыта со всех сторон. Никаких скрытых уловок, надбавок цен, и т.д. Мы строго соблюдаем Закон РФ от 07.02.1992 N 2300-1 (ред. от 23.11.2009) «О защите прав потребителей» и Постановление Правительства РФ от 27.09.2007 N 612 (ред. от 04.10.2012) "Об утверждении Правил продажи товаров дистанционным способом". На все виды товаров предоставляется сертификат качества.
Существенное занижение цен на продукцию вас должно приятно удивить. Мы нашли ту самую золотую середину, где соотношение цена-качество выставлено в лучшем свете для покупателя. В каталоге вы обязательно найдете то, что так долго искали. Удачного вам путешествия по интернет-магазину!
Теги: 3D, Иллюстрация, Технический дизайн, Тизеры
I
Baba, baba, bırak tehditleri,
Tamara'nı artık azarlama;
Ağlıyorum: görüyorsun işte gözyaşlarını,
İlk defa dökülmüyor onlar.
Güveyiler nafile ardı ardına
Geliyor uzaklardan...
Gürcistan'da gelinlik kızlar az değil;
Benim kısmetimde ise gelin olmak yok!..
Ah, azarlama baba beni.
Sen de fark ettin: günden güne
Soluyorum ben, kem zehrin kurbanı!
Hayallere sığmaz
Sinsi bir ruh bana azap ediyor;
Can veriyorum, bana acı!
Beni manastıra ver,
Bu akılsız kızını;
Beni orada Kurtarıcı korur,
Onun önünde dökerim tüm hüznümü.
Artık dünyada bana neşe yok...
Kutsi her şeyi sulh-ü salahı ile gölgeleyip,
Kasvetli hücrem kabul etsin beni,
Vaktinden evvel, tabut misali.
II
Münzevi manastıra
Götürdü onu yakınları,
Mütevazi bir çul giydirdiler
Genç kızın bedenine.
Ama, o rahibe kıyafeti içinde de,
Tut ki dantelli brokardı,
Eskisi gibi, günahkar hayallerle
Yüreği atmaya devam etti.
Sunağın önünde, mum ışığında,
İlahi okunan anlarda,
Duanın ortasında, ona aşina olan
Bir ses duyar oldu sık sık.
Karanlık mabedin arklarında,
Bazen tanıdık bir hayal
Kayardı ses ve iz bırakmadan
Tütsünün hafif dumanında;
Yıldız misali, sessiz sessiz parıldardı o;
Cezbeder ve çağırırdı, ama nereye?..
III
Kutsal manastır, iki tepenin
Arasındaki serinlikte gizlenmişti.
Çınar ve sıra sıra kavaklarla
Etrafı çevriliydi – ve bazen
Gece, o yarığa uzanınca,
Günahkar kızın hücresinden
Kandilin ışığı sızardı,
Badem ağaçlarının gölgesinde
Dizi dizi duran hüzünlü haçlar
Kabirlerin sessiz bekçileriydi;
Uçarı kuşlar, bir ağızdan şarkı söylerdi.
Pınarın buz gibi soğuk suları ise,
Taştan taşa seker, dalga dalga gürlerdi.
Sonra da, yükselen kayalığın altındaki
Yarıklarda, dostça buluşup,
Çalılıkların ve kırağı vuran
Çiçeklerin altından, akar giderlerdi.
IV
Kuzeyden dağlar gözükmekteydi,
Avrora’nın sabah parıltısıyla
Vadi derinlerinden
Maviye çalan bir duman yükseldiğinde,
Ve müezzinler, doğuya dönüp
Ezana başladığında,
Manastır çanının gür sesi de,
Titreye titreye, sakinlerini uyandırırdı;
O coşkun ve huzurlu anda,
Genç Gürcü kızı,
Uzun testisini alıp,
Sarp tepeden su almaya inerdi,
Karlı sıradağ zirveleri
Eflatuna çalan bir duvar gibi,
Berrak gökyüzüne resmolur,
Sonra da gün batımına doğru,
Kırmızı pelerinine bürünürlerdi;
Onların arasından ise, bulutları yararak,
Başı hepsinden yüksek,
Kafkas’ın kudretli beyi - Kazbek,
Sarığı ve sırma kaftanıyla görünürdü.
V
Ne var ki, suçluluk hissi ile dolu
Tamara’nın kalbi, bu coşkuya kayıtsızdı.
Önünde tüm dünya
Somurtkan bir gölge giymişti;
Ve o gölgedeki her şey acıları için bir bahaneydi-
Sabahın ilk ışıkları da, gecenin alacakaranlığı da.
Öyle anlar olurdu ki, mahmur gecenin
Serinliği toprağa işler işlemez,
İlahi ikonların önünde,
Aklını kaybetmişçesine
Ağlardı Tamara; ve gecenin sessizliğinde
Onun derin hıçkırıkları,
Yolu oradan geçeni telaşeye düşürürdü;
“Dağın prangaya vurulmuş ruhu
Mağarada inliyor!” diye düşünürdü yolcu.
Hassas kulaklarıyla dikkat kesilip,
Sürer giderdi yorgun küheylanını.
VI
Keder ve yürek çarpıntısı ile dolu Tamara,
Sık sık pencere kenarında,
Tek başına, düşünceler içinde oturur,
Camdan uzakları seyre dalardı,
Sonra da tüm gün, iç çekerek bekler, beklerdi.
Biri ona “O gelecek!” diye fısıldamaktaydı!
Boşa değildi rüyalarının O’na gönül vermesi,.
Boşa değildi O’nun kendine görünmesi.
Hüzün dolu gözleri ve
Sevgi dolu, inanılmaz sözleriyle.
Çok gün geçirmişti artık azap içinde,
Kendisi de bilmiyordu nedenini;
Azizlere dua etmek istediğinde
Kalbi tek O’na el açıyordu;
Bitmek bilmez bu mücadeleden yorgun olurdu,
Uyumak için uzandığında;
Yastığı onu yakar, nefesi kesilir, korkar,
Fırlayıp kalkar, titrer, titrerdi;
Göğsü ve omuzları alev alev olur,
Nefes almaya takati kalmaz, gözlerine duman yürür,
Yana döne vuslat bekler,
Buseler dudağında erirdi…
VII
Akşamın karanlığını örtündü
Üstüne Gürcistan tepeleri.
Ve eskisi gibi, tatlı bir uysallıkla
İblis manastıra çıkageldi.
Ama uzun süre, o kutsal yerin
Huzurunu bozmaya
Cesaret edemedi. Hatta bir anlığına,
Sanki o haşin kastından vazgeçmeye
Hazır olduğu bile düşünülebilirdi.
Düşünceli düşünceli yüksek duvarın altında
Dolanıyor; adımlarıyla
Yapraklar gölgede titreşiyor.
Bakışlarını kaldırdı: Kızın penceresi
Kandille aydınlanmış parıldıyor;
O, uzun zamandır birini bekliyor!
Ve işte, bu umumi sessizlikte
Cümbüşün mevzun hatlarıyla
Bir şarkı yayıldı ortalığa;
Ve o nameler döküldü, döküldü
Gözyaşları gibi, ardı ardına;
Ve o şarkı öylesine sevgi doluydu,
Sanki yeryüzü için
Gökyüzünden derlenmişti!
Yoksa melek miydi unutulmuş dostla
Yeniden görüşmeyi dileyen,
Buraya gizlice uçup gelen,
Acılarını yatıştırmak için
Şarkısında maziden bahseden?..
Aşkın hüznüne ve genç kızın endişelerine
Vakıf oldu ilk kez İblis;
Korkuyla uzaklaşmak istedi…
Kanatları hareket etmiyor!..
Sonrası mucize! Sönmüş gözlerden
Ağır bir gözyaşı yuvarlanıyor…
Ve halen, o manastır hücresi civarında,
Beşeri olmayan
Alevden gözyaşlarıyla
Yanmış bir taş hala durmaktadır!..
vııı
Ve İblis içerir girer, sevmeye hazırdır,
Gönlü iyiye, iyiliğe açıktır,
Arzuladığı yeni hayata başlama
Vaktinin geldiğini düşünmektedir.
Bekleyişin müphem yürek çarpıntısı,
Bilinmezliğin dilsiz korkusu,
Sanki kibirli ruhla
İlk buluşmaya gecikmiş.
O felaket habercisiydi!
İçerir girer, bakar, - karşısında
Cennet ulağı, Kutsal Oğul,
O güzel günahkarın koruyucusu,
Nurlu yüzüyle durmakta,
Yüzünde pak tebessümüyle düşmanın kötülüğünden
Kızı kanatlarının altına almış;
İlahi nurun ışığı
Birden kör etti kem bakışları;
Ve tatlı bir selamlama yerine
Ağır bir sitem çıktı ağzından:
IX
“Huzur bulmaz ruh, kem ruh.
Bu gece yarısı karanlığında kimdir seni çağıran?
Burada sana hayran kimse yok,
Buraya kötülük hiç uğramadı şimdiye kadar;
Sevdama, kutsalıma
Günahını bulaştırma.
Kim seni çağırdı?”
Ona cevap olarak
Kötü ruh sinsi sinsi güldü;
Bakışları kıskançlıkla kızardı;
Ve ruhunda yeniden uyandı
Kinin eski ağusu.
“O KIZ BENİM! – dedi tehditkar bir sesle,-
Bırak onu, o benim!
Sen, ey muhafız, geç kaldın,
Onun için de, benim için de, sen hüküm veremezsin.
Onun gururla dolu yüreğine
Mührümü vurdum;
Burada artık senin kutsal saydığın bir şey yok,
Burada bundan böyle ben hükmediyor, ben seviyorum!”
Ve Melek, hüzünlü gözlerle
Zavallı kurbana baktı,
Ve yavaşça, kanatlarını çırparak,
Semanın boşluğunda gözden kayboldu.
...
X
Tamara
Ah! Kimsin sen? Sözlerin tehlikeli!
Seni bana gönderen cennet mi, cehennem mi?
Ne istiyorsun?..
Tamara
Ama konuş, kimsin sen? Cevap ver…
İblis
Ben oyum, o kulak verdiğin
Gece yarısı sessizliğinde,
Ruhuna düşüncelerini fısıldadığın,
Hüznünü hayal meyal tahmin ettiğin,
Endamını düşlerinde gördüğün.
Ben oyum, bakışı umut söndüren,
Oyum, o kimsenin sevmediği,
Ben dünyevi kullarımın belası,
Ben bilgi ve özgürlüğün hükümdarı,
Ben semanın düşmanı, ben tabiatın kötü yanı,
Ve, görüyorsun ya,- ayaklarının ucundayım!
Sana ilham içinde getirdim
Aşkın sessiz duasını,
İlk dünyevi cefayı
Ve ilk gözyaşlarımı.
Ah! Acı bana ve dinle!
Beni bir sözünle iyiliğe
Ve cennete döndürebilirsin.
Senin sevgine, kutsal bir giysi gibi
Bürünüp, orada kalakalırdım.
Yeni parıldayan genç bir melek gibi.
Ah! Yalvarıyorum, dinle,
Ben senin kölenim, - seni seviyorum!
Seni görür görmez –
Gizliden gizliye nefret ettim
İradem ve ölümsüzlüğümden.
Elimde olmadan gıpta ettim
Dünyanın, yarım da olsa, sevinçlerine.
Senin yaşadığın şekilde yaşayamamak acı verdi
Ve korku veriyor senden ayrı yaşamak.
Kansız yüreğimdeki davetsiz ışık
Pır pır yeniden canlandı
Ve eski yaramdaki o hüzün
Bir yılan gibi kıvrandı.
Neyime sen olmadan bu sonsuzluk?
Sonsuzluğa hükmedişim neyime?
Nafile sarf edilen iddialı sözler,
Ve Tanrısız bu büyük mabet neyime?
Tamara
Bırak beni, sinsi ruh!
Sus, ben düşmanıma inanmam…
İlahi… Heyhat! Elimden gelmiyor
Dua etmek… ölümcül ağu ile
Sarmalanmış zavallı aklım!
Dinle, elinde can vereceğim;
Sözlerin hem ateş, hem zehir…
Söyle, niye bana gönül verdin?
İblis
Neden mi, ey Dilber? Heyhat ki
Bilmiyorum!.. Yeni bir hayatla dopdoluyum,
Günaha bulaşmış başımdan
Dikenli tacı gururla çıkardım,
Mazide ne varsa, her şeyi küllere savurdum:
Cennetim de, cehennemim de senin gözlerinin içinde.
Seni dünyevi bir ihtirasla sevmiyorum,
Seni, senin hiç sevemeyeceğin bir şekilde seviyorum:
Vecd ile, ölümsüz düşünce ve
Hayallerin hakimiyeti altında.
Dünya ilk kurulduğundan işlenmişti
Ruhuma yüzün,
Her daim önümde idi o,
Uçsuz bucaksız sema çöllerinde.
Fikirlerimi telaşeye salıyordu uzun zamandır,
Tatlı ismin kulaklarımda çınlıyordu;
Cennetin nimetinden istifade ettiğim günlerde
Tek eksiğim sendin.
Ah! Eğer anlayabilseydin,
Ne acı bir azaptır bu
Hayat boyu, asırlar boyu süren,
Hem keyif veren, hem acı çektiren,
Kötülüğe bir övgü beklememek,
Hiçbir iyiliğinse ödüllle taçlanmadığı;
Kendin için yaşamak, kendinden sıkılmak
Ve bu ebedi mücadelede
Coşkusuz, uzlaşısız!
Hep acımak, hiçbir şey dilememek,
Her şeyi bilmek, her şeyi hissetmek, her şeyi görmek,
Her şeyden nefret etmeye çabalamak
Ve dünyadaki her şeyi hor görmek!..
Sadece Tanrı’nın laneti
Gerçekleşti, o günden beri
Tabiatın sıcak kucağı
Benim için ilanihaye soğudu;
Maviye çalan bir boşluk belirdi karşımda;
Çoktandır aşina olduğum seyyareleri
Düğün kıyafetleri içinde gördüm…
Altın taçları vardı başlarında, akıp gittiler,
Ve nedendir ki, eski kardeşlerini
Hiçbiri de hatırlamadı.
Ben de, çaresizce, benim gibi
Sürgün yiyenleri arar oldum.
Kötülerin ne yüzüne, ne sözüne, ne de bakışlarına,
Ne yazık ki, rastlayamadım.
Sonra korku içinde, kanatlarımı çırparak,
Kaçtım, kaçtım, ama nereye? Niye?
Bilmiyorum… eski dostlarımla
Ayrı düşmüştüm, Eden gibi,
Dünya bana karşı sağır ve dilsiz kesildi.
Akıntıya kendini kaptırmış
Yaralı bir ruh gibi
Yelkensiz, dümensiz
Yüzüyor, görevini bilmeden;
Sanki sabahın erken bir vaktinde
Karabulutun bir parçası gibi
Mavi göğün tepesinde kapkara,
Tek başına, bir yerde durmaya cesaret edemeden,
Uçuyor hedefsiz, iz bırakmadan,
Tek Tanrı’ya malum nereden ve nereye!
İnsanlar üzerinde hakimiyet için çok vakit harcamadım,
Onlara günahı öğretmem uzun sürmedi,
Yüce gönüllülüğe aman vermedim,
Tüm iyi şeyleri yerdim;
Kısa sürede... İçlerinde yanan temiz iman
Ateşini kolayca söndürdüm...
Emek harcamama değer miydi
O aptal ve ikiyüzlü takımı?
Ve gizlendim dağların yarığında;
Sonra da bir meteor gibi dolanmaya başladım,
Gece yarısının koyu karanlığında...
Doludizgin gidiyordu yalnız bir yolcu,
Yakınındaki bir meş'alenin ateşine kanıp,
Dipsiz kuyuya düşerken atıyla,
Nafileydi çağrım ve kanlı izin
Peşi sıra arkasından indim sarp yamaca...
Ama karanlık eğlencelerin kötülüğünden
Keyif almam uzun sürmedi!
Kudretli kasırga ile kavgada,
Sık sık, külleri savurarak,
Şimşek ve sis kuşanarak,
Bulutlar arasında koşuşturdum feryat figan,
Asi mısraların kalabalığında,
Kalbi homurtuları susturmak için,
Kaçarı yok fikirlerden kurtulmak için,
Unutulmazı unutmak için!
Ağır kısıtlamaları,
Verilen emekleri ve insan kalabalığının atideki
Felaketlerini, geçmiş kuşakları,
Bir anlığına olsun
Kabul görmeyen acılarımı anlatmak mı?
Ya insanlar? Ya onların hayatı, emeği?
Onlar geçti gitti, onlar geçip gidecek...
Ümit var, adil muhakemedir beklenen:
Affedebilir O, kınasa bile!
Benim üzüntüm ve hüznümse geçmeyecek.
O üzüntünün hududu, benim gibi, olmayacak;
Kabir uykusu ne bilmeyecek!
Onun okşanışı yılan gibidir,
Bir bakarsın alevdir, yakar, vurur,
Bir bakarsın taştır,
İhtirasın yıkılmaz mozolesi,
Umudumu yok eden!
Tamara
Niye ben senin hüznünü bilmek zorundayım,
Niye bana şikayetlerini bildiriyorsun?
Sen günah işledin…
Tamara
Bizi işitebilirler!..
İblis
O bize dönüp bakmaz bile,
Dünyevi değil, semavi işlerle meşgul.
Tamara
Peki cezalar, cehennem azabı?
İblis
Ne olmuş ki? Orada benimle olacaksın!
Tamara
Sen her kim isen, ey tesadüfi dost,-
Huzurumu ilanihaye yok ederek,
Elimde olmadan, gizemli bir sevinçle,
Seni dinliyorum, ey cefakar.
Ama sözlerin aklımı çelmek içinse,
Eğer sen gizlice..., kandırarak…
Ah! Merhamet! Ne şan, ne şereftir bu.
Senin neyine gerek benim ruhum?
Gerçekten mi diğer herkesten,
Senin fark etmediklerinden daha kıymetliyim?
Onlar, heyhat! onlar da çok güzeller;
Buradakiler gibi, onların masum yatakları
Buruştrulmamıştır hiçbir ölümlünün eliyle…
Hayır, yemin ver bana…
Söyle, görüyor musun, acı çekiyorum;
Bir kızın hülyalarını görüyorsun!
Elimde olmadan ruhumdaki korkuyu okşuyorsun…
Her şeyi anladın, her şeyi biliyorsun-
Ve tabi, acıyorsun da!
Yemin ver bana… şu andan itibaren
Kötülükle kazandığın her şeyden vazgeçeceksin.
Yoksa gerçekten mi tutabileceğin yeminin,
Vaadin kalmadı?..
İblis
Yaradılışın ilk gününe and olsun,
And olsun onun son gününe,
Suçun utancına and olsun
Ve görkemin ebedi gerçekliğine.
Acı azap ile düşüşe and olsun,
Zaferin kısa hayaline;
Seninle vuslata and olsun
Ve yeniden firkate.
And olsun yığın yığın canlara ki,
Kaderin cilvesiyle kendime tabi ettim,
İhtirastan yoksun meleklerin kılıçlarına,
Uyku bilmez düşmanlarıma.
Cennete, cehenneme and olsun,
Dünyevi kutsiyetlere ve sana,
And olsun senin o son bakışlarına,
Ve döktüğün ilk gözyaşına,
Kemlik bilmez dudaklarının nefesine,
Kıvır kıvır ipek saçlarının dalgasına,
Saadete ve cefaya and olsun.
Sevdama and olsun:
Eski hıncımdan ayrıldım,
Kibirli fikirlerimden ayrıldım;
Bundan böyle pohpohlamanın sinsi zehri
Düşüncelerimi telaşeye sürüklemeyecek;
Semayla barışmak istiyorum,
Sevmek istiyorum, dua etmek istiyorum.
İyiliğe iman etmek istiyorum.
Sana layık olabilmek için.
Artık tövbe gözyaşlarını sileceğim yüzümden,
Semavi ateşin izleri –
Ve cahilliğin huzur dolu dünyası
Varsın artık bensiz yeşersin!
Ah! İnan bana; elan tek başıma
Senin yanına geldim, kıymet verdim:
Seni kutsiyetim diye seçerken,
Tüm hükümranlğımı ayaklarına serdim.
Sevdanı bir ihsan gibi bekliyorum,
Sonsuzluğu da sana bir anda sunuyorum;
İnan ki Tamara, sevgide, kötülükte olduğu gibi,
Sadığım ve yüceyim.
Ben – semanın hür oğlu, seni
Yıldızların ötesindeki diyarlara götüreceğim;
Evrenin ecesi olacaksın,
Benim ilk arkadaşım.
Acınmadan, yazgın olmadan,
Gerçek muhabbetin olmadığı,
Ebedi güzelliğin olmadığı,
Hep suç ve infazın yaşandığı,
Sırf küçük ihtiraslar uğruna hayat tüketilen şu
Dünyayı seyredeceksin;
Korkusuzca
Ne nefret edilebilen, ne de sevilebilen dünyayı.
Yoksa malumun değil mi
İnsanların topu topu bir an süren sevgisi?
Kanda kaynayan o körpe coşku, -
Sonra da gün be gün donakalır o kan!
Kim karşı koyabilir ayrılığa,
Yeni güzelliğin cezbine,
Yorgunluğa, can sıkıntısına
Ve düşlerin kaprisine?
Hayır! Senin için değil, bil ki
Benim arkadaşım için değil bu yazgı –
Kabalığın kıskanç kölesi olup,
Sessizce solup gitmek kalabalıkta
Gönül gözü kapalı, soğuk,
Olmadığı gibi görünen dost ve düşman arasında,
Korku ve meyve vermeyen ümitlerle,
Boş ve ağır emeklerle!
O yüksek duvarın arkasında, hüzün içinde,
İnsanlardan ve ilahiyattan uzak duaların
Ortasında, ihtiras nedir bilmeden
Solmayacaksın sen.
Ah, hayır ey güzel varlık,
Başka bir şey yazılı kaderinde;
Daha değişik bir şey katlanacağın.
Daha değişik yaşayacağın coşkunun derinliği;
Eski arzularını ve onların
Zavallı pırıltısını kaderine terk et:
Karşılığında sana, öğrenmenin
Derin hikmetini açıklayacağım.
Hizmetimdeki yığınla canı
Ayaklarına getireceğim;
Kıpır kıpır ve efsuni hizmetkarları,
Güzelim, sana sunacağım;
Ve senin için Doğu Yıldızından
Altın tacı koparacağım;
Gece yarısı çiçeklerinin buğusunu alacağım;
Onu çiy tanesiyle uyutacağım;
Batan şafağın kızıllığını
Endamına kurdele gibi dolayacağım,
Aldığın nefesi
Saf kokularla bezeyeceğim;
Her daim kulaklarına
Mucizevi nameler diyeceğim;
Sana firuze ve kehribardan
Görkemli konaklar yapacağım;
Denizin dibine dalıp,
Bulutların ardına varacağım,
Sana dünyevi her şeyi, her şeyi sunacağım –
Beni sev!..
XI
Ve yavaşça
Alev alev yanan dudaklarıyla
Kızın titreyen dudaklarına dokundu;
Baştan çıkaran sözlerle
Kızın yalvarışlarını boşa çıkardı.
Kudretli bakışı kızın gözlerinin içindeydi!
Ve onu yaktı. Gecenin karanlığında
Tam başının üstünde parıldadı,
Karşı konulmaz hançer gibi.
Heyhat! Kem ruh ortaya çıktı!
Busesinin ölümcül ağusu
Birden kızın göğsüne süzüldü.
Acı çeken, korkunç bir çığlık
Gecenin sükunetini bozdu.
Bu çığlıkta çok şey vardı: sevgi, acı.
Son yalvarışındaki sitem
Ve umutsuz veda –
Genç bir hayatın vedalaşması.
XII
Aynı anda, bir gece bekçisi,
O dik duvarın etrafında,
Döşeme yolda ilerliyordu.
Elinde bir demir levha,
Genç kızın hücresinin önünde
Adımlarını önce dikkatlice kısalttı
Ve eli demir levhanın üstünde,
Biraz mahcup durakladı.
Etraftaki sessizliğin arasından
Sanki bir şeyler iştiyordu –
İki dudağın mutabık busesi,
Kısacık bir çığlık ve zayıf bir inilti.
Küffar bir şüphe
Sızdı ihtiyarın yüreğine…
Ama bir an daha geçince,
Her şey dinginleşti; uzaktan
Sadece rüzgarın esintisi
Ve yaprakların hışırtısı gelmekteydi,
Bir de karanlık kıyısıyla mahsun mahsun
Bir şeyler fısıldıyordu dağdan doğan nehir.
Kötü ruh günahkar fikirleri
Götürsün diye zihninden
Korku içinde, bir azizin hutbesinden
Bir şeyler okuyuverdi hızlıca;
Heyecana kapılmış göğsünün üzerinden
Titreyen parmaklarıyla haç çıkardı
Ve sessiz ama hızlı adımlarla
Yoluna devam etti.
...
XIII
Uyuyan bir peri kadar güzel,
Tabutunda yatmaktaydı,
Çehresinin baygın rengiyle
Daha bir beyaz ve daha bir saftı yüzü.
İlelebet kapanmıştı kirpikleri…
Kim derdi ki, ey semalar,
O kirpiklerin altındaki bakışlar sadece uykuda
Ve güzel olan o ki,
Ya gününü bekliyordu, ya busesini.
Ancak günün altın ışıltısı faydasızca
Üstünden kayıp geçti,
Nafile öptü onu dilsiz hüzün içinde
Yakınlarının dudakları…
Hayır! Ölümün ebedi mührünü
Sökmeye, hiçbir şey muktedir değil!
XIV
Tamara’nın bayramlık esvapları,
Eski sevinçli günlerde bile
Böylesi renkli ve zengin değildi.
Memleketinin çiçekleri
(Eski adetler gereği) onun
Üzerine kokularını dökmekte
Ve mevtanın avuçlarına.sıkıştırılmışlar.
Sanki dünyayla vedalaşmaktalar!
Ve simasında hiçbir şey,
İhtiras ve vecd tozları arasında
Ölümü akla getirmiyor;
Onun bütün yüz hatları
Kendine has bir güzellikle bezenmiş,
Yabancı, mermer gibi bir ifade
Histen ve akıldan arındırılmış,
Efsuni, ölümün kendisi gibi.
Garip bir tebessüm kalakalmış
Belli belirsiz dudaklarında.
Pek derin bir kederden bahseder
O gülümseme dikkatli bakışlara:
O tebessümde soğuk bir hor görüş var,
Solmaya hazır bir çiçek,
Son düşüncesinin ifadesi,
Dünyaya sessiz bir özür.
Eski hayatın yankısı nafile,
O elan daha bir ölü,
İlanihaye sönen gözler
Kalp için daha bir umutsuz.
O gösterişli gün batımında,
Altın ışınları denizde erirken,
Güneş de gizleniyordu,
Kafkas'ın karları, bir anlığına
Onun ışıklarını yutup,
Karanlık uzaklarda parıldıyordu.
Ama bu yarı canlı ışıklar
Çölden yansımaz,
Ve o buz zirveler
Kimsenin yolunu aydınlatmaz!..
XV
Komşular, akrabalar, yığınla kalabalık
Toplandı hüzünlü yola.
Kır saçlarını yola yola,
Sükunetle göğsüne vura vura,
Kır yeleli atına
Son defa çıktı Gudal,
Ve kafile yola çıktı. Üç gün,
Üç gece sürecek yolları:
Atalarının kemikleri arasında bir yerde
Kıza son yuvasını kazacaklar.
Gudal’ın büyük dedelerinden biri,
Köylere ve yolculara dadanmış bir eşkıya,
Hastalığın pençesine düşünce,
Ve tövbe vakti geldiğinde,
Günahlarına mağfiret olsun diye,
Sadece rüzgar nağmelerinin duyulduğu,
Sadece çaylakların uçabildiği
Granit kayaların zirvesine
Bir kilise yaptırmaya söz vermiş.
Ve çok geçmeden, Kazbek’in karları arasından,
Münzevi bir mabet ayaklanmış,
Ve bu kötü kalpli adamın kemikleri,
Yeniden huzura kavuşmuş;
Bulutlara hısım o kayalık ise,
Bir mezarlığa dönüşmüş:
Sanki semaya yakın olmakla
Daha mı sıcaktır ölüm sonrası yuva?..
Sanki insanlardan uzak olmakla
Huzur mu bulur son uyku?..
Nafile! Ölülerin düşlerine girmez
Geçmiş günlerin ne hüznü, ne sevinci.
XVI
Mavi semanın boşluğunda
Kutsal meleklerden biri
Altın kanatlarıyla uçmaktaydı,
Ve dünyadan bir günahkarın ruhunu
Kucağında götürüyordu.
Kendinden geçiren tatlı sözler
Şüphelerini kovaladı,
Günahının izlerini ve çektiği acıyı
Gözyaşları ile yıkadı.
Uzaktan cennetin sesi
Ona kadar ulaşmaktaydı – ve birden,
Akıp giden yollarına çıkarak,
Dipsiz uçurumdan cehennem ruhu yükseldi.
Kudretliydi o, uğultulu girdap gibi,
Parıldadı, yıldırım çakar gibi,
Ve kibirle, delice bir cür'etle
Konuştu: “O kız benim!”
Koruyucusunun göğsüne sokuldu,
Duayla korkusunu susturdu
Tamara’nın günahkar ruhu –
Kaderi tayin olmak üzereydi,
Ve karşısında yine O vardı,
Ama, Tanrım! – onu tanımak ne mümkündü?
Bakışları kötülük dolu,
Ölümcül ağu ile dolu,
Sanki iflah olmaz düşman,-
Etrafı kabir soğuğu kapladı
Onun hareketsiz çehresinden.
“Yok ol, şüphenin karanlık ruhu!-
Semanın elçisi cevap verdi:-
Kafi çevirdiğin dolaplar;
Şimdi artık hüküm anı –
Hayırlıdır İlahi karar!
İmtihan günleri bitti;
Fani dünyanın giysileri üzerinden
Kötülüğün zincirleri düştü.
Bil ki! Çoktandır biz burada onu bekliyoruz!
Onun ruhu için yaşam
Bir andan daha fazlası değildir,
Cefaya dayanamaz ve
Erişilmez teselliden ibarettir:
Yüce semaların yaratıcısı
Onlar için canlı nameler dokudu.
Onlar ki, bu dünya için yaratılmamışlardı,
Ve bu dünya da onlar için değildi!
Ağır bir bedel ödedi
Bu kız şüphelerine…
Sevdi, acı çekti –
Ve cennet kapıları sevgiye açıldı!”
Ve Melek, sert bakışlarını
Baştan çıkarana yöneltti,
Ve, sevinç içinde kanatlarını çırparak,
Semanın ışıklarında gözden kayboldu
Ve mağlup İblis lanet etti
Çılgın düşlerine,
Ve yine eskisi gibi,
Kibiriyle baş başa evrende kalakaldı,
Umutsuz, sevgisiz!..
---
Taş dağın yamacında
Koyşaur vadisinde
Hala durur
Diş diş yükselen kalıntılar.
Çocuklara korkunç gelen
Hikaye ve efsanelerle doludur…
Bir hayalet, sessiz bir anıt gibidir
O sihirli günlerin tanığı.
Ağaçlar arasında belirir.
Biraz aşağıda ise bir köy.
Yeryüzü çiçeklenir ve yeşerir;
Azalıp çoğalan uğultu
Kaybolur ve kervanlar
Yürür gider çınlayan çıngıraklarıyla uzaklardan
Ve dumanların arasından, devrile devrile
İnerek parıldar ve köpük köpük akar ırmak.
İlanihaye genç kalacak tabiat,
Güneşin ve baharın serinliğiyle
Kaygısız çocuklar gibi
Şakalaşır, eğleşir.
Ama hüzünlüdür şato, yaşanmışlık
Sırasını savdığından ötürü,
Arkadaşlarının ve can ailesinin
Arkasına kalan zavallı bir ihtiyar gibi.
Ve sadece mehtabın yükselmesini bekler
Onun göze görünmeyen yuvadaşları:
Ancak o zaman bayram eder, hür olurlar!
Vızırdar, köşelere koşuşurlar.
Kır saçlı örümcek, yeni münzevi,
Ağının iskeletini örmekle meşgul;
Yeşil kertenkele ailesi
Hanede neşeyle oynaşıyor;
Ve dikkatli bir yılancık
Karanlık deliğinden
Köhne sundurmanın levhasına çıkıyor,
Birden kıvrılıp üç halka oluyor,
Sonra da uzuyor upuzun
Ve parlıyor, uğraş meydanında unutulmuş,
Toprağa düşen kahramanın
İşine artık yaramayan
Çelik kılıcı gibi!
Her şey pek bir yabani; hiçbir yerde izi yok
Geçen yılların: Arkada kalan asırların eli
Gayretlice, uzun uzun silip süpürmüş
Ve hatırlatmıyor bile hiçbir şey,
Ne Gudal’ın ulu ismini
Ve ne de onun sevgili kızını!
Bulutların arasından,
Onların kemiklerini alan toprağın bulunduğu ve
Kutsal bir iradeyle muhafaza edilen
Dik zirvedeki o kilise halen görünmekte.
Ve kapılarında bekçilik ediyor
Siyah granit taşlar,
Sırtlarında kardan giysileri;
Ve göğüslerinde zırh yerine
Asırların buzu parlamakta.
Ardında girinti bırakarak, şelale akar gibi,
Kopa duran kocaman uykulu kayaların
Çevresi donla çevrili,
Çatık kaşlarıyla sağa sola asılmışlar.
Ve bir tipi yürür, nöbette sanki,
Kır duvarlardan tozları süpürür,
Önce uzun bir türkü çağırır,
Ardından nöbetçilerin seslerine yankı olur;
Doğudan bulutlar havalanır
Topluca, hürmetle eğilmek için önünde
Hikayesini dinledikleri o uzak
Diyardaki mabedin;
Ama o kabir taşları üzerinde
Artık kimseler hüzünlenmiyor.
Asık suratlı Kazabek’in kayalıkları
Ganimetini cimrice bekliyor,
Ademoğlunun dinmek bilmez homurtusu,
Onların hudutsuz huzurunu bozmuyor.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası