şinto destanı hangi millete aittir / Nibelungen Destanı Konusu kısaca özeti hangi millete kime ait

Şinto Destanı Hangi Millete Aittir

şinto destanı hangi millete aittir

Dünya Destanları ve Özellikleri

Destan, bir ulusun hayatını yakından ilgilendiren savaş, göç, kıtlık, âfet olayları vb. gibi tarih ve toplum olaylarının çerçevesi içinde yiğitlik ve olağanüstülük üzerine kurulmuş çok uzun bir manzum hikâyedir.

Destan, insanoğlunun çok eski çağlarda sözlü gelenek içerisinde oluşturduğu ilk sanat ürünlerinden biridir.

Tüm destanlar epik şiir sayılır ve lirik şiir özellikleri de taşır. Destanlar, ortaya konuluş özelliklerine göre iki türlüdür: Doğal destan, yapma destan.

Doğal Destan: Çok eski dönemlerde ulus vicdanında derin izler bırakan bir tarih ya da toplum olayının, yine o devirlerde ulusal bir ozan ya da çeşitli saz ozanları tarafından söylenen biçimine doğal destan denir.

Yapma Destan: Yeni ve yakın çağlarda, herhangi bir tarih olayının bir ozan=şair tarafından destan kurallarına uygun olarak yazılmış biçimine yapma destan denir. Bunlar bireysel yaratıma yaslanan, sanatsal amaçlı destanlardır.

Yapısı, kurgusu ve ögeleri bakımından doğal destanlardan çok büyük ayrılıklar göstermez. Ancak doğal destanlar, ilkel bir yaşamın ortak, sözel ve kendiliğinden oluşan ürünü olmasına karşın yapma destanlar, sonraki toplumlarda bireysel anlatım ve yaratmaya dayalı ürünlerdir. Yapma destanlarda toplumsal katkının yeri yoktur, bunlar tek bir sanatçının ortaya koyduğu yapıtlardır.

Dünyanın En Ünlü Destanları Şunlardır:

Doğal Destanlar

Yapma Destanlar

  • Aeneis (Vergilus)
  • Henriade (Voltaire)
  • Os Lusladas (Camoens)
  • Kaybolmuş Cennet (J. Milton)
  • Kurtarılmış Kudüs (T. Tasso)
  • Çılgın Orlando (Ariosto)
  • İlahi Komedya (Dante)
  • Üç Şehitler Destanı (F. H. Dağlarca)

İLYADA

Eski Yunan&#;da, şair Homeros&#;un yazdığı varsayılan büyük bir destandır. Bir başka Homeros destanı olan Odeysseia ile birlikte, batı edebiyatının en eski örneği ve tüm zamanların en güzel şiirlerinden sayılır.

Hem İlyada hem de Oysseisa, Truva Savaşı ve bu savaşta yer alan insanlarla ilgili söylenceleri dile getiren, koşukla yazılmış destanlardır. Tarihçiler Yunanistan&#;tandaki Akhalar ile Batı Anadolu&#;da yaşamış olan Truvalılar arasındaki bu savaşın yaklaşık İ.Ö. &#;da geçtiği görüşündedir. Akhalar&#;ın Truva&#;yı kuşatmalarının ise10 yıl sürdüğü sanılmaktadır. Bu konuda o kadar çok öykü ve söylence vardır ki, hangisinin gerçek hangisinin uydurma olduğunu bilme olanağı yoktur.

Yunanca&#;da Truva&#;nın bir adının da İlios olmasından dolayı Homeros&#;un destanı İlyada adını aldı. Homeros, yaşadığı dönemde herkesin bu öyküyü bildiğini düşünerek, Truva kuşatmasını baştan sona anlatmaz ;savaşın yılında sadece dört gün içinde geçen olayları anlatır. Savaş neredeyse bitmek üzeredir. Truva efsanesinin bu bölümü &#; Aşil&#;in Öfkesi &#; olarak bilinir.

İlyada&#;nın Öyküsü

Kral Agamemnon, Truva Savaşı sırasında Akhalar&#;ın başkomutanıydı. Kralın en yiğit ve başına buyruk savaşçısı olan Aşil, kimseye boyun eğmeden, kendi bildiğince hareket ediyordu. Aşil&#;in savaşta kaçırdığı Briseis adında Truvalı bir kız yüzünden Aşil ile Agamemnon arasında anlaşmazlık çıktı. Tutsağı olan bir kızı babasına geri vermeye razı olan Agamemnon, onun yerine Aşil&#;in sevdiği Briseis&#;i istiyordu. Agamemnon&#;a boyun eğmek zorunda kalan Aşil, kızı ona verdi. Ne var ki, hırsını alamayarak savaştan çekildi. Agamemnon&#;u cezalandırması için, deniz tanrıçası olan annesi Thetis&#;i çağırdı. Thetis, tanrıların kralı Zeus&#;tan yardım istedi. Böylece çok geçmeden yalnızca Aşil ve Agamemnon değil, tanrı ve tanrıçalarda kavgaya karıştı.

Tanrıların işe karışması Yunan askerlerini telaşlandırdı. Agamemnon, gördüğü bir düşe aldanarak, ordusuna artık Yunanistan&#;a dönüleceğini bildirdi. Askerlerin Truva&#;yı ele geçirmeden dönmek istemeyeceklerini sanarken, onların gitmeye can attıklarını görmek onu düş kırıklığına uğrattı. Yunanlı komutanlar orduyu yeniden savaş düzenine sokmakta güçlük çektiler. Bütün bu olaylar Yunan ordusunun savaş gücünü ve birliğini zayıflatmıştı.

İki ordu arasında savaş yeniden başlarken, Paris&#;in kardeşi Hektor, savaşın nedeni Paris&#;in Sparta Kralı Menelaos&#;un karısı Helen&#;i kaçırması olduğuna göre, anlaşmazlığın Paris ile Menelaos arasında dövüşle çözümlenmesini önerdi. Bu dövüşte tam Paris yenilecekken, annesi olan tanrıça Afrodit onu son anda kaçırarak kurtardı. Böylece ordular arasında bir kez daha savaş başladı.

Truva alanında her iki tarafın savaşçıları göğüs göğüse, yiğitçe çarpıştılar. Ne var ki, asıl kahramanlar ortada yoktu. Aşil savaşa katılmama kararında diretiyordu; Truvalı Paris ise yenilginin acısını dindirmeye çalışıyordu. Truvalılar&#;ın en yiğit savaşçısı Hektor, kardeşi Paris&#;ten hesap sormak ve karısını görmek için geri çekilmişti. Hektor ve Paris sonunda savaş alanına döndükleri zaman, Truvalılar Akhalar&#;dan biraz daha güçlü durumdaydı. Cesareti kırılan Agamemnon, Aşil&#;in savaşa dönmesini sağlamaya karar verdi. Aralarındaki anlaşmazlığı gidermek amacıyla ona bir mektup gönderdiyse de Aşil onun isteğini reddetti.

Aşil olmasa da Yunanlıların savaşı sürdürmek zorundaydı. Durum iyice kötüye gidiyordu. Agamemnon&#;la birlikte birçok savaşçı yaralanmıştı. Truvalılar&#;ın kıyıdaki Yunan gemilerine ulaşması an meselesiydi. Tam bu sırada Yunanlılar&#;ı koruyan tanrılar işe karışarak onları engelledi. Bunlardan yılmayan Truvalılar sonunda bir Yunan gemisini ateşe vermeyi başardı. Aşil&#;in çok sevdiği dostu Patroklos olağanüstü bir cesaretle Truvalılar&#;ın, gemilerini tümünü yakmasını engelledi. Bunun üzerine Aşil kendi zırhını Potroklos&#;a vererek onun bu zırhla savaşa katılmasını önerdi. Geri çekileceklerini düşündükleri Truvalılar&#;ı izlememesi için uyardı. Ne var ki, Patroklos savaş heyecanıyla onların peşine düştü ve Hektor, insanların yazgısını belirleyen tanrıların yardımıyla, onu öldürdü. Truvalılar zaferin coşkusuyla Patroklos&#;un zırhını kentte dolaştırdılar. Yunanlılar, Patroklos&#;un ölüsünü onların elinden almaya başardı.

Patroklos&#;un ölümünden çok acı duyan Aşil, bunun hesabını Truvalılar&#;a ödetmeye kararlıydı. Onu avutmak için gelen annesi Thetis, Aşil&#;e yeni bir zırh armağan etti ve öcünü almasına yardım edeceğine söz verdi. Aşil vakit geçirmeden savaşa katıldı. Bu amansız savaşa bütün tanrılar karışmıştı. Aşil çok sayıda düşmanını öldürdükten sonra sonunda, Truva surlarının dibinde Hektor&#;la karşı karşıya geldi. Bu son vuruşmada Hektor yenilerek öldürüldü. Aşil, Hektor&#;un ölüsünü arkasında sürükleyerek, arabasıyla Truva&#;nın çevresinde üç kez dolaştı.

Homeros&#;un öyküsü, Yunan tarafında Patroklos&#;un cenaze töreniyle ve Truva&#;da yaşlı Kral Priamos&#;un, oğlu Hektor&#;un ölüsünü fidye karşılığı geri alışıyla son bulur. İlyada böylece sona erse de Homeros&#;un okuyucuları, Paris&#;in sonradan Aşil&#;i öldüreceğini ve Truva&#;nın öyküsünün kentin yerle bir olmasıyla son bulacağını bildikleri için, yüreklerinde gelecekteki acıların ve sorunların ağırlığını duyarlar.

Destanın Yazılışı

Günümüze ulaşan en eski yapıt olsa da, Homeros&#;un büyük Truva efsanesinin yalnızca bir bölümünü anlatmış olması ve sonrasını okuyucuların bildiğini varsayması, İlyada&#;nın Yunanca yazılmış ilk edebiyat ürünü olmadığını gösterir. Homeros&#;un bu destanında yıllar önce, Truva savaşına ilişkin pek çok öykünün anlatıldığı sanılmaktadır. Bu konuyla ilgilenen bazı uzmanlar İlyada&#;nın yetenekli bir yazarın derlediği bir balatlar ya da destanlar bütünü olduğunu ileri sürer. Homeros diye birinin hiçbir zaman yaşamadığı, Homeros adının, destanda yer alan balatları söyleyen, adı belli olmayan kişiler için kullanıldığı kanısında olanlar da vardır. Ne var ki, yapıtın tamamını okuyanlar bunu yazarın yalnızca bir kişi olabileceğini kavramakta güçlük çekmezler.

Yaklaşık olarak İ.Ö. 8. yüzyılda yazılan 24 bölümlük İlyada destanı altılı ölçüyle yazılmış toplam 15 bin dizeden oluşur.

ODYSSEİA

Eski Yunan&#;da, şair Homeros&#;un yazdığı varsayılan iki büyük destandan biridir. Destana adını veren kahraman Odysseus&#;un bir başka adı da Ulysses&#;tir. Homeros&#;un öbür destanı bildiğimiz gibi İlyada&#;dır. Gerek İlyada, gerek Odysseia, Yunanlılar&#;la Truvalı&#;lar arasındaki savaş üstüne Yunanlılar&#;ın anlattığı bir dizi efsaneden oluşur.

Bu savaşta Yunan orduları Truva kentini on yıllık bir kuşatmadan sonra ele geçirerek yerle bir ettiler. Homeros İlyada&#;da, kuşatmanın onuncu yılında olup bitenleri anlatır oysa Odysseia&#;nın öyküsü daha sonra, uzun savaşın bitiminde tüm Yunanlı kahramanlar evlerine dönerken başlar. Bu türden birçok dönüş öyküsü yazıldıysa da Homeros, Odysseus&#;un aşılması güç engeller ve serüvenler dolu öyküsünü çok güzel bir şiir diliyle kaleme aldığı için Odysseia zamanımıza kadar gelebilmiştir.

Odysseus&#;u, Yunanistan Yarımadası&#;nın batı kıyısı açıklarındaki İthake Adası&#;ndaki evinde karısı Penelope ile oğlu Telemakhos beklemektedir. O dönemde Anadolu&#;nun kuzeybatısındaki Truva kentinden küçük bir gemiyle yelken açıp kara görünceye kadar yol almak olsa olsa iki ya da üç hafta sürerdi. Ne var ki, bu yolculuk Odysseus&#;un on yılını aldı. Odysseia aslında onun evine dönmesini geciktiren olayların öyküsüdür. Homeros öyküyü, yolculuğun başlangıcında değil, sona oldukça yakın bir anda, su perisi Kalypso&#;nun Odysseus&#;u birkaç yıl alıkoyduğu ada da başlatır.

Destan, tanrıların gökyüzündeki toplantılarında Odysseus&#;un artık Kalypso&#;nun yanından ayrılarak evine dönmesine karar vermeleriyle başlar. Eski Yunan efsanelerinde tanrılar hep insanların yaşantılarına karışır ve bazen pek de adaletli sayılmayacak kararlar verirlerdi. Tanrıların bazıları Odysseus&#;tan yanayken, bazıları da ondan nefret ediyor ve ona kötülük etmek istiyordu. Baş düşmanıysa deniz tanrısı Poseidon&#;du. Odysseus&#;un gemisinin sürekli olarak kazaya uğraması ve rotasını şaşırması hep bu yüzdendir. Tanrılar Odysseus&#;u eve dönmesine izin vermeyi kararlaştırdıkları zaman bile, Poseidon&#;un ona duyduğu öfke sürmektedir.

Öte yandan, Odysseus&#;tan yana olan Savaş Tanrıçası Athena, Odysseus&#;un oğlu Telemakhos&#;a öğüt vermek için toplantıdan sonra doğru İthake&#;ye gider. Telemakhos ile Penelope birtakım sorunlarla yüz yüzedir. Odysseus&#;un evine yerleşen komşu ülkenin ileri gelenleri Penelope&#;ye artık kocası öldüğüne göre aralarından birini kendisine koca seçmesi için bakı yapmaktadır. Penelope, ancak Odysseus&#;un yaşlı babası için dokuduğu kefeni bitirdikten sonra karar vereceğini söyleyerek onları oyalar. Gündüzleri dokuduğu kumaşları geceleri sökerek zaman kazanmaya çalışır. Kılık değiştirip kendisini Odysseus&#;un eski bir arkadaşı olarak tanıtan Athena&#;nın gelişi Penelope&#;yi büyük ölçüde rahatlatır. Athena Telemakhos&#;a, babasını araması için yola çıkmasını salık verir. Athena&#;nın da onunla birlikte çıktığı bu yolculuk, Penelophe&#;nin kararını daha da geciktirmesini sağlar. Penelope ile evlenmek isteyenler çok öfkelenerek, döndüğü zaman Telemakhos&#;u öldürmeyi planlarlar.

Yunanistan&#;ı baştan başa dolaşan Telemakhos, sonunda Truva Savaşı&#;nın çıkmasına neden olan Helen&#;in kocası Sparta Kralı Menelaos&#;tan Odysseus&#;un bir ada da Kalypso&#;nun yanında olduğunu öğrenir. Oysa tam bu sırada tanrılar Kalypso&#;nun Odysseus&#;u özgür bırakmasına karar vermişlerdir. Odysseus Kalypso&#;nun yardımıyla bir sal yapıp denize açılır, ama Poseidon&#;un nefreti bir kez daha felaketine neden olur. Deniz tanrısı, bir fırtınayla salı batırır. Odysseus boğulmaktan kurtulur ve yüzerek bir adaya çıkar. Adanın kralı olan Alkinoos&#;un kızı Nausikaa Odysseus&#;u bulur ve ona yardım eder. Bu arada ona gönlünü kaptıran ve orada kalması için yalvaran Nausikaa, Odysseus&#;u alıp babasının sarayına götürür. Odysseus, Kral Alkinoos&#;a ve bütün saraylara bu adaya ayak basıncaya kadar başından geçenleri anlatır.

Odysseus&#;un Serüvenleri

Odysseus, Truva Savaşı&#;ndan sonra İthake&#;ye dönmek için gemisine binip yola çıktığını, ama çok geçmeden sert bir fırtına yüzünden Lotophagoi (Lotus Yiyenler) ülkesine sürüklendiğini anlatır. Bazı denizciler orada Lotus&#;un meyvesini yedikleri için yolculuğun amacını unutur, arkadaşlarını bile tanımazlar. Odysseus onları zorla gemilere bindirip yeniden yola çıkarır. Derken dev soyundan, tepegöz yaratıklar olan Kikloplar&#;ın yaşadığı bir adaya çıkarlar. Orada, Polyphemos adlı dev Odysseus&#;un altı arkadaşını öldürerek yer, ama dev uyurken Odysseus bir sopayla onun gözünü kör ederek kaçmayı başarır.

Polyphemos&#;un elinden canlarını kıl payı kurtardıktan sonra rüzgarlar tanrısının adasına varırlar; tanrı onlara, dönüş yolculuklarını engelleyebilecek bütün rüzgarların içinde hapis tutulduğu bir torba verir. On gün sonra tam İthake&#;ye yaklaşırken, meraklarını yenemeyen tayfalar Odysseus uykudayken, içinde ne olduğunu görmek için torbayı açınca, ne kadar rüzgar varsa dışarı çıkar ve korkunç bir fırtına kopar. Gemiler İthake&#;den çok uzaklara sürüklenir. Çok geçmeden de Laistrygon adlı dev yamyamların yaşadığı bir ülkeye varırlar. Yamyamların saldırısına uğrayan gemicilerden yalnızca Odysseus&#;un gemisindekiler canını kurtarabilir. Kalan bu tek gemideki denizciler, acı ve umutsuzluk içinde, tanrıça Kirke&#;nin yaşadığı adaya varırlar. Büyücü olan Kirke, sarayında düzenlediği şölene çağırdığı denizcilerin çoğunu domuza dönüştürür. Ne var ki, Odysseus Tanrı Hermes&#;in verdiği sihirli bir otun yardımıyla onların imdadına yetişir. Kirke de büyüyü bozmaya razı olur. Odysseus ile arkadaşları bir yıl Kirke&#;nin sarayında kalırlar. Ama sonunda İthake&#;ye dönme istekleri ağır basar ve yeniden denize açılırlar. Ancak önce İthake&#;ye değil, bilge kahin Teiresias&#;ın ruhuna akıl danışmak için ölüler ülkesine yola çıkarlar. Teriesias, Odysseus&#;u yolculuk sırasında karşısına çıkacak tehlikelere karşı uyarır, bunlarla başa çıkabilmesi için öğütler verir.

Gerçekten de serüvenler birbirini kovalar, ama Odysseus hepsinden de sağ çıkmayı başarır. Şarkılarıyla erkekleri sarhoş edip ölüme sürükleyen güzel sesli Sirenler&#;in tehlikeli büyüsünden kurtulduktan sonra bir yanda canavar Skylla&#;nın, öte yanda Kharybdis anaforun bulunduğu boğazı da sağ salim geçer. Sicilya kıyılarına çıktıklarında Odysseus arkadaşlarını koyun ve sığır sürülerine dokunmamaları için uyarırsa da, onlar bu uyarıya kulak asmaz. Ne var ki, kesip yedikleri koyunlar gerçek ve Işık Tanrısı Apollon&#;un malıdır ve Apollon onları tam adadan ayrılırken korkunç bir fırtınayla cezalandırır. Gemi bir yıldırımla paramparça olur, tayfaların tümü boğulur. Tek başına kurutulan Odysseus dokuz gün denizle boğuştuktan sonra bu günkü Malta Adası olduğu sanılan, Kalypso&#;nun yaşadığı adada karaya çıkar.

Eve Dönüş

Bu acılı öyküden Kral Alkinoos öyle duygulanır ki, yurduna geri dönebilmesi için Odysseus&#;a hem bir gemi, hem de tayfa verir. Bu kez Odysseus sağ salim İthake&#;ye varır. Derin bir uykudayken dost denizciler onu yavaşça kumun üzerine yatırırlar. Uyanınca Athena ona Penelope ile evlenmekten isteyenlerden söz eder ve Telemakhos&#;u öldürmeyi planladıklarını anlatır. Tanınmasın diye Odysseus&#;u dilenci kılığına sokar ve ona yardım etmesi için gizlice Telemakhos&#;u getirir. Yalnızca Telemakhos ve sadık bir uşak Odysseus kim olduğunu bilmektedir. Odysseus ne yapacaklarını planlarken hep birlikte uşağın kulübesine sığınırlar. Penelope&#;yle evlenmek isteyenler, Odysseus&#;u dilenci sanarak kendi sarayında aşağılarlar.

Penelope sonunda, her kim Odysseus&#;un büyük yayını germeyi başarırsa onunla evlenebileceğini söyler. Herkes dener, ama bu işi kolayca başaran hala dilenci kılığındaki Odysseus olur. Üzerindeki yırtık pırtık giysileri atınca kim olduğu ortaya çıkan Odysseus, Telemakhos&#;un yardımıyla, Penelope ile evlenmek isteyenleri birer birer öldürür. Penelope&#;nin bile tanımakta güçlük çektiği Odysseus&#;un çilesi son bulur, karısına ve evine kavuşur.

FİRDEVSİ VE ŞEHNAME&#;Sİ

Divan edebiyatın da derinden etkilemiş büyük bir İran&#;lı şairidir. Günümüze Şehname adlı yapıtı kalmıştır.

Asıl adı Ebu&#;l-Kasım Mansur olan Firdevsi&#;nin yaşamı hakkında yeterli kesin bilgi yoktur. Yaşamı çeşitli söylencelere karışmış, eski kaynaklarda bir masal havasında anlatılmıştır. Firdevsi Tus kentinde soylu bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Şehname&#;den, iyi bir öğrenim gördüğü, eski Farsça ile Arapça&#;yı ustalıkla kullanacak derecede öğrendiği anlaşılmaktadır. Daha gençlik yıllarında İran Tarihine büyük bir ilgi duydu. Halk arasında anlatılan efsane ve öyküleri de kapsayan büyük bir destan yazmak istiyordu. yılında Şehname&#;yi yazmaya konuldu.

Şairin bundan sonraki yaşamı üzerine çeşitli öyküler anlatılmaktadır. Yaygın olan öyküye göre Firdevsi, Şehname&#;yi Gazneli Sultan Mahmud&#;a sunmak için Gazne&#;ye gider; ama saraya girmekte zorluk çeker. Sarayın çevresinde dolaşırken üç saray şairi ile karşılaşır. Onlara dileğini söyler. Şairler Firdevsi&#;yi sınamak için küçük bir deneme yaparlar. Denemenin amacı şudur: Dizeleri &#; şen &#; hecesiyle biten bir dörtlük söylemek. Buna göre her biri sırayla bir dize söyleyecektir. Farsça&#;da &#; şen &#; hecesiyle biten üçten fazla sözcük bulunmadığını düşünen saray şairleri, Firdevsi&#;nin uyak bulamayacağından emindirler. Saray şairleri sırayla üç dize söyledikten sonra sıra Firdevsi&#;ye gelir. Firdevsi, İran&#;ın eski kahramanlarından Poşen&#;in adını dördüncü dizeye uyak yaparak dörtlüğü tamamlar. Bu kahramanın kim olduğunu bilmeyen şairler Firdevsi&#;nin açıklamalarına hayran kalırlar ve Firdevsi&#;yi Sultan Mahmud&#;a tanıtırlar.

Firdevsi, kısa zamanda Sultan Mahmud&#;un hayranlığını kazanır. Sarayda kendisine özel bir yer ayrılır ve Şehname&#;yi yazmayı burada sürdürür. Firdevsi&#;nin yazdığı bölümleri okudukça hayranlığı artan Sultan Mahmud şairin her beyti için bir altı ödenmesini buyurur. Ama vezir, Firdevsi&#;yi kıskandığı için ve bu ödemenin bütçeye büyük getireceği gerekçesiyle buyruğu savsaklayıp, ödemeyi yapmaz. Firdevsi ise kişiliğine yediremediği için veziri, Sultana şikayet edemez. Bu arada şairin yazdığı bölümler elden ele dolaşmakta, ünü yaygınlaşmaktadır. Ama bu durum şaire düşman kazandırır, sarayda onu çekemeyenler artar. Bu kişiler, Firdevsi&#;nin din yolundan sapmış biri olduğunu ileri sürerler ve söylentiler Sultana kadar ulaşır. Sonunda Firdevsi 60 bin beyitten oluşan Şehname&#;yi Sultan Mahmud&#;a sunar. Sultan şaire 60 bin altı yerine 60 bin gümüş verince Firdevsi, kendisini aşağılanmış hissederek saraydan ayrılır. Bir söylentiye göre aldığı paranın yarısını bir hamamcıya, yarısını da içtiği şerbetin karşılığı olarak şerbetçiye verir. Daha sonra Herat kentinde bir dostunun yanına sığınır.

Bazı kaynaklar Firdevsi&#;nin Herat&#;tayken Sultan Mahmud için ağır bir yergi şiiri yazdığından söz eder. Bazı kaynaklarda ise şairin, Herat&#;ta büyük bir caminin duvarına Sultan Mahmud için yazdığı övgü şiirini astığını ve bu övgüyü duyan Sultan Mahmud&#;un yapılan haksızlığı öğrendiği yazılıdır. Sultan Mahmud, hemen 60 bin altını Firdevsi&#;ye gönderir. Ama altınları getiren ulak, kentin bir kapısından girerken, Firdevsi&#;nin cenazesi de öbür kapıdan çıkmaktadır. Şairin kızı da gönderilen altınları bir hayır kurumuna bağışlar.

Firdevsi&#;nin Şehnamesi, İran&#;ın Arap egemenliğine girene kadarki tarihini içerir. İran tarihi ve mitolojisi, eldeki eski kitaplara, dilden dile dolaşan söylencelere ve öykülere dayanılarak yazılmıştır. Yapıt mesnevi biçimde düzenlenmiş 60 bin beyitlik bir şiirdir. Firdevsi yapıtını yazarken bir tarihçi gibi çalışmış ama tarihsel bilgileri güçlü şiir yeteneği ile işlemiştir. Yapıtın yazıldığı dönemde Arapça&#;nın çok yaygın olmasına karşın, Firdevsi Arap dili ve kültürünün egemenliği altındaki İran ulusuna, büyük bir tarih ve kültür zenginliğine sahip olduğunu göstermek istercesine kendi dillerinde bir yapıt sunmuştur. Yapıt çok yalın bir dille yazılmıştır. Şehname gerek şiirsel gücüyle, gerek bilgi zenginliğiyle Divan şairlerinin başyapıtlarından biridir. Bunu yanı sıra bir ulusun tarihi üzerine tek bir şair tarafından yazılmış benzer bir yapıt yoktur. Şehname dünya şiirinin, özellikle destan türünün büyük klasikleri arasındadır. Dünyanın birçok diline çevrilmiş olan yapıt Türkçe&#;ye ilk kez yüzyılda Tatar Ali Efendi tarafından eksiksiz olarak çevrilmiştir. Günümüz Türkçe&#;sine ise Necati Lugal tarafından aktarılmıştır.

GILGAMIŞ DESTANI

Ölümsüzlüğü arayan bir kralın öyküsüdür. Destana konu olan kral Gılgamış İÖ yıllarının ilk yarısında Mezopotamya&#;daki Uruk kentinde hüküm sürmüştür. Ölümsüzlüğün ve bilginin peşindeki insanı yücelterek anlatan Gılgamış Destanı, günümüze kalabilmiş, bilinen en eski destandır.

Gılgamış Destanı, Akat ve Sümer dillerinde yazılmış tabletlerden derlenmiştir. Bunlardan günümüze 12 tablet kalabilmiştir. Ama bu tabletler eksik olduğu için destan metninin bütünü elde edilememiştir. &#;te Ninova&#;da yapılan kazılarda, Asur Kralı Asurbanipal&#;in bulunan bu tabletlere daha sonra Türk-İran sınırında ve Irak&#;taki Nippur kenti kazılarında bulunan tabletler eklenmiştir. Ayrıca Türkiye&#;de Sultan Tepe ve Boğazköy&#;de yapılan kazılarda da destanını bazı bulunmuşsa da henüz tümü gün ışığına çıkarılmamıştır.

Bu tabletlerdeki metne göre destan, Gılgamış&#;ın özelliklerini övgüyle anlatarak başlar. Yarı insan, yarı tanrı olan Gılgamış karada ve denizde olan biten her şeyi bilen başarılı bir yapı ustası ve yenilmez bir savaşçıdır. Destanının, öbür bölümlerinde Gılgamış&#;ın başından geçen serüvenler anlatılır. İlk serüven Gılgamış ile Gök tanrısı Anu arasında geçer. Halkına acımasız davrandığı için Gılgamış&#;a öfkelenen Anu, onu öldürmek için vahşi bir hayvan olan Enkidu&#;yu üzerine salar. Enkidu ile Gılgamış arasındaki savaşta Gılgamış üstün gelir. Daha sonra Enkidu Gılgamış&#;ın en yakın dostu ve yardımcısı olur. Bunun ardından gelen serüven Gılgamış ile aşk tanrıçası İştar arasında yaşanır. İştar Gılgamış&#;a evlenme önerisinde bulunur. Gılgamış bunu red eder. Onuru kırılan İştar Gılgamış&#;ı öldürmek için yeryüzüne bir boğa gönderir.

Gılgamış, Enkidu&#;nun da yardımıyla boğayı öldürür. Enkidu rüyasında, boğayı öldürdüğü için tanrılar tarafından ölüme mahkum edildiğini görür. Destanın bundan sonraki bölümüyle ilgili tabletler bulunamamıştır. Ama, destanın devamının yer aldığı Gılgamış&#;ın Enkidu için yaktığı ağıtı, düzenlediği görkemli cenaze törenini, sonunda Enkidu&#;nun ölüler dünyasına göçtüğünü anlatan tabletler bulunabilmiştir. Destanda Enkidu&#;nun ölümünü Tufan öyküsü izler. Tufan, yeryüzünün sularla dolup taşmasının öyküsüdür. Gılgamış destanında Tufan&#;ı tanrıça İştar ve Bel&#;in başlattığı anlatılır. Gılgamış, Tufan&#;dan kurtularak sağ kaldığını öğrendiği Utnapiştim&#;i bulmak üzere yola çıkar. Utnapiştim ölümsüzlüğün sırrını bilen bir bilgedir. Utnapiştim&#;i bulan Gılgamış, onun verdiği ölümsüzlük otuyla gençliğine yeniden dönecek ve ölümsüzlüğe kavuşacaktır. Ama, destanının insanlar için en üzücü bölümü burada başlar. Çünkü Gılgamış ölümsüzlük otunu yemeye fırsat bulamadan onu bir yılana kaptırır ve Uruk&#;a eli boş döner. Bazı kaynaklar, Gılgamış&#;ın ölümsüzlük otunu halkıyla birlikte yemek istediğini belirtir. Destan Gılgamış&#;ın ölüm karşısında acı yenilgisiyle biter.

RAMAYANA

Bir Hint destanıdır. 24 bin kıtadan meydana gelir. Onun kahramanı Rama&#;nın hikayesidir. Rama, prensin kızı ile Sita ile evlenmek ister. Prens, kızına Tanrı Şiva&#;nın yayını çekebilecek savaşçıya vereceğine söz vermiştir. Bu savaşçı başka şehirde tutulmaktadır; dönüşünde Rama, onun mirasçısı olacaktır. Bu anlaşma, Kralın ikinci karısı tarafında kabul edilemez. Rama, nişanlısı ve kardeşi sürülür. Hepsi, Hindistan2ı kaplayan büyük ormana yola çıkarlar; devlerle birçok çarpışmaları olur, birçok felaketlere uğrarlar. Seylan&#;ın dev kralının eline düşen Sita&#;yı kurtarmak için, Seylan&#;la Hindistan arasında, deniz üzerinde bir köprü kurulur; Sita, türlü çetin tecrübelerden geçer ve sonunda Rama ile evlenir.

KALEVELA

Fin milli destanıdır. Çoğu Kalevela&#;da, Elios Lönnrot tarafından toplanmış olan halk şarkılarından oluşur. Fin bilginleri bu destanın işlenmesini üç aşamaya ayırmışlardır:

1. Orijinal olarak yayınlanmamış (Prota-Kalevela), beyit, 16 şarkı

2. Eski Kalevela (yayımı : ), beyit, 12 şarkı

3. yeni Kalevela (ikinci yayımı: ), beyit, 50 şarkı.

Kalevela&#;yı meydana getiren şarkılar beş kahramanın etrafında toplanır. Bunlar, saz şairi, demir, maceraperest, avcı, demirbaş köle.

NİBELUNGEN (Alman)

Alman edebiyatı: 5. yüzyılın ilk yarısındaki Hun &#; Germen savaşlarını anlatır.

BEOWULF (İngiliz)

İngiliz edebiyatı: Yiğit Beowulf ve arkadaşlarının bir canavarla mücadelesini anlatır.

İGOR (Rus)

Rus edebiyatı: yüzyılda Kıpçak Türkleriyle Rusların yaptıkları savşaları anlatır.

LA CİD (İspanyol)

İspanyol edebiyatı: İspanyolların ulusal kahramanı Rodrigo&#;unun yüzyılda Araplarla mücadelesini anlatır.

CHANSENDE RÖLAND (Fransız)

Fransız edebiyatı: Charlemagne döneminde Müslümanlarla yapılan savaşları anlatır.

ŞİNTO (Japon)

Japon halkının güneşten yaratıldığını, geldiğini anladan ulusal bir destandır.

Aynı zamanda &#;Şinto&#;, Japonların ulusal dinlerinden biridir. Kelime olarak &#;Şin&#; (=Tanrılar=ruhlar), &#;to&#; ise (yol) anlamına gelir; şinto kelimesini Tanrıların Yol&#;u olarak çevrilebiliriz.

OĞUZ KAĞAN (Türk)

Türk edebiyatı: Hunların büyük hükümdarı Oğuz (Mete) Kağan&#;ın Orta Asya&#;da Türk birliğini nasıl kurduğunu anlatır.

YAPMA DESTANLAR

Virjil ve Aeneis

Latin şairlerinin en büyüğü Publius Vergilius Maro&#;nun (M.ÖM.Ö. 70) ve onun büyük eseri Aeneis. Virjil, öldüğü zaman bu eser henüz bitmemişti. Şairin eserindeki amaç, İmparator Ağustos zamanında Roma&#;nın yükselişini ve yükselmek için kendini nasıl feda etmek gerektiğini anlatır. 12 kitaptan meydana gelen bu destan, Troia hükümdarı Primos&#;un yeğeni Aeneis&#;in Roma&#;yı kurması anlatır; kendi maceralarını ve İtalya&#;ya ulaşmadan önce başından geçenleri ve seyahatlerini, orada yeni bir şehir bulmak için savaşlarını işler.

Henriade (Voltaire)

Fransız edebiyatı: Voltaire tarafından yazılan yüzyıldaki bu destanda din ve mezhep savaşları anlatılır.

Os Lusiadas (Camoes)

Portekiz edebiyatı: Vasco de Gama&#;nın seferleri anlatılır.

Kaybolmuş Cennet (J. Milton)

İngiliz edebiyatı: J. Milton tarafından yazılan bu destanda Adem&#;le Havva&#;nın cennetten yeryüzüne inişleri anlatılmıştır.

Kurtarılmış Kudüs (T. Tasso)

İtalyan edebiyatı: T. Tasso taradında yazılan bu destanda 1. Haçlı Seferi&#;nde Kudüs&#;ün alınışı () anlatılır.

Çılgın Orlando (Ariosto)

İtalyan edebiyatı: Ariosto tarafından yazılan bu destanda Charlemagne döneminde Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında geçen savaşlar anlatılır.

İlahi Komedya (Dante)

İtalyan edebiyatı: Dante tarafında yazılan bu destanda öteki dünyada (ahirette) Dante&#;nin yaptığı 7 günlük bir gezi anlatılır.

Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)

Türk edebiyatı: Fazıl Hüsnü Dağlarca tarafından yazılan bu destanda Kurtuluş Savaşı&#;ndan bazı olaylar anatılır.

Üç Şehitler Şiiri Video

Ayrıca bakınız ⇒

Türk Destanları

İSLAMİYET ÖNCESİ

Saka Destanları:

Hun-Oğuz Destanları:

Göktürk Destanları:

Uygur Destanları:

İSLAMİYET SONRASI

Destan Nedir Ve &#;zellikleri Nelerdir? Destan T&#;rleri Ve &#;rnekleri Konu Anlatımı

Haberin Devamı

İlk çağlardan itibaren, dünyanın her yerinde, insanların dönem yaşantılarına uygun geleneklerini gelecek kuşaklara bildirmek amacıyla yarattıkları edebi ürüne destan denir.

Destanlar, efsanelerden sonra bilinen en eski edebi türdür. Hatta Türk edebiyatında daha çok efsaneler ile karıştırılır. Fakat destan ve efsaneler arasında elbette ki belirli farklılıklar mevcuttur.

Destanlar belirli ögeleri içerir. Bu ögeleri, efsane, mitoloji, tarihi ögeler ve folklor oluşturur. Destanların milletleri etkilemesinin nedeni içerdiği konulardan dolayıdır. Destanlar, tarihi olayları, savaşları, hastalıkları, göçleri, afetleri, deprem, kuraklık, yangın, istila gibi toplum olaylarını içerir.

Dönemin edebiyat ozanları, toplumun hayat görüşünü yansıtan eserler de üretmiştir. Bu eserler tarihi olayları yansıtmasa bile toplumun hayat görüşünü yansıttığı için destan olarak kabul edilir.

Destan Özellikleri Nelerdir?

Elbette ki Türk edebiyatında destanın belirli özellikleri vardır. Bu özellikler şöyledir:

Halkın ortak beyin ürününü içerdiği için anonim kabul edilmiştir.

Üretildiği ulusun ortak özelliklerini içeren eserlerden oluşmaktadır.

Haberin Devamı

Söyleyiş dili coşkulu anlatımdır.

Destan eserlerinde belirli kahramanların isimleri geçer. Bu kahramanların dikkat çekmelerinin nedeni olağanüstü özelliklerinin olmasıdır.

Destanların oluşmasını sağlayan, eserleri besleyen olaylar tarihi ve sosyal olaylardır.

Destanlardan beklenilen durum, toplumda iz bırakmış önemli olayları anlatmasıdır.

Destan Türleri Ve Örnekleriyle Konu Anlatımı

Destanlar oluşumlarına göre türlerine ayrılır. Oluşumlarına göre destan türleri ise iki çeşittir. Birincisi doğal destan ikincisi ise yapay destandır.

Doğal destanlar belirli olaylar sonucunda kendiliğinden oluşur. Bu sebepten dolayı doğal destan denmiştir. Tarihin dönemlerinde oluşmuş ve bitmiş olan destan türüne doğal destan denir. Doğal destanların yazarı belli değildir. Çünkü destanlar bilindiği gibi anonim ürünlerdir.

Haberin Devamı

Sözlü destan türüdür. İlkel dönemde yaşanmış olayları konu alır. Türk edebiyatında doğal destan iki döneme ayrılmaktadır. Birinci dönem İslamiyet öncesi dönemdir. İkinci dönem ise İslamiyet dönemidir. Doğal destanların örneklerinin çoğu İslamiyet öncesi dönemde ortaya çıkmıştır.

Doğal destan türüne örnekler şöyledir:

Bozkurt destanı Göktürkler milletine ait doğal destandır.

Alp Er Tunga destanı Sakalar milletine ait doğal destandır.

İgor destanı Rus milletine ait doğal destandır.

Şehname destanı İran milletine ait doğal destandır.

Nibelungen destanı Alman milletine ait doğal destandır.

Yapay destan türünün ise doğal destan türünden bazı farklılıkları mevcuttur. Yapay destanlarda yazar bellidir. Doğal destanlarda yazar belli değildir. Bir sanatçı tarafından yazılan, yakın zamanlarda ortaya konulabilen, bugünden sonraki dönemlerde de yazılabilen eserlere yapay destan denir.

Haberin Devamı

Yapay destanda yazar olağan üstü durumlara daha az yer verir. Yapay destan bir sanatçının toplumu etkileyen bir olayı destana benzeterek anlatması sonucunda doğmuştur. Bu sebepten dolayı yazarı belli olacak şekilde yakın zaman döneminde de oluşturulabilir.

Yapay destan türüne örnekler şöyledir:

Tasso tarafından yazılan Kurtarılmış Kudüs bir yapay destandır.

Yazıcı oğlu Ali tarafından yazılan Selçuk name bir yapay destandır.

Fazıl Hüsnü Dağlarca tarafından yazılan Üç Şehitler Destanı bir yapay destandır.

Milton tarafından yazılan Kaybolmuş Cennet bir yapay destandır.

Kayıkçı Kul Mustafa tarafından yazılan Genç Osman Destanı bir yapay destandır.

Doğal destan ve yapay destan türlerine verilen bu örnekler içeriği araştırılarak belirli kaynaklar aracılığı ile okunabilir. Destanlar okunduğu taktirde özelliklere uyularak yazıldığı görülecek ve türler çok daha iyi anlaşılacaktır.

Dünya edebiyatındaki doğal destanlar nelerdir?

İçindekiler:

  1. Dünya edebiyatındaki doğal destanlar nelerdir?
  2. Islamiyet sonrası Türk destanları nelerdir?
  3. Türk destanları nelerdir?
  4. Destanın genel özellikleri nelerdir?
  5. Ilahi komedya destanı hangi millete aittir?
  6. Atilla destanı hangi millete aittir?
  7. Destan nedir ve Türk destanları nelerdir?
  8. Anadoluda oluşmuş ilk Türk destanı nedir?
  9. Ilk Türk destanları nelerdir?
  10. Tarihteki ilk Türk destanı nedir?
  11. Destan nedir genel özellikleri nelerdir?
  12. Destan nedir çok kısa bilgi?
  13. Ramayana ve Mahabharata destanı hangi ulusa aittir?
  14. Chanson de Roland Destanı hangi ulusa aittir?
  15. Şinto destanı hangi ülkeye aittir?
  16. Mahabharata destanı hangi ülkeye aittir?
  17. Destan nedir ve türleri nelerdir?
  18. Destan örneği nedir?
  19. Ilk Türk destanı nedir?
  20. En eski Türk destanları nelerdir?

Dünya edebiyatındaki doğal destanlar nelerdir?

Dünyadaki en önemli doğal destanlar:Daha fazla öğe

Islamiyet sonrası Türk destanları nelerdir?

İslamiyet'in Kabulünden Sonraki Türk DestanlarıDaha fazla öğe

Türk destanları nelerdir?

Türk Destanları ve ÖzellikleriDaha fazla öğe

Destanın genel özellikleri nelerdir?

Destanların Genel ÖzellikleriDaha fazla öğe

Ilahi komedya destanı hangi millete aittir?

İlahi Komedya(İtalyanca: Commedia, Divina Commedia), Dante tarafından yüzyılın ilk yarısında yazılmış, İtalyan edebiyatının en meşhur epik şiiri ve dünya edebiyatının önemli bir başyapıtı.

Atilla destanı hangi millete aittir?

ALMANLARA aittir. Nibelungen Destanı(Almanca: Nibelungenlied) , Ren Nehri kıyısında , eski Worms şehri civarında geçer. DestandaPagan inançları ile beraber Hristiyan inançları ve törenleri de bulunmakta ve kral-senyör-vassal ilişkisi de destanınOrta Çağ'a aitizler taşıdığını göstermektedir.

Destan nedir ve Türk destanları nelerdir?

Destan: Milletlerin yaşadıkları tarihî olayların efsanevî ve mitolojik unsurlarla yoğrularak oluşturduğu millî karakter taşıyan uzun manzum eserlerdir. Destanlardantarihî kaynak olarak faydalanılabilir. Kaşgarlı Mahmut eserinde destantürü için “koşuk” “yır” terimlerini kullanmıştır.

Anadoluda oluşmuş ilk Türk destanı nedir?

Anadolu'da oluşan ilk Türk destanıBattal Gazi Destanı'dır.

Ilk Türk destanları nelerdir?

İlk Türk Destanları

Tarihteki ilk Türk destanı nedir?

Bilinen Türk destanlarıarasında en eskisi Yaratılış Destanı'dır. Bu destan, Altay Türkleriarasında anlatılagelmiştir.

Destan nedir genel özellikleri nelerdir?

Destan: Milletlerin yaşadıkları tarihî olayların efsanevî ve mitolojik unsurlarla yoğrularak oluşturduğu millî karakter taşıyan uzun manzum eserlerdir. Destanlardan tarihî kaynak olarak faydalanılabilir. Destanlar, mitlerden sonra en eski ikinci tür olarak kabul edilir.

Destan nedir çok kısa bilgi?

Milletleri derinden etkileyen tarihî ve sosyal olayları anlatan çoğunlukla manzum şekilde olan edebî eserlere “destan” denir.

Ramayana ve Mahabharata destanı hangi ulusa aittir?

Hindistan'da herkes tarafından bilinen bir eserdir. Hint kültürü, Güneydoğu Asya'da yayıldıktan sonra Ramayana, çok sayıda ulusal ifade ve gelişmelerin olduğu Bali, Kamboçya ve Tayland geleneklerinde de yer almıştır.

Chanson de Roland Destanı hangi ulusa aittir?

Roland Destanı (Chanson de Roland), Orta çağ Frank destanıdır. Roland adlı kahramanın bir avuç arkadaşıyla beraber Müslüman Araplara karşı verdiği mücadeleyi konu alır. Hikâye İspanya'da ve Frank imparatoru Charlemagne döneminde geçer.

Şinto destanı hangi ülkeye aittir?

Şinto(Kanji:神道 Shintō, Kami no Michi) veya Şintoizm, Japonya'nın yerli, Japonların millî dinidir.

Mahabharata destanı hangi ülkeye aittir?

Mahabharata(Sanskrit dilinde “Bharata Hanedanı'nın Büyük Destanı”), Hindistan'ın iki büyük destanından biri.

Destan nedir ve türleri nelerdir?

Destanlaroluşumlarına göre "doğal destan" ve "yapay destan" olmak üzere ikiye ayrılırlar. Tarihin karanlık devirlerinde oluşmuş ve bitmiş olan destanlara doğal destandenir. Doğal destanlarbazı olaylar sonucunda kendiliğinden oluşurlar.

Destan örneği nedir?

Yiğitlik, savaş, kıtlık, aşk ve doğa gibi konular destanın ana temalarını oluştururlar. Örnekolarak Bozkurt Destanı, doğal destanolarak kabul edilir. Yapay Destanlar. Yapay destanlarbir sanatçı tarafından ortaya çıkarılan destanlara verilen isimdir.

Ilk Türk destanı nedir?

Bilinen Türkdestanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı'dır. Bu destan, Altay Türkleri arasında anlatılagelmiştir. Rus Türkolog Vasili Radlof tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. İslâmiyet'ten önceki döneme ait en eski destanlarSaka Türkleri'ne aittir.

En eski Türk destanları nelerdir?

İlk Türk Destanları
Yorum Yap!

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir