evli kadının zina yapması ayet / ▶ ZİNA ile ilgili ayetler - Zinaya yaklaşmayın!(17/İsra 32)

Evli Kadının Zina Yapması Ayet

evli kadının zina yapması ayet

kaynağı değiştir]

Yahudi şeriat kitabı olan Talmud'da konuyla ilgili hüküm şöyledir:

Eğer bir adam başka birinin karısıyla yatarken yakalanırsa, hem kadınla yatan adam, hem kadın, ikisi de öldürülecek. İsrail'den kötülüğü atacaksınız.

Eğer bir adam kentte başka biriyle nişanlı ergen bir kızla karşılaşır ve onunla yatarsa,

İkisini de kentin kapısına götürecek, taşlayarak öldüreceksiniz. Çünkü kız kentte olduğu halde yardım istemek için bağırmadı; adam da komşusunun karısıyla ilişki kurdu. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldıracaksınız.[9]

Hristiyanlık'ta recm[değiştir

Sual: Nur sûresinin, (Zina eden ancak zina edenle veya müşrikle evlenir) mealindeki 3. âyeti, (Yalnız Kur’an) diyen bir hocaya soruluyor. O da, (Zina eden, zina edenle veya müşrikle evlenmek zorundadır, bunlardan başkasıyla evlenemez)diyor. Müşrikle evlenen kâfir olmuyor mu?
CEVAP
Elbette, kâfir olur. Müşrik; kitapsız, dinsiz, ateist kâfir demektir. Böyle bir kâfirle evlenen Müslüman, kâfir olur. O âyet-i kerime nesh edilmiştir. Aşağıda delilleriyle açıklaması vardır. İki âyet-i kerime meali:
(İmanlı kadınların kâfirlerle evli kalmaları helâl değildir.) [Mümtehine 10]

(İman etmedikçe, müşrik [dinsiz, putperest kâfir] kadınlarla evlenmeyin! İmanlı bir cariye, beğendiğiniz, imrendiğiniz müşrik bir kadından elbette daha üstündür. Kadınlarınızı da, iman edinceye kadar müşrik erkeklerle evlendirmeyin! Mümin bir köle, müşrik bir erkekten elbette daha üstündür.) [Bekara ]

Bu iki âyet müşrikle evlenmeyi yasaklıyor. Nur sûresinde ise, evlenilebileceği bildiriliyor. Âyetler birbirine zıt olmayacağına göre, âlimlerimiz, Nur sûresindeki âyetin nesh edildiğini bildiriyorlar. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Nur sûresinin, (Zina eden ancak zina edenle evlenir) mealindeki 3. âyeti, Nisa sûresinin üçüncü âyeti ile nesh edilmiştir. (Redd-ül muhtar)

S. Ebediyye’de ise, (“Zina eden kadını, başka erkekler nikâh edemezler” mealindeki âyet-i kerime, Nisa sûresinin üçüncü âyetiyle nesh edilmiş ve hadis-i şerifle bildirilmiştir) deniyor.

Kurtubî tefsirinde de, (Bu âyet nesh edilmiştir ve dört mezhebin hükmü de böyledir) deniyor. (Cami’u li-Ahkâm)

İmam-ı Ahmed bin Ali bin Ebu Bekir Razi Cessâs, (Dört mezhepte de, zina eden, zina etmeyenle ve zina etmeyen, zina edenle evlenebilir) buyuruyor. (Ahkam-ül Kur’an)

Mezhepsizlerin çok değer verdiği Zuhaylî bile, bu âyetin nesh edildiğini bildirip, Peygamber efendimize, (Bir erkek, zina ettiği kadınla evlenebilir mi?) diye sorulunca, Resulullah'ın, (Haram bir şey, helâl olanı haram etmez. [Haram olan zina, helâl olan nikâhlanmayı haram kılmaz]) buyurduğunu yazmaktadır. (İ. Fıkhı Ans.)

S. Ebediyye’de, (Müslüman kızın kâfir erkekle evlenmesi caiz değildir. Kâfir erkekle evlenmeye niyet edince mürted olur. İki kâfir birbiriyle evlenmiş olur) deniyor. Yine S. Ebediyye’de namazı bozan şeylerin maddesinde, (Bir kız, bir kâfirle evlenmeye karar verirse, hemen kâfir olur) deniyor. Demek ki, müşrikle yani kâfirle evlenmek küfür oluyor.

Zina eden kadınla evlenmek sahihtir. Kadın da kocası da başka biriyle zina etseler, nikâhları bozulmuş olmaz. Zina ettiği kadınla da evlenmek caizdir. Mesela bir adam birinin bahçesinden meyve çalar, sonra bahçe sahibine gider, özür dileyip çaldığı meyveyi satın alır. Çalması haram, satın alması helâldir. (Camiu li-Ahkami’l-Kur’an)

Nur sûresinin âyetinde, (Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır) buyurulduğu gibi, (Zina eden bir erkek, ancak zina eden kadınla ilişki kurar) şeklinde açıklayanlara göre de, o âyet nesh edilmiştir.

Neshi kabul etmeyen bir mezhepsiz, (Kur’an’da nesh olmaz) dedi. Ona, Bekara sûresinin, (Biz, daha iyisini veya onun gibisini getirmeden bir âyeti nesh etmez veya unutturmayız) mealindeki âyeti için ne dediğini sordum. (Nesh olmadığı hâlde, öyle söylenmiştir) dedi. Mr. Hamidullah da, Hazret-i Musa ile ilgili Kehf sûresindeki hadise için, (Din kitapları temsiller getirir. Bunların tarihi hadiseler olması zaruri değildir) diyor. Yani hâşâ Allah’ın uydurduğunu söylüyor. Mezhepsiz de, nesh ile ilgili âyetin [hâşâ] lüzumsuzluğundan bahsediyor. Şu iki hadis-i şerif böyle sapıkları bildiriyor:
(En kötü insan, dînî konularda kendi düşüncesiyle hüküm verir de, haramı helâl, helâli haram sayar.) [İ. Asakir]

(Dini aklıyla ölçen kadar zararlı kimse yoktur. Allah'ın helâl ettiğine haram, haram ettiğine de helâl der.) [Hatîb]

İşte bir âyetin mânâsı için hadis-i şeriflere ve muteber tefsirlere bakmadan kendi anladığına uyan, böyle büyük hatalara sebep olur. Zina edeni müşrikle, ateistle evlendirir, onu da, kendini de küfre sokar. Mektubat-ı Rabbânî’deki hadis-i şerifte, (Kur'an’ı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. (Deylemî)

Küfre girmemek için, âyetlerin mânâsını muteber kitaplardan öğrenmelidir.

Zina cezasıyla ilgili ayette evli-bekar ayırımı var mı?

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Soruda söz konusu edilen ayetlerin meali şöyledir:

“Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahirete iman ediyorsanız, Allah’ın hükmünü uygulama işinde sakın acıma hissi sizi etkisi altına alıp da uygulamayı engellemesin. Hem onların bu cezalandırılmalarında müminlerden bir cemaat da bulunup şahit olsun!” (Nur, 24/2)

Nur suresinin ikinci ayetinde zina suçu için belirlenen yüz değnek cezası, bekar veya evli vasıfları kullanılmadan mutlak olarak ifade edilmiştir. Burada bir iki noktaya dikkat çekerek konuya açıklık getirmeye çalışacağız:

a) İslamî hükümlerin -Kitap ve Sünnet olmak üzere- iki kaynağı vardır. Kur'an’da bekarlar için “yüz değnek” cezası, Sünnette ise “Recim” cezası ön görülmüştür.

Namaz, oruç, hac, zekât gibi temel İslamî hükümlerin tamamlanması sünnete bırakıldığı gibi, zina suçunun önemli bir bölümü olan recim de sünnete bırakılmıştır.  

Genel olarak zina suçunun bekâr olanlarda daha fazla olma ihtimalinin bulunmasına binaen, birinci teşri kaynağı olan Kur'an’da yer alması daha uygundur.

b) Yeni hükümlerin ortaya konulması, doğan yeni maslahatlara bağlıdır. Farklı dinlerin farklı hükümler ihtiva etmesi de bu hikmetten kaynaklanmaktadır.

Buna göre, önce ayette hem bekar hem de evli olanlar için “yüz değnek” cezası hükmünün verilmesi, daha sonra maslahatın gerektirmesinden ötürü, sünnetle evliler için “recim” cezasının uygulamaya konulmuş olması mümkündür.

Nitekim, Hz. Ali’nin aynı kişiye hem değnek hem de recim cezasıını uyguladığına dair rivayetler vardır. (krş. Razî, ilgili ayetin tefsiri)

c) Recim cezası mütevatir haberle sabittir. Ebu Beki, Ömer, Ali, Cabir, Said el-Hudri, Ebu Hüreyre, Büreyde el-Eslemi, Zeyd b. Halid ve daha başka sahabilerin rivayetleri bilinmektedir. (bk. Razî, a.g.y)

Böyle çok ağır bir cezanın sünnetle tespit edilmesi, -diğer bir çok hükümlerde olduğu gibi- Sünnetin dindeki önemi ve teşriin ikinci kaynağı olduğunu ümmete ders vermeye yönelik olabilir.

d)“Zina eden kadınlarınız hakkında dört şahit isteyin. Eğer dört kişi şahitlik ederlerse, ölüm kendilerini alıp götürünceye veya Allah kendilerine bir yol gösterinceye kadar onları evlerde alıkoyun. Sizden iki kişi fuhuş yaparsa onlara eziyet edin. Eğer tövbe edip hallerini ıslah ederlerse onları cezalandırmaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tevvab ve rahîmdir / tövbeleri kabul eder ve çok merhametlidir.” (Nisa, 4/)

mealindeki ayetlerde, zina suçunun cezası “ev hapsi” ve “uygun bir eziyet” cezası söz konusudur. Bu ayetlerdeki hükümler, Nur suresindeki ayetle neshedilmiştir.(bk. Razi, Kurtubî, ilgili ayetlerin tefsiri)

e) Nisa ayette yer alan “Allah kendilerine bir yol gösterinceye kadar onları evlerde alıkoyun.” mealindeki ifadeden açıkça anlaşılıyor ki, kadınlar için bu ev hapsi belli bir süreliğinedir. İlahi hikmetin ön gördüğü zamanı gelince bu “geçici ev hapsi” yerine süresiz geçerli olan bir düzenleme yapılacaktır. Ve bu düzenleme Nur suresinin 2. ayetiyle yapılmıştır.

f) Bununla beraber, bu ayetin “kadınlarla ilgili çıkış yolunu gösteren Allah’ın hükmünü benden öğrenin; bekâr kadınların cezası yüz değnek, evli olanların cezası ise recimdir.” manasındaki hadisle neshedildiğini söyleyen alimler de vardır. (Razi, Kurtubi, a.g.y)

- Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, ilgili hadis “nâsih” değil, “mübeyyin”dir. Yani bu hadis-i şerif, söz konusu ayette yer alan “bir yol gösterinceye kadar” mealindeki ifadede yer alan ilahî vadi beyan etmiştir.

Ayrıca bu hadiste, Nur suresinin zina ile ilgili ayeti de tahsis edilmiştir. Yani oradaki, “yüz değnek cezası” sadece bekârlara mahsus olduğunu göstermektedir.

g) Denilebilir ki, oldukça hafif görülen Nisa suresindeki cezalar ile, onları  nesheden Nur suresindeki ayetin hükmü arasında aklın zahiri nazarında fazla bir uçurum görünmemesi için ilahi hikmet, Neshedici ayet olan Nur suresinin ayetinde  “recim” gibi ağır bir hüküm değil, “yüz değnek” gibi biraz daha hafif bir cezaya yer vermiştir.

Ancak maslahat ve caydırıcılık bakımından daha ağır bir ceza olan “recim” cezasına da yer verilmiş fakat bu hüküm teşriin ikinci kaynağı olan sünnette arz edilmiştir.

Cevap 2:

“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar zandan başka bir şeye tâbi olmuyorlar ve temelsiz bir tahminden başka bir şeye de dayanmıyorlar.” (Enam, 6/)

mealindeki ayeti şöyle anlamak gerekir:

a) Bu ayetten önceki ayetlerde kâfirlerin şüphelerine cevap verilmiştir. Ardından “Rabbinin sözü doğruluk yönüyle de, adalet yönüyle de tamdır. Onun sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur. O her şeyi işiten, her şeyi bilendir.” mealindeki surenin ayetinde Kur’an’ın A’dan Z’ye bütün hükümlerinin dosdoğru olduğuna, bunun da Hz. Muhammed (asm)’in hak peygamber olduğuna tartışmasız bir delil teşkil ettiğine vurgu yapılmıştır.

Böyle kesin delillerle ispat edilen bir davada, kendini bilmez cahillerin söylediklerine kulak vermenin doğru olmadığına işaret edilmiştir.

b) Bu ayette yer alan “Yeryüzünde bulunanların çoğu”ndan maksat, Hz. Peygamber (asm)'in hayatta olduğu devirdeki insanlardır. Kur'an’ın ortaya koyduğu hakikatleri kabul etmeyenler, bunun tersi bir yanlışa inanıyorlar demektir. Hakkın zıddı batıldır, doğrunun zıddı yanlıştır, hidayetin zıddı dalalettir. O halde Kur'an’a iman etmeyen bütün insanlar dalalettedir.

c) İslam nokta-i nazarında bu dalalet üç kısma ayrılır:

1) İlahiyatla ilgili yanlış düşünceler: Müşriklerin, yıldıza tapanların, putlara tapanların ve teslis akidesine sahip olanların inancı bu türdendir.

2) Nübüvvetle ilgili yanlış düşünceler: Mutlak olarak nübüvveti inkâr edenler (Deistler), yalnız Hz. Muhammed (asm)’in nübüvvetini inkâr edenler (Ehl-i kitap olanlar), hesap gününü nikar edenler (ki bu da nübüvvet konusuna dahildir. Çünkü peygamberlerin, tevhitten sonra verdikleri en büyük ders hesap gününe imandır).

3) İslam dininin ortaya koyduğu hükümleri inkâr edenler:

Arap müşriklerinin kendi heva ve heveslerine göre, Allah’ın helal kıldığı bazı şeyleri haram etmeleri veya bunun tersini yapmaları, dört haram ayların yerlerini değiştirmeleri gibi yanlış düşünceler de bu kısma girer.

İşte bu ayette dinin çerçevesi içerisine giren bu üç konuda insanların çoğunun dalalette olduğuna, onların bu itikatlarına iltifat edilmemesi gereğine vurgu yapılmıştır. (krş. Razi, İbn Aşur, Meraği, ilgili ayetin tefsiri)

- Unutmamak gerekir ki, yanlış olan her düşünce kesin delili olmayan bir zandan kaynaklanır. İşaret ettiğimiz Tevhid, nübüvvet-haşir ve diğer ilahi hükümleri kabul etmeyenler, bu düşüncelerinde ya doğrudur, ya da yanlıştırlar.

Doğru olmaları imkânsızıdır. Çünkü bu takdirde İslam’ın doğru olmaması gerekir.

O halde İslam’ın iman ve amellerle ilgili/daha doğrusu Kur'an’ın herhangi bir sözünü kabul etmeyenler tartışmasız dalalette olurlar. Ve bu dalalet yalancı bir zandan ibarettir.

Şu anda yeryüzünde bulunan ve İslam’ın hakikatlerini kabul etmeyen ne kadar insan varsa -İslam ters düştükleri konuların hepsinde- bir zanla hareket ediyorlar ve dalalettedirler.

“Oysa onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur; sadece zan peşine takılmış gidiyorlar. Oysa zan hiçbir zaman gerçeğin yerini tutmaz.” (Necm, 53/28)

mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

- Bununla beraber, bu ayette söz konusu edilenler Asr-ı saadette hayatta olan ehl-i dalalettir.

Demek ki, ayette işaret edilen “çoğunluk”, bizzat dalalette olanların oluşturduğu çoğunluktur.

Yoksa, hidayet ehli olanların oluşturacağı bir çoğunluk için değildir. Çünkü; her çoğunluk dalalette olmadığı gibi, her dalalet de çoğunlukta değildir.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir