elveda gülsarı özet uzun / Elveda Gülsarı Roman Özeti - Türk Dili ve Edebiyatı

Elveda Gülsarı Özet Uzun

elveda gülsarı özet uzun

Cins ve ünlü bir yorga olan Gülsarı adındaki atın doğumundan yaşlanarak ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerası, romanın ana konusudur. Aytmatov kendine özgü anlatım biçimi ve gücü ile Kırgız-Kazak ellerinin doğasını, Kırgız-Kazak Türklerinin töresini ve folklorunu da pek canlı olarak gözler önüne serer. Tanabay&#;ın o oldukça özverili ama çileli hayatını okurken onun gençliğinde yürekten bağlandığı bir siyasi rejimin, komünizmin, can çekiştiğini bugünkü dağılma ve çöküşün kaçınılmazlığını da görüyoruz.Gülsarı, cins ve ünlü bir yorga atın adıdır. Yazar, korkunç bir duygudaşlık yeteneğiyle bir yandan Gülsarı'nın doğumundan ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerasını, diğer yandan onun biricik yetiştiricisi Tanabay'ın çilesini anlatır. Tanabay can çekişen sevgili atının başında geçmişiyle hesaplaşır. Kendini devrime, mutlu yarınlara adamış, ama siyasi rejim onun ömrünü mutsuzluklar ve sıkıntılar içinde geçirmesine sebep olmuştur. İçerisinde yaşadığı toplum değişim adı altında bütün değerlerini kaybetmiştir. Aytmatov, kendine özgü anlatım tarzı ve etkileyiciliği ile hikâyenin geçtiği tabiatı betimliyor, Kırgız - Kazak Türklerinin töre ve folklorunu ebedileştiriyor.

KİTABIN ÖZETİ:

 
Tanabay gençliğinde hareketli bir hayat yaşamıştır. Rejimin uygulamalarını hayata geçirebilmek için çabalamış çalışkan bir adamdır. İkinci Dünya Savaşından dönünce mesleği olan demircilikle uğraşır. Çok sevdiği arkadaşı Çora&#;nın ısrarı üzerine at çobanlığına başlamıştır. Devraldığı at sürüsünde Gülsarı adlı, eşine ender rastlanacak çok değerli bir tayla karşılaşır. Tanabay bu atla bütün yarışlarda birinci gelmiştir. Onun adını yörede duyurur. 

Bir gün bu at merkezden Çora'nın yerine yeni tayin olan sekreterin bineği olmak üzere Tanabay&#;dan istenir. Tanabay önceleri vermek istemese de en sonunda mecbur kalır. Ama at her seferinde kaçıp Tanabay&#;ı bulur. Sekreterin adamları ata olmadık zulüm ve işkenceler uygularlar. Ayaklarına demir prangalar vurur, eziyet ederler. Tanabay her şeye rağmen canla başla çalışarak sekreterliğin verdiği görevleri yerine getirmeye çalışmaktadır.

Günün birinde ondan yanına yardımcı gençler alarak koyun sürüleri ile uğraşması istenir. Tanabay kabul eder ancak dağlarda, yaylalarda zorluk çekerler. İşte burada eskilerin kullandıkları keçe çadırların çobanlık için ne kadar önemli ve işlevli olduğunu anlar ve zamanında gençlik çağlarında bu çadırların kullanılmasına karşı takındığı tavırdan dolayı utanır. Geleneklerin boşuna yerleşmediğini artık iyice anlamıştır. Ona koyunların kuzulayacakları zaman kullanması için tahsis edilen ağılın kullanılamayacak durumda olması, hava şartlarının kötülüğü, yardım için yanına verilen gençlerin işi bırakıp gitmeleri, her seferinde daha fazla ürün isteyen merkez yöneticilerinin problemlerine ilgisiz kalmaları moralini bozmuştur. 

O günlerde Çora&#;yla birlikte teftişe gelen müfettişe patlar. Müfettişe sadece konuştuklarını, problemin çözümüne dair kafa yormadıklarını, hep daha fazla istemekten başka bir şey bilmediklerini söyler. Bunları söylerken kullandığı &#;yeni efendi&#; sözünün sonucu onun devrim düşmanlığıyla yaftalanıp yargılanmasına ve partiden ayrılmasına kadar varır ve işler karışır.

ELVEDA GÜLSARI KİTABININ KARAKTERLERİ

Gülsarı: Bir çeşit doru atıdır. Tarım sektöründe örgütlenmiş ve birliklerin başına gelmiş kişilerin birinci tercihi olan, oldukça kaliteli bir attır. Tanabay'ın at çobanlığı yaptığı dönemde Tanabay ile iyi anlaşır, onunla birçok yarışa katılır ve kazanırlar. Bir süre sonra birliğin başındaki kişiler Gülsarı ile Tanabay'ı ayırsa da (birlikte göreve gelen birinin bineği olması için Gülsarı seçilir), Gülsarı sık sık Tanabay'ın yanına kaçar fakat bir süre sonra Gulsarı'nın ayağına pranga vurulur, çeşitli şekillerde cezalandırılır ve bu sebepten ötürü kaçamaz. Yaşı ilerledikten sonra Gülsarı, Tanabay'a iade edilir. Hikayenin sonunda Gülsarı ölür.
Tanabay: Ekim Devrimini (İktidarın Bolşeviklerin eline geçmesini ve Sovyetler Birliğinin kurulmasını sağlayan ayaklanma) destekleyen biridir ve ayrıca savaş gazisidir. Arkadaşı Çora ile birlikte, yaşadığı köyde birlik liderlerinin kendisinden istediklerini yerine getirir. Komünist Partisinin gençlik kollarında aktif bir rolü olsa da, zamanla partiden dışlanır. Kendi mesleği olan demirciliği yaparken, at çobanlığı yapmaya başlar ve o dönemde Gülsarı ile tanışır, birbirleri ile iyi anlaşırlar ve katıldıkları yarışları kazanırlar. Bir süre sonra devrim karşıtı olduğu bahanesiyle partiden atılır, hak ettiğinin verilmediğine inanır, daha sonra yaşlanmış olan Gülsarı kendisine verilir. Gülsarı'nın elinden alındığı dönemde sistemin aslında iyi olmadığını anlar ve sistem eleştirisi yapmaya başlar.
Çora: Tanabay'ın saygı duyduğu arkadaşı. Tanabay, at çobanlığına Çora sayesinde başlamıştır. Bir gün Tanabay'ı teftiş için bir müfettiş ile birlikte Çora da gelir. Fakat bu esnada Tanabay, müfettişe saldırır ve Çora'yı bir daha görmek istemediğini söyler. Bir süre sonra Çora ölür. Vasiyetinde Tanabay'ın partiye geri dönmesi için bir fırsat vardır (Çora, parti kartını Tanabay'ın teslim etmesini istemiştir) fakat yıllar geçmiştir ve Tanabay'ın bunu yapacak gücü yoktur.

YAZAR:

Cengiz Törekuloviç Aytmatov, 12 Aralık tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan&#;da Şeker adlı bir köyde doğmuştur. Babası Törekul Aytmatov at yetiştiricisidir. Kırgızistan&#;ın dağlık yörelerine Ekim devrimi daha yeni ulaşmıştır. Yazarın çocukluk yılları sistemin yeni yeni yerleşmeye başladığı yıllara rastlamıştır. Geçmişe bağlı yaşlı neslin yanında, yeni düzene ayak uydurmuş genç kuşak da toplumdaki yerlerini almaya başlar. Yazar, kolhoz (devlet çiftliği) tarlalarında çalışır. Çevresini, tabiatı, insanları o yıllarda tanımaya başlar. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bütün yetişkinler savaşta oldukları için gençlere çok iş düşmektedir. Henüz on beş yaşındayken köyünün Sovyetinde (ihtiyar heyetinde) sekreterlik yapar. Tarım makinalarının hesaplarını tutar. Daha sonra Kazakistan&#;daki Cambul veterinerlik teknik okulunda okur. Ardından Frunze (bugünkü Bişkek) tarım enstitüsünde okur. Zooteknisyen olarak Kırgızistan'ı ve Kazakistan&#;ı dolaşır. Aynı zamanda gazeteci kimliği ile de çalışmakta, sürekli gözlem yapmaktadır. Pek çok genç nesil mensubu gibi halkından uzaklaşmaz, aksine insanına daha da yakınlaşır. Kırgız gazetelerindeki yazıları, redaksiyon servislerinde aldığı görevler, muhabirlik faaliyetleri onu yavaş yavaş edebiyat dünyasına hazırlar. Yazarın akıcı üslubu, kurgudaki başarısı bu araştırmalarıyla yakından ilgilenir.


Eserleri:
-Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Roman &#; )
-Darağacı &#; Dişi kurdun Rüyaları ()
-Gün Olur Asra Bedel, (Kırgız Türkçesi ), ()
-Fuji-Yama (Fuji Dağının Tepesi )
-Beyaz Gemi ()
-Selvi Boylum Al Yazmalım , ()
-Gülsarı ()
-Dağlar ve Steplerden Masallar ()
-İlk Öğretmenim ()
-Cemile ()
-Yüzyüze ()
-Zorlu Geçit ()
-Toprak Ana
-Cengiz Han&#;a Küsen Bulut
-Çocukluğum
-Kızıl Elma
-Hiroşimalar Olmasın
-İlk Turnalar
-Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
-Sultan Murad

Cengiz Aytmatov 

ROMAN: ELVEDA GÜLSARI

YAZAR: CENGİZ AYTMATOV

Elveda Gülsarı Roman Özeti  <div><h2> Z Dergi Mobil Uygulamasını <br><strong>ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!</strong></h2><div><p>Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarında doğa ile mücâdele içinde geçen zor bir hayat vardır. Rusların step dediği, Türk boylarının göçebe bir hayat yaşadığı bozkırlarda târih boyunca yaşananlar, efsâneden farksızdır. Bozkırın târihini yazan René Grousset’e göre burada insanlar hiçbir zaman bu kadar fazla toprağa bağlı olmamışlardır. Son derece ağır fizikî şartların üstesinden geldikleri için yenilmez olan bu cılız ve bodur gövdelerini tepeden tırnağa bozkır îmal etmiştir. Yüksek yaylaların sert rüzgârları, bu çekik gözlü, çıkık elmacık kemikli, seyrek sakallı yüzleri biçimlendirmiş, kemikli gövdelerini sertleştirmiştir.<sup>1</sup> Orta Asya Türklerin ata yurdudur. Büyük zaferlerle, büyük bozgunlarla doludur bozkırın hikâyesi. Nice kuruluş görmüş nice yıkılışa şâhitlik etmiştir. Burada ancak atıyla hayatta kalabilir funduszeue.info yüzyılda bir atın hikâyesini en güzel anlatan Cengiz Aytmatov’dur. Orta Asya halkları açısından târihin en zor dönemecinde, Sovyet Birliği adıyla yürütülen kanlı ve zorba bir rejimde kendini halkının sesi olmaya adamış büyük bir yazardır Aytmatov. Onun anlattığı sâdece Kırgızların ve Kazakların hikâyesi değildir. Türkistan’da, Sibirya içlerinde, Kafkaslarda, Karadeniz boylarında, Balkanlarda ve Anadolu’da yaşayan her Türk Aytmatov’un öykülerinde kendine âit bir şey bulabilir. Sevenlerinin gönlünde o çâresizce var olmaya çalışan insanların, unutulan, unutturulmaya çalışılan kadim bir kültürün, gelenek ve göreneklerin, ninni ve türkülerin, masal ve efsânelerin sesi, “bozkırın ozanı” olmuştur. Halkların ezildiği, insanların insafsızca cephelere sürülerek katledildiği bir dönemde yaşayan Aytmatov, Sovyet rejiminin baskılarına aldırış etmeden kendi kültürünü anlatmayı başarmıştır. Aytmatov’un kahramanları II. Dünya Savaşı’nda can vermekten kurtulan, sonrasında yurtlarında yoklukla mücâdele etmek zorunda kalan insanlardır. Savaş yıllarında vâdedilen zenginlik bir türlü gelmemiş, “toplumun eşitliği, kazancın âdil bölüşümü” gibi propaganda lafların doğru olmadığı iyice anlaşılmıştır. Elvedâ Gülsarı<sup>2</sup> işte böyle bir zamânın hikâyesini anlatır.</p><p><img alt=Savaştan sonraki yıllarda devrime inanmış saf Kırgız gençleri bir yandan doğayla öte yandan kendilerini sömüren üst düzey parti yetkilileriyle mücâdele içindedir. Her biri yaşadığı geçmişle hesaplaşmakta, adâletli bir dünya kurmanın hayallerini kurmaktadır. Elvedâ Gülsarı’nın baş kahramânı II. Dünya Savaşı’nda ülkesinin birçok yerinde, Slovakya’da, Avusturya’da, hatta Çin’de bile savaşmış gâzi Tanabay Bakasov’dur. Kendine âit olmayan savaşta Tanabay canını ortaya koymuş, bir şarapnel parçasıyla yaralanmış olarak evine dönebilmiştir. Ama samîmî bir yurttaştır. Partiye üye olur, üyelik kartını özenle taşır. Demircilik yaparken yakın arkadaşı olan çiftlik başkanının isteğini kıramayarak yaylada bir yılkının (yabanî at sürüsü) başına geçer.

Tanabay yaylaya çıkıp ihtiyar Tolgoy’dan yılkıyı teslim alırken hikâyenin asıl kahramânı ortaya çıkar: Gülsarı. İhtiyar Tolgoy, küçük sıska kula (kahverengi) atını gösterirken,

“Doğuştan rahvan böylesi at zor bulunur.”

der. Köroğlu destânında, bey için hazırlanan Kırat’ın küçüklüğündeki gibi çirkindir Gülsarı. Ancak öyle ya, doğuştan rahvandır. Bozkırda yaşayan bir Türk için rahvan at büyük bir hazînedir. Rahat bir koltukta oturur gibi gezersiniz onunla. Koşarken öyle ritmik hareket ettirir ki bacaklarını, binicisini hiç sarsmaz. Hem seyrine de doyum olmaz o yürüyüşün. Aytmatov, Gülsarı’nın şahsında bozkırın rahvan atlarına dâir neredeyse bir destan yazmıştır. Kabına sığmayan, koşmak için yılkının çitlerini zorlayan Gülsarı’ya gem vurulması ve onun ilk kez eyerlenmesi sahnesi Aytmatov’un anlatımıyla insanın içine işler. Atın bir binek hâline gelebilmesi için ona gem ve dizgin vurulmalıdır. Kıldan örülmüş bir kement ile boynundan yakalanır. Nefesi kesilir Gülsarı’nın, acı içinde ağzına bir demir kelepçe geçirilir. Koşum takımları kemerlerle bağlanır gövdesine. Gülsarı gibi aygırın kabul edebileceği bir şey değildir bu. Üstüne binip dizginleriyle atı çekiştiren Tanabay’ı üzerinden atmak için şaha kalkar; ama atmayı başaramaz.

Sâdece sâhibinin şefkatli tavırları, içinde fırtınalar kopan Gülsarı’yı sâkinleştirebilir. Birlikte büyüdükleri alnı akıtmalı doru (kızıl kahverengi) tayın yanına yaklaşıp sıcak gergin dudaklarını Gülsarı’nın boynuna sürüp yelelerini ısırmasıyla Gülsarı tamâmen durulur; dizginlerini teslim etmiştir artık.

Tanabay’ın Caydar adında bir karısı vardır. Bu cefâkâr kadın uzun süren savaş yıllarında kocasını sabır ve sükûnetle beklerken oğlunu da büyütmüştür; aynı zamanda çok güzel kopuz çalıp türkü söyler. Fakat Tanabay gönlünü savaşta eşi dönmemiş ve dul kalmış Bibican’a kaptırmıştır. Gülsarı bu yasak aşkı hisseder. Bu esnâda başka bir gelişme daha yaşanır, örnek bir yoldaş olarak partinin denetleme kuruluna seçilir Tanabay. Gülsarı büyüyüp olgunlaşmış, iyice güzelleşmiştir. Kabına sığmayan, doyumsuz bir koşma tutkusuyla yanıp kavrulan Gülsarı’nın mutlu günlerinden biri 1 Mayıs bayramı dolayısıyla Kazaklarla ortaklaşa düzenlenen bir yarış dolayısıyladır. Katıldığı bu ilk yarışta özenle yetiştirilmiş cins atlarla koşacaktır. Atlar tozu dumana katarak koşmaya başlar. Gülsarı ok gibi fırlayan atların gerisinde kalmıştır. Neredeyse hepsi Gülsarı’yı geçmiştir; ama öyle bir an gelir ki diğer atlar yorulup hız keserken Gülsarı rahvan bir koşuyla hızlanmaya başlar. O an ne dizginlerin ne gemin hükmü kalmıştır. Gülsarı sırtındaki eyerin de binicinin de ağırlığını duymaz olmuştur. Önünde koşan demir kır ve al donlu iki atı da köpürmüş bir dalga gibi aşarak birinci gelir. Varış noktasında merakla bekleyen seyirciler onu delicesine alkışlarlar. Tezâhürat başını döndürür Gülsarı’nın, yeniden yarışmak isteğiyle, cakayla yan yan koşmaya başlar. Gücünün, güzelliğinin farkındadır. Hem nasıl olmasın? Çelik çomak oynayan çocuklar çubuğa doğru koşarken şöyle bir tekerleme söyler:

- Deh rahvan atım deh! Çocuklar bakın ben Gülsarı oldum! Nasıl da rahvan yürüyorum…

Bayramda güzel cins atların boy gösterdiği tek yer at yarışları değildir. Bir de keçi kapma oyunu vardır. At üstünde oynanan bir çeşit spordur bu. Yalnız top yerine başsız bir keçi gövdesi kullanılır. Burada rakip Kazaklardır. Bu müsâbakada da büyük beğeni toplayan Gülsarı ününe ün katar.

İyi bir koşu atının ünlenmesi, iyi bir futbolcunun şöhrete kavuşmasına benzer. Mahalle aralarında top peşinde koşan dünün çocuğunun birden herkesin gözünde büyüyerek yığınların sevgilisi oluvermesi gibi. Ama bir fark var; at atı kıskanmaz. İnsanlar da çok şükür atları kıskanmayı henüz bilmiyor. Gülsarı ve sâhibi için işler hep yolunda gitmeyecektir. Bozkırın baharı ve yazı bolluk bereket içinde geçerken, kış bir kâbus gibi çöker üzerlerine. Otlaklar karla kaplanmıştır. Herkes devlete çalışmak, yıllık planda belirlenen miktarda tahıl ve hayvanını devlete vermek zorundadır. Devlet üreticinin kendine ayırdığı kışlık erzâkı, hayvan yemini bile çok görmektedir.

Asıl kıyâmet, haranın müdürü İbrahim’in kooperatif çiftlik başkanı adına Gülsarı’yı Tanabay’dan istemeye gelişiyle kopar. Atı çok beğenen müdür, Gülsarı’nın bineği olması hayâliyle yanıp tutuşmaktadır. Tanabay önce direnir, vermek istemez; ama karısı Caydar’ın telkinleriyle Gülsarı’yı seyislere teslim etmek zorunda kalır. Çok sevdiği atının bağrından koparılmasıyla Tanabay yıkılmıştır. Ama Gülsarı öyle ahırda duracak bir at değildir. İlk fırsatta kaçıp Tanabay’ın yılkısına koşar. Alıp geri götürürler, ayaklarını kösteklerler; ama sıçraya sıçraya yine kaçar. Tıpkı ayaklarındaki zincirin şakırtısını dinleye dinleye kaçan pranga mahkûmu gibi. Gülsarı’nın bu özgürlük tutkusu, yılkıdaki diğer atların yanında olma çabası her defasında engellenir ve yola gelmesi için iğdiş edilir.

Üretimin artması için devamlı halkı ezen kooperatifte çok eziyet çeker Gülsarı. Tanabay da at harasını bırakmış, koyun üreticiliğine geçmiştir. Her ikisi de birbirinden uzakta, çileli günler geçirmektedir. Bir parti temsilcisinin gırtlağına yapıştığı için uğrunda çok emek sarf ettiği ve mensubu olmaktan onur duyduğu parti üyeliğinden ihraç edilir Tanabay. Gülsarı ise yaşlanana kadar bıkıp usanmadan koşar. Ondan çalınan mutluluğu yakalamak istercesine Mâkûs tâlih, Tanabay ve Gülsarı’yı hayatlarının son demlerinde tekrar buluşturur. Gülsarı iyice yaşlanmıştır; binicisini yarışlarda mutlu edemeyince bir araba atı olmuştur. Tanabay, Gülsarı’yla tesâdüfen karşılaşır, arabasına koşup yaşadığı kasabaya götürmek ister; ama Gülsarı ölüverir. Artık o, Tanrı’nın yılkısına karışmıştır.

Aytmatov yine yapacağını yapmış, bütün romanlarında olduğu gibi hikâyesini bir duygu patlamasıyla sonlandırmıştır. Gülsarı’nın cansız bedeninin başında Tanabay’ın zihninden bütün bir hayâtı film şeridi gibi akıp geçer. Gülsarı ile geçen yıllarını, kendi gençliğinin mücâdeleyle geçen bütün safhalarını hüzünle ve yaşlı gözlerle hatırlar yaşlı adam. Aytmatov, Gülsarı’nın bozkırla bütünleşen özgür rûhunu tasvir ederken onun şahsında komünist rejimin ezdiği Kırgızları anlatmıştır. Yitip gidenin ardından koşan, zincirlerini koparmak isteyen Gülsarı bir anlamda bozkırın kadim sâkinlerinin acılarının bir sembolüdür. Tanabay’ın bir derdi vardır; ama o dert Stalin’in zâlimliği, komünist partinin adâletsizliği, üretimin yetersizliği, atların yerini kamyonların alması falan değildir. O dert bir efsânenin artık hatırlanamayacak kadar geride kalmasıdır. Gülsarı yitip giden her şeyin peşinden koşar. Bir millete yol göstermek istercesine, koşar da koşar.

SİNEMADA GÜLSARI

Elveda Gülsarı filminden bir kare ve film afişi.Gülsarı’nın hikâyesi iki kez beyaz perdeye aktarılır. İlki yılında Rus yönetmen Sergey Urusevskiy tarafından çekilir. Bu filmde romanın en önemli meselelerinden olan bir savaş gâzisine yapılan haksızlıklar, ki aynı zamanda esaslı bir sistem eleştirisidir, görmezden gelinerek Gülsarı ve Tanabay’ın hüzünlü ayrılık hikâyesine odaklanılır. Aytmatov, ciddî bir sistem eleştirisini Stalin’in hemen ardından bir roman yazarak yapabilmiş, ancak hikâyenin sinemaya olduğu gibi aktarılmasına cesâret edememiştir. Roman filme uyarlanırken sansürlenmiştir. Elvedâ Gülsarı’nın tam adıyla ve esere sâdık kalınarak sinemaya aktarılması ise Kırgızistan’ın bağımsızlık kazandığı yıllarda () gerçekleşmiştir. İlk uyarlama Kopar Zincirlerini Gülsarı yılında Türkiye’de vizyona girmiş, ilgiyle izlenmiştir. İkinci uyarlama Elvedâ Gülsarı ise ülkemizde vizyona girmemiş, ancak birkaç festivalde gösterilebilmiştir. Her iki film de hârikulâde tabiat manzaralarıyla, Gülsarı’yı ve diğer atları temsil eden muhteşem güzellikte atlarla ve başarılı oyuncularıyla göz doldurmaktadır.

Kopar Zincirlerini Gülsarı
Orijinal ismi: Beg inokhodtsa Yapım yılı: Eser ve senaryo: Cengiz Aytmatov Yönetmen: Sergey Urusevskiy Oyuncular: Nurmukhan Zhanturin, Baken Kydykeyeva, Farida Sharipova

Elvedâ Gülsarı
Orjinal İsmi: Qosh bol, Gülsary! Yapım Yılı: Eser: Cengiz Aytmatov Senaryo: Ezhan Rustembekov Oyuncular: Dokhdurbek Kydyraliyev, Raikhan Aitkhozhanova, Janel Makazhanova

1 Rene Grousset, Stepler İmparatorluğu, çev. Prof. Dr. Halil İnalcık, Türk Tarih Kurumu,
2 Cengiz Aytmatov, Elveda Gülsarı, çev. Refik Özdek, Ötüken Yayınları,

Cengiz Aytmatov

KONUSU

Gülsarı adlı bir at ile ona bakan Tanabay’ın başından geçen acılar romanın konusudur.

Eserin Kahramanları 

Gülsarı ,Tanabay 

Elveda Gülsarı Roman Özeti

Tanabay rejime sıkı sıkıya bağlı bir karakterdir. Tanabay yaşlanmış olan yılkı atlara bakma görevini almıştır. Burada yılkıcı Turgay, Gülsarı adlı bir attan bahsetmiş ve Tanabay’dan onu iyileştirmesini istemiştir.

Elveda Gülsarı Roman Özeti </p>
            <span class=nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası