tahrir ne demek tarih terimi / Tahrir Nedir? Tahrir Hakkında Kısaca Bilgi

Tahrir Ne Demek Tarih Terimi

tahrir ne demek tarih terimi

Tahrir nedir, ne demek? Tahrir ne anlama geliyor?

  • Tahrir nedir, ne demek? Tahrir ne anlama geliyor?
  • Kısas Nedir, Ne Demek? Kısas Kelimesi Ne Anlama Geliyor?
  • Tebliğ Nedir, Ne Demek?
  • M&#;stec&#;r ne demektir?
  • Telkin Nedir, Ne Demek? Telkin Kelime Anlamı!
  • Minare nedir, ne demek? Minare ne anlama geliyor?
  • Ocaklık nedir, ne demek? Ocaklık ne anlama geliyor?
  • Takıyye nedir, ne demek? Takıyye ne anlama geliyor?
  • Yezd nedir, ne demek? Yezd ne anlama geliyor?
  • Putperestlik nedir, ne demek? Putperestlik ne anlama geliyor?
  • S&#;reyy&#; nedir, ne demek? S&#;reyy&#; ne anlama geliyor?
  • M&#;ni nedir, ne demek? M&#;ni ne anlama geliyor?
  • Kıta nedir, ne demek? Kıta ne anlama geliyor?
  • Panzehir nedir, ne demek? Panzehir ne anlama geliyor?
  • Y&#;k nedir, ne demek? Y&#;k ne anlama geliyor?

S&#;zl&#;kte “yazma, kaydetme, deftere ge&#;irme” anlamına gelen tahr&#;r kelimesi terim olarak, Osmanlı maliye teşkil&#;tında vergilerin ve bu vergileri verenlerin ismen tesbiti i&#;in değişik d&#;nemlerde farklı şehirlerde ger&#;ekleştirilen sayımları ve bu sayımların kaydedildiği defterleri ifade eder

Fakat Osmanlı tahrir sistemi genel çaplı olması yanında ayrıntı ve düzen bakımından kendine has bir özellik taşır. Osmanlılar'ın hangi tarihte bu tür sayımlara başladığı kesin şekilde bilinmemekle birlikte günümüze ulaşan en eski sayımı ihtiva eden () tarihli Arvanid Sancağı Defteri ile diğer bazı belgelerden, sayım sonuçlarının kaydedildiği defter usulünün XIV. yüzyılda mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Erken dönem tahrir defterlerinde ilk sayımdan sonraki sayımlarda yapılan işlem "ta'dîl-i kānûn-ı çifthâ ve bennâkân" biçiminde tanımlanır (Cook, s. 51). Bundan da bir önceki defterde mevcut verilerin güncelleştirildiği ve kanunların değiştirildiği sonucu çıkarılabilir. Yeni tahrir neticesinde hazırlanan deftere "defter-i cedîd", öncekine "defter-i atîk", daha öncekine "defter-i köhne" denir. Osmanlılar'da tahrir timar sistemiyle doğrudan bağlantılı bir özellik göstermiş ve bu sisteminin yürürlükte olduğu (sâlyânesiz) eyalet ve sancaklarda uygulanmıştır (meselâ XVI. yüzyılda Rumeli, Anadolu, Rum/Sivas, Erzurum, Karaman, Dulkadır (Zülkadriye), Diyarbekir, Halep, Şam, Musul gibi eyaletler), XVI. yüzyılda fethedilen Mısır, Yemen, Bağdat, Lahsâ gibi sâlyâneli eyaletlerle yerel beylerin yönetmesine izin verilen, Diyarbekir, Van eyaletleri içinde yer alan, sayıları zaman içinde değişen (on-on bir kadar) hükümet-sancaklarda tahrir yapılmamıştır. XVI. yüzyılın sonlarından itibaren timar sisteminin önemini kaybetmeye başlamasıyla klasik tahrir usulü yeni veya yeniden fethedilen bazı yerler müstesna terkedilmiştir. Selânikî'ye göre (Târih, I, ) Ferhad Paşa ilk sadrazamlığı sırasında () vilâyet tahririni yasaklamış ve gerekirse otuz yılda bir yapılması usulünü getirmiştir.

Osmanlılar, bir yörede ilki fethin hemen ardından olmak üzere çeşitli vesilelerle tahrir yaparlardı. Kaynaklarda tahrirlerin hangi zaman aralığı ile yapıldığına dair verilen rakamlar gerçeği tam yansıtmaz. Genel olarak kaynaklarda tahririn otuz yılda bir tekrarlanması gerektiğine işaret edilir. Bununla birlikte fetih sonrası gerçek tahririn ardından yeni bir padişahın tahta geçmesi durumunda da genel tahrirlerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Meselâ Fâtih Sultan Mehmed'in saltanatının ilk yıllarında () gerçekleştirilen Rumeli, Anadolu ve Rum beylerbeyiliklerine ait tahrir neticesinde tertip edilen Anadolu ve Rumeli'deki sancaklarla ilgili pek çok defter bulunmaktadır. Yine Kanûnî Sultan Süleyman dönemiyle II. Selim devri başlarında ülke çapında tahrirler yapıldığı, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve III. Murad gibi hükümdarların ilk yıllarında da pek çok eyaletin tahrir edildiği anlaşılmaktadır. Yavuz Sultan Selim döneminde 'te () İbn Kemal'in eminliğinde Karaman'da gerçekleştirilen tahrire ait bir defterin başında Fâtih'in bir emrine atfen reâyânın dirlik ve düzenliği için "müceddeden yazılmak emrolunduğu" bildirilmektedir. III. Murad devrine ait bir kayıtta, "Hâlâ cülûs-ı saâdet-me'nûslarında her vilâyet müceddeden " tahrir edildiği yazılıdır. Bununla beraber II. Selim devri başlarında yazılan yerlerin çoğu aradan fazla zaman geçmediğinden III. Murad devri başlarında yazılmazken her iki hükümdar döneminde de tahriri yapılan sancaklara rastlanmaktadır (Budin, Sirem, Simontornya vb.). Diyarbekir eyaletinin ve Doğu Anadolu'da bazı yerlerin son tahriri Kanûnî Sultan Süleyman devri sonlarında (), Karaman eyaletinin son tahriri III. Murad devrinde (), Rum/Sivas beylerbeyiliğinin son tahriri () yıllarında, Anadolu beylerbeyiliğinin son tahriri bazı sancaklarda (Saruhan, Bolu, Sultanönü, Hudâvendigâr, Karahisarısâhib, Hamîd, Teke vb.) II. Selim devri sonlarında, bazılarında (Aydın, Çankırı, Kastamonu vb.) III. Murad devrinde gerçekleştirilmiştir. Rumeli'de pek çok eyalet ve sancağın (Bosna, Budin, Hersek, İzvornik, Novigrad, Peçuy, Segedin, Semendire, Sirem, Tımışvar, Vidin vb.) son tahrirleri III. Murad döneminde yapılmıştır. I. Ahmed devrinde az sayıda da olsa hem klasik anlamdaki tahrirlerin neticesinde tertip edilen hem de avârız sayımlarının sonuçlarını yansıtan defterlere rastlanmaktadır.

Devletin büyük malî külfetlerle karşılaştığı dönemlerde deftere kayıtlı olmayan gelirlerin bulunması için genel tahrir yapılabilirdi. Öte yandan fethin hemen ardından gerçekleştirilen tahrirler sağlıklı olmayıp daha ziyade eski kayıtlara dayandığından ve fethedilen bir yörenin düzeninin istikrara kavuşması zaman aldığından birkaç yıl içinde aynı yerde tahrir tekrarlanırdı. Buna örnek olarak Yavuz Sultan Selim devrinde ele geçirilen Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı sancakların () ve () yıllarında yazılması gösterilebilir (Göyünç, s. ). Macaristan'da arasında yaklaşık on yıllık aralıklarla tahrir yapıldığı tesbit edilmektedir (Dávid, s. ). Klasik dönemde fetih tahriri dışında bazı yerlerin tahrirleri yaklaşık yirmi beş-otuz beş yıllık aralıklarla yapılırken bazı yerlerde çok daha kısa aralıklarla yapıldığı dikkate alınırsa tahrirlerin sancakların durumuna göre merkezî hükümetin gerekli gördüğü zamanlarda gerçekleştirildiği söylenebilir.

Osmanlı belgelerinde tahririn amacı ülkedeki reâyânın oturduğu yerleri ve işlerinin bütün özelliklerini, mallarının ve ürünlerinin kaynaklarını, timar sahiplerinin gelirlerini, reâyâ ile timar sahipleri arasındaki uzlaşmazlıkları hükümdarın (devlet) bilmesi olarak belirtilir. Bunun yanında şeriata ve yerleşik kanuna aykırı bid'at ve zulümlerin önlenmesi, avârız vergisinin yüklenmesi durumunda hâne sayısının bilinmesi, vakıfların durumunun ortaya konulması gibi amaçlar da söz konusudur. Zaman içerisinde daha önce tâbi oldukları eski kanunların Kānûn-ı Osmânî ile değiştirilmesini talep eden halkın bu talepleri de dikkate alınmıştır. Tahrir sırasında hiçbir kişinin ve gelir getiren hiçbir nesnenin defter harici bırakılmaması ("efrâd-ı nâstan bir ferd ve ebvâb-ı mahsûlâttan bir habbe cüz'î ve küllî hâric-ez-defter nesne kalmayıp") il yazıcılarına gönderilen hükümlerde en sık vurgulanan hususlardandır. Tahrir sırasında yollanan emirlerde sayımların titizlikle yapılmasına yardım eden dirlik sahiplerinin terakkî ile ödüllendirileceği, ihmal gösteren mahallî idarecilerin azledileceği yönündeki uyarılar da yer alır.

Merkezden aldığı görevlendirme tâlimatıyla tahrir yapacağı sancağa giden ve yüksek mevkide görevli bir kişi olan eminle (il yazıcısı, muharrir vb.) kâtipten oluşan tahrir kurulu dirlik sahipleri yahut vekilleri ve kadılarla birlikte teftişe başlardı. Kadılar kendi kazaları yazılırken tahrir eminine yardımcı olmakla mükellefti. Eminler tecrübeli devlet adamlarından seçilirdi. Meselâ XV. yüzyılda Timurtaş Bey, Umur Bey, Mihaloğlu Ali Bey, Tursun Bey, Baltaoğlu Süleyman Bey; XVI. yüzyılda nişancılık yapmış olan Celâlzâde Mustafa ve Trabzon sancak beyi Ömer Bey gibi şahsiyetler dikkati çekmektedir. XVI. yüzyılda maliye tecrübesine sahip eyalet defterdarlarının yanında sancak beyi, kadı gibi yöneticilerin de tahrir eminliği yaptıkları görülmektedir. Yanlarında yazım görevini yerine getirmek üzere defterdarlık, defterhane, Kapıkulu ocakları vb. birimlerde kâtiplik yapanlardan seçilen bir kişi bulunurdu. Tahrir heyeti, eski defterin (defter-i atîk) bir nüshası ile karşılaştırmalı olarak vergi mükellefi reâyâyı kaydederken eski defterdeki verileri güncelleştirirdi. Önceki tahrirden yeni tahrire kadar geçen sürede vefat eden kişileri siler, bulûğ çağına gelenleri eklerdi. Kişilerin medenî hallerinde ve fizikî yapılarında meydana gelen değişiklikler de tesbit edilirdi. Çeşitli sebeplerle vergi muafiyeti tanınan kişiler ve gruplar bu durumu gösteren belgelerini kurula sunarlardı. Teftiş sırasında emine merkezden verilen defterde yer alan ürünlerin hâsılat rakamları, reâyâ ve dirlik sahiplerinden edinilen bilgiler ışığında ortaya çıkan, her bir üründen alınan üç yıllık vergi miktarı ile karşılaştırılır ve uygun bulunduğu takdirde bu üç yılın ortalaması yıllık gelir olarak deftere kaydedilirdi.

Tahrir sürecinde mahallî âyan, eşraf, bilgi sahibi kişiler yanında bilhassa yeni ele geçirilen yerlerde Osmanlılar'la uzlaşarak konumlarını sürdüren eski yönetici veya dirlik sahiplerinin de rol oynadığı anlaşılmaktadır. Meselâ XV. yüzyıl ortalarında Rum beylerbeyiliği içerisinde yer alan ve genellikle on-on beş köyün birleşmesiyle oluşan, "divan" ve "bölük" denilen bazı idarî birimlerin tahririnde bu birimlerin aynı zamanda dirlik sahibi olan divanbaşı ve kethüdâ gibi yöneticilerinin verdikleri bilgiler esas alınırdı. Yine tahrir sürecinde il yazıcılarına merkezden gönderilen emirlerde yetkilerini aşmamaları hatırlatılmakta, kanunlara aykırı değişiklikler bid'at kabul edilip kaldırılmaktaydı. Tahrir sırasında kurulla dirlik sahipleri ve halk arasında bazan tartışmalar meydana gelmekteydi. II. Bayezid devrinde zâhiren dinî özellik gösteren isyanların çıkmasında ve yayılmasında tahrir sonuçlarından memnun olmayan timar sahiplerinin rolü vardır. Bu durum Yavuz Sultan Selim ve Kanûnî Sultan Süleyman dönemindeki isyanlarda da görülmektedir. Geçim darlığı yüzünden reâyânın tahrir esnasında köylerinin gerçek hâsılatını gizlemesi, köylerini terkederek deftere yazılmaması, timar sahibinin raiyyetlerini tahrirden kaçırması vb. olaylar yaygın biçimde meydana gelmekteydi. Öte yandan güvenlik sorunu tahrir sürecini etkileyen unsurlardan biriydi. Meselâ yılı avârız tahriri sırasında Aydın sancağı il yazıcısına gönderilen bir fermanda sağlıklı bir sayım için öncelikle silâhlı reâyâ-nın silâhlarının toplanması emredilmiştir (Hüdavendigâr Livası Tahrir Defterleri, s. ). Tahrir işlemi olağan durumlarda bir iki yıl kadar sürmekle birlikte bu işlem tahrir edilen alanın büyüklüğü, tahrir sürecinde ortaya çıkan problemler, tahrir heyetinin halkın arzusuyla değiştirilmesi, il yazıcısının vefatı gibi sebeplerle uzayabilirdi. Bu süreçte vakıf köylere sonradan gelip yerleşenlerin durumu, kanuna aykırı vergi alınması, yazım sırasında ortaya çıkan fazlalığın (zevâid) nasıl tahsis edileceği, tahrir davetine icâbet etmeyen köylülerin durumlarının tahkiki, tahriri zamanında bitirmeyen eminlerin uyarılması vb. meselelerle ilgili olarak gerek tahrir heyetine gerekse mahallî idarecilere merkezden çeşitli fermanlar gönderilirdi (BA, MD, nr. 5, s. , 16 vd.). Emin ve kâtipler görevleri karşılığında her hâneden 2'şer akçe toplardı. Tahrir sonunda müsveddeler iki nüsha olarak temize çekilir, biri defterhânede saklanırken diğeri ait olduğu beylerbeyiliğe gönderilirdi. Tahrir neticesinde mufassal, icmal/mücmel ve evkaf defterleri tertip edilirdi.

Tahrir sonucunda hazırlanan tahrir defterleri (arşiv kataloglarında tapu tahrir defterleri), Osmanlılar'ın klasik dönem denilen XV ve XVI. yüzyıllarda timar sistemini uyguladıkları bölgelerde vergi mükelleflerine ait çeşitli bilgileri, bunların yaşadıkları yerlerden toplanması beklenen vergileri, bu vergilerin hangi kişi veya kurumların tasarrufunda bulunduğunu tesbit eden ve genellikle sancak esasına göre düzenlenen resmî belgelerdir. Bu defterlerde vergi mükellefiyetini ve toplanacak tahminî vergi miktarını sağlıklı biçimde belirlemek için sayımı yapılan bölgedeki vergiden muaf kişiler de yazılırdı. Tahrir işlemiyle görevli kurul görevini tamamladıktan sonra bu tür bilgiler mufassal deftere yazılırdı. Bir köyün vergi mükelleflerinin yazımı sırasında bunların dirlik sahibine ödemekle yükümlü oldukları vergilerin bir yıllık toplamı da deftere kaydedilirdi. Köylü çiftçilerin her birinin ne kadar vergi ödeyeceği belirtilmezdi. Çift, ekinlü-bennâk, caba-bennâk vb. şeklinde yazılan kişilerden bu statüleri gereği ne kadar vergi alınacağı belliydi; ancak üretimle ilgili vergiler veya ârızî vergilerin kimden ne kadar tahsil edileceği deftere yazılmamıştır. Zira Osmanlı tahrir defterlerindeki bu tür veriler, gerçekte tarhedilen veya toplanan vergi yekününü değil tahminî vergi miktarlarını göstermekteydi. Konu hakkındaki bir kanun hükmüne ve yerleşik kanaate göre üretimden alınan vergilere dair veriler tahrir işleminden önceki üç yılın üretim miktarları esas alınarak hesaplanırdı. Tahrir heyeti bu miktarı tesbit ederdi, fakat akçe değeri ve köylerin toplam gelir rakamları merkezde belirlenirdi.

Mufassal tahrir defterlerinin düzenlenmesinde zaman içerisinde birtakım değişiklikler meydana gelmişse de XVI. yüzyılda klasikleşmiş biçimiyle bu defterlerin tertip tarzı şu şekilde tanımlanabilir: Defterin başında genellikle bir mukaddime ve sancak kanunnâmesi yer alır. Rum beylerbeyiliği gibi bazı eyaletlerde her sancağın ayrı bir kanunnâmesi olmadığından kanunnâme metni merkezî sancağın defterinin (TK, TD, nr. 14, vr. 3a-4b) başında bulunur. XVI. yüzyılın son çeyreğine ait son klasik tahrir defterlerinin başında ayrıntılı fihristler vardır. Bunların ardından merkez kazadan başlayarak sancağı oluşturan kaza ve nahiyeler sıralanır. Bir kazada önce eğer varsa merkez konumundaki ("nefs" diye anılan) şehir veya kasaba, yoksa yine merkez durumundaki bir köy yazılır. Şehir ve kasabaların mahalleleri, bu mahallelerde kayıtlı yetişkin erkeklerin adları ve baba adları, meslekleri belirtilir. Yetişkin nüfus evli-bekâr (müzevvec-mücerret veya hâne-mücerret) ayırımına göre verilir. Mahallelerin yazımından sonra şehir/kasabanın geliri (hâsıl), bunu oluşturan unsurlar (genellikle pazar, boyahane, bozahâne kapan, gümrük, liman şehirlerinde iskele vb. mukātaaları; bazı kasabalarda tarım üretiminden gelen öşür vb.). buradaki kuruluşlar, bağ, bahçe, zemin vb. sıralanır. Ardından kazadaki köylere geçilir. Köyler bütün olarak yazılabildiği gibi geliri hisselere ayrılmış köyler hisseler halinde ayrı parçalar şeklinde kaydedilebilir (hisse-i evvel, hisse-i sânî vb.). Köyün adı, hâsılının nasıl tahsis edildiği (timar, zeâmet, has, vakıf, mülk vb.) belirtildikten sonra köydeki veya hissedeki yetişkin erkekler, baba adları ve konumları gösterilir (meselâ Ali veled-i Mehmed, çift). Gayri müslimler genellikle hâne (müzevvec-mücerret) ayırımına göre yazılırken müslümanlar tasarruflarındaki toprak miktarını (tam çift, nîm/yarım çift, ekinlü-bennâk, caba-bennâk vb.) ve medenî durumlarını (hâne, mücerret) belirten işaretlerle kaydedilir. Anadolu'da XVI. yüzyıl ortalarına kadar gayri müslimler de müslümanlar gibi çift resmi kategorilerine göre yazılmış, bu tarihten itibaren onlar için resm-i çift vb. yerine ispence denilen vergi konulduğundan defterlere müzevvec-mücerret diye geçirilmiştir. Şahısların kaydından sonra çiftlik, hassa çiftlik, zemin, mevkuf zemin vb. toprak parçaları yazılır. Ardından köyün/hissenin toplam geliri, bu geliri oluşturan vergiler (resm-i çift, ispence, resm-i bennâk, resm-i mücerred; buğday, arpa, darı, pamuk, pirinç, meyve, sebze, bağ, keten, kendir, bal vb. öşürleri; bâd-ı hevâ, deşt-bânî, koyun vergisi vb.) gelir. Köylerin yanı sıra bunların yakınındaki mezraalar, yaylaklar vb. de gelirleriyle birlikte yazılır. Kısaca mufassal defterde bulunabilecek veriler şunlardır: Bir sancakta yer alan kasaba ve köyler (karyeler), mezraalar, çiftlikler, pirinç arkları, değirmenler, çeşitli sınaî tesisler vb.; yerleşim birimlerinde yaşayan vergi mükellefi erkek nüfus (muaf kişiler ve gayri müslimlerle, meskûn yerlerde hâne sahibi dul kadınlar dahil), çoğu yerlerde reâyânın işlediği toprakların büyüklüğü (ekilebilir toprak miktarı), timar sistemi içerisinde bulunmayan avârız ve XVI. yüzyıldan itibaren cizye vb. vergiler hariç reâyâdan toplanan çift, bennâk, caba, mücerret, ispence vergileri, öşürler, bâd-ı hevâ türü ârızî vergiler (cürüm ve cinayet, evlenme, müjdelik vb.); vergilendirilen koyun ve kovan sayısı.

Özet halindeki defterler (icmal/mücmel), bilhassa XVI. yüzyılda mufassal defterde yer almayan dirlik sahiplerinin isimlerini ve gelir toplamlarını içerir. XV. yüzyılda bu tür bilgiler yanında bazı yerlerde dirlik sahiplerinin askerî yükümlülüklerinin de mufassal defterlere kaydedildiği dikkati çeker. Esasen bu devirde mufassal defterlerin bir kısmı dirlik esasına göre düzenlenmiştir. Aynı dönemde timar sahiplerinin isimleri ve gelirlerinin yazıldığı icmal defterlerine de rastlanır. Yine bu defterlerde dirliği oluşturan yerleşimlerin vergi nüfusu toplam rakam halinde yazılmıştır. Mufassal defterlerde olduğu gibi icmal defterlerinin içerik ve yapısında da zamanla değişiklikler meydana gelmiştir (meselâ Hicrî Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid'de dirlik sahiplerinin askerî yükümlülükleri kayıtlı iken daha sonra yer almaması gibi). XV. yüzyılın sonlarından itibaren timar icmallerinde padişahtan başlayarak dirlik sahipleri derecelerine göre sırayla belirtilmiş, her dirlik sahibinin gelir sağladığı köyler, bu köylerin toplam gelir rakamı, bu köyden dirlik sahibine düşen pay ve sonuçta dirlik sahibinin toplam geliri verilmiştir.

Kanûnî Sultan Süleyman'ın ilk yıllarına has görünen bir başka icmal daha vardır. "Muhâsebe-i vilâyet defteri" diye adlandırılan ve yılına tarihlenen, fakat muhtemelen 'lere ait tahrirlerin sonuçlarını yansıtan bu tür mufassal icmaller, "Alaman seferi" öncesinde imparatorluğun genel durumunu öğrenmek amacıyla derlenmiştir. Bunlarda bir sancak ve kazadaki dirlikler padişah hasları, beylerbeyi hasları, hisar muhafızı timarları, timar ve zeâmetler evkaf ve emlâk şeklinde toplu halde kayıtlı olup her kategoride bulunan yerleşim birimlerinin nüfusu hâne, mücerret vb. şeklinde toplam rakam olarak verilmiş ve yine toplam vergi geliri yazılmıştır. Bir kazanın yazımı bittikten sonra orada mevcut toplam kasaba, cami, köy, mezraa, zâviye vb. sayısı, muaf kişilerle vergiye tâbi nüfus özetleri çıkarılmıştır. Bu işlem sancak ve eyalet düzeyi içinde gerçekleştirilerek genel verilerin kolayca görülebilmesi amaçlanmıştır. Ancak mufassal defterlerle yapılan mukayeseler bu tür defterlere verilerin kaydı sırasında önemli yanlışlıkların yapılabildiğini göstermiştir (Emecen, sy. 16 [], s. ). Tahrirler neticesi hazırlanan diğer bir defter çeşidi de evkaf defterleridir. Bu defterlerden vakıf olarak tahsis edilmiş yerleşim yerleri hakkında bazan mufassal defterlerde yer almayan veriler elde edilebilmektedir. Yine bazı yerlerde, vakfa tahsis edilen yerleşim birimlerinin nüfus ve hâsılı hakkında mufassal defterdekinden farklı bilgiler yoksa da vakıf gelirlerinin harcandığı yerler hakkında ayrıntılar mevcuttur. Evkaf defterleri, mufassalları tamamlaması açısından bölgeden bölgeye ve zaman içerisinde farklı özellikler gösterir.

Defterler ilk başlarda, meselâ Fâtih Sultan Mehmed döneminde tevkī' hattıyla kaleme alınırken II. Bayezid devrinden itibaren siyâkat yazısı hâkim olmaya başlamış, vergi miktarları ve nüfusa ilişkin sayılar bazı yerlerde veya bazı dönemlerde normal Arap rakamlarıyla, diğerlerinde divan rakamlarıyla kaydedilmiştir. Tahrir defterlerindeki terimler, ölçü ve tartı birimleri standart olmayıp sancaktan sancağa farklılıklar gösterebilir. Bazan aynı eyalet ya da sancak içinde bile farklı öşür oranlarına rastlanır. Dolayısıyla bu defterlerdeki bilgiler, ancak başlarında yer alan veya o yöreye ait olduğu bilinen kanunnâmeler ışığında anlaşılabilir. Tahrir defterleri timar ve arazi meselelerinde temel başvuru kaynağı sayıldığından iki tahrir arasında veya son tahrirlerin ardından meydana gelen anlaşmazlıklarda, problemlerde nişancı tarafından defterde tashihlerin yapıldığı görülür. Yine son tahrirlerin ardından vakfedilen gelirlerle ilgili belgeler, ihtilâflı konulara dair arzuhal ve hüccetler, çeşitli hususlardaki ilmühaberler, mülknâme, ferman ve buyruldular gibi mufassal ve evkaf defterlerine iliştirilmiş pek çok resmî belge mevcuttur. Bu defterlerin devletin bir nevi hazinesi niteliğini taşıdıkları için sıkı koruma altında tutulduğu, defter emininin nezâretinde Defterhâne'de saklandığı, işlemlerin de burada yapıldığı bilinmektedir.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde Tapu-Tahrir Defterleri Katalogu'nda adet mufassal, icmal, evkaf, piyade, müsellem vb. defter bulunmaktadır. Aynı arşivin Bâb-ı Âsafî Defterhâne-i Âmire Defter Katalogu'nda büyük kısmı parçalar halinde adet mufassal, icmal, evkaf vb. tahrir defteri muhafaza edilmektedir. Maliyeden Müdevver Defterler Katalogu'nda da klasik tahrir ve avârız tahrir defterleri vardır. Mufassal avârız defterlerine Tapu-Tahrir Katalogu'nda da rastlanmaktadır. Ayrıca Kâmil Kepeci Tasnifi'nde (Mevkūfat Kalemi) çok sayıda mücmel avârızhâne defteri mevcuttur. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı Kadîme Arşivi'nde mufassal, icmal ve elli bir evkaf defteri bulunmaktadır. İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet yazmaları arasında da mufassal, icmal ve evkaf defterlerine rastlanır. Özellikle son tahrirlere ait defterler bazan çok geniş bölgeleri kapsadığından birden fazla cilt halinde muhafaza edilmektedir (Sivas ve Tokat, TK, TD, nr. 10, 12, 14; Amasya, TK, TD, nr. 26, 30, 34; Rum-ili Sol-kol, TK, TD, nr. , ; Halep, TK, TD, nr. 36, 39; Şam, TK, TD, nr. 99, , ).

XVI. yüzyıl sonlarında iki cepheli savaşlar ve içeride Celâlî isyanlarının patlak vermesiyle yaşanan karmaşa ortamında halkın ve timar sahiplerinin düştüğü kötü durum köylülerin yerlerini yurtlarını terkedip daha korunaklı yerlere kaçmaları, ateşli silâh kullanan askerlerin devreye sokuluşu, merkezî hazine gelirlerinin arttırılması ihtiyacı vb. sebeplerle timar sistemi eski önemini kaybedince klasik tahrir usulü de terkedilmiştir. Avârız vergisinin merkezî maliye açısından giderek ön plana çıktığı ve olağan duruma geldiği, timar olarak tasarruf edilen mîrî arazinin mukātaa haline geldiği bu süreçte avârız vergisinin toplanması bakımından önem arzeden avârız tahrirleri yapılmaya başlanmıştır. Esasen XVI. yüzyılda avârız sayımları yapılmış, ancak genelde avârız ve cizye yükümlüleri birlikte kaydedilmişti. Müslüman avârız yükümlüleri veya daha önce muaf olan kesimler için tutulan müstakil avârız defterlerinin ilk örneği yıllarına aittir. Bu defter daha önce yardımcı askerî güç olarak hizmet eden piyade ve müsellemleri içerir. Tokat'a ait bu defterde piyade ve müsellemlerin yanında avârız ödeyemeyecek derecede fakirlerle Celâlî korkusundan kaçanlar da yazılıdır (BA, MAD, nr. ).

XVII. yüzyılın ilk çeyreğine ait başka müsellem ve piyade defterleri de vardır. 'den sonra avârız defterleri daha kapsamlı hale gelmiştir. Bundan maksat, avârız yükümlülüğünü bir bölgedeki bütün vergi mükelleflerine âdil biçimde yaymaktı. tarihli Halep defteri en erken tarihli defterlerdendir. Bu tür defterler en çok yılı civarında görülür. Ancak yapılan genel sayım yüzünden devrin sadrazamı Kemankeş Kara Mustafa Paşa epeyce tepki çekmiştir. Naîmâ'ya göre onun azlinin ve katlinin sebeplerinden biri de hazine gelirlerini arttırmak için yaptığı çeşitli ıslahatlarla bu çerçevede yapılan avârız ve cizye tahriri sırasında halka yapılan zulümlerdir (Târih, III, ). XVII. yüzyılın ileri dönemlerinde de avârız ve cizye tahrirleri yapılmış, bu tür sayımların neticesinde mufassal ve icmal defterleri tertip edilmiştir. Sancaklar veya eyaletler arasında farklar olmakla birlikte defterlerin ortak özellikleri vardır. Mufassal defterlerde kasaba ve köylerde askerî ve ulemâ kesimiyle reâyâ ayrı ayrı yazılmıştır. Bazı defterlerde toplam rakamlar, bazılarında ise bunların kaç avârız hânesine tekabül ettiği gibi bilgiler mevcuttur. Kişilerin meslekleri, özürlülük halleri, muafiyetleri vb. hususlar da defterlerde yazılıdır. Bölgelerin bir kısmında (Şarkîkarahisar, Erzurum vb.) hânelerin yanında bazı kişilerin tasarrufundaki bağlar ve araziler de kaydedilmiştir (BA, MAD, nr. , ).

Mufassal avârız defterleri esas olarak yerleşim birimlerindeki hâneleri kayda geçirmiştir. Bazan bu hâneler nefer, hâne ve mücerret gibi kategoriler şeklinde zikredilir, fakat asıl olan, avârız vergisini ödeyebilen yetişkin hâne sahibi erkekleri ve bazı hallerde dul kadınları kaydetmektir. Bunların arasında yaşlılık, fakirlik, avârız ödemeye yeterli toprağı bulunmama ve hastalık gibi sebeplerle hâneye dahil olmayanlarla avârız yükümlülüklerini belirli hizmetler karşılığında yerine getirdiklerinden vergiden muaf tutulanlar da zikredilir. Defterlerde ayrıca hâne sahibi askerî sınıf mensuplarının (askerî, ulemâ, seyyidler, zâviyedarlar vb.) yazılı olduğu (BA, MAD, nr. , ), ancak özet defterlerde (BA, MAD, nr. ; KK, nr. ) bu hânelerin ilgili birimin hâne sayısına dahil edilmediği tesbit edilmektedir. Bazı eyaletlerin mufassal defterlerinde sadece avârız ödeyebilen nüfusun belirlenmesiyle kalınmamış, sancak temelinde özet halinde bunların kaç nefer ve kaç hâne (avârız hânesi) olduğu da belirtilmiştir (BA, MAD, nr. ). Diğer bölgelerde ise bu tesbit işi icmal defterlerinden izlenebilmektedir. Sivas'a bağlı Amasya sancağı defterinde dul kadınlar (havâtîn-i tul) kategorisi özellikle dikkati çeker. Klasik tahrir defterlerinde gayri müslim nüfusun yoğun olduğu yerlerde hâne reisi konumundaki kadınlar ise "bîve" (dul) adı altında yazılmıştır. XVII. yüzyılda avârız tahrirleri hem Anadolu'da hem Suriye'de hem de Balkanlar'da çeşitli sancaklarda birçok defa yapılmış, XVIII. yüzyılda da sürmüştür. Tanzimat dönemi öncesinde II. Mahmud'un kurduğu yeni ordu için asker tedariki gündeme gelince erkek nüfusun durumunu tesbit amaçlı, geniş çaplı nüfus tahrirleri yapılmıştır. Bu tahrirlerde erkek nüfus yaş ve dış görünüş kategorilerine göre tesbit edilmiş, altı aylık periyotlarla nüfusun geçirdiği vukuat da (ölüm, doğum, göç) yazılarak ana kütük defterlerine kaydedilmiştir. Bu gelişme ileride modern nüfus sayımlarının başlangıcını oluşturacaktır. Ayrıca Tanzimat'tan sonra temettuat denilen mal ve varlık sayımlarını içeren defterlerin hazırlandığı bilinmektedir.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN SON DAKİKA
kaynağı değiştir]

Bu yazımızda Osmanlı Devleti&#;nde toprak sisteminde önemli bir yer tutan Tahrir kavramını açıkladık. Ayrıca Tahrir Defteri nedir? Tahrir Defteri ne işe yarar? Tahrir Defteri neden tutulurdu? Tahrir Defterine neler yazılır? sorularına yanıtlar verdik.

Bu Yazının İçindeki Başlıklar:

Tahrir Nedir?

Sözlük anlamı “yazma, kitabet, kompozisyon” olan Tahrir, Osmanlı döneminde tımar sistemi uygulamasının mevcut olduğu eyaletlerde yapılan sayımlara verilen addır. Çıkış sebebi devleti sürdürmek için gerekli olan fiskal-sosyal düzeni ayakta tutmak olan Tahrir işlemi Mısır, Roma, Orta Çağ Avrupa’da da ülkenin vergi ve vergi nüfusu potansiyelini kayıt altına almak için kullanılmıştır. Fakat Osmanlı Devleti’yle birlikte Tahrir yeni bir boyut kazanmış ve kapsamlı hale gelmiştir. Osmanlı Devleti’nde Tahrir köylünün hakkını korumakta büyük bir rol oynamıştır böylece de sistemindeki bozulmaları da büyük ölçüde önlemiştir. XVI. yüzyılda kaleme alınan nişanlardan Osmanlı Devleti’nde Tahririn işleyişini öğrenmek mümkün.

Tımar Sisteminde Tahrir İşleminin Önemi Nedir?

Dirilik ile eş anlam özelliği taşıyan ve “bakım, ilgi” anlamına gelen Tımar, Osmanlı Devleti’nin yeni ele geçirdiği topraklarda devletin kalanıyla eş bir refah seviyesi sağlamak ve yayılmacı politikasını gerçekleştirmek için ortaya koyduğu sistemdir. Tımar sisteminde hedeflenen bu politikayı da görevli sipahi ve yeniçeriler yerine getirmekteydi. Klasik Tahrir uygulaması da bu sistemin dahil olduğu toprakları kayıt altına almak ve ilerleyişini gözlemlemek için kullanılmaya başlamıştır. XVI. yüzyılın sonlarıyla birlikte tımar sistemi değer kaybetmeye başlamıştır. Bu değer kaybetmenin sebeplerinde başlıca sipahilerin görevini yerine getirmemeye başlaması vardır. Bunun bir sonucu olarak da dirlik sahipleri ayaklanma çıkarmış ve tımar sistemi ortadan kalkmıştır. Osmanlı Devleti’nde Tımarla doğrudan ilgili olan tahrir sistemi de böylelikle son bulmuştur.

Tahrir Defteri Nedir?

Tahrir Defteri belirli kurallar çerçevesinde gelişmiştir. Süreci açıklamak gerekirse; Her vilayete görevli bir Emin atanır ve bu Emin kadıyla birlikte teftişi gerçekleştirir. Kadının görevi de emini hazine namına denetlemektir. Berat sahipleri teftiş öncesinde belirli vesikaları hazırlar ve bu vesikaların yanında gelir miktarlarını da bir defter halinde Emin’e teslim eder. Vergiye tabi nüfusun tamamı eksiksiz bir şekilde defterde yerini alır. Çocuklar konusunda da usülsüzlük yapılmadığı kadılar tarafından kontrol edilir. Kaynaklar ve nüfus belirlendikten sonra kadılar hazırladığı defterleri Eminlere teslim eder. Teftişlerin sonucu olarak vergilerin nasıl alındığı, işlemin nasıl gerçekleştiği eski defterlerle karşılaştırılacaktır. Son olarak da emr-i padişah ile tüm verilerin toplamı bir defterde birleştirilir ve kayıt altına alınır. Böylelikle de defterin son hali devleti yönetme yolunda bir el kitabı haline gelir.

Tahrir Defteri Ne İşe Yarar?

Günümüzde Osmanlı Devleti’ne dair en kıymetli arşiv olarak bilinen Tahrir Defteri; vergilerin, vergi verenlerin ve kazancın kaydından oluşur. Osmanlı Devleti’nde Tımarla doğrudan ilişkili olan Tahririn; vergi potansiyeli hesabının yanısıra halkın yerleşim yerlerinin, yaptıkları işlerin özelliklerinin, ürün kaynaklarının, tımar sahiplerinin gelirlerinin, halk ve tımar sahibi arasındaki ilişkilerin kayıt altına alınması şeklinde amaçları olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte usülsüz eylemlerin engellenmesi, vergi oranlarının yükselmesiyle oluşacak durumlar ve vakıfların oluşturulması gibi konularda da Tahrir Defteri kullanılmıştır. Yani Tahrir Defteri diğer devletlerde sadece ekonomik bir kayıt defteri görevi görürken Osmanlı Devleti’nde oldukça kapsamlı bir ihtiyaç haline gelmiştir ve toplum düzeninin sağlanmasında kullanılmıştır.

Tahrir Defteri Neden Tutulurdu?

Bir imparatorluğu yönetmek oldukça zordur hele bu imparatorluk Osmanlı Devleti gibi inanılmaz derecede büyük bir alanı hakimiyetine almışsa. Düzenli bir Tımar Sistemini yürürlülüğe koyan Osmanlı Devleti, sistemin düzgünce işlemesinden sorumludur. Bunun birbirleriyle de bağlantılı olan başlıca iki sebebi vardır: halkın haklarını gözetmek ve devleti geçindiren vergilerini toplamak. Çiftlik bozulursa, köylü emeğini ortaya koyamaz hale gelirse; verim düşer, köylü geçimini sağlayamaz hale gelir, vergi veremez, ticaret yapamaz. Bunu önlemek için Osmanlı Devleti Tımar Sisteminin geçerli olduğu eyaletlere Tahrir uygulamasını getirmiştir. Bu uygulamayla birlikte de Osmanlı Devleti; vergileri, ürünleri, köylüleri ve usülsüzlükleri kontrol edebilir hale gelmiştir.

Tahrir Defterine Neler Yazılır?

Osmanlı Devleti idaresinde, yeni ele geçirilen veya Osmanlı topraklarına katılan memleketlerin arazilerinin tescil amacıyla, düzenli kayıtlar alınırdı. Bu eyleme “Tahrir”, bilgilerin kayda geçirildiği defterlere de “Tahrir Defteri” adı verilirdi. Bu tespitler, takriben yılda bir, veya gereksinime göre daha da kısa aralarla güncellenirdi. Ayrıca, vergi gelirlerinin herhangi bir suretle artmış veya eksilmiş gözükmesi, tensikat, defter harici kalan gelirleri deftere almak gibi, zamanla oluşan değişiklikler dolayısıyla da tahrir gerçekleştirilirdi. Tahrir, yani arazilerin tesbit işleri, Divan-ı Hümayun&#;dan (Nişancı) adıyla anılan bir yetkilinin kontrolü altında gerçekleştirilmekteydi.

Bir yerin tahriri yapılacağı zaman, öncelikle bunun kontrol altına alacak namuslu, doğru, kabiliyetli ve çalışmasına, bilgisine son derece güvenilir bir seçilirdi ki, buna “il Yazıcı”, “Emin” adı verilirdi. İl Yazıcı, tespit edilecek arazinin boyutuna bağlı olarak yanına yeteri kadar katipleri alarak, o bölgeye ziyaret düzenlerdi. Devletin bütün adli, mahalli teşkilatlan il Yazıcılarına istedikleri yardımları yapmakla yükümlülerdi. Arazi, öncelikle padişahlara ve onların yakınlarına olmak üzere sonrasında da vakıflara olacak bir biçimde paylaştırılırdı. İl Yazıcı, ekibiyle birlikte mezra, şehir, kasaba ve köyleri birer birer dolaşarak, buralarda oturanları, vergi mükelleflerinin künyelerini; içlerinde vergiden muaf olduklarını belirterek, yazar; bu arada topraklı; medeni durumları, yaş gruplarına göre, Müslüman ve Hristiyan nüfusu isimleriyle ayrı ayrı kayıt altına alırdı. Her köyün mer&#;ası, mezraası, kışlağı, yaylağı, korusu, ormanı, cins cins gösterilmek üzere yetiştirdiği her çeşit ürünlerin yıllık miktarları da tespit edilirdi.

İl Yazıcı, elindeki kayıtları birleştirerek bir defter ortaya çıkarırdı. Aynı zamanda idari teşkilâtı da gösteren bu deftere “Mufassal” adı verilirdi. Nişancı tarafından tetkik ve gereğinde Padişahın fermanıyla tashihine izin verilen bu defterler, iki nüsha olarak ortaya konulurdu. Biri İstanbul&#;da Defterhane Hazinesi&#;nde, diğeri ise tuğrasız olarak Saray&#;da korunma altında tutulurdu. Bu Tahrir Defteleri, Osmanlı Devleti topraklarının ana ve asıl kayıtlan olup, tapu hükmünde bulunmaktaydılar. Sonraları Tapu Defteri olarak isimlendirilmeye başlanmışlardır.

Tahrir İşleminin Devlete Sağladığı Faydalar Neler Olabilir?

Osmanlı Devleti, Tahrir işlemi sayesinde gücünü tamamen görebilmekteydi. Tahrir Defteri sayesinde hükümdar; kasabalardaki nüfus dağılımını, vakıf-kervansaray sayısını, üretilen ürünlerin miktarını ve çeşitlerini, asker sayısını ve gelişmişliklerini, vergilerin ödenme payını, sipahilerin görev bilincini, topraklardaki yol-köprü sayılarını, suç oranını görebilmekteydi. Bu sayede alacağı adımlar belirginleşiyordu. Örneğin bir kasabadaki nüfus önceki yıla göre artmışsa ve yapılar yetersiz kalıyorsa hükümdar bunu defter sayesinde görebilir hale geliyordu. Böylelikle de orada külliye, yol, vakıf yapımı için bütçe ayırabiliyordu. Yani Tahrir işlemi devletin yönetilmesinde hükümdara kolaylık sağlamıştır. Bunun yanında sistemin kusursuzlaşmasında da rol oynamıştır.

Bir Tahrir Defteri İncelediğinde O Dönemle İlgili Hangi Bilgilere Ulaşılabilir?

Osmanlı Devleti’ne yeni bir bölge eklendiğinde devlet büyükleri o bölgeye bir yetkili atardı. Bu yetkili bölgenin nüfusunu ve ekonomik durumunu kayıt altına alırdı. Değişiklik durumunda da tekrar gidip sayım yapardı. XVI. yüzyılın Osmanlısı için birinci elden kaynak görevi gören Tahrir Defteri, Dr. Yılmaz Kurt tarafından “Bugün herbiri ayrı birer devlet olan 30 kadar ülkenin nüfus ve ekonomik yapısını bu kadar detaylı veren başka hiçbir arşiv belgesine sahip değiliz.” şeklinde açıklanmaktadır. Bir Tahrir Defteri incelendiğinde içinde halkın yerleşim yerleri, vatandaşların meslekleri, toplam gelir (akçe türünden), yapılan harcamalar, yapı kayıtları ve sistemin işeyip işlemediğine dair verileri bulmak mümkündür. Bunun yanısıra bir devletin dönemsel ilerleme ve gerilemesini incelenebilir. Yani kaybedilen savaş sonucu olan değişimler, hükümdara bağlı ilerleme-gerilemeler, başka devletlerle olan ilişkileri ve genel süreç incelenebilir. Bu sayede de tarihçiler defter dolayısıyla hem devletin hem de devlete bağlı yapıların niceliğini görebilmektedir.

Bu konuyla ilgili olarak Tımar Sistemi Nedir? Tımar Sisteminin Özellikleri ve Faydaları başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası