does ne demek türkçesi / DOES ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

Does Ne Demek Türkçesi

does ne demek türkçesi

İngilizcede LOL ne demek, Türkçe anlamı nedir? LOL ne zaman kullanılır?

Son yıllarda yurt dışında kullanılan birçok kısaltma bizim dilimize de yerleşmeye başlamıştır. Bunun sebebi ise özellikle oyunların çevrimiçi olması ve birçok farklı ülkeden oyuncunun bir arada oynayarak bir yerde ortak bir dili paylaşmaya başlamış olmasıdır. Peki en çok kullanıdğımız kısaltmalardan biri olan LOL nedir?

LOL NE DEMEK

Lol kısaltması ne anlama gelir sorusu özellikle bu kısaltmayı ilk defa görenler tarafından sıkça sorulmakta ve araştırılmaktadır. Lol kısaltması, İngilizce'dir ve Laugh Out Loud demektir.

Lol açılımı nedir sorusunu ise LOL, "Laugh Out Loud" açılımının kısaltmasıdır diyerek cevaplayabiliriz. Özellikle internette, sosyal medyada ve oyunlarda sıkça karşımıza çıkan bu kısaltma aslında gülmek anlamına gelmektedir.

Lol kelimesinin bir diğer açılımı ise League og Legends oyunudur. Bu oyunun baş harfleri kullanıldığında LoL kısaltması ortaya çıkmaktadır. Yani bu kısaltmanın hangi anlama geldiğini bilmek için öncelikle nerede ve nasıl kullanıldığını bilmek gerekmektedir.

LOL TÜRKÇE ANLAMI

İngilizce açılımı "Laugh Out Loud" olan LOL'ün Türkçe anlamı ise "Yüksek sesle gülmek" olmaktadır. Çok komik şeylerde ya da çok gülündüğü zamanda kullanılan bu ifade özellikle sosyal medya mecralarında çok sık bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medyada lol ne demek sorusunun cevabı da bu olacaktır. Eğer bir yerde LOL yazısını görüyorsanız muhtemelen bunun anlamı komik bir konuşma yaşandığı ve bunun üzerine bu kelimenin kullanıldığıdır.

LOL NEYE DENİR?

LOL genelde iki farklı anlamda kullanılmaktadır. LOL'ün neye denildiği aslında kullanıldığı yere ve yaş grubuna göre değişmektedir. Özellikle oyuncu kesimde LoL genelde "League of Legends" oyununun kısaltması olarak kullanılırken sosyal medya taraflarında ise komik olaylardan bahsedilirken, çok komik, çok güldüm anlamına gelen "Laugh Out Loud" anlamında kullanılmaktadır. Yani Lol neye denir sorusunu cevaplayabilmek için Lol kısaltmasının iki anlamını da bilmek gerekmektedir.

İngilizce - Türkçe çeviri (v1.4 yeni)

İngilizce dilinden Türkçe diline (google translate aracılığıyla) hızlı cümle ya da kelime çeviri yapmanıza yardımcı olan bir sözlük sistemidir. Dünya dilleri arasında yapılacak olan cümle ve kelime çevirilerinizi kolaylaştırır. ÇevirSözlük.com Dünya'da en yaygın olarak kullanılan bir çok dili içinde barındırmaktadır. Bu diller arasında herhangi bir ücret ödemeden ve sınırlama olmaksızın istediğiniz cümle ya da kelime çevirilerinizi hızlı bir şekilde yapmanız mümkündür.

Kullanım ve Gizlilik

Cevirsozluk.com aracılığıyla yapılan tüm çeviri verileri toplanmaktadır. Toplanan veriler herkese açık, anonim olarak paylaşılır. Dolayısıyla Çevir Sözlük kullanarak yapacağınız çevirilerde kişisel bilgi ve verilerinizin yer almaması gerektiğini hatırlatırız.

Cevirsozluk.com kullanıcılarının çevirilerinden oluşturulan içerikte argo, küfür vb. uygun olmayan öğeler bulunabilir. Oluşturulan çeviriler her yaş ve kesimden insanlar için uygun olamayabileceğinden dolayı, rahatsızlık duyulan hallerde siteminizin kullanılmamasını öneriyoruz. Kullanıcılarımızın çevirilerle eklediği içeriklerde telif hakkı ya da kişiliğe hakaret vb. öğeler bulunuyorsa site yönetimiyle iletişime geçilmesi halinde gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

İçindekiler

do

,do, births, date of birth, denatüre, do do, ıncuba, parturition, straightening, th ecorrect, thecorrect, true...., unconfirmed, verıfıcatıon, verification:, verify, verifying

Sitenize ya da blogunuza İngilizce Türkçe çeviri ekleyin:
l

Do not share my Personal Information.

Bir cümlede Does kullanım örnekleri ve çevirileri

Extend to a woman with a reputation like mine? Does this'benevolence?
Bu hayırseverlik işi… benim gibi bir kadının şöhretini genişletebilir mi?
And then they will rip us to shreds, because that's what the press does.
Çünkü basının işi bu. Sonrada bizi parçalara doğrayacaklar.
Neither does Martin James.- I don't wanna die.
Martin Jamesde öyle.- Ölmek istemiyorum.
Yes, it does. Which is why we're going to need a burglar.
Evet, öyle. Bu yüzden bize bir hırsız gerekecek.
We're DOA. And when he does, if we haven't figured this out.
Geldiğinde ise bu işi çözmemiş olursak kendimizi ölmüş say.
What kind of place does the same show for 30 years?
Aynı şey 30 yıldır nasıl bir yer gösteriyor?
It was like he was drawn to it.- I don't think he does.
Bildiğini sanmıyorum. Sanırım onu oraya o şey çekiyordu.
He trusts me, I believe he still does, yeah.
Bana güveniyor, inanıyorum ki hala öyle, evet.
With the murder of an FBI agent? What does a one-eared painter have to do?
Tek kulaklı bir ressamın bir FBI ajanının ölümüyle ne işi olabilir ki?
There's so much that we don't understand.- Sophie does.
Sophie öyle düşünüyor. Anlamadığımız çok şey var.
Nobody does it better than me. Let me tell you something, nobody.
Sana bişeyler anlatayım, hiçkimse, hiçkimse bu işi benden iyi yapamaz.
Dukes does not like you too, and you know it.
Dukes seni pek sevmez, bunu biliyorsun.
He always does that weird piglet snort, whenever he's trying to hide something.
Ne zaman bir şey saklamaya çalışsa o tuhaf domuz kahkasından atar.
What does a lawyer in Portland have to do… Where's Chris?
Chris nerede? Portlandlı bir avukatın ne işi.
Just as your body has meridians of hidden energy,
so does the Earth itself.
Nasıl ki vücudunuzun gizli enerji meridyenleri varsa…
aynı şekilde Dünyanın da var.
I will show you what it does. What does it do?
Daha iyi olmanı sağlayacak bir şey.- Bu nedir?
Besides, I think an x-ray's exactly what she does need.
Hem bence röntgen tam ihtiyacı olan şey.
Where's Chris? What does a lawyer in Portland have to do.
Chris nerede? Portlandlı bir avukatın ne işi.
Besides, I think an X-ray is exactly what she does need.
Hem bence röntgen tam ihtiyacı olan şey.
So does the Earth itself. Just as your body has meridians of hidden energy.
Nasıl ki vücudunuzun gizli enerji meridyenleri varsa… aynı şekilde Dünyanın da var.
It sounds crazy, but that's what the third monolith does.
Çılgınca bir şey ama üçüncü monolitin gücü bu.
Nobody does. Michael, go.
He does. That's why he sent that yellow
worm cloth to get them for him.
Sever. O yüzden sarılı karıyı gönderdi,
Does a senator from Maine need to visit Peru for?
Maine eyaletinden bir senatörün Peruda ne işi var?
We installed a backup in the main room, What does that mean?
Nasıl yani? Ana salona yedek sistem kurduk?
Sonuçlar: 21520, Zaman: 0.1208

Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. Zarf kadar.
    Bob runs fast, but I run just as fast: Bob hızlı koşar, fakat ben de onun kadar (hızlı)

    koşarım.
    He is as generous as he is wealthy: Zengin olduğu kadar da cömerttir.

  2. Zarf gibi, örneğin.
    Some flowers, as the rose, require special care: Gül gibi bazı çiçekler özel ihtimam

    isterler.
    to act as a father: baba gibi davranmak.
    Some animals are cunning, as the fox: Bazı hayvanlar kurnazdır, örneğin tilki.
    as often happens: çoğunlukla olduğu gibi.

  3. Zarf olarak.
    Man as different from other animals: Öbür hayvanlardan ayrı olarak insan.
    to treat

    someone as a stranger

    : bir kimseye yabancı muamelesi yapmak.
  • Zarf üzere, veçhile.
    as you like: nasıl isterseniz (isteğiniz veçhile).
  • Bağlaç gibi, kadar.
    Do as we do: Bizim gibi yapın.
    It is valuable as gold: Altın kadar kıymetlidir.
  • Bağlaç … iken, esna(sın)da, sıra(sın)da.
    He was often ill as a child: Çocuk iken (çocukluğunda/çocukluğu

    esnasında) çoğu zaman hasta idi.
    As a child, I used to think so: Çocuk iken ben de öyle düşünürdüm.
    He went out (just) as I came in: (Tam) ben girerken o gidiyordu.
    One day, as I was sitting … : Bir gün, ben otururken …
    They were murdered as they lay asleep: Uyurken (uyku esnasında) öldürüldüler.

  • Bağlaç için, … diğinden, … sebebiyle, -den dolayı, madem ki, … maksadıyla.
    As you are leaving last, please

    turn out the lights

    : Mademki en son siz çıkıyorsunuz, lütfen lambaları da söndürün.
    As it were raining, we stayed at home: Yağmur yağdığından (dolayı) evde kaldık.
    As you are not ready, we can not go: Hazır olmadığınızdan gidemeyiz.
  • Bağlaç gerçi, her ne kadar … ise de, … olsa bile.
    Improbable as it seems, it's true: Her ne kadar imkânsız

    gibi görünüyorsa da, gerçektir.
    Bad as it was, it might have been worse: Gerçi bu kötü idi, fakat daha da kötü olabilirdi.

  • Bağlaç -dikçe/-dıkça.
    He grew gentler as he grew older: Yaşlandıkça kibarlaştı.
  • Zamir … ile aynı, aynen … gibi.
    I have the same trouble as you had: Senin karşılaştığın güçlüklerle

    ben de karşılaştım.
    It is as you told me: Aynen bana söylediğin gibi.
    A is to B as C is to D: A'nın B'ye oranı ne ise, C'nin D'ye oranı da odur.

  • Zamir … veçhile, … üzere.
    She did the job well, as can be proved by the records: Kayıtlarla ispatlanabileceği

    gibi, o görevini hakkıyla yaptı.

  • … olarak, … sıfatıyla.
    to act as a chairman: başkan sıfatıyla eylemde bulunmak.
    I remember

    him as having been a good artist

    : Onu iyi bir sanatçı olarak hatırlıyorum.
    I had him as a student: O benim öğrencimdi.
    He works as a farmer: Çiftçi olarak çalışıyor.
    The child is lazy as lazy: Çocuk tembel mi tembel.
    As you were! Affedersiniz! Pardon! (Yanlış söylenen bir sözü düzeltmek için söylenir).
    The plane leaves at 9.30, as you were! 10.30.: Uçak 9.30'da, affedersiniz, 10.30'da kalkıyor.
  • İsim eski Romada (M.Ö. 80 yılına kadar) kullanılmış bir sikke.
  • İsim ağırlık birimi, ≈ 327 gram.
  • Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt

    Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

    according as

    (a) oranında, nisbetinde, derecesinde, göre, nazaran.
    We see things differently according as we are

    rich or poor

    : Zengin veya fakir olduğumuza göre olayları farklı görürüz. (b) eğer, şayet, -e bağlı olarak.

    act as

    sıfatıyla hareket etmek Fiil

    act as

    ... sıfatıyla hareket etmek Fiil

    dissident as

    şimdiki yönetimin performansını beğenmediklerini ifade etmiş ve yöneticileri değiştirmeye kararlı olan bir grup hissedar

    heavy as

    menkul kıymetler piyasasında nispeten daha yüksek fiyatlı hisse senetleri İsim

    recovery as

    bu tür hisse senetlerine iyileşme dönemi hisse senetleri denir

    recovery as

    şirketin bir güçlük döneminden sonra performansı düzeliyorsa

    same … as

    aynı.
    He works in the same building as my brother: Kardeşimle aynı binada çalışıyor.

    save as

    yeni adla saklamak Fiil, Bilgi Teknolojileri

    so … as

    tarz(ın)da, şekilde, öyle ki, ta ki, (olumsuz tümcede) … kadar.
    He so arranged matters as to please

    everyone

    : İşleri, herkesin hoşuna gidecek tarzda düzenledi.
    He is not so foolish as to believe it: Buna inanacak kadar budala değildir.
    Speak louder so as to make youself heard: Sesini duyuracak şekilde yüksek sesle konuş.
    Will you be so kind as to tell me: Lütfen bana söyler misiniz?

    as … as

    kadar.
    as far as I can: elimden geldiği kadar.
    He is as industrious as he is intelligent:

    Zeki olduğu kadar da çalışkandır.
    as rich as Croesus: Karun kadar zengin.
    as far as I am concerned: bence, bana kalırsa.
    as soon as he comes: o gelir gelmez.

    as … so

    olduğu kadar, nasıl … öyle … , -dikçe/-dıkça.
    (Just) as we must know how to command, so we must know

    how to obey

    : Emretmesini olduğu kadar itaat etmesini de öğrenmeliyiz.
    As the parents act, so will the children: Ebeveyn nasıl hareket ederse çocuklar da öyle davranırlar.
    As the season advances, so the days get longer: Mevsim ilerledikçe günler de uzuyor.
    As you treat the others, so will they treat you: Başkalarına karşı nasıl davranırsanız, başkaları da size karşı öyle davranır (= Ne ekersen onu biçersin).

    as against

    karşın, mukabil.
    His net income this year amounted to $60,000 as against $50,000 last year: Geçen

    yılki $50,000 a mukabil bu yıl net geliri $60,000 a ulaştı.

    as big as life

    (a) gerçek, hakikî, ta kendisi, tıpkısı, (b) bizzat, şahsen, (c) canlısı/hakikisi kadar büyük.

    as early as

    daha, henüz, ta.
    as early as 1900: daha 1900 yılında.
    as early as tenth century: ta onuncu yüzyılda.

    as far as

    … kadar, … derece(de).
    We went as far as the town: Şehre kadar gittik.
    I will help you as far

    as I can

    : Elimden geldiği kadar sana yardım ederim.
    as far as I am concerned: bence, bana kalırsa, bana sorarsan.
    as far as he is concerned: ona kalırsa, ona sorarsan.
    as/so far as I know: bildiğime göre, bildiğim kadarı.
    as/so far as I can foresee: tahminime göre.
    as far as the eye can see: göz alabildiğine.
    as far back as I can remember: hatırlıyabildiğim kadarı.
    As far back as 1948: Ta 1948 yılında.

    as few as

    ancak, … bile değil.
    Some workers earn as few as $300 a month: Bazı işçiler ayda ancak 300 dolar kazanıyorlar.

    as from

    -den/-dan (itibaren).
    The agreement starts as from May 1st: Sözleşme 1 Mayıstan itibaren yürürlüğe giriyor.

    as good as

    (a) gibi, kadar, âdetâ, hemen hemen.
    as good as new: yeni gibi, âdetâ/hemen hemen yeni.
    He

    looks as good as dead

    : Ölü gibi görünüyor. (b) … kadar doğru/güvenilir.
    as good as his word: sözü kadar doğru. (c) nerede ise, az kalsın.
    We were as good as drowned: Nerede ise boğuluyorduk.

    as large as life

    (a) doğal büyüklükte (heykel), (b) ânide, beklenmedik bir anda, bütün heybetiyle, sapasağlam, dipdiri.


    I had not seen him for years, but here he was, as large as life and twice as natural: Onu uzun yıllar görmemiştim, fakat ânide bütün heybetiyle/sapasağlam karşıma çıkıverdi.

    as large as life

    (a) gerçek, hakikî, ta kendisi, tıpkısı, (b) bizzat, şahsen, (c) canlısı/hakikisi kadar büyük.

    as likely as not

    büyük bir ihtimalle, çok muhtemel.
    He will succeed as likely as not: Büyük bir ihtimalle muvaffak

    olacak.
    He'll forget all about it as likely as not: Bütün bunları unutması çok muhtemeldir.

    as long as

    sürece, müddetle, şu şartla ki, şartıyla.
    as long as I live: ömrüm oldukça.
    You can go out,

    as long as you promise to be back before 11 o'clock

    : Saat 11'den önce dönmek şartıyla gidebilirsin.

    as much as

    … kadar, … gibi, sanki … .
    He looked at me as much as to say …: … demek ister gibi yüzüme baktı.


    It's as much as saying he is a liar: Bu ona yalancı demek gibi bir şey.
    I love you as much as I love your brother: Kardeşini sevdiğim kadar seni de seviyorum.

    as new

    (mal) kullanılmış ama yepyeni

    as often as

    ne zaman … , kaç kere/defa.
    As often as he tried to go there, hes's always failed: Kaç kere oraya

    gitmek istedi, fakat başaramadı.
    As often as I tried to get an answer from him, he made an excuse and avoided giving me the information I wanted.

    as often as not

    çoğunlukla, çok defa, çoğu kez.
    During the foggy weather the trains are late mor often than not:

    Sisli havalarda çok defa trenler gecikir.

    as right as rain

    tam sıhhatli, sapasağlam, turp gibi.
    Jane's been ill, but she's as right as rain now.

    as seen

    alıcının gördüğü durumda satıcı sattığı şeyin durumuna ilişkin taahhütlerde bulunmaz anlamında

    as soon as

    derhal, hemen, … olur olmaz.
    We will leave as soon as he comes: O gelir gelmez hareket edeceğiz.


    as soon as possible: bir an önce, olabildiği kadar çabuk, mümkün olan süratle.

    as well

    … de/da, ayrıca, ilâveten, keza.
    Take him as well: Onu da al.
    You may keep these as well:

    Ayrıca bunlar da sizin olsun.
    One may as well say that … : Keza denilebilir ki …

    as well as

    hem … hem de, ne kadar … ise o kadar, … kadar da.
    She was good as well as beautiful: Güzel olduğu

    kadar da iyi idi.
    by day as well as by night: gece gündüz (hem gece, hem de gündüz).

    as well as

    … kadar, … ile beraber, …'e ilâveten, hem … hem de …
    She was good as well as beautiful: Hem güzel hem de iyi idi.

    in as far as

    … bakımından, cihet(iy)le, …'e bakılırsa, … itibarıyla/hasebiyle.
    He was German in so far as he was

    born in Germany, but he became an American citizen in 1946.

    Türkçe-Ingilizce Çeviri

    1. İsim ace
    2. İsim star
    3. İsim superstar
    4. İsim champion
    5. İsim stoat
    6. İsim ermine

    Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)

    1. Önüne geldiği ... kademesini anlatır
    2. Arsenik elementinin sembolü
    3. İskambil kâğıtlarında birli
    4. Kakum denen ... adı, hermin
    5. Mersin ağacı
     

    nest...

    çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası