medeniyet vakfı hangi cemaate bağlı / Birlik Vakfı Genel Merkezi

Medeniyet Vakfı Hangi Cemaate Bağlı

medeniyet vakfı hangi cemaate bağlı

Hakkımızda

İnsan ve Medeniyet Hareketi geçmişinden aldığı birikim ve tecrübeyle geleceğin dünyasını inşa etmek için nitelikli çalışmalara imza atmayı kendine hedef ediniyor.

Faaliyetlerini Eyüpsultan Bahariye Mevlevihanesi’ndeki genel merkezinde sürdüren İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin İstanbul’un farklı ilçelerinde ve Anadolu'nun farklı şehirlerinde bağlı kurumları ve temsilcilikleri bulunmaktadır.

İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin kökleri 70’li yıllarda Milli Türk Talebe Birliği ve Akıncılar Derneği etrafında bir araya gelen, bu topraklarda İslam’ın sesi olmayı kendine şiar edinmiş o yıllardaki üniversite gençliğine dayanmaktadır.

1970’li yıllarda MTTB ve devamında Akıncılar Derneği, 1980 sonrası üniversitelerde Müslüman Gençlik ve günümüzde İnsan ve Medeniyet Hareketi olarak varlığını sürdüren birlikteliğimiz 50 yıllık bir geçmişe sahiptir.

Hareketimiz 80’li ve 90’lı yıllarda Rahmet Yayınevi’nde yayınladığı kitaplarla ümmet coğrafyasının Türkiye’deki sesi olmuş, üniversite gençliğinin çıkardığı Müslüman Genç Dergisi ile o yıllardaki İslamcı düşünce ve aksiyona önemli katkılar sağlamıştır.

2000’li yıllardan sonra kurumsallaşma sürecine ağırlık veren hareketimiz, kendini “İnsan ve Medeniyet Hareketi” olarak isimlendirerek, insanı ve medeniyeti merkeze alan bir perspektifle çalışmalarını sürdürmektedir. İnsan ve Medeniyet Hareketinin Onursal Başkanı Mehmet GÜNEY, 1980 darbesinde kapatılan Akıncılar Derneği’nin son genel başkanıdır.

Kendisini; "İslami Hareket", "İslamcı" ve "Yerli" bir hareket olarak tanımlayan İnsan ve Medeniyet Hareketi, kendi medeniyet değerlerimizin ihyası için çıkmış olduğu uzun soluklu yürüyüşünü sürdürüyor. Kur’an-ı Kerim’in insanlığı kurtuluşa erdiren mesajını peygamber efendimizin (s.a.v) sahih sünnetiyle anlama ve yaşama gayreti yaptığımız her faaliyetin ana fikrini oluşturuyor.

Geleceğin dünyasının inşa edilmesinde bizim medeniyet değerlerimizin başrolde olmasını istiyorsak ahlaki, siyasi, ekonomik, stratejik ve düşünsel anlamda bir tasavvur ortaya koyup bu tasavvurun neşet etmesi için gayret etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin genel merkezinde yoğun bir faaliyet süreci devam etmektedir.

Bahariye Mevlevihane’sindeki genel merkezde bulunan vakıf ve derneklerimiz kendi medeniyet değerlerimize ait nitelikli ürünler sunmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Sanat atölyelerimizde klasik İslam sanatları yeniden ihya edilmektedir. Hat, Tezhip, Kat’ı, Minyatür, Mozaik atölyelerinde usta sanatçılar her gün yeni eserlere imza atmaktalar.

Kış döneminde yapılan Kur’an İkliminde Müzakereler programında Kur’an-ı Kerim ayetleri üç farklı hoca tarafından müzakereye dayanan bir üslupta tefsir edilmektedir. Kur’an İkliminde Müzakereler programı her pazar sabahı saat 08.00’den itibaren İnsan ve Medeniyet Hareketi Youtube adresinden de canlı olarak izlenebilmektedir. Aynı zamanda tefsir derslerinin videoları www.imh.org.tr adresinde yayınlanmaktadır.

Ülkemizde ve dünyada gelişen güncel meseleler aylık olarak düzenlenen Haliç Forumu programında konusunda uzman konuklar davet edilerek analiz edilmektedir. Haliç Forumu programı ile yoğun bir dezenformasyon süreci yaşadığımız çağımızda insanımıza güncel meseleler ile ilgili sağlıklı bir bakış açısı kazandırmayı hedefliyoruz.

Bahariye Mevlevihanesi’nde faaliyetlerini sürdüren İMH’ye bağlı ihtisas kurumlardan biri olan İnsan Vakfı, gerçekleştirmiş olduğu sosyal ve kültürel çalışmalarla yurt içinde ve yurt dışında insanımızın her türlü ihtiyacını karşılamaya dönük projeler üretmektedir. İnsan Vakfı Eğitim Merkezi (İVEM) tarafından teşekkül edilen Eğitim Kürsülerinde İslami ilimlerden sosyal bilimlere, dil bilimlerinden eğitim bilimlerine kadar nitelikli insan yetiştirmek için eğitim faaliyetleri düzenlenmektedir.

İnsan ve Medeniyet Hareketi ülkemizin yetiştirdiği birikimli insanlardan istifade etmek için Prof. Dr. Raşit KÜÇÜK ve Prof. Dr. Mahmut KAYA hocalarımızla aylık olarak Kalb-i Selim ve Akl-ı Selim sohbetleri düzenlemektedir.

İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin gençlik çalışmaları Genç Hareket tarafından yürütülmektedir. Üniversite ve Lise gençliğinin ahlaki ve zihni gelişimi için nitelikli faaliyetler düzenleyen Genç Hareket öğrenci evleri, yurtlar ve bağlı kurumlardaki gençlerle sürekli iletişim halinde abilik ve ablalık modeli ile gençleri kuşatıyor. Yaz ve kış kampları, ilim ve hayat dersleri, kitap okuma programları Genç Hareket’in başlıca faaliyet alanlarını oluşturmaktadır.

İnsanlığın kurtuluşu İslam’a bağlı ise İnsan ve Medeniyet Hareketi bu kurtuluş mesajını insanlara ulaştırma görevini kendine ilke ediniyor. Davet bilinci tüm faaliyetlerin ana fikrini oluşturuyor. Bunun için ilim, kültür ve sanat başta olmak üzere her alanda İslam’ın insanlığa hayat veren nefesinin neşv-ü nema bulmasını sağlayacak faaliyetler ortaya koymak ve bu faaliyetlerle "Toplumun Takva Ekseninde Dönüşümünü" sağlamak, İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin başlıca gayesidir. İnsan ve Medeniyet Hareketine gönül vermiş kişiler ortaya koydukları bütün faaliyetlerde dünya ve ahiret saadetine ulaşmayı murat etmektedirler. Sizleri de bu kutlu yolculuğa katılmaya davet ediyoruz.

Kadınlar ve Cemaatler: Kadınların Dini Gruplara Mensubiyet Nedenleri ve Etkileri

Fatma Baynal

Değerlendirme: Meryem Selva İnce

Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin Şubat ayındaki ilk konuğu Fatma Baynal oldu. Baynal, Sakarya Üniversitesi’nde hazırladığı “Kadınlar ve Cemaatler: Kadınların Dini Gruplara Mensubiyet Nedenleri ve Etkileri” başlıklı tebliğinde doktora tezini sundu. Sunum sırasında önce araştırmasında hangi yöntemleri kullandığını belirttikten sonra nicel araştırmaya dayalı bu çalışmasında örneklem olarak -üçü cemaat ikisi tarikat olan- beş dini grubu seçtiğini ve her gruptan onar kişi olmak üzere toplamda elli kişi ile mülakat yaptığını belirtti. Araştırmasında “kadınlar neden dini gruplara yöneliyor?”, “Bu grupların kadın üyelerin üzerindeki etkisi nedir?” gibi sorulara cevap aradığını ifade etti. Ben bu değerlendirmemde önce Fatma Baynal’ın araştırmasında katılımcılara naklettiği bilgilerin derlemesini aktardıktan sonra sunumda üzerinde durulan verileri kısaca değerlendirmeye çalışacağım.

Grup oluşumunda insanların sosyal destek almak, bir kimlik oluşturmak, diğer insanlarla etkileşim sağlamak, başarılamayacak şeylerin üstesinden gelmek gibi motivasyonlar etkilidir. Dini gruplar da grup oluşumunun bir alt kategorisidir. Tarikat ve cemaatler de aynı şekilde dini grupların bir göstergesidir. Tarikat, tasavvufun müesseseleşmiş hâlidir. Cemaatler ise özellikle Cumhuriyet’ten sonra tarikatların değişen sosyal kültürel alana ayak uydurmasıyla oluşmuş organizasyonlardır. Bu değişen durum kadın üzerinden okunur.

80’li yılların liberal ortamının etkisiyle Türkiye’de cemaat ve tarikat sayısında artış olup bu gruplar kadınlara kapılarını açmış olsa da (İskenkenderpaşa cemaatinin Kadın ve Aile dergisi ve Gülen cemaatinin Bizim Aile dergisi gibi açılımlarda görüldüğü gibi), örneklem düzleminde erkeklere göre hem tarikat merasimlerinde hem de sosyal çalışmalarda (cemaat içindeki) daha geri plandadırlar.

Katılımcıların yaş ortalamasının otuz sekiz olduğu bu araştırmada, seçilen dini gruplar İsmailağa cemaati, Süleymancılar, Rifâi tarikatı, Gülen cemaati ve Menzil tarikatıdır. Araştırmacının gözlemine göre en zor ulaşılan cemaatler İsmailağa ve Süleymancılardır. Mülakatlar sonucu yönelme nedeni, katılma nedeni ve bağlanma nedeni olarak üç temel kategori ortaya çıkmıştır. Yönelme nedeninin alt başlıkları psikolojik, dini-manevî ve sosyal nedenler; katılma nedeninin alt başlıkları kişisel, dini-manevî nedenler ve farklı dini ortamlar; bağlanma nedeninin alt başlıkları ise dini sohbetler, gruptan ayrılma kaygısı ve dini liderin önemi olarak sınıflandırılabilir. Yapılan mülakatlar sonucunda bir cemaate bağlanmada gözlemlenen en belirgin sosyolojik etken arkadaş ve aile çevresidir. Katılımcıların çoğunluğu cemaat seçimlerinin gerekçesi olarak tanıdıkları ve dini açıdan yaşantısını beğendikleri birinin o cemaatten olmasını göstermişlerdir. Psikolojik neden olarak yorumlanabilecek en belirgin etken ise dinin terapi işlevi görmesidir. Zira rabıta, murakabe ve tasavvufi ritüeller katılımcıların gözünde antidepresan ve grup terapisi işlevi görmektedir. Katılımcılar arasında travma geçiren, çocuğunu kaybeden anneler, boşanmış çiftler vardır. En ilginç örneklerden biri cemaate girmeden önce seküler zihniyete sahip bir katılımcının cemaate girme nedenini “psikolog yerine dine gittim” diyerek ifade etmesidir. Bu tabir cemaatin din olarak algılandığını göstermesi açısından önemlidir. Öte yandan dini-manevî nedenlerde ise İslam’ı daha iyi yaşamak, Allah’ın rızasını kazanmak, İslam’ı tebliğ etmek ve cemaat liderini ön plana çıkaran cihetiyle mürşidini bulmak motivasyonunda bir ortaklaşma görülür.

Araştırmadaki ilgi çekici sorulardan biri de bağlanmanın ardında yatan dolayımı alttan alta yansıtan “Neden cemaatinden ayrılmazsın?” sorusudur. Bu soruya verilen “Boşlukta hissederim” cevabı ile “Dinden uzaklaşırım” cevabı katılımcıların hem cemaatten beklentilerini hem de cemaate olan bağlılıklarının boyutunu gösterir niteliktedir. Bu bağlılığı kuvvetlendiren etmen ise gruba göre haftada bir ya da iki, ayda bir ya da iki gün olarak gözlemlenen farklı aralıklarla gerçekleştirilen sohbetlerdir. Sohbetin ikinci bir özelliği ise sohbet unsurlarının cemaate göre şekillenen dinamiklerden oluşmasıdır. Unsurdan kastım sohbet sırasında okunan kaynaklar, katılımcıların o sohbetten beklentileri ve sohbetin konusudur. Örneğin Rifai tarikatının sohbetinde Mevlâna’nın ve Kenan Rifai hazretlerinin eserleri okunurken, Gülen cemaatinde Risale-i Nur ve Fethullah Gülen’in eserleri okunmaktadır. Menzil’de ise Semerkand dergisi okunmaktadır. Sohbetin konusu olarak ise Rifai tarikatında edepli olma ön planda iken,  Gülen cemaatinde tebliğ ve fedakârlık belirmektedir. Sunumda bahsedilen bu çeşitlilik bir söylem olarak sohbet kavramını düşündürtmesi açısından ilginçtir. Yine bağlanma nedenlerinden biri olarak görülebilecek biçimde cemaat lideri algısı da önemlidir. Katılımcıların verdiği cevaplarda görülen en önemli husus cemaat liderinin soyunu Hz. Peygamber’e ve hatta -Süleyman Efendi örneğinde görüldüğü gibi- Fatih Sultan Mehmet Han’a dayandırma eğilimidir. Bu eğilim bana göre cemaate ve cemaat liderine meşruiyet ve kutsiyet kazandırma çabasını göstermesi açısından önemlidir. Nesbedilen şahsiyetlerin çeşitliliği ile birlikte dini grupları düşünmek cemaatin hedef kitlesine, din algısına ve muhataplarına bakış açılarına dair fikir verebilir. Son olarak bağlanma motivasyonlarını incelerken beliren bir diğer önemli veri de katılımcılar arasında cemaate girmeden önce cemaat ve din algısı üzerine araştırma yapanların azlığıdır. Zira bağlanma akıl ile değil gönül ile olacak iştir ve cemaat yapısı kendi dinamikleri içinde sorgulama kabul etmez. Bir katılımcının bir cemaate girmesi için ille de kitabi bir araştırma yapmasına gerek yoktur ki bu araştırmada zaten bu sebep yakın çevrenin etkisi olarak belirmiştir.

Öte yandan araştırmanın ufuk açıcı yanlarından biri katılımcıların içinde bulundukları cemaatin kadın ve din algılarını yansıtan cevaplarıdır. “Kadın çalışmalı mı? Erkek kadına göre daha ayrıcalıklı mıdır? Kadının darp edilebilmesi ayeti hakkında ne düşünüyorsunuz? Cehennemin büyük bir bölümünün kadınlardan oluştuğunu rivayet eden hadis hakkında ne düşünüyorsunuz? Çok eşlilik için ne dersiniz?” gibi soruların cevapları sadece cemaatin değil katılımcıların niteliğine göre de değişir. Menzil cemaatinde ilmin kadın ve erkeğe eşit olarak farz olduğunun vurgulanması, Süleymancılarda örgün bir eğitim sisteminden ziyade çocukların kendi cemaat yurtlarına -özellikle kız çocuklarının- gönderilmesinin teşvik edilmesi, İsmailağa cemaatinde ihtiyacın çalışmada ruhsat olarak kabul görmesi cemaatlerin din ve sosyal hayat algısını yansıtması açısından da bence önemlidir. Bu noktada Fatma Baynal’ın bu konudaki kişisel gözlemi olan Süleymancıların yeni dönemde çocuklarını İmam Hatip ya da başka okullara göndermeye başladıkları tespiti değişen toplum dinamiklerini yansıtması açısından ayrıca önem kazanır. Yine araştırmanın konusu dâhilinde katılımcılara diğer cemaatler hakkındaki görüşlerinin sorulması da Türkiye’deki cemaat dinamiğinin iç ve dış yapısını yansıtması açısından önemlidir. Zira, bu sorulara verilen cevaplar mensubu oldukları cemaati övüp diğer cemaatlerin hatalarına vurgu yapma şekilde belirmektedir. Bu durum cemaatlerin birbirlerine olan yaklaşımlarındaki ötekileştirme eğilimini göstermesi açısından önem kazanır. Bu ötekileştirme örneklerinden hareketle cemaatlerinin birbirleriyle olan etkileşimini belirleyen motivasyonlar incelenebilir.

Sonuç olarak, Fatma Baynal’ın bu çalışması sonrası belirlediği şekliyle kadınların herhangi bir cemaate yönelmelerine etki eden motivasyonlara ve bu dini grupların ortak özelliklerine değinmek istiyorum. Buradaki temel vurgu bir kimsenin herhangi bir dini gruba katılması için zorlama yapılmaması ancak yapılan tercihte içinde bulunulan uzak ve yakın çevrenin –dolaylı olarak kültürel ve ekonomik koşulların- belirleyici olmasıdır. Örneğin, Rifai tarikatına girmeyi isteyecek bir kişinin bu tarikattan bir müritle karşılaşması Bağdat Caddesi’nde olabilecekken, İsmailağa cemaatine girmeyi isteyecek birinin bu karşılaşması Fatih, Çarşamba dolaylarında gerçekleşebilecektir. Bu farklılık Türkiye’deki cemaat mozaiğini iyi okumada ve cemaatlerin yakın dönemdeki seyrini anlamlandırmada katkı sağlayacaktır. Özellikle kadın katılımcıların bir cemaat mensubu olmayı sosyalleşme alanı olarak görmeleri cemaatlerin varlığının sürdürülebilirliğini ve kadınların cemaate giriş motivasyonunu yansıtması açısından önemlidir.

99.Kuruluş Yıldönümü ve Birlik Vakfı'nın 30. Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle

"İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır" Hadis-i Şerif-i ışığında ömrünü Hak yolunda hizmete adayan ve kapısı herkese açık olan Gönül İnsanı İsmail Kahraman'a 2009 yılında Türkiye Milli Kültür Vakfının (TMKV) kırkıncı yılında “40 Vakıf İnsana Vefa” programı kapsamında  “Vakıf İnsan” ödülü verilmiştir. 

MTTB Genel Başkanı İsmail Kahraman (1967 – 1969)
İsmail Kahraman 1967’de MTTB başkanlığına geldi. Milli ve manevi değerlere bağlı gençler yetiştirmeyi hedefledi. Etrafındakilerin deyimiyle en zor dönemde başkanlığı üstlendi. Çünkü o yıllar da tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gençlik hareketleri vardı.

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Kahraman ve 160 arkadaşı gönüllü asker olarak Yunanistan sınırına gitti. Kendilerine Kıbrıs Harp Gönüllüleri Öncüleri adını verdiler.

Kahraman 1969’da MTTB’deki görevini devretti. Kahraman’ın yanı sıra, Türkiye'nin yönetiminde söz sahibi olan bir çok isim MTTB’de yetişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Eski Yardımcısı Beşir Atalay, Milletvekilleri Necati Çetinkaya, Yaşar Karayel bunlardan sadece bir kaçı.

MTTB Yerine Birlik Vakfı
1980 Askeri Darbesi ile birçok sivil toplum kuruluşu, dernek ve vakıf gibi MTTB de kapatıldı. Bunun üzerine Kahraman,1983’de MTTB’nin devamı niteliğinde olacak yeni bir oluşumu başlattı ve resmen 29 Mayıs 1985’de kurulan Birlik Vakfı’nda kurucu üye ve mütevelli heyet başkanı oldu.

12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucu kapatılan Milli Türk Talebe Birliği, 16 Aralık 2006 tarihinde, kuruluşunun 90. Yılında, yeniden kuruluş çalışmalarını başlattı ve 27 Mart 2008 tarihinde resmen tekrar kuruldu.

MTTB’nin 90. kuruluş yıldönümünde beş MTTB eski Genel başkanı bir araya geldi: Prof. Yaşar Özdemir 44. Dönem (1959-1961), Faruk Narin 45 Dönem (1961-1963) Yüksel Çengel 46. Dönem (1963-1965), Rasim Cinisli 47 Dönem (1965-1967) İsmail Kahraman 48. Dönem (1967-1969)

MTTB 2008 yılından itibaren Türkiye genelinde şubeler açarak 1980 darbesi ile kesintiye uğrayan gençliğe yönelik hizmetlere yeni bir heyecan katmıştır.

14 Aralık 2016’da 100. yılını kutlayacak olan MTTB, milletimizin millî, ahlâkî, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve yücelten, yaşadığı topluma karşı sorumluluk duyan, başarılı ve güzel ahlaklı bir Gençlik yetiştirmek için büyük bir gayret sarf etmektedir.

Milli Türk Talebe Birliği bu hedefe ulaşmak için birçok etkinlik, seminer, konferans ve yarışmalar düzenlemiş ve düzenlemeye devam etmektedir. 

Birlik Vakfı ile de birçok ortak faaliyete imza atan ve halen de atmakta olan MTTB geçmişinden gelen birikim ve yeni bir aşkla güçlü bir Türkiye için çalışmaktadır.

Birlik Vakfı ve MTTB’nin Türkiye genelinde yoğun bir katılımla gerçekleştirdiği“Çanakkale Ruhu ve Gençlik”  ve "Fetih Ruhu, Fatih ve Gençlik" konulu kompozisyon yarışmaları Öğrencilere millî, manevî ve ahlaki değerler hususunda çok faydalı katkılar sunmuştur.

MTTB’DEN BİRLİK VAKFINA GİDEN YOLUN HİKAYESİ – BİRLİK VAKFI’NIN 30. YIL KUTLAMALARI VESİLESİYLE BİRLİK VAKFI ERZİNCAN ŞUBE BAŞKANI PROF. DR. ERDAL AKPINAR TARAFINDAN KALEME ALINAN YAZI

Sultanahmet’ten Taksim Meydanı’na akan bir insan ve bir şuur çizgisiydi, bu bir miting değildi. Gelen halktı, kalabalık değildi. Gelen güvendi, korku değildi. Tezdi, sade antitez değildi. Vakardı, sade ses değildi. Yollar meydan oldu, meydanlar yol. Bu bir miting değil, bir memleketti. Alışılmış bir toplanış değil, dirilen bir milletti. Mahşer gününden bir yapraktı, bir ümmetti. Istıraplara çarpa çarpa büyümüş, gelişmiş bir kıyametti…”

Bu satırlar Üstat Sezai Karakoç’ ait. Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) 3 Mart 1968 tarihinde İstanbul’da düzenlediği Şahlanış Mitingi için kaleme alınmış. Karakoç, uzayıp giden bu makalesinde, milletin ilk kez meydanlara inerek başta kominizim olmak üzere çeşitli tehlikelere karşı nasıl tepki verdiğini anlatır. O gün, hem İstanbul, hem de Türkiye için tarihî bir dönüm noktasıdır. Millî şuur, Cumhuriyetin kuruluşundan yaklaşık yarım asır sonra MTTB’nin şahsında yeniden ayağa kalkmış, şahlanmıştır. Hâl, mazinin aynasıdır. Son yarım asrın ve bugünün Türkiye’sini anlamak için, MTTB’yi ve onun devamı niteliğindeki Birlik Vakfı’nı tanımak gerekir.

BİR ASIRLIK YÜRÜYÜŞ

27 Aralık Pazar günü Birlik Vakfı 30. Kuruluş yıldönümünü kutladı. MTTB’nin Cağaloğlu’ndaki tarihî binası doldu, taştı. Katılanlar arasında yedisinde olan da vardı, yetmişinde olan da. Vanlı da vardı, İzmirli de. Cumhurbaşkanı da katılmıştı, üniversite öğrencisi de. Bakan, vali, milletvekili, belediye başkanı, bürokrat da vardı, sivil vatandaş da. Okuryazar ve yönetici kesim çoğunluktaydı. Milliyetçisi de vardı, İslamcısı da. Hareketin temel çizgisine muhalif solcular dışında, her cenahtan insan gelmişti. Tıpkı 3 Mart 1968 Şahlanış Mitinginde olduğu gibi. Her renk, her ses, her nefes vardı. Kısacası, Türkiye oradaydı.

Birlik Vakfı 29 Mayıs 1985’de kurulmuş. Otuz yıl önce. Ama aslında çok daha uzun bir mazisi var. MTTB’den geliyor.  Peki, neydi MTTB? Niçin kurulmuş, neler yapmıştı? Yaşanmış, bitmiş bir nostalji miydi? Soruların cevabını bulmak için geçmişe kısa bir gezinti yapalım. MTTB, Bir öğrenci örgütü olarak 1916 yılında kurulmuş.

Yani asırlık bir çınar. Bazı gelgitler yaşasa da, milli ve yerli duruşunu hep korumuş. İlk eylemi, Rusların 93 Harbi hatırasını yaşatmak için Yeşilköy’e diktiği anıtın yıkılması. Tek parti döneminde Halkevleri dışında herkes gibi O da susturulmuş. Bu dönemde kayda değer en önemli icraatı, Hatay’ın anavatana katılması için 1936 yılında düzenlediği miting. Ancak bu eylem soruşturmalık olmuş ve dernek hükümet tarafından kapatılmış. 1946 yılında yeniden açıldıktan sonra, yaklaşık yirmi yıl milliyetçi bir çizgide etkinliklerini sürdürmüş.

Hareketin dönüm noktası 18 Mart 1965. Rasim Cinisli’nin başkan seçilmesiyle birlikte giderek daha milli ve muhafazakâr bir eksene oturur. Dönemin koşulları gereği ülkenin en önemli sorunu olan komünizmle mücadeledeki ve Kıbrıs davası gibi milli konulardaki çabaları, MTTB’yi gençlik hareketinin merkezi haline getirir. Dünyada ve Türkiye’de fikir akımlarının çok aktif olduğu bu dönemde, hareket adeta bir mektebe, bir ocağa dönüşür. Öğrencin, öğretmenin, akademisyenin, sanatçının, siyasetçinin, yazarçizer takımının ve daha nicesinin yolu bir şekilde bu ocağa düşer.

O BİR MTTB’Lİ

O dönemin MTTB’li gençlerinden biri de, şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kendisi, Birlik Vakfı’nın 30. Kuruluş Yıldönümü Töreni’nde yaptığı konuşmada o dönemi büyük bir gururla şöyle anlatır: “…İlk gençlik dönemlerinden, Milli Türk Talebe Birliği’nden itibaren benim bu kutlu yolda uzun bir geçmişim var. Konuşma yaptığım bu sahne, hatıralarla dolu. Burada düzenlenen münazaralarda çok ciddi izlerimiz var. İmam Hatip Okulu sıralarında burada pek çok şampiyonluk yakaladık. Bunları hep bu sahnede yaşadık. Hamdolsun, o günler unutulur gibi değil…”.

Evet, MTTB ve gençlik!. Necip Fazıl’ın “Anadolu’nun altmış noktasına ateş kuleleri dikmiş birlik komutanları” diye selamladığı o güzide topluluk. Yine O’nun meşhur hitabesindeki veciz ifadesiyle; “zaman bendedir ve mekân bana emanettir” şuurunda bir gençlik… Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik…”Kim var” diye seslenilince; sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “ben varım” cevabını veren, her ferdi “benim olmadığım yerde kimse yoktur” duygusuna sahip bir gençlik… Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik… Allah’tan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak bir gençlik…

İSMAİL KAHRAMAN ‘LI YILLAR

15 Mart 1967 tarihinde MTTB’nin yeni başkanı seçilen İsmail Kahraman döneminde hareketin milli ve dini kimliği daha bir belirginleşir, yurt çapındaki etkinliği artar.  Şahlanış mitingleri, fetih şölenleri, Ayasofya protestoları düzenlenir. Cemil Meriç’in “izmler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir” sözü harekete ışık tutar; öze, yani İslam’a yönelinir. Başta İstanbul olmak üzere, Türkiye genelinde yüzlerce konferans ve seminer verilir, kurslar düzenlenir, dergiler çıkarılır, bültenler ve bildiriler yayınlanır. Gençliğe ve ülkeye adeta bir ana şefkatiyle kucak açılır, sahip çıkılır.

1970’lerin ortalarında, Rüştü Ecevit’in başkanlığı döneminde hareketin “bozkurt” olan amblemi “kitap” ile değiştirilir. Üstat Necip Fazıl “iyice süt beyaz renge kavuşan, saflaşan ve Alparslan’ın Malazgirt’te kazandığı büyük cihadın ruhunu kavrayan Türk gençliğinin yegâne temsilcisi MTTB” sözleriyle, bu değişimi tasdik eder. Gerek bu yeni çizgisi, gerekse giderek artan gücü nedeniyle, hareket bir kısım karanlık güçlerin hedefi haline gelir. Anarşi ortamında aralarında dönemin sembol isimlerinden biri olan yazar ve şair Sedat Yenigün’ün de olduğu çok sayıda genç şehit edilir.

12 Eylül darbesi her şeyi ezdiği gibi, MTTB’yi de ezmeye çalışmış, derneği kapatmıştır. Fakat büyük bir dava bilinci ve terbiyesiyle yetişen o neslin ezilmesi, yok edilmesi mümkün olmaz. İsmail Kahraman öncülüğünde bir araya gelen MTTB’li kırk eski gönül ve dava eri, İstanbul’un fethedildiği günü milat kabul ederek, 29 Mayıs 1985’de Birlik Vakfı’nı kurarlar. Aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, EskiTBMM Başkanı Cemil Çiçek, Eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer, Eski Sanayi Bakanı Ali Coşkun ve şimdiki Birlik Vakfı Genel başkanı Mehmet Alacacı’nın bulunduğu kırk kadim dost yeniden harekete geçmiştir. Niçin? Türkiye’nin birliği için. Büyük ve güçlü Türkiye’nin imarı için. Geçmişte, tarihi MTTB binasında peynir ekmek sofrasında memleket davasına kafa yoran bu insanlar, 1990’lardan itibaren ülkenin kaderine yön verir hale gelmişlerdir. Türkiye, Birlik Vakfı’nın öncülük ettiği birikimin ve stratejinin de katkısıyla kendi medeniyet ekseninde milli bir zemine oturmuş, su yatağını bulmuştur.

VAKIFTAN ÖTE BİRŞEY

Peki, nasıl olmuştu da Türkiye gibi batılı anlamda sivil toplum geleneğinin olmadığı bir ülkede, Birlik Vakfı gibi sivil bir hareket maya tutmuştu? Bu bir meslek örgütü olmadığı gibi, cemaat veya tarikat da değildi. Üstelik Kurucu Genel Başkan İsmail Kahraman’ın ya da şimdiki Genel başkan Mehmet Alacacı’nın şeyh, ya da din alimi gibi dini vasıfları da yoktu. Hiyerarşik bir yapıdan veya bir menfaat grubundan da söz edilemezdi. O halde işin sırrı başkaydı. Ortada bilginin, emeğin, vefanın ve özgürce özeleştiri yapabilme ortamının olduğu özgün bir yapı söz konusuydu. Motivasyonu sağlayan şey sıradan bir teslimiyet, kurumsal aidiyet veya dünyevi beklentiler değil; bu coğrafyaya dair yüksek bilinç, ortak akıl ve birlikte güzel işler başarma arzusuydu. Ekip ruhuydu. Bunun için kapıları asgari müşterekleri paylaşan herkese ve her kesime açmakta hiç tereddüt etmedi. Gizlisi, saklısı yoktu. İstanbul’da okuyup da vakfın Çemberlitaş’taki Atik Ali Paşa Medresesi’ndeki binasına uğramayan, bir tas çorbasını içmeyen, bursunu almayan Türk genci yok denecek kadar azdı.

Vakfın gücü ve etkinliği 2000’li yıllardan itibaren giderek artmış, Anadolu’nun dört bir yanında pek çok yeni şube açılmıştı. Hatta mevcut kulüplere ve komisyonlara ilaveten yeni birimlere ihtiyaç duyulmuş, Genç Birlik kurulmuş, MTTB yeniden faaliyete geçmişti. “Birlikten kuvvet doğar” sözü bir kez daha gerçek olmuştu. Birlik Vakfı misyonu, birikimi ve enerjisiyle Büyük ve güçlü Türkiye’nin yeni mimarı olma yolunda emin adımlarla yürüyordu. Aslında son yıldönümü törenindeki muhteşem tablo, her şeyi özetler gibiydi. Türkiye oradaydı. “Harekette bereket vardır” ilkesiyle bıkmadan, usanmadan çalışanlar, sonunda başarmıştı. Şimdi Nurettin Topçu’nun Anadoluculuk, Sezai Karakoç’un Diriliş ve Necip Fazıl’ın Büyük Doğu düşüncesi, Birlik Vakfı ekseninde memlekete mührünü vuruyor. Kuruluş yıldönümün kutlu olsun! Nice otuz yıllara!

MTTB GENEL SEKRETERLİĞİ (1966 - 1968) ve BİRLİK VAKFI MÜTEVELLİ HEYET BAŞKANLIĞI (1989 - 1997) YAPAN PROF. DR. ERMAN TUNCER'İN DİLİNDEN VAKIF İNSAN İSMAİL KAHRAMAN


İsmail Kahraman bir döneme damgasını vurmuş olan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ile özdeşleşmiştir. İdealist bir talebe grubu İsmail Kahraman’ın öncülüğünde bu güzide kuruluşun çatısı altında toplanmıştır. Hepsinin gönlünde yatan “Lider Türkiye” idealidir. Türkiye bugün özlenen bir tabloyu yaşamaktadır. Kırk yıl sonra bu idealist ekibin rüyaları gerçek olmuştur. MTTB’nin bir mensubu cumhurbaşkanlığı, diğer üyesi de başbakanlık makamında aynı anda hizmet verme fırsatına kavuştu.

Hiçbir emeği zayi etmeyen Allah (cc) bu gençlerin çabalarını boşa çıkarmamıştır. Ama bu güzel tablonun arkasında alın teri vardır, hasret vardır. MTTB kültürü ile yetişen bu gençler özel sektörde ve kamu sektöründe başarılı olmuşlardır. Ticari hayatta başarılara imza atmışlardır. Ülkeye son derece yararlı kişiler olmuşlardır. Sonunda bir döneme damgasını vurmuşlardır. MTTB Kabinesini kurmuşlardır. Bu millî ve manevi hareketin sembol ismi İsmail Kahraman’dır.

Çok sabırlı, temkinli ve kararlı hareket tarzı vardır

MTTB’de bizim ilk hareketimiz Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti seçimleri ile başlamıştır. Biz 1964-65’li yıllarda üniversiteye girdiğimiz zaman. Hukuk Fakültesinde İsmail Kahraman’ın cemiyet başkanı olduğunu gördük. Bizim arkadaşlarımızın bir özelliği var. Bir yerde hizmet gördüğü işe ciddi olarak asılırlar. Bizim insanımız kararlı olarak hareket eder. Allah’ın izniyle bütün güçlükleri de yenerler. MTTB böyle oldu. Bu dönemde Türkiye Millî Talebe Federasyonu da zaman zaman hizaya geldi. MTTB milletin değerlerini temsil ediyordu. MTTB halkın başvurduğu bir referans kaynağı oldu.

MTTB Türkiye’nin buluşma noktasıydı. Sembol ismi İsmail Kahraman’dı. Taşradan gelenler, sokaktan geçenler, sivil kuruluşlar, esnaf toplulukları MTTB’nin işaretine bakarlardı. Ayrıca burada gençleri hak davayla tanıştırmak, aynı zamanda onlara güzel bir şuur ve vizyon kazandırmak için çok güzel eğitim çalışmaları vardı.

Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’in İdeologya Örgüsü başvurulan bir kaynak ve Çile isimli şiir kitabı da bir nefes olmuştur. Bu arkadaşlarımız dünyada barışı tesis edecekler ve insanlığı ebedî saadete kavuşturacaklardır. İsmail Kahraman’ın çok sabırlı, temkinli ve kararlı hareket tarzı vardır.

MTTB ve arkasından 1985’te kurulan Birlik Vakfı, İsmail Kahraman öncülüğünde öncelikle bir mutfak vazifesi yapmak istemiştir. Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamak için, hem fikrî çalışmalar yapılmış hem de hizmet kadroları yetiştirilmiştir. Bu nesil birbirini irşad etmiştir. MTTB’nin rahle-i tedrisinden geçenler ses bırakmışlardır.

Oğlum mektebe geç kaldın

Hiç unutamam, bir gece yarısı evlerine gittik. Yeğeni Musa uykudan uyandırıldı. Onun yatağında ben yattım. Okul vakti gelince rahmetli Hacı Anne bir telaşla Musa zannederek beni uyandırdı. “Oğlum mektebe geç kaldın” diye. Allah’a şükürler olsun.Emekler ziyan olmadı. Güzel insanlar önemli sorumluluklar yüklendi.

Bir güzel insan Çankaya’dan necip milletine gül dağıtıyor. Hedef yeryüzünde hakikati üstün kılmaktır. Dünyada barışı tesis etmektir. Temsilcileri İsmail Kahraman olan bu güzel insanların gayretleri ve duaları olmasaydı, bu güzellikler de olmayacaktı.

10 Ocak 2016


 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır