adele exarchopoulos son / Adele Exarchopoulos Cannes Film Festivali kırmızı halısında

Adele Exarchopoulos Son

adele exarchopoulos son

yılında Cannes Film Festivali’nin son Altın Palmiye’si, yedi dakikalık lezbiyen sevişme sahnesiyle ödülden daha fazla konuşulan Blue Is the Warmest Color’a (Mavi En Sıcak Renktir) gitti. Filmin tartışmasız en ilgi çeken başrol oyuncusu, 19’luk Adèle Exarchopoulos sinema dünyasına böylece hızlı bir giriş yaptı. Filmde 15 yaşında hemcinsine karşı beslediği erotik duyguları keşfeden Adele’i canlandırıyor Exarchopoulos. Sevgilisini oynayan 28 yaşındaki Léa Seydoux da onunla çalışmış olmaktan son derece memnun. 

İlk başrolündeki malum sahnenin ağızlara sakız olması ona çok da garip gelmiyor. “Evet, yedi dakika biraz fazla ama o sahnenin 10 günde çekildiğini düşünürseniz bence yerinde” diyerek bitiriyor tartışmayı.

Etrafındakileri umursamaz bir tavırla sigara içişi, duygularındaki transparanlık ve hareketlerindeki büyülü hallerle tam bir Fransız kadını o. Gitar hocası babası ve hemşire annesiyle Paris’te yaşıyor ve soyadından da anlayabileceğiniz gibi Yunan asıllı bir aileden geliyor.

Şaşırtıcı gelebilir ama sinema macerasına başlamasının altında utangaç yapısı var Adèle’in. Ailesi onu dokuz yaşındayken bu huyunu yenmesi için drama derslerine göndermeye başlamış. Birkaç televizyon işi ve kısa filmin ardından, çocuk yaşta uzun metraj yapımlara geçerek setlere iyice ısınmış.

’te onu Marianne Tardieu’nün yönettiği Qui vive adlı filmde izledik. Kendisiyle biraz daha yakınlık arayanları sevindirelim. Adèle, ’da, yönetmenliğini Fransız oyuncu Pascal Elbe’nin yaptığı ve bir Türk aileyi konu alan Tête de Turc (Türk Kafası) adlı filmde Nina’yı canlandırmıştı. Daha samimi olana kadar bununla yetinelim mi?


‘Bugün olsa yine yaparım’

’te Cannes’da Altın Palmiye’ye ulaşan “Mavi En Sıcak Renktir”le (“La Vie D’Adèle”) parlayan genç yıldız Adèle Exarchopoulos ile Toronto’da bir araya geldik. Zor bir rolün altından kalkmaya çalıştığı, ana karakteri dört oyuncunun canlandırdığı son filmi “Dört Kadın Bir Hayat” (“Orpheline”) sohbetin merkezindeydi. Eylül arasında düzenlenen Toronto Uluslararası Film Festivali’ndeki dünya prömiyerinde izlediğim film, Ekim arasında düzenlenecek Uluslararası Antalya Film Festivali’nde Türkiye’deki ilk gösterimini gerçekleştirecek.

Eşcinsel sinema klasiğine dönüşmesi beklenecek bir filmde oynayarak çıkış yapmak elbette kolay değil. Ama Yunan dedesinden aldığı soyadına rağmen Fransa’da yaşayan bir anne-babanın kızı olarak ’te dünyaya gelen Adèle Exarchopoulos, üç sene önce “Mavi En Sıcak Renktir”le saygınlığını arttırdı. Film, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’nin ilk kez iki başrol oyuncusuna da takdim edilmesiyle aslında tarihe geçti. Oyuncunun İngilizce konuşmada sıkıntıları olması ise en azından şu aşamada kariyerini Fransa’da devam ettireceğini gösteriyor.

‘SONRASINDA ACI ÇEKMENİN RİSKİNİ ALDIM’

“Dört Kadın Bir Hayat”ın yönetmeni Arnaud des Pallières çok tanınmasa da Fransız sinemasının yükselen değerlerinden. Özellikle “Parc”ta oturttuğu atmosfer halen akıllarda. “Adalet İçin” (“Michael Kohlhaas”) ile de ’te Cannes’da ana yarışmaya girmişti. Onun işlerini takip ediyor muydunuz?

Evet, “Adalet İçin”i izlemiştim. Diğerlerine de baktım sonrasında. Bu film için özellikle kadın karakterleri bu kadar mükemmel bir şekilde görmesini sevdim. Çok orijinal ve şiirsel bir durum bu onun için. Beni de kamçılayan esasen bu püf noktası oldu. Bir erkeğin kadın dünyasına bu kadar hassasiyetle yaklaşması…

Kariyerinizdeki en önemli film tartışmasız “Mavi En Sıcak Renktir”. ’de Bernardo Bertolucci, ‘cinsel ilişki’ye yaklaşımıyla iddialı “Paris’te Son Tango”yu çektiğinde Maria Schneider ile sette yaşadıkları sebebiyle yıllarca tartışılmıştı. Başrol oyuncusu Marlon Brando’nun tutumuyla ilgili de her zaman farklı iddialar ortaya atıldı. Film vizyona girdiğinde oyuncu 20 yaşındaydı. Sizin çekimleriniz için de Abdellatif Kechiche’in set ortamındaki davranışlarına dair benzer haberler çıktı. Bunun üzerine fazlaca polemik yaşandı. O zaman yaşınız neredeyse Schneider’la aynıydı. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Sinema yıllar geçtikçe kendi kendini tekrar mı ediyor? Yoksa tamamen yedinci sanatın cinsiyetçiliğe meyilli olmasıyla ilgili mi bu durum?

Umursamıyorum böyle şeyleri. Çok kötü insanların bu gibi meselelerden bahsetmeleri tuhaf geliyor. Üç saatlik film çektik. Ama insanlar seks sahnesine ve onun yarattığı çelişkilere odaklanıyor. Çok güçlü bir filmdi. Her şeyden önce asla ana akım değildi. Bambaşka sırları vardı. Çekim aşaması da zordu. Kişisel olarak sonrasında acı çekmenin riskini aldım. Basın böyle şeylerden bahsediyorsa gereksiz prim yapma amaçlıdır bu. Bugün böyle bir teklif alsam yine yaparım. Sanatsa ve özelse neden olmasın?

Elbette işin kuralı bu zaten.

İnsanlar duymak istediklerini düşünerek filmleri seyrediyor. Bu da hikayeler ve evrensel öğelerle ilintili… Seyreden kişilerin filmle ilgili düşünürken bir mesafe koymasını istiyorum. Yoksa yanlış yola saparız.

Film psikolojik açıdan çok güçlüydü. Karakterlerin kimyası, olabildiğince sertti ve doğrudan iletişim üzerine kuruluydu. Bu da aslında aşırı gerçekçi bir dram yarattı. Seks sahnesinde de bu gerçekçilik hissedildi. Belki de soru işaretlerinin devreye girmesi bu durumun bir sonucuydu. Her şey o kadar sahiciydi ki, temsil-gerçek ayrımını yapmak zorlaştı.

Evet aynen…

‘KARAKTERİMİN KADERİNİ BİLMİYORDUM’

“Dört Kadın Bir Hayat”ta sinema dili açısından farklı deneme var. Bir karakterin dört oyuncu tarafından canlandırılması herkes için zorlu bir süreç. Buna hazırlanırken nasıl aşamalardan geçtiniz?

Arnaud sinemaya kafa yoran bir yönetmen. O yüzden zor olmadı. Sergi Lopez’in verimli ve gözlem gücü yüksek karakteri ilişkimize çok şey kattı. Ama başlarken dört kız aynı karakteri nasıl oynayacağız diye düşündük. Benim canlandırdığım tiplemenin kaderini bilmiyordum. Geçmişle bir bağlantı kurmak zorunda kaldık. Ne kadar sevildiğiniz ve ne ölçüde sevilmeye ihtiyaç duyduğunuz üzerine bir fikir jimnastiği yürüttük. Ama sonuçta ne kadar görüldüğünüz önemli. Biz birini izlemeyi seçiyoruz. Buna istinaden içinde bulunduğunuz şartlar değerli hale gelebiliyor. Festivallerde röportaj, kırmızı halı, basın toplantısı derken fazlaca ‘oyun’ var. Bunlara katılıyorsunuz. Çekim sürecinde de karmaşık olan bir şeyleri görüyorsunuz. Buna kapılıyorsunuz. “Dört Kadın Bir Hayat”; kimlikle, başkası olmayla ilgili bir film. Çünkü diğer kızların tehlikeli olduğunu, hissettirmeden bir şeylerin farkına vardığını anlıyorsunuz izlerken…

Bu role hazırlanırken “Arzunun Şu Karanlık Nesnesi” (), “Veronique’in İkili Yaşamı” (), “Palindromes” (), “Beni Orada Arama” () gibi benzer karakterler ve üsluplar kullanan filmleri izlediniz mi?

Hayır. Her film farklıdır. Bir yönetmenin ‘izle!’ demesi önemlidir. Ama her rolü ayrı bir macera olarak görüyorum. Bu karakter diğer insanlardan ve gelişmelerden uzak duran bir tip. At binmeye gidiyorum ama sonuçta bahse giriyorum. Çünkü bunu seviyorum. Bu da öyle bir şey…

“Carré Blanc”, son 10 yılın görmezden gelinen bilimkurgu filmleri arasında üst sıraları zorlar. Siz de orada oynamıştınız. Onla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Benim babam daha çok seviyor o filmi. Çok küçüktüm o zaman, ne kadar önemli olduğunu çözecek yaşta değilim. Sosyal manipülasyon ve sanayileşme temalarını daha iyi idrak ediyorum şimdi. Değişen sosyolojik statü üzerine söyleyecek şeyleri vardı yönetmenin. Dünya bu yöne kayıyor. Bu gibi olaylardan, böylesi ayrımlardan uzak kalıp kafanızı dinlemelisiniz.

‘CANNES’DAKİ ÖDÜL SONRASI SAYGINLIĞIM ARTTI’

Daha çok “Mavi En Sıcak Renktir”le meşhur oldunuz. Ondan sonra oyunculukla ilgili neler öğrendiniz ve bugüne kadar kendinizi geliştirdiniz mi?

Hiçbir şekilde.

Çok gençsiniz o yüzden herhalde…

Her deneyim farklıdır. Ben kendime oyuncu olduğumu söylemiyorum. Aksine çok korkuyorum. Bir proje geldiğinde diğer rollerim aklıma geliyor. Ama onlarda başarılı olmak için panik yapıyorum. Böylece ‘şüphe’ değerli hale geliyor ve beni yukarı taşıyor.

Bu yıl Cannes’da yarışan “The Last Face” sizin için önemli bir deneyim oldu muhtemelen. İlk kez bir Amerikan filminde oynadınız. Chalize Theron, Sean Penn ve Javier Bardem’le çalışmak, İngilizce ana dilli bir role layık görülmek hakkında neler söylersiniz?

Amerikalılar çok farklı bir çalışma şekline sahip. Her şeyi öngörebiliyorlar. Fransa’da ise ‘Jean-Luc kamerayı oraya koyma’, ‘Jean-Pierre yarın metnine bakıp gel’ falan diyebiliyorsunuz. Emrivaki hareket edebiliyorsunuz. Her şey çok dağınık ve belirsiz. ABD’de bizim kadar tembel değiller.

Zaten yıllar boyu farklı gelenekleriyle ekol olmuş ülke sinemaları. Gayet doğal bir durum bu… ABD’de başka projeler var mı?

Şu anda yok. Ama gelirse değerlendiririm. Oyunculuğun kötü tarafı beklemek.

Hangi filminiz favoriniz? “Carré Blanc” olabilir mi?

Son yaptığım Belçika filmini sevdim: “The Racer and the Jailbird” (“La Fidele”). Michael R. Roskam ile çalışma deneyimi bambaşkaydı. Ama film nasıl çıkar bilmem.

Cinsel içeriğiyle tartışılan “Mavi En Sıcak Renktir”le ünlü olmak gelen tekliflere nasıl yansıyor? Örneğin “Dört Kadın Bir Hayat”ta Gemma Arterton’la ‘lezbiyen ilişki’ imasında bulunan ve çıplaklık oranı yüksek bir sekans var. Bunun sebebi bu önyargı mı?

Evet böyle bir eğilim var. Gemma ile çalışmak keyifliydi. İçinde cinsellik olan filmler, roller daha çok geliyor. “Mavi En Sıcak Renktir”, saygınlığımı arttırdı.

Bu daha önemli…

(Gülüyor) Saygınlık her oyuncunun yaşaması gereken bir şey.

Cannes’da ödül aldıktan sonra her şey değişiyor.

Aynı değil de aynısı olmaya çalışıp bir şeyler yapamadığınız bir noktaya geliyorsunuz nihayetinde…

Sinemayla nasıl bir bağınız var? Film izler misiniz?

En son “The Chosen Ones”ı (“Las Elegidas”, ) seyrettim. Klasiklerle bir alakam yok, yenileri takip ediyorum.

KEREM AKÇA / ÖZEL RÖPORTAJ

kaynağı değiştir]
Yıl Film Rol Notlar
BoxesLilli
Les Enfants de TimpelbachMarianne
The Round UpAnna Traube
Turk's HeadNina
Chez GinoMaria Roma
Carré blanc Marie (young)
Des morceaux de moiErell
I Used to Be DarkerCamille
Making a SceneKadın Kısa film
Mavi En Sıcak RenktirAdèle
InsecureJenny
Voyage vers la mèreMarie Louise
Les AnarchistesJudith Lorillard
ApnéeKadın Kısa film
Down by LoveAnna Amari
The Last FaceEllen
OrphanSandra
SadakatBibi Delhany
The White CrowClara Saint
SibylMargot Vasilis
RevenirMona
MandiblesAgnès
The StrongholdNora
Cet autre hiverNina Kısa film
Zero Fucks Given&#;[fr]Cassandre
The Five DevilsJoanne
Smoking Causes CoughingCéline
Duyurulacak PassagesdaggerPost prodüksiyonda

Televizyon[değiştir

'Kendimi hayat kadını gibi hissettim'

Haberin Devamı

Exarchopoulos, yönetmenliğini Abdellatif Kechiche'in üstlendiği filmin çok konuşulan yatak sahnelerinin tamamen "senaryo gereği" olduğunu söyledi ve "biz o sahnelerde sevişmedik" diye konuştu."Biliyorum bana herkesin sormak istediği soru bu" diyen genç oyuncu "Bir filmde öldüğünüzde gerçekten ölmüş olmuyorsunuz" dedi.


Adele Exarchopoulos dergiye verdiği röportajda şunları söyledi: "Benim için filmde canlandırdığım karakterin duygularını yansıtabilmek vücudumu göstermekten çok daha zordu."

Julie Maroh'un Mavi Melek adlı çizgi romanından uyarlanan film bu yıl Cannes'da da çok konuşulmuştu.

Özellikle 10 dakika süren yatak odası sahnesi yüzünden tartışılan film festivalden büyük ödül Altın Palmiye'yi alarak dönmüştü.

Adele Exarchopoulos röportajında: "Evet filmde bazı küçük düşürücü sahneler vardı. Zaman zaman kendimi bir hayat kadını gibi hissettiğim de oldu.

Yönetmen üç kamera kullandı ve bunun bana hiç etkisi olmadığını söylemek zor."Adele Exarchopoulos ve onunla başrolü paylaşan Lea Seydoux, Kechiche ile çalışmanın kendileri için kolay bir deneyim olmadığını açıklamıştı.

Genç oyuncu "Ama benim için filmde canlandırdığım karakterin duygularını yansıtabilmek vücudumu göstermekten çok daha zordu" diye konuştu.

Haberin Devamı

Türkiye’de 8 Kasım’da vizyona girecek filmde 15 yaşındaki Adele’i canlandıran 19 yaşındaki Fransız oyuncu, “Herkes rol arkadaşımLea Seydoux’yla gerçekten sevişip sevişmediğimizi soruyor. Bir filmde öldüğünüzde gerçekten ölmüyorsunuz” dedi.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası