bebeğim yataktan düştü kadınlar kulübü / Bebegim yataktan düstü | Kadınlar Kulübü - Kadın Sitesi

Bebeğim Yataktan Düştü Kadınlar Kulübü

bebeğim yataktan düştü kadınlar kulübü

‘Sabaha dek umudum vardı, yine nefes alır diye’

İlik nakli bekleyen Emir Efe Cömert’i geçen pazar kaybettik. Çoğunuz onu son dönemlerinde tanıdınız. Adına sosyal medyada pek çok kampanya düzenlendi. Kurtarılamadı. Ardından tartışmalar başladı. Tedavi sürecindeki açmazları, yaşadıklarını ve sonrasını acılı anne Nigar Mutlu anlattı

24 Temmuz'da 9 yaşına girecekti. Ama Emir Efe Cömert geçen pazar vefat etti. Ardından "Önce uygun donör bulunamadı" dendi. Sonra Baba Abdullah Cömert, oğlunun vefatında ihmaller zinciri olduğunu iddia etti. İddialardan en dikkat çekeni, anne ya da Efe'nin DNA dizi analizi yöntemiyle bulunan HLA değerlerinin yanlış tespit edilmiş olabileceğiydi. Eğer yanlışlık Efe'de yapılmışsa, bu onun için yine yanlış değerlerle donör arandığı anlamına geliyordu ki bunun çok büyük bir skandal olduğu şüphesiz
Anne Nigar Mutlu ise olaya bambaşka bir pencereden bakıyor. Acısı tarifsiz. Ve çok taze. Ama şimdiden ayağa kalkmış görünüyor. "Oğlumun yaşadıklarını başka çocuklar yaşasın istemiyorum" diyerek Türkiye'deki ilik bankası eksikliğine dikkat çekmek istiyor.

Hastalığı ilk ne zaman öğrendiniz?

3 yaşındaydı. Tetkikler yapıldı. Hatta "Lösemi" dendiği gün doğum günüydü. İçim buruktu, Efe çok istiyor diye bir pasta aldım. Komşunun kızı vardı, beraber oynarlardı. Onu da çağırdık. 6 gün sonra da hastaneye yattı.

Belirtiler neydi?

Tatildeydik. Minicik bir basamaktan kayıp düştü. "Popom, bacaklarım acıyor" demeye başladı. Eklem ağrıları vardı. Başta anlam veremedik. 3 gün sağa sola dönemedi. Hep kucakta taşıdık. Kırık var sandık. "Bir şey yok" dediler. Sonra eve geldik. Birkaç gün normal geçti. Yine bir akşam çocuklarla sokakta koştururken düştü. Normalde hiç ağlamazdı ama bir görseniz o akşam nasıl ağladı. Ateşi de yükseldi. Doktora gittik. Bir sürü testten geçti. Derken teşhis kondu işte.

İlk duyduğunuzda ne hissettiniz?

İş yerindeydim. İnternetten dakika başı girip tetkik sonuçları çıktı mı diye bakıyordum. Ekranda gördüğüm anı hatırlamıyorum. Arkadaşlarım yerlere yatıp, ağlayıp saçımı başımı yolduğumu söylüyorlar. Düşünün, çocuğunuz daha 3 yaşında. İlk başta "Acaba onu kaybeder miyim" diyorsunuz. Bir korku kaplıyor. Efe olmadan ben de yaşamam gibi bir sürü şey geçti kafamdan. Sonra doktor Efe'nin ALL gurubuna girdiğini ve yüzde 90 iyileşme olasılığı olduğunu söyledi. Fakat bizde hastalık devamlı nüksediyordu.

O kısır döngü de sizi mahvetmiştir.

Aynen öyle oldu. Zaten lösemide kemoterapi bitti, iyileşti gibi bir durum yok. İyileşme dönemlerinde de ilaç kullanıyorsunuz.

'DOKTORUNUN SÖZÜNDEN HİÇ ÇIKMIYORDU'
Nasıl bir tedavi süreci oldu?
Prof. İnci Yıldız, Efe'nin baştan sona tedavi sürecini takip eden doktordu. "Efe'nin İnci teyzesi" diyoruz biz ona. Sözünden hiç çıkmıyordu. Her şeyi anlatırdı Efe'ye: "Bak Efe'ciğim bu ilacı şu yüzden kullanıyorsunuz, şu saatlerde alacaksın" İnanılmaz bir diyalog vardı aralarında.

Siz neler yapıyordunuz?

Hijyen bu tip hastalıklarda çok önemli. Meyvesini, yemeğini, çatal kaşığını vermeden önce dezenfekte ediyordum. Hatta hastanede elini ağzına götürüp efeksiyon kapmasın diye olabildiğince kendim beslemeye gayret ediyordum. Çünkü ne de olsa kolları serumluyken ellerini çok iyi yıkayamayabiliyor. Evde de her gün büyük temizlik vardı. Annem gündüzleri süpürürdü. İşten eve döndüğümde önce Efe'yle ilgilenirdim. 10 buçuk gibi yatardı. Dokunduğu kapı kollarının, köşe bucağın özel dezenfektanlarla üstünden geçerdim. Sonra sabah 5'te kalkar salonu temizlerdim. 6 sene böyle geçti.

'EN MUTLU SENESİ OYDU'
Okula gitti mi?
1. sınıfa gitti. Herhalde en mutlu senesi oydu. Okuldan eve gelmek istemiyordu. "Anneciğim anlamıyorum neden çocuklara bu kadar uzun tatil veriyorlar" derdi. Önceden dışarı çıkamıyordu çünkü. Toplum arasına karışma fırsatı bulmuştu. Hastanede de serumlardan kurtulur kurtulmaz koridora fırlardı. Etrafta haslatar varmış, yokmuş, umurunda değildi. "Özgürüm işte" diye bağırıp tur atardı. Eve geldiğimizde de kapıda ayakkabılarını çıkarır, ellerini yıkar –yıkaması gerektiğini çok iyi biliyordu- sonra üstünü değiştirmeden "Evim evim güzel evim" deyip bütün odalarda yatakların, koltukların üstünde zıplardı. "Oh be rahatladım" derdi.

Okuldaki o ilk sene hastalığı konusunda bir sıkıntı yaşadı mı?
Hayır. Rahattık. Doktorumuz kapalı ortamda çok çabuk enfeksiyona yakalanabilir diye korkuyordu ama hiç hastalanmadık. Kendi de dikkat ediyordu. Ellerini yıkardı, mümkün olduğunca tuvalete gitmezdi. Yemekhanede yemesine izin vermiyordum. Okul yakın olduğu için annem götürüyordu. Okuma yazmayı da daha önceden biliyordu zaten. Bir tek yazımız çok kötüydü. Öğretmeni "Efe'ciğim düzeltmek için uğraş" demiş bir gün. O da "Ama doktorların da yazısı kötü" diye cevap vermiş. Öyle tatlıydı işte. Sonra 2'ye geçtik. ay devam etti. Derken hastalığı nüksetti yine.

Çok üzülmüştür.

Çoook. Gitmek istiyordu. Okul zaten çok yakın, camdan gözüküyor. Sabah İstiklal Marşı başladığında o da yatakta kalkar, "hazır ol"a geçer, arkadaşlarıyla birlikte okurdu. Ders kitaplarını da almıştık. Her gün arkadaşlarıyla irtibat halindeydik. Hatta öğretmeni ona karne verdi. Çok sevinmişti. Ama ocak ayında çalışmayı bırakmak zorunda kaldık.

Günleri nasıl geçiyordu peki, siz iştesiniz baba işte

Babasıyla ayrıyız.

Ne zaman ayrıldınız?

Efe 2,5 yaşındayken. Daha hastalığa yakalanmamıştı.

Doktorlar iliğin uyuşma olasılığı yüksek olduğu için ebeveyinleri ikinci bir çocuk yapmaları konusunda yönlendiriyorlar bazen.
Ayrı olmamıza rağmen doktorla bunu konuştum. Tüp bebek olabilir diye düşünüyordum. Ama Efe'nin en iyi ihtimalle bile 9 ay bekleyecek vakti yoktu.

Kim bakıyordu Efe'ye?

Gündüzleri anneanne. Son dönem yatak odama taşınmıştık. Benimle yatıyordu. Son ay anneanne de katıldı aramıza. Üçümüz olmadan uyumuyordu. Bilgisayara kendini çok vermişti. Tabletine bir sürü oyun indirip onları oynuyordu. Bodrum'da bir arkadaşı vardı. İnanır mısınız; arkadaşı oyun indirmeyi beceremiyor diye bir bilgisayar programıyla arkadaşının bilgisayarına girip yerine kendisi indiriyordu.

'GECELERİ 3'E, 4'E KADAR DURUYORDU'
Fenerbahçe sevdalısıymış
Evet. Çok büyük tutkuydu onun için. Maça gitme planları da yapıyorduk ama zordu tabii.

Ne iş yapıyorsunuz?

Endüstri mühendisiyim.

Böyle bir hastalığın altından kalkmak için iyi bir kazanç şart.

Özel sağlık sigortamız vardı.

Son dönem sabahları uyuyup akşamları uyanık kaldığını duydum

Evet, çünkü mikrop kapmaması için dışarı çıkması kati surette yasaktı. Sitede arkadaşları okula gidiyordu. Camın kenarında bir koltuk var. Üstüne çıkıp onlara bakıyordu. Çok üzülüyordu. Biz de "Oğlum güneş geliyor" bahanesiyle panjurları indiriyorduk. Bu sefer de "Of" diyordu, "gün hiçbir türlü geçmiyor, sıkılıyorum". Gece geç yatıp geç kalkmaya karar verdi. Geceleri 3'e, 4'e kadar duruyordu. İşten çok yorgun döndüğümde 12 buçukta yatıyordum. Küsüyordu. Bir saat sonra bakıyordum yanıma gelmiş; "Anneciğim bana tavuk şiş yapar mısın" diyor. (Bu sırada dışarıda taziyeye gelenlerden bir kadının çocuğu "Anne" diye sesleniyor. Nigar Hanım bir an kalkmaya yelteniyor!) Bir an Efe seslendi sandım

Hiç isyan etmedi mi?

Açıkçası hiç etmedi. O kadar pozitif bir çocuktu ki. Kan alınırken bile hiç ağlarken görmedim onu.

Hastalığı ona nasıl anlattınız?

"Lösemi" kelimesini yanında hiç kullanmadık. İnci Hoca anlatıyordu; "Bak Efe'ciğim, kanında çok güçlü bir mikrop var. Her tarafa saldırıyor ve seni hasta ediyor, güçsüz düşürüyor. Biz sana bir tedavi vereceğiz. Bu mikroplar çok güçlü olduğu için tedavin de çok güçlü. Dolayısıyla saçların dökülecek ama üzülmemen lazım. Her dökülen tel, bir mikrobun ölmesi demek" İlik naklini de ben söyledim: "Nasıl ki kan alınıyor ilik de öyle, vücuttan alınıyor sonra damar yoluyla sana veriyorlar. Güçlenip mikroplarla savaşıyorsun. Bir daha da hasta olmuyorsun." Bu sefer "Bir an önce yatayım da kurtulayım" demeye başladı. Donör aradığımızı biliyordu. Ben de adaylardan biriydim. Tutturdu "Senin iliğini istiyorum, belki o zaman daha çok kitap okumaya başlarım" diye.

Sevmez miydi kitap okumayı?

Yok. "Beni bir psikoloğa götürsene" diyordu, "bakalım neden kitap okuyamıyormuşum". Hele masal türü şeylere hiç ilgisi yoktu. Deremler, hortumlar, yanardağlar nasıl oluşur, kaç çeşit uçak vardır 1. sınıfta okudukları hep bu tarzdı. Televizyonda da mega yapılar belgeselini hiç kaçırmazdı mesela.

'BABAMI DA KANSERDEN KAYBETTİM'
Peki hiç, "Neden benim çocuğum" dediniz mi?
İlk hastalandığında aklımdan geçti sadece. Ama sonra diyemedim. Yetişkin bir insan olsa; bir günahınız vardır hata yapmışsınızdır diye düşünürsünüz. Ama çocuklar o kadar masum ki. Benim çocuğum olmasın da başkasının çocuğu mu olsun? Aynı şey. Ama mesela babamı da kanserden kaybettim. O zaman "Neden" diye sormuştum. Göğsümden yılında tümör alındı. Yine isyan ettim. Şunu da hep söylemişimdir; eğer anne babasının bir günahı varsa, bu cezayı bize verseydin. Acısını ben çekseydim

Psikolojiniz nasıldı?

Son dakikaya kadar umudumu hiç kaybetmedim. Çocuğun yoğun bakıma nasıl gittiğini gördüm. Elleri buz gibiydi ama iyileşecek diye bekliyordum. Hatta annem ağladığı için kızıyordum ona. Çok istediğim için beni Efe'nin yanına soktular. Gidip konuştum.

Ne dediniz?

Çok da hatırlamıyorum. "Anneciğim, buradayız, seni bekliyoruz. Bir sürü şey atlattın bunu da atlatacaksın. Sakın kendini bırakma." Side'de çok sevdiği bir tatil köyü vardı. Son seferinde bir hafta kalabildik diye üzülmüştü. "Söz veriyorum istersen iki ay kalacağız" dedim. Efe beni duydu, mücadele verecek diye seviniyordum. Ama herkes farkındaydı. O son bir hafta Efe bırakmıştı kendini. Eski canlılığı yoktu. Hemşire ablaları hep yanındaydı. Akşamları kaçıp kaçıp yapboz oynamaya geliyorlardı. Sabahları da biri krep yapar, biri sarma Belki heveslenip yer diye getiriyorlardı.

Neden bırakmıştı kendini?

Bilmiyorum. İki kez "Anneciğim bu böyle olmayacak" dedi. "Artık pes ediyorum". Bir tek ben yanında olduğumda kendini çok iyi hissettiğini söylüyordu. Bir haftayı hastane yatağında hep ona sarılarak geçirdim. Lavaboya bile gitmeme izin vermiyordu. Tabletini veriyordum, haydi azıcık oyun oyna diye. Onu bile yapmıyordu. Durmaksızın sarılacağız "Bana sarıl, o zaman çok iyiyim, hiçbir ağrım kalmıyor" diyordu. Yatak dardı, rahat etsin diye uyuduktan sonra kalkıp ayak ucuna doğru kıvrılayım istiyordum. Ona da izin yoktu. Mesajları verdi herhalde, ben anlayamadım diye düşünüyorum. "Hep çocuk kalsam keşke, cennete de bu yaşta gitmek istiyorum." Ocaktan beri çok söylerdi bunu. "Anneciğim hepimiz oraya gideceğiz ama sen daha çok küçüksün. Biraz daha büyümen lazım" derdim. "Anlaştık. 9'da olabilir, ama 10 yaşını geçmesin" diye cevap veriyordu. Çünkü ona göre cennet her şeyi sınırsız yapabileceği, koşturup oynayabileceği bir yer. Son gününde de, "Pes ediyorum" dedikten bir süre sonra "Anneciğim ben galiba ölüyorum" diye mırıldandı. Ama o an için konduramamıştım. Şimdi hatırlıyorum. Vefatından önceki son 10 dakika da, yoğun bakıma alınırken bir şey söylemeye çalıştı. Oksijen maskesini çıkarıp kulağımı ağzına dayadım. Ama anlayamadım. O gece annemler çocuğun morgda kalmasını hiç istemediler. "Eve getirelim geceyi evde geçirsin" dediler. Ama ben de hep morgda kalsın dedim. Gece müdürüne de çok rica ettim. Efe'yi bana gösterdi. Öyle bir gülümseme vardı ki yüzünde. "Hani" diyordum, "morg soğuk ya belki üşür, silkelenir, nefes alır". Sabaha kadar hep bir umudum vardı, nefes alır diye.

'Sadece orada olayım, bana yeter'
Nasıl teselli buluyorsunuz?
Mezarında Efe'yle baş başa kalmak istiyorum. Ona sarıldığım zamanki hislerimi anlatamam. Huzurun ne olduğunu orada Efe'ye sarıldığımda anlıyorum. Kalkmak istemiyor canım. Yemek yemeyeyim, uyumayayım, sadece orada olayım, bana yeter.

Yakın mı mezarı?

Evet.

Her gün gidiyor musunuz?

Evet. Kardeşim de gidiyor. 24 Temmuz doğum günüydü. Bir baktım mezarının başında bir araba duruyor. Dayısı sabah erkenden gidip bırakmış. Yalnız arabayı görünce etraftaki çocuklar mezarı hırpalamış biraz. O yüzden toprağa gömdüm arabalarını. Çok düşkündü arabalarına. Çizilse falan üzülürdü hemen.

Efe hakkında konuşmak size ne hissettiriyor?

Çözemiyorum kendimi. Her an gelecekmiş gibi geliyor. Sabah kere odasının kapısına geldiğim oldu. Uyandı mı diye bakacaktım. Aslında biliyor musunuz, hiçbir şey hissetmiyorum. İçimde bir boşluk var; tarif edemiyorum.

'SANA İYİ BAKIYORLAR MI, ÜŞÜYOR MUSUN?'
Böyle durumlarda onun iyi bir yerde, güvende olduğunu düşünmek iyi gelir derler.

O beni rahatlatmıyor işte. Çocukların hep melek olduğu söylenir, biliyorum. İsyan da etmiyorum ama bir çocuğa annesinden daha iyi kimse bakamaz. Mezarına her gittiğinde de yalvarıyorum; Bir kere bile rüyama girmedi. Anneciğim bir gel, iyi olduğunu söyle, bir daha söz senin için gözyaşı dökmeyeceğim. Sana iyi bakıyorlar mı, üşüyor musun, bana bunu söyle. Eğer orada mutlu olduğunu bilsem, biri bana haber getirse; "Efe orada çok mutlu, koşturuyor, seni hiç düşünmüyor" dese benim için bundan daha mutluluk verici bir şey yok.

Ne olmak istiyordu?

Önce uçak mühendisi olacaktı, sonra pilot. Ben havalimanında çalışıyorum. İkimiz de aynı yere gidip gelecektik. Çok merhametliydi. Sitede tekerlekli sandalyeli 2 yaşlı var. Onları gördüğünde hemen gidip yardım ederdi. "Onlar bana dua okuyor, onların duaları benim için çok iyi" derdi.

Uyuyabiliyor musunuz?

Sabaha karşı 5'e doğru biraz mayışıyorum o kadar. Aldığım ilaçlarla sakinleşiyorum biraz.

'2 buçuk ay neden tek donöre umut bağlandı?'
Son aylarını konuşalım
Benim başka bir çocuğum yok. Bir tek Efe'ydi. Yaşım ve medeni konumum nedeniyle başka çocuğum da olamaz artık. Zaten Efe'nin yerini başka biriyle doldurmak istemiyorum. Çekilip odaya acımı yaşayabilirdim. Ama bunu seçmedim. Çünkü Türkiye'nin bir gerçeği var, küçücük çocuklarımızı kaybediyoruz. İlik bankası sadece iki yerde var. Ankara'daki küçük çaplı, İstanbul'daki tüm ülkeye hizmet veriyor. Fakat personel ve ekipman sayısı çok az. Günde tüpe zor bakılıyor. Efe için çalıştığım şirkette bir kampanya düzenlenmişti. Yaklaşık kişi kan verdi. Öğrendim ki büyük bir kısmının tüpleri dondurulmuş, duruyor. Belki benim çocuğuma ya da bir başkasına uygun ilik bulunacak. Ama onları da nasıl suçlayayım? Hangi birine yetişsinler? LÖSEV'in hali hazırda 5 yıldır hizmet veren bir laboratuvarı var. Donanımlı bir yer. "Haydi başla" deseniz günde tüpe bakabilecekler belki. Ama yetkileri yok. Bu yüzden sadece vakfa kayıtlı bekleyenlere hizmet verebiliyorlar. Elimizdeki imkânları neden kullanmıyoruz?

Donör taramasına geç başlandığı gibi söylemleriniz de oldu.

Önce Almanya'da bir donör bulundu. Havalara uçtuk. Hatta iş arkadaşlarımla kutladık bunu. Tabii bunlar hep kısmi donör, tam uyum sağlayıp sağlamadığına bakılması için tetkikler gerekiyor. Bunun için de bir meblağ yatırıyorsunuz. Hemen tamamladım işlemlerimi. 2 buçuk ay sonra donörün liste dışı olduğunu öğrendik. Bize ilik nakli yapacak olan doktora bir türlü ulaşamıyorduk ama. Telefonlarımıza cevap vermiyordu. Bilgileri hep asistanı aracılığıyla aldık. Oysa soru çok basit; o 2 buçuk ay neden tek donöre umut bağlandı? Başkaları neden aranmadı? Çünkü İstanbul Tıp Fakültesi Kemik İliği Bankası Koordinatörü Prof. Fatma Oğuz Savran, 16 kısmi donör bulunduğunu, bunlardan 5'inin doktorumuz tarafından işaretlendiğini söyledi. Tamam, belki diğerleri uyumsuz çıkacaktı ama denemeye değmez miydi? En azındna içimiz rahat olurdu. Bu konuda uzman olan o, belki de haklı. Ama bize hiçbir açıklama yapılmadı.

Anneden nakil alımı da söz konusuydu.

Evet. Anne – babanın nakliyle çocuğun yaşama oranı yüzde 20 ya da en iyi ihtimalle Nakil sırasında da kaybedebilirsiniz hastayı ama en azından bir şansı var. İnci Hocamıza ne kadar teşekkür etsem az. Mart ayında hastaneden çıkarken Efe'nin iliği testlerde sıfır kötü hücreyle çıkıyor. Mükemmel durumda. Nakilin şu sıralar yapılması çok önemli demişti. Peki neden doktorumuz bunu dikkate alıp benden nakil gerçekleştirmedi?

Belki o sıra uygun bir donör çıkar diye beklemişlerdir.

O zaman çıkıp açıklama yapsın. Ayrıca şu da var; diyelim yurtdışından bir ilik bulundu. Prosedürleri işin içine kattığınızda iliğin Türkiye'ye gelmesi en iyi şartlarda 3 ayı buluyor. Efe'nin öyle bir zamanı yoktu ki. Nitekim son ay benden ilik almaya karar verilmişti. Eninde sonunda geleceğimiz nokta buydu zaten. Ama çok geç oldu. Hatta bakın, bir gün babamızı Çapa'dan aramışlar. "İsrail'de uygun donör bulundu, tetkikler için para yatırın" denmiş. Babamız da doktorumuzun asistanını aramış bunun üzerine. "Doktor izinde. Bir hafta sonra gelecek, siz şimdilik bir şey yapmayın" cevabını almış. Biz de bekledik. Düşünün, hiç vaktimiz yokken bekledik.

'Her yıl çocuk bu hastalığa yakalanıyor'
DNA dizi analizi yöntemiyle bulunan HLA değerlerinin yanlış tespit edildiği doğru mu?
Normalde ya benimle ya babayla tam uyum göstermesi gerekiyor. Ama HLA-C grubunda Efe'nin değeri iken, benimki çıkıyor. Oysa aynı olması lazım. Ya benimki ya Efe'ninki yanlış. Ki hatanın Efe'ninkinde olması demek, yanlış değerlerle donör arandığı anlamına geliyor. Fakat Efe için ikinci testtler de yapıldı. Bir hata olmadığı söylendi. Şimdi tek istediğim bir uzman çıksın, bize neler yapıldığını tek tek göstersin. Efe'min ölümünde ihmal var. Bunu hep söylüyorum.

Şimdi

Maddi manevi tazminat davası açacağım. Geliri de KACUV ve LÖSEV arasında bölüştüreceğim. Zaten artık aktif olarak o derneklerde çalışmak istiyorum. Özellikle LÖSEV'in ilik bankasına çok taktım. Aktifleştirmek için elimden geleni yapacağım. Türk-Kök projesinden bahsediliyor. Olsun tabii. Ama hali hazırda ilik bankası namına 2 kurumumuz var. Bunları güçlendirelim. 5 buçuk yılda toplam küsur çocuğa ilik bulunmuş. Senede ortalama 50 ilik demek bu. Oysa her yıl çocuk bu hastalığa yakalanıyor. Amerika'da donör bulma oranı yüzde 80, bizde neden bu kadar az?

Emir Efe'nin doktoru Prof. Gülyüz Öztürk: İhmal yok
"Ben de biri beni arasa, diye dua ediyordum. Çünkü Emir Efe'ye ilik nakli yapacak merkezin doktoru benim. Emir Efe'yle ilgili tüm yazılı bilgileri bakanlığa verdim. Emir Efe'yle ilgili arandığım gün aynı anda doku bankasına da başvuruda bulundum. Ankara'da kısmi uyumlu donör çıktı. Ankara Kemik İliği Bankası Koordinatörü Meral Beksaç'la en az 3 kere görüşmüşlüğüm var. Fakat ileri testlerde görüldü ki donör uyumlu değil. Aynı dönem Almanya'ya da talepte bulunmuştuk. Onda da Ankara'dakine benzer bir süreçle karşılaştık. Bu konuda aile sürekli bilgilendiriliyordu. Her dakika görüşmemize gerek yok. Hali hazırda takibi gerçekletiriyorduk zaten. Efe'nin kısmen düzeldiği bir aylık bir süreç var. Ama çalışmalara devam ettik tabii. Baba aranıp İsrail'deki denek örneklerinin ileri testlerinin yapılması için bankaya para yatırması istendi. Fakat baba bir hafta geç yatırmış. Hâlâ da İsrail'deki test sonucu gelmiş değil zaten. Ben babayı ilk defa bir ay önce gördüm. Elinde isim listesiyle gelmişti. Bireysel imkânlarıyla yurtdışı başvuruları yapmış. Ancak ben Dünya Doku Bankası'na akredite olmamış herhangi bir merkezle çalışamam. Çünkü güvenilirliği yok. Oradan bulunan bir donörle nakil yapıldığını ve çocukta HIV virüsü çıktığını düşünebiliyor musunuz? Ben de anneyim. Acılarını anlıyorum ancak kurumları da bu kadar hırpalamamak lazım. Son aya gelindiğinde anneden nakil yapılmasında ısrar ettim. Fakat baba yine kabul etmedi. Donör bulunabileceğini söyledi. Neden anneden daha önce nakil gerçekleşmediğine gelince Bu tür işlemlerde başarı oranı yüzde 40, en fazla yüzde 60'tır. Ama yabancıdan nakil yapıldığında bu kardeşle eşdeğerdir ve başarı oranı yüzde 'e çıkar. Dolayısıyla erken nakle gitseydik ve Efe'yi kaybetseydik bu sefer de 'Neden doku beklemediniz' denecekti. Kısaca, vicdani olarak içim rahat. Elimizden geleni yaptık. Hiçbir ihmal yok."

Çocuk Hastalıkları Bebeğim Yataktan Düştü

slm,

dun sabah bebeğimi beşiğinden yatagima almiştim,uyuyordu bende uzun yoldan geldigimiz için çok yorgun ve uykusuzdum normalde en ufak bir sesine bile uyanan ben
yatagin ayak ucuna kadar nasil gittiyse gitmiş ve küt diye bir ses ile kalktim ayak ucunda yerde sırt üstü düşmüştü tabi kafasının arka kısmının üstüne:KK
o an aklimi kaybediyorum sandim cm bir yükseklik düştügü yerherhangi bir kusma yada uyku hali halsizlik olmadi gözlerde kayma falanda olmadı ama korkuyorum cocuk doktoruna gittik normal görünüyor dedi ama net bişeyi ben söyleyemem beyin cerrahina yönlendiriyoruz düşmelerde dediama izndeymiş nereye götürsem diye düşünüyorum şimdi

herhangi bir şilkik morarmada yok ama Allah koruun iç kanama falan olur diye korkuyorumkendimi çok kötü-suçlu hissediyorum ama yatak değil beşigi bile tehlikeli geliyor artik funduszeue.info ellerinin uzerine kalkabiliyor artik ve ileri geri gitmey calişiyor yer değiştirebiliyor artikbeşigin kenarlarindan tutmaya calişiyor nasil onlem alacagim bilmiyorumyere bir sürü binder koydum dun gece ve hiç uyumadim düşer diye:KK

Çocuk Hastalıkları çok kötüyüm, bebeğim kanepeden düştü :(((

giovinetta .!.:

Sabahtan beri gözyaşlarımı tutamıyorum.. Nasıl oldu, ben biricik bebeğime sahip çıkamadım diye kendimi suçlayıp duruyorum. Onunla her göz göze gelişimde kalbim sızlıyor, tekrar tekrar sarılıyorum, kokluyorum.

Sabah eşimi işe gönderdikten sonra kızımı anakucağına koyup onunla konuşacaktım. Anakucağı bize 10 adım ötedeydi ve kızımla beraber taşıması ağır olduğu için kızımı kanepeye bırakıvereyim diye düşündüm. Zaten hiç öyle dönmüyordu, ayakları kolları hareketli ama haldur huldur hareket edemiyor diye rahattım da. Yine de kanepeye çok güvenli bir şekilde oturtmuştum. Özellikle kanepenin köşesine oturttum ki kıprayamasın. Yastık da koydum yanına. Anakucağını aldım arkamı dönmemle kuzumun aşağı doğru belini büktüğünü görmem bir oldu. Çığlık attım koştum ama yetişemedim :KK(((( O fotoğrafı asla unutamayacağım galiba. Yavrum kafasının üstüne düştü. Resmen kafa üstü yığıldı yere. Daha çok küçük, kesin bişey oldu diye yüreğim hopladı. Feryat ediyordum, ağlamaya titremeye başladım (hala sakinleşemiyorum). Bebeğimin çığlıkları arasında sürekli dua ediyordum, onu benden alma rabbim diye. Eşimi aradım, 5 dakika önce çıkmıştı zaten, hemen geldi. Kafasına gözlerine baktı, muayene etti (eşim doktor). Kızım babasına gülmeye başladı. Eşim, turp gibi bişeyi yok dedi ama ben sakinleşemedim. saat uyutmadık. Kusar mı diye takip ettim ama çok şükür ki kızım bütün gün, sanki düşen o değil gibi normal davrandı. Hiç ağlamadı bile.

Ama ben bu duygudan kurtulamıyorum. Kendimi beceriksiz, ihmalkar ve yetersiz hissediyorum. Bugüne kadar hiç böyle hissetmemiştim, hep kendime güvendim, ilk haftadan beri hep kendim ilgilendim. Ama şimdi tutmaya bile korkuyorum. Kızımın gözüne bakınca "beni niye bıraktın" diyor gibi geliyor, kalbim sıkışıyor. Kimseye anlatamadım. Paylaşmak istedim.

O kadar sert düştü ki iyi olduğuna inanamıyorum. Böyle bir hikayesi olan var mı? Lütfen paylaşın.

Genişletmek için tıkla




Bebegim basini carpti :KK(( ne olur bir fikir verin!

Ben de dun yerde otururken bebegimi dusurdum :KK((((( Oglumuz 7 aylik, Allah bagislasin. Yeni yeni emeklemeye calisiyor. Kendi kendine oturmaya da basladi sayilir ama biz hep arkasinda duruyoruz ne olur ne olmaz diye. Bebegimle beraber yerde oyun oynuyorduk, bir an birazcik uzaktaki bir seye uzanmak icin arkasindan cekildim. Kafami cevirmem ve onu arkasi ustu tak diye devrilirken gormem gozumun onunden gitmiyor. Basinin arkasini carpti. Hemen yaninda oldugum halde uzanip da engel olamadim. Elim ayagim titredi, hemen kucagima aldim yavrumu, icim acidi, hala da cok kotuyum, o an gozumden gitmiyor.

Inan ben kendimi senin kadar iyi anlatamiyorum ama ne yazdiysan hepsini birebir hissediyorum. Iyi bir anne olmadigimi, ona bakamadigimi dusunmekten kendimi alakoyamiyorum. Sucluluk, yetersizlik, vicdan azabi, hepsi aklimin icinde donup duruyor, oturuyor diye guvenip arkasindan bir sn bile cekilmemem gerekirdi diye kendimi yiyorum. anlatilmaz derecede uzgunum. Dunden beridir bebisimin gozunun icine bakiyorum iyi mi diye, geceden beri neredeyse hep kucagimda uyuttum. Yukaridan bir yerden dusmedi ama otururken sirtustu yere dustu, kendini tutamadi. Bakiyorum sisme yok ama hala emin olamiyorum. Biz yurtdisinda yasiyoruz, burda hastaneye goturunce basini elleriyle kontrol edip, yemek yiyor mu, bezi islak mi, oyleyse endiselenme deyip geri gonderiyorlar. Film falan cekmiyorlar. Neye bakmam gerektigini bilmiyorum, ne kadar sureyle kontrol altinda tutmam gerek, ne turlu belirtiler olur bilmiyorum. Internette bir suru sey yazilip ciziliyor, kafam karma karisik.

Birsey olur mu, ne olur bana bir fikir verin, aklimi oynatacagim.

Çocuk Hastalıkları Bebeğimi Karyoladan Düşürdüm:(((

cok iyi anlıyorum sıkıntını yaklasık 1 ay once benim kızım da dustu yataktan,hemde onlemimi aldıgım funduszeue.info su an bile nasıl dustugune aklım ermiyor.kızımı yerden aldım kendi yatagına koydum ve hungur hungur aglamaya basladım,yavrum yazık kendı aglaması kesildi saskın saskın bana bakıyor,ben odada dolana dolana aglıfunduszeue.info aradım hemen isteydi,geldi 5 dkda,once bebegimize baktı,sonra bana sarıldı sakin ol dedı Allah razı olsun tek kotu laf soylemedi ama onun soylemediklerini ben kendime soyledim funduszeue.info cok kotu bir duygu biliyorum,esin sana haksizlik etmis,sana destek olması lazım.<ne bosanmak ne de intihar,sıkı sıkı sarıl yavruna Allaha sukur et,hic bir seyi yokmus funduszeue.info hemen doktora goturduk cunku kafasında kırmızı bir sislik olustu,film cekildi temiz cıktı ama ben yine rahatlayamadıfunduszeue.infoım kızımı korudu,bana da bir ders funduszeue.info boyle kazalar,keske olmamıs olsa ama oldu iste,o ana gerı donmek ve kızımı dusmeden kollarıma almak isterdim ama ne mumkun,ya da unutmak o gunu,o da mumkun degil ne yazık kı.Uzme kendini,anneliginden de suphe funduszeue.infoım beterınden korusun.

Genişletmek için tıkla

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası