husu icinde namaz nasil kilinir / Huşû yoksa namaz yüktür

Husu Icinde Namaz Nasil Kilinir

husu icinde namaz nasil kilinir

Namazda Huşu

Namazda huşu nedir, nasıl sağlanır? Namazda huşu nasıl olur? Müminler namazda huşu sağlayabilmek için nelere dikkat etmelidir? Namazı huşu içinde kılmak için ne yapmalıyız? Peygamberimiz namazı nasıl kılardı? Tadil-i erkan nedir? Namazda huşu ile ilgili ayet ve hadisler.

Namazda huşu ile ilgili hadisler ve hadislerin açıklaması

1.Eyüp Sultan Hazretleri diyor ki:

Bir adam Efendimiz’e geldi ve:

“–Yâ Resûlallah! Bana (dini) öğret, ancak kısa ve öz olsun!” dedi.

Bunun üzerine Efendimiz:

“–Namaza kalktığında, dünyaya vedâ eden bir kimse gibi namaz kıl! Özür dilemen gereken bir sözü söyleme! İnsanların elinde bulunan şeylerden de ümidini kes!” buyurdu. (İbn-i Mâce, Zühd, 15; Ahmed, V, )

2.Fadl bin Abbas -radıyallahu anh- der ki:

Resûlullah şöyle buyurdu:

“Namaz ikişer ikişer kılınır. Her iki rekâtta bir teşehhüde oturursun. Derin bir huşû içinde olur, tazarrû ve niyazda bulunursun. Tevâzû ve tezellül izhâr edersin. (Namazı bitirince de) ellerini, içleri yüzüne dönük olarak Yüce Rabbine kaldırıp; «Yâ Rabbî! Yâ Rabbî!» diye yalvarırsın. Kim böyle yapmazsa namazı eksiktir.” (Tirmizî, Salât, / Krş. Ahmed, I, ; IV, ; Ebû Dâvûd, Tatavvuʻ, 13/)

3.Ebû Hüreyre -radıyallahu anh- der ki:

Bir gün Resûlullah mescide geldi. Ardından bir adam da girdi ve bir kenarda namazını kıldıktan sonra gelip Resûlullah’a selâm verdi. Allah Resûlü selâmına mukâbelede bulunduktan sonra:

“–Dön namazını yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmadın!” buyurdu.

Adam dönüp aynı şekilde bir daha namaz kıldı ve gelip Peygamber Efendimiz’e selâm verdi.

Efendimiz yine:

“–Dön namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın!” buyurdu.

Bu durum üç defa tekrar etti. Sonunda adamcağız:

“–Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki bundan daha iyisini yapamıyorum, bana doğrusunu öğret!” dedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

“–Namaza kalktığında tekbir al, sonra ezberindeki Kur’ân âyetlerinden kolayına gelen bir kısmını oku. Ardından rükûya var ve bir müddet öylece bekle, sonra kalk ve iyice doğrul, sonra secdeye git ve bir müddet o hâlde kal, sonra da kalk ve bir müddet otur. İşte, bunu bütün namazına tatbik et!” (Buhârî, Ezân, 95, ; Eymân, 15; İsti’zân, 18; Müslim, Salât, Ayrıca bkz. Tirmizî, Salât, /; Ebû Dâvud, Salât, /; Nesâî, İstiftâh, 7/; İbn-i Mâce, İkâmet, 72)

4.Ammâr bin Yâsir -radıyallahu anh- der ki:

Resûlullah Efendimiz’i şöyle buyururken işittim:

“Kişi namazını bitirir de ona ancak namazının onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri veya yarısı yazılır.” (Ebû Dâvûd, Salât, /; Ahmed, IV, )

5. Enes bin Mâlik Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle dua ederdi:

“Allah’ım, fayda vermeyen namazdan sana sığınırım!” (Ebû Dâvûd, Vitir, 32/)

NAMAZDA HUŞU NEDİR?

Önceki başlıklarda ehemmiyet ve faziletinden bahsedilen namaz, zâhirî ve bâtınî şartlarına riâyet edilerek kılınan gerçek mânâdaki namazdır. Bunu sağlayacak en kuvvetli iksir de huşûdur.

Huşû, Allah’a duyulan tâzim neticesinde, başta namaz olmak üzere ibadetlerin edâsı esnâsında sükûnet ve tevâzu içinde bulunmak ve bunun hareketlere yansıyan tezahürüdür. İleri derecedeki tâzim ve muhabbetten dolayı, kalplerin yumuşayıp Allah’a boyun eğmesi ve O’ndan korkmasıdır.

Huşû denince ilk akla gelen şey, namazdaki huzur hâlidir. Dolayısıyla namaz kılan kişi, Allah’ın huzûrunda olduğu şuuruna varıp O’nun azamet ve heybetini kalbinde hissederek ibadetini yerine getirmelidir. Âyet-i kerimelerde şöyle buyrulur:

“Muhakkak ki mü’minler felâh bulmuştur: Onlar, namazlarında huşû içindedirler.” (Mü’minûn 23/)

“Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz ki bu, huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir. Huşû sahipleri kendilerinin hakikaten Rab’lerine kavuşacaklarına ve O’na döneceklerine inanırlar.” (Bakara 2/)

Demek ki ancak huşû ile kılınan namaz, insanı felâha erdirebilmektedir. Kalpte huşû ve bedende tâzim hissi olmadan kılınan namaz ise, hakîkî mânâda bir namaz kabul edilmemektedir. Bu sebeple:

“Namaz kılanlar çok, ancak onu hakkıyla edâ edebilenler azdır.” denilmiştir.[1]

Hasta ve güçsüzlerin bazı bedenî hareketleri yerine getirmeden namaz kılmasına müsâade edilmesi de, namazın özünün kalpteki huşû hissi olduğunu göstermektedir.

NAMAZDA HUŞU NASIL SAĞLANIR?

Huşûu sağlamanın en başta gelen yollarından biri, namazı son namazmış gibi kılmaktır. Vakti biten, son anlarını yaşayan kişi hangi duygularla Rabbinin huzûrunda durursa, işte bütün namazlar da bu hâlet-i rûhiye içinde edâ edilmelidir. Hakikat de budur zâten. Zira insanın bir sonraki vakte yetişmeye garantisi yoktur. Bu durumda, namaz kılan kişinin, bütün kalbiyle Allah’a yönelerek her türlü dünyevî düşünceden uzak durmaya çalışması, okuduğu âyetlerin mânâsını tefekkür etmesi, göz yaşı dökmesi, secde yerine bakması ve dua hâlinde olması îcâb eder. Ancak böyle kılınan namaz, insana fayda sağlayarak kötülüklerden uzaklaştırır, boş konuşup insanları üzmekten alıkoyar, sahibini, Allah’a ve âhirete yönelterek insanları kıskanmak ve onlardan bir şey beklemek gibi boş heveslerden muhâfaza eder.

NAMAZDA HUŞUNUN ÖNEMİ

İkinci hadisimizde, namazdaki huşûun ehemmiyetine vurgu yapılarak, nasıl tazarrû ve niyazda bulunmamız gerektiği anlatılmaktadır. Kul, namazda acziyetinin şuuruna varıp, son derece mütevâzı olmalı, tezellül izhar etmeli ve Allah’a yanık bir gönülle yalvarmalıdır.

Bu şekilde derin bir huşû ile kılınmayan namaz eksik kalır. Dolayısıyla, Allah Resûlü, yüzü sağa sola çevirip bakmak gibi namazın rûhu olan huşûu zedeleyecek hareketlerden kaçınılmasını istemiştir.[2] Âlimlerimiz de insanın saçı sakalıyla, burnuyla ve yerdeki herhangi bir şeyle oynamasını[3] huşûa aykırı görmüşlerdir.

Nitekim tâbiînden Saîd bin Müseyyeb namazda sakalı ile oynayan birini gördüğünde:

“Bunun kalbi huşû duysaydı, âzâları da huşû içinde olurdu” demiştir. (Abdurrazzâk, Musannef, II, )

Resûlullah, yemek hazırken namaza durmak,[4] namaz vaktinin çıkması mevzubahis değilken, sıkışık abdestle namaz kılmak[5] gibi davranışları da doğru bulmamıştır. Çünkü bunlar, namaz kılanın kalbini meşgul ederek huşû hâlini zedeler.

PEYGAMBERİMİZ NAMAZI NASIL KILARDI?

Resûlullah kendisi, hadislerinde târif buyurduğu şekilde, huşû dolu namazlar kılardı. Geceleri nâfile kılarken derin bir haz içinde olur ve namazı uzatırdı. Kıyâmı uzun olan namazların daha faziletli olduğunu söylerdi. (Müslim, Müsâfirîn, )

Abdullah bin Şıhhîr (r.a.), Peygamber Efendimiz’in namazdaki huşû hâlini şöyle anlatır:

“Bir keresinde Resûlullah Efendimiz’in yanına gitmiştim. Namaz kılıyor ve ağlamaktan dolayı göğsünden, kaynayan kazan sesi gibi sesler geliyordu.” (Ebû Dâvûd, Salât, /; Nesâî, Sehv, 18; Ahmed, IV, 25, 26)

Resûlullah, namazda huşûunu bozacak hiçbir şeye müsâade etmezdi. Bir gün Ebû Cehm (r.a.), Fahr-i Kâinât Efendimiz’e işlemeli, zarif bir elbise hediye etmişti. Allah Resûlü, o elbise ile namaz kıldı. Namazı bitirince Ayşe vâlidemize:

“–Bu elbiseyi Ebû Cehm’e geri ver, namazda gözüm nakışlarına takıldı. Neredeyse namazda huzûrumu bozacaktı” buyurdu. (Muvatta’, Salât, Krş. Buhârî, Salât, 14)

TADİL-İ ERKAN NEDİR?

Huşûu yakalayabilmek için en mühim şart, namazı “ta‘dîl-i erkân” üzere kılabilmektir. Yani namazın rükünlerini tam olarak edâ etmek, rükû, rükûdan sonra ayakta durmak, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vermek, bunları tam bir sukûnet içinde yerine getirmektir.

Resûlullah, üçüncü hadisimizde, ta’dîl-i erkânı en güzel şekilde târif etmektedir. Buna göre, insanın her bir rükünde biraz bekleyerek itmi’nâna ermesi, bütün uzuvlarının yerli yerince oturması ve dışarıdan bakan birinin onu duruyor vaziyette görmesi gerekmektedir. Nitekim Allah Resûlü’nün rükû, secde, iki secde arasındaki oturma ve rükûdan sonraki kıyam hâlinin takrîben birbirine müsâvî olduğu nakledilmektedir. (Buhârî, Ezân, )

TADİL-İ ERKAN VE HUŞU İLE NAMAZ

Resûlullah, ta’dîl-i erkân ve huşû ile namaz kılmaları için ashâbını îkaz etmiş ve:

“Siz, benim kıblemin, sadece şu (önüm) olduğunu mu sanıyorsunuz?! (Oradan başka bir yeri görmediğimi mi zannediyorsunuz?) Vallâhi sizin rükûunuz ve huşûunuz bana gizli kalmaz. Ben sizi arkamdan da görürüm”

“Rükû ve secdelerinizi düzgün yapınız!” buyurmuştur. (Buhârî, Ezân, 88)

Bu şekilde kılınmayan namazlar hakkında ise şu uyarıda bulunmuştur:

“Allah Teâlâ, rükû ve secdeleri arasında belini dümdüz etmeyen kişinin namazına bakmaz (değer vermez).” (Ahmed, II, )

Çünkü namazın ilâhî huzûra çıkabilmesi için hakkıyla edâ edilmesi lâzımdır. Aksi takdirde semâlara çıkamadan geri döner ve sahibine iâde edilir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:

“Kişi rükû ve secdesini tam yaparak namazı güzel bir şekilde edâ ederse, namaz o kişiye:

«–Beni muhâfaza ettiğin gibi Allah da seni muhâfaza etsin!» der. Namaz yükseltilir (ve kabul edilir). Kişi rükû ve secdesini tam yapmayarak namazını güzelce edâ etmezse namaz ona:

«–Beni zâyî ettiğin gibi Allah da seni zâyî etsin!» der. Kıldığı namaz, bir paçavra gibi toplanıp adamın yüzüne çarpılır.” (Beyhakî, Şuab, III, ; Süyûtî, Câmi, I, 58/)

Efendimiz’in bu îkazları sebebiyle Ashâb-ı Kirâm ta’dîl-i erkâna son derece riâyet ederlerdi. Bir gün Huzeyfe (r.a.) mescide girdiğinde, bir kişinin namaz kıldığını, ancak rukû ve secdeleri tam yapmadığını görmüştü. Namazdan sonra ona:

“–Kaç senedir böyle namaz kılıyorsun?” diye sordu. Adam:

“–Kırk senedir” dedi. Huzeyfe (r.a.):

“–Sen kırk senedir namaz kılmamışsın. Bu şekilde namaz kılmaya devam ederken ölecek olursan, Hz. Muhammed’in (a.s.) yaratıldığından başka bir fıtrat üzere ölürsün (veya, fıtrat-ı Muhammediye üzere ölmezsin)” dedi ve ona namazı nasıl kılacağını öğretti. Sonra da:

“–Kişi namazını hafif kılabilir, ancak rükû ve secdelerini tam yapmak şartıyla!” dedi. (Ahmed, V, ; Buhârî, Ezân, , ; Salât, 26)

HANGİ NAMAZ EKSİKTİR?

Dördüncü hadisimizden anlaşıldığına göre, rükünleri hakkıyla edâ edilmeyen ve huşûdan yoksun olan namazın içi boşalır ve sevabı eksile eksile onda bire kadar düşer. Melekler, amel defterlerine:

“Falan namazının dörtte birini eksiltti, falan yarısını noksan bıraktı…” şeklinde kaydederler. (Abdurrazzâk, Musannef, II, )

Böyle eksik kılınan namazlar, zamanla faydasız hâle gelir. Sahibini kötülüklerden korumadığı gibi mânevî derecesini de yükseltmez. İşte Resûlullah böylesine fayda vermeyen namazlardan Allah’a sığınmıştır.

NAMAZI GÜZEL KIL!

Ancak burada şuna dikkat etmek lâzımdır: Bu tür hadis-i şerifler, insanları şuursuzca namaz kılmaktan sakındırmak için vârid olmuştur. Yoksa biri kalkıp bu ifadelerden, “Namazı güzel kılmayan kimse, hiç kılmasın daha iyi!” mânâsını çıkarmamalıdır. Zira eksik de olsa, bir şeyin varlığı, yokluğundan daha hayırlıdır. (Abdurrazzâk, Musannef, II, )

Şunu bir kere daha ifade edelim ki, namazdan tam olarak istifâde edebilmek için, bedenin kıblesi Kâbe, kalbin kıblesi de Cenâb-ı Hak olmalıdır. Yani kalp huşû ile dolmalıdır. Böyle kılınan namazlara işaret edilerek âyet-i kerimede:

“Secde et ve yaklaş!” buyrulur. (Alâk 96/19)

Ashâb-ı Kirâm ve onları güzelce tâkip eden selef-i sâlihîn, namazlarını huşû ile kılmaya çok ehemmiyet vermişlerdir. “Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler”[6] âyeti tefsir edilirken Hz. Ebûbekir’in (r.a.) namaz esnasındaki huşû halinden bahsedilir ve onun sanki bir direk gibi dümdüz ve hareketsiz durduğu nakledilir.[7] Abdürrazzak şöyle der: “Mekke ehli; «İbn Cüreyc (v. /)[8] namazı Atâ’dan, o İbn Zübeyr’den, o Ebû Bekir’den, o da Nebiyy-i Ekrem’den aldı» diyorlar. Ben İbn Cüreyc’den daha güzel namaz kılan birini görmedim.”[9]

Onlar Efendimiz’in sünnet-i seniyyesini en güzel şekilde yaşamış ve kendilerinden sonra gelenlere nakletmişlerdir. Abdullah bin Ebûbekir (r.a.) şöyle anlatır:

“Ebû Talha (r.a.) kendi bahçesinde namaz kılıyordu. Dübsi denilen bir kuş, bahçeden dışarı çıkmak isteyerek uçtu, çıkacak yer bulmak için sağa sola gidip geldi. Bu durum, Ebû Talha’nın hoşuna gitti ve bir an gözleriyle onu izlemeye daldı. Sonra namazına döndü, fakat kaç rekât kıldığını şaşırdı. Bunun üzerine, şu malım fitneye sebep oldu, huşû hâlimi bozdu diye düşünerek Allah Resûlü’ne gelip bahçede başına gelen hâdiseyi anlattı ve:

«–Ey Allah’ın Resûlü! Bu malım Allah için sadakadır, istediğiniz gibi kullanır, istediğiniz yere verebilirsiniz» dedi.” (Muvatta’, Salât, 69)

Allah Resûlü Efendimiz’in sevgili torunları Hz. Hasan (r.a.), abdest alıp bitirdiğinde rengi değişirdi. Bunun sebebi sorulduğunda ise şöyle buyururdu:

“–Yüce Arş’ın Sâhibi’nin huzûruna girmek isteyen kişinin hakkı, renkten renge girmektir.” (İbn-i Hallikân, Vefeyâtü’l-aʻyân, II, 69)

Yine Efendimiz’in torunlarından Zeynelâbidîn Hazretleri, abdest için kalktığında sararıp solar, namaza başlayacağı zaman ayakları titrerdi. Sebebini soranlara:

“–Kimin huzûruna çıkacağımdan haberiniz yok mu?” derdi. (Ebû Nuaym, Hilye, III, )

Dipnotlar:

[1] Kur’ân’da mü’minlerin namazından bahsedilirken hep “ikâme” kelimesi kullanılır. Yani onların namazı hakkıyla edâ ettikleri bildirilir. Sıra münâfıkların namazına geldiğinde ise sâdece “musallîn” denir. (Mâûn /4) Bu da gösteriyor ki namaz kılan ile, onu ikâme eden arasında fark vardır. Namaz kılan çok, lâkin ikâme eden azdır. [2] Buhârî, Ezân, 93; Ebû Dâvûd, Salât, /; Tirmizî, Cuma, 60/; Nesâî, Sehv, 10/; Ahmed, VI, ,  [3] Nesâî, Sehv, 7/ [4] Buhârî, Ezân, 42; Müslim, Mesâcid,  [5] Müslim, Mesâcid, 67; Ahmed, V, ,  [6] Mü’minûn 23/2. [7] İbn Ebî Şeybe, Musannef, II, /; Ahmed, Fedâilü’s-sahâbe, I, ; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, II, ; İbn Asâkir, XXVIII, ; Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, VI,  [8] Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi olup tâbiîndendir. [9] Ahmed, I, 12; Mervezî, Müsnedü Ebî Bekir es-Sıddîk, s.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz’den Hayat Ölçüleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Peygamberimizin Namaz Kılma Şekli

Huşû Nedir? Huşû İle Namaz Nasıl Kılınır?

PAYLAŞ:                

Sual: Namazı huşûyla kılmak ne demektir?
CEVAP
Huşu, Allahü teâlâdan korkmak demektir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Namazları cemaatle, huşû ve hudû ile kılmalı, çünkü insanı iki cihanda felaketlerden, sıkıntılardan kurtaracak, ancak huşû ile kılınan namazdır. İki âyet-i kerime meali:
(Namazlarını huşû ile [Kalbleri Allah korkusuyla dolu, tadil-i erkâna uyarak] kılan müminler, muhakkak felah buldu. [Kurtuluşa erdi, zafere kavuştu.]) [Müminun 1, 2] (1/85)

Namazın kusursuz olması, farzlarını, vaciblerini, sünnetlerini ve müstehablarını yerine getirmekle olur. Namazda huşû, yani her uzvun tevazu göstermesi, bu dört şeyi yapmaktır. Kalbin hudûu, yani Allah korkusu da yine bunları tam yapmakla olur. (Kalb hazır olmazsa, namaz da olmaz) hadis-i şerifi, kalbin, yukarıda bildirilen dört şeyin yapılmasında hazır olması, uyanık olması demektir. Yani bunların hepsinin yapılmasında gevşeklik olmamasına dikkat etmektir. (1/)

Namazın kabul olmasının şartı, haramlardan sakınmak, huşû ve takva ile kılmak ve malayaniyi terk etmektir. (Miftah-ul-Cennet)

Takva, bütün uzuvlarını haramdan ve mekruhtan korumaktır. Malayaniyi terk, dünya ve ahirete yaramayan işi terk etmek demektir.

Sual: Namazda huşuyu yakalamak için nelere dikkat etmeli?
CEVAP
Namazda huşuyu yakalamak için şunlara dikkat etmelidir:
Huzuru kalb: Okuduğunu düşünmek.
Tefehhüm: Okuduğunu anlamak.
Tazim: Saygı.
Heybet: Saygı ile korkmak.
Reca: Ümit.
Haya: Utanma.

Şimdi bunları açıklayalım:
Huzuru kalb: Meşgul olduğunu, okuduğunu düşünmek, dünya işlerinden kalbi ayırmak, tamamen meşgul olduğu işe, okuduğu Kur'ana kalbini bağlamaktır. Gönül başka düşüncelerden ayrılır, yaptığı işten gaflet etmez ve yalnız onu düşünürse, o zaman huzuru kalb hasıl olur.

Tefehhüm: Okuduğunu düşünüp anlamaktır. Çok kere kalb, söz ile hazır olur, fakat manasını düşünmez. Büyük zatların namaz esnasında anladığı öyle latif manalar olur ki, başka zaman hatırlarına bile gelmez, işte böyle kılınan namaz, her çeşit kötülükten alıkoyar. [Namaz kılarken okuduğunu anlamak lazım değildir. Ancak manasını biliyorsa, anlamaya çalışmalı. Yahut manasını bildiği sure ve âyetleri okumak daha uygun olur.]

Tazim: Bir âmir, mahiyetindekine bir şey emreder, o da, kalbi huzur içinde emredileni anlayıp yapsa da saygı duymayabilir. Onun için saygı tefehhümden sonra gelir. Yani Allahü teâlânın emrini saygı duyarak yapmak gerekir.

Heybet: Bu da tazimden sonra meydana gelen bir korkudur. Bu korku, yılandan, çıyandan korkmaktan farklıdır. Bu Allahü teâlânın sevgisini kaybetmekten meydana gelen bir korkudur.

Reca: Sevap beklemek demektir. Allahü teâlânın nimetlerini, rahmetinin bolluğunu, namaz kılanlara Cenneti söz verdiğini ve verdiği sözde durduğunu bilmektir. İnsan padişaha saygı gösterip korksa da bir mükafat beklemez. Halbuki Allah’ın azabından korktuğu halde, kıldığı namazdan sevap umar.

Haya: Kusurunu bilip, Allah’tan utanarak, namazı kusursuz kılmaya çalışmak gerekir. Namazda Allahü teâlâya karşı saygılı olabilmek için, Onun azamet ve celalini bilmesi, kendisini de, hakir, zelil ve Allahü teâlânın emrine boyun eğen adi bir kul olduğunu düşünmesi gerekir. Onun azametini bilmeyen veya inanmayan kimse Ona gerekli saygıyı gösteremez. Allah’a imanı daha parlak, daha kuvvetli olanın huşuu da kuvvetli olur. Hazret-i Âişe validemiz, (Resulullah bizimle konuşur, gülerdi. Ama namaz vakti gelince adeta bizi tanımazdı) buyurmuştur.

Namaz kılarken eğer kalbin namazda değilse, boş durmuyor; mutlaka dünyalık bir şey düşünüyordur. İnsan sevdiği şeyi çok düşünür. Bunun için Allah'tan başkasını seven kimse, namazda sevdiklerini düşünür, Allah’ı hatırlaması zor olur, namazda bile gaflet içinde olur.

Allahü teâlâ ne kadar iyi bilinirse, haşyet ve heybeti de o nispette artar. Hak teâlâ, Musa aleyhisselama, (Ya Musa! Beni andığın zaman vücudun titresin, huşu ve itminan içinde bulun. Dilin beni anarken kalbin başka yerde olmasın, aciz bir kulun efendisinin huzurunda durduğu gibi dur) diye vahy etmiştir.

Demek ki namaz kılarken gafletten uzak durmaya çalışmalıdır. Büyük zatlardan bazıları o derece huzur içinde namaz kılardı ki, safta dururken sağ ve solundakilerin kim olduğunu bilmezdi. [Hazret-i Ali’nin ayağına ok batınca, namazda çıkartılması hadisesi meşhurdur.]

Eshab-ı kiram, (İnsanlar kıyamette dünyadaki namazlarında gösterdikleri huzur, sükun ve namazdan aldıkları lezzet ölçüsünde haşrolurlar) buyururlardı. (İhya)

Dünya işlerini düşünmemek için
Sual: Namazda dünya işlerini düşünmemek için ne yapmalı?
CEVAP
Namazda dünya işlerini düşünmek, ihlâs noksanlığından ileri gelir. Buna sebep olan eksiklikleri gidermeye çalışmalı. Her iş, Allah rızası için yapılırsa, ihlâs elde edilir. Namaza başlarken, Allahü teâlâyı görür gibi, edeple namaza başlamalı ki, namaz hakiki namaz olsun. Eğer beden namazda, kalb başka yerde olursa, o namaz sahih olsa da, makbul bir namaz olmaz. Bunun için, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil’azîm)dedikten sonra namaza başlamak faydalıdır.

İslam Ahlakı kitabında da deniyor ki: İmama uyunca, imam Fatiha’yı okurken, (Sağımda Cennet ve solumda Cehennem, ensemde Azrail aleyhisselam, karşımda Beytullah, önümde kabir ve ayağımın altında Sırat, acaba benim sualim kolay olur mu? Ettiğim ibadet, ahirette başıma taç, yanıma yoldaş ve kabrimde ışık olur mu? Yoksa kabul olmayıp, eski bez gibi yüzüme vurulur mu?) diye tefekkür etmelidir. (Miftah-ül-cennet)

Namazda zihni toparlamak
Sual:
Namaz kılarken, zihni toparlayabilmek için, ne yapmak gerekir?
CEVAP
Mümin, Allahü teâlâdan korkar, Onun rahmetinden ümidini kesmez ve hatalarından dolayı utanır. Namazda bu hâlinden ayrılıyorsa, fikri dağınık ve vesvese mevcut demektir. Görmek, düşünmeye sebeptir. Bu bakımdan insanı meşgul edecek şeyleri, gözün gördüğü yerlerden kaldırmalı. Namazı mümkünse loş bir aydınlıkta kılmak iyi olur. Nakışlı seccade yerine, düz olanlar tercih edilmeli. Kıble duvarı sade olmalı, herhangi bir levha asılı olmamalı. Hep önüne bakmalı.

Namaza başlarken Allah'ın huzuruna durduğunu, bu huzurda gafil olmanın tehlikesini düşünmeli ve kıyametin korkunç manzarasını hatırlamalı. Kalbi meşgul eden, dünyevî istek ve arzulardır. Nefse ceza verip bunlardan kurtarmak gerekir. Ebu Talha hazretleri, bahçede namaz kılarken bir kuş daldan dala konup namazını şaşırtınca, büyük bir bahçesini sadaka olarak verdi. Namazının noksanına kefaret olsun diye böyle yaptı.

Nefsi çeşitli şekilde cezalandırarak kalbi toparlamaya çalışmalıdır. Tam huzura kavuşamıyorum diye mücadeleyi bırakmamalı. Bir bardak dolu zeytinyağına ne kadar su konursa, o kadar zeytinyağı dışarı dökülür, çünkü zeytinyağı suya göre hafif olduğu için suyun üstüne çıkar. İkisi birleşmez. Dünya sevgisiyle âhiretin kalbdeki durumu, zeytinyağı ile su gibidir. Bardak suyla dolu olunca, zeytinyağı orada bulunmaz. Dünya sevgisi kalbi kaplamışsa, vesveseden kurtulmak mümkün olmaz. Dünya sevgisi ne kadar azsa, kalb huzuru o kadar fazlalaşır. Demek ki, kalbi toparlayabilmek için, dünyanın faydasız şeyleri peşinden koşmamalı. İlim ve ihlâsla amel etmeye çalışmalı, göze çarpan ve kalbi meşgul eden şeyleri ortadan kaldırmalıdır.

Huşu ile namaz
Sual:
Huşu ile namaz kılmak için ne yapmalıdır?
CEVAP
Namazda mânasını biliyorsanız, okuduğunuzu düşünmek, iyi olur. Kendini Rabbinin huzurunda düşünmek ve o huzurda nasıl olması gerekiyorsa, öyle bulunmak çok iyidir. Kendinin son namazı olduğunu, son amelinin bu olduğunu, yahut kendini sırat üzerinde düşünüp kendini toparlamak, kibriya, azamet ve celâli huzurunda, kendini kartal pençesindeki serçe, yahut efendisinden kaçmış, yakalanıp tekrar efendisinin huzuruna götürülmüş köle gibi bilmek, yahut her an nimetleri içinde bulunduğu, her an kendisine muhtaç olduğu hakiki nimet sahibinin huzurunda nasıl durulursa, öyle durmak, hiç olmazsa, general karşısına çıkan bir er gibi bulunmak, namazda kalbi toparlamaya yardım eder. Dünyaya önem vermemek, işlerini mesele ve düşünce vesilesi yapmamak, geldiği gibi gider, ne olduysa öyle olur gibi, dünya hakkında hoşgörülü olup, namazda hep Rabbi ile olmak mühimdir gibi düşünceye sahip olmak faydalı olur.

Çay ve namaz
Sual: Bir gece, dînî kitap okuyorduk. Genç bir arkadaş, (Namazdan önce çayı içelim) dedi. Oradaki yaşlı biri, (Öyle söylenmez. Önce namazı kılalım, sonra rahatça çayı içelim) dedi. Hangisi daha uygundur?
CEVAP
Yaşlı kişi, namazın önemini belirtmek için öyle söylemişse de, gencin söylediği daha uygundur. Kalbi meşgul eden bir şey olursa, önce o şeyi hâlledip, sonra namaza durmalı. Çay, yemek gibi şeyler kalbi meşgul edebilir. Önce bunları hâlledip sonra namaz kılmak uygun olur. Yapılması gereken bir şeyler varken, rahat namaz kılınmaz. Gerekli işleri yaptıktan sonra, namaz kılmak daha rahat olur. Fıkıh kitaplarında, imrendiği yemeği kaçırmak korkusu, cemaate gitmemek için özür kabul ediliyor. Yani yemekten sonra namazı yalnız kılmak caiz oluyor. Yemek hazırken, namaz mekruh vakte girmeyecekse, önce yemek yenmeli. İki hadis-i şerif:
(Yemek hazırken namaza durmayın!) [Müslim]

(Akşam yemeği hazırsa, namazdan önce yemeği yiyin!) [Buhârî]

Camide çok ışık yakmak
Sual: Namazı loşta mı kılmak daha uygun, yoksa yoğun ışık altında mı?
CEVAP
Namazların huşu ve huzur içinde kılınması gerekir. Bunlara mani olacak şeyler ortadan kaldırılmalı. Mesela seccadenin renkli olması, fazla ışık buna mani olabilir. Atalarımız, namazların huşu ve huzur içinde kılınabilmesi için camilere büyük pencereler koymamışlar, loş yapmışlardır.

Cuma namazı için gittiğimiz camide, avizelerde yüzden fazla ışık yandığını gördük. Gündüz bu kadar çok ışığın yanması israf da olur. İsraf ise haramdır.

Namazdan önce ve sonraki tefekkür
Sual: Bir Müslümanın namaza durmadan önce ve namazda iken neleri düşünmesi ve ne hâlde olması gerekir?

Cevap: Konu ile alakalı olarak, Muhammed bin Kutbüddîn-i îznîkî hazretleri, Miftâh-ül-Cenne kitabında buyuruyor ki:
“Bir Müslümanın, ezan okunmaya başlayınca, İsrâfîl aleyhisselam sûru üfürüyor diye, abdeste kalkarken, kabrimden kalkıyorum diye, camiye giderken, mahşer yerine gidiyorum diye, müezzin kamet getirince, cemaat saf saf olurlarken, bu insanlar mahşer yerinde yüzyirmi saf olup, seksen safı, bizim Peygamberimizin ve kırk safı, diğer Peygamberlerin ümmetleri olsa gerektir diye, imama uyduktan sonra, imam, Fatihayı okurken, sağımda Cennet, solumda Cehennem, ensemde Azrail aleyhisselam, karşımda Beytullah, önümde kabir ve ayağımın altında sırat var, acaba, benim sualim kolay olur mu? Yaptığım ibadet, ahirette başıma taç, yanıma yoldaş ve kabrimde çırağ, kandil olur mu? Yoksa kabul olmayıp, eski bez gibi yüzüme vurulur mu diye düşünmesi gerekir.”

Sual: Namaz kılarken, nelere dikkat edilir ve neler yapılırsa, namaz huşu ile kılınmış olur?
Cevap: Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Namazları vaktinde kılmak ve vaktinde kıldığını bilmek şarttır. Namazda okunan Kur’ân-ı kerimi sünnet olan miktarda okumalıdır. Rükuda ve secdelerde hareketsiz durmak lazımdır. Çünkü, farz veya vaciptir. Rükudan kalkınca, öyle dik durmalıdır ki, kemikler yerlerine yerleşsin. Bundan sonra, bir miktar, bu şekilde durmak farzdır veya vacip yahut sünnet demişlerdir. İki secde arasında oturmak da böyledir. Bunlara çok dikkat etmelidir. Rükuda ve secdelerde tesbih en az üç keredir. Çoğu yedi veya onbirdir. İmam için ise, cemaatin hâline göredir. Kuvvetli bir insanın, sıkıntısı olmadığı zamanlarda, yalnız kılarken, rüku ve secde tesbihlerini, hiç olmazsa, beş kere söylemelidir. Secdeye giderken önce dizler, sonra eller, daha sonra burun, en sonra da alın konur. Dizlerden ve ellerden, önce sağdakiler yere konur. Secdeden kalkarken, önce alın kaldırılmalıdır. Ayakta iken, secde yerine, rükuda iken ayaklara, secdede burun ucuna ve otururken iki ellere veya kucağına bakılır. Böyle yapılırsa, kalp de, dünya düşüncelerinden kurtulabilir, huşu hasıl olur. Peygamber efendimiz böyle buyurmuştur. El parmaklarını rükuda açmak ve secdede birbirlerine yapıştırmak sünnettir.”

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası