üretkenliğe karşı durgunluk / Psikososyal Gelişim Kuramı: Erik Erikson'un Kişilik Kuramı » Felsefe hakkında her şey

Üretkenliğe Karşı Durgunluk

üretkenliğe karşı durgunluk

Psikososyal Anlamda Üretkenlik ve Durgunluk

Üretkenliğe karşı durgunluk, Erik Erikson&#;ın psikososyal gelişim teorisinin sekiz aşamasının yedincisidir. Bu aşama, yaklaşık yaşları arasındaki orta yetişkinlikte gerçekleşir. Sekizinci ve son aşama, umutsuzluğa karşı dürüstlüktür. Bu süre zarfında, yetişkinler çocuklarında daha uzun yıllar etki gösterecek izler yaratmaya veya bu konuda beslemeye çalışırlar. Genellikle bunu çocuklara ebeveynlik yaparak veya diğer insanlara fayda sağlayan olumlu değişikliklere katkıda bulunarak yaparlar. Topluma katkıda bulunmak ve gelecek nesillere fayda sağlamak için bir şeyler yapmak, üretkenliğin ve durgunluğun gelişim aşamasında önemli ihtiyaçlardır. Üretkenlik, dünyayı daha iyi bir yer haline getiren şeylerin yaratılması ve gerçekleştirilmesinin yanı sıra başkalarına önem vererek dünyaya damgasını vurmak anlamına gelmektedir.
Psikososyal Anlamda Üretkenlik ve DurgunlukDurgunluk, katkıda bulunacak bir yol bulamamak anlamına gelir. Bu bireyler, toplulukları ve bir bütün olarak toplumla bağlantısız ya da katılımsız hissedebilirler. Bu aşamada başarılı olanlar, evlerinde ve toplumlarında aktif olarak dünyaya katkıda bulunduklarını hissederler. Bu beceriye sahip olamayanlar ise, dünyada verimsiz ve istenmemiş hissederler.

Üretkenlik ve Durgunluğun Özellikleri

Üretkenliğin bazı temel özellikleri, diğer insanlara bağlılık, aile ile ilişkiler geliştirmek, başkalarına rehberlik etmek ve gelecek nesillere katkıda bulunmaktır. Ve bu tür durumlar genellikle çocuk sahibi olma ve büyütme süreciyle oluşur. Durgunluğun bazı özellikleri arasında benmerkezci olmak, başkalarıyla ilgilenmemek, üretkenliğe ilgi duymamak, benliği geliştirmek için çaba göstermemek ve kaygılarını her şeyin üstünde tutmak yer alır. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken bir nokta, yaşam olaylarının erken evre ve geç evre yaşamında olduğundan daha az yaşa özgü olma eğilimindedir. Evlilik, iş ve çocuk yetiştirme gibi bu aşamaya katkıda bulunan önemli olaylar, orta yetişkinliğin oldukça geniş bir döneminde gerçekleşebilir.
Hayatta bu noktada bazı insanlar genellikle orta yaş krizi olarak adlandırılan şeyi yaşayabilirler. İnsanlar başarılarını geri yansıtabilir, gelecekteki yörüngelerini düşünebilir ve pişman olabilirler. Bazı durumlarda bu, okula gitmek, kariyer yapmak veya çocuk sahibi olmak gibi kaçırılmış fırsatlardan pişmanlık duymayı içerebilir. Bazı durumlarda, insanlar bu krizi yaşamlarında daha fazla doyuma yol açacak düzenlemeler yapmak için bir fırsat olarak kullanabilirler. İnsanların refahlarını etkileyen bu pişmanlıkları yorumlama şekline dikkat etmek önemlidir. Hata yaptığını düşünenler zamanlarını boşa harcarlar ve değişiklik yapacak zamanları yokken acı hissedebilirler. Ayrıca, yaşamın bu noktasında durgunluk duygularına karşı üretkenlik duygularını etkileyebilecek çok sayıda faktör vardır. Başkalarıyla olumlu ilişkileri olan, kaliteli sağlık ve yaşamları üzerinde kontrol duygusu olan insanlar daha üretken ve memnun hissederler. Kötü sağlık, kötü ilişkilerden muzdarip ve kaderleri üzerinde hiçbir kontrolü olmadığını hissedenlerin durgunluk hissi yaşama olasılığı daha yüksektir.

Üretkenlik ve Durgunluk Aşamasında BüyümePsikososyal Anlamda Üretkenlik ve Durgunluk

yılında yayınlanan araştırmalar, üretkenlik ve durgunluk aşamasının birincil çatışmalarının daha fazla detaylandırılmasını önermiştir. Bu detaylandırma aşağıdaki gibidir:
• Kapsayıcılık ve münhasırlık: Bu kriz, bakım faaliyetleri kapsamında, bir bireyin yaşamına neyi ve kimi dâhil etmek istediği üzerinde odaklanmaktadır. Bu aşama, erken çocukluk döneminde güvensizlik karşısında güveni yansıtır.
• Gurur ve utanç: Durgunluğa karşı üretkenliğin bu yönü, yetişkinlerin ailelerinde ve çocuklarında aldıkları gurur duygusuna odaklanmaktadır. Birçok yönden, erken çocukluğun utanç ve şüphe evresine karşı özerkliği yansıtır.
• Sorumluluk ve kararsızlık: Bu aşamada kişinin hayatları ve yaptıkları tercihlerin sorumluluklarını alıp almadığına odaklanılmaktadır. Çocukluk yıllarında yaptıkları bir girişim karşısında duydukları suçluluk sürecini yansıtır.
• Verimlilik ve yetersizlik: İş yetişkinlikte önemli bir rol oynar, bu nedenle bireyin işlerinde gurur ve başarı duygusunun üretkenlik duygularına yol açması şaşırtıcı değildir. Bu aşama, endüstriyi çocukluğun aşağılık aşamasına karşı yansıtmaktadır.
• Ebeveynlik ve kendini özümseme: Yetişkinliğin bu yönü erişime ve gelecek nesillere katkıda bulunmaya odaklanır. Bu, ebeveynlik yoluyla gerçekleşebilir, ancak yavru üreten tüm insanlar mutlaka destekleyici hale gelmez. Ebeveynleri ve çocuk sahibi olmayanlar, bir sonraki nesle hala anlamlı şekillerde veremezler. Verimliliğin durgunluk aşamasına karşı bu kısmı, daha önceki kimliğin ergenliğin karışıklık aşamasına karşı birçok yönünü yansıtır.
• Dürüstlüğe karşı inkâr: Üretkenlik aşamaları sona erdiğinde ve insanlar yaşamın son aşamasına yaklaştıkça anlam bulmak giderek daha kritik bir rol oynamaktadır. Kişinin kendini tanıyarak anlaması, üretkenliğin durgunluk sürecine karşı bu önemli bir role oynamaktadır.

Psikososyal Gelişimde Bütünlük ve Umutsuzluk

Umutsuzluğa karşı bütünlük, Erik Erikson’un aşama psikososyal gelişim teorisinin sekizinci ve son aşamasıdır. Bu aşama yaklaşık 65 yaşında başlar ve ölümle biter. Danışmanlar, hemşireler ve psikologlar günümüzde yaşlı birinin hasta bakımı gerçekleştirirken Erikson&#;un aşamalarını uygulamaktadırlar. Erikson&#;un teorisi, insanların yaşam boyunca büyüdükçe ve değiştikçe sekiz farklı gelişim aşamasından geçtiğini öne sürmektedirler. Pek çok gelişim teorisi tamamen çocukluk olaylarına odaklanma eğilimindeyken, Erikson tüm yaşam boyunca gelişime bakan az sayıdaki teorisyenden biridir. Ayrıca yaşlanma sürecini insan gelişiminin bir parçası olarak gören ilk kişilerden biridir.
Psikososyal gelişimin bütün sürecinde insanlar, gelişiminde dönüm noktası oluşturabilecek bir krizle karşı karşıya kalmaktadırlar. Krizin başarıyla çözülmesi, genel psikolojik iyiliğe katkıda bulunan psikolojik bir erdem geliştirmeye yol açar. Bütünlük karşısında umutsuzluk aşamasında, temel çatışma, bireyin anlamlı ve tatmin edici bir yaşam sürüp sürmediğini sorgulamaya odaklanır.

Psikososyal Anlamda Üretkenlik ve DurgunlukDürüstlük ve Umutsuzluk

Bütünlük ve çaresizlik aşaması, yaşlanan yetişkin ölümlülüğü sorununu çözmeye başladığında başlar. Bu aşamanın başlangıcı genellikle emeklilik, eş kaybı, arkadaşların ve tanıdıkların kaybı, ölümcül bir hastalıkla karşılaşma ve yaşamdaki ana rollerde diğer değişiklikler gibi yaşam olayları tarafından tetiklenir. Dürüstlük ve çaresizlik aşamasında, insanlar yaşadıkları hayata geri dönerler ve ya iyi yaşanmış bir yaşamdan bir doyum duygusu ya da yanlış bir yaşamdan dolayı bir pişmanlık ve umutsuzluk duygusuyla uzaklaşırlar.
Bu aşamada krizin başarılı bir şekilde çözülmesi, Erikson&#;un ego bütünlüğü olarak adlandırdığı şeyin gelişmesine yol açar. İnsanlar memnuniyet duygusuyla hayatlarına dönüp bakabilirler, bir bilgelik duygusuyla ve pişmanlık duymadan yaşamın sonuyla yüzleşebilirler. Erikson, bu bilgeliği ölümün kendisi karşısında bile yaşamın kendisiyle bilgili ve bağımsız bir ilgi olarak tanımlamıştır. Başarılarından gurur duyanlar bir bütünlük hissederler. Bu; sürece geri baktığı zaman başarı ile aşıldığı, sadece birkaç küçük pişmanlık yanında genel bir tatmin duygusu beslendiği anlamındadır. Bu bireyler, ölümle yüzleşirken bile bilgeliğe erişirler. Bu aşamada başarısız olanlar, hayatlarının boşa gittiğini hissederek ve birçok pişmanlık yaşarlar. Ayrıca birey acı ve çaresizlik duygularıyla baş başa kalırlar. Erikson&#;un teorisine göre, bireyler her zaman bütünlük ya da umutsuzluk yaşamazlar. Bunun yerine, çoğu sağlıklı birey, hayatlarını anlamaya başladıkça her biri arasında bir denge yaşar.

Kaynakça:
funduszeue.info
funduszeue.info

Yazar: Özlem Güvenç Ağaoğlu

Erikson psikososyal gelişim kuramı nedir ve d&#;nemleri nelerdir? Psikososyal gelişim kuramı &#;rnekleri ve temel kavramlar

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Şubat 17,

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Erik Erikson, incelediğiniz ebeveynlik dergilerinde tekrar tekrar geçtiğini fark edebileceğiniz bir isimdir. Erikson, çocuk psikanalizinde uzmanlaşmış ve en çok psikososyal gelişim teorisi ile tanınan bir gelişim psikoloğuydu ve bir teorisi vardı. Erikson psikososyal gelişim kuramı nedir tüm detayları ile birlikte derledik.

Haberin Devamı

Erik Erikson (–), Freud'un tartışmalı psikoseksüel teorisini alan ve onu sekiz aşamalı bir psikososyal gelişim teorisine dönüştüren bir sahne teorisyeniydi.

Erikson Psikososyal Gelişim Kuramı Nedir ve Dönemleri Nelerdir?

 Erik Erikson'ın (, ) psikososyal gelişim teorisi, kişiliğimizin bebeklikten yaşlılığa kadar sekiz aşamada geliştiğini öne sürer. Sosyal deneyimin yaşam boyunca değerli olduğunu ve her aşamada psikolojik ihtiyaçlarımız ve çevredeki sosyal çevre arasında karşılaştığımız belirli çatışma ile tanınabileceğini savundu. Bu aşamalar;

Psikososyal Gelişimin Aşamaları

 Erikson'un psikososyal gelişim aşamaları, Freud'un psikoseksüel teorisine dayanır (ve genişler). Erikson, hayatımızın belirli alanlarında yetkinliğe ulaşma ihtiyacıyla motive olduğumuzu öne sürdü. Psikososyal teoriye göre, bebeklikten geç yetişkinliğe kadar yaşamımız boyunca sekiz gelişim aşaması yaşıyoruz. Her aşamada çözmemiz gereken bir kriz veya görev vardır.

Haberin Devamı

 Her gelişimsel görevin başarıyla tamamlanması, bir yeterlilik duygusu ve sağlıklı bir kişilik ile sonuçlanır. Bu görevlerde ustalaşmamak, yetersizlik duygularına yol açar. Erikson ayrıca gelişimin kültürel etkilerini tartışarak Freud'un evrelerine ekledi; bazı kültürlerin, kültürel ve hayatta kalma gereksinimlerine bağlı olarak aşamaları farklı şekillerde çözmesi gerekebilir.

Psikososyal Gelişim Kuramı Örnekleri ve Temel Kavramlar

Güven ve Güvensizlik

 Doğumdan 12 aya kadar, bebekler yetişkinlere güvenilebileceğini öğrenmelidir. Bu, yetişkinler bir çocuğun hayatta kalmak için temel ihtiyaçlarını karşıladığında ortaya çıkar. Bebekler bakıcılarına bağımlıdır, bu nedenle bebeklerinin ihtiyaçlarına duyarlı ve duyarlı olan bakıcılar, bebeklerinin bir güven duygusu geliştirmesine yardımcı olur. Bebeklerinin ihtiyaçlarını karşılamayan tepkisiz bakıcılar endişe, korku ve güvensizlik duygularına neden olabilir. Bebeklere zalimce davranılırsa veya ihtiyaçları uygun şekilde karşılanmazsa, muhtemelen dünyadaki insanlara karşı bir güvensizlik duygusuyla büyüyeceklerdir.

Haberin Devamı

Özerkliğe Karşı Utanç/Şüphe

 Yeni yürümeye başlayan çocuklar ( yaş arası) dünyalarını keşfetmeye başladığında, sonuç almak için eylemlerini kontrol edebileceklerini ve çevrelerine göre hareket edebileceklerini öğrenirler. Yiyecek, oyuncak ve giysi gibi çevrenin belirli unsurları için net tercihler göstermeye başlarlar. Yeni yürümeye başlayan bir çocuğun ana görevi, bağımsızlık sağlamaya çalışarak özerklik ve utanç ve şüphe sorununu çözmektir. Bu “ben yaparım” aşamasıdır.

Girişim ve Suçluluk

 Çocuklar okul öncesi aşamaya ulaştıklarında ( yaş), sosyal etkileşimler ve oyun yoluyla etkinlikleri başlatabilir ve dünyaları üzerinde kontrol iddiasında bulunabilirler. Erikson'a göre, okul öncesi çocuklar inisiyatif ve suçluluk görevini çözmelidir. Başkalarıyla etkileşim kurarken plan yapmayı ve hedeflere ulaşmayı öğrenen okul öncesi çocuklar bu görevde ustalaşabilirler. Girişim, bir hırs ve sorumluluk duygusu, ebeveynler bir çocuğun sınırları dahilinde keşfetmesine izin verdiğinde ve ardından çocuğun seçimini desteklediğinde ortaya çıkar. Bu çocuklar özgüven geliştirecek ve bir amaç duygusu hissedeceklerdir.

Haberin Devamı

Karşılaştırma ve Aşağılık

 İlkokul aşamasında ( yaş arası), çocuklar endüstriye karşı aşağılık göreviyle karşı karşıya kalırlar. Çocuklar, kendilerini nasıl ölçtüklerini görmek için akranlarıyla karşılaştırmaya başlarlar. Ya okul çalışmalarında, sporlarında, sosyal aktivitelerinde ve aile yaşamlarında gurur ve başarı duygusu geliştirirler ya da yeterli olmadıklarını düşündükleri için kendilerini aşağı ve yetersiz hissederler. Çocuklar başkalarıyla iyi geçinmeyi öğrenmezlerse veya evde ya da akranlarıyla olumsuz deneyimler yaşarlarsa, ergenlik ve yetişkinlik döneminde bir aşağılık kompleksi gelişebilir.

Kimlik ve Rol Karışıklığı

 Ergenlikte ( yaş), çocuklar kimlik ve rol karmaşası göreviyle karşı karşıya kalırlar. Erikson'a göre, bir ergenin ana görevi bir benlik duygusu geliştirmektir. Ergenler “Ben kimim?” gibi sorularla boğuşurlar. “Hayatımla ne yapmak istiyorum?” Yol boyunca, çoğu ergen, hangisinin uygun olduğunu görmek için birçok farklı benlik üzerinde çalışır. Bu aşamada başarılı olan ergenler, güçlü bir kimlik duygusuna sahiptir ve sorunlar karşısında inanç ve değerlerine sadık kalabilmektedir. Ergenler kayıtsız olduklarında, bilinçli bir kimlik arayışına girmediklerinde veya ebeveynlerinin gelecekle ilgili fikirlerine uymaya zorlandıklarında, zayıf bir benlik duygusu geliştirebilir ve rol karmaşası yaşayabilirler.

Haberin Devamı

Yakınlık ve İzolasyon

 Erken yetişkinlikteki insanlar (20'lerden 40'ların başlarına kadar), yakınlığa karşı izolasyonla ilgilenirler . Ergenlikte bir benlik duygusu geliştirdikten sonra, hayatımızı başkalarıyla paylaşmaya hazırız. Bununla birlikte, diğer aşamalar başarılı bir şekilde çözülmezse, genç yetişkinler başkalarıyla başarılı ilişkiler geliştirmekte ve sürdürmekte sorun yaşayabilir. Erikson, başarılı samimi ilişkiler geliştirmeden önce güçlü bir benlik duygusuna sahip olmamız gerektiğini söyledi. Ergenlik döneminde olumlu bir benlik kavramı geliştirmeyen yetişkinler, yalnızlık ve duygusal izolasyon duyguları yaşayabilirler.

Üretkenlik ve Durgunluk

Haberin Devamı

 İnsanlar 40'lı yaşlarına geldiklerinde orta yetişkinlik olarak bilinen ve 60'ların ortalarına kadar uzanan döneme girerler. Orta yetişkinliğin sosyal görevi, üretkenliğe karşı durgunluktur. Üretkenlik, hayatınızın işini bulmayı ve gönüllülük, mentorluk ve çocuk yetiştirme gibi faaliyetler yoluyla başkalarının gelişimine katkıda bulunmayı içerir. Bu aşamada, orta yaşlı yetişkinler, genellikle doğum ve başkalarına bakma yoluyla bir sonraki nesle katkıda bulunmaya başlar. Bu görevde ustalaşamayanlar, durgunluk yaşayabilir ve dünyada anlamlı bir iz bırakmadıklarını hissedebilirler; başkalarıyla çok az bağlantıları olabilir ve üretkenlik ve kendini geliştirmeye çok az ilgi gösterebilirler.

Dürüstlük ve Umutsuzluk

 60'lı yılların ortalarından yaşamın sonuna kadar, geç yetişkinlik olarak bilinen gelişim dönemindeyiz. Erikson'ın bu aşamadaki görevi, bütünlüğe karşı umutsuzluk olarak adlandırılır. Geç yetişkinlikteki insanların yaşamları üzerine düşündüklerini ve ya bir tatmin duygusu ya da bir başarısızlık duygusu hissettiklerini söyledi. Başarılarından gurur duyan insanlar bir bütünlük duygusu hissederler ve hayatlarına çok az pişmanlık duyarak bakabilirler. Ancak bu aşamada başarılı olamayan kişiler, hayatlarını boşa gitmiş gibi hissedebilirler.

Sunumlar

Erik Erikson () , Freud’un yanında bir psikanalist olarak yetişmiş olmakla birlikte, insanın gelişimini açıklarken ilgisini patolojik bireyden sağlıklı insana, psişik süreçlerden psikososyal süreçlere, anne babadan topluma, pregenital kişilik oluşumundan tüm yaşamı kapsayan kimlik oluşumuna kaydırarak, zengin bir kuram oluşturmuştur.

Erikson ego gelişimini psikososyal gelişim dönemleri içinde ele alırken psikanalitik ve psikolojik açıklamalardan birlikte yararlanmıştır, ancak bunları kuamında sistematik olarak ayrıştırmamıştır. Gelişimi, biyolojik, psikolojik (ego süreci), toplumsal süreçlerle  açıklamıştır. Örn: bireyin kaygısı, aynı zamanda bedensel gerginlik ve toplumsal düzeyde de panik olarak yaşanmaktadır (Erikson ). Ayrıca Erikson (), bedensel ve bilişsel gelişimi belirleyici ve önemli bir pozisyonda görmüştür. Çocukluk döneminde gelişen somut işlemler, çocuğun çalışıp başarma, üstesinden gelme yetisi için esastır.  Erikson’a () göre dış dünya (outer world) bireyin toplumsal çevresi, çevresinde onun bakımını üstlenen ya da önem verdiği insanlardır. Toplumda var olan temel kültürel ve sosyal süreçler, bu insanlar vasıtasıyla egonun işlev göstermesine ve gelişmesine katkıda bulunur. Birey ve toplum arasında karşılıklı organizasyonun yer alabilmesi için çatışmadan bağımsız destekleyici bir psikososyal ortam gerekir.

Erikson’un sekiz evresi () klasik tabloda sekiz basamaklı merdiven biçiminde bir köşegen oluşturur. Her döneme ait kriz yada krizin sonunda elde edilen psikososyal güçlülük, bütün diğer dönemlerdeki krizlerle ve egonun güçlenmesiyle ilişki gösterir. Erikson kriz yada çatışmayla gelişim kavramının birlikte bağdaşmaz gibi görünebileceğini, ancak ‘kriz’ i ileriye yada geriye götürebilecek, can alıcı önemde dönüm noktası anlamında kullandığını belirtmiştir ().

Esasen birey açısından bakıldığında, her gelişimsel dönemde bireyin sağlıklı kendilik gelişimi için başarıyla yerine getirmesi gereken bir gelişimsel görevden söz edilmektedir. Her gelişimsel  görevin, içeriğindeki tez ve antitezle birlikte ortaya çıktığı kritik bir dönem vardır. Her görev, önceki ve sonra gelecek olan görevlerle sistematik bir ilişki içindedir. Her gelişim döneminde o döneme  ait gelişimsel krizin dönem sonuna kadar kalıcı biçimde  çözülmesi  esastır. Ancak, o krizle ilgili gelişmeler daha sonraki dönemlerde yer alan baskın gelişimsel görevlerin altında devam edebilir. Örn: , ergenin kimlik arayışı için önceki dönemlerde farklı biçimde  de olsa özerkliğin kazanılmış olması gerekir. Benzer şekilde, her dönemin  gelişimsel görevi, aslında  kendinden önceki gelişimsel dönemlerde de farklı biçimlerde vardır. Örn:  özerklik bebeklikten sonraki döneme ait bir özellik olmakla birlikte, ilk dönemde bir bebeğin sıkıca kavrandığında kurtulmak için öfkeyle kıvranmasında özerklik duygusu da vardır. Her dönemde görevin içerdiği krizin uyumlu yönde çözülmesi esas olmakla birlikte, bu yönde çözüm için antitez olarak ifade edilen uyumsuzluğun varlığı da  gereklidir (). Örn: Temel güven duygusunun gelişebilmesi için bir ölçüde  güvensiz bir ortama da gerek vardır.  Erikson, her dönemin sonunda bireyin yaşadığı çatışmadan yada krizden güçlenerek çıkmasını ve bu değerlerin bir kuşaktan diğerine süreklilik göstermesini, hem  bireyin hem de toplumun iyiliği açısından önemli görmektedir. Her dönemin başarı ağırlıklı olarak sonlanmasıyla ego güçlenmektedir. Evrelerin her birinde ortaya çıkan ego güçlülüğü sırasıyla, umut, irade, amaç, yeterlik, sadakat, sevgi, bakım ve akıl olarak belirtilmiştir (Erikson ).

ERİKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM EVRELERİ

BEBEKLİK

Psikososyal kriz: Temel güven ve güvensizlik

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Umut

Erikson’a göre() genel olarak güven duygusu, bakım verenlerin aynılığı ve sürekliliğinin öğrenilmesine dayanmaktadır. Fakat aynı zamanda, hem bireyin ilk yıldaki yaşantıları sonucu başkalarını ne kadar güvenilir bulduğu, hem de kendinin ne kadar güvenilir olduğuyla ilgili duygusudur.

Bebek temel gereksinimlerinin giderilmesi için bakıcıyla sürekli bir etkileşim içindedir. Bakıcının hareketlerinin tutarlı ve önceden kestirilebilir bulan bebekte temel güven duygusu gelişecektir. Başlangıçta bebeğin homeostatik dengesi olgunlaşmamıştır. Bebek alıcı kapasitesini zamanla artan bir biçimde kullanır ve anne de verici kapasitesiyle karşılık verir. Annenin uyguladığı kültürel ve kişisel bakım ve besleme teknikleri aracılığıyla, bebekle anne arasında karşılıklı düzenlemelerle bir denge kurulur. Anne bebek arasındaki alıcı-verici ilişkisi senkronize ise bunun ilk işaretleri olarak bebek kolay beslenir, rahat uyur ve bağırsakları düzenli çalışır (). Anne, bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı davranarak ve kendisine güvenerek çocuğun güven duygusunu geliştirir. Annenin çocuğu ne kadar iyi beslediği yada ne kadar sevgi gösterdiği değil, bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı olup , zamanında ve güvenle karşılık vermesi önemlidir. Bu durumda bebek ihtiyacı olduğu her durumda bakıcının karşılık vereceğine güvenir.

Temel güven duygusunun karşısında yer alan temel güvensizlik sadece bebekle değil, annenin verdiği bakımın niteliğiyle de ilgilidir. Güvensizlik duygusu, bebeğin, ihtiyacı olduğunda  bakıcının yanında olup olmayacağından emin olmamasıdır. Temel güven duygusu yaşamla ilgili olarak umut’u doğurur. Fakat ilk yılda ilişkide güvensizlik baskın olursa, bir şeyleri öngörme, hem bilişsel hem de duygusal olarak gerçekleşemez ve bebek yada birey içe kapanabilir. Güven duygusu geliştirmiş bir bebeğin bu dönemdeki ilk sosyal başarısı kaygı duymaksızın annenin gözden kaybolmasına izin vermesidir. Bu durumda bebek, hem içsel olarak annenin döneceğine güven duymakta, hem de dış dünyanın yordanabilir olduğuna güvenmektedir (). Yaşantıların gittikçe tutarlık, süreklilik ve aynılık kazanması ego kimliği duygusunun temellerini oluşturur.

İLK ÇOCUKLUK

Psikososyal kriz: Özerklik ve kuşku ve utanç.

Ego güçlenmesi sonucu gelişen duygu: İrade

Bu dönemde genel olarak çocuğun kendi kas sistemini kontrolü artar. Bu artış anal kaslar açısından da tutma ve bırakma işlevinin gelişmesine yol açar. Aynı zamanda, bazı şeyleri elde sıkıca tutma yada  istediğinde tuttuğunu fırlatma, genel bir yaklaşım ve yetenek olarak gelişir. Pek çok açıdan bakıcıya bağımlı olmaya devam eden çocuk özerklik isteğini ortaya koymaya başlar, fakat güç açısından eşit olmayan anne ve çocuk arasında eşit olmayan istekler karşı karşıyadır. İsteklerin karşılıklı olarak düzenlenmesi bu dönemin en zor görevidir. ().

Eriksona göre bu dönemde tuvalet eğitiminin çok erken yada sert olması sorun yaratacağı gibi, çok gevşek olması da çocuk için sorun yaratır. Anne babanın aşırı yada erken kontrolünde  çocuk, kendi kontrol duygusunu kaybeder.  Kendi gücünden kuşku duyar. Kontrolün gevşek yada güçsüz olduğu durumlarda çocuk kendi bağırsak hareketlerinden ve güçsüz dış çevreden korkar, doyum arar ve gerilemeyle kontrolü sağlar. Örn: oral kontrole dönerek parmağını emebilir. Özerk davranışlar sergileyen çocuk, aynı zamanda yetişkinin istek ve gücünün ve toplumsal beklentilerin farkına varır. Bu nedenle çocuk, doğru yada uygun olmayan bir davranışını birisi fark ettiğinde utanç duyar. Çocuğu kendi bedeni ve ihtiyaçlarıyla ilgili olarak utandırmak her zaman istenene uymasıyla sonuçlanmamaktadır. Çocuk kimsenin görmediğinden emin olduğunda kendi isteği yönünde davranmaktadır. Kuşku ve utanç olmaksızın özerk davranmayı başarabilen çocukta ego güçlenerek henüz tam olgunlaşmamış biçimde de olsa irade gelişir.

Bu dönemde çocuk işbirliği gösterme ve irade kullanma: kendini ifade etme ve zorla kendini tutma yada uysal bir biçimde uyma arasında gidip gelir. Kendinin ayrı bir varlık olduğunun ve kendi gücünün farkına vardığı için hem sözleriyle hem de davranışlarıyla kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır. Bu bağlamda ‘benim’, ‘bana’ ve ‘hayır’ ifadelerini sıklıkla kullanır. Bu dönemde anne baba açısından disiplin önem  kazanır. Ancak çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenirken özsaygısını yitirmemelidir. Sağlıklı bir kontrol duygusu, iradenin gelişiminin kaynağıdır. Ve iradenin gelişmediği durumlarda içtepisellik (impulsivite) yada kompulsiyonlar gelişir.

OYUN ÇAĞI (OKUL ÖNCESİ YILLAR)

Psikososyal kriz: Girişimcilik ve suçluluk

Ego güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Amaç

Üçüncü yılın sonuna doğru çocuk farklılaşır. Gittikçe kendi olmaya başlar, daha sevecendir, daha rahattır, yargılamaları daha doğrudur, daha kolaylıkla harekete geçer ve harekete geçmesi için kolay uyarılır, işbirliğine daha yatkındır. Enerjisi yüzünden hareketliliği ve öğrendiği davranışların sayısı artar ve bunların içinde kendisi için tehlike yaratanlar da olabilir.  Erikson’a () göre çocuk ayrı bir kendiliği olduğunun farkındadır ve nasıl biri olmak istediğini bulup çıkarmaya çalışır. Bu dönemde üç yönde gelişme gözlenir:

1-Çocuk özgürce dolaşabildiği için yapmak istediği şeyler ve hedefleri çeşitlenir, sayıca artar.

2- Dili geliştiği için ve iyi kullanabildiği için etrafında olup biten yada merak ettiği her şeyle ilgili olarak biteviye soru sorar.

3- Dil ve hareket gelişimi sayesinde hayal dünyası genişler, hayali canlandırmalar yapabilir ve böylece pek çok rolü hayali olarak deneyimleyebilir.

Büyüklük, yaş ve cinsiyetle ilgili karşılaştırmalar yapmaya başlar, farklılıkları merak eder. Davranışlarının çoğu araya girme, bozma yönünde, sataşkan (intrusive) davranışlar olabilir. Fiziksel ataklarıyla başkalarının bedenlerine karşı, merakı yüzünden de bilinmeyene karşı bu tür tavır içinde olabilir (). Girişimcilik duygusu hem harekete geçmek hem de yeni şeyler öğrenmek için esastır. Lokomotor hareketliliğin başat olduğu bu dönemde, çocuğun pregenital ilgisi ve oyuna düşkünlüğü nedeniyle ‘becerme’ temel sosyal davranış olur. ‘Becerme’ sözcüğü yarışmadan hoşlanmayı, hedef için ısrarcı olmayı ve zaferin verdiği keyfi birlikte içerir. Erkek için fiziksel ataklar, kız çocuk için ise ‘yakalama, kapma’ niteliğindeki davranışlar öne çıkmaktadır. (). Çocuklar bu şekilde kadınsı ve erkeksi olmayla ilgili cinsel kendilik imgeleri geliştirirler. Anne babayı kıskanma yada onunla yarışma, kaçınılmaz bir şekilde başarısızlıkla sonuçlanır ve bu durum, suçluluk ve kaygı yaratır. Çocuk sadece başkaları tarafından görülmüş ve yakalanmış olmaktan korkmaz, aynı zamanda kendi iç sesini dinler. Vicdan gelişimi, ahlaki gelişimin önemli bir adımı olarak kendiliğinden ortaya  çıkar ve vicdan çocuğun girişimciliğini yöneten güç olur ().

Okul öncesi dönemde olup okul yaşına yaklaşan bir çocuk, diğer çocuklar üzerinde baskı kurmak, kuralları zorlamak yerine, yapılacak işlerde ve işlerin planlanmasında aktif rol almak için büyük bir istek duyar. Öğretmenlerine ve diğer çocukların anne babalarına ilgi gösterir, bağlanır. Meslek icra eden yetişkinleri izlemekten ve taklit etmekten hoşlanır. Erikson’a () göre şanslı bir çocuk, kendi kapasitesini ve girişimciliğini besleyecek çok farklı yetişkinlerin, çocukların ve araç-gerecin olduğu ortamlarda büyür. Böyle ortamlar hem süperego oluşumunu daha az sancılı kılar, hem de egonun güçlenerek bir amaç duygusu kazanmasını sağlar. Çocuğun suçluluk yada ketlenme geliştirmeden kendine bir amaç edinmesi ve amacında sebat etmesi, dönemin başarıyla tamamlandığını gösterir (Erikson ).

OKUL ÇAĞI

Psikososyal kriz: Çalışıp başarma ve aşağılık duygusu

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Yeterlik.

Okul çağına gelen çocuklar hemen hemen tüm  toplumlarda sistematik bir eğitim almaya başlarlar. Teknoloji geliştikçe ve uzmanlık alanları çeşitlendikçe sosyal gerçeklik daha karmaşık hale gelmekte, okulda  öğretilen bilgi ve beceriler çoğalmakta ve günümüzde eğitimde anne baba dışında pek çok başka kültürel araç etkili olmaktadır (). Okula başlamayla birlikte çocuk daha geniş bir sosyal  dünya içinde yer alır. Okul ve toplum, çocuğu teknolojiye, hayata ve çağımızda bilgi toplumuna hazırlar. Bu nedenle, çocukta öğrenme isteğinin oluşturulması ve öğrenme hevesinin canlı tutulması önemlidir. Çocuk eğitim sürecinde bir öğrenci olarak değerini, sadece öğrenmeye olan isteğinin değil, anne babasının , geldiği çevrenin ve giysilerinin de belirlediğini anlamaya başlar. Eğer bu anlayış, kendini değersiz hissetme biçiminde ortaya çıkarsa, tüm yaşam boyunca karakter gelişimini etkiler (Erikson ).

İyi öğretmen çocuğun en küçük çabasını bile dikkate almalı, hiçbir konuda iyi olamayacağı yönünde bir inanç geliştirmesine imkan vermemeli, onu cesaretlendirebilmeli, okulu sevdirebilmeli, oyun ve dersi dengeleyebilmelidir. Oyun, artık bu dönemde sadece eğlence amaçlı olmamalı, çocuklar bir şeyler ortaya çıkarmalı, başarmalı ve yaptıkları başkalarınca da değerli bulunmalıdır. Eğitim ortamlarında ders ve oyun dengeli bir şekilde yer aldığında çocuklar araç gereç kullanmayı, sebat etmeyi, üretmeyi ve bununla ilgili kuralları öğrenir  ve okul ortamına daha kolaylıkla uyum sağlar. Erikson’a göre, sağlıklı ego gelişimi için eğiticilerle olumlu özdeşimler kurulması önemlidir. Ve anne babalar da çocuklarının öğretmenlerine güven duymalarını sağlamalıdır.

Eğitim sürecinde pek çok bilgi ve becerinin kazanılması esas olduğu için Erikson’a göre dönemin temel krizi, çalışıp çabalayarak başarmak, üstesinden gelmek ile aşağılık duygusu geliştirme arasındadır. Programlanmış görevlerde sorumluluk alma, araç gereç kullanmada yeterlik kazanma önemlidir. Kriz olumlu yönde çözülürse, ego temel yeterlik (competence) duygusu geliştirerek güçlenir. Egonun yeterlik duygusu kazanarak güçlenmesinin  karşısındaki tehlike eylemsizliktir(inertia) ve bireyin tüm yaşamı boyunca  üretimsel faaliyetlerini ketleyebilir. Bu durum özellikle önceki dönemde çocuğun oyun faaliyetlerinin ketlenmesiyle bağlantılı olarak ortaya çıkar.

Erikson’a (, ) göre en iyiyi yapmaya güdülenme açısından aşağılık bir ölçüde istenir olmakla birlikte, çocuğun kendisini, bir şey yapamayacak kadar yetersiz hissetmesine yol açtığı zaman çocuk geriler yada aşırı yarışmacı bir tutum içine girebilir. Ona göre bu duygu çok çeşitli nedenlerle  gelişebilir. Örn: çocuk evde olmayı okulda olmaya tercih edebilir, kendisini hala anne babasıyla kıyaslıyor olabilir yada aile çocuğu okula iyi hazırlamamış olabilir. Erikson önceki üç dönemi pregenital dönemler olarak tanımlar ve psikanalitik açıklamalar daha  ağırlıklı olarak yer alır. Oysa bu dönem, ona göre toplumsal hayata başlangıç dönemidir.

ERGENLİK

Psikososyal kriz: Kimlik ve kimlik karmaşası.

Egonun güçlenmesi sonucu gözlenen duygu: Sadakat.

Çocuk, bir önceki dönemi teknik, akademik ve sosyal becerilerini  geliştirmekle geçirir ve bir tür psikoseksüel erteleme, askıya alma söz konusudur. Bu durum hızlı bedensel değişmelerin başlaması ve genital olgunlaşmayla son bulur. Fizyolojik değişmeler ve bedensel gelişim çocuğu bir yetişkin görünümüne  yaklaştırmaya başlar ve bu hızlı değişim ve dönüşüm, beraberinde bir dizi psikososyal değişmeyi zorunlu kılar. Ergen yeni bir süreklilik ve aynılık duygusu geliştirmeye başlar. Erikson (, ) buna kimlik oluşturma süreci adını verir. Kimliği yeniden bütünleştirme ve oluşturma süreci eski özdeşimlerin toplamından farklıdır Gencin karşılaştığı toplumsal rollerle ilgili fırsatlar onun farklı rolleri denemesine ve farklı yetenekler geliştirmesine yol açar; böylece kendi ve diğerlerinin gözünde kim olduğuyla ilgili benzer fikirler oluştuğunda güvenli bir kimlik duygusu oluşmuş olur.

Genç bilinçli olan ‘ben’ duygusunu yitirmeden çeşitli kimlik alanlarında seçimler ve denemeler yapar ve bunlar arasında kendine uygun bulduğu kendilik imgelerini bütünleştirmeye çalışır. Bu döneme ait kriz  başarıyla çözüldüğünde ego, sadakat ve vefa (fidelity) açısından güçlenerek çıkar. Akranlarla, öğretmenlerle ve liderlerle olan ilişkilerde sadakat aranır ve sık sık da sınanır. Egonun bu açıdan güçlenememesi durumunda genç, denemesi beklenen alternatif rolleri tanımama (role repudiation) yada reddetme eğiliminde olur.  Genç, kimlikle  ilgili olarak ulaşabileceği potansiyel rolleri deneyimlemede yavaş ya da zayıf davranarak kaçınma  yada sistematik biçimde muhalefet gösterir. Olumlu bir kimlik oluşturmak için de bazı rollerden kaçınmak gerekebilir; ancak  genç olumlu rollerle edinirken toplumsal açıdan kabul edilebilir olmayan kimlik rollerine yönelmede ısrarcı davranarak olumsuz kimlik (negative identity) geliştirebilmektedir(Erikson ve Erikson )

Kuşkusuz kimlik duygusu ömür boyu değişmeden kalmaz. Ancak ergenliğin sonunda yetişkin kimliği önemli ölçüde gelişmiş olur. Gencin kimlik oluşturma  çabasının karşısındaki en büyük olumsuzluk kimlik karmaşasıdır (identity confusion). Erikson bunun, gelişimi daha da bozucu biçimde ortaya çıkmasına kimlik dağılması (identity diffusion) demektedir. Genç, kimlik oluşturma  amacıyla uygun yollarla bir kimlik arayışına girmek yerine çeşitli rol denemelerinden vazgeçer ya da suça yönelebilir, kendini bir bütün olarak tutabilmek için kalabalıklarla yada bir liderle aşırı özdeşleşme yoluna gidebilir. Kimlik karmaşası yaşayan genç kayıtsızdır. Özellikle mesleki kimlik alanında  gözlendiği biçimiyle ne toplumun kendisine sunduğu rolleri dener, ne de bu açıdan kendisine bir askıya alma süreci yaratır. Erikson’a göre bazen de kimlik karmaşası oldukça akut bir biçimde gencin birden fazla kimlik alanına aynı anda yatırım yapması istendiğinde ortaya çıkar.

Kimlik oluşturma (identity formation) süreci, evrilerek olgunlaşan bir oluşumdur. Gencin yapısal özellikleri, libidonun gereksinimleri, üstünlükleri, önemli özdeşimleri, başarılı savunmaları ve yüceltmeleri ile tutarlı biçimde yerine getirdiği roller giderek bütünleştirilir ve kimliği oluşturur. Erikson’un kimlik oluşumu açıklamaları kimliğin öznel yönünü öne çıkarmaktadır. Ergenlik ve üniversite yıllarının sonuna kadar uzayan çıraklık dönemi, gencin toplum içinde yetişkin olarak kabul görmesi, bilişsel ve cinsel olgunluğa ulaşarak bazı bağlanmalarını ertelemesi için psikososyal askıya alma olarak tanımlanmaktadır (Erikson ve Erikson ).

İLK YETİŞKİNLİK

Psikososyal kriz: Yakınlık ve yalıtılmışlık.

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu:  Sevgi.

Dönemin tezi ve antitezi, yakınlık (yakınlaşma) ve yalıtılmışlıktır. Gerçek yakınlık kimlik duygusunun bir ölçüde gelişmiş olmasıyla ilişkilidir. Erikson ve Erikson’a () göre ancak kendisinin kim olduğundan emin olan biri kendiliğini karşılıklı bir ilişkide kaybetmeyi göze alabilir. Erikson’a () göre karşı cinsle yakınlık sadece genital anlamda değil, yaşamı birlikte paylaşma ve farklı yönlerini karşılıklı olarak planlama anlamındadır. Yalıtılmışlık hissi ise insanlardan ayrı kalma, tanınmama, bilinmeme ve aranmama korkusunu içerir. Gençler bu korkuyla birbirlerine yaklaşır ve bağlanırlar. Yakınlık ve sevgiyle güçlenen ego karşısındaki karşıt güç, kendine yönelme, kendini özel bulmadır. Bu his daha sonraki dönemlerde ortaya çıkabilecek reddetme eğilimiyle yakından ilişkilidir. Bazı şeyleri dışarıda tutma ya da reddetme eğilimi, bazen bireyin kendini reddetmesi  şeklinde olumsuz bir sonuç ortaya çıkarabilir (Erikson ve Erikson ).

Kendini tamamıyla verme, yakın ilişkilerdeki dayanışmada, cinsellikte ve yakın arkadaşlıklarda önemlidir. Yakınlık, ait olma hissini de içerdiğinde ait olunan gruba ait konuşma ve davranış biçimleri de beslenir. Ego kaybından korkulduğunda ise gerçek anlamda yakınlaşma sağlanamaz. Bu durumda ilişkilerde mesafe korunur. Başkalarıyla, tehlikeli görünenle ve başka toplumlarla mesafe koyma ise önyargıyı getirir. Bu dönemin tehlikesi birbirine benzer olan insanlar arasında yaşanan yakın, yarışmacı ve mücadeleci ilişkilerdir (Erikson , )

YETİŞKİNLİK

Psikososyal kriz: Üretkenlik ve durağanlık

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Bakım, ilgi.

Yetişkinlikteki temel ikilem üretkenliğe karşı durgunluk yada durağanlıktır. Üretkenlik, doğurganlığı, bir şey üretmeyi ve yaratıcılığı birlikte içerir. Kendini geliştirme, yeni bir şey öğretme, yeni fikirler ve yeni nesiller ortaya çıkarma, üretkenliğin kapsamındadır. Bu dönemde yaratıcı ve üretken bireylerde bile zaman zaman durağanlık hissi söz konusu olabilir. Sonraki kuşak ve her tür üretim için sorumluluk alma dönemidir: Birey önceki dönemlere ait görevleri başarıyla yerine getirerek, sırasıyla geliştirmiş olduğu umut, irade, amaç, yeterlik, sadakat ve sevgi gibi ego güçlülüğünü şimdiki  üretkenlik sorumluluğu için kullanır.

Doğurganlığı da içerecek biçimde üretkenliğin çeşitli alanlarda başarısızlığa uğraması, sahte yakınlık arama ihtiyacına, bireyin kendilik imgesiyle aşırı uğraşmasına yol açabilir. Birey kendine yöneldiğinde ve sonraki kuşaklar ve toplum için bir şey yapmadığını fark ettiğinde durağanlık yaşayabilir. Yetişkinlik döneminde enerjinin olumlu biçimde  ortaya konulması ilgi gösterme ve bakım vermeyle sonuçlanır. Bunun tersi ise reddetme eğilimidir. Bakım sorumluluğu üstlenme, kimlere ve nelere ilgi gösterileceğiyle ve bakım verileceğiyle ilgili biraz seçicilik gerektirmekle birlikte, reddedici tavır, aile içinde çocuğa kaba muamele, toplumun diğer  kesimlerine yada yabancılara karşı olma şeklinde kendini gösterebilir. Erikson’a göre yetişkinler, sonraki kuşaklara karşı bazen yol gösterici bazen  engelleyici davranarak, değerlerin sonraki kuşaklara aktarılmasında model oluştururlar. Olgun yetişkinlik, bir önceki dönemde başarılan gerçek yakınlık ve genital karşılıklılık sonucu ortaya çıkmaktadır.

YAŞLILIK

Psikososyal kriz: Ego bütünlüğü ve umutsuzluk

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Bilgelik.

İnsanlar yaşlandıklarını hissettiklerinde geriye dönüp bakmakta, kayıp ve kazançlarını değerlendirmektedir.  Bu dönemdeki çatışmanın olumlu ucu ego bütünlüğüdür. (ego  integrity). Ego bütünlüğü, bedendeki  güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Umutsuzluk ise genellikle süreğen durağanlığın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Yaşlılıkta çocukluğa bir dönüş söz konusudur. Ancak dönemden güçlenmiş olarak çıkan bireylerde akıl ve bilgelik gelişmiştir. Bunun karşısındaki olumsuz uçta açık yada örtük biçimde kendini gösteren aşağılama, hor görme vardır; yaşlı birey, işi bitmiş, çaresiz ve zayıf olarak algılanır Erikson (). Yaşlılıkta egonun üretim işlevini bir ölçüde de olsa yerine getirebilmesini önemli bulmaktadır. Yaşlı, sadece yitirilen zaman ve boşalan çevreye üzülmez, aynı zamanda önceki dönemlerde kazanılmış olan kimlik alanlarında da kayba uğramaktadır. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Genital enerji zayıfladıkça dokunma duyusu ve temas öne çıkar. Yaşlı birey, beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam  verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır.

DOKUZUNCU EVRE

Erikson yaşlılığı tekbir dönem olarak ele almış olmakla birlikte, geçen yıllar içinde yaşam beklentisinin uzaması yaşlılık dönemini de uzatmış olduğu için, bazı gelişim psikologları bu dönemi daha da  ayrıştırarak genç yaşlı, yaşlı yaşlı ve enyaşlı yaşlı olmak üzere üçe ayırmaktadır (Santrock ). Erikson (), Erikson’un ölümünden sonra yaşam döngüsüyle ilgili açıklamalarını genişleterek yayımladığı kitabında yaşlarından sonrasının yaşlı için yeni talepler, değerlendirmeler ve günlük zorluklar anlamına geldiğini ifade etmiştir. İyi bakım görmüş, sağlıklı beden bile bu yaşlarda güç olarak önemli ölçüde zayıflamakta ve işlevlerinde eksilmeler görülmektedir. Sekizinci döneme ait olan umutsuzluk aslında dokuzuncu dönem içinde uygundur. Çünkü beden özerkliğinden kaybetmeye başlar ve fiziksel yeteneklerdeki zayıflama kaçınılmazdır. Bağımsızlık ve kontrol yetisi zayıfladıkça yaşlı bireyin öz saygısı ve kendine güveni  azalır. Bu durumda boyun eğme ve kabullenme en akıllıca olandır.  İnsanın psikososyal gelişimini ele alan sekiz dönem boyunca büyümeyi destekleyen yön ahenk/uyumluluk olduğu için, ikilemin ifadesinde pozitif yön önce gelmektedir. Karşılaştığımız uyumsuz ve olumsuz niteliklere karşı bizi koruyan şey yaşamın olumlu ve uyumlu olan yönüdür. Ne var ki yaşamın son döneminde yaşlıyı kuşatan nitelikler uyumsuz ve olumsuzdıur. Yaşlı birey kolaylıkla kendi kapasitesine güvensizlik geliştirir ve umut, daha kolaylıkla yerini umutsuzluğa bırakır. Bireyin yaşamı, kendi kontrolünde değil, daha çok doktorunun yada çocuklarının kontrolündedir. Girişimleri başarısız oldukça  yetersizlik ve suçluluk duyguları yeniden ortaya çıkar  Ölüm, esasen insanın gelişimi ve iyiliği için olumsuz ve uyumsuz  iken, bu yaşlarda  olumlu/uyumlu olmaya başlar.

ERIK H. ERIKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI

Anna Freud’un öğrencilerinden biri olan Erik Erikson önde gelen ego psikologlarından biridir. Erik Erikson kendi psikososyal gelişim kuramını geliştirirken Sigmund Freud’un varsayımlarını tamamen reddetmek yerine genişletmeyi seçmiştir. Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramı sekiz evreden oluşmaktadır.

Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramındaki gelişim evreleri Freud’un oral anal fallik vb. dönemlerine denk gelmektedir. Erik Erikson’a göre her gelişim evresinde bireyin belirli hedefleri vardır. Her hedef, önceki ve sonra gelecek olan hedeflerle sistematik bir ilişki içindedir.  Ve bu hedefler gerçekleştirildiğinde sağlıklı bir ruh sağlığına erişebileceğini söyler. Hedeflerde ise bir çatışma ve sonuç vardır. Her gelişim evresinin başarı ile sonuçlandığı taktirde ego güçlenmektedir. Evrelerin her birinde ego güçlendikçe duygular ortaya çıkar. Bunlar sırasıyla: umut, irade, amaç, yeterlilik, sadakat, sevgi, ilgi ve akıl olarak belirtilmiştir.

Erik Erikson gelişim basamaklarını şu şekilde tablolaştırmıştır.

1. Gelişim evresi:

Bebeklik (,5 yaş)

Psikososyal kriz: Temel güven ve güvensizlik

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Umut

Erik Erikson bu dönemde bebeğin ağız yoluyla tadarak öğrenmeye çalıştığını söyler. O yüzden bu döneme oral dönem olarak da söylenebilir. Bebek bu dönemde güven duygusunun gelişmesi ihtiyaçlarının düzenli bir şekilde karşılanmasına bağlıdır.  Bu dönemde bebek ihtiyaçlarının karşılandığı durumda güven duymayı; karşılanmadığında ise güvenmemeyi öğrenecektir. Her iki duyguyu da öğrenmesi bunlara uygun tutumlar geliştirmesi gereklidir. Çok fazla güven kolay aldanan saf bir kimse olmasına; az güven ise öfke, engellenme düşmanlık gibi duyguların gelişmesine neden olur. Bu dönemin gelişen duygusu umut; güven güvensizlik arasındaki çelişkinin sonucu olarak ortaya çıkar. Temel patoloji ise umudun tersi olarak “geri çekilme”dir.

2. Gelişim evresi:

İlk Çocukluk (1, yaş)

Psikososyal kriz: Özerkliğe karşı utanç ve şüphe

Ego güçlenmesi sonucu gelişen duygu: İrade

Erikson’a göre bu dönem Freud’un anal dönem diye adlandırdığı döneme denk gelmektedir. Bu aşamada çocuk, kendi davranışlarının kendine ait olduğunun farkına varıfunduszeue.info’un dediği gibi sadece dışkılarını tutmak ve bırakmaktan zevk almazlar. İşeme, yürüme gibi bedensel işlevlerini kullanmaktan da zevk alırlar. Bu dönemde çocuk kontrol etmeyi öğrenir. Buna bağlı olarak inatçılık çatışma gerçekleşebilir. Çocuk keşfettiği, kullanabildiği bedensel işlevlerini kullanmaktan haz duyar. Bu haz karşısında katı bir tutum sergilemek çocukta utanç ve kendinden şüpheye yol açar.  Katı tutumun sorunlar yaratması gibi, aşırı gevşek tutum da çocukta patoloji gelişmesi yol açar. Sağlıklı bir özerklik sağlamak çocukta irade duygusunu kazanmasını sağlar. Çocuk irade duygusunu kazanmaz ise dönemin patolojisi olan “zorlantı” gelişecektir.

3. Gelişim evresi:

Oyun Çağı ( yaş)

Psikososyal kriz: Girişimciliğe karşı suçluluk duygusu

Ego güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Amaç

Erikson’a göre bu dönem Freud’un fallik dönem diye adlandırdığı döneme denk gelmektedir. Bu dönemde çocuk kendi başına girişimlerde bulunur. Cinsellik dışında çocuk kendi cinsiyetinden olan ebeveyn ile özdeşim kurma, hareket yeteneklerini, dil becerilerini, meraklarını, imgeleme güçlerini ve hedef oluşturma yeteneklerini de geliştirirler. Önceki dönemde gelişen iradelerini amaca yönelik kullanmaya başlarlar. Bu dönemde öğrenme merakı ve girişimcilik oldukça fazladır. Bu tür durumda çocuk cezalandırıcı bir tutumla karşılaşırsa suçluluk duyguları ortaya çıkacaktır. Süperego geliştiği bu dönemde temel patoloji “çekingenlik”tir. Yine cezalandırıcı tutumun yerine aşırı serbest bırakılması çocuğun, amaçlara ulaşırken başkalarının sınırlarını gasp etme, hakları çiğnemesine sebep olacaktır. Bu dönemde çatışma sağlıklı ilerlerse “amaç” duygusu ortaya çıkacak ve hedefler doğrultusunda ilerlemeyi öğrenecektir.

4. Gelişim evresi:

Okul Çağı ( yaş)

Psikososyal kriz: Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu.

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Yeterlilik.

Erikson’a göre bu dönem Freud’un gizil dönem diye adlandırdığı döneme denk gelmektedir. Gizil dönemde çocuk cinsel arzularını bastırır. Okul çağına girmesi ile beraber sosyal dünyasına yaşıtları, öğretmenleri ve diğer yetişkinler girer. Çocuk oyun çağındaki arzularını bir kenara bırakıp toplumsal ve kültürel gerekliliklere göre bir şeyler yapmayı öğrenmesi gerekecektir. Bu dönemde çocuk çalışkan olmayı öğrenmektedir. Çocuğun kendi yetenekleri ölçüsünde görevlerin verilmesi, desteklenmesi ve çalışkanlığının taktir edilmesi yeterlilik duygusunu oluşturur. Diğer yandan başkaları ile kıyaslanması aşağılanması, başarısından çok başarısızlıklarının gündemde tutulması dönemin temel patolojisi olan “tembellik” ortaya çıkacaktır.

5. Gelişim evresi:

Ergenlik ( yaş)

Psikososyal kriz: Kimliğe karşı kimlik kargaşası.

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Bağlılık.

Kimlik oluşturma Erikson’a göre ne ergenlikle başlar ne de ergenlikle biter. Kimlik oluşturma sürecinin tavan yaptığı yerdir. Kimlik oluştururken üç temel bileşen: cinsiyet rolü, mesleki tercih ve toplumsal rollerdir. Kimlik karmaşası içinde olan ergen kendini diğerleri ile kıyaslama içinde toplumsal konumunu öğrenmeye, kendi ile ilgili fikir edinmeye çalışacaktır. Bu dönemde ergen toplumsal rollerin ve normların sınırlarını zorlayacaktır. Bu zorlama ile farklı inanç ve rolleri deneme fırsatı bulacaktır. Bu denemeler ergeni asi olarak tanımlanması sebep olacaktır. Ancak buradaki temel mesele kimlik karmaşasının devam ediyor oluşudur. Kimlik karmaşası kimlik arayışında önemli bir durum olsa da çok fazla kargaşa yaşanması regresyona, uyum bozukluklarına neden olur. Bu dönemin sağlıklı atlatılması sonucu “bağlılık” gelişirken; aksi halde dönemin temel patolojisi olan “rol yadsıması” ortaya çıkacaktır.

6. Gelişim evresi:

Genç yetişkinlik ( yaş)

Psikososyal kriz: Yakınlığa karşı yalıtılmışlık

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Sevgi.

Ergenlik döneminden kimlik oluşturmuş şekilde çıkan birey, bu kimliği ile topluma karışmaya hazır hale gelmiştir. Ancak bu dönemde toplumun diğer üyeleri ile yakınlık kurarken kimliğini kaybedeceği korkusu ya da hiç kimlik oluşturamamış olması bireyi yalıtılmışlığa sürükleyebilir. Bu dönemde yakınlığa karşı yalıtılmışlık karmaşası başarı ile çözümlendiğinde “sevgi” aksi halde dönemin patolojisi “dışlama” gelişecektir.

7. Gelişim evresi:

Yetişkinlik ( yaş)

Psikososyal kriz: Üretkenliğe karşı durgunluk

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: İlgi.

Genç yetişkinliğin sona ermesi ile birlikte altmışlı yaşlara kadar süren yetişkinlik dönemi bireyin toplumdaki yeri ve sorumlulukları belirlenmiştir. Bu dönemin karmaşası olan üretkenliğe karşı durgunluktur. Erikson üretkenliği gelecek kuşakların oluşturulması, onlara rehberlik edilmesi üretim yapılabilmesi ve yaratıcılık anlamlarında kullanmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere üretkenlik cinsel üretkenlikten daha fazlasıdır. Bu dönemde yetişkinler, kendilerine gereksinim duyulmasını bekler. Buradaki üretkenlik kavramına ek olarak bilim ve sanatta da üretkenlik bu kapsama girer. Bu dönemde yaşanan karmaşanın başarılı bir şekilde çözülmesi “özenli ilgi”nin oluşmasını sağlar. Aksi durumda yani kişinin kendi içine aşırı dönmesi dönemin patolojisi olan “reddedicilik” gelişecektir.

8. Gelişim evresi:

Yaşlılık (60+ yaş)

Psikososyal kriz: Bütünlüğe karşı umutsuzluk

Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Akıl.

Yaşlılık dönemi Erikson’un psikososyal gelişim kuramının sekizinci ve son dönemidir. Artık insan kendi biricik tüm yaşamını gözden geçirdiğinde, yaşam sürecini kabullenmesi ve istese de değiştiremeyeceğini kabullenmesi durumunda benlik bütünlüğü oluşacaktır. Yaşamından memnun olmayan, başka yaşamlara özlem duyan, pişmanlık yaşayan, başka türlü yaşamak için yeterli zamanının olmadığını bilen insanda umutsuzluk ortaya çıkar. Benlik bütünlüğü ile umutsuzluk karmaşasının başarılı çözülmesi sonucunda “akıl” yani bilgelik ortaya çıkar. Bu dönemin temel patolojisi ise “hor görme”dir.

Son söz

Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramı sekiz evreden oluşmakta ve birbiri ile bağlantı içinde ilerlemektedir. Kuramın bilimsel veriler yerine etik ilkeleri baz alması, psikanalize bağlılığını yinelemesine rağmen id psikolojisini yok sayması, toplumsal süreçlere fazla önem vermesi kurama yöneltilen eleştirilerdir.

Kuramın iç tutarlılığının yüksek olması, terimlerin özenli seçilmesi ve kuramın temel teşkil ettiği deneysel araştırmaların kuramı verimli göstermesi güçlü yanlarını temsil ettiği söylenmektedir.

Psikolog Özgür KOÇAK

Kaynak

Yazgan-İnanç, B., & Yerlikaya, E. E. (). Kişilik kuramları.(6. baskı). Ankara: Pegem Akademi.

İlginizi çekebilecek diğer yazılarımız:

Depresyondan Çıkış Yolu – funduszeue.info Hakan TÜRKÇAPAR

SOKRATİK SORGULAMA TEKNİĞİ NEDİR?

SOSYAL MEDYANIN BENLİĞİ YOK EDİŞİ

TERS PSİKOLOJİ NEDİR?

TOKSİK ANNE-BABALAR KİMLERDİR?

SERBEST ÇAĞRIŞIM TEKNİĞİ NEDİR?

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası