bir ömür böyle geçti ali coşkun / Bir ömür böyle geçti - YAVUZ DONAT

Bir Ömür Böyle Geçti Ali Coşkun

bir ömür böyle geçti ali coşkun

EKOVİTRİN DERGİSİ

SAYIN ALİ COŞKUN RÖPORTAJI Haziran

SORU ‘Bir Ömür Böyle Geçti’ adlı kitabınızı yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Kitabın ortaya

çıkış sürecini anlatır mısınız?

Aslında hayat hikayemi yazmayı düşünmüyordum. Yanlış bir şey yazarak kul hakkı ile vebal

altında kalma endişemdi. Ancak eş, dost, arkadaşlarımız, hocalarımız ve aile büyüklerimizden

gelen ısrarlı talepler yanısıra yazma kararımın ana sebebi gençliğimizin gelecek hakkındaki

beklentileri özellikle üniversitelerde verdiğim konferanslar sırasında karşılaştığım tablolar oldu.

Genelde gelecekten umutsuz ve mutsuzlar. Girişimcilik ruhları zayıf, risk almaktan çekinen,

mücadele heyecanları olmayan, kısa yoldan bir yerlere gelebilme, hazırcı, çalışmadan, gayret

etmeden kariyere ve lüks hayata erişebilme eğilimleri beni çok etkiledi.

Belki de gençlik haklıydı. Toplum olarak gereken doğru eğitimi veremeyişimiz , TV ve yazılı

medyadan, sinemadan, internetten yanlış Batılaşma anlayışından etkilenerek oluşan beklentileri

onları bu konuma yönlendirmişti. Çevre aileden daha baskındı.

Kendi hayatımda imkansızlıklarla yılmadan verdiğim mücadele hatıralarımı yazarak örnek

olabilirim düşüncesiyle yazmaya karar verdim. Aslında kolay olmadı. Ancak hayatım boyunca

karşılaştığım olaylarla ilgili arşivimi oluşturduğumdan hafızamın da gücü ile kaynak sıkıntısı

çekmeden yaklaşık beş yılda yazabildim.

SORU : Kitabın ilk cildinde çocukluk, okul hayatı ve iş hayatınızın ilk yılları anlatılıyor. Bu

yılları kısaca sizden dinleyebilir miyiz?

yılında Doğu Anadolu’nun Munzur dağı eteklerinde Kemaliye ( Eğin) ilçesine bağlı

Başpınar Nahiyesinde doğdum. Rençberlikle ve küçük çapta dokumacılıkla geçinen mütevazı bir

ailenin çocuğuyum.

İlkokula orada başladım. Babamın bizi okutabilmek için verdiği tarihi bir karala bağlarımızı

bahçelerimizi, tarlalarımızı ve köy hayatını terk ederek yılında Ankara’ya göç ettik.

İlkokulu sabahları simit, akşamüzeri İstanbul’dan gelen gazeteleri belirli abonelere dağıtarak

bitirdim. Hava subayı olabilmek için askeri Ortaokul imtihanlarına girdim. Sevk beklerken bu

okullar kapatıldı. Günlerce ağladım ancak ümidimi hiç yitirmeden bu kez okuyamazsam hayata

sanatkar olarak atılabilmek için meslek okuluna yazıldım. Hafta sonu ve tatillerde usta yanında

önceleri çırak, sonraları ise teknisyen olarak çalıştım. Çalışmadığım tatillerde ise köy hayatını

unutmamam için ailem köye yolluyordu. Böylece doğduğum büyüdüğüm yöremden hiç

kopmadım.

Meslek lisesi Elektrik bölümünü derece ile bitirince mühendis olabilme hevesim gerçekleşti. Yıldız

Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliğini kazandım. Derslerin ağırlığına rağmen Bir ara

kantinde Kızılay Aş ocağı Yönetiminde alışveriş işlerinde sorumlu olarak görev aldım. Böylece

parasız yemek yeme hakkı elde ettim.

Aylar sonra Sümerbank’tan burs kazandım. Ancak burs yetmiyordu. Bu nedenle bazı hafta

sonları elektrik tesisat ve tamirat işleri yapan bir şirkette yardımcı teknisyen olarak çalışıyordum.

Son yıllarda talebe birliği başkanlığına seçildim, ve MTTB icra kuruluna görev aldım. Yetişmemde

çok yararı oldu.

Mezun olur olmaz evlendim. Artık yuva sahibiydim ve sorumluluğum artmıştı. Ne var ki

talihsiz ihtilaliyle tayinler, terfiler durduruldu. Sonradan tayinim Kayseri Pamuklu Sanayii

Müessesesine çıktı. Ancak o arada Sayın İbrahim Bodur Beyle tanıştık. İstanbul ve çevresinde

yoğunlaşmış sanayi hareketinin Anadolu’ya göçü olayının ilk örneklerinden olan, Çanakkale’de

kurmakta olduğu ülkemizin ilk Seramik Fabrikalarına Sümerbank’tan transfer oldum.

Sanayileşmemizin çileli yıllarında mücadele dolu günler yaşadık. Adeta bir gizli el Türkiye’nin

sanayileşmesini yıllarca engelledi. Bir taraftan fabrikalar kurup mücadele verirken diğer taraftan

gece işletme ekonomisi ihtisasımı tamamladım.

Topluma karşı olan mesleki ve ekonomik sorumluluğum yanında sosyal sorumluluklarımı da

başta İSO İstanbul Sanayi Odası, TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı DEİK Dış

 

Ekonomik ilişkiler Kurucu Başkanlığı, DPT Özel ihtisas Komisyonunda, Vakıflar ve Derneklerde

kurucu ve üst düzey görevlerde bulunarak yerine getirmeye çalıştım.

SORU : İSO, TOBB ve DEİK’te başkanlık görevlerinde bulundunuz. Kitabınızda bu

görevlerden de bahsediyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?

İSO İstanbul Sanayi Odası Türkiye’nin sanayileşmesinde bir okul, yönlendirilmesinde İş

Dünyası’nın Parlamentosu olmuştur. TOBB ise ülke ekonomisinin nabzının attığı, ekonominin ve

hükümetlerin ticaret politikalarının yanı sıra dış ülkelerle olan diplomatik davranışlarının

oluşmasına yol gösteren sevil toplumun en üst çatı kuruluşudur. DEİK ise Merhum Özal’ın

Türkiye’yi dışa açtığı reform yıllarında tarafımdan kurulan ve arkadaşların çalışmaları ile yüzü

aşkın ülkeyle iş konseylerinin oluşturulduğu bir önemli kuruluştur. Türkiye’nin ekonomik ve siyası

gelişmeleri açısından Dünya’ya açılan kapısı olmuştur. Böylece uluslararası doğrudan

yatırımlarımız artmış, ihracatımız DEİK öncülüğünde TİM Türkiye İhracat Meclisimizin

çalışmalarıyla bu günkü seviyesine yükselmiştir.

SORU : Kitabın üçüncü cildi ise siyasete ayrılmış. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

görevini iki dönem yürüttünüz. Siyaset size neler öğretti?

Siyaseti uzun soluklu sonuç alma sanatı olarak tanıdım. Ne yazık ki ülkemizde yıllardır siyaset

çatışmacı bir ortamda yürütülüyor.

Siyasi hayatımızda Türkiye’nin gelişmesine engel olan olaylar özetle:

Birincisi askeri müdahaleler ve bazı dış güç odaklarının siyaseti, hükümeti vesayeti altında

tutması, ikincisi; Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlanmayıp bürokratik cumhuriyete dönüşmesi

ve oluşan bürokratik engellerdir. Oluşan hantal Devlet yapısı bütçe açıkları, karşılıksız para

basma, borçlanmalar sonucu yüksek faiz yüksek enflasyon döngüsünden kurtulamayışımız ve

yıllardır yeterince yabancı sermayenin doğrudan yatırıma yönlendirilememesi,

Üçüncü husus ise parti liderlerinin Anayasa, Seçim ve Siyasi Partiler kanunlarının çizdiği yolda

bir müddet sonra tek adam durumuna gelmesi ve teşkilatların da buna uyum sağlamasıdır.

 

SORU : ‘Bir Ömür Böyle Geçti’ adlı kitabınızdan özellikle gençler hangi dersleri

çıkarmalı? Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Gençlere özel tavsiyem:

“Hak etmedikleri makam ve gelire talip olmayınız! Zira makam ve paranın esiri olursunuz;

 Hayata küsmeyip, tebessüm edin. Mücadeleyi elden bırakmayın,

 Kaybedilen zaman geri gelmez, kıymetini biliniz.

 Sağlığınıza, çevrenize ve eğitiminize önem verin,

 Harama, helale, kul hakkına karşı hassas olunuz.

 Aile toplumun temelidir, sahip çıkınız.

 Para ve dünya malı araçtır, amaç edinmeyiniz.

 Hayatta en büyük zenginlik şerefli yaşamaktır. İtibarınızı kırk yılda kazanırsınız ancak kırk saniyede kaybedebilirsiniz.

 Toplumu millet yapan öz değerleri, yani kültürüdür. Milli ve manevi değerlerinize, öz kültürünüze sahip çıkınız.

 Dünyadaki gelişmeleri ve teknolojiyi takip ediniz. Ancak hayatınızda hiçbir şeye tutsak olmayınız.

 Doğruluktan ayrılmayınız, dürüst olunuz.

 Kanunlara, kurallara ve kaidelere karşı duyarlı olunuz.

 İsraf etmeyiniz, tasarrufa önem veriniz.

SORU : Türkiye ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanayi ve ticaret

rakamları gelecek için umut veriyor mu?

 

Türk ekonomisi yanlış siyasi tercihler, kaynak yetersizliği ve yönetimdeki aksaklıklar sebebiyle

zaman zaman zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.

Geriye dönüp baktığımızda bunun öncelikle siyasi istikrarın sağlanmadığı dönemlerde kesimler

arası sosyal barışın da zedelendiğini ve böyle bir ortamda sürdürülebilir ekonomik istikrarın

sağlanamadığını görürüz.. Ülkemizin özel sektör önderliğinde yatırım – üretim – ihracat

seferberliğinden vazgeçmemesi gerekiyor. Bağımsızlığımız küresel rekabet gücü yüksek ülke

olmamıza bağlıdır

Bunun için de yerli ve milli teknoloji öncülüğünde yeni sanayi politikalarına ihtiyaç var.

SORU : Sizce Türkiye sanayide yaşanan dönüşüme ayak uydurabildi mi?

Sanayileşmede gerek altyapı gerekse teknolojik olarak dünyanın neresindeyiz?

li ve lı yıllarda ithalatı ikame öncelikli başlayan sanayimiz sonraki yıllarda ihracat

öncelikli büyüme hedefini seçmiştir. Günümüzde ise teknoloji Ar-Ge öncelikli sanayileşme önem

kazanıyor, artık bilişim çağını yaşıyor ve ve ın neresindeyiz? İyi tahlil edip teşvikleri ona

göre planlamalıyız. – arasında Bakanlığım sırasında Üniversite – Sanayi işbirliğine

çok önem vererek ilk defa 26 Üniversite ile Teknoloji Geliştirme Bölgelerini Teknoparkları,

Teknokentleri ve Teknoloji Merkezlerini kurduk. SANTEZ Sanayi Tezleri Kuluçka Merkezlerini

oluşturduk. Yerli ve Milli Sanayiyi hedef alırken piyasada güveni sağlayıp rekabetçi ve yüksek

katma değer sağlayan , sanayiyi teşvik etmeliyiz.

Türkiyenin sanayi gelişmesi, gelişmiş ülkelerin gerisinde, gelişmekte olan ülkelerin önünde bir

yerde Üniversite – Sanayi işbirliğinde önemli adımlar atıldı. Şimdi Üniversite Meslek okulları –

Sanayi işbirliğine önem vermeliyiz. Üretim ağırlıklı ekonomik önlemler siyasi tercihlerin önüne

geçmelidir. Bütün gayretlere rağmen AR-GE harcamalarının GSMH’mızın %1 seviyelerinde, kişi

başına harcama ülkemizde yaklaşık $ gelişmiş ülkelerde ortalama $ seviyelerinde ve

yeterli elemanımız yok.

SORU : Günümüzde ‘yapay zeka’ kavramı yaşamımıza girmeye başladı. Türkiye,

dijital dönüşümde hangi aşamada? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

 Türkiye Dijital dönüşüm gerçeği ile karşı karşıya. Gerçek şu ki dijitalleşme ile yeni bir çağ

açılıyor.

 Geriye dönüp baktığımızda teknoloji , sermaye ve emeğe ilaveten ekonomik gelişmenin

vazgeçilmez girdisi durumundadır.

 Toplumun refah seviyesinin artmasında ekonominin sürdürülebilir bir büyüme sürecini

devam ettirebilmesinde teknolojik gelişmeler fevkalade önem arz etmektedir.

 Teknolojiyi üreten de kullanan da insan olduğuna göre yerinde ve en az zararla elde

edilecek dönüşüm temel eğitime bağlı.. Bu nedenle geriden geldiğimiz eğitime öncelik

vermeliyiz.

 Hayatımızı kolaylaştırıyor diye yaşamımızın her alanını esir alan teknolojik gelişme

ürünlerini ne yazık ki bilinçsiz bir şekilde zararlarını dikkate almadan çılgınca kullanıyoruz.

 Teknolojinin insan sağlığına yaptığı olumsuz etki günümüzde bilinen bilinmeyen

hastalıkları tetikledi, teknoloji bağımlılığı yaygınlaştı.

 İnsanlar sanallaşıyor, aile kavramı başta sosyal hayat zayıflıyor.

 Bu konuyu önemle ele alıp, Devlet Politikası haline dönüştürmeliyiz.

 

 

Bir ömür böyle geçti

Odalar Birliği eski Başkanı Eski Milletvekili Eski Bakan Ali Coşkun anılarını yazdı Üç cilt "BirÖmür Böyle Geçti."
Birinci cilt "Önsöz" ile başlıyor.
Önsöz de "Mevlana'danbir alıntı" ile:
"Gözünü açıyorsun'Doğdu' diyorlar,
Gözünü kapatıyorsun'Öldü' diyorlar,
Bu göz kırpışa 'Ömür'diyorlar."

***

YAŞASIN CUMHURİYET

Ali Coşkun Erzincan-Kemaliye'nin (Eğin) Başpınar köyünden Fakir bir aileden.
Sabahları simit, ikindi vakti gazete satarak geçirilmiş meslek lisesi yılları.
Sonra Üniversite Almanya Mühendislik.
İşte fırsat eşitliği İşte Cumhuriyet'in fazileti.
Ali Coşkun'un özelliği ise "Büyük adam" olduktan sonra Doğduğu toprağı unutmayışı.
Özlemini şiirlere dökmüş İşte bir dörtlük:
"Hasretim başı karlı o dağlara,
Sümbül nergis kokan güzel bağlara,
Hasretim pınarların başına,
Eğin'imin toprağınataşına."

***

BEKÇİNİNÇOCUĞU (!)

Anadolu çocuğu Ali Coşkun Kader kısmet Günün birinde Türkiye Odalar veBorsalar Birliği'ne başkan seçilince Aleyhinde yayın yapılır.
"Bekçinin çocuğu patronlarınpatronu oldu" diye yazılaryazılır.
Ali Coşkun Anılarında O günleri anlatıyor:
Bazı kulüp mensuplarıve bazı güç odakları benimbaşkan seçilmemi pekbenimseyemedi.
Ancak daha sonra çalışmalarımı görüp, beni tanıyınca memnuniyet belirterek özür dileyenleri, helallik isteyenleri hatırlıyorum.

***

ZAMANTÜNELİ

Ankara'da TOBB Kongresi vardır Kongre, Ramazan ayındadır Başkan Ali Coşkun, kongre delegelerine iftar verir.
İftarda "Tasavvuf müziği" de vardır.
Sonra Kur'an okunur.
Okunan ayetler "Ticarihayatın düzenlenmesi" ile ilgilidir.
Vay sen misin "Tasavvufmüzikli Kur'an'lı" iftarveren?
Ali Coşkun "ÇankayaKöşkü'ne çağrılır."
"55 dakika" sorguya çekilir Bizzat Devlet Başkanı Kenan Evren tarafından.
Neredeeen nereye? "Zamanın ruhu" işte böyle bir şey olsa gerek.

***

BAKKAL VEHBİ

Hindistan'da bir tören "Dünyada yılınişadamı" töreni.
Törende bir Türk işadamına madalya takılacak.
O işadamı Vehbi Koç.
Odalar Birliği Başkanı Ali Coşkun da "Törene" katılacaktır.
Coşkun Sekretaryasına talimat verir:
-Ben Vehbi Bey'le aynı otelde kalmakistiyorum.
Ve Hindistan'a gidilir.
Vehbi Koç ile Ali Coşkun'un kaldıkları otel "Standardı düşük Berbat" bir oteldir.
Aynı tören için Hindistan'a gelen Koç ailesi mensupları ise "7 yıldızlı bir otelde" kalmaktadırlar.
Ali Coşkun der ki:
-Vehbi Amca Eğer yer varsa biz de o otele gidelim.
-Yok oğlum, orası pahalı.
-Ama çocuklarınız orada kalıyor.
-Bak oğlum Ben bakkal Vehbi'yim Onlar ise Vehbi Koç'un çocukları.

***

ŞAKA GİBİ

Seneler öncesi Genç Ali Coşkun, İstanbul'da Sanayi Odası yönetimindedir.
Bir proje hazırlar:
"Sanayi-Üniversite işbirliği."
Üniversite rektörüne gider:
-Hocam Öğrenciler, eğitimlerininbir bölümünü fabrikalardayapsalar.
Rektör öfkelenir:
Fabrikalar Sömürücüler Kapitalistler Benim öğrencilerimino kan emicilerin yanlarındane işleri var?
Ali Coşkun bu defa büyük bir sanayi kuruluşunun patronuna gider:
-Abi Sanayi-Üniversiteişbirliği Mühendislik okuyanlar Meslek liselerinegidenler Eğitimlerinin birbölümünü fabrikalarda yapsalar Ülkenin böyle bir eğitimsistemine ihtiyacı var.
Fabrikanın sahibi "Olmaz" diye söze başlar:
-Bak Ali Oğlum Seniseverim Fakat, senin üniversiteöğrencisi dediğin o solcuların,komünistlerin fabrikadane işleri var? Sen Türk sanayiinidinamitlemek mi istiyorsun?
Ali Coşkun bu anısını, "AnkaraKitap Fuarı'ndaki konferansında"anlattı 24 Şubat Pazar günü.
Dinleyenler "Alkışı Kahkahayı" patlattı.
Üniversite-Sanayi işbirliği Acil ihtiyaç Çok gerekli.
Ama bunu o kadar geç fark ettik, kabullendik ki.

***

DAMAT

Ali Abi Çok eski dost Bize "Enişte" der.
Zira "Eğin damadıyız."
Eşim Canan'ın babası çocuk yaşta Eğin'den çıkmış Askeri lisede okumuş Harbiye'yi bitirmiş Subay olmuş.
Ali Coşkun Bakan olunca Dedi ki:
-Yavuz Enişte SeniEğin'e götüreceğim Eğinlilerdamatlarını çok severler.
Gittik Daha sonra yine gittik.
Gerçekten Eğinliler bizi bağırlarına bastılar.
"Biz damadımızı çok severiz" diye kucakladılar.
Eğinli bir yaşlı kadın Dedi ki:
-Damat sevilmez mi hiç? Biz iki şeyi çok severiz Birdamadımızı, bir de ineğimizi.
Ali Coşkun yarı mahcup söze girdi:
-Yavuzcuğum Sakın alınmaama İkisi de çok iyisağılır.

‘Bek&#;inin oğlu’ başlığını bize ‘g&#;&#; odakları’ mı attırdı

Haberin Devamı

Kulis bilgileri arasında şu isimler de vardı:

- Birçok isim ortalıkta dolaşıyordu. Bunlardan bazıları da Sakıp Sabancı, Rona Yırcalı, İzmir Ticaret Odası Başkanı Dündar Soyer’di.

Kulis bilgilerinin altına şu yorumu koydu:

- Önemli olan menfaatler peşinde koşmadan, ülke yararına hizmet verirken dürüst, şahsiyetli davranarak gönülleri kazanmaktır.

TOBB’a 46 yaşında iken başkan seçildiğini vurgulayıp, anlatımını şöyle sürdürdü:

- Seçilmemle birlikte “Namazında niyazında bekçi çocuğu patronların patronu oldu” diye bazı gazetelerde haberler çıktı. Bir yapı acısı olarak söyleyeyim. Göreve seçilemeyen bazı kulüp mensupları ve bazı güç odakları bir Anadolu insanı olarak benim başkan seçilmemi başlangıçta pek benimseyemedi.

Kendisiyle ilgili şu tanımı yaptı:

- Türkiye’de ilk defa o günkü anlayışla fazla tapu ve servet sahibi olmadan başkan seçilmemi içlerine sindiremediler.

Daha sonra çalışmasını gören, kendisini tanımaya başlayanların özür dilediğini, helallik istediklerini vurgulayıp, şu örneği verdi:

- Sakıp Sabancı, tebrik için ziyaretime geldiğinde, “Ali Baba, çalışmana, bilgine, gençliğinden gelen dinamizmine bir şey denmez. Ancak, Turgut (Özal) reformlar yapıyor. Senin de onun da tapunuz yok. Eyi şeyler, reformlar yapacağız diye sanayiciyi, işadamını darda bırakmayın” demişti.

Ardından babasından söz etti:

Haberin Devamı

- Babam Etibank’ta mütevazı bir memurdu. Bizi helal lokma ile yetiştirdi. Her zaman öyle bir ailenin çocuğu olduğum için gurur duydum.

Zamanın herkese doğru cevabı verdiğinin altını çizip, Aydın Doğan’la görüşmesini paylaştı:

‘Bekçinin oğlu’ başlığını bize ‘güç odakları’ mı attırdı

- Nitekim Aydın Doğan Hürriyet’in, Milliyet’in manşetinin kendi bilgisi dışında oluştuğunu bildirerek özür diledi. “Bir anda beni bütün Anadolu’ya tanıttınız, teşekkür borçluyum” diye cevap verdiğimi hatırlıyorum.

Coşkun’un kitabında yer verdiği konunun yakın tanığıyım. O dönem Hürriyet’te Ekonomi Müdürümüz olan Necati Doğru, TOBB Başkanlığı’na seçilen Ali Coşkun’un kısa portresini yazmamızı istedi. Coşkun’u Kale Grubu’nun profesyonel yöneticisi, İstanbul Sanayi Odası’nın meclis üyesi olarak tanıyorduk.

Haberin Devamı

Doğru, habere “Başkan Ali Coşkun”, portreye de, “Ali Coşkun bekçinin oğlu” başlığı attı. Hürriyet’in o dönemki yayın-yönetim ekibi, haberi sürmanşete taşırken o başlığı benimsedi:

- Baş patron bir bekçi oğlu.

Amaç tabandan tepeye tırmanışı ortaya koymaktı. Anadolu’da mütevazı bir memurun çocuğu olarak yetişen, çalıştığı şirketin genel müdürlüğüne yükselen Coşkun, koca koca patronlar arasından sıyrılıp onların başkanı olmayı başarmıştı

Yani o başlığı “güç odakları” attırmamıştı

GAZETENİN SAHİBİ EROL SİMAVİ İDİ

‘Bekçinin oğlu’ başlığını bize ‘güç odakları’ mı attırdı

ESKİ Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un kitabında, “Bekçinin oğlu” başlığı için Aydın Doğan’ın kendisinden özür dilediğine yer vermesi dikkatimi çekti.

Haberin Devamı

Oysa o başlığın atıldığı dönemde, yani Mayıs ’da Hürriyet’in sahibi Erol Simavi idi. O günlerde sadece Milliyet’in sahibi olan Doğan, Hürriyet’i krizi sırasında satın aldı.

“Baş patron bir bekçi oğlu” başlığını sürmanşete taşıyan kadroyu da o günkü künyeden anımsatmakta yarar var:

- Murahhas Üye ve Genel Koordinatör Çetin Emeç

- Yayın Koordinatörü Ertuğrul Özkök

- Genel Yayın Müdürü Seçkin Türesay

-Yazıişleri Müdürü Erol Türegün

- Sorumlu Müdür Ertuğ Karakullukçu

#Yazarlar#H&#;rriyet#Vahap Munyar

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası