kaynağı değiştir]
Ana madde: Uygulamalı matematik
Gerçek hayattaki uygulamalarla problem çözme ile ilgilenen matematikçilere, uygulamalı matematikçiler denir. Uygulamalı matematikçiler, uzmanlık bilgileri ve mesleki metodolojileri ile ilgili bilimsel alanlarda sunulan zorlayıcı problemlerin çoğuna yaklaşan matematik bilimcileridir. Uygulamalı matematikçiler, çok çeşitli problemlere, teorik sistemlere ve yerelleştirilmiş yapılara profesyonel olarak odaklanarak, düzenli olarak matematiksel modellerin incelenmesi ve formülasyonunda çalışırlar. Matematikçiler ve uygulamalı matematikçiler, STEM (science, technology, engineering, and mathematics: bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) kariyerlerinden ikisi olarak kabul edilir.[12]
Uygulamalı matematik disiplini, tipik olarak bilim, mühendislik, işletme ve endüstride kullanılan matematiksel yöntemlerle ilgilidir; bu nedenle, "uygulamalı matematik", uzmanlık bilgisine sahip bir matematik bilimidir. "Uygulamalı matematik" terimi aynı zamanda matematikçilerin problemler üzerinde çalıştıkları, genellikle somut ama bazen soyut olan mesleki uzmanlığı tanımlar. Profesyoneller problem çözmeye odaklanırken, uygulamalı matematikçilerbilim, mühendislik, işletme ve diğer matematiksel uygulama alanlarında matematiksel modellerin formülasyonuna, çalışmasına ve kullanımına bakarlar.
Osmanlı-Türk matematikçileri ülkenin fen bilimlerindeki geri kalmışlığı nedeniyle zaman ve enerjilerini genellikle eğitime ayırmışlardır. Ancak yüzyılın sonlarında araştırma yapmak ve yeni bilgiler üretmek fırsatını bulabilmişlerdir. Bu faaliyetlerin başladığı ilk yüzyıl içinde uluslararası düzeyde araştırma ve yayın yapmış olmak kriteriyle tarandığında aşağıdaki isimlere rastlanmaktadır. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu kritere uyan matematikçi sayımız epey artmıştır ancak henüz hayatta olan matematikçilerimizi, bu listenin biraz da tarihi bir değer taşımasını hedeflediğimizden, bu listeye almadık.
Bugünkü Türk matematik ortamının oluşmasına ciddi katkılar yapmış pek çok matematikçimiz bu çabaları sonucu kendileri araştırma ve yayın yapmaya zaman bulamadıkları için kendilerine duyulan minnettarlık kendisini bu listede ifade edememektedir. Bu listeyi, tarihin insafsızlığına sığınarak, yalnızca kendi dönemlerinin güncel araştırmalarında başarıya ulaşmış ve artık hayatta olmayan matematikçilerimize ayırdık. Yine de listenin tam ya da eksik olduğu zaman içinde yapılacak arşiv araştırmalarıyla belli olacaktır.
Ali Kuşçu
()
Türk İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türkleri’nde, astronominin önde gelen bilgini sayılır. “Batı ve Doğu Bilim dünyası onu yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır.” Öyle ki; müsteşrik W .Barlhold, Ali Kuşcu’yu “On Beşinci Yüzyıl Batlamyos’u” olarak adlandırmıştır. Babası, Uluğ Bey’in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin Muhammet’tir. Doğum yeri Maveraünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmektedir.
Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise yüzyılın ilk dörtte biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık (h. 7 Şaban ) tarihinde İstanbul’da ölmüş olup, mezarı Eyüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır. Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim Çele-bi’nin (ölümü, Edirne ) Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Mezar yerinin yılına kadar belirli olduğu ve hüsn-ü muhafazasının yapıldığı; ancak yılından sonra, Ali Kuşcu’ya ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet adamının mezar taşının konmuş olduğu anlaşılmaktadır. Uluğ Bey’in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasında, Semerkant’ta ilk ve dini öğrenimini tamamlamıştır. Küçük yaşta iken astronomi ve matema-tiğe geniş ilgi duymuştur.
Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddün Cemşid ve Mu’in al-Din el-Kaşi’den astronomi ve matematik dersi almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından yılında kurulan Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid’in, kısa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi’nin ölümü üzerine, Uluğ Bey Rasathaneye müdür olarak Ali Kuşcu’yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey Ziyc’inin tamamlanmasında büyük emeği geçmiştir. Nasirüddün Tusi’nin Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir. Ebu Said Han’a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu’nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur. Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır. Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da yetişmesine sebep olmuştur. Bu bilginlerle beraber, Ali Kuşcu’yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.
Cahit Arf
()
yılında Selanik’te doğdu. Yüksek öğrenimini Fransa’da Ecole Normale Superieure’de tamamladı (). Bir süre Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için Almanya’ya gitti. yılında Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını bitirdi. Yurda döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör ve ordinaryus profersörlüğe yükseldi. Burada yılına kadar çalıştı. Daha sonra Robert Koleji’nde Matematik dersleri vermeye başladı yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (Tübitak) bilim kolu başkanı oldu.
Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri’nde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. yılında yurda dönüşünde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine getirildi. yılında emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBİTAK’a bağlı Gebze Araştırma Merkezi’nde görev aldı. ve yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığını yaptı.
Arf İnönü Armağanı’nı () ve Tübitak Bilim Ödülü’nü kazandı (). Cebir ve Sayılar Teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum ′da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasında Arf’in onuruna Silivri’de gerçekleştirilmiştir. Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda ′te İstanbul’da yapılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı üzerine bir makale sunmuştur. Cahit Arf yılının Aralık ayında bir kalp rahatsızlığı nedeniyle aramızdan ayrıldı.
Kerim Erim
()
İstanbul Yüksek Mühendis mektebi’ni bitirdikten () sonra Berlin Üniversitesi’nde Albert Einstein’in yanında doktorasını yaptı (). Türkiye’ye dönünce, bitirdiği okulda öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı. Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde analiz profesörü ve dekan olduğu gibi Yüksek Mühendis Mektebi’nde de ders vermeye devam etti. Yüksek Mühendis Mektebi İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürülünce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul Üniversitesi’nde çalışmaya devam etti. Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu. yılında Fen Fakültesi Dekanlığı’na getirildi.
yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı Matematik Enstitüsü’nün başkanlığını yaptı. Türkiye’de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağdaş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı. Mekaniğin matematik esaslara dayandırılmasına da öncülük etti. Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri üzerinde de çalışmalarda bulunan Erim’in Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Nazari Hesap (), Mihanik (), Diferansiyel ve İntegral Hesap (), Über die Traghe-its-formen eines modulsystems (Bir modül sisteminin süredurum biçimleri üstüne )
Ömer Hayyam
()
Asıl adı Giyaseddin Ebu’l Feth Bin İbrahim El Hayyam’dır. 18 Mayıs ′de İranın Nişabur kentinde doğan Ömer Hayyam bir çadırcının oğluydu. Çadırcı anlamına gelen soyadını babasının mesleğinden almıştır. Fakat o soyisminin çok ötesinde işlere imza atmıştır. Daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina’dan sonra Doğu’nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. Tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Ömer Hayyam için zamanın bütün bilgilerini bildiği söylenirdi. O herkesten farklı olarak yaptığı çalışmaların çoğunu kaleme almadı, oysa O ismini çokça duyduğumuz teoremlerin isimsiz kahramanıdır. Elde bulunan ender kayıtlara dayanılarak Ömer Hayyam’ın çalışmaları şöyle sıralanabilir.
Yazdığı bilimsel içerikli kitaplar arasında Cebir ve Geometri Üzerine, Fiziksel Bilimler Alanında Bir Özet, Varlıkla İlgili Bilgi Özeti, Oluş ve Görüşler, Bilgelikler Ölçüsü, Akıllar Bahçesi yer alır. En büyük eseri Cebir Risalesi’dir. On bölümden oluşan bu kitabın dört bölümünde kübik denklemleri incelemiş ve bu denklemleri sınıflandırmıştır. Matematik tarihinde ilk kez bu sınıflandırmayı yapan kişidir. O cebiri, sayısal ve geometrik bilinmeyenlerin belirlenmesini amaçlayan bilim olarak tanımlardı. Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmıştır. Nitekim, Hayyam 13 farklı 3. dereceden denklem tanımlamıştır. Denklemleri çoğunlukla geometrik metod kullanarak çözmüştür ve bu çözümler zekice seçilmiş konikler üzerine dayandırılmıştır. Bu kitabında iki koniğin arakesitini kullanarak 3. dereceden her denklem tipi için köklerin bir geometrik çizimi bulunduğunu belirtir ve bu köklerin varlık koşullarını tartışır.
Bunun yanısıra Hayyam, binom açılımını da bulmuştur. Binom teoerimini ve bu açılımdaki kat sayıları bulan ilk kişi olduğu düşünülmektedir. (Pascal üçgeni diye bildiğimiz şey aslında bir Hayyam üçgenidir). Öğrenimi tamamlayan Ömer Hayyam kendisine bugünlere kadar uzanacak bir ün kazandıran Cebir Risaliyesi’ni ve Rubaiyat’ı Semerkant’ta kaleme almıştır. Dönemin üç ünlü ismi Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam bu şehirde bir araya gelmiştir. Dönemin hakanı Melikşah, adı devlet düzeni anlamına gelen ve bu ada yakışır yaşayan veziri Nizamül-mülk’e çok güvenirdi. Ömer Hayyam ile ilk kez Semerkant’ta tanışan Nizam onu İsfahan’a davet eder. Orada buluştuklarında O’na devlet hülyasından bahseder ve bu büyük hayalinin gerçekleşmesi için Hayyam’dan yardım ister. Fakat Hayyam devlet işlerine karışmak istemez ve teklifini geri çevirir. 4 Aralık ′de doğduğu yer olan Nişabur’ da fani dünyaya veda eder.
Matrakçı Nasuh
(Bilinmiyor)
Türk, minyatürcü. Ayrıca matematik ve tarih konularında kitaplar da yazmış çok yönlü bir bilgindir. Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. Kâtip Çelebi ölüm tarihi olarak ′ü vermekteyse de, bunun doğru olmadığı bugün kesinleşmiştir. Çeşitli kaynaklarda onun ′den, ′den, ′ten sonra ölmüş olabileceği ileri sürülmektedir. Yaşamı üstüne bilgi de yok denecek kadar azdır. Saraybosna yakınlarında doğduğuna, dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş ipuçları vardır.
Enderun’da okumuştur. Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobotu andıran sopalarla oynandığı ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen “matrak” oyununda çok usta olmasından ve belki de bu oyunun mucidi bulunmasından ileri gelmektedir. Nasuh ayrıca çok usta bir silahşördü. Bu nedenle Silahî adıyla da anılırdı. Türlü silah ve mızrak oyunlarındaki ustalığı nedeniyle Osmanlı ülkesinde “üstad” ve “reis” olarak tanınması için ′da I. Süleyman (Kanuni) tarafından verilmiş bir beratı da vardı. Çeşitli silahların nasıl kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlatan Tuhfetü’l-Guzât adlı bir kılavuz kitap bile yazmıştı.
Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı. Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve bu konuda kendinden sonra gelenlere önderlik etmiştir. Matematiğe ilişkin iki kitabı Cemâlü’l-Küttâb ve Kemalü’l- Hisâb ile Umdetü’l-Hisâb’ı I. Selim (Yavuz) döneminde yazmış ve padişaha adamıştır. Bu yapıtlardan sonuncusu uzun yıllar matematikçilerin elkitabı olarak kullanılmıştır.
Gelenbevi İsmail Efendi
()
yılında şimdiki Manisa’nın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail Efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. Asıl adı İsmail’dir. Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir. Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır. Önce, kendi çevresindeki bilginlerden ilk bilgilerini almıştır. Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbul’a gitmiştir. Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlanıp matematik bilgisini oldukça ilerletmiştir. Müderrislik sınavına kazananarak 33 yaşında müderris olmuştur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verip çalışmalarına devam etmiştir.
Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın istekleri üzerine, Kasımpaşa’da açılan Bahriye Mühendislik Okulu’na altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlık getirdi. Hakkında şöyle bir öykü anlatılır: ‘Bazı silahların hedefi vurmaması, padişah III. Selim’i kızdırmış ve bunun üzerine Gelenbevi’yi huzuruna çağırarak ona uyarıda bulunmuştur. Gelenbevi bunun üzerine hedefe olan uzaklıkları tahmin ederek gerekli silahlardaki düzeltmeleri yapmış ve topların hedefi vurmalarını sağlamıştır. Gelenbevi’nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah tarafından ödüllendirilmiştir. Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Türkiye’ye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi İsmail Efendi’dir.
Salih Zeki Bey
()
yılında İstanbul’da yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası Boyabatlı Hasan Ağa, annesi Saniye Hanımdır. Anne ve babasının ölümü üzerine ninesi tarafından on yaşındayken Darüşşafaka’ya verildi. yılında Darüşşafaka’yı birincilikle bitirdi. Aynı yıl Posta ve Telgraf Nezareti Telgraf Kalemi (Fen Şubesi)’ne memur olarak atandı. yılında Nezaretin Avrupa’da uzman telgraf mühendisi ve fizikçi yetiştirme kararı üzerine birkaç arkadaşıyla birlikte Paris’e gönderildi ve burada Politeknik Yüksekokulu’nda elektrik mühendisliği öğrenimi gördü. yılında İstanbul’a döndü ve eski dairesinde elektrik mühendisi ve müfettiş olarak çalıştı. Ek görev olarak Mekteb-i Mülkiye’de (bugün Ankara Üniversitesi’ne bağlı Siyasal Bilgiler Fakültesi) fizik ve kimya dersleri verdi (). Bu arada Rasathane-i Amire müdürlüğünde ve II. Meşrutiyetin ilanından () sonra Maarif Nezareti Meclis-i Maarif üyeliğinde bulundu. ’da Mekteb-i Sultani (bugün Galatasaray Lisesi) müdürlüğüne atandı. ’de Maarif Nezareti müsteşarı, ’te Darülfünün-ı Osmani (bugün İstanbul Üniversitesi) rektörü oldu. ’de rektörlükten ayrıldıysa da üniversitedeki görevini Fen Şubesi (Fakültesi) Müderrisi (Profesör) olarak sürdürdü. Ömrünün sonuna doğru aklî dengesini kaybetti ve tedavi altındayken yılında Şişli’deki Fransız Hastanesi’nde öldü. Fatih Camiinin bahçesine gömüldü.
3 kez evlenmiş olan Salih Zeki, bu evliliklerden birini Halide Edip’le (Adıvar) yapmış, ölümünden kısa bir süre önce ayrılmıştı. Salih Zeki, önde gelen son dönem Osmanlı matematik bilginlerindendi. İkdam, Darüşşafaka ve İktisadiyat gazeteleri ile Darülfünun dergisine sayısız katkıda bulundu. Dönemin ünlü bilginleriyle matematik ve fen bilimleri konusunda yazılı tartışmalara girdi ve bu konularda bir kısmı ders kitabı olmak üzere çok sayıda yapıt verdi.
Yapıtları: Hendese (Geometri) [lise ders kitabı]; Hikmet-i Tabiiye (Fizik) [lise ders kitabı]; Mebhas-ı Savt (Fonetik); Mebhas-ı Elektrik-i Miknatisi (Elektro Magnetizma); Mebhas-ı Hararet-i Harekiye (Termodinamik); Mebhas-ı Cazibeyi Umumiye (Genel Çekim); Mebhas-ı Elektrikiyet ve Şariyet (Elektrik ve Kılcallık); Hesab-ı İhtimali (İhtimaller Hesabı); Mebhas-ı Hareket-i Seyalat (Akışkanların Hareketi); Hendese-i Tahliliye (Analitik Geometri); Mebhas-ı Nazariye-i Temevvücat (Dalga Teorisi); Heyet-i Riyaziye (Matematik Astronomi); Kamus-u Riyaziyat (Matematik Ansiklopedisi); Asar-ı Bakiye (Ölmez Eserler). Son iki yapıtın tamamı, ayrıca Henri Poincare’den çevirdiği dört kitap basılmamıştır.
Masatoşi Gündüz İkeda
()
Cebirsel sayılara katkılarıyla tanınan Japon asıllı Türk matematik bilgini. ′de Osaka Üniversitesi Matematik Bölümü’nü bitirdi. ′te doktor, ′te de doçent unvanlarını aldı. arasında Almanya’da Hamburg Üniversitesi’nde Helmuth Hasse’nin yanında araştırmalar yaptı. Hasse’nin önerisi üzerine ′ta Türkiye’ye gelerek Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde İstatistik dersleri vermeye başladı. ′de aynı üniversitenin fen fakültesinde yabancı uzmanlığa atandı. ′te Türk uyruğuna geçerek, ′te doçent, ′da profesör oldu. ′de Ege Üniversitesi’nin izniyle bir yıl süreyle çalışmak üzere Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne gitti. İzninin bitiminde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin sürekli kadrosuna girdi. Çeşitli tarihlerde Hamburg, ABD’deki California ve Ürdün’deki Yermuk üniversitelerinde konuk öğretim üyesi,′da Princeton’daki Yüksek Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalıştı. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (Tübitak) Temel Bilimler Araştırma Kurumunda yer aldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Pür Matematik Araştırma Ünitesi başkanlığı yaptı. Cebir ve sayılar kuramına katkılarından dolayı ′da Tübitak Bilim Ödülü’nü kazandı. Japonya’da bulunduğu dönemde halkalar kuramı ve grupların matrisle gösterimi üzerine araştırmalar yapan İkeda, ′lerde cebirsel sayılar kuramına yönelerek, rasyonel sayılar cisminin salt Galois grubunun otomorfizimleri ve tümelliği konularında önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Ünlü matematik dergisi Crelle’s Journal’da yayımlanan bir çalışmasında Galois grubunun çok özel bir yapıda olduğunu gösterdi.
Ali Nesin
()
′da İstanbul’da doğdu. İlkokuldan sonra ortaokulu İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde, liseyi de İsviçre’nin Lozan kentinde tamamlayan Nesin yılları arasında Paris VII Üniversitesi’nde matematik öğrenimi gördü. Daha sonra ABD’de Yale Üniversitesi’nde matematiksel mantık ve cebir konularında doktora yapan Ali Nesin, arasında Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampusü’nde öğretim üyeliği yaptı. Türkiye’ye kısa dönem askerlik görevi için geldiği sırada “orduyu isyana teşvik” iddiasıyla tutuklanarak yargılandı. Yargılanma sonunda beraat ettiği halde pasaport verilmediği için işine dönemeyen Nesin, sonunda yeniden passaport alarak yurtdışına gitti. arasında Notre Dame Üniversitesi’nde yardımcı doçent, ardından ′e kadar Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampusü’nde doçent ve daha sonra profesör olarak görev yaptı. Öğretim Yılı’nı Bilkent Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi olarak geçirdi. ′te, babası Aziz Nesin’in ölümü üzerine yurda kesin dönüş yaptı ve Nesin Vakfı yöneticiliğini üstlendi. Ayrıca Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı olan Ali Nesin iki çocuk sahibidir. Kasım ′den beri de Nesin Yayınevi genel yönetmenliğini yapmaktadır.
Ali Nesin’in Matematik ve Korku, Matematik ve Doğa, Matematik ve Sonsuz, Develerle Eşekler, Önermeler Mantığı adlı kitaplarının yanısıra çeşitli dergilerde çıkmış bilimsel makaleleri ve İngilizce bir kitabı bulunmaktadır. Matematiksel araştırma alanı “Morley mertebesi sonlu gruplar”dır. Aynı zamanda, üç ayda bir yayımlanan, Matematik Dünyası adlı bir matematik dergisi çıkarmaktadır.
Matematik araştırmaları, bölüm başkanlığı ve Nesin Vakfı yöneticiliğinin yanı sıra yağlıboya resim, desen ve portre çalışmaları da yapmaktadır.
El Harzemi (Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el Harezmi)
(Harizm Bağdat )
Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el-Harezmi, matematik, gökbilim ve coğrafya alanlarında çalışmış bir bilimadamıdır. Fars veya Türk olduğu düşünülmektedir. yılında Harzem bölgesinin Hive şehrinde dünyaya gelmiştir. yılında Bağdatta vefat etmiştir. Türk kökenli Matematik ve Astronomi bilginidir. Cebir ve Astronomi bilimlerinde önemli eserler yazmıştır. Harizminin Ahmed, Muhammed ve Hasan adlı üç çocuğu olup, hepsi de Matematik bilimi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.
Cebir sözcüğü de Harezminin El’Kitab’ül-Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele” (Cebir ve Denklem Hesabı Üzerine Özet Kitap) adlı eserinden gelmektedir. Bu eser aynı zamanda doğu ve batının ilk müstakil cebir kitabı olma özelliğini taşımaktadır.
Matematik alanındaki çalışmaları cebirin temelini oluşturmuştur. Bir dönem bulunduğu Hindistan’da sayıları ifade etmek için harfler ya da heceler yerine basamaklı sayı sisteminin kullanıldığını saptamıştır. Harezmînin bu konuda yazdığı kitabın Algoritmi de numero Indorum adıyla Latinceye tercüme edilmesi sonucu, sembollerden oluşan bu sistem ve sıfır, yüzyılda batı dünyasına sunulmuştur. Hesab-ül Cebir vel-Mukabele adlı kitabı, matematik tarihinde, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin sistematik çözümlerinin yer aldığı ilk eserdir. Bu nedenle Harezmî (Diophantus ile birlikte) cebirin babası olarak da bilinir. İngilizcedeki algebra ve bunun Türkçedeki karşılığı olan cebir sözcüğü, Harezmînin kitabındaki ikinci dereceden denklemleri çözme yöntemlerinden biri olan el-cebrden gelmektedir.
Hive bölgesinde bir Türk şehri olan Harizmden Bağdata gelerek zamanın alimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi. Harizmi, zamanın Abbasi Halifesi Memundan yardım ve destek gördü. Bağdattaki Saray Kütüphanesinin idaresi kendisine verildi. Matematik ve Astronomide araştırmalar yaptı.
Doğu ve Batı ilim aleminde Cebire yaptığı katkılarla ün yapıp, tanınan Harizmi; bu sahada ilk eser sahibidir. Eserlerinde Avrupanın bilmediği sıfırı kullanıp, cebir işlemlerini geometrik düşüncelerle temellendirdi. Harizmi, Kitabül Muhtasar fi Hesabil Cebri Mukabele adlı eserinde, cebir kelimesini Matematiğe kazandırdı. Cebir konuları metodik ve sistematik olarak ilk defa ortaya koydu. Zamanın matematiğine yeni bir yön vermiştir.
Latinceye çevrilip, Avrupada yüzyıllarca faydalanılan, Kitabül Muhtasar fi Hesabil Cebri Mukabele nin Arapça aslıyla Batı dillerine tercümesi Avrupa ve Amerikada yayınlandı. Eser; bir önsöz, beş bölüm ve bir de ek bölümden meydana geliyordu. Muhteva olarak; birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözüm şekilleri, bilinmeyenleri, çeşitli cebir hesaplamalarını misallerle açıkladıktan sonra; nazari ve tatbiki hesaplama şekilleri, zamanın hükümet işlerine ait hesapların yapılması, kanalların açılması, bina yapımı, esnaf ve tüccar için lüzumlu işaretleri kapsıyordu. İkinci önremli eseri: Kitab-el Muhtasar fi hisaballindi isimli kitabıdır. Arapça aslı mevcut olmayan, Cambridge Üniversitesinde bulunan ve Algoritmi de numero indoram adlı Latince kitaptır. Bugünkü logaritma terimi, Harizminin bu eserinde Latice, algazizmi olarak geçtiği sanılmaktadır.
Coğrafya alanında da tanınmış biridir ve coğrafya alanında birçok araştırmalar yapmıştır. Dağlar ve kum yuvaları konusunda ölçüm ve hesapları bulunmaktadır.
Bazı Eserleri
Matematik ile ilgili eserleri
Matematik alanındaki çalışmaları cebirin temelini oluşturmuştur. Bir dönem bulunduğu Hindistan’da sayıları ifade etmek için harfler ya da heceler yerine basamaklı sayı sisteminin (bkz. onluk sistem) kullanıldığını saptamıştır. Harezmînin bu konuda yazdığı kitabın Algoritmi de numero Indorum adıyla Latinceye tercüme edilmesi sonucu, sembollerden oluşan bu sistem ve sıfır yüzyılda batı dünyasına sunulmuştur.
Astronomi ile ilgili eserleri
Coğrafya ile ilgili eserleri
Tarih ile ilgili eserleri
El-Birûni
()
Bîrûnî (4 Eylül 13 Aralık ), Fars kökenli İslam bilgini. Türk kökenli olduğunu iddia edenler de olmuştur. Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnîdir. Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınır.
Bîrûnî, Merkezî Asyada tarihi bir bölge olan Harezmde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybetti. Harizmşahlar tarafından korundu, sarayda matematik ve astronomi eğitimi aldı. Buradaki hocaları İbn-i Irak ve Abdussamed bin Hakîmdir. Bu dönemde daha 17 yaşındayken ilk kitabını yazdı. Harizmşah Devleti Memûnîler tarafından alınınca Bîrûnî de İrana giderek bir süre burada yaşadı. Daha sonra ise Ziyârîler tarafından korunmaya başlandı. El Âsârul Bâkiye adlı kitabını Ziyârîlerin sarayında yazmıştır. İki yıl da burada çalıştıktan sonra memleketine geri döndü ve Ebul Vefâ ile gök bilimi üzerine çalışmaya başladı.
de Gazneli Mahmut, Harezm Devletini yıkınca Bîrûnî de Gazni şehrine gelerek burada Gaznelilerin himayesine girdi. Sarayda büyük itibar gördü ve Gazneli Mahmutun Hindistan seferine katıldı. Burada Hintli bilim adamlarının dikkatini çekti ve Hind ülkesi alınınca da Nendene şehrine yerleşerek bilimsel çalışmalarına burada devam etti. Sanskritçeyi öğrenerek Hind toplumunun yaşamı ve kültürü üzerine çalıştı.
Buradan tekrar Gazni şehrine döndü ve yaşamının geri kalan kısmını bu şehirde tamamladı. Bu dönem Bîrûnînin en verimli zamanı sayılmaktadıfunduszeue.info zamandır hazırladığı Tahdîdu Nihâyetil Emâkin adlı eserini bu döneme denk gelen yılında yayınladı. Astronomi üzerine yazdığı Kanûn-i Mesûdî adlı eserini Gazneli Mahmudun oğlu Sultan Mesuda ithaf etmiştir.
El Birûni, astronomi üzerine yaptığı en iyi çalışmayı Gazneli Mahmutun oğlu Mesuta sundu. Sultan Mesut da bunun üzerine kendisine bir fil yükü gümüşü hediye edince, Bu armağan beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır. diyerek bu hediyeyi geri çevirdi. Aslında Birûni eczacılıkta uygulamalı eğitime, kitaplardan çok daha fazla önem vermiştir. Birûni, elle tutarak ve gözlemleyerek veri toplamanın insana, kitap okumaktan çok daha fazla yarar sağladığına inanmış ve bunu uygulamıştır. Gerçek bir bilim anlayışına sahip olan Birûni, ırk kavramına da önem vermezdi. Başka bir halkın ileri kültüründen derin bir saygıyla söz ederdi. Aynı şekilde dinler ve düşünceler konusundaki anlatımı sırasında o dinler hakkında itiraz veya eleştiride bulunmadığı gibi, o dindeki deyimleri aynen kullanmasıyla da dikkat çekmektedir. Sanskrit dilinden Arapçaya çevirdiği Potancali adlı kitabının önsözünde İnsanların düşünceleri türlü türlüdür, dünyadaki gelişmişlik ve esenlik de bu farklılığa dayanır. şeklinde yazmıştır.
Çok yönlü bir bilim adamı olan El Bîrûnî, ilk öğrenimini Yunan bir bilginden aldı. Tanınmış ve seçkin bir aileden gelen Harezmli matematikçi ve gökbilimci Ebu Nasr Mansur tarafından kollanan El Bîrûnî, ilk çalışmalarını bu alimin yanında yaptı. İlk eseri, Asar-ül Bakiyedir.
El-Bîrûnî’nin eserlerinin sayısı yüz seksen civarındadır. Yetmiş adet astronomi ve yirmi adet de matematik kitabı bulunmaktadır. Tıp, biyoloji, bitkiler, madenler, hayvanlar ve yararlı otlar üzerinde bir dizin oluşturmuştur. Ancak bu eserlerden sadece yirmi yedisi günümüze kadar gelebilmiştir. Özellikle Bîrûnînin eserlerinin Ortaçağda Latinceye çevrilmemiş olması, kitaplarının ağır bir dille yazılmış olmasının bir sonucudur. Ancak Bîrûnî kendisinin de dediği gibi, yapıtlarını sıradan insanlar için değil bilginler için yazmaktaydı.
Yine Harezmi Zîcinin Temelleri adlı yapıtının yüzyılda Abraham ben Ezra tarafından İbraniceye çevrildiği bilinmektedir. Batının Birûni ilgisi ise lerde başladı. O günden bugüne Birûni eserlerinin bazılarının tamamı veya bir kısmı Almanca ve İngilizceye çevrildi.
Mektuplarından, Bîrûnînin Aristoyu bildiği anlaşılır. İbn Sînâ gibi önemli bilginlerle beraber çalışan Bîrûnî, Hindistana birçok kez gitti. Bu nedenle Hindistanı konu alan bir kitap yazdı. Onun bu kitabı birkaç dile çevrildi. Birkaç dile çevirilen bu kitap çoğu bilgine örnek funduszeue.infoûni’nin bir tane de romanı vardır.
Bîrûnînin matematikçi yönü, en çok bilinen yönüdür. Yaşadığı yüzyılın en büyük matematikçisi olan Bîrûnî, trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın bir birim olarak kabul edilmesini öneren ilk kişi olup sinüs ve kosinüs gibi fonksiyonlara sekant, kosekant ve kotanjant fonksiyonlarını ilave etmesidir. Bîrûnî’nin bu yönü Batı Dünyası tarafından ancak iki asır sonra keşfedilip kullanılabilmiştir. Öte yandan Bîrûnî’nin yeryüzünde yükseltisi bilinen bir noktadan ufuk alçalması açısının ölçülmesi yoluyla merdiven yayı uzunluğunu hesaplaması da geometri açısından önemli bir çalışmasıdır. Merdiven yayı uzunluğunun ilk kez Bîrûnî tarafından bu yöntemle bulunması yaygın bir kanıdır. Ancak Bîrûnî bu yöntemi başka bir bilginden aldığını belirtmiştir.
Bîrûnînin astronomi alanında yaptığı çalışmaların başında Sultan Mesuta da sunduğu Mesudî fil Heyeti ven-Nücum adlı yapıtı gelmektedir. Bu yapıt günümüze gelmiş olup bu konuda yaptığı çalışmalarının bir kısmı kayıptır. Kanun adlı eserinde Aristo ve Batlamyusun görüşlerini tartışma konusu yaparak Dünyanın kendi ekseninde dönüyor olma olasılığı üzerinde durması bilim tarihi açısından önemlidir. Ancak bu konuda kesin bir sonuca varamadığı varsayılan Bîrûnînin günümüze değin bu konuda bir eseri ulaşmamıştır.
Nihâyâtül-Emâkin (Türkçe: Mekânların Sonları) adlı yapıtı, coğrafyadan, jeoloji ve jeodeziye kadar bir dizi konudaki yazılarını içerir. Sultan Mesuta sunduğu el-Kanunül-Mesudi, Bîrûnî’nin astronomi alanındaki en önemli yapıtıdır. Bilim tarihçilerine göre o, Kopernikle başlayan çağdaş astronominin temellerini atmıştır.
Ayrıca gerilim düzleminin gök apsisine göre eğikliğini de (enlem eğikliği) Kas, Gürgenç ve Gaznede yaptığı çeşitli hesaplamalarla aslına çok uzak değerlerde bulmuştur. Ayrıca birçok elementli ve bileşikli hesaplayabilmiştir. Boylamın belirlenmesi gerilimininkine nazaran daha zor olduğundan Bîrûnî, iki nokta arasındaki boylam farkını enleme ve aradaki toplam uzaklığa dayanan bir formülle hesaplama yoluna gitmiş, ölçme ve gözlemlerinde hata payını en aza indirgemek için uğraşmıştır. Bunun yanında gözlem aletlerinin boyutunu büyütmek yerine onları çapraz çizgilere bölmeleyerek duyarlılığı arttıracağını keşfederek verniye ilkesinin temellerini atmıştır.
Bîrûnî, Kitâbü’l-Camahir fi Mârifetil-Cevâhir (Türkçe: Cevherlerin özellikleri üstüne) adlı yapıtında 23 katı maddenin ve altı sıvının özgül ağırlıklarını bugünkü değerlerine çok yakın olarak saptamıştır. Aynı şekilde Hint tarihi hakkında da kitap yazan Bîrûnî, Hintlilerin inandığı boş inançları, inanışlarını, yaşam biçimlerini ve gelenek-görenekleri çok ayrıntılı olarak anlatmış, bunu yaparken tamamen tarafsız ve önyargılardan uzak davranmıştır.
Tıp alanında da birçok eser veren Birûni, döneminde bir kadını sezaryenle doğum yaptırmayı başarmıştır. Şifalı otlar ve birtakım ilaçlar üzerine yazdığı Kitabus Saydane, Birûni’nin son yapıtı olmakla beraber de yazılmıştır. Bu kitapta üç bin kadar bitkinin neye yaradığını ve nasıl kullanıldığı yazmaktadır. İlaçların yanında o bitkinin Arapça, Farsça, Yunanca, Sanskritçe ve Türkçe gibi başka dillerdeki adının yer alması etimolojik açısından çok önemli bir gelişmedir.
Bilimsel bakış açısı olarak İbn Sînânın Aristo tarzı düşüncesine karşı çıkan Bîrûnî, tek tanrı inancını benimseyerek Evrenin bir başlangıcının olduğunu, öncesiz bir Evrenin tanrının gereksiz sayılması demek olduğunu savunmuştur. İbn Sînânın bu tarz yaklaşımına sürekli karşı çıkan Bîrûnînin İbn Sînâ ile yazışırken yaptığı tartışmalardan bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır.
Öte yandan Bîrûnî, astroloji gibi bilim sayılmayan bir konuyla da ilgilenmiş ve Kitâbut Tefhim fî Evâili Sanaati’t-Tencîm adında bir astroloji eseri yazmıştır. Ancak simya, efsun, büyü gibi diğer akıl dışı alanlar üzerinde çalışmadığı gibi bunlara karşı çıkmıştır. Bunun yanında Bîrûnî, devletlerin tarihlerini incelerken ekonomik nedenleri araştırarak devletlerin ilişkilerinin altında dînî nedenler aranmasının yanlış olduğunu öne sürmüştür.
Batıda Aliboron adıyla bilinen Bîrûnînin yapıtları birçok Batı diline çevrilmiştir. Bîrûnî, hiçbir eserinde tek bir bilime veya konuya bağlı kalmadan bilimi tek bir bütün olarak gören bir ansiklopedisttir.
Bîrûnînin onlarca yapıtı arasında en çok bilinenleri aşağıdaki gibidir:
Bîrûnî, günümüzde en bilinen İslâm bilginlerinden biridir. Tüm Dünyadaki çeşitli ülkelerde Bîrûnîyi anmak için sempozyumlar, kongreler düzenlendi, pullar bastırıldı. Türk Tarih Kurumu sayısını Bîrûnîye Armağan adıyla Bîrûnî‘ye tahsis etti. yılında Türkiyede basılan pullar arasında Bîrûnîye de yer verildi. UNESCOnun 25 dilde çıkardığı Conrier Dergisi Haziran sayısını Bîrûnîye ayırdı. Kapak fotoğrafının altına, yıl önce Orta Asyada yaşayan evrensel dâhî Bîrûnî; Astronom, Tarihçi, Botanikçi, Eczacılık uzmanı Jeolog, Şair, Mütefekkir, Matematikçi, Coğrafyacı ve Hümanist diye yazılarak tanıtıldı. Bîrûnî’ye ait bir minyatür, İstanbuldaki Topkapı Müzesinde bulunmaktadır.
Uluğ Bey
()
Uluğ Bey, Mīrzā Mohammad Tāregh bin Shāhrokh; d. ö. ), Timur İmparatorluğunun 4. sultanı.Türk Matematikçi ve gökbilimci.
Timurun erkek torunudur ve Timur İmparatorluğunun 2. hükümdarı olan Şahruhun oğludur. yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Timurun öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkantta bulunuyordu. Maveraünnehir, Mirza Halil Sultanın saldırısı ve işgali üzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Beye yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve hem de öğrenimine devam etmiştir.
Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir hükümdardı. Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı. Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı sözcüğü sözcüğüne hatırında tutacak kadar belleği vardı. Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileri düzeydeydi. Bir söylentiye göre, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür. Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Beyin küçük oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Beyin korktuğu başına gelmiştir.
Uluğ Bey, Semerkantta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkanta çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir. Gözlemevinin yönetimini Bursalı Kadızade Rumi ile Cemşide vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçuya kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani, bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyçin iki makalesi yılında Londrada ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de yılında aynen basılmıştır. Zeyç Kürkaninin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiyeye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüfunduszeue.infoğ Beyin yönetimi zamanında fetihlerden çok babası zamanında olduğu gibi yönetim güçlendirilmiş ve önemli bilimsel gelişmeler yaşanmıştır.
Uluğ Bey, bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından yılında öldürülmüştür.
Hüseyin Tevfik Paşa
()
Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa () bir Osmanlı generali ve bilim adamıdır. İstanbulda yılında İngilizce olarak yazdığı özgün bir eser olan Linear Algebra (Lineer Cebir) adlı eseri dünya çapında çağın en önemli Matematik kitaplarından biridir.
Hüseyin Tevfik Paşa yılında günümüzde Bulgaristan sınırları içinde olan, o zamanlar Osmanlı Devletine bağlı Vidin kentinde doğdu. Babası Hasan Tahsin Efendiydi. Ailesi İmamzadeler olarak tanınırdı[1]. İlköğrenimini Vidinde tamamladıktan sonra yaşlarında İstanbula gitti ve Maçkada bulunan Mekteb-i İdadi-i Askeriyede okudu. Daha sonra Harbiye Mektebini bitirdi ve Erkan-ı Harbiyeye kabul edildi.
Harbiye Mektebinde matematik derslerindeki yeteneğiyle Cambridge Üniversitesinden mezun olmuş olan matematik hocası Tahir Paşanın dikkatini çekmiş ve Tahir Paşa kendisine özel dersler vermiştir. Mezun olduktan sonra kendisi de Harbiyede cebir cebir dersleri vermeye başladı, Tahir Paşa ölünce onun matematik dersleri de Hüseyin Tevfik Paşaya kaldı. Harbiyedeki hocalığı devam ederken, Tophâne Tecrübe ve Muayene Komisyonuna da getirildi. de Paristeki Mekteb-î Osmanîye müdür muavini olarak gönderildi ve aynı zamanda balistik ve tüfek imalatı üzerine incelemelerde bulunmakla görevlendirildi. Bu arada matematik bilgisini geliştirmek için Pariste üniversiteye devam etti ve Pariste kaldığı iki yıl boyunca makaleler yayımladı ve bilimsel toplantılara katıldı.
Hüseyin Tevfik Paşa, de Osmanlı Devletinin Amerikan silah fabrikalarına ısmarladığı tüfeklerin imalatını ve şartnâmeye uyulup uyulmadığını kontrol etme göreviyle ABDye gönderildi. yılına kadar ABDnin Rhode Island eyaletinde kaldı ve bu süre içinde matematikle uğraştı; Lineer Cebir adlı İngilizce kitabını bu sırada yazmış ve Argandın kompleks sayılarla ilgili teorisinde ileri sürdüğü çarpımı üç boyutlu uzaya uygulamanın bir yolunu bulmuştur.
yılında II. Abdülhamit tarafından Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûnun başına Mühendishane Nazırı olarak atandı. Bu görevde kısa bir süre kaldı. yılları arasında Osmanlı Devletinin Washington Büyükelçiliği görevini sürdürdü. yılında Ticaret ve Nafia Nazırı görevine atandı. Ölümüne kadar padişah II. Albdülhamitin yaveri olarak görev yaptı. 16 Haziran tarihinde vefat etti. Mezarı Eyüp semtinde bulunmaktadır.
Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Yusuf Ziya Paşa ile birlikte yılında kurduğu Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye sonradan Darüşşafaka Lisesine dönüşmüştür.
Eserleri
Hüseyin Tevfik Paşanın eserleri şunlardır:
Lineer Cebir eserinin önsözünde Hüseyin Tevfik Paşa söyle yazmıştır: Bu kitapta incelenen lineer cebir, dünyanın Sir William Hamiltona borçlu olduğu quaterniyonlara çok benzer. Lineer cebir, quaterniyonların bütün potansiyellerine sahiptir ve güçlüğü daha azdır. Quaterniyonlar üniversitelerde öğretilmektedir ve kabul görmüş bir bilgidir. Lineer cebirin de aynı kabulü görüp görmeyeceğini, hattâ quaterniyonların yerini alıp almayacağını şimdiden bilmiyorum. Kendi sisteminin üstünlüğünü ise şöyle ifade etmiştir: Quaterniyonların çarpımı, isim olarak bile düzlem geometride ele alındığında, bizi üç boyutlu uzayda çalışmaya zorlamaktadır; hâlbuki lineer cebirde yalnızca iki boyut ele alındığı zaman bir üçüncü boyutu düşünme durumunda değiliz.
Hüseyin Tevfik Paşanın bu eseri tercüme değildir ve konuya özgün katkı yapması açısından çok önemlidir.
Tevfik Paşanın başka pek çok görevleri olmuş, Fransa ve ABDde kaldığı sıralarda Fransızca ve İngilizceyi, bu dillerde kitap yazabilecek kadar iyi öğrenmiştir. Burada matematik dersleri vermiş, yine bu sıralarda arkadaşlarıyla çıkarttığı Mebâhis-i İlmiyye adlı aylık dergiye makaleler yazmıştır. Bu dergide yayımladığı makaleleri arasında Mahsûsât ve Gayr-ı Mahsûsât isimli felsefî bir yazısı, ayrıca türev ve fonksiyonlar üzerine yazıları bulunur.
Hüseyin Tevfik Paşa, daima devlet memuriyetiyle görevli olmasına rağmen, matematik bilimlerle ilgilenmeye zaman ayırabilmiş, zengin bir kütüphane oluşturmuş, çevresindeki Sâlih Zekî gibi yetenekli gençlere, vakit ayırmış, periyodik yayınlarla entellektüel bir ortamın oluşmasına gayret sarf etmişfunduszeue.infok nesillere katkıda bulunmuştur.
Feza Gürsey
()
Feza Gürsey, (d. 7 Nisan , İstanbul – ö. 13 Nisan , New Haven). Türk fizikçi ve matematikçi.
7 Nisan de İstanbulda Prof. Dr. Remziye Hisar () ve Dr. Reşit Süreyya Gürseyin () ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Dr. Reşit Süreyya Gürsey, tıp doktoru, fizikçi ve öğretmen olmasının yanı sıra bilime ve sanata büyük ilgisi olan bir aydındır. Annesi Prof. Dr. Remziye Hisar, Darülfünunun fen okuyan ilk kız öğrencilerinden olup, Avrupada kadınların pek azının kariyer yapabildiği bir dönemde Sorbonneda Devlet Kimya Doktorası yapmayı başarmış bir bilim insanıdır.
Feza Gürsey, İstanbul Anadoluhisarında, Remziye Hanımın Otağtepedeki aile evinde doğmuştur. İlkokula Pariste Jeanne dArc okulunda başlamış ve öğretmenlerinin hayranlığını kazanmıştır. Kızkardeşi Deha Gürsey Owenın anlattığı üzere, öğretmeni Madame Denizot, herşeyi çabucak öğrendiği için Feza Gürseyi çok seviyor, onu yanından ayırmıyormuş.
İlkokul üçüncü sınıfa Galatasaray Lisesinde devam eden Gürsey, okulun sevilen, hayran olunan bir öğrencisi olmuştur. Sınıf arkadaşı Emekli Büyükelçi Özer F. Tevs bir yazısında Feza Gürseyi şöyle anlatmıştı:
39 Feza Gürsey, zamanının bütün Galatasaray Liselilerini ve yerli yabancı kıymetli hocalarını etkilemiş bir talebe idi. Ortaokul üçüncü sınıfta, akşam etüdünde, bakardık, Feza bir köşede Proustun Yitik Zamanı Araştırırken adlı felsefi hikâyelerini okuyor veya Cézanneın röprodüksüyonlarını inceliyor Fransız hocalarımız büyük teneffüslerde onu muallimler odasına çağırır sohbet ederlerdi Bizden iki sınıf daha büyük, çok çalışkan bir öğrenci daha vardı. Mezun olduktan sonra Fransız hocalardan birisine, Feza mı yoksa diğer öğrenci mi daha üstündü diye sormuşlar. O da, bir köy öğretmeni ile bir ordinaryüs profesör arasında ne kadar fark varsa, Feza ile diğer öğrenci arasında o kadar fark vardı demiş.
Feza Gürsey, fizik okumaya lise yıllarında karar vermiştir. Galatasaray Lisesini yılında birincilikle bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisi olmuş, yılında Fizik-Matematik bölümünden de birincilik ile mezun olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı sınavını kazanarak İngiltere Imperial Collegea gitmeye hak kazanmış, burada yılları arasında Prof. Dr. H. Jonesın danışmanlığı altında doktora çalışmalarını yapmıştır. Bu dönem içerisinde Tek boyutlu bir istatiksel sistem ve İki bileşenli dalga denklemleri üzerine başlıklı iki önemli makale yayımlamıştır. yılları arasında Cahit Arfın desteği ile İstanbul Üniversitesi Tatbiki Matematik Kürsüsüne asistan olarak tayin edilmiştir. yılında Spinli elektronların klasik ve dalga mekaniği adlı tezi ile doçent ünvanını almış, bir yıl sonra Tatbiki Matematik Kürsüsüne doçent olarak atanmıştır.
yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi asistanlarından Suha Pamir ile evlenmiş ve yılında Suha ve Feza çiftinin tek çocukları Yusuf dünyaya gelmiştir. yılları arasında, eşi ve oğlu ile birlikte Atom Enerjisi Komisyonunun bursu ile ABDde Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarında bulunmuştur. Bu dönemde Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı, Princeton İleri Çalışmalar Enstitüsü ve Columbia Üniversitesinde fizik dünyasında en ileri seviyede çalışma yapanlar ile birlikte çeşitli çalışmalar yapmıştır. Feza Gürsoyun bu çevrede adını duyuran ilk çalışması yük bağımsızlığı ve Baryon korunumu ile Pauli Transformasyonunun ilgisini gösteren makalesidir. Wolfgang Pauli ünlü Rus fizikçisi Landauya yazdığı mektupta ilgisini çeken bu makaleden bahsetmekte ve Heisenberg ile çalışmalarında bu simetriyi kendi spinor modellerinde kullanmayı düşündüğünü söylemektedir. funduszeue.info, kendisinden Princeton Enstitüsünde çalışmalarına devam etmesi için referans isteyen Feza Gürseya gönderdiği mektupta şöyle diyor:
Ben, seni tavsiye edebilir miyim diye düşünmüyorum, tam tersi, Princeton Enstitüsünü sana tavsiye edebilir miyim diye düşünüyorum.
yılında Türkiyeye dönen Gürsey, yılına kadar Prof. Dr. Erdal İnönünün ısrarları ve uğraşları sonucunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teorik Fizik Bölümünde profesör olarak çalışmıştır. Bu dönem içinde Türkiyede teorik fizik alanında yapılan çalışmaları canlandırmaya çalışımıştır. Princeton ve Yale üniversitesinden ünlü fizikçileri ODTÜye davet ederek bir çok konferansın düzenlenmesini sağlamıştır. yılında TÜBİTAK Bilim Ödülünü almıştır.
yılları arasında Yale Üniversitesinin Teorik Fizik Bölümüne teklifi üzerine ODTÜdeki görevinden ayrılmak istemeyen Gürsey, Yale Üniversitesinde konuk profesörlük görevini kabul etmiş ve ODTÜ-Yale üniversiteleri arasında dönüşümlü olarak lineer olmayan kiral modeller, konform simetri, genel görelilik üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür.
yılında Feza Gürseyin Yale Üniversitesi Fizik Bölümünndeki profesörlüğü daimi hale gelmiş, izni kaldırılmış ve ODTÜden ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Gürsoy bunun nedenlerini, Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfınca verilen Bilim Hizmeti ve Onur Ödülü töreninde anlatmıştır:
Birincisi, sık sık ve ücretli izinli olarak dışarıdaki bilim merkezlerinde çalışmam ve bu bilimsel alışverişe öğrencilerimi de katmam. İkincisi, Türkiyemizin seviyesine ve ihtiyaçlarına uygun olmayan üst düzeyde bir araştırma yaparak gençliğe zararlı bir örnek olmam.
Feza Gürsey yılından yılındaki emekliliğine kadar Yale Üniversitesi Fizik Bölümünde çalışmıştır. 19 Ocak de temel parçacık fiziğine yaptığı katkılardan dolayı Sheldon Glashow ile birlikte Oppenheimer Ödülünü aldı. Ödül için kendisini tebrik eden öğrencilerine Ödül, Yale ile Harvard arasında paylaşıldı yazıldı. İsterdim ki, ODTÜ ve Harvard arasında paylaşıldı desinler demiştir.
yılındaki emekliliğinden sonra Türkiyeye dönmüş, Boğaziçi Üniversitesinin davetini kabul ederek Fizik bölümündeki odasına yerleşmiştir. Bu sene içerisinde yakalandığı prostat kanseri nedeni ile 13 Nisan de Yale Üniversitesinin hastahanesinde vefat etmiştir. Naaşı Anadoluhisarında aile mezarlığına defnedilmiştir.
Ödülleri
Etiketler: Akışkanların Hareketi, Ali Kuşçu, Ali Nesin, Analitik Geometri, Arapça, Asar-ı Bakiye, Berlin Üniversitesi, Bursalı Kadızade Rumi, Cahit Arf, Cebir Risaliyesi, Cemâlü’l-Küttâb, Dalga Teorisi, Develerle Eşekler, Diferansiyel ve İntegral Hesap, Ecole Normale Superieure, Elektrik ve Kılcallık, Elektro Magnetizma, Eyüp Sultan Türbesi, Fizik, Fonetik, Galatasaray Lisesi, Galois grubu, Gelenbevi, Gelenbevi İsmail Efendi, Genel Çekim, Geometri, Gıyaseddün Cemşid, Hamburg Üniversitesi, Hasan Sabbah, Helmuth Hasse, Hendese, Hendese-i Tahliliye, Hesab-ı İhtimali, Heyet-i Riyaziye, Hikmet-i Tabiiye, I. Selim, İbn-i Sina, İhtimaller Hesabı, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, Kamus-u Riyaziyat, Kemalü’l- Hisâb, Kerim Erim, Masatoşi Gündüz İkeda, matematik, Matematik Ansiklopedisi, Matematik Astronomi, Matematik Enstitüsü, matematik öğretmenliği, Matematik ve Doğa, Matematik ve Korku, Matematik ve Sonsuz, matematikçi, Matrakçı Nasuh, Mebhas-ı Cazibeyi Umumiye, Mebhas-ı Elektrik-i Miknatisi, Mebhas-ı Elektrikiyet ve Şariyet, Mebhas-ı Hararet-i Harekiye, Mebhas-ı Hareket-i Seyalat, Mebhas-ı Nazariye-i Temevvücat, Mebhas-ı Savt, Mihanik, Morley mertebesi sonlu gruplar, Mu’in al-Din el-Kaşi, Nazari Hesap, Nizamülmülk, Ömer Hayyam, Önermeler Mantığı, Osmanlı İmparatorluğu, otomorfizim, Pascal üçgeni, Salih Zeki Bey, Semerkant, Telgraf Kalemi, Telgraf Nezareti, Termodinamik, Tübitak, türkçe, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, TürkiyeAlbert Einstein, Über die Traghe-its-formen eines modulsystems, Uluğ Bey, Umdetü’l-Hisâb, Ünlü Türk Matematikçiler
Matematikte Nobel Ödülü yoktur, ancak bazen matematikçiler ekonomi gibi farklı bir alanda Nobel Ödülü'nü kazanmıştır. Matematikte öne çıkan ödüller arasında Abel Ödülü, Chern Madalyası, Fields Madalyası, Gauss Ödülü, Nemmers Ödülü, Balzan Ödülü, Crafoord Ödülü, Shaw Ödülü, Steele Ödülü, Wolf Ödülü, Schock Ödülü ve Nevanlinna Ödülü vardır. (Detaylı liste için bkz. Matematik ödülleri listesi)
Fields madalyası Uluslararası Matematikçiler Birliği tarafından 40 yaşın altındaki 2, 3 ya da 4 matematikçiye 4 senede bir yapılan Uluslararası Matematikçiler Kongresinde verilen, matematiğin Nobeli olarak görülen ödüldür.
American Mathematical Society, Association for Women in Mathematics ve diğer matematik toplulukları, matematiğin geleceğinde kadınların ve azınlıkların temsilini artırmayı amaçlayan çeşitli ödüller sunmaktadır.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası