kafaçatlatan / Bay Muannit Sahtegi'nin Notları Üzerine Varoluşçu Bir İnceleme - Sanatla Art

Kafaçatlatan

kafaçatlatan

Kafa &#;atlatan lokantalar

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Tahta masalar, yüksek tavanlar, taş tezgâhlar, açık mutfaklar Lokanta mimarisini ele geçiren modern stil, gürültüyü had safhaya çıkarıyor. Tesadüf değil, bu durum mekân sahiplerinin lehine. Ama biz müşteriler gürültünün zararlarının farkına varırsak bir baskı grubu oluşturabiliriz.

Haberin Devamı

Son yıllarda ülkemde ya da yabancı lokantalarda damağımın çatladığı nadir ama kafamın çatladığı çok oluyor. Bazı lokantalarda ise kendimi çok mutlu hissediyorum. Sakin, rahat ve huzurlu. Akşam yemeğinden sonra da bebek gibi uyuyorum.
Bunlardan biri, Milano’daki Aimo e Nadia. Yakın zamanda burada çok iyi bir yemek yedim ve Instagram’ıma koydum. Her zaman olduğu gibi de gene bir izleyicimden bilmediğim bir şeyi öğrendim: “Harika bir restoran İtalya’nın ilk 20 restoranından biri bence. Restoranın tavanına dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Ben merak edip sormuştum; mimari olarak akustiği dengelemek ve müşterilerin diğer masalardaki konuşmalardan rahatsız olmaması için özel yapılmış.”
Dikkat etmemiştim. Yıllar önce lokantalar gürültülü değildi. Acaba bir şeyler mi değişti yoksa yıllar geçtikçe ben mi gürültüye daha tahammülsüz hale geldim?
Bunu düşünürken, funduszeue.info’da Kate Wagner’in ‘Restoranlar Nasıl Bu Kadar Gürültülü Hale Geldi’ (How Restaurants Got So Loud) adlı yazısını buldum. İşin özü şu: Maliyeti düşür, sürümü artır!
85 desibelin üstü zararlı
Modern ve lüks lokantaların dizaynına bakın: Tahta masalar, yüksek tavanlar, taş tezgâhlar, açık mutfaklar, lokantanın içindeki barlar Eskinin önde gelen lokantalarına bakalım: Yerde kalın halılar, duvarda sesin yansımasını önleyen materyaller, masa örtüleri, alçak tavanlar Modern stil, gürültüyü had safhaya çıkarıyor, eski olan ise minimize ediyor.
Gürültü sağlığa zararlı. Ölçmek mümkün. 85 desibel üstü ses hem fizik hem de ruh sağlığına zararlı. Dikiş makinesi, pencereler kapalı olduğunda trafik gürültüsü (klaksonsuz), çalar saat sesi vs. 70 desibel civarında. Bundan yola çıkarak, özellikle kapasitesi yüksek modern lokantalarda sesin 85 desibelin üzerinde olduğunu tahmin edebiliriz.
Peki bu durum neden ve nasıl ortaya çıktı? Müşterilerin aleyhine olan bu ortam neden kabul gördü? Kolay bir cevabı yok. Kesin olan, bilinçli ya da bilinçsiz, uzun bir ideolojik kampanya sonunda eski stil gürültüsüz lokantanın rağbetten düşmesi. Fazla soylu, dışlayıcı, hatta korkutucu ve ürpertici görülmesi. Yeni stil ise dinamik, herkese kucak açıcı, enerjik görünüyor. Ama gerçek pek böyle değil.
Maksimum kâr için
Kafa çatlatan lokantalar
Gürültü yüzünden insanlar diyalog kuramıyor, ya bağırarak konuşuyor ya da telefonlarıyla oynuyorlar. Sonra lokantada daha az süre geçiriyoruz. Bir diğer gerçek de daha fazla içki içiyoruz. Bunların hepsi kötü ve müşterinin aleyhine.
Ama lokantacının lehine. Bolkepçe Hasan Usta’dan bahsetmiyorum tabii. Bu tip lokantalara büyük para yatıran, servetlerini başka sektörlerden elde etmiş yatırımcılar ve birden çok lokantanın sahibi büyük gruplardan bahsediyorum.
Bu yatırımcılar kendi açılarından rasyonel olanı yapıyorlar. Maksimum kâr için masaların devri hızlı olmalı, çok ve hızlı alkol tüketilmeli. Orta ve orta-üst gelir kesimlerine hitap eden ve çoğu alışveriş merkezlerindeki lokantalar bu amaca uygun şekilde dizayn ediliyor. Mimari alanda yenilikler ve yeni materyaller de bu tip mekânların ortaya çıkmasını mümkün kılıyor. Bunların çoğu da yaratıcı ve bakış açısına göre, belki mükemmel ambiyans. Ama maalesef sağlık için zararlı çünkü gürültülü.
Yanlış anlamayın, kabahat mimarda değil. Ülkemizde çok çok iyi mimarlar var. Ama karar verici, yatırımcı. Mimara “Gürültüyü en aza indireceksin” gibi bir ödev verilmediği sürece onların yapacağı çok şey yok.
Ama biz müşterilerin yapacağı bir şey var. Gürültünün zararlarının farkına varırsak bir baskı grubu oluşturabilir ve yatırımcı-lokanta sahiplerini davranış değişikliğine zorlayabiliriz.

#Vedat Milor#Gurme#Yemek

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

Kafa çatlatan migrenin ilacı magnezyum

Uykusuzluk, depresyon ve yorgunluk hepimizin hayatını olumsuz etkileyen durumlar. Bu sorunlar aslında çok basit bir problemin göstergesi de olabilir: Magnezyum eksikliği. Bu soruna çözüm bulmak aslında son derece basit. Pirinç, fasulye, avokado ve bitter çikolatada bol miktarda magnezyum bulunuyor. ‘Mineral Check’ adlı bir kuruluş tarafından 8 bin Britanyalı arasında yapılan bir çalışmada, katılımcıların yüzde 70’inde düşük magnezyum gözlendi. Ne var ki magnezyum, hayati önem taşıyan ve vücutta ’den fazla enzimatik reaksiyonun gerçekleşmesinde görev alan bir mineral. Yapılan araştırmaya göre magnezyum deliksiz uyumanızı sağlayabilir, huzursuz bacak sendromunun semptomlarını azaltabilir ve tutarsız ruh hali, halsizlik, migren gibi problemleri hafifletebilir. İşte magnezyum eksikliğinin gözden kaçırılmaması gereken belirtileri:

Bölünen uykular:Çalışmalar magnezyum eksikliği çekilen durumlarda deliksiz uyumanın zorlaştığını gösteriyor. Beslenme uzmanı ve ‘Yaşlanma Karşıtı Besin ve Fitness Planları’ kitabının yazarı Rick Hay “Magnezyum sinir sisteminin normal bir şekilde çalışmasını sağlar, bağlantılı şekilde uyku bölünmelerinin engellenmesine de yardımcı olur” diye konuşuyor. Magnezyum beyindeki ‘Gamma aminobütirik asit’ (GABA) kimyasalın miktarını arttırarak rahatlık ve uyku sağlıyor. Vücuttaki düşük GABA seviyesi rahatlamayı zorlaştırabiliyor. yılında yapılan bir araştırmada yatmadan önce alınan miligram magnezyumun uykusuzlukla savaşmada pozitif sonuçlar doğurduğu gözlemlenmişti.

Depresyon:Beyindeki mutluluk hormonu olarak da bilinen serotonin magnezyum tarafından düzenlenir ki bu tür hormonlar stabil bir ruh hali için çok önemli. Araştırmacılar geçen yıl yayımlanan bir makalede altı hafta boyunca günde miligram magnezyum alan yetişkin bireylerin depresyon ve anksiyete seviyelerinde olumlu gelişmeler gözlendiğini belirtti.

Migren: Magnezyum takviyesi migren için kurtarıcınız olabilir. Geçtiğimiz yıllarda yayımlanan bir makalede üç aylık bir süreçte magnezyum yağı spreyinin kullanımının migren semptomlarını hafiflettiğinden bahsedilmişti. Dr. Ricky Hay de “Magnezyumun migrenin şiddetini azaltıcı bu etkisi büyük ihtimalle hormonal düzenleyici ve kas gevşetici özelliklerine bağlı” açıklamasında bulunuyor.

Çikolata krizleri:Belirli yiyeceklere karşı duyulan iştah besin yetersizliğine, eğer bu yiyecek çikolataysa da magnezyum yetersizliğine işaret eder. Çikolata magnezyum bakımından zengin bir tatlı ve uzmanlara göre kadınların regl döneminden önce ve sonra çikolata krizine girmesinin sebebi bu zamanlarda kanlarındaki magnezyum oranının düşmesi. En fazla magnezyum, kakao oranı yüzde 60’ın üzerinde olan bitter çikolatada bulunuyor.

Kas spazmları:Magnezyum kas gevşetici olmanın yanında kalsiyumla birlikte çalışarak kas hareketlerini de düzenler. Eğer çok fazla kalsiyum ve çok az magnezyuma sahipseniz kas spazmı geçirebilirsiniz. Bu kendini bacak krampı, kas ağrıları veya gerginlik olarak gösterebilir.

Göz seğirmesi:Bu semptom magnezyumun kas hareketini düzenleyici özelliğiyle alakalı. Bu minarelin eksikliği durumunda kaslar, buna gözlerinizdekiler de dahil, spazm geçirir veya isteminiz dışında hareket eder.

Düzensiz kalp atışları:Kalsiyum ve potasyum gibi diğer minerallerin hücrelere taşınmasında da görevli olduğundan sağlıklı bir kalp için magnezyum çok önemli. Magnezyum eksikliği kalpteki kalsiyum gibi bazı minerallerin miktarlarında düşüşe sebep olduğundan ritim bozukluğuna yol açar. Kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada daha fazla magnezyum tüketiminin ani kalp krizi riskini azalttığı anlaşıldı.

Bitmeyen yorgunluk:Dr. Rick Hay “Magnezyum vücudun doğal enerji üretim sisteminin bir parçasıdır ve enerji salınımında rol oynar” diyor.

Cilt problemleri: Magnezyum cilt kızarıklıkları, akne ve egzamayı azaltmaya yardımcı oluyor. Menopoza girmiş yaklaşık 3 bin kadın arasında yapılan bir araştırmada arttırılan magnezyum tüketiminin kızarıklığa sebep olan üç biyolojik emareyi azalttığı gözlendi. Öte yandan magnezyum aynı zamanda cilt sağlığı için hayati önemli taşıyan D vitaminin işleyişini ayarlamaya yardımcı olur.

NE KADAR TÜKETELİM?

yaş arası bireyler için kadınların günde , erkeklerinse günde miligram magnezyum tüketmesi gerekiyor. Gün içinde yediğiniz pek çok yiyecekte magnezyum bulunuyor. En çok ise aşağıdaki gıdalarda Yeşil yapraklı sebzeler, yemişler, pirinç, balık, tam tahıllı ekmek, et-süt ürünleri, çikolata.

Güncelleme: 

İlgili Haberler

Migren tedavi edilebilir bir hastalıkHamburger migreni tetiklerMantar ve sedef hastalarına hacamat uyarısıTatlı krizine en güzel çare fazla uykuSağlık Bakanlığı: Ağrı kesiciler kısırlık yapmaz

İki dünya savaşı arasındaki bunalımlı hâlin ürünü olan varoluş felsefesinin ortaya çıkmasında, yaşanan dünya savaşları ve metropolleşme etkili olmuştur. Varoluşçuluk, bu süreç içerisinde insanın “ne”liğini sorgulayan düşünürlerin düşünce hareketi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu varoluşçu felsefi hareketin edebiyata yansıması kaçınılmazdır. Edebiyatı araç olarak nitelendiren düşünürler, soyut olan felsefeyi edebiyat sayesinde ete kemiğe büründürmüşlerdir. Dünya edebiyatına etki etmeye başlamasının ardından Türk edebiyatında da varoluş felsefesinin izleri görülmeye başlamıştır. kuşağının yazar ve öykücüleri eserlerinde bu düşünce hareketinden beslenmişler; yabancılaşmayı, bunalımı, huzursuzluğu, kaygı ve korkuyu, intiharı bu bağlamda işlemişlerdir.

kuşağı yazarlarından olan Vüs’at O. Bener’in eserlerinde de varoluş felsefesinin izleri görülür. “Bay Muannit Sahtegi’nin Notları”, varoluşçu bağlamda değerlendirebileceğimiz bir romandır. Romanda yer yer Sartre, yer yer Camus etkisi hissedilir. Semih Gümüş, &#;Kara Anlatı Yazarı&#; adlı çalışmasında Bener’in romancılığında özellikle Camus’nün saçma kavramıyla kurduğu ilişkiye dikkat çeker (Kurt, ).

Hayattan kopukluk, yalnızlığa dayanıksızlık, başkasına yük olmak, yeryüzüne atılıvermişlik duygusu, iç sıkıntısı ve ölüm acısı bu romanın temelini oluşturan temalardır ve bu temalarda varoluş felsefesinin etkilerini görmemiz mümkündür.

funduszeue.info

Vüs’at O. Bener’in “Bay Muannit Sahtegi’nin Notları” adlı ikinci ve son romanı yılında yazılmıştır. Roman, merkezde yer alan Muannit Sahtegi’nin güncesinden oluşur. Muannit Sahtegi, evlat edindiği kızı Fatoş’un sevgilisi ile yurt dışına gitmesinin ardından tutmaya başladığı günlüğünü yeniden gözden geçirmeye karar verir. Yazarak “saçma’yı saçma kılmayı” dener (sayfa 10). Fakat romanın sonunda bu çabasının sonuçsuz kaldığını söyleyecektir: “Notlarımı okumayı içim kaldırmıyor, saçmayı saçma kılamamışım besbelli.” (sayfa 80). Yazmak da kızı Fatoş gibi onu hayata bağlayan şeylerden biridir. Sahtegi, kızı Fatoş’un yokluğundan dolayı duyduğu boşluğu yazarak var etmeye çalışır, elinden başka bir şeyin gelmeyeceğinin farkındadır:

“(…) kaydın Bay Muannit Sahtegi, yapma, seni konuşmak değil, yazmak kurtarır derken, yani günlük adı altında ilk üç beş tümcenin yazıldığı günden tam üç yıl sonra, yeniden başlamayı deniyorum.” (sayfa 9)

Beynine “yazdıkça kafa çatlatan sancılar girdiğini” söyler (sayfa 78) fakat “Yazmasam deli olacaktım.” diyen Sait Faik gibi hemen bir sayfa sonrasında yazmazsa oynatacağını söylemekten de kaçınmaz (sayfa 79).

Alkolik, kendi ile geçinemeyen, adı gibi inatçı (Muannit: Arapça inatçı), huzursuz, ölmek isteyen fakat ölmekten korkan biridir Muannit Sahtegi. Fatoş’un hayatına dahil olması ise ona beklediği ölümü erteletir. (Kurt, )

İntihar düşüncesi Sahtegi’nin sıkça düşündüğü fakat eyleme dök(e)mediği bir davranıştır. Daha romanın ilk cümlesinden bu intihar düşüncesini hissederiz: “Yine öldürgen bir intihar sabahı (…)” (sayfa 9). İntiharı düşünmekten ileri götüremez; ölmekten korkar, ölümü göze alamaz: “Canına kıyamaz, o kesin.” (sayfa 13), Sürekli öldüğünü düşünür. “Kendimi yok etmenin her çeşidini imgeledim sadece. Ölümüme yas tuttum.” (sayfa 22)

“En iyisi götiçi kadar mutfaktaki patlayacak da beni paramparça edecek korkusunu bir türlü yenemediğim piknik tüpünün düğmesini açayım sonsuza dek, yatayım ölüme, ne bu be!” (sayfa 71).

Fatoş’un varlığı ona ölümü beklemeyi erteletse de beklemekten tamamen vazgeçmez Sahtegi. Aslında onun ölümden korkmasına sebep olan da bu belirsiz beklentidir. Ölümün ne zaman geleceğinin bilinmezliği, her an her yerde oluşudur Sahtegi’yi korkutan, bu yüzden “saçma” bulur yaşam uğraşını. Sahtegi için Sartre’ın ifadesiyle her şey nedensizdir.

“Kendime biçtiğim yaşam sürecine bakıyorum da tümden saçma bulduğum şu uğraşı tepip defolup gitsem diyorum durmadan, lakin salt düşünü kurmakla yetiniyorum elbette. Galiba tepemi attıran da şu durağanlık, şaşkaloz beklenti. Perdenin ineceği an bilinebilse, insan kendi kendini programlayabilir (…)” (sayfa 58)

İnsanlardan uzak, toplumla ve bulunduğu ortamla uyumsuzdur Muannit Sahtegi. Bener, kahramanın uyumsuzluğunu soyadına da yansıtmıştır: Çevresiyle uyum sağlayamadığı ve bu yüzden kendini dürüst görmediği için “Sahtegi” soyadını uygun görmüştür kahramanına (Bener’den alıntılayan Şahin, ). Uyumsuzluğunu, “Ben kendi payıma, feryatlı, figanlı arabesklerle ruhumu besleyemediğim için uyumsuzlaştım.” diyerek ifade eder (sayfa 25) ama uyumsuzlaşmaması gerektiğinin farkındadır, bunu cümlenin devamında görürüz: “Doğrusu ayıp ettim, kendi başıma bok yedim, sizlerden ırak kaldım.”

Sahtegi, insanların ona acıdığını düşünür. “Ne acınır bana artık kimbilir?” (sayfa 27). Dahası kendi de kendisine acır, “umutsuzluk ağıtçısı” olduğunu iddia eder (sayfa 11). “Kendimi yönetmekten yoksun yapıma bakmadan, acımaya sarıldım. (…) Bana ben acıyabilirdim.” (sayfa 22) Kendine duyduğu acıma duygusu tiksinme ve iğrenme duygularını da beraberinde getirir: “Anlıyorum Bay Sahtegi, siz, tükenesi çirkinliği korunmaya değmez bir kelaynak, ses vermez plastik bir çıngıraksınız.” (sayfa 15)

Yaşadığı ev de kendi gibi karanlık ve pis bir evdir. Yaşadığı evden “in” diye bahseder (sayfa 22). Fatoş, Sahtegi ile yaşadığı zamanlar eve çeki düzen verse de evden elini çekmesiyle -İngiltere’den dönüşünde de babasının yanından ayrılarak ayrı eve çıkmıştır- ev de Sahtegi de eski hâline geri dönmüştür: “Kapkaranlık, pislik içinde yaşamak istiyorum, dokunma bana!” (sayfa 65) der kızına. Kızı onu bırakıp gittiği için, yalnız kalacağı için öfkelidir. Sitem eder Fatoş’a: “(…) kullanmadım zavallı ağırlığımı, çekip gittin, hem de iyice yorulduğumu sezmen gereken çağımda (…)” (sayfa 40). Fakat içten içe gitmesinin sebebinin kendi olduğunu bilir, kendini suçlar: “Niye gitti? Soruyorsun bir de…” (sayfa 22). Paragrafın devamında kızının gidişinden dolayı kendini suçlayarak kendine acır:

“(…) İkimiz de ödlek, zayıf insanlarız. Birdenbire çökmedim, çökerek bu günlere geldim, hiç kimseyi hele oncağızı suçlamaya kalkışmamalıyım. (…) Kendimi yönetmekten yoksun yapıma bakmadan acımaya sarıldım.”

Her yeni gün yeni korkuların, kaygıların habercisidir, bu da yaşamı katlanılmaz kılar. Yaşam katlanılamaz hâle geldiğinde ölüm daha çekici hâle gelir. Sahtegi, “saçma” bulduğu yaşamı katlanılır hâle getirmek için içkiye sığınır fakat yazmanın bir işe yaramayacağını bildiği gibi alkolün de bir işe yaramayacağının bilincindedir: “Alkol desteğinin işe yaramayacağını hep bilerek düzmece akıl yürütmeler yüzünden kurulmasını özlediğim insanca ilişkilerden bile geride durma savaşımı veriyorum.” (sayfa 64). Ayrıca romanda nobraksin (sayfa 9), diazem (sayfa 23), isodril (sayfa 53) gibi antidepresan-sakinleştirici isimleri de yer alır.

Korku ve kaygı romandaki baskın temalardır.  Korkunun anayasal hakkı olduğunu düşünür (sayfa 43). Korkunç sancı birden göğsünün tam ortasına çöreklenir (sayfa 53), dayanılır gibi değildir. Bu korkunç sancı, Sartre’ın “bulantı” dediği durumdan başkası değildir. Bulantı, bireyin varlığın evvelce bir öze sahip olmaması koşullarıyla anlamsızlığını idrak edip yüzleşmesi durumunda tecrübe ettiği tiksinmedir.  “(…) doğru da BEN nereden çıktım?” (sayfa 40) der. Varlığının anlamsızlığıyla yüzleşir Sahtegi.

Jean Paul Sartre - Dergi Bursa

Feride’ye yazdığı mektubunda özgürlüğün tutsaklık, tutsaklığın özgürlük olarak kavranabileceğinden bahseder Sahtegi (sayfa 77). Bu ifade Sartre’ın “İnsan özgür olmaya mahkûmdur.” ifadesini aklımıza getirir. (Sartre’dan aktaran Eskin, )

Kaynakça:
-Camus, Albert “Yabancı” ( Basım – ) İstanbul: Can Yayınları
-Dirlikyapan, Jale “Yazınsal Kavrayışta Köklü Bir Değişim: Türk Öykücülüğünde Kuşağı” () Ankara (Doktora Tezi)
-Eskin, Şerif “Eşikte Bulantılar: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler Romanında Varoluşçu İzlekler”, VIII. Milletlerarası Türkoloji Kongresi Bildiri Kitabı, Cilt 3, Ed. Mustafa Özkan, Enfel Doğan, () İstanbul
-Işık, Hüseyin Cem “Türk Öykücülüğünde Kuşağı ve Varoluşçuluk” () Manisa (Yüksek Lisans Tezi)
-Kurt, Mustafa “ Sonrası Türk Edebiyatında Varoluşçu Felsefeden Etkilenen Yazarların Romanlarında Yapı, Tema ve Anlatma” () Ankara (Doktora Tezi)
-Sartre, Jean Paul “Bulantı” ( Baskı ) İstanbul: Can Yayınları
-Şahin, Ümran “Vüs’at O. Bener’in Hayatı, Eserleri ve Hikâyeciliği” () Ankara (Yüksek Lisans Tezi)

Restoran ve Kafe Akustiği

Son yıllarda gittiğiniz modern ve lüks restoranlardaki gürültü dikkatinizi çekiyor mu? Eşinizle romantik bir akşam yemeğine çıktığınızı, uzun zamandır görmediğiniz arkadaşlarınızla bir dost sohbeti için buluştuğunuzu ya da iş toplantınızı öğle yemeği eşliğinde yapmak isteğinizi düşünün. Ortamdaki kalabalıktan kaynaklı ya da caddeden gelen trafik ve korna sesleri eşliğinde karşınızdaki kişiyle rahat diyalog kurabildiğinize, sesinizi yükseltmedenduyurabildiğinize ve en önemlisi kendinizi rahat ve huzurlu hissettiğinize emin misiniz?

Değişen mimari stille birlikte tahta masalar, taş tezgahlar, yüksek tavanlar, açık mutfaklar gürültüyü beraberinde getirdi. Hatta birçok restoranın yasaların ve yönetmeliklerin belirlediği 85 desibel sınırının üstüne çıktığı ve sağlığa zarar verdiği biliniyor.

Peki, bu rahatsız edici istenmeyen gürültüden kurtulmak zor mu? Tabii ki hayır! Restoranlardaki mimari akustiği dengelemek ve müşterilerin gürültüden rahatsız olmalarını engellemek için Akustik Ahşap, Akustik Kumaş ve Akustik Baffle Panellerimizle şık ve modern çözümler üretiyoruz. Ünlü Tv Programcısı ve Köşe Yazarı Vedat Milör, Hürriyet Gazetesinde yayınlanan ‘Kafa Çatlatan Lokantalar’ başlıklı son yazısında bu konuya dikkat çekerek müthiş bir farkındalık sağlamıştır. Yazıyı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası