türkçenin dahil olduğu dil ailesi / Ural-Altay dil ailesi - Vikipedi

Türkçenin Dahil Olduğu Dil Ailesi

türkçenin dahil olduğu dil ailesi

kaynağı değiştir]

Ana madde: Ural dilleri

Ural dil ailesi üç ana gruptan oluşmaktadır. a. Fin/Ugor dilleri b. Samoyed dilleri c. Yukagir dilleri.

Ural Kolu dilleri üç ana gruba ayrılmaktadır. Bunlar, Fin/Ugor dilleri, Samoyed dilleri ve Yukagir dilleri. Ural dilleri günümüzde yaklaşık 50 milyon insan tarafından konuşulmaktadır.

1. Fin/Ugor dilleri[değiştir kaynağı değiştir]

Hint-Avrupa dil ailesinde güçlü bir şekilde görülen farklı dillerdeki rakamların sessel benzerliği, varsayımsal Altay dil ailesinde bulunmaz ve Ural dil ailesinde de zayıftır:

Sayı UralTürkiMoğolikTungusik
FinceMacarcaTundra NenetleriEski TürkçeMoğolcaTungusça
1 yksiegyŋobbirnigen*emün
2 kaksikettő/kétśiďaekkiqoyar*džör
3 kolmeháromńax°rüşɣurban*ilam
4 neljänégyťet°törtdörben*dügün
5 viisiötsəmp°ľaŋk°beştabun*tuńga
6 kuusihatmət°ʔaltıirɣuɣan*ńöŋün
7 seitsemänhétśīʔw°yettidoluɣan*nadan
8 kahdeksannyolcśid°nťet°sekkiznaiman*džapkun
9 yhdeksänkilenctogguzyisün*xüyägün
10 kymmenentízyūʔonarban*džuvan

Bibliyografya[değiştir

Türk Dili ve İçinde Yer Aldığı Dil Ailesi

 Kaynaklar bugün yeryüzünde arasında dilin varlığından söz etmektedir. Günümüzde hâlen dil-lehçe ayrımının yapılamamasından ve yeryüzünün çeşitli yerlerinde yazıya geçirilmemiş, işlenmemiş dillerin bulunmasından dolayı dil sayısı netlik kazanmamıştır. Bu diller, yapı (biçim) ve köken (kaynak) bilgisi bakımından değişik gruplandırmalarda incelenmektedir. Yapı bakımından dünya dilleri yalınlayan diller (Çince, Vietnam dili vb.), bağlantılı ve kaynaştıran diller (bağlantılı diller: Türk dili ve köken bakımından içinde yer aldığı Ural-Altay dilleri ile bazı Asya ve Afrika dilleri; kaynaştıran diller: Eskimo, Gürcü dilleri vb.) ile bükümlü diller (Arapça ve içinde yer aldığı Hami-Sami dilleri ve Hint-Avrupa dilleri vb.) olmak üzere üç gruba ayrılır.

Yapı bakımından ortak özellikler taşıyan dillerin köken bakımından da aynı kaynaktan, aynı aileden çıktığı kabul edilmiş ve bu diller bir grup altında toplanmıştır. Aynı aile içinde yer alan dillerin, çeşitli tarihsel olaylar nedeniyle ayrılıp, farklı gelişme yolları izlediklerine ve birbirleriyle akraba olduklarına inanılır. Böyle diller, dil aileleri oluşturur. Dünya dilleri bu şekilde çeşitli dil ailelerine ayrılmıştır. Dillerin, bir dil ailesi içinde yer alması, o dilleri konuşanların hiçbir şekilde ırk birliğini göstermez.

Yeryüzündeki dillerde olduğu gibi dil aileleri konusunda da kesin bir sayı vermek mümkün değildir. Günümüze kadar üzerinde en çok araştırma yapılan ve akrabalığı kesin olarak ortaya konulan dil ailesi, Hint-Avrupa dil ailesidir. Ondan sora Ural-Altay, Hami-Sami ve Çin-Tibet dil aileleri gelir.

Bir dil ailesine giren diller arasında ses (fonetik), yapı (morfoloji), sözlük (leksikoloji) ve cümle bilgisi (sentaks) bakımlarından ortak özelliklerin olması beklenir.

Ural-Altay Dil Ailesi

Asya’nın Büyük Okyanus kıyılarından, Orta Avrupa’ya ve Akdeniz kıyılarına kadar uzanan alanda konuşulan Ural-Altay dil ailesi, Ural ve Altay dilleri olmak üzere iki gruba ayrılır. Türk dili, Altay grubundadır.

Ural-Altay Dil Ailesi

           Ural                                   Altay             

1. Fin-Ugor Dilleri                   1. Türkçe

         Fince                              2. Moğolca

         Ugorca                           3. Mançu-Tunguz

         Macarca                         4. Korece (?)

2. Samoyed Dilleri                  5. Japonca (?)

 

yılında Estonyalı bilgin F. Wiedemann, Ural-Altay dil ailesinin ortak özellikleri üzerinde çalışmış ve bu dil ailesinin Hint-Avrupa dillerinden farklı özelliklerini aşağıda verilen 14 maddede toplamıştır.

         1. Ural-Altay dillerinin en başta gelen özelliği ses uyumudur.

         2. Bu dillerin sözcüklerinde gramatikal cinsiyet yoktur, yani eril, dişil ve nötr diye ayrılmaz: müdir (eril) - müdire (dişil), he (eril) - she (dişil) gibi.

         3. Sözcük belirleyici işleviyle sözcüğün başına yazılan Arapçada “el-”, İngilizcede “the” gibi ulamalar (artikeller) yoktur.

        4. Sözcük yapımı eklerledir, Ural-Altay dil ailesine giren dillerin hepsi bağlantılı (eklemeli) dillerdendir. Türetme ve çekim eklerle yapılırken köklerde değişme olmaz.

        5. İsimlerin çekiminde iyelik ekleri kullanılır.

        6. Fiil şekilleri zengindir.

        7. Hint-Avrupa dillerindeki önek (preposition) yerine sonek (postposition) kullanılır.

        8. Sıfatlar isimlerden önce gelir: güzel çocuk gibi.

        9. Sayı sözlerinden sonra çokluk eki kullanılmaz. Türkçede kırk haramiler, yedi cüceler gibi istisnaî durumlar söz konusudur.

        Karşılaştırma, -den çıkma durumu (ablative) eki ile yapılır: Ayşe’den çalışkan gibi.

        Yardımcı fiil olarak i- kullanılır. çalışkandı gibi.

        Ural-Altay dillerinin çoğunda olumsuz hareket için ayrı bir fiil vardır.

        Soru eki bulunmaktadır.

        Bağlar yerine fiil şekilleri kullanılır.

 Bu özelliklerden, Türk dilini dünya dillerinden ayırt eden bir özellik olan ses uyumunun sadece Türkçe için değil, Türkçenin içinde yer aldığı dil ailesine bağlı diğer diller için de geçerli olduğu anlaşılıyor.

 

Ural-Altay Dil Ailesi Hakkında Yapılan İlk Çalışmalar

Ural-Altay dil ailesinin varlığı, bugün için hâlâ kesinleşmediğinden bir teori konumundadır. Bu alanda ilk çalışan kişi olarak İsveçli subay Philipp Johann von Strahlenberg () gösterilir. Poltava savaşında İsveç’in Rusya karşısında yenilgiye uğraması üzerine tutsak edilen İsveçli askerler arasında Strahlenberg de vardır ve Batı Sibirya’ya sürgün edilmiştir. Sürgünde bulunduğu on yıldan fazla süre boyunca Strahlenberg, Sibirya hakkındaki türlü çalışmalar ve özellikle de hazırladığı Sibirya ve Orta Asya haritasıyla dikkatleri çekmiştir. Bu arada Rusya tarafından Sibirya’ya araştırma yapmak üzere gönderilen D. G. Messerschmidt’in yanına yardımcı olarak verilmiştir. Sibirya’da toplamış olduğu bilgi ve gözlemlerle ülkesine dönünce adı Türkiye Türkçesine Asya ve Avrupa’nın Kuzey ve Doğu Kısımları olarak çevrilen bir kitap yayımlar (Das Nord und Ostliche Theil von Europa und Asia, Stockholm ). 

Bu kitapta, Rusya tarihi ve kültürü konusunda verilen bilgilerin yanı sıra özellikle söz konusu coğrafyada yerleşmiş halklar ve onların dilleri de konu edilmiştir. Strahlenberg’in eserinin bölümünde, Türklerden kalan mezar taşları ve yazıtlardan söz edilmekle birlikte bunların çizim ve gravürlerine de yer vermiş olması eseri, Türkoloji açısından önemli kılan bir özelliktir. Bu yazıtlar, bugün bilim çevresinde Yenisey yazıtları olarak geçer. Yenisey yazıtları hakkında ilk bilgileri vermesi bakımından Strahlenberg ve eseri önemlidir.

Eserin önemi kadarla sınırlı değil. Eserde, Türk dilleri arasında Yakutça ve Çuvaşçadan da bahsedilerek bu dillerden sözcük listeleri verilmiştir. Bu durum, Strahlenberg’in ne derece iyi gözlem yapabildiğinin kanıtıdır. Çünkü Türkolojinin kurucularından olan Wilhelm Radloff, yılında yayımladığı Türk Diyalektlerinin Karşılaştırmalı Sözlüğü’nde (Versuch eines Wörterbuches der Türk-Dialecte) ne Yakutça ne de Çuvaşçaya yer vermişti.

Strahlenberg, eserinde Kuzey Avrupa ve Sibirya arasında konuşulan Ural-Altay dillerini “Tatar” adı altında toplamış ve bu diller ile dilleri konuşan halkları altı gruba ayırmıştır:

        1. Fin-Ugor

        2. Türk-Tatar

        3. Samoyed

        4. Moğol-Mançu

        5. Tunguz

        6. Karadeniz ve Hazar Denizi arasındaki halklar.

Strahlenberg’in Ural-Altay dilleri için yapmış olduğu bu tasnif, yy’ın ortalarına kadar kullanılmış.

Yukarıda söylediğimiz üzere Strahlenberg, Sibirya’da Messerschmidt’e araştırmalarında yardım eder. Strahlenberg eserinde, konu edilen ülkelerde daha fazla kalıp bu işlere daha çok vakıf olan Messerschmidt’le beraber bu malzemeyi topladıklarını, fakat döndüğünden beri ondan haber alamadığından bu yayıma karar verdiğini ve aslında bu malzemeyi onun yayımlaması gerektiğini söyler. Kısacası, Messerschmidt ile kurduğu ilişki, onun çalışmasının bilimsel özellik kazanmasını sağlar.

D. G. Messerschmidt (), yılları arasında Rus Çarı I. Petro’nun emriyle, yeni kurulmak üzere bulunan Bilimler Akademisinin teşebbüsüyle, Sibirya’da araştırmalar yapmak üzere görevlendirilmiş. Titiz bir bilim adamı olarak çalışan Messerschmidt, araştırma gezisi sırasında günlük notlar tutar. Bu notlarda, Sibirya’nın yüzyıldaki durumunu inceler. Ancak onun tutmuş olduğu notlar, Strahlenberg’in notları gibi hemen yayımlanmaz. Yayımlanması için yıl beklemesi gerekmektedir. Bu notlar, üç cilt olarak yılında Berlin’de yayımlanmıştır. Messerschmidt’in topladığı malzeme botanik, zooloji, mineraloji, tıp, dilbilgisi, tarih, arkeoloji ve etnografyayı içine almaktadır. Onun notlarının Türkoloji açısından önemi, Yenisey yazıtları hakkında ilk bilgilerin bu notlarda verilmiş olmasıdır. Yukarıda Yenisey yazıtları hakkında bilgi veren kişi olarak Strahlenberg’in adı geçmişti. Strahlenberg’in notlarını gezi sonrası hemen yayımlaması, ona bu sıfatı kazandırmıştı. Aslında bilimsel olarak yazıtların planlarını çizen, onlar hakkında bilgi veren Messerschmidt’tir (S. Çağatay, “D. G. Messerschmidt: Forschungsreise durch Sibirien I. Cilt: sayfa 9 resim 1 harita, ; II. Cilt: sayfa, resim ve levhalar, ; III. Cilt: S. 8 resim ve levha, , Akademie-Verlag, Berlin”, Türkoloji Dergisi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Enstitüsü, C. III, S. 1, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara , s. ).

Yenisey yazıtlarının varlığı, Messerschmidt ve Strahlenberg zamanından beri biliniyordu ise de, yıl sonra yani yüzyılın sonlarında Yadrintsev ve arkadaşlarının yardımı sayesinde ve bir heyetin araştırmaları sonucu çıkarılmıştır.

Ural ve Altay Dilleri

Ural-Altay dilleri, dil bilginlerinin yapmış olduğu çalışmalarla Ural ve Altay dilleri olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Bu ayrımı başlatan W. Schott’tur. O, ilk olarak Ural-Altay dilleri arasındaki benzerlikler üzerinde durmamış, bu dilleri öğrenmeye çalışmıştır. Leksik (sözlük bilgisi) malzemenin uygunluğuna ve morfolojik (yapı bilgisi) özelliklere dayanarak dil ailesine giren dillerin karakteristik özelliklerini tespit eder. Schott, bu sahanın alanını daraltır ve Ural-Altay dillerini iki grupta toplar:

         1. Çud Dilleri: Fin-Ugor Dilleri

         2. Tatar Dilleri: Türk, Moğol, Tunguz Dili

Schott, Ural-Altay dillerini bu şekilde iki gruba ayırır ve bunlara Altay veya Çud-Tatar Dilleri adını verir.

Schott, çalışmaları ile daha çok bir Altayist yani Altay dil grubuna –Schott’un yapmış olduğu gruplamada “Tatar dilleri” olarak- giren diller arasındaki yakınlık ve benzerlikleri tespit etmeye çalışan biri olarak tanınmıştır. Schott, bu konudaki eserini ’da vermiştir (Versuch über tatarischen Sprachen -Tatar Dilleri Üzerine Tecrübe-, Berlin ).

Bu eserde Tatar adını verdiği grubun (Türk, Moğol, Tunguz) akrabalık derecesini tespit etmeye çalışmış, ancak gerektiğinde Fin-Ugor dilleri ile de karşılaştırmaya ver vermiştir. Sonuçta, Altay dilleri için en karakteristik özellik olan Türkçe /z/ = Çuvaşça /r/

         “        /ş/ =           “  /l/          fonetik kuralını ortaya koymuştur. Schott, bu tespiti ile Çuvaşçanın Türk dillerinden biri olduğunu ispatlamıştır.

            (Ortak Türkçe tuz : Çuvaşça tıvar                         Ortak Türkçe tiş : Çuvaşça şil

                       "          kız :       "       hır                                      "         eşik :     "      alik

                       "          buz:       "       pır                                      "         yetmiş :   "    sıtmil )

Çuvaşça bu özelliği ile diğer bütün Türkçelerden ayrılıp Moğolca ve Tunguzca ile birleşiyor. Schott’un tespit ettiği bu denkliği G. J. Ramstedt geliştirmiştir.

Finlandiyalı bir dil bilgini olan ve Grekçe ile bazı doğu dillerini öğrenen M. A. Castrén (), kısa süren hayatının neredeyse tümünü bu dilleri incelemeye adamış. Daha önce adlarını andığımız Strahlenberg ve Messerschmidt dil bilgini (filolog) olmayıp, birisi subay ve diğeri doktordur. Castrén, yaptığı ilmî gezilerle bu dilleri konuşuldukları yerlerde incelemiş, bazılarını öğrenmiş, çalışmalarını derleyerek ortaya koymuş. 

(Derleme yapmak, Derleme Sözlüğü bunun  yanısıra Tarama Sözlüğü ne demek? Derleme ve Tarama çalışmaları hakkında bilgi veriniz.)

Halk ağzına ait birçok malzeme toplamış. Sibirya’ya yapmış olduğu gezide Türk dilleri üzerinde de durmuştur. Kızıl, Sagay, Beltir, Kaça, Koybal, Soyot ve Karagaslar hakkında birtakım bilgiler toplamış. Onun ’de yayımladığı gramer kitabı, Karagas ve Koybal diyalektleri üzerine yapılmış ilk gramer kitabıdır.

Castrén’in yılında yayımladığı, Türkçeye çevirisiyle Altay Dillerinde Zamir Ekleri adlı çalışması (Über die Personalsuffixe in den altaischen Sprachen, Helsingfors ),konumuz açısından önemlidir. Aynı zamanda doktora tezi olan bu çalışmada, Ural-Altay dillerinin hepsine birden Altay adını verir ve 5 gruba ayırır:

        1. Fin-Ugor

        2. Samoyed

        3. Türk-Tatar

        4. Moğol

        5. Tunguz dili.

Eserde asıl amaç, bu dil ailesine giren dillerde zamir ekleri bakımından belli bir benzerliğin olduğunu ortaya koymaktır. Castrén bu amacına ulaşmış, ancak Ural-Altay dillerinin akrabalığı konusunda kesin bir hüküm vermemiştir. Hatta bu dillere akraba gözüyle bakılamayacağını ileri sürmüştür.

Ural-Altay dillerinde zamir ekleri üzerindeki çalışmasıyla ünlenen Castrén, bu diller arasında benzerlikler bulsa da akrabalığa inanmıyordu. Schott da bu iki grup arasında genel bir benzerlik göremiyor. Castrén ve Schott’un düşüncesine göre, her gruptaki diller arasındaki gerçek yakınlık ve benzerlik, birbirinden ayrı olmak üzere bir taraftan Fin-Ugor ve Samoyed diğer taraftan da Türk, Moğol ve Tunguz dil grupları arasında vardır. Yani bu iki bilim adamının çalışmaları sayesinde Ural-Altay dil ailesi Ural ve Altay dilleri olarak gruplandırılmıştır.

 

Altay Dil Teorisi

Ural-Altay dillerinin Altay dil grubunu oluşturan, Türk, Moğol, Tunguz-Mançu (belki Kore ve Japon) dillerinin akrabalığına inanan yani bu dillerin ortak bir kaynaktan geldiği görüşünü savunan ve bunu tespit etmeye çalışan teoriye, Altay dilleri teorisi denir. Buna göre, bu dilleri konuşan halkların tarih, dil, edebiyat, folklor yani kültür malzemelerini araştıran bilim koluna Altayistik, bunlarla uğraşan bilim adamına ise Altayist denir.

 

İlk Altayistler

G. J. Ramstedt (), karşılaştırmalı Altay dilinin kurucusu Finli bir bilim adamıdır. Ramstedt, klâsik dillerin yanında Korece ve Japonca dahil olmak üzere bütün Altay dillerine hâkimdir. Helsinki Üniversitesinden aldığı “Altay dilleri profesörü” unvanıyla birlikte Tokyo elçiliğinde 10 yıl süre ile görevlendirilmiş, bu süre içerisinde Japonca ve Korece öğrenmiştir. 

Ramstedt, ilk çalışmasını Fin-Ugor dilleri üzerine yapar, daha sonra Moğol ve Türk dilleri üzerinde durur. Aynı zamanda Mongolistik biliminin kurucusudur. Özellikle Moğol diyalektolojisi üzerine pek çok çalışması vardır. Fakat bu alanda vermiş olduğu en önemli eseri, Kalmukça sözlüktür (Kalmückisches Wörterbuch, Helsinki ). Daha sonra ise karşılaştırmalı çalışmalara yönelmiştir. Bu çalışmalarında, Moğol ve Türk dili fonetiğinde pek çok problemi konu edinir. Özellikle Moğolca ve Türk dilindeki paralellikler üzerinde durur. Altay dillerini Japonca ile karşılaştırdığı bir makalesi ve Korece etimoloji çalışmaları () konusundaki yazısı, bu alanda çığır açıcı olmuştur.

(Etimoloji ne demek? Türkçenin etimolojik sözlük çalışmaları hakkında bilgi veriniz.)

Ramstedt, Türk diyalektlerinden Kumuk ve Nogay Türkçeleri üzerinde de çalıştı. Onun derlediği notları, Emine Gürsoy Naskali ve Harry Halén değerlendirerek yılında yayımladı (Cumucica Nogaica, G. J. Ramstedt’s Kumyk and Nogay materials edited and translated by Emine Gürsoy-Naskali, Harry Halén, Memoires de la Societe Finno-Ougrienne, Helsinki ).

Ramstedt, çalışmalarının başlangıcında, Altay dillerinin ortaya çıktığı Ana Altay dili diye bir dilin varlığından şüphe duymakta, aynı zamanda Moğolca ve Türkçe arasındaki benzerlikleri sözcük alış-verişine bağlamakta idi.            (Ana dil: Bir dil ailesine kaynaklık eden dile denir. 

         Ana Altayca: Türkçe, Moğolca, Tunguzca -belki Korece ve Japonca-nın dahil olduğu Altay grubuna kaynaklık eden dil. 

         Ana Türkçe: Türk dil ve diyalektlerine kaynaklık eden dil. 

         Bir de bunun yanında ana dili terimi var ki o da bireyin doğuştan itibaren anasından veya yakın çevresinden edindiği dil anlamına gelir.) 

Ancak bu görüşünü değiştirdi ve Altay dillerini ortak bir atadan yani Ana Altaycadan getirdi. Ramstedt’in Einführung in die altaische Sprachwissenschaft (Altay Dilbilimine Giriş) adlı eseri ölümünden sonra basılmıştır. Bu eser, Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecenin ses ile şekil yapılarını karşılaştırmalı olarak işlemektedir. Üç bölümden oluşan bu çalışmanın şekil bilgisi (II. Formenlehre) ’de, ses bilgisi (I. Lautlehre) ’de, örnek metinler (III. Register) ise ’da yayımlanmıştır. Ramstedt’e göre Ana Altaycanın dört diyalekti vardır: Ana Türk dili ve Ana Kore dili asıl dil grubunun güney, Ana Moğolca ve Ana Mançu-Tunguzca ise kuzey kısmını oluşturmaktadır.

 

                 Ana Moğolca

      Ana Mançu-Tunguzca

                 Ana Türk dili

      Ana Kore dili

 

Schott’un Türkçe ve Çuvaşça için bulduğu denkliği geliştirerek, Çuvaşçanın bu özelliği ile Moğolcanın yanında yer aldığını Ramstedt tespit etmiştir. Yani Çuvaşçada olduğu gibi Moğolca /r/ ve /l/’nin Türkçe /z/ ve /ş/’ye denk geldiğini ilk kez Ramstedt fark etmiştir. Bu tespitten sonra hangi sesin aslî (eskicil) ses olduğu, yani hangi sesin hangi sesten türemiş olduğu konusuna geçmiştir. Ramstedt, başlangıçta Moğolca /r/’nin Türkçe /z/’den (rotasizm), /l/’nin de /ş/’den (lambdaizm) geldiğine inansa da daha sonra bunun tersini yani zetasizm ve sigmatizm’i savunmuştur.

        rotasizm (r’leşme): Türkçe z’nin asli olduğunu, Çuvaşça ve Moğolcadaki r’nin ise bu asli sesten türediğini savunan görüş.

        lambdaizm (l’leşme): Türkçe ş’nin asli olduğunu, Çuvaşça ve Moğolcadaki l’nin ise bu asli sesten türediğini savunan görüş.

        zetasizm (z’leşme): Çuvaşça ve Moğolcadaki r’nin asli olduğunu, Türkçe z’nin ise bu asli sesten türediğini savunan görüş.

        sigmatizm (ş’leşme): Çuvaşça ve Moğolcadaki l’nin asli olduğunu, Türkçe ş’nin ise bu asli sesten türediğini savunan görüş.

Ayrıca Ramstedt, Altay dilleri arasında başka ses denkliklerine de yer vermiştir:

        Türkçe y- = Çuvaşça /ś/ = Moğolca /n/, /d/, /j/, /y/

        Tü. –p- ve –b- = Klâsik Moğ. /g/ ve Orta Moğ. /h/ = Man. /f/

Ramstedt’in Altay dilleri teorisi konusunda görüşlerini devam ettirip geliştirenler arasında en önemli isim olarak, onun öğrencisi olan Pentti Aalto () ve Nicholas Poppe’yi sayabiliriz. Ramstedt’in ölümünden sonra onun Altay dilbilimi ile ilgili eserini yayımlayan Aalto olmuştur. Aalto’nun Altayistlikle ilgili çalışmaları, doğum yılı dolayısıyla çıkarılan bir armağanda toplanmıştır (Studies İn Altaic and Comparative Philology, Studia Orientalia 59, ).

N. Poppe () de Ramstedt gibi Altay dilleri uzmanı, aynı zamanda Mongolist ve Türkologdur. Araştırma gezilerine çıkmış, özellikle Moğolcaya ait diyalektoloji materyallerini derlemiştir. Bu konuda pek çok önemli yazısının yanı sıra Moğolcayı öğretmek için İngilizce, Rusça ve Almanca gramer kitapları yazmıştır. Ayrıca Tunguz diyalektolojisi üzerine çalışmaları da vardır.

Türkoloji alanında en fazla Çuvaşça ile ilgilenmiştir. Türk dillerini toplu olarak ele alan ilk kitap olan Filologiae Turcica Fundamenta (Wiesbaden , s. )’da Yakutça bölümünü o yazmıştır. Poppe’nin Tatarca () ve Başkurtçanın () el kitapları da vardır.

Ayrıca konumuz olan Altay dillerinin karşılaştırmalı ses bilimi üzerine çalışması, ve yıllarına aittir (Vergleichende Grammatik der altaischen Sprachen, Wiesbaden Introduction to Altaic Linguistics, Wiesbaden ). Poppe’nin yılındaki çalışması, Zeki Kaymaz tarafından yılında Türkçeye tercüme edilmiştir (Altay Dillerinin Karşılaştırmalı Grameri 1. Kısım, KarşılaştırmalıSes Bilgisi, İstanbul ).

Poppe’nin Altay dilleri konusunda, Ramstedt’ten farklı düşünceleri vardır. İlk olarak Poppe, Altay dil birliğinden aynı zamanda dört dilin ortaya çıkmış olabileceğine inanmamaktadır. Ona göre Türkçe ile Moğolca ve Mançu-Tunguzca arasında Korece ile olduğundan daha fazla yakınlık vardır. Yine Moğolca ile Mançu-Tunguzca arasındaki yakınlık diğer diller arasındaki yakınlıktan fazladır. Ayrıca Poppe’ye göre, r // z ve ş // l ses denklikleri, Ana Çuvaşça ve Ana Türkçeyi içene alan bir Çuvaş-Türk dil birliğini yani Ön Türkçe dönemini (İngilizce Pre-Turkic, Almanca Vortürkisch) gerekli kılmaktadır.

  

                                                              Altay Dil Birliği

1. aşama: Çuvaş-Türk-Moğol-Mançu-Tunguz Dil Birliği                                                            Ana Kore Dili

2. aşama: Çuvaş-Türk Birliği                         Moğol-Mançu-Tunguz Dil Birliği

3. aşama: Ana Türkçe     Ana Çuvaşça          Ana Moğolca             Ana Mançu-Tunguzca

4. aşama: Türk Dilleri    Çuvaşça                  Moğol Dilleri             Mançu-Tunguz Dilleri              Kore Dili

 

Ramstedt’in görüşünü kabul edip destekleyenler de vardır. Bunlar arasında Leh Mongolisti Wladyslaw Kotwicz ve Boris Y. Vladimirtsov ile Pritsak, Menges, Baskakov, Gombocz ve Németh’in isimlerini anmak gerek. 

Macar Türkologu Zolton Gombocz, Altay dillerini karşılaştırmalı çalışmalarla incelemiştir. Ayrıca onun Volga Bulgarcasından Macarcaya geçen sözcükleri tespit ettiği çalışması da önemlidir. Julius Németh ise önceleri Türk ve Moğol akrabalığına şüphe ile bakarken daha sonra Altay dillerini dört devrede ele almıştır: 

         1. Soy akrabalığı, 

         2. Karşılıklı Çuvaş-Moğol tesirleri devresi, 

         3. Karşılıklı Türk-Moğol tesirleri devresi, 

         4. Yakutçanın Moğolcadan ödünçlemelerde bulunduğu devir. 

Tarihte Çuvaş-Moğol devresi hiçbir zaman mevcut olmadığından Németh’in bu açıklamaları kabul edilemez.

  

Altay Dil Birliğini Kabul Etmeyenler ve Bu Konuda Çekimser Kalanlar

Altay dil birliği teorisine karşı olanlar, yani Türk, Moğol, Tunguz (belki Kore ve Japon) dillerinin ortak bir atadan geldiği görüşüne karşı olanlar da vardır. İngiliz Türkologu Sir Gerard Clauson, Alman dilcisi Gerhard Doerfer ve Sovyet bilim adamı Şçerbak bu teoriye karşı çıkanlar arasında başı çekmektedir. Clauson ve Doerfer’e göre, bu diller arasındaki ortak unsurlar bir dilden diğerine geçen eski ödünçlemeler, yani alıntı sözcüklerdir. Alıntılamalardaki istikamet Türkçeden Moğolcaya, Moğolcadan da Tunguzcaya doğru olmuştur. Clauson ve Doerfer’in kendi aralarında ayrıldıkları nokta, alıntılamaların tarihlendirilmesi konusudur. Yani Altay dilleri arasında ortak bir söz hazinesi yoktur. Buna rağmen Altay dillerinin etimolojik sözlük denemesi yılında yapılmıştır (Etymological Dictionary of the Altaic Languages, Brill ). Bu sözlükte, her sözcüğün beş Altay dilinde yer alış şekilleri verilmiştir. 

Altay dillerinin akrabalığı konusunda çekimser kalanlar ise L. Ligeti, J. Benzing, D. Sinor, K. Grønbech’tir. Bu bilim adamları ise şimdilik akrabalığı tespit için çalışmaktan çok, her dilin kendi bünyesinde araştırılmasının yerinde olacağı kanaatindedirler. Bu görüşlerinde son derece haklılar. Çünkü bu diller arasında en işlek dil olan Türkiye Türkçesinin bugün için gramerin bütün bölümlerini (ses, yapı, anlam, sözlük ve cümle bilgisi) ele alan tarzda bir grameri bile yoktur.

 

Japoncanın Altay Dil Birliğine Katılması

Japoncanın Altay dil birliğine dahil edilmesi çok sonradır. Samuel E. Martin’in ve yıllarındaki iki çalışması ile Roy Andrew Miller’in ’deki çalışmaları sonucunda Japonca, Altay dilleri arasında gösterilir olmuştur. Ancak bu konuda çalışmalar, bunlarla sınırlı kalmıştır.

Türkiye’deki Altayistler

Türkiye’de Altayistikle ilgilenen bilim adamları şunlardır: Ahmet Temir, Osman Nedim Tuna ve Talat Tekin. Bunlar içersinde en fazla yayın yapan kişi ise Talat Tekin’dir. Onun özellikle zetasizm ve sigmatizm konularında pek çok yazısı vardır. Konuyla ilgili kaynakçaya bakıldığında adı geçenlerin bu konuda yapmış oldukları çalışmaların bazıları görülecektir.

Altay Dil Teorisinin Bugünkü Durumu

Yukarıda işlendiği üzere; başlangıçta Ural-Altay, daha sonra Altay dil teorisi üzerine pek çok çalışma yapılmıştır. Buraya, bu çalışmaların en belli başlıları alınmıştır. Ancak bu çalışmalar, dillerin akrabalığını kanıtlayacak nitelik ve niceliğe ulaşamamıştır. Hint-Avrupa dilleri üzerine yapılan çalışmalarla karşılaştırılacak olursa bunların henüz yeterli olgunlukta olmadıkları görülecektir.

Bu Ünitede Okunacak Kaynakça

Clauson, Sir Gerard, “The Case against the Altaic Theory”, Central Asiatic Journal 2, Wiesbaden , s. …

_______, “The Relationship between Turkish and Mongolian”, Turkish and Mongolian Studies, London

Çağatay, S., “D. G. Messerschmidt: Forschungsreise durch Sibirien  I. Cilt: sayfa 9 resim 1 harita, ; II. Cilt: sayfa, resim ve levhalar, ; III. Cilt: S. 8 resim ve levha, , Akademie-Verlag, Berlin”, Türkoloji Dergisi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Enstitüsü, C. III, S. 1, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara , s.

Dilâçar, Agop, Türk Diline Genel Bir Bakış, Türk Tarih Kurumu, Ankara

Doerfer, Gerhard, “Temel Sözcükler ve Altay Dilleri Sorunu”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten , Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara , s

Ercilasun, Ahmet Bican, Türk Dili Tarihi, Akçağ, Ankara

Eren, Hasan, Türklük Bilimi Sözlüğü. 1. Yabancı Türkologlar, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara

Tekin, Talat, “Altay Dilleri Teorisi”, Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara , s.

Talat Tekin Makaleler. 1- Altayistik, (Yayıma Hazırlayanlar: Emine Yılmaz, Nurettin Demir), Ankara

Temir, Ahmet, “Türkçe İle Moğolca Arasındaki İlgiler”, DTCF Dergisi, C. III, S. , Ankara

_______, “Ural-Altay Dilleri Teorisi”, Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara , s.

Tuna, Osman Nedim, “Altay Dilleri Teorisi”, Türk Dünyası Araştırmaları, Ankara

Yüce, Nuri, “Türk dilinin Ural-Altay dilleri arasındaki yeri”. İA (= İslâm Ansiklopedisi), 12/2, İstanbul , bb.



nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası