cemile çeto kimdir / Şeyh Said Kıyamın`daki İhanetlerin Bedeli - 4 - Doğruhaber

Cemile Çeto Kimdir

cemile çeto kimdir

CEMAL TOPTANCI

Dünkü yazımızın sonunda bugünkü konumuzu tek partili dönemde CHP tarafından Müslüman Kürdlere yapılan zulümleri günümüze örtülü bir yöntemle taşıyan muhalif siyasettin adeta dökülen kandan nasıl bir rant devşirdiğini tüm çirkinliğiyle ortaya çıktına tanık oluruz.

Bugünkü konumuza Mustafa Kemal’le beraber Osmanlı Rus savaşında cephede bulunmuş, Garzan (Bahtiyar) Aşireti Reisi Cemil-ı Çeto’nun ve aşiretinin tek parti döneminde yaşadıklarına ayıralım dedik.

Dün belgesini paylaştığımız işgalci Fransa’ya tepkisini Garzan Müdafaa-i Hukuk cemiyetinin Sadâret Makamına gönderdiği telgrafta da görüldüğü üzere imzası bulunan bölgenin ileri gelen aşiret reislerinden biri de Cemil-ı Çeto’dur.

Cemilê Çeto, Mustafa Kemal’in, 1919’da, Erzurum Kongresi döneminde, mektuplar yazdığı şeyhlerden, aşiret reislerinden ve ağalardan biridir.

Cemilê Çeto, Mustafa Kemal’e Kuvayı Milliye’ye büyük destek vermiştir. Öbür aşiretlerin etkisiz bırakılmasında, yine Cemilê Çeto’nun büyük desteği vardır.

Cemil-ı Çeto’nun ve Mustafa Kemal’in Kafkas cephesinde tanış olduklarını söylemiştik.

Bu tanışıklık hukuku sadece cephede kalmaz cephe sonrasında da devam eder aşağıda sunduğumuz yazışmalarda tarih tanıklık eder.

Kemal Paşa’nın, Garzan Aşireti Reisi Çemil Çeto’ya Yazdığı Mektuplar

“ Efendim, o havaliden gelen zevattan aldığım malûmattan, Zatiâlinizin Makam-ı Muallâyı Hilafete ve Devleti ebed-i müddetimize olan revatıb-ı kaviye ve hakikiyeniz âsarından (güçlü ve gerçek bağlarınızın göstergesi) olmak üzere vatan-ı azizimizin düşman âmaline karşı siyanet (koruma) zımnında göstermekte olduğunuz himmet ve fedakârlığa muttalioluyorum (haberim oluyor). Bundan dolayıpek ziyade memnun ve müteşekkirim. Malûm-u âlinizdir ki Anadolu ve Rumeli’nin tekmil vilayetlerinde Müdafaa-i HukukCemiyetleri teşekkül etmiştir. Şarki Anadolu vilayet ve evliye-i müstakilesi (bağımsız livaları) murahhaslarından mürekkep olmak üzere Sivas’ta umumi bir kongre in’ikat edecektir (toplanacaktır). Bu suretle de bütün millet yekvücut olarak hukukunu müdafaa edecek hale gelecektir. Milleti müttehit bir halde gerek dâhile ve gerek harice karşı temsil eylemek üzere bir Heyet-i temsilliye intihap ve kabul edilmiştir ki, ben de bu heyete dahilim, İnşallah kariben (çok yakında) Meclis-i Meb’usan toplanacak ve her türlü hukuk-u millet ve memleketi müdafaaya kâfi kuvvetli bir hükümet mevki-i iktidara geçecektir. Milletin gösterdiği bu vahdet ve kuvvet sayesinde tekmil ecnebi devletleri, İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar, İtalyanlar, hulâsa, cümlesi vatan ve milletimize hürmet etmeğe başladılar. İnşallah netice mes’ut olacaktır. Şarki Anadolu’da ki cemiyetlerin birleşmesinden hasıl olan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kat’i mesaisiyle devletimizin istiklâlini ve vatanımızın tamamisini kurtaracağına hiç şüphe etmiyorum. Zatıâliniz cemiyetimizin en mühim azasındansınız. Himmet ve gayretinizle o havalide az zamanda teşkilâtın takdim ettiğim nizamname ahkâmına mutabık olarak vücuda getirileceğine ve İngilizlerin milletimizi parçalamağa ve vatanımızı Ermeni ayakları altında çiğnetmeğe matuf olan entrikalarına meydan verilmeyeceğine mutmainim (inanmışım).

Gözlerinden öper, çevre halkına selamlar.”

“ Ülkemizi parçalamak, doğu illerimizi Ermenilere vermek, batı illerimizden İzmir gibi en bayındır yerleri Rumlara armağan etmek, Karadeniz kıyılarında bir Pontus Rum Devleti kurmak amaçlarını güttüler.” der.

Garzan’da Cemil Çeto Beye,

Erzurum, 13 Ağustos 1919

... Ateşkes Antlaşmasından sonra İtilaf Devletleri, devlet ve ulusumuzun haklarına hiçbir zaman uymayıp ülkemizi ve Doğu İllerimizi Ermenilere vermek, Batı illerimizden İzmir gibi en bayındır yerleri Rumlara armağan etmek, Karadeniz kıyılarında bir Pontus Rum hükümeti kurmak çabalarına düştüler. Bir yandan da İngilizler, Diyarbekir ve çevresi halkını kandırarak türlü türlü yönler vermeye kalkıştılar.

... Anadolu ve Rumeli’nin bütün illerinde Müdafaa-i Hukuk dernekleri kurulmuştur. Doğu Anadolu illeri ve bağımsız sancakları delegelerinden oluşmak üzere Erzurum’da bir kongre yapıldı. Böylece bütün Doğu Anadolu halkı birleşti. ...

Birkaç güne dek Anadolu ve Rumeli illerinden oluşmak üzere Sivas’ta genel bir kongre toplanacaktır. Böylelikle de bütün ulus birlik olarak haklarını savunacak duruma gelecektir. ...

... Çalışma ve çabalarınızla o yörede örgütün sunduğum tüzüğüne uygun olarak en kısa sürede kurulacağına ve İngilizlerin ulusumuzu parçalamaya ve ülkemizi Ermeni ayakları altında çiğnetmeye yönelik entrikalarına olanak verilmeyeceğine inanıyorum.

Mustafa Kemal”

Garzanlı Aşireti Reisi Cemil Çeto Bey'in 

          Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine  Suret-i telgrafı 

     Siirt mümessili Cemil Efendi ile lütfen irsal buyurulan emirname ve  melfufatı vasl-ı yed-i acizanem oldu  (gönderilen emirname ve ekleri elime ulaştı).(*) Siirt'te ki İkinci fırka Kumandanı  vekili Ali  Bey'le görüştüm. Yedi kabileden mürekkep aşiretimin efradıyla kaza (ilçe) dâhilinde bulunan diğer aşair (aşiretler) efradı  bir araya getirilerek, vatanımızın saadet-i hal-i istikbâline  hasr edilen (gelecekteki mutlu durumuna adanan) vücud-u giranbeha devletlerine (değerli vücudunuza) dua ile maddi manevi mesai-i hudapesendaneleri tebcil edildi ( Allahın istediği yoldaki çalışmalarınız ululandı). Matlûp vechile takib ve tatbik-i umur edilmektedir ( İstediğiniz gibi ,işler  uygulanmakta ve izlenmektedir ). Beş kazadan  mürekkep olan Livamız  dahilindeki bütün aşair ve kabail  (aşiretler ve kabileler) bu teşkilat-ı vataniyeye gerdendade (vatan örgütüne boyun eğmiş /  itaat etmiş), samii (yüceliği) kabul olan efendimizin  say-i fedakâranesine peyrev olmuşlardır (özverili çalışmalarınıza katılmışlardır / uymuşlardır).

Dâmen-i âliyyelerine takdim-i arz-u hürmet eder ( yüksek saygılar sunar) Rauf Bey efendi hazretlerinin ellerinden öperim. 

Garzanlı Aşiret Reisi

Cemil Çeto

Cemil Çeto’da 1925 yılında Şeyh Said’in kıyamına diğer aşiretler gibi katılmamıştır.

1920’lerde, 1930’larda tek parti hükümeti CHP tarafından, şeyhlerden, toprak sahiplerinden, aşiretlerden bazı geniş aileler sürgün edildiğini önceki yazılarımızda dile getirmiştik.

Sürgün edilenler arasında, ayaklanmaya katılmayan, hatta şu veya bu şekilde, devlete destek veren aileler de olurdu.

Garzan taraflarında Cemil Çeto, ailesinin de sürgün edilmelerinin temel nedeni, ŞARK İSLAHAT RAPORU ile belirli bir bölgedeki Kürd yoğunluğunu azaltmak amacını taşıyordu.

Bu haksızlığa karşı direnen Garzan (Pencinar) Aşiretinin üzerine aslen Bursalı Osmanlı döneminde Diyarbekir’de Jandarma yüzbaşı olarak görev yapan İttihat ve Terakki cemiyeti üyesi ve ilk mecliste Diyarbekir’den Milletvekili seçilmiş Kadri Ahmet (Kürkçü) gönderilir.

Diyarbekir’de İstiklal Mahkemesi’nin yapıldığı yer sinema salonudur. Tutukluların oturdukları bütün sandalyeler numaralanmıştır.

Bu tutukluların hiçbiri Türkçe bilmemektedir. Bundan dolayı hepsinin tercümana ihtiyacı vardır.

Ancak biri Türkçe ve diğeri de Kürdçe yapılması gereken savunma adil şartlarda olmamış, tercümansız duruşma yapılmış, karar ise âdeta karşısında duran ve suç isnat ettiği tutukluya hiç söz hakkı verilmeden alınmıştır.

Buna rağmen mahkeme iki celse sürmüştür. Lakin her celse 5 saatten fazla sürmemiştir.

1926 yılında Cemil-ı Çeto 4 oğlu ve aşiretinden 92 kişi toplam olarak 97 Müslüman Kürdü kurduğu divan-i harp mahkemesi ile Bursalı Kadri Ahmet (Kürkçü) tarafından idam edilirler.

Niğde’ye sürgüne gönderilen Cemil Çeto’nun ailesi, 5-6 yıl sonra tekrar köylerine geri döner.

1936 yılında Dersim’de çıkan isyanın arifesinde bir alay askerî birlik, Cemil Çeto’nun çocuklarının yerleştiği köyleri basar.

Aynkasir köyü yerine Güzeldere’ye bitişik olan Koğa’daki kasrını da çembere almışlardır.

Güzeldere köyünde geceleyin çeşme kenarında uyuyan Cemil Çeto’nun iki oğlu (Nayif ve Nusradin), uykuda iken askerler tarafından öldürülmüştür.

Kalan iki oğlu Siirt’e götürülürken, oyacık köyü civarında onlar da öldürülür. Kalan oğlu akrabaları ile Beykent Dağı’na sığınır.

Askerlerin takibi sonucu çıkan çatışmalarda son oğlu da öldürülmüştür.

Cemil Çeto üzerinde Kürdçe ağıtlar hâlâ Garzan bölgesinde dengbejler (ozanlar) tarafından terennüm edilir.

Bu acıları ve zulmü yaşatan tek partili dönemin CHP’si Cemil-ı Çeto ve aşiretine yapılan zulmü yaşatan Kadri Ahmet (Kürkçü) meclis kararıyla rütbesi de yüzbaşılıktan binbaşılığa yükseltilerek mükafatlandırır.

Aradan 88 yıl geçtikten sonra mükafatlandırma sırası bu kez Kürdlerin katili Kadri Ahmet (Kürkçü)’nün torunu Türk solunun karanlık ve şaibeli adamı Ertuğrul Kürkçü’ye gelir.

Ertuğrul Kürkçü terör örgütü PKK’nin kurdurduğu sözde Kürd partisi HDP’de 24-25-26 dönemlerinde milletvekili adayı olarak Kürd seçmene dayatır ve milletvekili yaptırır.

Günümüzde yurt dışında hayatını yaşayan Ertuğrul Kürkçü, 2014 yılında HDP tüzüğünde değişikliğe gidilerek CHP’nin dedesini mükafatlandırdığı gibi, bu kez sıra torunu Ertuğrul Kürkçü siyaset yaptığı terör örgütünün siyasal kanadı HDP’nin onursal genel başkanı seçilir.

Ve Müslüman Kürd halkının düşmanları sözde Kürd siyasalının kanatları altında siyasi rant sahibi olur.

cemal-toptanci-001.jpg

KAFKAS CEPHESİNDE RUSLARA KARŞI ÇARPIŞAN CEMİL ÇETO

AŞİRETİNİN MİLİS KUVVETLERİ İLE

YAKIN DÖNEM TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI YADTA e-ISSN 2547-9679 ISSN 1304-9720 RECENT PERIOD TURKISH STUDIES CİLT/VOLUME:16 YIL/YEAR: 2017 / 1 SAYI/ISSUE: 31 Yılda İki Kez Yayımlanan Ulusal Hakemli Dergi National Peer Reviewed Journal Published Two Times Yearly Dergi, Sosyal Bilimler Atıf Dizini (SOBİAD) tarafından taranmaktadır. The journal is scanned by SOBİAD. Baskı Tarihi: Haziran 2017 Yakın dönem Türkiye araştırmaları = Recent period Turkish studies.-- İstanbul : İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2002- c.: resim, tablo; 24 cm. Yılda iki sayı. ISSN 1304-9720 Elektronik ortamda da yayınlanmaktadır: http://dergipark.gov.tr/iuydta Baskı: Kültür Sanat Basımevi www.kulturbasim.com Sertifika No: 22032 YAKIN DÖNEM TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI YADTA RECENT PERIOD TURKISH STUDIES CİLT/VOLUME: 16 YIL/YEAR: 2017 / 1 SAYI/ISSUE: 31 Sahibi / Owner: İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü adına Prof. Dr. Cezmi ERASLAN Yayın Kurulu / Editorial Board: Prof. Dr. Cezmi ERASLAN (Başkan, Editör) Prof. Dr. Mustafa BUDAK Doç. Dr. Önder KOCATÜRK (İngilizce Dil Editörü) Yrd. Doç. Dr. Nilüfer ERDEM Yrd. Doç. Dr. Ö. Kürşad KARACAGİL Birim Yayın Komitesi / Publishing Unit Committee: Prof. Dr. Cezmi ERASLAN (Başkan) Prof. Dr. Mustafa BUDAK Yrd. Doç. Dr. Nilüfer ERDEM Posta Adresi / Post Address: İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Süleymaniye Cad. Takvimhane Sok. No: 19 Kat: 4 Beyazıt / İSTANBUL Telefon / Telephone: 0212 440 00 00 Dahili / Internal: 10598/10056 Faks / Fax: 0212 440 03 45 e-posta / e-mail: [email protected] [email protected] BU SAYININ HAKEMLERİ /REFEREES FOR THIS ISSUE Prof. Dr. Mustafa BUDAK İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Prof. Dr. Cezmi ERASLAN İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Prof. Dr. Mehmet Derviş KILINÇKAYA Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Prof. Dr. Mustafa TURAN Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Selma YEL Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Doç. Dr. Recep KARACAKAYA İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Doç. Dr. Aynur Soydan ERDEMİR İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Doç. Dr. Serkan TUNA İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Doç. Dr. İsmet ÜZEN Çankırı Karatekin Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Nilüfer ERDEM İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü İÇİNDEKİLER/CONTENTS • Editörden Mektup Editor’s Message Prof. Dr. Cezmi ERASLAN...............................................................................................vii Makaleler/Articles • Kayseri Hıristiyanlarının 19. Yüzyılda Sancak Yönetimine Katılmaları Üzerine On the Involvement of Kayseri’s Christians in the 19th Century Sanjak Administration Çağdaş Lara ÇELEBİ ..................................................................................................1-32 • Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) Banditry Activities of Beşar and Cemil Çeto Brothers in Garzan Region (1888-1920) Said OLGUN ..............................................................................................................33-56 • Atatürk Döneminde Eğitimde Millilik ve Modernleşmeye Dair Tartışmalar Nationalization and Modernization Discussions in Education in Ataturk Era Erhan KANBOLAT ....................................................................................................57-80 • Türk Savunma Sanayiinde Girişimci Bir Kuruluş: Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) 1950-1960 An Entrepreneurial Corporation within Turkish Defense Industry: The Mechanical and Chemical Industry Corporation (MKEK) 1950-1960 Nadir YURTOĞLU ...................................................................................................81-112 Kitabiyat/Book Review • Karamanlıca Bir Eser “Kayseri Metropolitleri ve Malumat-ı Mütenevvia” Üzerine Upon A Work in Karamanli Turkish, “Kayseri Metropolitans and Various Information” Eray KONYA – Giray ÇAVDAR ............................................................................113-130 • Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisinin Amacı ve Yayın İlkeleri ......131-139 Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31 Sf. 33-56 BEŞAR VE CEMİL ÇETO KARDEŞLERİN GARZAN BÖLGESİNDEKİ EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1888-1920) Said OLGUN* Özet Bu çalışmada Osmanlı döneminde Garzan olarak anılan bugünkü Siirt’in Kurta- lan ilçesinde iskân edilmiş olan Pençinar aşireti reisleri Beşar ve Cemil Çeto kar- deşlerin eşkıyalık faaliyetleri ve devletin bunları engellenmek için almış olduğu tedbirler üzerinde durulmuştur. Oldukça kalabalık bir aşiretin başında bulunan Beşar Çeto, öldüğü 1915 yılına kadar yaptığı gasplar ve işlediği cinayetlerle bölgenin meşhur eşkıyalarından biri olmuştur. Üzerine defalarca askerî birlikler gönderilmiş olmasına rağmen bir tür- lü yakalanması mümkün olmamıştır. Beşar Çeto’nun ölümünden sonra Pençinar aşiretinin başına geçen kardeşi Ce- mil Çeto, ağabeyinden devraldığı mirası devam ettirmiş ve eşkıyalık faaliyetlerini sürdürmüştür. Millî Mücadele dönemindeki isyanıyla tanınan Cemil Çeto, hem Birinci Dünya Savaşı sırasında hem de mütareke döneminde eşkıyalık yapmaya devam etmiştir. Anahtar Kelimeler: Beşar Çeto, Cemil Çeto, Eşkıyalık, Garzan, Kurtalan. Abstract BANDITRY ACTIVITIES OF BEŞAR AND CEMIL ÇETO BROTHERS IN GARZAN REGION (1888-1920)** This study investigated the illegal activities of Beşar and Cemil Çeto brothers, leaders of Pençinar tribe inhabiting in Kurtalan province of today’s Siirt, which was called Garzan during the Ottoman period; and measures taken by the govern- ment to stop them. Beşar Çeto, who was the leader of a very crowded tribe, became one of the famous bandits of the region with robberies and homicides he committed until his death in 1915. Although several military units were sent to seize Beşar Çeto, it was not possible to catch him. * Yrd. Doç. Dr., Siirt Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. E-mail: saidolgun@hotmailcom; [email protected] ** Makalenin Geliş Tarihi: 05.01.2017 Makalenin Kabul Ediliş Tarihi: 06.05.2017 Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 34 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN Beşar Çeto’s brother, Cemil Çeto, who became the leader of Pençinar tribe after his brother’s death, inherited his brother’s legacy by sustaining illegal activities. Cemil Çeto, who is also known with his insurgency during the War of Independ- ence, continued banditry throughout the World War I and the ceasefire period. Key Words: Beşar Çeto, Cemil Çeto, Brigandage, Garzan, Kurtalan. Giriş XIX. yüzyılın sonlarında Bitlis Vilâyeti’nin Siirt Sancağı’na bağlı bulunan Garzan Kazası, doğuda Başur nehri; batıda Kulb ve Diyar- bakır Vilâyeti’nin Silvan kazasıyla Beşiri nahiyesi; güneyde Rızvan nahiyesi; kuzeyde Mutki ve Sason kazalarıyla çevrilmiştir. Rızvan, Melfan ve Barınç isimlerinde üç nahiyeden oluşan Garzan kazasına bağlı yüz yetmiş üç köy bulunuyordu1. Bölgenin en eski sakinleri Babus aşireti denilen Comani kabilesi olup, Pençinar, Reşkotan, Piran, Alikan, Maladiv ve Melikşan aşi- retleri ise yaz mevsiminde sürekli hareket halinde olmuştur. Kaza nüfusunun yaklaşık üçte birini tahrire tabi tutulan Pençinar, Alikan, Reşkotan, Piran ve Melkişan aşiretleri oluşturmaktadır2. Bunlardan Pençinar, Alikan ve Reşkotan aşiretleri oldukça kalabalık aşiretler olup iskân edilmeden önce Muş ve Garzan’daki yaylak ve kışlaklar arasında göç etmişlerdir. Yaklaşık dört yüz çadırdan oluşan Pençinar aşireti bölgenin en kalabalık aşireti olup3, Ferhikan, Mala Şemdin, Mala Faro, Musikan, Kurdikan, Veliyan ve Miradan isimlerindeki yedi kabileden oluşmaktaydı. XIX. yüzyılın sonlarına doğru farklı etnik ve dinî grupların bir arada yaşadığı Garzan’da Cuinet’in vermiş olduğu rakamlara göre 8.800 Müslüman, 3.600 Ermeni, 258 Yakubi ve 342 Yezidi olmak üzere toplam 13.000 kişi yaşıyordu4. Garzan XIX. yüzyılın sonlarında oldukça üretken bir ekonomiye sahipti. Kazada terzilik ve demircilik gibi sanatların yanı sıra bez, kilim, haliçe, keçe, hasır, çorap, aba ve kuşak dokumacılığı ile kaşık, desti ve maşrapa imalatı oldukça yaygındı. Bunların yanı sıra çiftçi- 1 Salnâme-i Vilâyet-i Bitlis, Birinci Def’a, H. 1310 (1892/1893), s. 238. Salnâme-i Vilâ- yet-i Bitlis, İkinci Def’a, Bitlis Vilâyet Matbaası, H. 1316 (1898/1899), s. 257. 2 1310 Salnâme-i Vilâyet-i Bitlis, s. 239-240. 3 Vital Cuinet, La Turquie d’Asie, Cilt: II, Paris, 1891, s. 614. 4 A.e., s. 613. Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 35 lik için lâzım olan alet ve edevat da kaza dâhilinde imal edilmektey- di. Özellikle Melfan, Çay ve Salha memlehaları bölgedeki önemli tuz üretim merkezleri arasında yer almaktaydı. Bu memlehalar uzun süre Duyun-i Umumiyye tarafından işletilmiştir5. Garzan’a bağlı birçok köyde usul-i atik tarzında eğitim veren sıb- yan mektebine rastlanırken, Zok ve Comani köyleriyle kazaya bağlı Rızvan, Barinç ve Melfan nahiyelerinde birer tane iptidai mektep bulunuyordu6. 1. Beşar ve Cemil Çeto’nun Ailesi Pençinar aşiretinin Mala Faro kabilesinden Çeto Ağa bin İskân bin Kasım, kestiği yollar, yaptığı gasplar ve işlediği cinayetlerle Garzan bölgesinin meşhur eşkıyalarından biri olmuştur. 1880 yılın- da Kürdistan Serkomiseri Abidin Paşa’nın emriyle yaşadığı Aynkasr köyünden alınarak önce Diyarbakır’a daha sonra da Sivas’a gön- derilmiştir. Buradan da ailesiyle birlikte Şam’a sürgün edilmesi söz konusu olmuşsa da bu gerçekleşmemiştir. Bu süreç esnasında vermiş olduğu arzuhalde geçen ifadelerden anlaşıldığına göre o tarihlerde ailesi otuz yedi kişiden oluşmaktaydı7. 1890 yılında Siirt hapisha- nesinde vefat eden Çeto Ağa’nın Susin isimli nikâhlı bir eşi; Beşar, Cemil, Genco ve Abdülmecid isimlerinde dört oğlu; Nesibe, Nuriye ve Hasen Cemale isimlerinde de üç kızı vardır8. Çeto Ağa’nın Beşar ve Cemil isimli oğulları hem Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde hem de Cumhuriyetin ilk yıllarında bölgenin meşhur eşkıyaları ara- sında yer almışlardır. 2. Beşar ve Cemil Çeto’nun Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1915) Pençinar aşireti reisi Çeto’nun oğlu Beşar, Siirt Sancağı’na bağlı Garzan Kazası’nın Aynskasr isimli köyünde ikamet etmiştir. Burada yaptırmış olduğu mazgallı kâgir konağı oldukça korunaklıdır. Baba- 5 Salnâme-i Vilâyet-i Bitlis, Üçüncü Def’a, Bitlis Vilâyet Matbaası, H. 1317 (1899/1900), s. 203-204. 6 Salnâme-i Vilâyet-i Bitlis, Dördüncü Def’a, Bitlis Vilâyet Matbaası, H. 1318 (1900/1901), s. 203-206. 7 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Yıldız Perakende Evrakı Şûrâ-yı Devlet Maruzâtı (Y.PRK.ŞD.), 1/13, 16 M 1298 (19 Aralık 1890). 8 İsmail Duygu, 426 Numaralı (H. 1302-1317 / M. 1885-1900) Siirt Şer‘iyye Sicili Me- tin Çevirisi ve Değerlendirme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Nevşehir, 2012, s. 212. Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 36 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN sı hayattayken eşkıyalığa başladığı anlaşılan Beşar, babasının ölü- münden sonra onun mirasını devam ettirmiş hem Pençinar aşiretinin hem de babasının geride bıraktığı çetenin başına geçmiştir. Beşar ile ilgili olarak Başbakanlık Osmanlı Arşivinde tespit ede- bildiğimiz en eski tarihli belge 1888 yılında Beşar Çeto’nun verilen bazı teminat ve nasihatler neticesinde yakalanarak Garzan Kayma- kamlığı’na teslim edilmesiyle ilgilidir. Ancak nasıl olduğu bilinme- yen bir şekilde serbest bırakılmış ve Bitlis’ten kendisini tutuklamak- la görevlendirilerek Garzan’a doğru yola çıkarılan Bitlis Zabtiye Alayı bölük ağalarından Hacı Hasan Ağa’yı katletmiştir. Yaşanan bu olayın mahallî mülkiye memurlarının yolsuzluk ve ihtimamsızlıkları neticesinde meydana gelmesi üzerine bunlar hakkında tahkikat ya- pılmasına karar verilmiştir9. II. Abdülhamid, Beşar Çeto’nun yakalanabilmesi için yapılan çalışmalarla yakından ilgilenmiştir. Siirt Mutasarrılığı’nın Beşar Çeto’nun yakalanabilmesi için yeterli sayıda asker sevk edilmesi yönündeki talebini içeren mazbatası üzerine Seraskeriyyeye (Genel- kurmay Başkanlığı) gönderilen bir irâde-i seniyye ile takviye askerî birlikler görevlendirilmiştir. 9 Ağustos 1888’de Seraskeriyye tara- fından Yıldız’a gönderilen yazıda Beşar Çeto’nun üzerine yeterince askerin sevk edildiği ve bunun neticesinde de etrafının sarıldığı bil- dirilmiştir10. Üzerine bir bölük asker sevk edildiği halde Beşar Çeto’nun bir türlü yakalanamaması halkı korku ve endişeye sevk etmiştir. Karde- şi ve birkaç akrabası Beşar tarafından katledilen Garzan’ın Aynkasr köyünde yaşayan Mehmed adlı bir kişi, 1889 yılının Ocak ayında Beşar ve çetesini takip eden bölüğün geri çekileceği yönündeki ha- berlerin yayılması üzerine hayatlarının tehlikeye düşeceğini ifade ederek başka bir yere göç etmelerine izin verilmesi talebinde bulun- muştur11. Beşar’ın şerrinden korkan halk, çareyi memleketlerini terk etmekte bulmuştur. 9 BOA, Dahiliye Nezareti Mektubî Kalemi (DH.MKT.), 1498/87, 21 B 1305 (3 Nisan 1888). 10 BOA, Yıldız Perakende Askerî Maruzât (Y.PRK.ASK.), 48/85, 1 Z 1305 (9 Ağustos 1888). 11 BOA, DH.MKT., 1589/66, 28 Ca 1306 (30 Ocak 1889). Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 37 Beşar’ın eşkıyalığından mustarip olan yalnızca bölge halkı de- ğildir. Beşar, bölgedeki diğer eşkıyaların da yakalanamamasından cesaret alarak Düyun-i Umumiyye İdaresi’nce işletilen memlehalara musallat olmaya başlamıştır. Ambarlara yapılan nakiller esnasında memlehaların yollarını keserek tuzları, müşterilerin ve kolcuların para ve eşyalarını gasp etmiştir. Bu durum, memurları ve müşteri- leri bölgenin güvenli olmadığı düşüncesine sevk etmiştir. Bu da is- ter istemez bölgenin ekonomik hayatını olumsuz yönde etkilemiştir. Dâhiliye Nezâreti tarafından 7 Mart 1889 tarihinde Bitlis vilâyetine gönderilen yazıyla Siirt Düyun-i Umumiyye Müfettişini yaralayarak kaçan Malakanlı Ali ve Beşar gibi eşkıyaların kısa süre içerisinde yakalanması için daha fazla gayret sarf edilmesi istenmiştir12. Yakalanmaları çok da kolay olmayan Beşar ve altı adamı 1889 yılında yakalanarak tutuklanmış ve mahkemeye sevk edilmişlerdir. Gasp ve cinayet suçundan yargılanan Beşar ve adamları, yapılan yargılama neticesinde on sene kürek cezasına çarptırılmıştır. Yerel mahkemenin vermiş olduğu bu ceza temyiz mahkemesi tarafından bozulmuş ve dava Van Vilâyet Mahkemesine verilmiştir. Van Vilâ- yet Mahkemesi, ilginç bir şekilde eşkıyalığıyla nam salmış Beşar ve adamlarının beratlarına karar vererek tahliye etmiştir. Mahkemenin berat kararı Beşar’ın zulmüne uğrayan halk tarafından şaşkınlıkla karşılanırken verilen kararın temyizi yönündeki İstinaf Müdde-i Umumiliği’nin itirazları da 15 Eylül 1889 tarihinde reddedilmiştir13. Serbest kalan Beşar ve adamları, eşkıyalıklarına devam etmişlerdir. Beşar Çeto’nun Garzan’da inşa ettirmiş olduğu korunaklı evin duvarlarına pencere yerine mazgallar yaptırılmıştır. Evi kuşatan as- kerlere karşı da bu mazgallardan ateş etmekten geri durmamışlardır. Özellikle 1901 yılında Beşar ve beraberindeki Mehmed, Halil, Ali Yunus, Halid, Derviş, Hüseyin, Ömer ve Cemil isimlerindeki on - on beş kadar eşkıyanın evin mazgallarından “kuvve-i tenkîliyyeye silah atmaya cüret etmeleri”14 hükümeti daha etkin bir mücadeleye sevk etmiştir. İsteklerini yerine getirmeyen halkın mal, can ve namusla- rına saldıran bu eşkıyalara karşı Bitlis Alay Kumandanı Garzan’a 12 BOA, DH.MKT., 1602/71, 5 B 1306 (7 Mart 1889). 13 BOA, Dahiliye Nezâreti Tesrî-i Muamelât ve Islahat Komisyonu Muamelât (DH. TMIK.M.), 105/5, 27 S 1319 (15 Haziran 1901). 14 BOA, Dahiliye Nezâreti Şifre Kalemi (DH.ŞFR.), 266/104, R. 26 Eylül 1317 (9 Ekim 1901). Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 38 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN gönderilmiş ve burada bulunan bölük sayısı Siirt’ten gönderilen iki yeni bölükle birlikte üçe çıkarılmıştır15. Beşar Çeto’nun ısrarlı takibata rağmen bir türlü yakalanamama- sı Bitlis Valisi Hasan Beyi meseleyi siyaseten çözmeye sevk etmiş ve itaate alınması için bazı kolaylıklar sağlanması yönünde adım- lar atılmaya başlanmıştır. Bunun bir neticesi olarak Beşar Çeto’nun aşiret içeresindeki rakiplerinden ve hasımlarından Mehmed Beşar, 1902 yılının Ocak ayında teslim olmuştur16. Daha önce Bitlis Va- liliği’ne göndermiş olduğu bir telgrala teslim olup af dileyeceğini bildiren Beşar Çeto, 1902 yılının Şubat ayında Garzan’da teslim olmuştur. Diğer eşkıyaları ürkütmemek için padişah tarafından af- fedilinceye kadar hakkında adlî takibat yapılmamasına karar veril- miştir17. Hatta 1902 yılında Siirt Mutasarrılığı bir yandan Beşar Çeto’nun Pençinar aşiretinin ağnam tadadında (küçükbaş hayvan sayımı) istihdam edilmesi durumunda devletin bu aşiretten aldı- ğı ağnam resminin ikiye katlanacağını ifade ederek Beşar’ın bu iş için görevlendirilip görevlendirilmeyeceğini sorarken, bir yandan da bölge halkının Pençinar aşiretinin tasallutundan korktuğu için askerî müfreze tarafından korunma talebinde bulunduklarını vali- liğe bildirmiştir18. Beşar ve kardeşi Cemil’in halka yapmış olduğu zulüm ve işkence- leri tahkik etmek üzere görevlendirilen memurlar, yanlarına Beşar’ı alarak halkla görüşmeler yapmışlardır. Karşılarında Beşar’ı gören insanlar, onun kendilerine yaptığı kötülüklerden ve işlediği cinayet- lerden bahsetmeye cesaret edememişlerdir. Bu nedenle yapılan tah- kikattan bir neticeye ulaşılması mümkün olmamıştır. Bölge halkını saldığı korku ile her geçen gün biraz daha sindiren Beşar ve kardeşi Cemil, insanların mal ve mülklerini gasp ederek onları başka yerlere göç etmeye zorlamıştır. Mağdurlardan biri de Beşar tarafından çift- liği gasp edilerek ailesiyle birlikte Siirt’e göçe mecbur edilen Gar- zan’ın Rızvan nahiyesi sakinlerinden Şakir isimli bir kişi olmuştur. Şakir, Sadarete göndermiş olduğu bir arzuhalle Beşar’ın zulmünden bölge halkının tümünün rahatsız olduğunu, ama korktukları için 15 BOA, DH.ŞFR., 266/18, 18 E 1317 (1 Ekim 1901). 16 BOA, DH.ŞFR., 274/111, R. 12 Kanunusani 1317 (25 Ocak 1902). 17 BOA, DH.ŞFR., 277/82, R. 7 Şubat 1317 (20 Şubat 1902). 18 BOA, DH.ŞFR., 278/97, R. 18 Şubat 1317 (3 Mart 1902). Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 39 şikâyetlerini dile getiremediklerini, ancak tutuklanırsa bütün kaza halkının şikâyetçi olacağını ifade etmiştir. Şakir’in Beşar’ın tutuk- lanarak hayatının korunması talebini de içeren bu dilekçesi üzerine Dâhiliye Nezâreti tarafından Bitlis Vilayeti’ne gönderilen 18 Mart 1902 tarihli bir yazıyla gerekli tahkikatın yapılması istenmiştir19. Pençinar aşiretinin önde gelen isimlerinden ve Beşar Çeto’nun en güçlü rakibi olan Mehmed Beşar ile Pençinar aşiretiyle sürekli çatış- ma halinde bulunan Alikan aşireti reisi Osman, 1901 yılının sonla- rında aman dileyerek teslim olmuşlardır. Ancak beklemiş oldukları af kararını alamamışlardır. Bunu gören ve kendisi de af bekleyen Beşar ve adamları, Sason civarında askerî birliklerin giremeyecekle- ri bölgelere kaçmışlardır. Bitlis Valiliği’nin merkezî hükümete ısrarlı bir şekilde göndermiş olduğu yazılarda alınan askerî ve mülkî tedbir- lere ve amansız takibata rağmen Beşar Çeto ve avenesinin yakalana- mamasının sebebi, mensubu bulunduğu Pençinar aşiretinin oldukça kalabalık olması ve onlar tarafından himaye edilmesi gösterilirken, affedilmelerinin takiplerinden daha hayırlı olacağı ifade edilmiştir. Ancak Bitlis Valiliği’nin affedilmeleri yönündeki teklileri, hükümet tarafından yakalanmaları için birçok masraf yapıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir20. 1902 yılının Haziran ayında Beşar, Halil, Ali Yunus, Hamid, Der- viş, Hasan, Cemil ve Mecid’in yakalanması için Garzan bölgesine bir tabur askerî birlik gönderilmiştir. Tüm çabalara rağmen Beşar, kardeşleri ve yakın adamlarının yakalanması mümkün olmamıştır. Fakat bunları himaye ederek yanlarında yer alan bazı kişiler yaka- lanmış; mal ve eşyalarına el konulmuştur21. Muş ve civarında Er- meni olaylarının yaşanması üzerine taburun iki bölüğü Garzan’da bırakılırken iki bölüğü de Muş’a gönderilmiştir. 1903 yılının Nisan ayında Garzan’da Beşar Çeto’ya karşı mücadele etmesi amacıyla bir bölük asker, elli jandarma bulunuyordu. Beşar Çeto ve avenesinin tüm çabalara rağmen bir türlü yakala- namaması zihinlerde cevaplanması gereken bir soru olarak bekler- ken 1902 yılının Ekim ayında Sadarete gönderilen bir ihbar mektubu dikkatlerin devlet memurları üzerine çevrilmesine neden olmuştur. 19 BOA, DH.MKT., 454/22, 8 Z 1319 (18 Mart 1902). 20 BOA, DH.TMIK.M., 124/41, 10 S 1320 (19 Mayıs 1902). 21 BOA, DH. ŞFR., 290/75, R. 12 Ağustos 1318 (25 Ağustos 1902). Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 40 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN Garzanlı Abdullah ve Ahmet imzalarıyla Babıâli’ye gönderilen mek- tupta Garzan kazası eski kâtibi Siirtli Bekir Efendi’nin Beşar Çeto ve avenesinin yakalanması için hükümetçe yapılan planları gizli bir şekilde Beşar’a haber verdiği ve onları tutuklanmaktan kurtardığı; Bekir’in daha önce başka bir yere memur olarak gönderildiği halde tekrar becayişle dönerek eşkıyalara yardıma devam ettiği; Beşar’ın eniştesi Mustafa ile kardeşi Siirt Belediye Başkanı Sami Efendi tara- fından da himaye edildiği bilgilerine yer verilmiştir22. 7 Kasım 1902 gecesi Beşar’ın Garzan civarında bir dağda çadırda kaldığının haber alınması üzerine Garzan kaymakam vekili ve niza- miye binbaşısı yanlarına bir askerî birlik alarak Beşar ve beraberin- dekileri yakalamak için harekete geçmiştir. Sabaha doğru çadıra ya- pılan baskın neticesinde Beşar ve bir adamı yakalanmaktan son anda kurtulurken silahlarıyla birlikte iki adamı ve bir at ele geçirilmiştir. Yapılan takibat neticesinde Beşar’ın bir adamı daha öldürülürken Beşar, bir kez daha kaçarak yakalanmaktan kurtulmuştur23. 1903 yılının Mart ayında Beşar Çeto ve kardeşlerinin irar etmesi ve uzun süredir yakalanamaması üzerine onları korkutmak ve teslim olmalarını sağlamak amacıyla ailesinden kadın ve çocuklardan olu- şan yirmi kişilik bir grup Garzan kaza merkezine getirilerek mah- keme-i şeriyyenin gözetimine alınmıştır. Ancak Garzan’daki me- murların “gaflet ve müsamahasından” istifade eden Beşar, ailesini kaçırmıştır. Beşar’ın ailesini kaçırmasında ihmali bulunan memurlar mahkemeye sevk edilmiştir24. 22 Kasım 1903 tarihinde Beşar Çeto’nun avenesiyle birlikte bir köyde bulunduğunun haber alınması üzerine Siirt Jandarma Binbaşı- sı ile Garzan Kaymakamı köye baskın yapmışlardır. Çıkan çatışma- da bir jandarma yaralanmış, bir jandarma da şehit olmuştur. Garzan Kaymakamının atının da telef olduğu bu şiddetli çatışma, gecenin karanlığından istifade eden Beşar ve adamlarının kaçmasıyla sona ermiştir25. Meydana gelen bu olay üzerine Bitlis’ten muktedir bir za- 22 BOA, DH.MKT., 600/44, 20 B 1320 (23 Ekim 1902). 23 BOA, DH.ŞFR., 296/105, R. 27.08.1318 (9 Kasım 1902). BOA, DH.TMIK.M., 105/5, 27 S 1319 (15 Haziran 1901). 24 BOA, DH.MKT., 680/16, 6 M 1321 (4 Nisan 1903). 25 BOA, DH.TMIK.M., 153/19, 21 C 1321 (14 Eylül 1903). BOA, DH.ŞFR. 317/2, R. 24.08.1319 (6 Kasım 1903). BOA, Babıali Evrak Odası (BEO), 2238/167834, 4 L 1321 (24 Aralık 1903). BOA, Şûrâ-yı Devlet Belgeleri (ŞD.), 1890/28, 19 Za 1321 (6 Şubat 1904). Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 41 bitin komutasında on beş kişilik bir jandarma birliğiyle Malazgirt’te bulunan seyyar taburun Garzan’a sevk edilmesine karar verilmiştir. Ancak zihinlerde Beşar Çeto’nun kısa bir süre önce üzerine bir tabur nizamiye askeri sevk edildiği halde kaçmayı başardığı gerçeği vardır ve bundan dolayı da yakalanabileceğinden kimsenin çok da ümidi yoktur26. 1903 yılının Aralık ayında Siirt Mutasarrıfı’nın katılımıyla Seyyar Jandarma Taburu tarafından yapılan bir takip neticesinde Be- şar ve adamları Garzan’da sıkıştırılmıştır. Çıkan çatışmada Beşar’ın adamlarından dördü öldürülürken dördü de yaralı olarak yakalan- mışsa da Beşar tekrar kaçmıştır27. Haklarında diri veya ölü ne şekilde olursa olsun yakalanarak etki- siz hale getirilmeleri hususunda irâde-i seniyye çıkarılmış olan Beşar ve kardeşi Cemil, tüm çabalara rağmen bir türlü yakalanamamıştır. Beşar ve Cemil’in yakalanamadıkları bir ortamda Garzan Kaymaka- mı Ali Kemal ile görüştükleri; aralarında ittifak yaptıkları ve bundan sonra halk üzerindeki baskılarını artırdıkları yönünde Rızvan nahiye- sinden Abdurrezzak imzasıyla Sadarete gönderilen bir ihbar mektubu üzerine tüm gözler kaymakama çevrilmiştir. Dâhiliye Nezâreti’nin emriyle Bitlis Valiliği tarafından kaymakam Ali Kemal Bey hakkında tahkikat başlatılmıştır28. Yapılan tahkikat neticesinde isnat edilen suç- ların hiç birinin doğru olmadığı ortaya çıktığı gibi Ali Kemal Bey’in Beşar ve Cemil ile görüşmesinin gerçek olsa dahi abes karşılanma- ması gerektiği ifade edilmiştir. Çünkü Ali Kemal Bey’in şakileri sul- ha ve itaate davet etmekten başka bir gayesi olmamıştır. 19 Ocak 1904 tarihinde Dâhiliye Nezâreti tarafından Bitlis Vilayeti’ne gön- derilen bir yazıyla Beşar Çeto’nun affedilmiş olması da göz önünde bulundurularak Ali Kemal Bey’in görevine iadesi istenilmiştir29. Hem yukarıda bahsettiğimiz Garzan Kaymakamı Ali Kemal Bey hakkında yürüten tahkikatla ilgili yazışmalardan hem de Beşar Çe- to’nun 2 Mart 1906 tarihinde Sadaret’e göndermiş olduğu telgra- fından anlaşıldığı kadarıyla Beşar Çeto, 1903 yılı sonuyla 1904 yılı başlarında affedilmiş olmalıdır. Ancak bu affın hangi şartlar altında ve ne zaman gerçekleştiğini ortaya koymak mümkün olmamıştır. 26 BOA, ŞD., 1890/28, 19 Za 1321 (6 Şubat 1904). BOA, DH.ŞFR., 318/21, R. 12.09.1319 (25 Kasım 1903). 27 BOA, DH.ŞFR., 319/1, R. 03.10.1319 (16 Aralık 1903). 28 BOA, DH.MKT. 747/23, 10 Ca 1321 (4 Ağustos 1903). 29 BOA, DH.MKT. 812/11, 3 Za 1321 (21 Ocak 1904). Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 42 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN Öyle anlaşılıyor ki Beşar, affedilmiş olmasına rağmen eşkıyalığa devam etmiştir. Bunun bir neticesi olarak Beşar Çeto, kardeşi Cemil Çeto ve bir başka Kürt kabilesi reisi Sasonlu Ali Yunus’a karşı yü- rütülen en ciddi takibattan biri, 1905 yılında yapılmıştır. 1904 yılı- nın yaz aylarında iki askeri katletmelerinden dolayı yapılan tahkikat neticesinde üç yüzden fazla adamlarıyla beraber Garzan’ın Malkan köyü ile Mala-şeref köyü önlerinde sıkıştırılan eşkıyanın kendileri- ni takip eden askerî birliğe ateş açması üzerine çatışma başlamıştır. Çatışma sonucunda gerilerinde bir ölü ve dört yaralı bırakan eşkıya gurubu, kaçmaya devam ederek Mutki ve Sason kazalarının birleşti- ği Mirkan köyüne kaçmış, kendilerini takip eden askerî birlikle bura- da da çatışarak kaçışlarını sürdürmüşlerdir. Köyde yapılan aramada daha önce eşkıya tarafından katledilen bir askere ait kasatura bulun- muştur. Her ne kadar askerin ısrarlı takibi ciddi bir sonuç vermemiş olsa da yakalanan dört eşkıyayla Ali Yunus’un kabilesinden teslim olanlar Garzan’a sevk edilmişlerdir30. Pençinar aşiretinin Muskan kabilesinden Resul ve Halid isimli eşkıyalar ile onlarla beraber ha- reket eden arkadaşları, 1905 yılında Mehmet Said isimli bir tüccarı öldürüp üzerindeki yüz lirayı gasp etmiş ve cesedini de Dicle Nehri- ne atmışlardır. Pençinar aşiretine mensup bu eşkıya, Beşar ve Cemil Çeto kardeşlere katılarak bazen Mutki bazen de Diyarbakır’ın Beşiri kazasının Kîl mevkii ve Midyat civarındaki köylerdeki mağaralarda yaşamışlardır31. Affedildiği halde eşkıyalığa devam eden Beşar Çeto, gayri hu- kuki hiçbir işe tevessül etmediğini ifade ederek hükümet ve askerî birlikler tarafından aleyhinde yapılan takibattan şikâyetçi olmak- tan geri durmamıştır32. Beşar Çeto, 2 Mart 1906 tarihinde Dâhiliye Nezâreti’ne göndermiş olduğu telgrafında affedildiğinden beri Gar- zan’da hükümet tarafından kendisine verilen tüm emirleri cansipe- rane bir şekilde yerine getirmeye çalıştığını, büyük bir günahı ve suçu olmadığı halde Bitlis Alay kumandanının beraberindeki üç dört yüz kişilik süvari birliğiyle köylerine baskın düzenleyerek mallarını ve eşyalarını yağma ve talan ettiklerini, ellerindeki hayvanların ve hububatın alınarak halkın açlığa terk edildiğini ifade etmiştir. Telg- rafında devlete hizmet için canını feda etmeye hazır olduğunu ifade 30 BOA, DH.TMIK.M., 196/18, 15 S 1323 (21 Nisan 1905) . 31 BOA, DH.MKT., 1067/11, 14 S 1324 (9 Nisan 1906). 32 BOA, DH.TMIK.M., 218/9, 14 M 1324 (10 Mart 1906). Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 43 eden Beşar, kendisi gibi biçare halka yapılan eziyetlere son veril- mesini ve bölgeye bir müfettiş sevk edilmesini istemiştir33. Beşar’ın kendisini ve aşiretini masum ve mazlum gösterip devlete olan bağlı- ğını ifade ederek bölgeye bir müfettiş gönderilmesi yönündeki tale- bi, Hükümet tarafından olumlu karşılanmadığı gibi tenkili için daha yoğun bir gayret sarf edilmeye başlanmıştır. Beşar Çeto’nun oldukça sağlam ve korunaklı bir şekilde inşa ettirmiş olduğu mazgallı kâgir konağı, üzerine sevk edilen askerî birlikler karşısında en önemli savunma aracı olmuştur. Adamlarıy- la beraber çekildiği bu yapı vasıtasıyla dışarıdan gelebilecek her türlü saldırıya karşı emniyetini sağlamış, böylece askerî birliklerin kendisini yakalamaya yönelik faaliyetlerini de engellemiştir. Beşar Çeto’nun sığındığı bu yapı karşısında eli kolu bağlanan Siirt Muta- sarrılığı ve Bitlis Valiliği Sadarete başvurarak kendilerine ya küçük bir top gönderilmesini yahut Beşiri ve Kulp kazalarına iki bölük tak- viye asker gönderilmesini talep etmişlerdir. Bu talep 7 Mart 1906 tarihinde Sadaret makamınca uygun bulunmuş ve Seraskerlikten söz konusu talebin karşılanması istenmiştir34. Bu dönemde Beşar Çeto ve avenesine karşı yürütülen takibat neticesinde ağır bir darbe vurul- muştur. Beşar’ın on adamı öldürülürken on adamı da yakalanmıştır. Bölgedeki diğer eşkıyaya karşı yürütmüş oldukları etkin mücadele ve Beşar Çeto’ya vurmuş oldukları bu son darbe üzerine Bitlis Vali- liği, Sadarete gönderdiği bir yazıyla Siirt Mutasarrıfına ikinci, Gar- zan Kaymakamına üçüncü dereceden Mecidî nişan-ı zişân verilerek taltif edilmelerini talep etmiştir35. Beşar Çeto, 1906 yılının Nisan ayında kendisini tenkille görev- lendirilen Binbaşı Hüsnü Efendi ile bir görüşme yapmıştır. Görüş- mede affedilmesi halinde teslim olacağını bildirmiştir. Ancak bir yandan da eşkıyalıktan geri durmamıştır. Beşar Çeto’nun affedilme- si yönündeki talebi Dördüncü Fırka ve Sekizinci Ordu Komutanlığı tarafından olumsuz karşılanmıştır. Uzun yıllardır yakalanması için büyük miktarda masralar yapıldığı ve şehitler verildiği ifade edile- rek eninde sonunda yakalanacak bir eşkıyanın affedilmesinin uygun 33 BOA, DH.TMIK.M., 221/21, 4 Ra 1324 (28 Nisan 1906). 34 BOA, BEO, 2775/208118, 11 M 1324 (7 Mart 1906). 35 BOA, DH.TMIK.M., 209/51, 16 N 1323 (14 Kasım 1905). Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 44 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN olmayacağı ifade edilmiştir36. İki koldan yapılan takibat neticesinde 1906 yılının Mayıs ayında Beşar’ın avenesinden birçok cinayet işle- miş olan Reşkotanlı Halil Abdi ve dokuz şaki yakalanmıştır37. Tem- muz ayında ise bu kez Beşar’ın adamlarından olup gıyaben idam ce- zasına çarptırılmış olan Ramazan ve Reşo isimli şakiler yakalanarak adliyeye sevk edilmişlerdir38. 1907 yılının Eylül ayında Beşar Çeto ve Sasonlu Ali Yunus’un Garzan’da bir köye baskın düzenleyerek hayvan gasp edeceklerinin haber alınması üzerine Bitlis’te hazırlanan ve iki aydır Siirt’te sevk edilmeyi bekleyen iki bölük askerî birliğin Siirt’e sevkine karar ve- rilmiştir39. II. Meşrutiyetin ilanına değin geçen süre zarfı içerisinde Çeto kardeşlere yönelik takibata devam edilmiştir. Meşrutiyetin ikinci kez ilanından sonra hükümete şirin görünmek isteyen Beşar Çeto, 4 Aralık 1908’de merkezî hükümete göndermiş olduğu bir telgrafında 1904 yılında Alikan aşiretinin tenkiline Gar- zan Kaymakamı Ali Kemal Bey’in emriyle askerlerle birlikte memur edildiğini, göstermiş olduğu yararlılığın kendisine verilen resmî bir evrakla da ortaya konulduğunu ancak Bitlis eski valisi Ferit Paşa’nın bu evrakı kendisinden aldığını, kendisini tehdit ederek üç yüz lira- sına da el koyduğunu, üzerine asker sevk ederek evinin tahrip edil- mek istenmesi üzerine dağa çıkmak zorunda kaldığını ifade etmiştir. Devamında, Meşrutiyetin ilanıyla birlikte adaletin tesis edileceği- ne inandığını söyleyen Beşar, Ferit Paşa’nın kendisinden aldığı üç yüz liranın tahsil edilerek Osmanlı milletinin mutluluğunu sağlayan Niyazi ve Enver Bey adına alınacak kruvazörler için açılan yardım sandığına verilmesini talep etmiştir40. 19 Aralık 1908 tarihinde Siirt Mutasarrılığı’ndan Bitlis Valiliği’ne gönderilen bir yazıda Beşar’ın gerçekten de Alikan aşiretinin tenkilinde görev aldığı, Ferit Paşa’nın Beşar’dan üç yüz lira aldığı hususunda kesin bir bilgileri olmasa da öteden beri bu konunun konuşulduğu ifade edilmiştir41. Konu Dâhi- liye Nezâreti tarafından tetkik edilmek üzere 2 Ocak 1909 tarihinde Şura-yı Devlete intikal ettirilmişse de burada verilen 1 Şubat 1909 36 BOA, BEO, 2824/211788, 15 Ra 1324 (10 Mayıs 1906). 37 BOA, DH.TMIK.M., 222/29, 23 Ra 1324 (17 Mayıs 1906). 38 BOA, DH.TMIK.M., 226/91, 29 Ca 1324 (21 Temmuz 1906). 39 BOA, BEO, 3136/235177, 25 B 1325 (3 Eylül 1907). 40 BOA, DH.MKT., 2686/96, 25 Za 1326 (19 Aralık 1908). 41 BOA, DH.MKT., 2699/38, 9 Z 1326 (2 Ocak 1909). Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 45 tarihli bir kararla konunun Bidâyet Müdde-i Umumiliği’ne gönderil- mesinin uygun olacağı belirtilmiştir42. Konunun bu aşamadan sonra- ki akıbeti hakkında bir bilgiye ulaşılması mümkün olmamıştır. Her ne kadar Beşar’ın yakalanması mümkün olmasa da Garzan ve çevresindeki eşkıyalık olaylarına karşı başarı gösteren Garzan Kaymakamı Cevdet Bey, halk tarafından takdir edilmiştir. Tayininin İstanbul’a çıkması üzerine Garzan Belediye Başkanı Kazım Bey ile muhtarlar, şeyhler, Süryani ve Ermeni milletlerinin temsilcilerinden oluşan on bir kişi tarafından Dâhiliye Nezâreti’ne bir telgraf gön- derilmiştir. 12 Kasım 1908 tarihli telgrafta Cevdet Bey kaymakam olarak atanıncaya kadar Garzan’da yetmişe yakın köyün eşkıyalar tarafından tahrip edildiği, insanlara çok büyük eziyetler edildiği, hal- kın memleketlerini terk etmek zorunda kaldıkları ifade edilmiştir. Telgrafın devamında tüm bunlara karşı Cevdet Bey’in cansiperane bir şekilde eşkıyalığa karşı mücadele etmeye başladığı ve bunun ne- ticesinde de kazada asayiş ve güvenliğin tesis edildiği ifade edilmiş- tir. Telgrafta imza sahipleri Kanun-i Esasi’nin ilanıyla tüm zulüm- lerin sona ereceğini, tahrip olan köylerini tamir ederek memleket- lerini terk eden insanların geri dönmelerini temin edeceklerini ümit ederken Kaymakam Cevdet Bey’in tayininin çıkmasının kendilerini üzdüğünü bundan dolayı Kanun-i Esasinin hükümleri ve Meclis-i Mebusan’ın kararları uygulanıncaya kadar hiç olmazsa bahara kadar tayinin ertelenmesini istemişlerdir. Bu talep üzerine Dâhiliye Nezâ- reti tarafından 15 Kasım 1908 tarihinde Bitlis Vilayeti’ne gönderilen bir yazıyla yerine münasip bir vekil bulununcaya kadar, Kaymakam Cevdet Bey’in görevinde kalmasına karar verildiği bildirilmiştir43. Balkan Harbi’nin başlaması ve Osmanlı ordusunun cephelerde ardı ardına mağlubiyetler yaşamasına Beşar Çeto kayıtsız kalama- mıştır. 15 Aralık 1912 tarihinde “Pençinarî Çetozâde Beşar” im- zasıyla Sadaret makamına göndermiş olduğu telgrafında bin Kürt “silahşoruyla” vatan topraklarını savunmak için hazır olduğunu şu ifadelerle dile getirmiştir: “Her noktası beş vakti farz-ı ayn olan namaz kadar mu- kaddes ve muhterem olan vatanımıza Rumeli cihetinden tecâvüz eden düşmanları Garzan kazasındaki Kürd kavm-i 42 BOA, DH.MKT., 2739/71, 25 M 1327 (16 Şubat 1909). 43 BOA, DH.MKT., 2660/76, 22 L 1326 (17 Kasım 1908). Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 46 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN necibi ve tebaa-i sadıka o koca Osmanlı İmparatorluğunun en sadık ve fedâkâr evlâdı olduğu ve vatanın yalnız bulun- madığını öyle alçak düşmanlara göstermek için pür-heye- can kalbleriyle azimperver ve hükümet-i mukaddesemizin her bir emrine hazır ve mütevekkilen bin silahşor Kürd şe- caâtle düşman karşısına geçmek üzere Garzan kazasında arş emrine muntazır(dır)…” Beşar Çeto’nun bu telgrafına 17 Aralık 1912 tarihinde cevap veren Sadaret makamı, cephe ile Siirt arasındaki mesafenin uzaklığı nede- niyle söz konusu silahlı kuvvetlerin sevkinin zor olacağını ifade etmiş ve Beşar Çeto’ya göstermiş olduğu hamiyetten ötürü teşekkür etmiş- tir44. Aşağıda görüleceği üzere eşkıyalığa devam edecek olan Çeto kardeşlerin harbe gönderilmemelerinin bir hata olduğu söylenebilir. Balkan Harbi’ne katılmak yönündeki talebi olumsuz karşılanan Beşar Çeto, 1913 yılının Şubat ayı sonlarında Beşiri’nin Bazuyan isimli Müslüman köyünü basarak burada bir adamı öldürmüş ve hayvanlarını gasp etmiştir. Beşar Çeto ve avenesinin bu son eşkıya- lığı için de Diyarbakır ve Bitlis Valilikleriyle Dâhiliye Nezâreti ara- sında bir takım yazışmalar yapılmış ve bir takım tedbirler alınmışsa da yakalanmaları mümkün olmamıştır45. Beşar ve Cemil Çeto kardeşler, 16 Haziran 1913 tarihinde Sada- rete göndermiş oldukları bir telgrala eğitimsiz olmalarından kay- naklanan cahilliklerinin ve kabalıklarının etkisiyle bazı suçlar işle- diklerini ve kendilerine isnat edilen cinayetlerle “en âdi bir mahlûk” gibi görünmeye başladıklarını; üzerlerine gönderilen takip kuvvetle- rinin kendileriyle beraber çocuklarına da zarar verdiğini ifade etmiş ve “bu derdin devası mahvetmek değil afv ile ıslâh-ı nefs” ettirmektir sözleriyle af talebinde bulunmuşlardır46. Beşar ve Cemil’in af talebi üzerine Sadaret makamı tarafından Bitlis Valiliği’nden konu hakkın- da görüş bildirmesi istenmiştir. Bitlis Valiliği tarafından 1 Temmuz 1913 tarihinde Sadarete gönderilen yazıyla Beşar ve Cemil’in esas amacının zaman kazanmak olduğu, kısa bir müddet olsa haklarında yürütülen takibattan kurtulmak amacıyla af talebinde bulundukla- 44 BOA, BEO, 4125/309308, 7 M 1331 (17 Aralık 1912). 45 BOA, DH.SYS., 28/8, 26 Ra 1331 (5 Mart 1913). 46 BOA, Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiyye Müdüriyeti Emniyet Kalemi Belgeleri (DH.EUM.EMN.), 110/14, 9 Ş 1331 (14 Temmuz 1913). Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 47 rı bundan dolayı da itimat edilmemesi gerekliliği ifade edilmiştir47. Ancak Bitlis Valiliği’nin şüpheci yaklaşımı kısa bir süre içerisinde değişmiş ve vilâyette asayişin temin edilebilmesi için hakkındaki da- valar saklı kalmak üzere hükümetin şan ve şereini ilan etmek için kanunî takibat yapılmamasının uygun olacağını 7 Temmuz 1913 tarihinde Dâhiliye Nezâretine gönderilen bir yazıyla bildirmiştir48. Bitlis Valiliği’nin bu kanaatiyle birlikte Garzan’a bağlı bazı köyle- rin muhtarları ile Ermeni ve Süryani milletlerinin temsilcilerinden oluşan otuz kişinin imzalayarak 7 Eylül 1913 tarihinde Sadarete gönderdikleri bir telgrafta Beşar’ın Meşrutiyetin ilanından bu yana kimseye zarar vermediği, zalim olmadığı, aksine masum ve mazlum olduğu ifade edilerek affedilmesi istenmiştir49. Dâhiliye Nezâreti, 13 Ekim 1913 tarihinde Sadarete gönderdiği yazıda bölgedeki asayişin temin edilmesi için daha önce bazı örneklerinde olduğu gibi hukuk-ı şahsiye ve davası baki kalmak şartıyla adli takibatın askıya alınarak ertelenmesinin uygun olacağını ifade etmiştir50. Nihayet 19 Kasım 1913 tarihinde Meclis-i Vükela tarafından alınan kararla da Beşar Çeto hakkında yürütülen adli takibat ertelenmiştir51. 4 Mart 1914 tarihinde Meclis-i Vükelâ, Beşar için alınan adli takibatın tecili ka- rarını kardeşi Genco, yeğeni Ahmed ve akrabaları Ramazan, Osman ve Ali Yunus oğlu Mehmed için de almıştır52. Hatta ismi listede yer almayan Beşar’ın diğer kardeşi Cemil için 22 Nisan 1914 tarihinde yeni bir Meclis-i Vükela kararı alınmış ve isminin sehven unutuldu- ğu onun da listede yer aldığı ifade edilmiştir53. Beşar ve Cemil Çeto kardeşler için adlî takibatın tecili yönün- de bir karar alınması onların şımararak faaliyetlerini sürdürmelerine sebebiyet vermiştir. Garzan Güzeldere Ermenilerinden Keşişzâde Haço, Çeto kardeşlerin eşkıyalık faaliyetlerinden muzdarip olduk- larını hem Dâhiliye Nezâreti’ne hem de Ermeni Patrikhanesi’ne 17 Haziran 1914’te göndermiş olduğu bir telgrala dile getirmiştir. Haço, 47 BOA, DH.EUM.EMN., 110/14, 9 Ş 1331 (14 Temmuz 1913). 48 BOA, DH.EUM.EMN., 100/6, 22 Z 1331 (23 Ekim 1913). 49 BOA, DH.EUM.EMN., 110/14, 9 Ş 1331 (14 Temmuz 1913). 50 BOA, BEO, 4225/316870, 25 Za 1331 (26 Ekim 1913). 51 BOA, BEO, 4236/317663, 4 M 1332 (13 Aralık 1913). 52 BOA, Meclis-i Vükela Mazbataları (MV.), 186/8, 06 R 1332 (4 Mart 1914). BOA, BEO, 4265/319848, 7 R 1332 (5 Mart 1914). 53 BOA, MV., 187/72, 26 Ca 1332 (22 Nisan 1914). BOA, BEO, 4278/320779 22 Ca 1332 (18 Nisan 1914). BOA, BEO, 4280/320939, 29 Ca 1332 (25 Nisan 1914). Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 48 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN Beşar ve Cemil’in şimdiye değin yaptıklarının yanlarına kâr kaldığı- nı, bundan dolayı da pervasızca gasp ve cinayete devam ettiklerini, kaza genelinde Müslim ve gayr-i Müslim çiftçilerin üretim yapamaz hale geldiğini, yollarının kesildiğini, korkularından dolayı kimsenin Çeto kardeşleri şikâyete cesaret edemediğini, Cemil’in 1914 Bitlis Olayı’nda Ermenilerin Kürtleri desteklemediklerini bahane ederek kendilerine zulmettiğini ve bundan dolayı artık dayanamayan birçok Ermeni’nin hasat zamanı olmasına rağmen ailelerini geride bıraka- rak Siirt’e kaçmak zorunda kaldıklarını dile getirmiş ve “Elaman! Bir kaza iki haine feda edilmesin. Merhamet!” ifadeleriyle telgrafını sonlandırmıştır54. 17 Temmuz 1914’te Ermeni Patrikhanesi’ne Siirt Ermeni Reisi Basmacıyan imzasıyla bir başka telgraf daha gönderil- miştir. Basmacıyan’ın telgrafı, Haço’nun göndermiş olduğu telgrala hemen hemen aynı cümlelerle yazılmışsa da Beşar ve Cemil Çe- to’nun Ermenilere karşı girişmiş oldukları talanın Alikan aşireti ta- rafından engellendiğini ve bunun neticesinde de aşirete mensup dört kişiyi öldürdüklerini ve Beşar ile Cemil’in hükümet aleyhine haince telkinde bulunduklarını ayrıca ifade etmiştir55. Basmacıyan, 21 Tem- muz 1914’te Ermeni Patrikhanesi’ne göndermiş olduğu telgrafında ise şikâyet edildiğini duyan Beşar’ın kardeşi Cemil’i görevlendire- rek Güzeldere’de kalan ailelere zulmettiğini haber vermiştir56. Beşar ve Cemil Çeto kardeşlerin Ermenileri korumak isteyen Ali- kan aşireti mensuplarından bazı kişileri öldürmeleri ve Siirtli tüccarla- rın yollarını keserek mallarını gasp etmeleri nedeniyle üzerlerine gön- derilen jandarmaya karşı koymalarıyla 22 Haziran 1914 günü bir çatış- ma meydana gelmiştir. Çatışma sonucunda iki jandarma yaralanırken bir jandarma da kaybolmuştur. Bunun üzerine Siirt Jandarma Tabur Komutanı Hacı Kazım Efendi, duruma vaziyet etmek üzere Garzan’a gitmiştir. Hacı Kazım Efendi Garzan’ın Bağ Köyü’ne ulaştığında ça- 54 1914 yılının Mart ayında başlayan Bitlis Olayı, Molla Selim, Seyid Ali ve Şeyh Şaha- beddin gibi bölgenin tanınan din adamlarıyla Rusya’nın kışkırtmaları neticesinde İttihat Terakki yönetiminin politikalarına karşı patlak vermiştir. Kürt isyancıların talepleri Şeri- atın yeniden tesisi, Osmanlı idarecilerin “Kürdistan”dan atılması ve Ermeni reformlarının durdurulması şeklinde olmuştur. 2 Nisan 1914 tarihinde eli silahlı yaklaşık 1200 isyancı Bitlis’e girmişse de isyan Nisan ayının sonunda bastırılmıştır. Tibet Abak, “Rus Arşiv Bel- gelerinde Bitlis İsyanı (1914)”, Toplumsal Tarih, Sayı: 208 (Nisan 2011), s. 1-11. BOA, DH.EUM.EMN., 87/35, 24 Ş 1332 (18 Temmuz 1914). 55 BOA, DH.EUM.EMN., 87/35, 24 Ş 1332 (18 Temmuz 1914). 56 BOA, DH.EUM.EMN., 87/35, 24 Ş 1332 (18 Temmuz 1914). Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 49 tışma başlamış ve sonunda Hacı Kazım Efendi yaralı bir şekilde eşkı- yanın eline düşerken beraberindeki askerî birlik de dağılmıştır. Takvi- ye olarak gelen müfrezeler köyde toplanmışlarsa da sayıları yüzden fazla olan eşkıya irar etmiştir. Hakkındaki takibatın ertelenmesinden istifade ederek etraftaki aşiret ve halka saldıran, askerî birliklerle çatı- şan Beşar ve Cemil Çeto kardeşler ile başında bulundukları Pençinar aşiretinin şiddetli ve kati bir şekilde tedibine karar verilmiştir57. Beşar Çeto ve Pençinar aşiretine karşı başlatılan mücadelede ilk etapta bazı tedbirler alınmıştır. 23 Haziran 1914 tarihinde alınan tedbirlere göre Bitlis’ten 33. Nişancı Taburu ile 101. Alay’ın 3. Ta- buru’nun iki bölüğünün ve Cebel Bataryası’nın ve Mitralyöz Bölü- ğü’nün Garzan’a sevk edilmesine; Bitlis’ten yola çıkarılan askerî bir- lik Garzan’a ulaşınca idare-i öriye uygulanması ve bunun gerekirse Siirt ve Sason’da da uygulanmasına; askerî birlik ulaşıncaya kadar Siirt, Garzan, Şirvan ve Bitlis’ten gönderilen jandarma kuvvetlerinin Jandarma Alay Komutanı İhsan Bey’in kumandasında öncü kuvvet vazifesi yapması ve Hacı Kazım Efendi’nin kurtarılması için eşkıya ile temas kurmasına; Pençinarlıların Midyat’a girmesinin engellen- mesi için gereken tedbirlerin alınmasına karar verilmiştir. Alınan bu tedbirlerin yanı sıra şimdiye kadar devlete karşı isyankâr bir tavır içerisinde bulunan Pençinar aşiretinin faaliyetlerine son verilmesi yönünde kesin bir kararlılık da ifade edilmiştir58. Yaralı bir şekilde eşkıyanın eline düşen Siirt Jandarma Tabur Komutanı Hacı Kazım Bey, yarasının etkisiyle çatışmadan iki gün sonra Garzan’ın Aynkasr köyünde şehit düşmüş59 ve üzerindeki eşya ve parası da Beşar Çeto ve adamları tarafından gasp edilmiştir60. Başlayan takibatla birlikte Beşar Çeto ve avenesi Mutki civarından Hizan, Garzan ve Şirvan taralarına kaçmaya başlamışlardır. Yapılan takibatla izlerine rastlananlar yakalanarak tutuklanmış ve Beşar’ın Garzan’da bulunan tüm malı müsadere edilerek ailesi de Bitlis’e gönderilmiştir61. 57 BOA, DH.EUM.EMN., 87/35, 24 Ş 1332 (18 Temmuz 1914). 58 BOA, DH.EUM.EMN., 87/35, 24 Ş 1332 (18 Temmuz 1914). BOA, DH.ŞFR., 431/70, R. 10.04.1330 (23 Haziran 1914). BOA, DH.ŞFR., 431/71, R. 10.04.1330 (23 Haziran 1914). 59 BOA, DH.ŞFR., 432/81, R. 20.04.1330 (3 Temmuz 1914). 60 BOA, DH.EUM.EMN., 89/5, 5 N 1332 (28 Temmuz 1914). 61 BOA, DH.EUM.EMN., 87/35, 24 Ş 1332 (18 Temmuz 1914). Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 50 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN Yaşanan tüm bu olaylar üzerine Meclis-i Vükela tarafından ten- killerinin kaçınılmaz olduğuna kanaat getirilerek 22 Temmuz 1914 tarihinde daha önce ertelenen adlî soruşturmanın tekrar başlatılma- sına karar verilmiştir62. 3. Beşar Çeto’nun Ölümü ve Cemil Çeto’nun Faaliyetleri (1915-1920) Hakkındaki adlî soruşturma tekrar başlatılan Beşar Çeto’nun ismi bu defa Ermeniler tarafından hazırlanan bazı raporlarda ve iddia- namelerde görülmeye başlamıştır. Van Milletvekili Viramyan Onnik Dersakyan, 4 Ocak 1915 tarihinde bir kopyasını İstanbul’daki Erme- ni Patrikhanesi’ne gönderdiği bir rapor hazırlayarak Van Valiliği’ne sunmuştur. Viramyan, söz konusu raporda Osmanlı Devleti’nin böl- genin meşhur eşkıyası Beşar Çeto, Mehmed Emin ve Seyyid Ali’nin oğlu Selahaddin’i harbe göndermek bahanesiyle Ermeni köyleri- ni yağma ve tahrip ettirmek üzere silahlandırdığını iddia etmiştir. Van’ın bir diğer milletvekili Vahan Papazyan da İstanbul’daki Er- meni Patrikhanesi’ne göndermiş olduğu mektubunda “Beşar Çeto ve Mehmet Emin gibi adamların, son zamanlarda Bitlis’in asayiş ve emniyetinin korunmasıyla görevlendirilmeleri sebebiyle Ermeni- lerin felakete maruz kaldıkları…” ifadelerine yer vererek Osmanlı Devleti’nin bu kişiler aracılığıyla Ermenileri tedip etmek istediği iddiasında bulunmuştur. Viramyan’nın söz konusu raporundaki iddi- alara karşı cevap yazısı kaleme alan Gevaş Kaymakamı Şükrü Bey, bu kişilerin af talebini savaşa katılmaları şartıyla kabul ettiğini ancak hiçbir zaman Ermenilere musallat edilmeleri gibi bir gayenin güdül- mediğini ifade ederek cevap vermiştir63. Bununla birlikte Papazyan ve Ermeni Patrikhanesi’nin iddialarını araştırmak amacıyla soruş- turma yapılmasına karar verilmiştir. Yapılan soruşturmanın neticesi, 8 Nisan 1915 tarihinde 3. Ordu Komutanlığı’ndan Başkomutanlığa gönderilen yazıyla bildirilmiştir. Söz konusu yazıda Beşar Çeto ve Mehmet Emin’in, Bitlis’in asayişini temin için görevlendirildikleri iddiasının asılsız olduğu; Beşar Çeto’nun seferberlik başlangıcın- da, emrindekilerle birlikte gönüllü olarak Azerbaycan’a gittiği ve 62 BOA, MV., 190/48, 29 Ş 1332 (23 Temmuz 1914). BOA, BEO, 4301/322559, 3 N 1332 (26 Temmuz 1914). 63 Ahmet Tetik, “Portre (2): Viramyan”, Türk-Ermeni İhtilâfı Makaleler, (Ed. Hikmet Özdemir), Ankara, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay., Nisan 2007, s. 144. Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 51 bu tarihten üç ay evvel Hoy Muharebesi’nde şehit olduğu; Mehmet Emin’in ise üç ay evvel Azerbaycan’a giderken yolda Ermeniler tarafından pusuya düşürüldüğü ve yaralı olarak evine döndüğü ve hala tedavisine devam edildiği bildirilmiştir64. Beşar Çeto, devlet kurumları arasındaki resmî yazışmalarda yıllar boyunca ilah olmaz bir eşkıya olarak işlemiş olduğu cürümlerle anılırken bu kez asılsız Ermeni iddialarından dolayı hakkı savunulan ve vatan toprakları uğ- runa şehit düşen bir vatanperver olarak yer almıştır. Yukarıda da kısmen değinildiği üzere Beşar Çeto, I. Dünya Sa- vaşı’nın başlaması üzerine irari olduğu halde af talebinde bulun- muştur. Savaşa katılması şartıyla af talebi kabul edilen Beşar Çeto, beraberindeki dört yüze yakın gönüllüyle birlikte İran’a geçmiş ve burada Van Valisi Cevdet Bey’e iltihak ederek savaşa katılmıştır. Beşar Çeto, 26 Ocak 1915 günü meydana gelen bir çatışmada şehit düşmüştür65. Beşar’ın ölümünden sonra Pençinar aşiretinin başına geçen Ce- mil Çeto, eşkıyalık faaliyetlerini savaş boyunca sürdürmüştür. 1917 yılının sonlarına doğru üzerindeki baskının artması üzerine yakalana- cağını anlayan Cemil, af talebinde bulunarak hükümete şirin görün- menin çarelerini aramaya başlamıştır. Aradığı çareyi yıllar boyunca Hıristiyan ve Müslüman köylerini basarak edindiği servet vasıtasıyla milis yazılmakta bulmuştur. Cemil Çeto gibi bir eşkıyanın milis ola- rak kabul edilmesi ve hakkındaki idam kararının dahi uygulanmama- sının esas sebebi hükümetin içinde bulunduğu zor şartlar nedeniyle iaşe temininde yaşanan güçlük olmuştur. Diyarbakır Valisi Haydar Bey tarafından 17 Şubat 1918 tarihinde Dâhiliye Nezâreti’ne gön- derilen bir yazıda Cemil Çeto gibi “cani bir katilin, doymak bilmez bir gaspçının” milis olarak yazılmasının ve himaye edilmesinin böl- gedeki diğer eşkıyaları da teşvik ettiği ifade edilerek bunun önünün alınması ve Cemil’e dikkat edilmesi gerekliliği ifade edilmiştir66. Cemil Çeto’nun eşkıyalık faaliyetleri mütareke döneminde de de- vam etmiştir. Bir yandan milis yazılmak için uğraşan Cemil Çeto, 64 Hikmet Özdemir, “Çatışmalar”, Türk-Ermeni İhtilâfı Makaleler, (Ed. Hikmet Özde- mir), Ankara, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay., Nisan 2007, s. 167, 182-183. 65 BOA, DH.ŞFR., 459/76, R. 16.11.1330 (29 Ocak 1915). 66 BOA, Emniyet-i Umumiye Müdüriyet, Altıncı Şube (DH.EUM.6.Şb.), 31/36, 6 Ca 1336 (17 Şubat 1918). Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 52 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN bir yandan da 1919 yılının bahar aylarında dört yüz adamıyla birlikte Beşiri’deki Raman aşiretiyle ittifak kurarak bölgedeki diğer aşiret- lere karşı saldırı hazırlığına girişmiştir. Bu girişimin haber alınması üzerine Dâhiliye Nezâreti tarafından Bitlis Valiliği’ne gönderilen bir yazıyla meselesinin sulh yoluyla çözümlenmesi ve bir daha böyle bir olayın meydana gelmesini engellemek için Cemil Çeto’nun dön- memek üzere Garzan bölgesinden çıkarılması istenmiştir67. Yapılan nasihatler neticesinde aşiretler arasında sulh temin edilerek Cemil ve adamlarının bir çatışmaya mahal verilmeden Garzan’a dönmeleri sağlanmıştır68. Ancak Bitlis vilayetinin dışına çıkarılmaları yönün- deki düşüncenin devletin içerisinde bulunduğu zor şartlar altında ye- rine getirilmesinin ve takibinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Halkın evlerini ve çiftliklerini basarak mallarını gasp etmeye de- vam eden Cemil Çeto’nun tehditlerinden yılan halk, uzun yıllardır yaşadıkları baba ocaklarını terk ederek Siirt’e yerleşmek zorunda kalmışlardır. Bunlardan biri de Fethipaşazade Mehmed isimli biridir. Cemil Çeto’nun köylerini basarak malını mülkünü gasp etmesi ve tehditlerinin sürmesi üzerine çiftini çubuğunu geride bırakarak aile- siyle birlikte Siirt’e göç etmek zorunda kalmıştır. Sokaklarda yatıp kalkmaya başlayan Fethipaşazade Mehmed, Bitlis Valiliği’ne yap- tığı müracaatlardan bir netice alamaması üzerine Saraya göndermiş olduğu bir telgrala durumunu padişaha duyurabilmiştir. 28 Mayıs 1919 tarihinde çıkarılan bir irâde ile hükümetin hızlı bir şekilde ko- nuyla ilgilenerek gerekeni yapması ve halkın hukukunun ihlaline ve huzurunun bozulmasına meydan verilmemesi istenmiştir69. Mütareke döneminde Pençinar aşireti reisi Cemil Çeto’nun uzun süredir ülke için zararlı olduğu, birçok cinayete ve eşkıyalık faali- yetine katıldığı bu yüzden yalnızca kendisinin değil ailesi ve akra- balarının da Bitlis Vilayeti’nden çıkarılarak cezalandırılmaları ge- rekliliği daha yoğun bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştır. Cemil Çeto ve aşiretinin tedip edilmesinin eşkıyalık yapan diğer aşiretler 67 BOA, DH.ŞFR., 98/21, 1 B 1337 (2 Nisan 1919). BOA, DH.ŞFR., 623/99, R. 31.03.1335 (31 Mayıs 1919). 68 BOA, DH.ŞFR., 624/67, R. 03.06.1335 (3 Haziran 1919). BOA, DH.ŞFR., 625/31, R. 09.04.1335 (9 Haziran 1919). 69 BOA, Dosya Usulü İradeler (İ.DUİT.), 118/58, 27 Ş 1337 (28 Mayıs 1919). BOA, BEO, 4576/343185, 1 N 1337 (31 Mayıs 1919). BOA, Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Asayiş Kalemi (DH.EUM.AYŞ), 11/48, 4/9/1337 (3 Haziran 1919). Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 53 üzerinde de etki yapacağı kanaati oldukça hâkimdir. Ancak bir yan- dan Cemil Çeto’nun uzun süredir yakalanamamasının sebebi ciddi bir şekilde takip edilmemesi ve bunun neticesinde yapılan askerî ha- rekâtların başarısızlıkla sonuçlanması görülürken bir yandan da yeni bir askerî harekâtın icrasına içerisinde bulunulan durumun ve zama- nın müsait olmadığı ifade edilmiştir. Bu nedenle bölgedeki asayişin devamı için askerî bir harekâta girişmenin çok uygun olmayacağı kanaati oluşmuştur. 25 Mayıs 1919 tarihinde Bitlis Valiliği’nin bu doğrultudaki kanaati, 24 Temmuz 1919 tarihinde Dâhiliye Nezâreti tarafından olumlu karşılanmış ve Cemil Çeto’ya karşı askerî bir ha- rekât uygulanmamıştır70. Cemil Çeto, eşkıyalık faaliyetlerini merkezî otoritenin yokluğun- dan istifade ederek artırırken Mustafa Kemal Paşa, 13 Ağustos 1919 tarihinde “Garzan’da Rüesadan Cemil Çeto Bey’e” hitabıyla gön- dermiş olduğu mektup vasıtasıyla Cemil’i Millî Mücadele salarına çekmeye çalışmıştır. Öteden beri bölgede yapmış olduğu eşkıyalıkla tanınan bir kişiye Mustafa Kemal Paşa’nın hitabı oldukça naziktir. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi’nden sonra Cemil Çeto’ya hitaben göndermiş olduğu mektubunda bölgeden gelen insanlardan hilafete ve devlete bağlı olduğunu öğrendiğini ve vatan topraklarını düşmana karşı savunmak için yaptığı büyük fedakârlıkların bunun en büyük nişanesi olduğunu ifade etmiştir. Mektubun devamında Cemil Çeto’nun Erzurum Kongresi ile oluşturulan Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin önemli üyelerinden biri olduğu ifa- de edilerek bölgede cemiyetin teşkilatlanması temennisinde bulu- nulmuştur71. Mustafa Kemal Paşa’nın bu çağrısına olumlu ya da olumsuz nasıl bir cevap verdiğini tespit edemediğimiz Cemil Çeto, kısa bir müddet sonra Millî Mücadele’nin karşısında yer almıştır. Cemil Çeto, Hay- daran Aşireti Reisi Hüseyin Paşa’nın aracılığıyla İstanbul merkezli faaliyet gösteren Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti ile ilişki kurma- ya başlamış ve ileride kurulması tahayyül edilen Kürt Devleti için çalışmalar yapmaya başlamıştır. Haydaran Aşireti Reisi Hüseyin Paşa, 1920 yılının Mayıs ayında Cemil Çeto’yu ziyaret ederek İs- 70 BOA, DH.EUM.AYŞ., 16/71, 25 L 1337 (24 Temmuz 1919). 71 Kemal Atatürk, Nutuk, Cilt: III, 10. Baskı, İstanbul, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1969, s. 944-945. Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 54 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN tanbul’daki Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti tarafından hazırlanan be- yannameleri vermiştir. Beyannamelerde Paris Barış Konferansı’n- da bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması için karar alındığı, yakında Millî Mücadele’nin mağlup edileceği ve bunun uçaklardan atılacak beyannamelerle duyurulacağı, bu haberi alan Kürtlerin silaha sarı- larak harekete geçecekleri ifade edilip bunun için şimdiden hazırlık yapılması istenmiştir72. Bölgede bir Kürt devleti kurmayı planlayan Cemil Çeto, İngiliz ve Fransızların kışkırtmasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve yürütülen Millî Mücadele’ye karşı yaklaşık üç yüz silahlı adamıyla 20 Mayıs 1920 tarihinde bir ayaklanma baş- latmıştır. İsyanı bastırmak üzere 13. Kolordu’ya bağlı 2. Tümen Komutanı Yarbay Akif Bey (Erdemgil) görevlendirilmiştir. İsyanın ilk günlerinde Garzan bölgesinde hâkimiyet kurmayı başaran Ce- mil Çeto, üzerine gönderilen askerî birlikler karşısında daha fazla direnemeyerek 7 Haziran 1920 tarihinde dört oğluyla birlikte teslim olmak zorunda kalmıştır73. Sonuç Pençinar aşireti reisleri Beşar ve Cemil Çeto kardeşler, Osmanlı Devleti’nin sona doğru sürüklendiği XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüz- yılın başlarında eşkıyalık faaliyetlerinde bulunmuşlardır. İncelenen dönemde bölgenin en kalabalık ve güçlü aşiretinin başında bulunan kişilerin hangi sâiklerle eşkıyalık yaptıklarını izah etmek oldukça güçtür. Cevaplandırılması gereken bu sorunun muhtemel cevapları arasında oldukça yeni bir tarihte iskân edilmiş bu aşiretin reis ve hal- kının devletin kontrolü altına girmek istememeleri, kısa süre içeri- sinde daha fazla zenginliğe, güce ve iktidara sahip olma düşünceleri vardır. Tedip ve tenkilleri için hem merkezî hükümet tarafından hem de mahallî yöneticiler tarafından çok yoğun çaba harcanmış olması- na rağmen uzun süre yakalanmaları mümkün olmamıştır. Bölgenin merkeze olan uzaklığı, haberleşme ve özellikle de ulaşım imkânları- nın darlığı, bölgenin coğrafî ve sosyal yapısı, ülkenin içerisinde bu- lunduğu siyasî ve askerî buhranlar, askerî ve mülkî memurların bir 72 Abdulhalûk M. Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, (e-kitap) 8. Baskı, İstanbul, İlgi Kültür Sanat Yay., Temmuz 2010, s. IX/38-39. 73 Yalçın Toker, Millî Mücadele İç İsyanlar, İstanbul, Toker Yay., 2009, s. 117-118. Çay, a.g.e., s. 39. Yıl: 2017/1, Cilt:16, Sayı: 31, Sf. 33-56 55 kısmının aymazlıkları uzun süre yakalanamamalarının arkasındaki önemli nedenlerdir. Beşar Çeto ve Cemil Çeto’nun değişen şartlara göre merkezî oto- riteyle olan ilişkilerini düzenlemeleri ve bunun için Sadaret maka- mına telgralar göndererek bir takım taleplerde veya teklilerde bu- lunmaları oldukça dikkat çekicidir. Beşar’ın Balkan Harbi esnasında bir yandan eşkıyalığa devam ederken bir yandan affını talep ederek emrindeki silahlı adamlarıyla savaşa katılma isteğini dile getirmesi; Cemil’in Birinci Dünya Savaşı sırasında bir yandan eşkıyalık yap- ması bir yandan da milis olarak yazılması bunun en çarpıcı örnekle- rindendir. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesiyle birlikte savaşa katılması şartıyla affedilen Beşar Çeto, cepheye gi- derek Ruslara karşı savaşırken şehit olmuştur. Buna karşılık olarak Mustafa Kemal Paşa tarafından Millî Mücadele’ye katılması için davet edilen Cemil Çeto, İngiliz ve Fransız işgalciler tarafından des- teklenen ve bağımsız bir Kürt devleti kurmak için çalışan Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti ile birlikte hareket etmiştir. KAYNAKÇA 1. Arşiv Belgeleri Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Babıâli Evrak Odası (BEO) Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Altıncı Şube (DH.EUM.6.Şb.) Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Asayiş Kalemi (DH.EUM.AYŞ) Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiyye Müdüriyeti Emniyet Kale- mi Belgeleri (DH.EUM.EMN.) Dahiliye Nezâreti Mektubî Kalemi (DH.MKT.) Dahiliye Nezâreti Siyâsî Kısım Evrakı (DH.SYS.) Dahiliye Nezâreti Şifre Kalemi (DH.ŞFR.) Dahiliye Nezâreti Tesrî-i Muamelât ve Islahat Komisyonu Muamelât (DH.TMIK.M.) İrâde Dosya Usulü (İ.DUİT.) Beşar ve Cemil Çeto Kardeşlerin Garzan Bölgesindeki 56 Eşkıyalık Faaliyetleri (1888-1920) / Said OLGUN Meclis-i Vükela Mazbataları (MV.) Şûrâ-yı Devlet (ŞD.) Yıldız Perakende Askerî Maruzât (Y.PRK.ASK.) Yıldız Perakende Evrakı Şûrâ-yı Devlet Maruzâtı (Y.PRK.ŞD.) 2. Resmî Yayınlar Salnâme-i Vilâyet-i Bitlis, Birinci Def’a, H. 1310 (1892/1893). Salnâme-i Vilâyet-i Bitlis, İkinci Def’a, Bitlis Vilâyet Matbaası, H. 1316 (1898/1899). Salnâme-i Vilâyet-i Bitlis, Üçüncü Def’a, Bitlis Vilâyet Matbaası, H. 1317 (1899/1900). Salnâme-i Vilâyet-i Bitlis, Dördüncü Def’a, Bitlis Vilâyet Matbaa- sı, H. 1318 (1900/1901). 3. Kitap ve Makaleler Abak, Tibet: “Rus Arşiv Belgelerinde Bitlis İsyanı (1914)”, Top- lumsal Tarih, Sayı: 208 (Nisan 2011), s. 1-11. Atatürk, Mustafa Kemal: Nutuk, Cilt: III, 10. Baskı, İstanbul, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1969. Cuinet, Vital: La Turquie d’Asie, Paris, 1892. Çay, Abdulhalûk M.: Her Yönüyle Kürt Dosyası, 8. Baskı, İstan- bul, İlgi Kültür Sanat Yay., Temmuz 2010 (e-kitap). Duygu, İsmail: 426 Numaralı (H. 1302-1317 / M. 1885-1900) Siirt Şer‘iyye Sicili Metin Çevirisi ve Değerlendirme, Yayınlanma- mış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Nevşehir, 2012. Özdemir, Hikmet: “Çatışmalar”, Türk-Ermeni İhtilâfı Makaleler, (Ed. Hikmet Özdemir), Ankara, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay., Nisan 2007, s. 155-210. Tetik, Ahmet: “Portre (2): Viramyan”, Türk-Ermeni İhtilâfı Ma- kaleler, (Ed. Hikmet Özdemir), Ankara, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay., Nisan 2007, s. 133-154. Toker Yalçın: Millî Mücadele İç İsyanlar, İstanbul, Toker Yay., 2009.

PENCİNARÎLER I

Nezirê Cibo’nun, Kürt Tarihinde Garzan ve Pencinarîler kitabının (İBV Yayınları, Nisan 2016) önemli bir özelliği var. Kitap, aşiret olgusunun, Kürt tarihindeki yeri ile ilgili önemli belirlemeler yapıyor.

Aşiret, Kürdlerin, Kürd toplumunun hem var olma, kendini koruma, bugünlere kadar gelme nedeni, hem de uluslaşıp bir devlete sahip olamamanın önemli nedenlerinden biri olarak ortaya çıkıyor.

Kürdistan, Yakındoğu’nun, Ortadoğu’nun kavşak noktasında bulunmaktadır. Batı’dan Doğu’ya doğru yapılan seferler, Asya’dan Batı’ya doğru yapılan seferler, her zaman Kürdistan’ı da içine almaktadır. İskender’in (M.Ö 356-323) Asya seferinde, daha sonra, Pers ve Roma istilalarında, bu istilalara karşı Kürdler hep aşiretler olarak direnmişlerdir.

Yedinci yüzyılda, İslam istilalarına, 11. yüzyılda Oğuz akınlarına, 13. yüzyılda, Moğol akınlarına karşı, Kürdler hep aşiretler olarak direnmişler, varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Aşiretlerin önemli bir özelliği, aşiretler arasında, sürekli mücadelenin olmasıdır. Bu mücadele aşiretler arasında savaşlara kadar varmaktadır. Aşiretler arasındaki üstünlük ve liderlik mücadelesi, bitmez tükenmez bu mücadele, Kürdlerin birlik olmalarına, uluslaşmalarına, çağdaş bir siyasal forma, devlete de sahip olmalarına engel olmaktadır.

Aşiretler arasındaki savaş, bazen, aynı aşiret içinde, akraba iki aile arasında da görülmektedir. Aynı aşiret içindeki iki aile arasında, çok yakın iki akraba arasında aşiret liderliği konusunda çok çetin çatışmalar söz konusu olabilmektedir.

Aşiretler arasındaki mücadelede bir aşiretin, bağlı bulunduğu devletin güvenlik birimleriyle, istihbaratıyla ilişki kurarak, bu devletten yardım alarak, hasım aşireti geriletmeye çalışması da vardır.

Devlet ve aşiretler arasındaki bu ilişkiyi diyalektik olarak incelemek de gerekir. Aşiret, öbür aşirete veya aşiretlere üstünlük sağlamak için, devletin yardımını aramaktadır. Devlet de Kürdistan’da varolabilmek için, aşiretle veya aşiretlerle ilişki kurmaya çalışmaktadır. İşte bu süreç, Kürdlerin daha üstün bir siyasal forma ulaşmalarına, devlet olmalarına, engel olmaktadır.

Nezirê Cibo’nun, Kürd tarihinde Garzan ve Pencinarîler kitabında, bu süreçlere ilişkin çok zengin olgular, olgusal ilişkiler, analizler var. Tarihsel süreçlerin, bugün yaşanan olgularla, olgusal süreçlerle bağları, uzantıları da ele alınıyor.

Araştırmacı yazar Nezirê Cibo, bu kitapta, Mala Faro’yu inceliyor. Bu ailenin üç önemli ismi etrafında, ilişkileri değerlendirmeye çalışıyor. Bu üç isim, Bişarê Çeto, (1871-1914), Cemilê Çeto (1877-1926), Ehmedê İskan (1890-1932) dir. Mala Faro’nun kendi içindeki çatışmalar, Mala Faro’nun devletle ilişkileri, bu üç isim etrafında ele alınıyor.

Nezirê Cibo, Havêrkan Sultanları 1, Kürt Tarihinden Bir Kesit, (Komal, İstanbul 2010), Havêrkan Sultanları 2, Midyat’tan Baltık Kıyılarına (Lis Yayıncılık Mayıs 2013) kitaplarında da, Mala Haco’yu incelemişti.

Altan Tan’ın, Turabidin’den Berriyê’ye, Aşiretler, Dinler, Diller ve Kültürler, (Nubihar, 4. Bs. Mart 2013) kitabında, bu yörelerin, ilişkilerin incelendiği söylenebilir.

Eyüp Kıran’ın, Kürt Milan Aşiret Konfederasyonu, Ekolojik, Toplumsal ve Siyasal Bir İnceleme (Elma Yayınları, Aralık 2003 ) incelemesi de bu ilişkileri ele alıyor.

Ramazan Ergin’in, Awina Ya da Kanın Gizli Tarihi, ‘Reşo Kuri’ (Do Yayınları, Temmuz 2007) kitabını da anmak gerekir. Mardin’in Savur İlçesi, Sürgücü Köyü merkezinde, yirminci yüzyılın ilk yarısında, (1919-1945) yaşanan kan davalarını, aşiret çatışmalarını dile getirmektedir.

Bu arada, Zeynelabidin Zinar’ın hazırladığı, Derwêşê Sado kitabını da belirtmek gerekir: Jinawariya Derwêşê Sado, Nas Yayınları, Ocak 2011.

Hüseyin Demirer’in, Ha Wer Delal Emînê Perîxanê’nin Hayatı (Avesta Kitap, İstanbul 2009) kitabı da önemlidir.

Abdullah Kaya’nın, Dağ Kavmi (Qewmê Çiyê), Kayıt Dışı Bir İsyan, ( Avesta  İstanbul, 2009), romanını da belirtelim

Mihmedê Bişar- Bişarê Çeto Mücadelesi

Çetoyê İskan, aşiretlerarası mücadelede, Osmanlı yönetimi tarafından sürgüne gönderilir. Sürgün sırasında, Mihemedê Bişar, Pencinar’ın merkezi Eynqasır’a gelerek aşiretin reisliğini ele geçirir (s. 77). Mihemedê Bişar Çetoyê İskan’ın yeğenidir. Yani Bişarê Çeto ile, Mihemedê Bişar amca çocuklarıdır. Çetoyê İskan sürgündeyken, oğlu Bişarê Çeto da bir süre cezaevinde kalır. Cezaevinden tahliye olunca, Pencinar’ın reisliği konusunda, Mihemedê Bişar ile, çok yoğun bir çatışmaya girer. Bu, aslında her türlü silahın kullanıldığı bir savaştır. Bu çatışmalarda, Mihemedê Bişar’ın üç oğlu ve yeğeni, Bişarê Çeto’nun da kardeşi öldürülür. Oğullardan ve kardeşlerden ayrı, tarafların saflarında savaşa katılan, isimleri belirsiz birçok kişi daha öldürülür (s. 77-78). Bu, 1890-1891 yıllarında cereyan eden bir olaydır.

Bişarê Çeto ve Cemîlê Çeto kardeştir. Çetoyê İskan’ın çocuklarıdır. İskan da Cemîle Çeto’nun oğludur. Ehmedê İskan, Cemîlê Çeto’nun kendisinden büyük, Bişarê Çeto’dan küçük ağabeyi İskan’ın oğludur. Ailedeki bir sofrada, İskan, kardeşi Çeto’ya, şaka ile karışık, “…yahu sen ne kadar aç gözlüsün, neredeyse yemeğin tabağını da yiyeceksin…” dediği için, Cemîlê Çeto tarafından öldürülmüştür. Ehmedê İskan, Bişarê Çeto’nun yanında büyümüştür (Pencinarîler, s. 113).

Nezirê Cibo’nun, Havêrkan Sultanları 1 çalışmasında da, benzer bir olgu var. Haco (Haco II) Havêrkan liderliğini babasından devralır. 1890 yılları… Rakibi, akrabalarından Cimo’dur. Aşiret reisliği için sürekli çatışırlar, didişirler… Karşılıklı öldürme ve talan sürüp gider. Son çatışma 1896’da gerçekleşir. Devletin desteğini de ele alan Cimo, Haco II’yi ele geçirir. Kafasını keser ve atının heybesine koyar.

Haco II’nin, Êzidî Kürdlerden iki dostu vardır. Cimo, Haco II’nin kafası kesilirken, bu iki Êzidî’yi de kafa kesme olayını seyre zorlar. Haco II’nin kafasını kesen Cimo daha sonra, bu iki Êzidî’nin de kafasını kestirir. Bu üç kesik kafayı, askeri birliğin de desteği ile Havêrkan’da, hükümet konağının önünde sırığa geçirir (Havêrkan Sultanları 1, s. 46, 52).

İslamiyet’in Namusunu Koruma

Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, bağımsız Kürdistan konusunda bazı öneriler ortada dolaşmaya başladı. Çarlık Rusyası’nın, Büyük Britanya’nın projelerinden söz ediliyordu. İşte bu tür öneriler karşısında, Kürd şeyhleri, ağalar, aşiret reisleri İslam’ın namusunu koruma, İslam ülkelerinin düşman çizmeleri altında inlemesine engel olma adına, bu tür önerilere şiddetle karşı çıkıyorlardı. Kürd şeyhlerinin, ağaların, aşiret reislerinin büyük bir kısmı, 4 Mart 1920’de, Sadaret Yüksek Makamı’na yazdıkları bir dilekçeyle bu görüşlerini dile getiriyorlardı Bu dilekçeyi imzalayanlar arasında Cemilê Çeto da vardı (s. 136-137).

Bu dönemde, Pencinar’ın reisi Cemilê Çeto’ydu. Bişarê Çeto, 1914’de, Bitlis yöresinde, Ruslarla savaşırken yaşamını yitirmişti. Mala Faro’nun reisi artık, Cemilê Çeto’ydu.

Mîr Bedirxan’ın oğulları, Kamil ve Abdurrahman beyler, bağımsız Kürdistan için mücadele eden başlıca kişilerdi. Onlar, Kürdistan’ın bağımsızlığı konusunda Ruslarla ilişki içindeydi. Onlar, bu önerileri, Kör Hüseyin Paşa, Cemîlê Çeto gibi bazı Kürd aşiret reislerine, şeyhlere iletmişlerdi. Bunlar, İslam’ın namusunu koruma, İslam ülkelerinin, düşman çizmeleri altında ezilmesine karşı olma anlayışı içinde, bu önerilere şiddetle karşı çıkıyorlardı (s. 134-135). Düşmanlar, İngilizler, Fransızlar, Ruslar, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Pontuslar… idi.

Bu dönemde, Arnavutlar ve Araplar, Osmanlı’dan ayrılıp kendi bağımsız devletlerini kurmak için çok yoğun bir çaba içindeydi. Örneğin, Araplar, kendi bağımsız devletlerini kurma konusunda, emperyal güç Büyük Britanya ile, çok sıkı bir görüşme yürütüyordu.

Bu ilişkilerin sonucunu günümüze bağlamakta yarar var. Kürdler/Kürdistan bu dönemde, bölündü, parçalandı, paylaşıldı. Dönemin iki emperyal gücü, Büyük Britanya ve Fransa ve Yakındoğu’nun, Ortadoğu’nun, iki köklü devleti, Osmanlı İmparatorluğu ve İran İmparatorluğu, yani bu dört güç, sürecin önemli aktörleridir. Dönemin iki emperyal gücü, Yakındoğu’daki ve Ortadoğu’daki Türk, Arap ve Fars yönetimleriyle işbirliği içinde, sürecin gerçekleşmesi için çaba içinde olmuşlardır.

Bugün, Kürdler, her tarafta Müslüman devletlerin baskısı altındadır. Kürdlere, Kürdistan’a zulmeden, Kürdlerin, Kürd olmaktan, Kürd toplumu olmaktan doğan haklarını vermemek için direnen, bunun için soykırımlar bile planlayan, gerçekleştiren devletlerin hepsi Müslüman devletlerdir. İslam kardeşliği, ümmet kardeşliği adına Kürdlere yoğun ve yaygın bir baskı uygulanmaktadır. Bunları planlayan, gerçekleştiren devletlerin hepsi Müslüman devletlerdir. 18 Mart 1988, Halaepçe’deki Kürd soykırımı unutulmamalıdır. Kaldı ki, bu soykırım 1983-1988 arasında sistematik olarak sürdürülmüştür.

Bu o dönemde, Kürdlerin çok büyük bir aymazlık içinde olduklarını gösterir. Ama bu aymazlığın bugün de devam ettiğini vurgulamak gerekir.

Döneme yani 1920’lere bir daha bakmakta yarar vardır. Dönem, ulusların kendi geleceklerini tayin hakkı dönemidir. Bu temel ilkenin yaşama geçtiği, bunun için ulusların yoğun çaba sarfettiği yıllardır. Asya’da, Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, bu temel ilkenin uluslara heyecan verdiği yıllardır. Böyle bir dönemde, Kürdlerin birbirlerini yok etmek, etkisiz kılmak için çatışmaları, aşiret çatışmalarının, kan davalarının sürüp gitmesi tam bir aymazlıktır.

O dönemde, Cemîlê Çeto reisliğindeki Pencinarîler’in 3000 (üç bin) silahlı adamı vardır. Bunun gibi, çevredeki diğer aşiretlerin, örneğin, Babasiler’in, Elikanlar’ın, Sılokanların, Reşkotanların, Ramanlar’ın da silahlı birlikleri vardır. Bunlar, bir güç olup egemen güçle savaşacakları yerde, birbirlerini kırıyorlar. Bu, tam bir aymazlıktır.

Yukarıda, Ramazan Ergin’in, Awina Ya da Kanın Gizili Tarihi ‘Reşo Kuri’ çalışmasından söz edilmişti. Bu dönemde, uluslar, kendi geleceklerini belirleme hakkı çerçevesinde, yoğun bir faaliyet içindeyken, Kürdler, bitmez tükenmez kan davalarıyla birbirlerini kırmaya çalışıyorlar.

Pencinarîler’de Cemîlê Çeto Dönemi

Cemîlê Çeto, Mustafa Kemal’in, 1919’da, Erzurum Kongresi döneminde, mektuplar yazdığı şeyhlerden, aşiret reislerinden ve ağalardan biridir. Cemîlê Çeto, Mustafa Kemal’e Kuvayı Milliye’ye büyük destek vermiştir. Öbür aşiretlerin etkisiz bırakılmasında, yine Cemîlê Çeto’nun büyük desteği vardır. Bütün isteklere rağmen Cemîlê Çeto, Pencinarîler Şeyh Said’e katılmamıştır. Bütün bunlara rağmen, Cemîlê Çeto, 1926’da, idam edilmekten kurtulamamıştır.

Cemîlê Çeto’nun idamı, kanımca, Pencinarîler’in, potansiyel bir tehlike oluşturmaları nedeniyledir. 1925 direnişinin bastırılması döneminde, devlet, Pencinarîler’e çok yoğun bir baskı uygulamıştır. Bunun nedeni olarak devlet, 1925 direnişinde, Pencinarîler’in devletin yanında aktif bir şekilde yer almadıklarını göstermektedir. Nitekim Pencinarîler’in evleri yakılmış, yıkılmış; evler, içindeki eşyalarla birlikte yakılmıştır. Pencinarîler, sürgünlerle, cezaevleriyle, takibatlarla dağıtılmış, etkisiz bir hale getirilmiştir. Cemilê Çeto’nun dört oğlu, çatışmalar sürecinde, takibat sürecinde öldürülmüştür. Geriye 1922 doğumlu, en küçük oğlu Çeto kalmıştır.

Cemilê Çeto 1926’da, 184 kişi ile birlikte yargılandı. 184 kişinin çok büyük bir kısmı Pencinarîler’den…. 184 kişi arasında, Cemîlê Çeto dahil, hiç kimse Türkçe bilmemektedir, hiç kimse okur yazar değildir (s. 173, 189, 215).

184 kişinin davası, bir günde iki celsede tamamlanmış, hüküm açıklanmıştır. Hükmün açıklanması da çok kısa olmuştur.

O gün, mahkemede, duruşma salonunda, sanıklar, görevlilerin direktiflerine göre oturtulmuşlardır. Hükmün açıklanmasında sanıkların adı okunmamıştır. 1 ve iki sandalye idam, 90’a kadar sandalye 15 yıl kürek cezası, 90’dan sonraki sandalyeler beraat…

Beraat olduğu söylenenler arasında vefat edenler de vardır. Bunların ölümleri cezaevlerinde gerçekleşen ölümler değildir. Çatışmalar sırasında, sorgu ve tutuklanma sırasında zaten öldürülmüşlerdir; 34 kişidir.

Cemîlê Çeto ile birlikte idam edilen kişi, Zirikî aşireti reisi Kadri’dir. 2 numaralı sandalye’de oturtulan bu aşiret reisi, aslında devlete yardımcı olan bir Kürd’dür. Potansiyel tehlike oluşturduğu için idam edildiği söylenebilir.

Cemîlê Çeto’nun idam hükmü aldıktan sonra, o güne kadar, devlete yardımcı olma tutumundan dolayı çok pişman olduğu, Bağımsız Kürdistan diyenlerle neden sağlıklı ilişkiler kurmadığı için hayıflandığı, ‘Cemîlê Çeto, ji kerê keto’ sözünü ağzından düşürmediği söylenir.

15 yıl kürek cezası, Tokat, Kastamonu, Sinop, Amasya, Çorum, Yozgat, Çankırı, Denizli, Muğla, Manisa gibi illerde cezaevlerinde infaz edilmektedir (s. 249-258).

Burada önemli bir konu ve ayrıntı üzerinde durmak gerekir. 184 kişi içinde, Cemîlê Çeto dahil, hiç kimsenin Türkçe bilmediği, okur yazar olmadığı vurgulanmıştı. Cemîlê Çeto’nun, çeşitli kurumlara, kişilere, aşiret reislerine, şeyhlere mektuplar yazdığı belirtilmişti. Bu mektupları, sekreteri Hıristiyan Hanna yazmaktadır (s. 173, 189).

Şu durumun vurgulanması da gerekir: Bütün bunlara rağmen, Cemîlê Çeto’nun, benzer aşiretlerin, devletle ilişkilerinde Kürd diliyle ilgili bir talepte bulunmamaları dikkat çekmektedir. O dönemde de milli haklar talep eden Kürdler, aşiretler az da olsa vardı. Fakat onlar, öbür aşiretler tarafından etkisiz kılınıyorlardı.

O dönemde de devletin, Kürdlere ilişkin temel politikasının asimilasyon olduğu temel bir gerçekken, Kürdlerin, ‘İslam Kardeşiliği’ sloganıyla oyalanması şaşırtıcıdır. Hele hele Araplar, Mekke’de, Şerif Hüseyin, Arapların, kendi gelecekleri hakkının gerçekleşmesi için, Büyük Britanya ile çok yoğun görüşmeler yürütürken… Kürd olmaktan, Kürd toplumu olmaktan doğan haklarının bilincinde olmayan, bu konuda hiçbir talepleri olmaya Kürdlerin, aşiret çatışmaları içinde, birbirlerini tüketmeye gayret etmeleri, olgusal zenginlik dayanaklarıyla incelenmelidir. Aşiret, şeyhlik, ağalık, sadece Kürdlerde yoktu ki, Araplarda da vardı. Başka halklarda da vardı.

Dönemin, ulusların kendi geleceklerini tayin hakkı dönemi olduğunu, birçok ulusun bu yönde çaba harcadığını 3000 silahlı adamı, 2000 silahlı adamı olan Kürdlerin, aşiretlerin dünyadaki temel gelişmenin ayırdında olmadığı, incelenmesi gereken önemli bir konudur. Bu süreç zaman ve mekan boyutu içinde zengin olgusal dayanaklarıyla ele alınmalıdır. Nezirê Cibo’nun, Kürd TarihindeGarzan ve Pencinarîler incelemesinde, Havêrkan Sultanları I, II incelemesinde bunu başarıyla yaptığı kanısındayım.

Tetikçinin Devlet Katındaki Değeri

1925 direnişinden, Şeyh Said ve arkadaşlarının idamından sonra, devlet, Kürdlere karşı, daha yoğun ve yaygın saldırılara geçti. Şark Islahat Planı devreye girdi. Kürdlerin Türklüğe asimilasyonu konusunda çok kapsamlı planlar, projeler yapıldı. Kürd aşiretlerini dağıtmak, etkisini kırmak, sürgün etmek, çok önemli bir politikaydı. Bu, köylerin yakılması, yıkılmasıyla, evlerin içindeki eşyalarla, gıda maddeleriyle birlikte yakılmasıyla yürütülen bir politikaydı.

Pencinarîlar de dağıtıldı. Artık, eski 3000 silahlı adamdan eser kalmamıştı. Bunlara rağmen Mala Faro’dan Ehmedê İskan, 15 silahlı adamıyla, direnişini sürdürüyordu. Sason’da, Mala Aliyê Ûnis’a katılarak mücadeleyi sürdürme kararındaydı. Mala Aliyê Ûnis Sason- Kozluk çevresinde, Kürd milli hakları için mücadeleyi yürüyordu.

1930’larda, devlet, bu direnişçileri ele geçirmek için ödüller koydu. Ehmedê İskan’la birlikte olan ve başlarına ödüller konan direnişçiler de vardı. Qoyi, Şemso, Reyso bunlardan üçüydü.

Bir çatışmada, askeri birlikler, Qoyi’yi ve Şemso’yu ölü olarak ele geçirdiler. Reyso ise, Emin ve Mihemedo isimli iki akrabası tarafından öldürüldü. Emin ve Mihemedo’nun amacı, Reyso’yu öldürüp başı için konan ödüle sahip olmaktı.

Emin ve Mihemedo akrabaları Reyso’yu bir pusuda öldürdükten sonra, başını keserler. Ve kestikleri başı bölgedeki tabur komutanına Zoq Tabur Komutanı’na götürürler. Reyso’nun başını Zoq Tabur Komutanı’nın masasının üzerine koyarlar. Tabur komutanı kesik başın Reyso’ya ait olduğuna iyice kanaat getirir. Emin ve Mihemedo tabur komutanından ödül beklemektedir. Reyso’nun başı için konan ödülü, parayı beklemektedir. Büyük bir iş yapmanın, görevi yerine getirmenin heyecanı içindedir.

Zoq Tabur Komutanı, askerlere, bu iki kişinin götürülmesini emreder. Askerler Emin’i ve Mihemedo’yu açık araziye götürür. Zoq Tabur komutanı Emin’i ve Mihemedo’yu açık arazide kurşuna dizer, Reyso’nun, Emin’in ve Mimemedo’nun sırığa geçirilmiş kesik kafalarını hükümet konağının önündeki alanda sergiler (s. 218-219).

Bu örnek, bazı Kürdlerin, Kürd toplumunun, ne kadar düşürülmüş, değerini ve onurunu ne kadar hiçe saymış olduğunu göstermektedir. Bir ödüle, paraya sahip olma yolunda, milli haklar için mücadele edenleri pusu kurarak katletmek, kafalarını kesmek başka nasıl açıklanabilir? Hem de kan akrabası olan bir kişiyi… Bütün bunlara rağmen, ödül, para yerine devlet tarafından kurşuna dizilmeleri çok ibret verici bir durumdur. Devletin de milli haklar için mücadele eden yurtseverleri ele geçirmek için onların kafalarına ödüller koyması Kürdlerin bu zaaflarıyla yakından ilgilidir. Bu zaaflardan faydalanmak devletin temel politikası olmuştur. Bu bakımlardan bu tür zaafların bilincine varmak önemlidir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır