prof dr osman müftüoğlu iletişim / Prof. Dr. Osman Müftüoğlu - İstanbul İç Hastalıkları - Randevu Al | funduszeue.info

Prof Dr Osman Müftüoğlu Iletişim

prof dr osman müftüoğlu iletişim

Osman Müftüoğlu

Hipoglisemi neden önemli

24 Haziran

Kanımızdaki şeker seviyesinin fazlası kadar azı da sorun yaratır. Şeker hastalığı olarak bilinen ve kan şekerinin y&#;ksekliğiyle seyreden sağlık sorunu kadar kan şekerinin d&#;şmesi hali de &#;nemli bir problemdir.

Sağlık pratiğinde kan şekeri düşmeleri “hipoglisemi atakları” olarak tanımlanır. Prensip olarak kan şekerinizin “açlıkta 70 mg/dl’nin ya da herhangi bir ölçüm sırasında 55 mg/dl’nin altında bulunması” durumunda doktorunuz sizde de hipoglisemi araştırmalarına girişecektir.

Ne var ki zannedildiğinden çok daha sık görülen bu önemli problemin teşhisi, çoğu zaman akla gelmediği ve genelde de gerekli incelemeler yeterince yapılmadığı için gecikmektedir. Oysa hipoglisemi sorunu “depresyondan taşikardiye, uyku sorunlarından kronik yorgunluğa, migren tipi baş ağrılarından öfke ataklarına kadar” pek çok problemin gizli nedeni veya tetikleyenidir. O nedenle mümkün olduğu ölçüde hepimizin bu konu hakkında bir şeyler bilmesinde fayda var.



Son günlerde sizlerden gelen yoğun hipoglisemi sorularını dikkate alarak konuya ilişkin daha önce yayımladığım bir yazıyı bugün yeniden paylaşmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Hazırsanız buyurun

Yazının Devamını Oku

Yaşlanmak bir zirvedir

22 Haziran

BİLELİM ki yaşlanmak bir “d&#;şk&#;nl&#;k” d&#;nemi, bir “son” değil, bir “zirve” d&#;nemidir.

Bu nedenle sağlıklı, sağlam ve başarılı yaşlanma, sadece daha uzun yaşamak için değil; daha akıllıca ve daha iyi yaşlanmak, beynimizi/zihnimizi/ruhumuzu ve bedenimizi yaşlılıkta da canlı tutmak, daha da önemlisi yaşlılık dönemini bir “hastalıklar senfonisi” olmaktan çıkarıp bir “huzur, dinginlik ve keyif dönemi” olarak tamamlamak, yaşı 50’yi geçen herkesin öncelikli ve vazgeçilmez prensibi olmak zorundadır.

Bunun için de yaşlanmaktan korkmak yerine onun üzerine üzerine gitmek, onu bir “halsizlik ve yorgunluklarla süslü, ağrılı ve uykusuz bir zaman dilimi” olmaktan çıkarmak, kısacası ömrümüzün her döneminde olduğu gibi yaşlılık döneminde de “hastalıklarla geçen zaman dilimlerini minimumda tutmak” ortak hedefimiz olmalıdır.

Diğer taraftan içinde yaşadığımız bu garip ve enteresan dönem, yaşlanmayı biz istesek de istemesek de uzatmakta ve bu nedenle de yaşlılığı bir son değil, bir zirve haline getirmeyi ortak sorumluluğumuz haline dönüştürmektedir.

BİR SORU TÜRK YAŞLISI MUTSUZ MU

DAHA en baştan belirteyim: Ben kişisel olarak bilimsel verilere dayanmadıkça mutluluk anketlerine pek itibar etmem. Bunun ilk nedeni, yukarıda altını önemle çizdiğim iki ayrıntıdır: Bana göre mutluluk her şeyden önce: BİR: KİŞİSEL İKİ: KÜLTÜREL/Sosyal hatta coğrafi bir algıdır.

Her şeyin daha büyüğüne, güçlüsüne, pahalısına, hızlısına dayalı Batı kültürleri için mutluluk sahip olunan her şeyin en fazlasına ulaşma ölçeği gibi de değerlendirilebiliyor. Oysa aynı değerlendirme, Doğu kültürlerinde Batı kültürlerine kıyasla “daha az ekonomik beklenti, daha çok sosyal keyif, daha güçlü inanç zenginliği, daha fazla rahatlık, güvenlik” gibi unsurlarla bağlantılı bulunuyor.

İYİ BİLGİ YAŞLILIK=MUTSUZLUK MU 

Yazının Devamını Oku

Yaşlılık düğümünün şifreleri hangi genlerde gizli

19 Haziran

YAŞLILIK s&#;re&#;lerimizi y&#;neten, yaşlanma kalitemizi olumlu ya da olumsuz y&#;nde etkileyen 3 ana gen grubumuz var

1- SİRTUİN gen grubu.

2- AMPK gen grubu.

3- mTOR gen grubu.

Bu üç gen grubunu yaşam tarzı seçimlerimizle doğru ya da yanlış yönetmemiz, yaşlanma kalitemizi ciddi ölçüde etkileyebilen önemli hem de çok önemli ayrıntılardır. İsterseniz gelin, şimdi de bu “ÜÇLÜ YAŞLILIK DÜĞMESİ” ya da “ÜÇLÜ YAŞLILIK DÜĞÜMÜ”nün nasıl daha iyi yönetilebileceğinin ayrıntılarına kısaca bir göz atalım. Zira iyi yaşlanmanın şifrelerini araştıran “SENESCENCE” kavramının da “SENOLİTİK” moleküller ve “SENOTERAPİ” kavramlarının da temelini önemli ölçüde bu düğme ya da düğüm oluşturuyor. 

İYİ YAŞLANMA DÜĞMESİ 1

SİRTUİN GEN GRUBU

SİRTUİN

Yazının Devamını Oku

Üç yeni kavram: Senescence senolitik senoterapi

17 Haziran

YAŞAMIMIZI s&#;rd&#;rme ve yaş alma s&#;re&#;lerimizin d&#;zenli devam edebilmesi i&#;in vazge&#;ilmez bazı organizasyonlara sahibiz.

Onlardan biri de yaşlı hücrelerin zamanı gelince devreden çıkmaları, yani hayatlarına son vermeleridir. Eğer bu süreç doğru işlemezse yaşlı hücreler ürettikleri toksinler ve iltihap tetikleyicisi aracı moleküller ile genç hücrelerin vazifelerini hakkıyla yapmalarına engel olabiliyorlar. Ama ne var ki bazen “ZOMBİ HÜCRELER” olarak tanımlanan bazı hücreler hepimizin merakla izlediği korku filmindeki zombiler gibi ölümü adeta reddedip biraz önce anlatmaya çalıştığım olumsuz süreçlerin devreye girmesine sebep olabiliyorlar. Bu durumda adeta bir “yaşlı hücre çöp yığını” içinde kötü ve tatsız yaşlanıyor, kronik hastalıklarla boğuşarak ömrümüzün sonunu beklemek zorunda kalıyoruz. Diğer taraftan yaşlanma süreci yalnızca “HÜCRESEL ÇÖP SORUNU” yani bir çöp yığını içinde boğulma meselesinden de ibaret değildir. Telomerlerimizin kısalması, yaşlı ve yapısı bozulmuş proteinlerin kötü ve yanlış katlanarak birikmesi de en az zombi hücreler kadar önemli birer yaşlanma tetikçisidir. Peki, bu süreçler önlenebilir mi? Önlenemeseler bile yavaşlatılabilir mi? Bu soruların yanıtı yazımızın başlığında zaten var. Peki, o sözcüklerin anlamları neler? Hazırsanız buyurun 

İYİ HABER

YAŞLANMANIN SIRLARI YAVAŞ YAVAŞ ANLAŞILIYOR

GEÇTİĞİMİZ son 20 yılda önceki yıla oranla çok daha fazla “YAŞLANMA SIRRI” keşfettik. Neticede de bu sırların kötü olanlarına çözüm üretecek yeni bir bilim alanı ortaya çıktı: SENESCENCE/YAŞLILIK BİLİMİ! Bu yeni bilimsel alan son yılların en çok ilgi çeken yaşlılık çalışması alanlarından biridir. Ve bu alanda çalışan pek çok merkez ve biliminsanı özellikle yukarıda belirttiğim zombi hücrelerle mücadele konusunda yeni moleküller arayışı içindedir. O moleküllere “SENOLİTİK”ler ve o moleküller ile planlanan tedavilere ise “SENOTERAPİ” adı veriliyor. Senolitik moleküllerin neler olduğunu merak ediyorsanız bir sonraki yazımı beklemenizi tavsiye ederim.

AKLINIZDA OLSUN 

ETKİLİ BİR İYİ YAŞLANMA EGZERSİZİ: ÇÖMELME

DAHA

Yazının Devamını Oku

Yaşlanma planınız hazır mı

15 Haziran

***

EĞER siz de psikolog Eleanor Maccoby gibi ’üncü yaş gününüzü kutlarken “BU KADAR UZUN YAŞAYACAĞIMI BİLSEYDİM, KENDİME DAHA İYİ BAKARDIM” diye hayıflanmak istemiyorsanız ve eğer siz de “DAHA İYİ YAŞAMAK VE DAHA GÜZEL YAŞLANMAK ARAYIŞINDAYSANIZ” ve son nefesinize kadar kendinize ve başkalarına yük olmadan “hayatın size tahsis edilmiş ömür hakkını” kabul edilebilir bir sağlık düzeyiyle tamamlayarak geçirmeyi arzuluyorsanız şu cümleyi lütfen siz de iyi hayat mottolarınızdan biri yapın: “DAHA İYİ YAŞLANMAK İÇİN DAHA İYİ YAŞAMAK, BEDEN VE RUHA DAHA İYİ BAKMAK ZORUNDAYIZ.”

“BAŞARILI YAŞLANMA” kitabının yazarı Daniel J. Levitin (Tellekt Yayınları), işte tam da bu önemli meselenin, “iyi ve başarılı yaşlanma meselesi”nin sırlarını anlattığı kitabında “uzun ömürlülük ve yaşam kalitesi arasındaki uyumsuzluk ve gerilime” işaret ediyor, “Ölümsüzlük ve gençlik aynı şey değildir” diyor. Yaşlılığı hepimizin dikkatle değerlendirmesi ve iyi anlaması lazım. Ve yine hepimizin uzun bir ömür dilerken, “uzun ömürlülük ile yaşam kalitesi arasındaki çelişkiye” de özenle odaklanması lazım. Eğer yaşlılığınızı da bir esenlik ve mutluluk dönemi olarak geçirmek istiyorsanız, yaşınız ilerlerken de yaşam kalitenizi korumaya ve sürdürmeye kararlıysanız mutlaka bir “İYİ YAŞLANMA PLANI” yapmayı ve bu plana ısrarla uymayı unutmamalısınız.

BİR UYARI

OTURMAK SİZİ KÖTÜ YAŞLANDIRIR

SİZE sık hatırlattığım iyi yaşlanma mottolarından biri sadece 3 sözcükten ibarettir: “DURMA, DÜŞME, ÜŞÜTME!”

“Durma”nın daha doğrusu hareketsiz bir yaşam sürüp gereğinden çok oturmanın sağlığa verdiği zararlar saymakla bitmez. Hareketsiz kaldıkça paslanır, iltihaplanır ve daha hızlı yaşlanırsınız. Hareketsizlik süreniz uzadıkça insülin direnci sorununa yakalanır, daha kolay kilo alır, daha çok şekerlenir, daha kötü yaşlanırsınız. Nedeni şu: Siz oturma eylemine başladıktan en geç dakika sonra kalça kaslarınızda “insüline karşı direnç” gelişmeye başlıyor. Bu tatsız gelişme bir süre sonra insülin-şeker ilişkisinin bozulmasına, kan, şeker ve yağ dengesinin altüst olmasına, kilo kazanımına ve damar sisteminin yıpranmasına yol açıyor. Bitmedi! Uzun süre oturmanın getirdiği insülin yükü hücreleri bölünmeye zorluyor, kansere yakalanmayı da kolaylaştırıyor. Bu nedenle yaşınız ne olursa olsun, hemen her fırsatta “OTURARAK GEÇİRDİĞİNİZ TOPLAM SÜREYİ ASLA DAKİKADAN FAZLA UZATMAYIN!” Bastonunuzla ya da başkalarının yardımıyla bile olsa her dakikalık oturma/dinlenme aralıklarınıza dakikalık kısa yürüyüşler ekleyin. Ve şu cümlenin altını kalınca ve dikkatle çizin: OTURMAK BEDENE İHANETTİR.

Yazının Devamını Oku

Dikkat! Yaşlanıyoruz

12 Haziran

YAŞLANMA ve yaşlılık sorunları g&#;n&#;m&#;z&#;n en &#;ok konuşulan, g&#;ndemde olan ve araştırılan sağlıklı yaşam konularından biri.

Aslında bu gelişme sürpriz de değil. Zira zengin, fakir, gelişmiş ya da geri kalmış hemen her ülkede “BEKLENEN YAŞAM SÜRESİ” -koşullara göre değişmek üzere- az veya çok uzuyor. Bu uzamadan en çok nasibini alan ülkelerden biri de güzel ülkemiz, Türkiye’miz. Bizde de -çok şükür- ortalama yaşam süresi sürekli artıyor. Yakın bir gelecekte kadınlarımızın 80’leri geçmesi, erkeklerimizin de 80’leri yakalaması bekleniyor. Peki, bu güzel gelişmelerin bazı olumsuz sonuçları yok mu? Var!

İYİ BİLGİ 1 

FİZYOLOJİMİZ DE YAŞLANIYOR

YAŞLANMAYLA birlikte fizyolojik süreçlerimiz ve gücümüzde kesintisiz ve önlenemez bazı düşüşlerin ortaya çıkması beklenen -doğal- bir sonuç. Yaşımız ilerledikçe hücre, doku, organ ve sistemlerimiz eski güçlerini kaybediyor. Neticede ortaya çıkan işlevsel yetersizlikler, fiziksel bir düşkünlük halini de beraberinde getiriyor. Kalplerimiz eskisi kadar iyi pompalayamıyor, akciğerlerimiz gaz değişiminde yetersiz kalıyor, karaciğerlerimiz yeteri kadar tedbirli davranmıyor, sindirim sistemimiz gıdaları eskisi kadar iyi öğütüp hazmedemiyor, böbreklerimiz toksinleri kâfi derecede uzaklaştıramıyor, eklemlerimiz yıpranıyor, kas ve kemiklerimiz eriyor. Canınızı sıkacak ama sadece cildimiz değil, beyinlerimiz bile bir ölçüde küçülmeye, büzüşmeye, kırışmaya başlıyor. Kısacası yaşlanmanın fizyolojik sonuçları, ekonomik ve entelektüel imkânlarımız ne olursa olsun -hele bir de işi oluruna bırakırsak, çaba gösterip gerekli önlemleri almazsak- hepimizde az ya da çok “FİZYOLOJİK BİR DÜŞKÜNLÜK HALİ” yaratıyor.

İYİ BİLGİ 2

PSİKOLOJİMİZ YIPRANIYOR

YAŞLANMANIN

Yazının Devamını Oku

Şekerin fazlası bellek düşmanı

10 Haziran

BELLEĞİMİZ kan şekerimizdeki dengeye en hassas organizasyonlardan biri.

Beynimiz de belleğimiz de kan şekerinin özellikle aşırı yükselmelerinden ve düşmelerinden hiç hoşlanmıyor. Ve zaten bu nedenle de özellikle şeker hastalarında kan şekeri oynamalarına bağlı olarak belleğin beklenenden daha erken bozulabileceği/yaşlanabileceği biliniyor. Araştırmalar bize önemli bir şeyi daha hatırlatıyor: Kan şekerinin seviyesi ile bellek arasındaki bu önemli ilişkide sorun yaşayanlar sadece diyabetliler/şeker hastaları değil. Kan şekerindeki hafif yükselmeler/düşmeler, insülin seviyelerindeki sınırlı artışlar bile (hiperinsülinemi/insülin direnci) bellek kapasitemizi olumsuz etkileyebiliyor.

Bedenimizdeki bütün hücrelerin (özellikle de beyin hücrelerinin) verimli çalışması için glikoza gereksinimi var. Ne var ki glikoz ve insülinin fazlası beyin dokusunda zamanla ciddi tahribatlar da yapabiliyor.

Tahribatın nedeni ise henüz tam olarak bilinmiyor. Kan şekeri yüksekliğinin proteinlerle etkileşime girerek beyne hasar verebilen toksik maddeler oluşturabileceğini, aşırı insülin birikiminin Alzheimer hastalığına yol açan beta amiloid maddesinin beyin dokusundan temizlenmesini aksatabileceğini ileri sürenler var. Ayrıca kan şekeri yüksekliği uzun sürerse beyin damar hastalığına yol açabiliyor, sertleşen ve daralan beyin damarları beynin beslenme ihtiyacını karşılayamayınca da belleğimiz bozulabiliyor.

ÖZETİ ŞUDUR: Kan, şeker ve insülin rakamlarımızı dikkatle izleyelim!

ÇOK İLAÇ YUTUYORUZ

BİR UYARI

Yazının Devamını Oku

Kronobiyolojinizle kavga etmeyin

8 Haziran

“Biyolojik saate uyum meselesi” ciddiye almadığımız ama aslında olduk&#;a &#;nemli bir “iyi hayat ayrıntısı”dır.

Eğer bu ayrıntıya dikkat etmezseniz ne gününüzü formda, zinde ve keyifli geçirebilir, ne yiyip içtiklerinizin sağlayacağı sağlık faydalarını/enerjiyi yeterince hissedebilir, ne de uyuduğumuz uykuların -süresi yeterli olsa bile- dinlendirici ve enerji yükleyen iyileştirici etkisini gerektiği kadar fark edebilirsiniz. Diğer taraftan muhakkak ki hepimizin “farklı krono tiplerimiz” yani “biyolojik saatlerimiz” var. Ve yine muhakkak ki o farklı “krono tip yapılanmalar”ın arka planında da yine bir genetik temel; yani “genetik mirasımız” yatıyor. Ama unutmayalım ki o miras -ister güçlü ister zayıf olsun- “yaşam tarzımız” ve “çevremiz” ile etkileştiği kadar kronobiyolojimiz yani “zaman takvimimiz”e uyumumuz ile de etkileşiyor. İşte bu nedenle ne zaman takvimimizle/kronobiyolojimizle ne de krono tipimizle çatışmaya girmememiz gerekiyor.

İYİ BİLGİ

İYİ HAYATIN SIRRI KRONOBİYOLOJİDE GİZLİ

Bilimsel verilerle net ve açık olarak gösterildi ki sağlığımızın da bir “zaman saati” var. Ve bu saat kısaca “biyolojik saat/kronobiyoloji” olarak tanımlanıyor. Aslında tek bir biyolojik saatimiz de yok, bedenimiz ve vücudumuzun 24 saatlik günlük döngülerini ayarlayan, enerji üretimi, bakım onarım, metabolik süreçler, hormonal dengeler, enerji üretimi ve benzeri döngüleri düzenleyen farklı biyolojik saatlere sahibiz. Ama ne iyi ki -eğer o kronobiyolojimize uygun yaşarsak- o farklı saatler sağlıklı ve senkronize bir işleyişle “hastalıkta ve sağlıkta, çocukluk, gençlik ve yaşlılıkta” bize tam ve kusursuz bir “iyi hayat” yaşatabiliyor. Ama eğer bu farklı saatler dikkate alınmaz, görevlerini usulünce ve zamanında yerine getirmelerine yardımcı olunmazsa hücrelerimizin metabolizması bozulmaya, enerji üretimleri devreden çıkmaya, başta DNA hasarları olmak üzere onarım süreçleri sekteye uğramaya başlıyor. Dolayısıyla o hücreler ve takiben de dokular ve organlar beklenenden daha erken ve daha kötü yaşlanıyor. Çoğumuz farkında değiliz ama biyolojik saatlere uyumsuz bir hayatı ısrarla sürdürecek olursak daha sık hastalanıyor ve daha kötü yaşlanıyoruz. Daha sık nezle girip oluyor, daha çok alerjik sorun yaşıyor, daha fazla depresyona yakalanabiliyoruz. Ve yine aynı hata nedeniyle “Alzheimer’dan Parkinson’a, şeker hastalığından hipertansiyona ve romatizmal sorunlardan kanserlere” kadar pek çok sağlık sorununa aday haline geliyoruz. Kısacası “NE YEDİĞİMİZ, NE KADAR UYUDUĞUMUZ, NE SIKLIKTA EGZERSİZ YAPTIĞIMIZ” muhakkak ki önemlidir. Ama iyi bilelim ki en az bunlar kadar “NE ZAMAN YİYİP, NE ZAMAN UYUDUĞUMUZ VE NE ZAMAN EGZERSİZ YAPTIĞIMIZ” da yani “BİYOLOJİK SAATLERİMİZE NE ÖLÇÜDE UYGUN BİR HAYAT TARZI SÜRDÜRDÜĞÜMÜZ” de çok ama çok mühim bir “iyi yaşam ayrıntısı”dır.

ÖNEMLİ BİR SORU

GENETİK Mİ EPİGENETİK Mİ

Yazının Devamını Oku

Özel Yaşasın Hayat Kliniği

Özel Yaşasın Hayat Kliniği, İstanbul ili Şişli ilçesinde poliklinik olarak faaliyet göstermektedir. Yaşasın Hayat Kliniği, kilo yönetimi, metabolizma hastalıkları, hipoglisemi, insülin direnci, diyabet konusunda uzmanlaşmış bir sağlık kuruluşudur. Koruyucu tıp, sağlıklı yaşlanma, tamamlayıcı ve integratif tıp yaklaşımları ile kaliteli yaşam, kronik hastalıkların idaresi (hipertansiyon, diyabet, osteoporoz, romatizmal sorunlar, bellek problemleri), iyi yaşlanma, sağlık riski analizi, kurumsal wellness alanlarında çalışmalar yapmaktadır.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu tarafından kurulmuş ve geliştirilmiş olan klinikte temel esas kişiye odaklı, beden-ruh işbirliği esaslı "öngören" ve "önleyen" bir tıbbi yaklaşımdır. Bu tam olarak Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun yaşama geçirdiği "yaşasın hayat" yaklaşımı, birleştirici ve bütünleştirici (bedeni ruhla, modern tıbbı geleneksel/doğal/tamamlayıcı tıpla/insanı yaşadığı çevre ve yaşam tarzıyla) bir sağlık anlayışıdır.

Soru, öneri veya şikayetleriniz ile ilgili olarak yetkililere erişmek, doktor listesi, sunulan hizmetler ile ilgili bilgi almak ve telefonla veya internetten online randevu almak için Özel Yaşasın Hayat Kliniği resmi web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası