münevver karabulut zeytinburnu sürtüğü / Neden üst sınırdan karar verildi? - Gündem Haberleri

Münevver Karabulut Zeytinburnu Sürtüğü

münevver karabulut zeytinburnu sürtüğü

'Zeytinburnu s&#;rt&#;ğ&#;' bir uyarıydı

Çarşamba Münevver Karabulut cinayetinde Garipoğlu Ailesi’nin ödemesine hükmedilen 1 milyon bin liralık tazminatın gerekçesi belli oldu. Mahkeme, Cem Garipoğlu’nun bilgisayarına genç kızı ‘Zeytinburnu sürtüğü’ olarak kaydetmesini örnek göstererek, “Kimse şiddeti öğrenmiş olarak doğmaz. Aile, erken uyarı işaretlerini dikkate almamış” diyerek anne ve babayı suçladı. Mahkeme 12 sayfalık gerekçeli kararda anne Tülay Makbule ile baba Mehmet Nida Garipoğlu'nu 'aile görevlerini yerine getirmemekle' suçladı.

'HİÇBİR BİREY ŞİDDETİ ÖĞRENMİŞ HALDE DOĞMAZ'

Habertürk'ün haberine göre, gerekçeli kararda anne Tülay Garipoğlu'nun "17 yaşındaki bir çocuğun, yaşının verdiği cahillikle bir suç işlediği" beyanına karşılık şöyle denildi: "Cem Garipoğlu'nun Münevver Karabulut'un cep telefonunda başka bir erkek arkadaşının mesajlarını görmesi ile bir anda kişiliği değişime uğrayarak bilinçli bir soğukkanlıkla böylesine hunharca bir cinayet işleyecek hale geldiğini söylemek zorlama bir iddia olacaktır. Hiçbir birey şiddeti öğrenmiş olarak doğmaz, çocuğun şekillenmesinde öncelikli aile ortamı ve çevresel faktörlerdir."

'ŞİDDETİN ERKEN UYARI İŞARETLERİNİ DİKKATE ALMADILAR'

Gerekçeli kararda şu ifadelere yer verildi: "Cem Garipoğlu'nun bilgisayarında Münevver Karabulut'a ait bilgileri 'Zeytinburnu sürtüğü' olarak kayıt etmesi gibi şiddetin erken uyarı işaretlerini dikkate almadıkları, çocuklarının kişiliğindeki değişim ve dönüşümü iyi takip edip yapıcı yönlendirme ve gözetim görevlerini yerine getirerek tolere edebilecekken bu görevlerini ihmal ettikleri anlaşılmıştır." "Cem Garipoğlu'nun anne ve babasının iyi yetiştirdiklerini düşündükleri çocuklarının bu aşamaya neden ve nasıl geldiği konusunda bir özeleştiri veya sorgulama yapmadan, cinayeti, önlem alamayacakları, akıllarının ucundan dahi geçirmedikleri, 17 yaşındaki bir çocuğun cahilliği olarak tanımlamaları da bunun bir göstergesidir."

'ÇOCUKLARIMA DÜŞKÜN BİR ANNEYİM'

Gerekçeli kararda yer alan ve hakimin atıfta bulunduğu anne Tülay Makbule Garipoğlu'nun ifadesi şöyle: "Çocuklarıma düşkün bir anneyim. Dört çocuk annesiyim ve 25 yıllık evliliğimden edindiğim birikimim de 4 çocuğumun da hakkı var. Bu olayda hiç hak etmedikleri halde diğer üç çocuğum fazlasıyla mağdur oldu. Tabi ki her suçun bir cezası var ancak 17 yaşındaki bir çocuğun yaşının verdiği cahillikle işlediği bir suçun adaletin yazdığı ölçüde olması gerekiyor."

Cem G.'nin laptop'undaki ilginç dosya

Değerli funduszeue.info okurları.

funduszeue.info ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.

Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak funduszeue.info yorum sayfalarında yer almayacaktır.

Ayrıca funduszeue.info yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.

Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler funduszeue.info yorum sayfalarında paylaşılamaz.

funduszeue.info yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve funduszeue.info bunlardan sorumlu tutulamaz.

funduszeue.info yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.

Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.

Şırınganın içinde ne olduğu öğrenildi

Münevver Karabulut cinayetinde katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun Bakırköy Adliyesi'ne görülen duruşmasında olay çıktı.

Münevver Karabulut'un 17 yaşındaki kardeşi Enver Karabulut Cem Garipoğlu'na saldırı girişiminde bulundu. Karabulut, elindeki şırıngayı sanık sandalyesinde oturan Garipoğlu'na fırlattı. Şırıngadan çıkan madde mahkeme salonunda nefes alma sorunu yarattı.

Basın mensuplarının edindiği bilgiye göre şırıngadaki madde tuz ruhu yada çok etkili bir asit türü var.

Bu arada, şırıngadan çıkan sıvının üzerine temas etmesi nedeniyle duruşma salonundan çıkartılan Cem Garipoğlu, bir süre sonra yeniden salona geri getirildi. Bunun üzerine, ara verilen duruşmaya kaldığı yerden devam edildi.

&#;

Enver Karabulut serbest bırakıldı

Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki olayın ardından dışarı çıkartılan Münevver Karabulut'un kardeşi İbrahim Enver Karabulut, polis ekiplerince gözaltına alınarak Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği'ne götürüldü.&#; Enver Karabulut, savcıya ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.

Karabulut' ifadesinde, şırınganın içindeki sıvının temizlik malzemesi olduğunu söylediği öğrenildi.
&#;


&#;&#;

Karabulut ailesi: Gerçekler ortaya çıksın

Münevver Karabulut'un ailesi ve arkadaşları da Bakırköy Adliyesi'nde. Adliye önünde gazetecilere açıklama yapan aile gerçeklerin ortaya çıkmasını istediklerini bildirdi. Anne Nagihan Karabulut ise "Sadece göz göze gelmek istiyorum" dedi. CHP Istanbul Milletvekili Çetin Soysal de aileyle aynı anda Adliye'ye giriş yaptı.

Süreyya Karabulut, bir gazetecinin, duruşmada katil zanlısı Cem Garipoğlu'na bir şırınga ile sıvı püskürtülmesini kastederek, ''Oğlunuz Enver'in böyle bir olay yapacağından haberiniz var mıydı?'' sorusunu yöneltmesi üzerine, ''17 yaşında genç bir delikanlının yaptığı bir hatadır. Olmaması gereken bir hatadır ama bu konu tamamen kendi inisiyatifindedir. Ne annenin ne benim ne yakın arkadaşlarının kesinlikle haberi yoktur'' dedi.

''Şırınganın içinde ne olduğu'' sorulan Karabulut, ''Benim gördüğüm kadarıyla o şey içindeki ufak bir idrardır'' diye konuştu.

''Oğlunun şırıngayı mahkeme salonuna nasıl soktuğu'' da sorulan Süreyya Karabulut, ''Bana sormayın'' yanıtını verirken, ''Şırınganın Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir'in çantasında da mı içeri sokulduğu'' şeklindeki sorulara avukat Epözdemir tepki gösterdi.

Epözdemir, ''Böyle saçma soru olabilir mi? Ben yargı mensubuyum. Nasıl benim çantamda olabilir?'' dedi.

Süreyya Karabulut, ''Cem'in duruşmadaki ifadesinde bugüne kadar öğrenemediğiniz bir şey var mı?'' sorusunu da ''İfadelerinin birisinde, söylemesi gereken ifadeyi önümüzdeki mahkemede söyleyeceğini ifade etti. Ezber üzerinden gidiliyor. Onun için biz de bu tiyatroyu seyretmek için bakıyoruz'' diye cevapladı.
&#;

&#;

Avukat'a protesto

Münevver Karabulut'un katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun avukatı Aytekin Kaya, duruşma için geldiği Bakırköy Adliyesi önünde protesto edildi. Yaklaşık 20 kişilik bir grup, Kaya'ya "Adalet parayla satın alınmaz" şeklinde bağırdı. Protesto karşısında herhangi bir tepki göstermeyen Kaya, sessizce adliyeye girdi.

&#;

Cem'in savunması

Duruşmada savunmasını yapan Cem Garipoğlu, Münevver Karabulut ile olaydan yaklaşık bir yıl önce tanıştıklarını ve daha sonra sevgili olduklarını anlattı. Karabulut ile 27 Şubat tarihinde buluştuklarını ve Bahçeşehir'deki eve gittiklerini söyleyen Garipoğlu, her sevgili gibi öpüştüklerini ve seviştiklerini ifade etti.

Münevver Karabulut ile mutfakta bir şeyler atıştırdıklarını söyleyen Garipoğlu, sebebini bilmediği bir şekilde Karabulut ile tartıştıklarını, Karabulut'un kendisine ''Sen ne biçim erkeksin'' diye hakaret ettiğini ancak daha sonra barıştıklarını belirtti.

Karabulut'la en son 3 Mart tarihinde Bahçeşehir'deki eve gittiklerini anlatan Garipoğlu, ''Evde kimsenin olmadığını biliyordum. Şu an için eve giriş saatimizi hatırlamıyorum. Genellikle kız arkadaşımı eve getirirken arka taraftaki kapıdan içeri giriyorduk'' dedi.

Olay günü evde kimsenin olmadığını, Karabulut ile öpüştüklerini söyleyen Garipoğlu, bir şeyler yemek için mutfağa girdiklerini, bir süre sonra da Münevver Karabulut'un lavaboya gittiğini anlattı.

Bu sırada, Karabulut'un cep telefonunun ''mesajlar'' bölümünü kontrol ettiğini ve burada ''sevgilim'', ''canım'' gibi sözler içeren bir mesaj gördüğünü aktaran Garipoğlu, Karabulut'a bu mesajların ne olduğunu sorduğunu ifade etti.

Münevver Karabulut'un, bu soruya karşılık umursamaz bir tavır takınmasına sinirlendiğini ve tartıştıklarını söyleyen Garipoğlu, savunmasını şöyle sürdürdü:

''Münevver'i çok sevdiğim için deliye döndüm. Cinnet mi getirdim ne oldu bilmiyorum ama kendimi kaybetmiştim. Kendime geldiğimde Münevver'in yerde ölü vaziyette olduğunu gördüm. Münevver'i bu durumda gördüğümde kesin benim ona vurduğumu anladım. Zira evde başka kimse yoktu. Ancak ne şekilde neyle vurduğumu anlamaya çalışıyordum ve daha önce belirttiğim gibi cinnet getirdiğim sırada veya kendimi kaybettiğim sırada masanın üzerindeki bir bıçağı alarak Münevver'in hatırlamadığım vücudundaki bir bölgeye vurduğumu ve bu sebeple Münevver'in ölmüş olduğunu anladım. Kaç bıçak darbesi vurduğumu da hatırlamıyordum. Münevver'in cansız bedenini gördüğümde kendimi öldürmek istedim ancak yapamadım.''

Daha sonra cesetten kurtulmaya çalıştığını ifade eden Cem Garipoğlu, şöyle konuştu:
''Evimizin hatırlamadığım bir yerinden bir bavul aldım. Münevver'in cesedini o bavula sığdırmaya çalıştım, sığmadı. Evden korku veya telaşla dışarı çıktım. Sanırım koşarak nalbura gittim ve bir testere satın aldım. Sanırım koşarak tekrar eve geldim. Nasıl yapabildim anlayamıyorum ama önce Münevver Karabulut'un başını kestim. Münevver'in cesedini bavula koydum, başını da bir gitar kutusuna koydum. Korsan tabir edilen bir taksiyi cep telefonum ile çağırdım. Bu arada evde bulunan Münevver'e ait akmış kanları kirli çamaşır sepetindeki çamaşırlar ile silmeye çalıştım. Kaba bir temizlik yaptım. Kan izleri kaldı mı şu an hatırlamıyorum. Kalmamıştır, diye düşünüyorum.''

&#;Aklına nereden geldiğini bilmediği bir şekilde Etiler'e gitmek istediğini taksiciye söylediğini anlatan Garipoğlu, şunları söyledi:
''Takside ne şekilde davrandığımı hatırlamıyorum. İstanbul'u da pek bilmem. Dedemin evine yakın bir yeri tarif ederek taksiciyi yönlendirdim. Dedemin bulunduğu semte gitmemin en önemli sebebi, İstanbul'u fazla bilmememdir. Dedemin evinin yakınlarındaki çöp konteynerinin yakınına geldim. Taksiden indim, bagajdaki gitar kutusu ve bavulu tek başıma indirdim. Cesedin bulunduğu bavul ve gitar kutusunu, çöp konteynerinin içine attım. Bu arada beni gören oldu mu bilmiyorum.''

Daha sonra bilinçsizce ne yaptığını bilmeden bir alışveriş merkezine gittiğini ve orada bazı tanıdık kişilerle karşılaştığını belirten Cem Garipoğlu, alışveriş merkezinden çıktıktan sonra otobüsle Bahçeşehir'deki evlerine gittiğini dile getirdi.

Döndüğünde ise annesi, kız kardeşi ve kız kardeşine kurs veren öğretmeni evde bulunduğunu belirten Garipoğlu, annesinin kendisine çamaşırlıktaki izlerin ne olduğunu ve kusup kusmadığını sorduğunu ifade etti.

Annesinin sorularını geçiştirdiğini ve saat sıralarında eve gelen babasının da kendisine ne yaşandığını sorduğunu söyledi. Babasının bu soruyu annesinin söyledikleri üzerine yönelttiğini sandığını belirten Garipoğlu, şunları anlattı:

''Babama dışarı çıkmak istediğimi söyledim. Birlikte dışarı çıktık. Babam hatırlayamadığım bir araç ile beni şirketinin Beylikdüzü'nde bulunan lojmanlarının olduğu binaya götürdü. Yanımızda şoför veya başka kimse yoktu. Babam, bu arada ısrarla olayı öğrenmek için sorular soruyordu. Babama, eve Münevver isimli kız arkadaşımın geldiğini, içki içtiğimizi, içki içtikten sonra Münevver'in alkolden dolayı başının döndüğünü ve benim de Münevver'i kazayla ittiğim sırada başının, komodinin sivri olan kenarına değdiğini, baygınlık geçirdiğini söyledim. Kanın bu şekilde eve bulaştığını, daha sonra taksiyle Münevver'i eve yolladığımı belirttim. Babam çok soru sorduğu için bu şekilde gerçeği gizleyerek anlattım.''

Cem Garipoğlu, babasının, Beylikdüzü'nde yanında çalışan Mehmet Karakayalı ve Habip Kurt'un kaldığı lojmanlara kendisini bıraktıktan sonra ayrıldığını ifade etti.
Babasının, kendisini almak üzere tekrar lojmanlara geldiğini anlatan Garipoğlu, yeniden Bahçeşehir'e döndüklerini dile getirdi.

Babasından kendisini ara sıra gittiği bir kafeye bırakmasını istediğini söyleyen Garipoğlu, ''Bu kafede, bir müddet tek başıma oturdum. Yine hatırlamadığım bir zaman dilimi geçmişti ki daha önceden tanımadığım ve şu an simasını hatırlamadığım bir şahıs kafeye geldi. Yanlış hatırlamıyorsam uzun boyluydu. Bana 'Cem, Cem' diye seslendi. Beni tanıdığını anladığım için yanına gittim ve birlikte kafeden dışarı çıktık. O kişinin kullandığı bir otomobile bindik. Ben bu arada babama Münevver'i yaraladığıma dair sözler söylemiştim. Ancak Münevver'in öldüğünü ve olayın ayrıntısını babama anlattım mı hatırlamıyorum'' dedi.
&#;

İstanbul'dan kaçışını anlattı

Katil zanlısı Garipoğlu, kafede karşılaştığı bu kişinin kendisini İstanbul'a 6 saatlik mesafedeki bir yere götürdüğünü anlatarak, ''Götürüldüğüm yerde, adli makamlardan kaçtığım tahmini 7 aylık süre boyunca tek başıma saklandım. Ara sıra yine tanımadığım bir şahıs bana yiyecek getiriyordu. Tahminen bu şahıs, 10 günde bir geliyordu. Bazen 5 günde bir geliyordu. Bu arada annem, babam, ağabeyim, kız kardeşim, amcam ve yukarıda belirttiğim babamın şirketinde çalışan yetkililerle hiç görüşme yapmadım. 7 ay geçtikten sonra bana yiyecek getiren kişi olup olmadığını hatırlamadığım bir şahıs geldi. Beni adli birimlere teslim edeceğini söyledi. Ben de teslim olmak istediğimi belirttim. Zira ben evdeyken sürekli televizyon izliyordum ve olayın basındaki gelişmelerini takip ediyordum. Bu sebeple teslim olmak istiyordum. Bu meçhul şahıs ile beraber uzunca bir mesafe katettikten sonra yol kenarında durdum ve bu şahıs bana biraz sonra plakasını belirttiği bir aracın geleceğini ve beni alacağını söyledi. Bu otomobil, benim bulunduğum otomobilin önünde durdu. Ben bu araca bindim. Bu araç avukatım Aytekin Kaya'ya ait araçtı. Aytekin Kaya ile birlikte fazla bir yol kat etmeden teslim olduğum yere geldik. Avukatım bana büfeden yemek aldı daha sonra polis memurları gelip beni teslim aldılar.''
Cem Garipoğlu, ''Pişmanım. Böyle bir suçu işlemek istemezdim. Keşke Münevver'in yerine ben ölseydim. Keşke Münevver'i geri getirmenin bir yolu olsaydı. Münevver'in ailesi için çok üzgünüm. Çünkü kızları öldü. Kendi ailem için de çok üzgünüm çünkü oğulları katil oldu'' şeklinde konuştu.
&#;

Garipoğlu'na sorular

Zanlı Garipoğlu, savunmasının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Talip Armağan'ın suçu tek başına işleyip işlemediği yönündeki sorusu üzerine, ''Bu suçu tek başıma işledim'' dedi.

Olayda kullanılan testereye ilişkin soru üzerine de Garipoğlu, ''İddianamede belirtilen testereyi olay günü öğle saatlerinde aldığıma dair tanık beyanları, kamera görüntüleri ve satış fişlerini kabul etmiyorum. Bugün savunmamda söylediğim gibi ben olayın hemen akabinde gidip bu testereyi satın aldım. Tanıklar saati yanlış söylemiş olabilirler'' diye konuştu.

Bilgisayarında bulunan ve Münevver Karabulut ile yaptığı MSN görüşmelerinin kayıtlı olduğu ''Zeytinburnu sürtüğü'' klasörüne ilişkin soru üzerine Garipoğlu, ''Münevver ile konuşmalarımızda bana laf olsun diye (züppe) ve benzeri şekillerde hitap ediyordu. Ben de öylesine herhangi bir amacı olmayan bir şekilde MSN'de yaptığımız görüşmeleri (Zeytinburnu sürtüğü) adlı bir klasörde saklıyordum'' dedi.

Mahkemede daha sonra Cem Garipoğlu'na, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusuna ilişkin söyleyecekleri soruldu.
Verilen ifadelerin kendisine ait olduğunu söyleyen Garipoğlu, bu ifadeleri aynen tekrar ettiğini belirtti.

İfadelerinde bazı farklılıklar görüldüğü gerekçesiyle mahkeme heyeti tarafından yöneltilen sorulara Garipoğlu, ''Soruşturma evresinde önce iki, sonra bir duble votka aldığımı söylemiştim. Şimdi hatırlamıyorum. Babama (Ben Münevver'i öldürdüm) şeklindeki durumu tam olarak söylediğimi veya ne zaman söylediğimi şimdi hatırlamıyorum'' dedi.
Bu arada, söz verilen Münevver Karabulut'un annesi ve babası sanıktan şikayetçi olduklarını ve davaya katılmak istediklerini ifade etti.

Mahkeme heyeti, verdiği ara kararla Karabulut'un annesi Nagehan, babası Süreyya ve kardeşi İbrahim Enver Karabulut'un suçtan zarar görme ihtimallerine binaen davaya katılmalarına karar verdi.

Daha sonra söz alan Nagehan Karabulut, Garipoğlu'nun en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi.

Süreyya Karabulut da Türk adaletine güvendiğini belirterek, ''Ben kızımı katleden sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyorum. Ayrıca sanığa, gün boyunca kol kanat gererek saklayan kişilerin bulunmasını istiyorum. Sanığın savunmalarının ezber ifadesi olduğunu düşünüyorum. Kızı katledilen bir baba olarak bunu kimlerin ne şekilde sakladığını öğrenmek istiyorum'' diye konuştu.

Daha sonra Cumhuriyet Savcısı'nın talebi üzerine olayın mutfakta geçtiğini söylemesine rağmen, evin farklı yerlerinde bulunan kan izlerinin ne şekilde meydana geldiğinin sorulması üzerine Garipoğlu, bu konu hakkında gelecek celse ifade vermek istediğini söyledi.

Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir'in soruları üzerine Garipoğlu, ''Ben maktulün kafasında sert cisimle meydana gelen darbenin ne şekilde olduğunu hatırlamıyorum. Olay benim anlattığım şekilde olmuştur. Ben Münevver ile buluşmaya gitmeden önce Bahçeşehir'deki evimizden çıkıp bir poşet ile tekrar dönüp dönmediğimi, elimde poşet olup olmadığını ve var ise poşetin içinde ne olduğunu hatırlamıyorum'' yanıtını verdi.
Epözdemir'in, sanığa ''Mayasız Ayini''nin ne olduğunu bilip bilmediğini ve cinayet gecesi Hayyam Garipoğlu'na ait araçla nereye gittiklerini sorması üzerine Garipoğlu, ''Mayasız Ayini hakkında herhangi bir bilgim yoktur. Öyle bir ayini hiç duymadım. Amcam Hayyam Garipoğlu'nu da olayın olduğu tarihten 15 gün kadar önce görmüştüm. Ondan sonra görmedim. Lojmana gittiğimde lojmandayken ve lojmandan ayrılırken amcam Hayyam Garipoğlu'nu görmedim, yani amcam orada yoktu'' dedi.

Duruşmada söz alan sanık avukatı Aytekin Kaya da avukat Rezan Epözdemir'in soruları üzerine, Türkiye'deki ceza usul yasalarının, çapraz sorgu ve karşılıklı sorgulama şeklinde bir usul öngörmediğini savundu.

Kendilerinin savunma makamı olarak adaletin tecelli etmesi için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını belirten Kaya, ''Müvekkilimin akli dengesinin yerinde olup olmadığı konusunda rapor alınmasını talep ediyoruz'' dedi.

Bu sırada, Cumhuriyet Savcısı Uğur Sürmeli, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde, Cem Garipoğlu'nun babası Mehmet Nida Garipoğlu ve birlikte yargılandığı kişiler hakkındaki davanın ve Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın tanıklarının ve delillerinin aynı olduğunu belirtti.

Her iki dosyadaki delil değerlendirmelerinin birbirini etkileyecek olması, davanın birlikte yürütülmesinin zorunlu bulunması, usul ekonomisi ve davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, her iki dava dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle iki ayrı mahkemede görülen davaların birleştirilmesi yönünde mütalaa verdi.
Mahkeme heyeti, sanık Cem Garipoğlu hakkındaki ''kasten nitelikli insan öldürmek'' suçuna ilişkin davanın, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, Mehmet Nida Garipoğlu'nun da aralarında bulunduğu diğer sanıkların yargılandığı dava ile birleştirilmesine karar verdi.

Sanık Garipoğlu'nun, tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, mahkemelerinde görülen dava dosyasının 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine hükmetti.

&#;

İki dava birleştirildi

Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Cem Garipoğlu'nun savunmasını tamamladığı ilk duruşmanın sonunda, bu dava dosyasının, Garipoğlu'nun anne ve babasının da aralarında bulunduğu 6 sanık hakkında Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava dosyasıyla hukuki ve fiili bağlantısı bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmesine karar verdi.

Bu karar ile Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili dava, bundan sonra Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.


Münevver Karabulut'un annesi Nagihan Karabulut, Türkiye'nin gündemini sarsan davanın karar aşamasından önce SABAH Pazar'a konuştu. Anne Karabulut, cinayetin ardından yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattı

MünevverKarabulut ismini bilmeyen yok. Cem Garipoğlu tarafından öldürülmesinin üzerinden tam üç Kurban Bayramı geçti. Bu Karabulut ailesinin Münevver'siz üçüncü bayramı. Türkiye'nin en çok konuştuğu cinayetlerden biri olarak tarihe geçen davada 18 Kasım'da karar verilecek. Karar öncesi Münevver Karabulut'un annesi Nagihan Karabulut ile bir araya geldik ve Münevver'in öldürüldüğü 3 Mart 'dan bu yana yaşadıklarını, mahkeme sürecini konuştuk. Bir ailenin gencecik kızlarının korkunç bir şekilde kaybetmesinin ardından, nasıl darmadağın olduğuna şahit olduk.

- Bayramlar zor geçer böyle zamanlarda. Ne yapacaksınız bayramda?
- Kızımın kabrinde olacağım. Zaten çok kalabalık oluyor bayram zamanlarında. Münevver'le orada buluşacağız. Zaman zaman ilginiç şeyler yaşıyorum. Geçenlerde bir cenaze vardı Bolu'da, ona katıldım. Dua ederken ölen kişiye, 'Kızıma da selam söyle,' dedim. Ertesi gün kızımın mezarına gittim, tam kalkacağım, bir ses, bir his, 'Anne selamını aldım,' dedi. Mezarındaki toprakları avuçlayarak ağladım. O bizi izliyor.

- Böyle bir acı zamanla diniyor mu?
- Geçen hafta, 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 26 kişiye ilişkin verilen Yargıtay kararını duyduğumda isyan ettim. 'Adalet bu mu, demek ki sadece bizim başımızda değil,' diye düşündüm. Tecavüze uğrayan 13 yaşındaki kız çocuk sayılmayıp, benim kızımın kafasını testereyle kesen adam çocuk sayılıyor. Tabii ki bu acıyı hiçbir şey dindirmiyor. Acısı ilk günkü gibi hâlâ içimde. Kızım sanki ölmemiş gibi, hâlâ yanımda, ben onunla yatıyorum, onunla kalkıyorum, onunla konuşuyorum. Buraya gelirken bile kızımla beraberdim, beraber metrobüse bindik. Benim kolumda dolaşıyor. Ama bu halüsinasyon gibi değil, o benim kalbimde, beynimde. Sadece rüyalarımda göremiyorum Münevver'i. Öyle bir his ki, sabah ezan okunduğunda ayağıma dokunuyor, 'Anneciğim kalk,' diye. Özlem diye tanımlayamayacağım bir his var içimde. Özlem ayrılıktır, bir süre sonra geleceğini bilirsin. Gelmeyeceğini bilmek ve özlemek çok ayrı bir his.

- Uzun zamandır adaletin vereceği kararı bekliyorsunuz
- Biz bir umutla yargıdan çıkacak sonucu bekledik, 'Mahkeme her şeyi ortaya çıkaracak, gerekli ceza verilecek,' diye. Ama o kanatta da işler garip yürüyünce, insan korkunç bir duruma düşüyor. Bir noktadan sonra insan tuhaf tuhaf şeyler düşünüyor. Bu tip olaylarda insanlar 'Davacı bile değilim,' diyor, kendi cezasını kendi veriyor. 'Öyle mi yapmak lazımdı?' diye düşünmeden edemiyorum. Hoş, biz mahkemede hakkımızı arıyoruz. Adaletin yeterince caydırıcı bir ceza vereceğine inancım kalmadı. Sistemin değişmesi lazım. Cem'e verilecek cezanın hesaplamaları yapılıyor, sekiz yıl yatıp çıkacak gibi. Bu hiçbir şey değil ki. Ben zaten bu işi Cem Garipoğlu'nun tek başına yaptığına inanmıyorum. Eğer öyleyse bu onun ilk cinayeti değil, son da olmayacak.

- Basın cinayet ve sonrasında olayın çok içindeydi. Ama mahkeme aşamasında siz de kendinizi çektiniz, basın da. Neler yaşadınız bu süreçte?
-
Bir dava oldu 13 dava. Mesela, emniyete dava açıldı, polisler beş yılla yargılanıyor. Evin içinde bin avro bulunuyor. Polisler 'Kamera kayıtları kırıktır,' raporu tutuyor. 45 gün sonra kırık olmadığı ortaya çıkıyor. Cinayetin en önemli delili. bin avroya ilişkin herkes ayrı bir şey söylüyor. Para iç edilmiş. Adli Tıp Münevver'in iç çamaşırında 'Sperm var,' dedi. Dört ay boyunca 17 kişiden DNA alındı. Bizim dört ay boyunca şerefimiz, onurumuz, haysiyetimiz ayaklar altına alındı, korkunç günler geçirdik. Sonra 'Hata yapmışız,' dediler. Adli Tıp Kurumu'na dava açtık, 30 bin lira tazminata hükmetti mahkeme. Dünyanın neresinde böyle bir şey var? Münevver'in kardeşi Enver duruşmalardan birinde şırınga attı Cem'e, o dava var. Münevver'in babası Süreyya Bey hakkında şikayetçi olmuşlar, 'Tehdit ediyor bizi,' diye. Adam ölüyor acısından, ne yapsın? Canları ne kıymetliymiş, hemen şikayetçi oldular. Kızımın kafasını kesiyor, bizden şikayetçi oluyorlar.

KUZU POSTUNA BÜRÜNMÜŞ KURTLAR
- Cem Garipoğlu'nun babası Nida Garipoğlu'nun avukatı Metin Fevzioğlu'na çok kızgınsınız, niye? Sonuçta herkesin savunulmaya ihtiyacı var
- Metin Fevzioğlu yani Cem'in babasının avukatı aynı zamanda Ankara Barosu Başkanı, Gelincik projesi diye bir projenin içinde. Bu projeyle kadına şiddet ve kadın cinayetlerine karşı tavır sergiliyorlar. Aynı Metin Fevzioğlu, ölmeden önce testereyle kafası kesilen kızımın cinayetine iştirak etmekten yargılanan Mehmet Nida Garipoğlu'nun da avukatı. Benim kızım gelincik değil mi? İkinci celsede baba tahliye ediliyor, kendi girmiyor duruşmalara yanında çalışan avukatları gönderiyor. Ya insanları para değiştiriyor ya da düşünceleri değişiyor. Ben anlamıyorum. 'Kadına şiddete karşıyım, baro olarak hizmet veriyorum,' diyorsun, sonra kadına şiddetin geldiği son nokta olan, bir dosyada avukatlık yapıyorsun. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Kadına şiddete karşısın, akçeli şeylere karşı değilsin. Kuzu postuna bürünmüş kurt bunlar.

- Zaman zaman yılma noktasına gelmiyor musunuz?
- Niçin yılayım ki, kızım yaşasaydı en ufak bir sorundan yılacak mıydım? Şu an yok, onun hukuki olarak avukatlığını Rezan Epözdemir yapıyor, manevi olarak biz anne-babası yapıyoruz. Onun cevap verecek durumu yok. Yaşasaydı bir sürü şey söyleyecekti. O yüzden, kızıma bir sürü iftiralarla kendi suçlarını indirmeye çalışacaklar. Biz sonuna kadar götüreceğiz, yılmak diye bir şey yok.

- Duruşmalar sırasında Cem Garipoğlu'yla göz göze geldiniz mi hiç?
- Duruşmalarda karşı karşıya geliyoruz. Onun önünde jandarmalar oluyor, bizim önümüzde polisler. Ben görmeye çalışıyorum, göremiyorum. Bir kez göz göze geldik, gelmez olsaydık keşke. Baksa ne olacak, başını önüne bile eğmiyor. Bir şey sorulduğunda, 'hatırlamıyor', 'bilmiyor'. Son mahkemede bizden özür diledi. Münevver'i çıkarsın ortaya özür dilesin ya da onun yanına gitsin. Gidebiliyorsa gitsin, orada özür dilesin. Nasıl bir özürse bu? Acının ötesinde, çok emsal bir dava. Caydırıcı olması lazım ki birçok şeyi önlesin. Münevver olayından sonra bir sürü insan bu tip cinayetler işlemeye başladı. Sanki bu olay özendirdi, caydırmadı. Yargının öyle bir ceza vermesi lazım ki, o caydırıcı olsun.

FAKİR KIZ-ZENGİN GENÇ MASALI YALAN
- Ailenizin durumu nasıl?
- Süreyya Bey çok ağır hasta. Bir yere oturuyor, akşama kadar kalkmıyor ordan. Sinir ilaçlarıyla yaşıyor. Etkisiz, tepkisiz, yaşıyor mu belli değil. Adam bitti. E-5'te yolun ortasında iniyor, tek başına yürüyor. Kamuoyunda fakir kız-zengin oğlan imajı çizilmeye çalışıyor. Galata Köprüsü'nün altındaki balık restoranları benim kardeşlerimin. Süreyya, 8 bin lira gibi gayet iyi maaş alan bir başaşçı. Kızım Kanada'da dil eğitimi almıştı. Bundan da sıkıldım sanki fakir kız-zengin çocuk hikayesinden prim yapmaya çalışıyorlar.

- Oğlunuzun durumu nasıl?
- Oğlum Enver çok kötü, hiç kimseyle bir şey konuşamıyor. Konuşmak da istemiyor. ABD'de okumaya gitti, çok da iyi oldu uzaklaşması. Kaçarcasına gitti, hukuk okumak istiyor. Sırf 'Yargıtay aşamasına yetişirim, hesap sorarım,' diye hukuk okumak istiyor. Mahvettiler bizi. Oğlumun psikolojisi bozuluyor diye Münevver'in eşyalarını verdik. Fotoğrafları duruyor. Ama olaydan beri Enver bizim evimizde uyuyamadı. Dayısında kaldı. Dağıldık biz.

- Cem Garipoğlu'nun ifadeleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz? İnanıyor musunuz anlattıklarına?
- Böyle bir duruşmada, takdir-i indirimden faydalanmak için, 'Pişmanım,' diyor. Kadına şiddetin en temel unsuru bu. Bir kimseyi canavarca hisle öldürmek, ağırlaştırılmış müebbet hapis, bu idamın yerine geçen ceza. Ama uygulama böyle değil. 'Haksız tahrik,' diyor, 'Hafifletici sebep,' diyor. Her kararda bunu verirsen, herkes katil olur. Cem Garipoğlu da bu davada hukukun tüm bu açık kapılarını zorluyor. Buna izin verilmemeli. Ailesinin ezberlettiği ilginç ilginç kurgu cümleler kuruyor: 'Aşkım sevgilim, mesajını gördüm cinnet getirdim, öldürdüm,' diyor. Tanık geldi 'Böyle bir mesaj yok,' dedi. Kızımla yazışmalarını 'Zeytinburnu Sürtüğü' diye klasöre kopyalamış, bu kadar değersiz Cem'in gözünde. Bu denli kıymet vermediği birini, kıskanıp, cinnet getirip öldürmesi hiç inandırıcı değil. Testereyi alıp eve getiriyor, sonra kızımı alıyor eve getiriyor. Olayı tasarlıyor yani. Ölmeden önce kızımın kafasını bedeninden ayırıyor (ağlıyor). Hem tasarlıyor hem 'Haksız tahrike uğradım,' diyor. Avukatları her şeyi ezberletiyor ona. Bu hukuk sistemi açısından da çok önemli bir dava, tez konusu. Biz dik durmasak, planları belli. Ama bizi bükemezler. En üst sınırdan ceza alacak. Avukatımız sürekli tehdit alıyor, buna rağmen hiçbirimiz yılmıyoruz. Böyle zamanlar yaşıyoruz biz.

HER 'PİŞMANIM,' DİYEN, DÖRT YIL AZ CEZA YATIYOR
- 'Pişmanım,' lafı etkiledi mi sizi?
- Utamadan o cani, 'Pişmanım, Münevver'in ailesinden özür diliyorum,' diyor. Derdi ceza indirimi almak, pişman falan değil o. Böyle sistem olur mu, her 'Pişmanım,' diyene indirim uyguluyor. Mahkemeler hafifletici sebepleri bu kadar kolay vermemeli. Bir kelimeye dört yıl az ceza yatıyor, Allah'tan korkun. Anlattığı hikayede bir ak sakallı dede eksik. İstediği yerde konuşuyor, istemediği yerde hatırlamıyor. Eğer mahkeme iyi hal uygularsa ben o mahkemeyi patlatırım, bir anne olarak. Türkiye'de yargıya-adalete olan güvenimi yitiririm.

- 18 Kasım'da ne karar çıkarsa tatmin olmayacaksınız?
- Alabileceği en üst sınır 24 yıl. Hrant Dink'te bile, yı lverilmiş. 23 yıl 11 ay bile verse temyize gideceğiz. Zaten bu koşulda bile, 16 yıl yatıp çıkıyor. Bu eylemi tek başına işlemiş olamaz. Herkes cezasını çeksin istiyorum. Savcılık babanın oğluyla birlikte bu eylemi gerçekleştirdiği kanaatine vardı. Baba o saatte nerede olduğunu kamera kayıtlarıyla ispat edemiyor. 'Fabrikadayım,' diyor. Bugün bakkal dükkanında bile kamera kaydı var, koskoca fabrikada yok.

SOKAKTA TANIYORLAR
"Beni insanlar tanıyor sokakta, metrobüste yer veriyorlar. Ama cesaret edip 'Başın sağolsun,' diyemiyorlar. En fazla inerken sırtımı sıvazlıyorlar. Ne acı böyle tanınmak. Bazıları da uzun uzun sorular soruyor. Bundan da sıkılıyorum. Boş konuşuluyor. Ben MS hastasıyım, çocuklarıma bu hastalığı yansıtmadım. Benim bir evladım gitti, diğeri yaşıyor. Ona bakmam lazım. Bununla ayakta duruyorum. Başka türlü dayanamam."

YARDIM İSTİYORUM
- Cumhurbaşkanına bir mektup yazdınız, neden?
-
Şu ana kadarki adli süreci özetledim. Adli Tıp'ta, yargıda, enmiyette yaşanan rezaletlerden bahsettim. Ama cevap gelmedi. Sayın bakanımız Fatma Şahin'den de bir adım bekliyorum. Bu dosyadan sonra otopsi yönetmeliği değişti, Adli Tıp Kurumu Başkanı değişti, İstanbul Emniyet Müdürü, Osmaniye'ye vali oldu. Sayın Fatma Şahin'in arkasında durması gereken, sorumluların hak ettiği cezayı alması gereken bir dosya bu. Ama bakanın hiçbir beyanı yok. Çok inciniyorum.

ARKADAŞINA GÖNDER

Cem benden değil, kızımdan özür dilesin

SON DAKİKA

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası