ad kavminin helak oluşu / Nogaylar Ногайцы: TÜRKİYEDE KIRIM TATARLARI VE NOGAYLAR

Ad Kavminin Helak Oluşu

ad kavminin helak oluşu

Ad kavmi nedir? Nerede yaşamıştır?

Hz. Nûh'tan sonra yaşamış olan bu kavme, peygamber olarak Hz. Hûd gönderilmiştir. Âd kavmi, Hûd'u yalanlayıp onun getirdiği dini inkâr ettiği için şiddetli bir rüzgârla cezalandırılmıştır (bk. Fussılet 41/16; el-Kamer 54/19; el-Hâkka 69/6).

Âd, Nûh'un torunlarından Avs'ın oğludur. Avs'ın babası İrem, onun babası Hz. Nûh'un oğlu Sâm'dır. Tarihçiler ve müfessirler, Âd kavmini Âd-ı ûlâ ve Âd-ı uhrâ olmak üzere iki kısma ayırırlar. Hz. Hûd'un peygamber olarak gönderildiği kavim Âd-ı ûlâ'dır. Necm sûresinin ellinci âyetinde, "Allah daha önce gelen Âd'ı helâk etti" denilmektedir. Bu sebeple müfessirler, Âd ve Hz. Hûd ile ilgili olarak Kur'an'da zikredilen müşterek olayların hepsinin birinci Âd kavmiyle ilgili bulunduğunda hemfikirdirler. Âd-ı ûlâ'nın helâk edilmesinden sonra bu kavimden kurtulanların neslinden ikinci Âd, yani Âd-ı uhrâ ortaya çıkmıştır. Zemahşerî'ye göre, İrem şehrine sahip olan da bu ikinci Âd kavmidir. Ancak Kur'ân-ı Kerîm'de birinci Âd kavminden bahsedildiği halde (bk. en-Necm 53/50), ikinci Âd kavminden açıkça söz edilmemektedir. Yine Kur'an'da İrem şehrinden bahsedilirken (bk. el-Fecr 89/) bu şehrin hangi Âd kavmine ait olduğu açıkça zikredilmemiştir. Tefsir kaynaklarında kaydedildiğine göre İrem, Âd'ın dedesidir. Bu durumda İrem şehrinin ona izâfe edilmesi ve birinci Âd kavmiyle ilgili olması ihtimali daha kuvvetli görünmektedir.

Âd kavminin yaşadığı coğrafî bölge, birçok tarihçi ve müfessire göre Yemen'dir. Bu kavim Yemen'de Uman ile Hadramut arasındaki bölgede yaşamıştır ki Kur'ân-ı Kerîm'de de Hz. Hûd'un Ahkāf (الأحقاف) bölgesinde yaşayan bir kavme peygamber olarak gönderildiği anlatılmaktadır (bk. el-Ahkāf 46/21).

Âd kavmiyle ilgili bilgiler genellikle Kur'an'a dayanmakta, ayrıntılar ise daha çok tefsirlerde bulunmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'in beyanına göre bu kavim muhteşem saraylara (bk. eş-Şuarâ 26/, ), mallara, sürülere ve eşsiz bağ ve bahçelere sahipti (bk. eş-Şuarâ 26/, ). Bu yüzden gurur ve kibre kapılmış olan Âd kavmi putlara tapmaya başlamış, insanlara zulmederek azgınlık ve taşkınlıkta bulunmuştur (bk. Hûd 11/59; eş-Şuarâ 26/). Allah, Hz. Hûd'u bu kavme peygamber olarak göndermiş, fakat kavmi onu yalanlayarak kendisine karşı çıkmıştır (bk. el-A'râf 7/65; Hûd 11/50; eş-Şuarâ 26/). Hz. Hûd'un onları uyarması, Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri hatırlatarak O'na inanmalarını istemesine karşı onlar, "İster öğüt ver ister verme, bizce birdir, farketmez" (eş-Şuarâ 26/) diyerek kendilerine yapılan ikazları dinlememişlerdir. İsyan ve inkârlarının cezası olarak Allah, önce yağmurlarını keserek kuraklık sebebiyle ünlü İrem bağlarını kurutmuş, daha sonra kasıp kavuran bir rüzgârla onları cezalandırmıştır (bk. el-Ahkāf 46/; el-Kamer 54/). Sekiz gün süren bu rüzgâr, Kur'an'ın tasvirine göre Âd kavmini hurma kütükleri gibi bulundukları yerden söküp atmıştır (bk. el-Hâkka 69/). Hz. Hûd ve ona inanan müminler ise bu felâketten kurtularak (bk. el-A'râf 7/72) ikinci Âd kavminin çekirdeğini oluşturmuşlardır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

   Kur’ân-ı Kerim’de geçen kıssalarda, Allah (C.C.) Hazretleri, hemen her kavime bir peygamber göndermiş ve onların vasıtasıyla insanları doğru yola çağırmıştır.

   Bu kavimlerden bir kısmı, gönderilen elçileri ve getirdiklerini kabul edip inandılar, hidayete erip doğru yola girdiler.

   Kendilerine gönderilen elçilerin uyarılarını dikkate almayanlar da ona hakaretlerde ve olmadık ithamlarda bulunmuşlar, putlara tapınmışlar, daha da ileri giderek kibirlenip böbürlenmişler, kendilerini üstün görmüşler, kendilerinin dışındakileri ayıplı ve kusurlu saymışlar ve Allah’ın gazabına uğrayarak helâk olup gitmişlerdir.

  Kur’ân-ı Kerim, bu kıssaları anlatarak insanlara mesaj vermekte ve bunlardan ibret alıp Allah’ın emrettiği gibi yaşamayı nasihat etmektedir. Bu kavimlerin helâk oluşları bütün insanlığa derstir ve birçok hikmetlerle doludur.

  İşte ibret ve ders alınması gereken bu kavimlerden birisi de Ad kavmi’dir.

  Kur’ân-ı Kerim’de, Ad kavminden bahseden çeşitli sureler vardır. Bu surelerdeki ayetlerde, Ad kavmi de diğer inanmayan kavimler gibi, kendilerine peygamber olarak gönderilen Hz. Hud (A.S.)’a inanmadılar ve O’nu yalanladılar. Hud (A.S.) kavmini uyardığında da O’nun sözlerini ”geçmiştekilerin geleneksel tutumu” olarak yorumlayıp O’nunla alay ettiler, azap görmeyeceklerini söylediler.

  Arap yarımadasının güneyindeki Yemen bölgesine, Nuh tufanından sonra ilk yerleşen kavimlerden  birisi de bu Ad kavmidir. Nuh tufanından sonra putperestliğe dönen ilk kavim de bu kavim olmuştur.

  Ad kavmi, Nuh tufanının o büyük dehşetini ve oluşan hikmetini hiç düşünmeyip  Tufan’ın o korkunç ve yıkıcı etkisini çok çabuk unutarak dünyaya daldılar. Dünya nimetlerinin o aldatıcı etkisine kapılarak Allah’tan gafil oldular, fitne, fesat ve günahlara girerek dinlerinden uzaklaştılar.

  Kur’ân-ı Kerim’de, bugünkü Yemen bölgesinde, verimli topraklar üzerinde, bağlık ve bahçelik, muhteşem bir yerleşim biriminden bahsedilmektedir.

  Buraya yerleşen Ad kavmi, zamanla burada birçok şaire, yazara ve şiirlere ilham kaynağı olmuş, meşhur “İrem Bağları”nı  veya “ İrem Şehri ”ni vücuda getirdiler.

  Hemşehrimiz Nef’i bu  konuda, meşhur Bahar Kasidesi’nde, İrem’e telmih yaparak:

   “Erdi yine ürdi-behişt oldu heva anber-sirişt,

     Âlem behişt-ender- behişt her gûşe bir Bağ-ı İrem”

     ( Yine nisan ayı geldi,hava amber gibi güzel kokmaya başladı. Dünya cennet içinde cennete döndü, her köşe İrem Bağı’na benzedi) diyor.

   Rahmetli Abdurrahim Karakoç da :

    ”İrem Bağı’nda bir gül dalı olsaydım / Bülbülü davet edip ruhuma kondursaydım”,

   “Arasam sevdiğimi dünyanın her yerinde/ Taşısam İrem’i dünya üzerine”.

     Sümbülzade Vehbi de :

     “Görmedik öyle meleği sureti bu dünyada/ Belki Rıdvan kaçırıp gûy-ı İrem’den gelmiş” diyor.

    İrem şehri, yeşil alanlarla ve pınarlarla  kaplıydı, sürü sürü davarları, sukanalları, barajları, köşkleri ve yer altında  su depoları vardı. Bu topraklar çok verimliydi. Burası ormanlarla kaplıydı. Ormanlar burasının iklimini yaşanır bir hale getiriyordu, bu kavim de burada çok yüksek ve verimli tarım yaparak çok rahat yaşıyordu. Burada büyük bir medeniyet kurmuşlardı. Bu şehir tarihte meşhur “  İrem “ adıyla bilinmekteydi.

  Burada yaşayan Ad kavminin insanları, uzun boylu, güçlü, kuvvetli ve uzun ömürlü idiler. Bu kavim, kayaları oyarak kendilerine evler ve çok gösterişli binalar yaparlardı. Bunların içerisinde bağlar, bahçeler ve bu bahçelerin içerisinde de havuzlar bulunurdu. Her taraf, insanların gözlerini kamaştıracak güzelliklerle doluydu. Burasını sanki yalancı bir cennet haline getirdiler. Refah seviyeleri çok üst düzeydeydi. Dünyanın ilk gökdelenleri burada inşa edilmişti.

  Allah (C.C.) Hazretleri, Şuara Suresi’nde bu Ad kavminden “Yüksek yerlere anıtlar inşa etmekte ve ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları edinmekte

olan bir kavimdir” diye bahsetmektedir.

  Bütün bu refah içerisinde yaşamalarında, Allah’a borçlu olduklarını unuttular.

Kibirlendiler, böbürlendiler, bozgunculuk yaptılar. Başlarına bir şey gelmeyeceğinden çok emindiler. Samur, Samed, Heba ve Sadâ adlı putları yaparak onlara tapınmaya başladılar. İstikametten ayrıldılar.

  Zorbaca davrandılar. Zavallıları, kimsesizleri ve gücü olmayanları ezmeye başladılar. O kadar zalim ve gaddar oldular ki yaptıkları o yüksek sütunlu binaların üzerine zayıf, zavallı kimseleri çıkarıp oradan aşağıya atarlar, sonra da onların parçalanmış cesetlerine bakıp büyük bir zevk ve keyif alırlardı.

  Kalpleri taş gibi katılaşmıştı. Verilen nimetlere şükredeceklerine, yaptıkları zulüm arşa dayanmıştı. Güçsüz, kuvvetsiz kabilelere baskınlar yapıp onların mallarına el koydular. Lüks, israf ve gösterişte çok aşırı  gittiler. İnsanlık adına yapılması yasak olan her şeyi yaptılar.

  Allah (C.C.) Hazretleri bu kavme peygamber olarak Hud (A.S.)’u gönderdi. Onlar, Hz. Hud’un öğütlerini ve nasihatlerini dinlemediler, azgınlıklarına devam ettiler.

 Hud (A.S.) onlara ” ‘Sakınmaz mısınız’ demişti. Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık, Allah’tan korkun sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksekçe yere bir anıt inşa edip oyalanıp eğleniyor musunuz? Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz ? Tutup yakaladığınız zaman zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz ? Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden sakının. Davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu ben sizin için, büyük bir günün azabından korkuyorum. Dediler ki ‘ Bizim için fark etmez; öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da. Bu geçmiştekilerin geleneksel tutumundan başkası değildir. Ve biz azap görecek de değiliz.’   ‘Böylelikle O’nu yalanladılar. Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değillerdir. Şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. (Şuara, )”.

  İşte görüldüğü gibi, sözde güçlü, kuvvetli olduklarını iddia eden, kendilerine azabın gelmesini alaya alan, kendilerine Hud (A.S.) tarafından bir zararın olamayacağını ileri süren, kendilerine aşırı güvenen, gücün kendilerinde olduğuna inanan, gücün yaratanda oduğuna inanmayan, bu fesatçı Ad kavmi için, Allah (C.C.) Hazretleri, bizlerin ve ahirete kadar tüm insanlığın bundan ders almalarını isteyerek “ Ad kavmine gelince yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve ‘ Bizden daha kuvvetli kim var? ‘ dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah’ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim ayetlerimizi inkâr ediyorlardı. (Fussilet )” buyurmaktadır.

  Ad kavmi gururlandılar, kibirlendiler, Allah’a isyan edip putlara tapınmağa başladılar, bu tavırlarından vazgeçmediler. Bunun neticesinde ilahi gazap geldi. Kuraklık ve şiddetli kum fırtınası onların sonlarını hazırladı. Bu konuda, Kur’ân-ı Kerim’de “ Ad kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik. (Zâriyât )” buyurulmaktadır.

  Bugün teknoloji kullanılarak bu şehrin Kur’ân’da belirtilen Ad kavminin şehri olduğunu ispat eden deliller mevcuttur. Arkeolog Nicholos  Clapp, Nasa ile ortak çalışarak bu şehri buldu. Nasa’dan, bölgenin uydudan çekilmiş resimlerini aldı. Eski yolların izlerini takip ederek İrem şehrinin kalıntılarına ulaştı .

   Yapılan çalışmalarda, bu şehrin diğerlerinden farklı olarak her tarafında yüksek sütunların bulunduğu,  Ad kavmi ve İrem sütunları olduğu anlaşıldı. Kazılarda ortaya çıkarılan yapılarda, Kur’ân-ı Kerim’de var olduğuna dikkat çekilen uzun sütunlar yer almaktaydı.

  Zira Kur’ân-ı Kerim, bu İrem şehri hakkında “ Rabbinin  Ad (kavmin) e ne yaptığını görmedin mi ? ‘ Yüksek sütunlar ‘ sahibi İrem’e ? Ki şehirler içerisinde onun bir benzeri yaratılmış değildi. (Fecr, ) “ buyurarak kazılarda bulunan bu şehrin, İrem şehri olduğu, ispatlanarak kabul edilmiştir. Ayrıca bu kazı ekibinde bulunan araştırmacı, Dr. Zarins de  bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran şeyin, yüksek sütunlar olduğunu, bunun da Kur’ân’da  adı geçen Ad kavminin İrem şehri olduğunu söyleyerek bu gerçeği dile getirmiştir.

  Kur’ân-ı Muciz-ül Beyan’ın, bindörtyüz yıl önce haber verdiği Ad kavminin, teknolojik imkanlar kullanılarak bulunması,  Kur’ân’ın bir mucizesi olarak ortaya çıkmıştır. Tarihi, dini ve arkeolojik kaynaklarda varlığı kesin olan “İrem Bağları” nın, Kur’ân’da geçmişle ilgili olarak verilen bilgilerin, tarih, din ve arkeoloji ile paralellik arz ederek böylesine bir mutabakat içerisinde bulunması, Kur’ân-ı Kerim’in, Allah kelamı olduğunun apayrı bir delili ve ispatıdır.

  Bugün Güney Yemen’e seyahat edenlerin karşılaşacakları şey, ıssız, uçsuz- bucaksız çok geniş çöl alanları olacaktır. Bu çöller, belki de binlerce yıldır burada durmaktadır. Kazılarda bulunan sütunların bulunduğu bu yerleşim birimini, bugün çok yüksek kum yığınları örtmüş, sanki hiç var olmamışlar gibi onları silip süpürmüştür.

   İşte, Kur’ân’da anlatılan bu olay bizlere, bir zamanlar ; bağlık, bahçelik, yeşillik, suluk, rengarenk çiçekli bahçelerin bulunduğu, yüksek sütunlu İrem şehrinin ve orada  yaşayanların, isyanları sonrasında nasıl helak edildiklerini ve kuma gömülerek ıssız çöle dönüştüğünü anlatarak bizlere çok önemli bir ibretlik ders vermektedir.

  İşte güçlü, kuvvetli olduklarını söyleyenlerin, kibirlenip gururlanıp gösteriş ve israf içerisinde, başlarına bir şey gelmeyeceğinden emin olanların, İlâhî nizama karşı gelenlerin, haksız yere büyüklük taslayanların, dünyaya dalıp ahireti inkâr edenlerin, adaletten, doğruluktan ayrılarak zulüm yapanların her ne kadar çok muhkem kaleleri, sarayları, köşkleri ve binaları olsa da sonları hep böyle ebter olmuştur. Geride kalanlara ders almaları için bir ibretlik bırakmışlardır.

  Kur’ân-ı Kerim’de gerek Ad kavminin gerekse azgınlaşan diğer kavimlerin helâk oluşları, o gün, bu gün ve gelecekteki tüm insanlığa derstir ve çok büyük hikmetlerle doludur. Yeter ki bu dersi öğrenelim ve Rabbimize karşı kulluk vazifelerimizi kusursuz yapalım.

Âd Kavmi ile ilgili ayetler

Demişti ki: “Ey kavmim! Bende sapıklık yok. Lakin ben âlemlerin Rabbi olan (Allah tarafından gönderilmiş) bir elçiyim.” (7/A'râf 61)

“Size Rabbimin risaletini/mesajlarını iletiyorum ve size nasihat ediyorum. Ve ben, Allah’tan (bana gelen vahiy sayesinde) sizin bilmediklerinizi biliyorum.” (7/A'râf 62)

“Sizi uyaran, sakınıp korkasınız diye (öğüt veren) ve merhamet olunursunuz diye sizin içinizden bir adama Rabbinizden bir zikir/hatırlatma geldi diye mi şaşırdınız?” (7/A'râf 63)

Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise boğduk. (Çünkü) onlar (hakikatleri görmeyen) kör bir kavimdi. (7/A'râf 64)

Âd Kavmi'ne de kardeşleri Hud’u (peygamber olarak yolladık). Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet/kulluk edin. Sizin O’ndan başka (ibadeti hak eden) bir ilahınız yoktur. Korkup sakınmayacak mısınız?” (7/A'râf 65)

Kavminin önde gelenlerinden kâfir olanlar demişlerdi ki: “Seni kıt akıllı biri olarak görüyor ve kesinlikle senin yalancı biri olduğunu sanıyoruz.” (7/A'râf 66)

Demişti ki: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yoktur. Fakat ben âlemlerin Rabbi (tarafından gönderilmiş) bir elçiyim.” (7/A'râf 67)

“Size Rabbimin risaletini/mesajlarını iletiyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim.” (7/A'râf 68)

“İçinizden bir adama sizi uyarması için Rabbinizden bir zikir/hatırlatma gelmesine mi şaşırdınız? Hatırlayın! Hani (Allah) sizleri Nuh Kavmi'nden sonra halifeler kılmış ve (boy, pos, güç ve kuvvet vererek) yaratılışta genişlik ihsan etmişti. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” (7/A'râf 69)

Demişlerdi ki: “Bir tek Allah’a ibadet edelim ve babalarımızın ibadet ettiği (ilahları) bırakalım diye mi bize geldin? Şayet doğru sözlüysen vadettiğin (azabı) getir (bakalım)!” (7/A'râf 70)

Gerçekten Rabbinizden size şiddetli bir azap ve öfke gelecektir. Sizin ve babalarınızın isimlendirdiği ve Allah’ın hakkında hiçbir delil indirmediği şu isimler hakkında benimle tartışacak mısınız? Bekleyin (bakalım)! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. (7/A'râf 71)

Onu ve onunla beraber olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayanların ise (kökünü kurutarak) arkalarını kestik. Onlar mümin de değillerdi. (7/A'râf 72)

Onlara kendilerinden önce (yaşamış olan) Nuh, Âd, Semud, İbrahim kavimlerinin, Medyen ahalisi ve (yerleşim yerlerinin altı üstüne getirilmiş/çevrilmiş) Mu’tefikat’ın haberleri gelmedi mi? Resûlleri onlara apaçık delillerle geldiler. Allah onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendilerine zulmetmekteydiler. (9/Tevbe 70)

Âd (Kavmi'ne de) kardeşleri Hud’u (gönderdik). Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet/kulluk edin. Sizin O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilahınız yoktur. Siz yalnızca iftiracılarsınız.” (11/Hûd 50)

“Ey kavmim! Sizden (davetim karşılığında) bir ücret talep etmiyorum. Benim ücretim beni yaratan (Allah)’a aittir. Akletmez misiniz?” (11/Hûd 51)

“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin. Sonra da O’na tevbe edin ki; yağmur dolu semayı üzerinize göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. (Sakın) suçlu günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.” (11/Hûd 52)

Demişlerdi ki: “Ey Hud! Bize apaçık bir belge/delil getirmedin. Senin sözünle ilahlarımızı bırakacak ve sana iman edecek değiliz.” (11/Hûd 53)

“Sana sadece şunu deriz: ‘İlahlarımızdan bazısı seni fena çarpmış.’ ” Demişti ki: “Ben Allah’ı şahit tutuyorum, siz de şahit olun ki ben ortak koştuklarınızdan berîyim.” (11/Hûd 54)

“(Allah’a ibadet ettiğinizi de iddia ediyorsunuz ya!) Allah dışındaki (tüm ibadet ettiklerinizden de uzağım). Hep beraber bana tuzak kurun (ve tuzağın gereğini yapmayı da) ertelemeyin/bana göz açtırmayın.” (11/Hûd 55)

“Hiç şüphesiz ben, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Hareket eden her canlıyı perçeminden tutan (kontrol edip yönlendiren) O’dur. Şüphesiz ki Rabbim, dosdoğru yol üzeredir.” (11/Hûd 56)

Şirk ehlinin tehditleri karşısında imani tavır için bk. 6/En’âm, 82

“Şayet yüz çevirecek olursanız, kendisiyle gönderildiğim mesajı size ilettim. Rabbim sizin yerinize başka bir topluluğu getirir ve siz ona hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki Rabbim, her şeyi gözetleyip koruyandır.” (11/Hûd 57)

Ne zaman ki emrimiz geldi, Hud’u ve onunla beraber iman edenleri yanımızdan bir rahmetle kurtardık. (Gerçekten) onları, çok ağır bir azaptan kurtardık. (11/Hûd 58)

İşte Âd Kavmi! Rablerinin ayetlerini inkâr ettiler ve O’nun resûllerine isyan ettiler. (Allah’ı ve resûlünü bırakıp) her inatçı zorbanın emrine uydular. (11/Hûd 59)

Bu dünyada da ahirette de lanete tabi tutuldular. Dikkat edin! Şüphesiz ki Âd Kavmi, Rablerini inkâr ettiler. Dikkat edin! Hud’un kavmi olan Âd (Allah’ın rahmetinden) uzaklaştırıldı. (11/Hûd 60)

Size, sizden önce (yaşayan) Nuh, Âd ve Semud Kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri gelmedi mi? Onları Allah’tan başkası bilmez. Resûlleri onlara apaçık delillerle geldiler. (Resûlleri susturmak için) ellerini ağızlarına götürdüler ve dediler ki: “Hiç şüphesiz biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr ettik. Ve hiç şüphesiz, bizi davet ettiğiniz şey hakkında da huzursuzluk veren bir şüphe içerisindeyiz.” (14/İbrahîm 9)

Şayet seni yalanlıyorlarsa hiç şüphesiz, onlardan önce Nuh, Âd ve Semud Kavimleri de yalanlamışlardı. (22/Hac 42)

Âd, Semud, Ress halkı ve bunların arasında (yaşamış) nice kavimleri de (helak ettik). (25/Furkân 38)

Âd (Kavmi), gönderilen resûlleri yalanladı. (26/Şuarâ )

Hani kardeşleri Hud onlara: “(Allah’tan) korkup sakınmaz mısınız?” demişti. (26/Şuarâ )

“Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir resûlüm.” (26/Şuarâ )

“(O hâlde) Allah’tan korkup sakının ve bana itaat edin.” (26/Şuarâ )

“Sizden (davetim karşılığında) bir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi (olan Allah)’a aittir.” (26/Şuarâ )

“Her yüksek yere bir bina inşa edip eğleniyor musunuz?” (26/Şuarâ )

“Ebedî kalmak umuduyla yapılar inşa edip duruyor musunuz?” (26/Şuarâ )

“Ele geçirdiğiniz (insanları) zorbalıkla mı yakalıyorsunuz?” (26/Şuarâ )

“Allah’tan korkup sakının ve bana itaat edin.” (26/Şuarâ )

“Size, bildiğiniz (güzelliklerle) destek veren (Allah’tan) korkup sakının.” (26/Şuarâ )

“Size hayvanlar ve çocuklarla destek verdi.” (26/Şuarâ )

“Bahçeler ve su kaynaklarıyla” (26/Şuarâ )

“Ben, sizler için büyük günün azabından endişe ediyorum.” (26/Şuarâ )

Demişlerdi ki: “Öğüt versen de vermesen de bizim için fark etmez.” (26/Şuarâ )

“Bu, yalnızca eskilerin âdetidir/geleneğidir. (İnsanlar yaşar ve ölür, ötesi yok.)” (26/Şuarâ )

“Biz, azap görecek değiliz.” (26/Şuarâ )

Onu yalanladılar, biz de onları helak ettik. Şüphesiz ki bunda, (Allah’ın dostlarına yardım edip düşmanları helak edeceğine dair) ayet vardır. Onların çoğu mümin değildir. (26/Şuarâ )

Şüphesiz ki senin Rabbin, (evet,) O (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (kullarına karşı merhametli olan) Er-Rahîm’dir. (26/Şuarâ )

Âd ve Semud’u da (helak ettik). Onların oturdukları yerlerden, (kendilerini helak etmiş olduğumuz) sizin için açığa çıkmıştır. Şeytan, amellerini kendilerine süslü gösterdi ve (böylece) onları (dosdoğru) yoldan saptırdı. (Aslında onlar hakikati anlayabilecek) gözü açık, aklı başında insanlardı. (29/Ankebût 38)

Onlardan önce Nuh Kavmi, Âd ve kazıklar (büyük ordular) sahibi Firavun da yalanladı. (38/Sâd 12)

“Nuh, Âd, Semud kavimleri ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir sondan korkuyorum). Allah kulları için zulüm/haksızlık istemez.” (40/Mü’min (Ğafir) 31)

Şayet yüz çevirirlerse de ki: “Ben, sizi Âd ve Semud Kavimlerinin yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım.” (41/Fussilet 13)

“Yalnızca Allah’a ibadet edin.” diyerek, önlerinden ve arkalarından resûller gelince dediler ki: “Şayet Rabbimiz dileseydi, (elçi olarak) melekler indirirdi. Şüphesiz ki biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr ediyoruz.” (41/Fussilet 14)

Âd Kavmi'ne gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve “Bizden daha güçlü olan kimmiş?” dediler. Görmediler mi onları yaratan Allah’ın kendilerinden daha güçlü olduğunu? Onlar, ayetlerimizi inkâr ediyorlardı. (41/Fussilet 15)

Dünya hayatında alçaltıp rezil eden azabı tatmaları için, o uğursuz/kara günlerde üzerlerine bir kasırga gönderdik. Hiç kuşkusuz ahiret azabı, daha aşağılayıcı ve rezil edicidir. Onlara yardım da olunmaz. (41/Fussilet 16)

Âd (Kavmi'nin) kardeşi (Hud’u) hatırla. Hani o, kavmini Ahkaf (denilen mevkide) uyarmıştı. Muhakkak onun önünde ve ardında birçok uyarıcı geçmişti: “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Şüphesiz ki ben, sizin için büyük günün azabından korkuyorum.” (46/Ahkâf 21)

Dediler ki: “(Yalanlarınla) bizi, ilahlarımızdan uzaklaştırmak için mi geldin? Şayet doğru sözlülerdensen, bizi tehdit ettiğin (azabı) getir (bakalım).” (46/Ahkâf 22)

Dedi ki: “(Azabın ne zaman geleceğine dair) bilgi Allah’ın katındadır. Ben ise kendisiyle gönderildiğim (hakikatleri) size tebliğ ediyorum. Fakat ben, sizi cahillik eden bir toplum olarak görüyorum.” (46/Ahkâf 23)

(Azabı) vadilerine yönelen bir bulut olarak gördüklerinde (sevinç içinde): “Bu, bize yağmur yağdıracak buluttur.” dediler. (Hayır, öyle değil!) Bilakis o, acele ettiğiniz (azaptır). İçinde can yakıcı bir azap olan rüzgâr (46/Ahkâf 24)

Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Öyle ki; oturdukları evlerden başka hiçbir şey görünmez oluverdi. Biz, suçlu günahkâr kavmi işte böyle cezalandırırız. (46/Ahkâf 25)

Andolsun ki, onlara size vermediğimiz gücü/iktidarı/imkânları verdik. Onlara kulak, göz ve kalpler verdik. Ne kulakları ne gözleri ne de kalpleri onlara fayda sağladı. Çünkü Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Ve alaya aldıkları (azap), onları çepeçevre kuşattı. (46/Ahkâf 26)

Âd, Firavun ve Lut’un kardeşleri de. (50/Kâf 13)

Âd Kavmi'nde de (ayetler vardır). Hani onların üzerine, (her şeyi yerle bir eden) kısır bir rüzgâr gönderdik. (51/Zâriyat 41)

Uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, kurumuş ot gibi savuruyordu. (51/Zâriyat 42)

Şüphesiz ki önceden (var olan) Âd Kavmi'ni helak eden O’dur. (53/Necm 50)

Âd (Kavmi) yalanladı. Nasılmış benim azabım ve uyarım? (54/Kamer 18)

Şüphesiz ki biz, onların üzerine, felaketi sürekli olan o günde, şiddetli bir fırtına yolladık. (54/Kamer 19)

İnsanları, âdeta kökünden koparılmış hurma kütüğü gibi söküp atıyordu. (54/Kamer 20)

Nasılmış benim azabım ve uyarım? (54/Kamer 21)

Andolsun ki biz, Kur’ân’ı öğüt alınması için kolaylaştırdık. Peki, var mı öğüt alan? (54/Kamer 22)

Âd Kavmi'yse, her şeyi yerle bir eden gürültülü bir fırtınayla helak edildi. (69/Hakka 6)

(Allah, fırtınayı) kesintisiz yedi gece sekiz gün onlara musallat etti. (Orada olmuş olsaydın) o kavmi, içi çürümüş hurma kütükleri gibi yerlere serilmiş görürdün. (69/Hakka 7)

Şimdi onlardan geriye bir şey kaldığını görüyor musun? (69/Hakka 8)

Rabbinin Âd (Kavmi'ne) ne ettiğini görmedin mi? (89/Fecr 6)


Yemen’de bulunan Âd kavmine gönderilen peygamber. Nûh aleyhisselamın oğlu Sâm’ın neslindendir. Bir ismi de Âbir olup, lakabı Nebiyyullahtır. Kur’ân-ı kerîmde ismi bildirilen peygamberlerdendir.

Yemen’de Aden ile Umman arasında bulunan Ahkâf diyârında doğup yetişti. Çocukluğundan îtibâren Allahü teâlâya ibâdet etmekle meşgul oldu. Ara sıra ticâretle de uğraşan Hûd aleyhisselam, gayet şefkâtli ve çok cömertti.

Nûh tûfânından sonra torunlarından biri olan Âd, Yemen’de Hadramut civârında Ahkâf denilen yerde yerleşti. Âd’ın neslinden gelen insanlar çoğalarak büyük bir kavim oldular. Bunlara Âd kavmi denildi. Bulundukları belde bereketli bir yerdi. Bağlar, bahçeler her tarafı sarmış ve İrem Bağları diye meşhur olmuştu. Oğulları, malları, davarları ve muhteşem sarayları vardı. Güçleri, kuvvetleri, boyları ve cüsseleri ile meşhur olan bu insanlar, servetlerinin ve maddî güçlerinin çokluğuna bakarak azdılar ve doğru yoldan, dinlerinden ayrıldılar. Yeryüzünde büyüklük tasladılar. Allahü teâlâyı unuttular ve çeşitli putlara tapmaya başladılar. Ellerindeki maddî imkânlarla etrâfa dehşet salıyorlar, fakîrleri ve diğer kabîleleri zulümleri altında inletiyorlardı. Onları köle gibi çalıştırıyorlar, çeşitli işkencelerle öldürüyorlardı.

Allahü teâlâ, Âd kavmini doğru yola kavuşturmak için Hûd aleyhisselamı onlara peygamber gönderdi. Bu hususta Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Âd kavmine kardeşleri Hûd’upeygamber olarak gönderdik. Hûd (aleyhisselam) onlara; “Ey kavmim! Allahü teâlâya ibâdet edin. İbâdet edilecek O’ndan başkası yoktur. Hâlâ O’nun azâbından korkmayacak mısınız?” dedi. (A’râf sûresi: 65).

Hûd aleyhisselam kavmini doğru yola kavuşturmak için tebliğ vazîfesine başladı. Onları putlara tapmaktan, zulum ve günahlardan tövbe ederek vazgeçmeye ve Allahü teâlâya şükür ve ibâdete çağırdı. Fakat Âd kavminin insanları, Hûd aleyhisselamı dinlemeyip, ona karşı kaba ve inkârcı davrandılar.

Hûd aleyhisselam kavminin bu tutumu üzerine; “Eğer doğru yola gelmezseniz, haberiniz olsun, ben size tebliğ vazîfemi yapıyorum; Rabbim size acı bir azap gönderir de helâk olursunuz?” buyurdu. Azgın Âd kavmi, Hûd aleyhisselama; “Mucize getirmeden putlarımızı terk etmeyiz.” dediler. Hûd aleyhisselam onlara; “İstediğiniz mucize nedir?” diye sordu. Onlar da “Rüzgârı istediğin tarafa çevir!” dediler. Hûd aleyhisselam dua etti. Allahü teâlâ; “Ne tarafa istersen elinle işâret et!” buyurdu. O da eliyle işâret edince, rüzgâr istediği istikâmette esmeye başladı. Büyük kayaların toprak olmasını istediler. Hûd aleyhisselamın duası ile bu da oldu. Bu mucizeleri gördükleri hâlde inanmayıp hırçınlaşarak koyunların yünlerinin de ipek olmasını istediler. Hûd aleyhisselam dua etti. Koyunların yünü ipek hâline geldi.

Âd kavmi, gösterilen mucizelere rağmen inanmadılar. “Sen bizi putlarımızdan ayırmak için mi geldin? Doğru söylüyorsan, haydi bizi tehdit ettiğin azâbı getir de görelim!” dediler.

Hûd aleyhisselam kavmini îmâna dâvete devâm etti. Pek az kimse îmân etti. Kavmi ise hakâret edip kendinden geçinceye kadar dövdü. Kavminin ıslâh olmayacağını anlayan Hûd aleyhisselam; “Ya Rabbî! Sen her şeyi biliyorsun. Ben onlara peygamberliğimi bildirdim. Ey Rabbim! Onlara, ders almalarına vesîle olacak bir musîbet ver?” diye bedduada bulundu. Hûd aleyhisselamın bedduasını kabul buyuran Allahü teâlâ, Âd kavmine önce kuraklık, kıtlık musîbetini verdi. Üç sene müddetle akan pınarlar kurudu. Yeşillikler sarardı, soldu. Meşhûr İrem Bağları yok oldu. İnsanlar bir yudum suya, bir parça ekmeğe muhtaç hâle geldiler. Hayvanlar susuzluktan telef oldular. Devamlı olarak bunaltıcı kuru bir rüzgâr esiyordu. İnsanlar ağızlarını güçlükle açıyor, zor nefes alıyordu. Tozdan göz gözü göremiyordu.

Bu arada Hûd aleyhisselam kavmini îmâna, tövbe ve istiğfâra dâvete devâm ediyordu. Hûd aleyhisselamın kavmine meâlen şöyle dediği bildirilmektedir:
“Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra O’na tövbe edin ki, gökten üzerinize bol bol bereket (ekinleri yetiştirecek yağmur) indirsin ve kuvvetinize kuvvet katarak sizi çoğaltsın. Günahlarınıza ısrar ederek îmândan yüz çevirmeyin.” (Hûd sûresi: 52)

Hûd aleyhisselamın bu son dâveti de onların aklını başlarına getirmeye yetmedi. Hûd aleyhisselama işkenceye ve onu öldürmeye kalkıştılar. Artık onlara azâbın gelmekte olduğu Hûd aleyhisselama bildirildi. Bir sabah Hûd aleyhisselam îmân edenleri biraraya topladı. Gün ağarırken ufukta siyah bir bulut belirdi. Bunu gören Âd kavmi, işte bize yağmur geliyor, dediler. Hûd aleyhisselam “Hayır, o can yakıcı azâb veren bir rüzgârdır. Her şeyi yok eder.” dedi. Rüzgâr korkunç bir ses çıkararak vâdiyi kapladı. Son derece hızlı ve soğuk olup, her şeyi saman çöpü gibi savuruyordu.

Fussilet sûresi âyet-i kerîmesinde, bu rüzgâr “sarsar” (kavurucu rüzgâr); azâb günleri de “eyyâm-ı nahisât” olarak geçmektedir. Âd kavmi kasırgadan kurtulmak için tutundukları ağaç ve taşlarla birlikde havaya fırlayarak paramparça oldular. Hepsi ölüp yere serildiler. Daha sonra rüzgâr bunları sürükleyip denize attı. Mal ve mülklerinden hiçbir eser kalmadı, helâk olup gittiler. Âd kavminin helâk oluşu Kur’ân-ı kerîmde meâlen şöyle bildirilmektedir:
“Nihâyet Hûd’u ve berâberindeki îmân edenleri, rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi tekzib ederek, yalanlayarak îmân etmemiş olanların kökünü kestik.” (A’râf sûresi: 72)

Hûd aleyhisselam ve ona îmân edenler bu şiddetli kasırgada Allahü teâlâ tarafından muhâfaza edildiler. Kâfirleri helâk eden şiddetli fırtına, onlara serinletici ve rahatlatıcı hafif bir rüzgâr gibi esiyordu.

Hûd aleyhisselam, Âd kavmi helâk olduktan sonra, kendine inananlarla birlikte Mekke-i mükerremeye gitti. Kâbe-i muazzamanın bulunduğu yerde ibâdet ve taatla meşgul oldu ve orada vefat etti. Kabrinin Harem-i şerîf (Kâbe-i muazzamanın etrâfındaki mescit)te Hicr denilen yerde bulunduğu rivâyet edilmektedir.

Hûd aleyhisselam ve peygamber olarak gönderildiği Âd kavmiyle ilgili olarak Kur’ân-ı kerîmin A’râf, Hûd, Mü’minûn, Fussilet, Ahkâf, Zâriyât, Kamer, Hâkka, Şuarâ ve Fecr sûrelerinde bilgi verilmektedir.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası