ilk yaratılan insan / İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem'in yaratılışı

Ilk Yaratılan Insan

ilk yaratılan insan

kaynağı değiştir]

Müslümanlar, Âdem'in yaratılmış ilk insan ve ilk peygamber olduğuna inanırlar. Kur'an'da, Âdem'in çamurdan yaratıldığına, Allah'ın ona diğer varlıklara öğretmediği isim koymayı, manalarını bulmayı öğrettiğine inanılır. Sonra bedenine ruhu üflediğini söylenir. Allah, meleklerin ona karşı secde etmesini istemiş, fakat İblis kibrinden ötürü ona secde etmemiştir. İblis bu yüzden cennetten kovulur.

Kur'an'da Âdem ile eşinin aynı nefsden yaratıldığı ifade edilir. Âdem ve Havva cennette Allah'ın kendilerine yaklaşmalarını yasakladığı yasaklanmış bir ağaçtanŞeytan'in onlara yalan söyleyerek kandırmasıyla meyve yerler. Bunun üzerine cennetten kovulurlar. Cennet bahçesinin ahiretteki cennetle aynı olup olmadığı ulema arasında tartışılır.[19]

Kısas-ı enbiyâ göre, yaşamakta oldukları Adn cennetinden Âdem Serendip adasına (Srilanka),[20] Havva ise Etiyopya’ya indirilir. Daha sonra Mekke'de Arafat dağında buluşurlar. Bu kıssa, İslam kültüründe önemli bir yer kapsamaktadır.

Âdem'in veya yıl yaşadığına dair Yahudilerin inancı Kur'an'da zikredilmez, İslamiyet'e hadislerle girmiştir.[21]Buhari ve Müslim gibi güvenilen hadis kaynaklarına göre Âdem'in boyu 60 ziradır (yaklaşık metre).[21][22]

Kelâm[değiştir

İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem'in yaratılışı

İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem'in yaratılışı

funduszeue.info

funduszeue.info, Allah'ın yarattığı  ilk insan ve ilk Peygamberdir. İnsanlığın atası olarak görülen Hz. Adem, tüm dinlerde bu şekilde kabul edilir. Hem Yahudi, hem Hristiyan, hem de islâm kaynaklarında Hz. Adem ile ilgili yer alan kaynaklar benzerlik gösterir.

İslâmî kaynaklarda insanlığın atası olması sebebiyle ebü’l-beşer, Kur’ân-ı Kerîm’de (bk. Âl-i İmrân 3/33) Allah’ın seçkin kıldığı kişiler arasında sayılmış olduğundan safiyyullah unvanlarıyla da anılmaktadır.

Hz. Adem'in yaratılışı, meleklerin Hz. Adem'e secde edişi, şeytanın Hz. Adem'e karşı tutumu, Hz. Adem'in cennete konuluşu ve daha sonra hatalarıyla birlikte eşiyle cenetten çıkarılması gibi hususlar Kuran-ı Kerim'de zikredilmiştir. Peki İslami kaynaklara göre Hz. Adem kimdir? Nasıl yaratılmıştır?

İLK İNSAN HZ. ADEM'İN YARATILIŞI

Hz. Adem'in yaratılışı ile ilgili bilgiler, hem Tevrat'ta hem Kuran-ı Kerim'de geçmektedir.

Bizim mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim'e göre, Hz. Adem'in yaratılışı, diğer insanların yaratılışına benzemiyor. Âli imran suresi ayette Allah şöyle buyuruyor:

"Allah nezdinde Îsâ’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan var etti; sonra ona “ol” dedi ve oluverdi."

Hz. Adem'in yaratıldığı madde ile ilgili ayetlerde çeşitli terimlere yer verilmektedir. Kuran tefsircisi Fahreddin Râzi'ye göre ayetlerdeki bilgilerle, Hz. Adem'in yaratıldığı maddenin; toprak, su, çamur, akışkan çamur, yapışkan çamur, kurumuş çamur olarak açıklandığı görülüyor.

Kur'an'da ve sahih hadislerde yer alan bilgilere göre Hz. Adem'in çamurdan yaratıldığı netlik kazanıyor.

KU'RAN'DA İNSANIN YARATILIŞ SAFHASI İLE İLGİLİ AYETLER

Kur’ân-ı Kerîm’de Hazret-i Âdem’in (a.s.) topraktan yaratılış safhaları şöyle beyan buyrulmaktadır:

1. Toprak Safhası

“Allah Âdem’i topraktan yarattı, sonra ona “ol” dedi, o da hemen oluverdi.” (Âl-i İmran, 59)

2. Çamur Safhası

“Allah yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratmış ve insanı yaratmaya da çamurdan başlamıştır.” (Secde, 7)

3. Yapışkan Çamur Safhası

“Şüphesiz Biz onları (Âdem ve neslini) yapışkan bir çamurdan yarattık.” (Saffât, 11)

4. Havada Kurumuş Çamur Safhası

“Andolsun Biz insanı, (havada) kurumuş bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” (Hicr, 26)

5. Ateşte Pişmiş Çamur Safhası

“Allah insanı, ateşte pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.” (Rahmân, 14)

İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem'in yaratılışı

Hazret-i Âdem’den sonra onun sulbünden gelecek her bir insanın yaratılış serüveni ise âyet-i kerîmede şöyle özetlenmektedir:

“Sonra o nutfeyi, bir aleka (yapışkan ve döllenmiş yumurta) yaptık. Peşinden, o alekayı bir mudğa (bir çiğnem et) hâline getirdik; ardından bu bir çiğnem eti, kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla (insan olarak) meydana getirdik. İşte yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.” (Mü’minûn,14)

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Âdem’in -aleyhisselam- hangi günde yaratıldığı belirtilmemekte, ancak hadislerde onun cuma günü yaratıldığı, o günde cennete konulduğu, yine cuma günü cennetten çıkarıldığı, aynı günde tövbesinin kabul edildiği ve yine bir cuma günü vefat ettiği haber verilmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Âdem -aleyhisselam- ile ilgili âyetlerde bu konu genellikle üç ayrı noktadan ele alınmıştır. Öncelikle Hz. Âdem’in -aleyhisselam- son derece önemsiz bir madde olan topraktan başlamak üzere bedenî ve ruhî yönleriyle tam ve kâmil bir insan haline gelinceye kadar geçirdiği safhalardan söz edilir ve bu suretle Allah’ın kudretinin üstünlüğü vurgulanmış olur.

İkinci olarak Âdem’in varlık türleri arasındaki mevkiinin yüksekliğine işaret edilir. Bu âyetlerde hem Âdem’in hem de onun soyunun yeryüzünün halifeleri olduğu, Allah’ın kendilerine verdiği aklî, zihnî, ahlâkî vb. meziyetlerden, dolayısıyla hem Allah’a ibadet eden hem de yeryüzünde Allah’ın hükümlerinin yerine getirilmesini sağlayan, ayrıca diğer birçok varlık türlerini kendi hizmetinde kullanabilen varlık olduğuna dikkat çekilir.

Çeşitli âyetlerde Allah’ın emri uyarınca meleklerin Âdem’e secde ettikleri bildirilmektedir. Buna göre Allah Âdem’i meleklerden daha üstün ve onların saygısına lâyık bir mertebede yaratmıştır. Bu meziyet yalnız Âdem’e münhasır olmayıp aynı zamanda bütün insanlığa mahsus bir şereftir. Kur’an’da başka vesilelerle de insanoğlunun bu özelliğine işaret edilmiştir.

İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem'in yaratılışı

Kur’ân-ı Kerîm’in Âdem’le ilgili olarak ele aldığı üçüncü konu onun peygamberliğidir. Hz. Âdem’in nebî veya resul olduğunu açık ve kesin olarak ifade eden âyet yoksa da yine Kur’an’ın açıkladığına göre, “Âdem rabbinden vahiy (kelimât) almıştır” (Bakara 2/37). Allah ona hitap etmiş, yükümlülük ve sorumluluğunu bildirmiştir (Bakara 2/33, 35; A‘râf 7/19; Tâhâ 20/).

Başka bir âyette de Allah’ın Nûh, İbrâhim hânedanı ve İmrân hânedanı ile birlikte Âdem’i de âlemlere üstün kıldığı belirtilmekte (bk. Âl-i İmrân 3/33), böylece dolaylı olarak onun peygamber olduğuna işaret edilmektedir. Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer alan bir hadiste, ilk peygamberin kim olduğu yolundaki bir soruya Hz. Peygamber’in “Âdem’dir” karşılığını verdiği belirtilmektedir.

Hz. Âdem ve onun soyunun diğer birçok varlıktan daha üstün ve değerli sayılmasının  temelinde Allah’ın onlara verdiği bilgi gücü bulunduğu söylenebilir. Nitekim Kur’an’da meleklerin, insanoğlunu “yeryüzünde fesat çıkaran ve kan döken” varlık olarak nitelendirmeleri üzerine Allah’ın Âdem’e bütün isimleri öğrettikten sonra bunları meleklere sorduğu, onlar bilemeyince Âdem’e, “Ey Âdem, onlara eşyanın isimlerini bildir!” dediği ve Âdem’in isimleri onlara bildirdiği açıklanmıştır (bk. Bakara 2/).

Tefsirlerde genellikle, bu âyetlerdeki “isimler”in kavram bilgisi olduğu ve meleklerin bilmedikleri şeyler hakkında Hz. Âdem’in bilgili kılındığı, böylece onun ilimde meleklerden daha üstün nitelikte yaratıldığı yine bu âyetlerde belirtilmektedir.

Söz konusu âyetlerin birinde, “Allah Âdem’e bütün isimleri öğretti” denilerek Âdem’in bilgisinin genişliğine işaret edilmiştir. Bilgi gibi bir meziyet ve imtiyaza sahip olmak meleklerin bile Âdem’e secde etmesini gerektirdiğine göre, insanoğlu aynı meziyet sayesinde tabiattaki birçok varlığa ve güçlere hâkim olup eşyaya şekil verme ve onları kendi yararına kullanma kabiliyetinde yaratılmıştır.

MELEKLERİN HZ. ADEM'E SECDE ETMESİ

Kur’ân-ı Kerîm’e göre, Allah Âdem’i -aleyhisselam- yarattığı ve ona ruh verdiği zaman meleklere, “Âdem’e secde edin!” diye emretmiş, bütün melekler bu emre uymuşlar (bk. el-Bakara 2/34; el-A‘râf 7/11; el-Hicr 15/; el-İsrâ 17/61; el-Kehf 18/50; Tâhâ 20/; Sâd 38/), ancak İblîs kendisinin ateşten, Âdem’in ise topraktan yaratıldığını, dolayısıyla ondan üstün olduğunu ileri sürerek emre karşı gelmiş (bk. el-A‘râf 7/12; el-Hicr 15/33; el-İsrâ 17/61; Sâd 38/76) ve bu yüzden lânetlenerek Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmıştır (bk. Sâd 38/).

Bunun üzerine, Allah’tan kıyamete kadar, düşmanı olan Âdem soyunu doğru yoldan ayırmak, kendi cemaatini çoğaltmak için mühlet istemiş (bk. el-A‘râf 7/; el-Hicr 15/; el-İsrâ 17/61, 65; Sâd 38/), Allah da ona bu fırsatı vermiştir.

İslâm’da Allah’tan başkasına ibadet maksadıyla secde etmek küfür olduğundan, meleklerin Hz. Âdem’e secdesi İslâm âlimlerince ibadet secdesi değil, saygı secdesi ve bir nevi biat olarak yorumlanmıştır. Bazı eserlerde Hz. Âdem’e secde etmekten kaçınan melekler olduğu ve bunların yakıldığı ifade edilmekteyse de bu rivayet, İslâm’ın melekler hakkındaki genel telakkisi ile bağdaşmaz.

HZ. ADEM'İN CENNETTEN ÇIKARILMASI

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın Hz. Âdem ve Havvâ’ya -aleyhisselam- cennete yerleşmelerini emrettiği belirtilmekte (bk. Bakara 2/35), ancak bunun âhirette iyilerin kalacakları “ebedîlik yurdu” (dârülhuld) olan cennet olup olmadığı konusunda açık bir ifade bulunmamaktadır. Bu yüzden İslâm bilginlerinden bir kısmı, ilgili âyetlerdeki cennet kelimesinin sözlük anlamıyla “bahçe” demek olduğunu, bunun da yeryüzünde bir yer olması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.

Ebü’l-Kāsım el-Belhî, Ebû Müslim el-İsfahânî gibi birçok Mu‘tezile âlimi ile bazı Ehl-i sünnet âlimleri bu görüşü savunurken ileri sürdükleri başlıca deliller şunlardır:

a) Eğer Âdem ve Havvâ’nın -aleyhisselam- konulduğu cennet âhirette iyilerin mükâfatlandırılacağı cennet olsaydı, Âdem ve Havvâ’ya yasak konmaması gerekirdi. Çünkü esas olarak cennette yasak yoktur.

b) Cennette isyan ve günah söz konusu olamaz; halbuki Âdem ve Havvâ -aleyhisselam- günah işlemişlerdir.

c) Eğer burası asıl cennet olsaydı, orada kâfir bulunmaması gerekirdi. Oysa şeytan cennette iken kâfir olmuş ve bu yüzden oradan çıkarılmıştır.

d) Kur’an’da bildirildiğine göre cennet ebedîlik yurdudur; oraya giren bir daha çıkarılmaz (bk. Hicr 15/48); halbuki Âdem ve Havvâ -aleyhisselam- konuldukları cennetten çıkarılmışlardır. Bu görüşte olanlar, buranın dünyadaki bir yer olması gerektiği konusunda daha başka deliller de ileri sürmüşlerdir. Hatta bunlar, “bağlık bahçelik yer, yeşil topraklar” anlamına aldıkları bu cennetin Fars ülkesi ile Kirman arasında, Aden arazisinde veya Filistin’de olduğu yönünde iddialar ortaya atmışlarsa da bu iddialar ciddi bir delile dayanmaktan uzaktır.

İmam Mâtürîdî de bu cennetin genel anlamıyla bağlık bahçelik bir yer olduğu şeklindeki açıklamalarıyla buranın yeryüzünde olduğu görüşüne katılıyor gibiyse de tam olarak yerini tesbit etmenin imkânsız olduğunu, selefin de bu kanaati taşıdığını belirtmektedir. (bk. Teʾvîlât, s. )

Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğu, Hz. Peygamber’in mi‘rac sırasında cenneti müşahede ettiğini bildiren hadisleri de göz önüne alarak, Âdem ve Havvâ’nın -aleyhisselam- bulunduğu cennetin gökte olduğunu savunmuşlar, ayrıca onların cennetten çıkarıldığını anlatan âyetlerde “ininiz!..” (ihbitû) kelimesinin kullanılmış olmasını da buna delil göstermişlerdir. Karşı görüşte olanlar ise bu kelimenin Bakara sûresindeki (2/61) örneğinde olduğu gibi, “gitmek” anlamında kullanıldığını belirtmişlerdir. Bazı âlimler de bu konudaki her iki iddianın mümkün olduğunu, konu ile ilgili sahih ve güçlü bir delil bulunmadığından kesin bir sonuca varılamayacağını, dolayısıyla tartışmaya girmemek gerektiğini söylemişlerdir. (bk. Râzî, III, ; İbn Kayyim, Hâdi’l-ervâh, s. ; Âlûsî, I, )

HZ. ADEM'İN HATASI VE CENNETTEN ÇIKARILMASI

Kur’an’a göre, Âdem ve Havvâ -aleyhisselam- cennete yerleştikten sonra orada Allah’ın nimetlerinden diledikleri gibi faydalanıyorlardı. Allah onları yasak ağaca yaklaşmamaları hususunda uyardı: “Ey Âdem! Eşin (Havvâ) ile birlikte cennete yerleş; orada çekinmeden istediğiniz her yerde cennet nimetlerinden yiyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın; sonra ikiniz de zalimlerden olursunuz.” (el-Bakara 2/35) Kur’ân-ı Kerîm’de bu ağacın mahiyeti hakkında bilgi verilmemiştir.

Sadece şeytanın Âdem ile Havvâ’ya çirkin yerlerini göstermek için, “Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf melek olursunuz yahut ebedî kalıcılardan olursunuz diye şu ağacı size yasakladı” (el-A‘râf 7/20) ve “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayacak bir hükümranlığı göstereyim mi?” (Tâhâ 20/) diyerek onları yanılttığı belirtilmektedir. Bu konuda sahih hadislerde de başka bilgi yoktur.

Diğer İslâmî kaynaklarda yer alan ve bu ağacın hayrı ve şerri bilme ağacı veya üzüm asması, buğday, incir ağacı vb. bitki türlerinden biri olduğunu belirten rivayetler ise İslâm dışı kaynaklara dayanmaktadır (bk. Taberî, Câmiʿu’l-beyân, I, ; Abdullah Aydemir, Tefsirde İsrâiliyyât, s. ).

Kur’an’a göre onları yasak ağaca yaklaşmaya teşvik eden şeytandır. Âdem’e -aleyhisselam- karşı açık bir kıskançlık içinde bulunan şeytan, önce Allah’ın emrine karşı gelerek Âdem’e secde etmemiş (bk. el-A‘râf 7/), sonra da onu aldatarak günah işlemesine sebep olmuştur. Şeytanın cennete girişi ve Âdem ile Havvâ’ya yaklaşması konularında Kur’an ve sahih hadislerde bilgi yoktur.

Kur’ân-ı Kerîm’e göre yasağı çiğnemenin hemen ardından utanılacak yerleri kendilerine görünmüş ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerine örtmeye başlamışlardır. (bk. el-A‘râf 7/22; Tâhâ 20/) Kur’an’a göre Âdem ve eşi -aleyhisselam- işlenilen bu suç sebebiyle içinde bulundukları cennetten, belirli bir müddet yaşamaları için yeryüzüne indirilmişlerdir. İnsanlar arasındaki düşmanlıklar da yasağı çiğnemiş olmanın bir cezasıdır. (bk. el-Bakara 2/36, 38; el-A‘râf 7/24; Tâhâ 20/)

İslâm’a göre Allah yol gösterici, bağışlayıcı ve yardım edicidir. Zaten Hz. Âdem -aleyhisselam- de cennetten atıldıktan sonra Rabb’inden birtakım kelimeler almış ve tövbesi kabul edilmiştir (bk. el-Bakara 2/37). İslâm’a göre suç ve ceza ferdîdir; kimse kimsenin günahından sorumlu değildir (bk. el-En‘âm 6/). Kur’ân-ı Kerîm’de, Âdem’in hatasının ve cezasının ferdîliği, Allah’ın insanlara yönelttiği şu hitapla belirtilmiştir: “Yalnız size benden bir hidâyet geldiği zaman kimler benim hidâyetime uyarsa artık onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir; inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar ise ateş ehlidir, orada ebedî kalacaklardır” (el-Bakara 2/; Tâhâ 20/).

Tâhâ Sûresi’nin âyetinde Hz. Âdem ve Havvâ’nın -aleyhisselam- şeytana aldanarak yasak ağacın meyvesinden yedikleri belirtildikten sonra, “Böylece Âdem Rabbi’ne âsi olup yolunu şaşırdı” denilmektedir. Bu âyetteki “asâ” fiili, Mu‘tezile mezhebine göre, Hz. Âdem’in -aleyhisselam- büyük günah işlediği anlamına gelmez; o, küçük günah, başka bir tâbirle zelle* işlemiştir. Bunun “âsi oldu” fiili ile ifade edilmesi, insanlar için bir uyarı maksadı taşımakta, bir bakıma onlar, “Sakın, büyük günah şöyle dursun, önemsiz hataları bile küçümsemeyiniz!” şeklinde uyarılmaktadır (bk. Zemahşerî, II, ).

Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunluğu bunun bir günah olduğunu, yani Âdem ile Havvâ’nın yasağı çiğnemek suretiyle emre karşı geldiklerini ve bu yüzden âsi olduklarını kabul etmişlerdir. Ancak bazı âlimler Tâhâ sûresinin âyetinde geçen, “Andolsun ki biz daha önce Âdem’e emir vermiştik; ancak o unuttu ve biz onu azimli bulmadık” meâlindeki ifadeyi göz önüne alarak, Hz. Âdem’in -aleyhisselam- yasaklanmış ağaca günah işleme azmi olmaksızın dalgınlıkla yaklaştığını belirtmişlerdir. Nitekim Hasan-ı Basrî, “Vallâhi, o unuttuğu için âsi oldu” demiştir (bk. Râzî, XXII, ). Ayrıca İslâm âlimlerinin kanaatine göre bu olay Hz. Âdem -aleyhisselam- cennette iken, yani peygamber olmadan önce cereyan etmiştir. O zaman ne ümmet, ne de cemaat vardı.

HZ. ADEM'İN TEVBE ETMESİ VE BAĞIŞLANMASI

Hz. Âdem’in -aleyhisselam- kasıtsız olarak işlediği bu hata, tövbe etmesi üzerine Allah tarafından bağışlanmış, yeryüzüne indikten bir müddet sonra da kendisine peygamberlik verilmiş, böylelikle o ilk insan, ilk baba ve ilk peygamber olmuştur. Aslında Hz. Âdem -aleyhisselam- ve eşinin şeytanın iğvâsına kapılmaları, pişmanlık duymaları ve tövbe etmeleri, tövbelerinin kabul edilmesi, cennetten çıkarılmaları gibi hadiseler, onların soyunun dünya hayatına ait macerasının bir hulâsası gibidir.

Bu ilk günah ve daha sonraki gelişmelerin, yeryüzünde insanlar da haramlara yaklaştıktan sonra ataları Hz. Âdem -aleyhisselam- gibi samimiyetle tövbe ederlerse tövbelerinin kabul edilebileceğini, günah karşısında insan için bir tövbe ve af müessesesinin daima işleyeceğini, insanın böylelikle kemale ereceğini gösterdiği düşünülebilir.

HZ. ADEM'İN CENNETTEN ÇIKARILDIKTAN SONRAKİ HAYATI

Kur’ân-ı Kerîm’de şeytanın iğvâsı sonucu Allah’ın yasağını çiğneyen Hz. Âdem ile Havvâ’ya -aleyhisselam- (ve şeytana), “Birbirinize düşman olarak inin; yeryüzünde kalıp bir süre yaşamanız lâzımdır” (el-Bakara 2/36); “Hepiniz oradan inin” (el-Bakara 2/38) denildiği belirtilmektedir.

İsrâiliyat’tan kaynaklanan bazı bilgilere göre Âdem ile Havvâ, cennetten çıktıktan gün sonra evlenmişlerdir. Havvâ, Âdem’e her batında bir kız ve bir erkek olmak üzere, yirmi batında kırk çocuk doğurmuştur.

İlk ikizler Kābil ile kız kardeşi Aklima, son ikizler ise Abdülmugīs ve Emetülmugīs’tir. Sadece Şît tek doğmuştur.

Kābil ve Aklima’dan sonra ise Hâbil ile Lebuda doğmuştur. Âdem’in ilk çocuklarının isimleri, apokrif kabul edilen kitaplarda farklı şekillerde verilmektedir.

“Hazineler Mağarası”na göre Kābil ile Lebuda, Hâbil ile  Kelimath; “Âdem’in Vefatı” (La mort d’Adam) adlı esere göre Kābil ile Kainan, Hâbil ile Ema; “Âdem ve Havvâ’nın Mücadelesi”ne göre ise  Kābil ile Luva, Hâbil ile de Aklejane dünyaya gelmiştir.

Tevrat’a göre Âdem yıl yaşamıştır. Hz. Âdem, ölmeden önce oğlu Şît’e son vasiyetini yapar ve bir cuma günü vefat eder. Rivayete göre Cenâb-ı Hak, Âdem’e ileride türeyecek bütün soyunu göstermiş, Âdem Hz. Dâvûd’un ömrünün altmış yıl olduğunu görünce kendi yıllık ömrünün kırk yılını ona vermiştir. Ancak eceli geldiğinde bu vaadinden dönmek isteyince Allah onun ömrünü ’e, Dâvûd’un ömrünü de ’e tamamlamıştır.

HZ. ADEMİN KABRİ NEREDEDİR?

İbn İshak’a göre Hz. Âdem’in -aleyhisselam- kabri cennetin doğusunda bir yerde, diğer rivayetlere göre ise Mekke’de Ebûkubeys mağarasında veya Hindistan’daki Nevz dağındadır.  Başka bir rivayete göre de tûfanda Hz. Nûh, Âdem’in tabutunu gemiye almış, tûfandan sonra da Beytülmakdis’e defnetmiştir.

Kuransecdeayetmelek

Google News ile Takip Et
kaynağı değiştir]

Kur'an'da ve hadislerle[değiştir

İlk insan Hz. Adem mi, ondan önce başka Adem var mı?

Değerli kardeşimiz,

Kur'an ve hadislerin açık ifadesiyle, ilk insan Hz. Âdem’dir, ondan önce başka insan yoktur.

Ne yazık ki, bazı kimseler, ilk insan Hz. Âdem'den önce Âdemlerin olduğunu iddia ediyor, bazı İlahiyatçılar tarafından da dile getiriliyor.

Hem Hz. Âdem'in yaratılışı ve hem de Âdem'den önce Âdemlerin olmadığını kısaca açıklayacağız inşallah.

İlk insan nasıldır yaratılmıştır?

Cenab-ı Hak, ilk insan Hz. Âdem’i topraktan yarattığını, muhtelif ayetlerde beyan buyurmaktadır. Bunlardan bazıları şöyledir:

“Andolsun biz insanı kuru bir çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık.”(1)

“Andolsun ki biz insanı, çamurdan süzülmüş bir hülasadan (özden) yarattık.”(2)

“Allah Âdemi topraktan yarattı. Sonra ona 'Ol.' dedi ve o da oluverdi.”(3)

Sad suresinden, şeytanın da Hz. Âdem’in topraktan yaratıldığına şahitlik ettiğini anlıyoruz:

“Ben ondan (Hz. Âdem'den) daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın. Onu ise balçıktan yarattın.”(4) 

Bu ayet-i kerimelerden, Hz. Âdem’in yaratılışının toprakla başladığını, daha sonra bunun çamur halini aldığını anlıyoruz. Bu çamur da süzülerek “çamur özü” hâsıl olmuş, bundan da ilk insan Hz. Âdem yaratılmıştır.

İlk insanın bu yaratılışında, günümüzdeki insanın yaratılışında olduğu gibi tedricilik vardır. Yani, nasıl ki günümüzde, yaklaşık dokuz ayda bir insan, yavaş yavaş anne karnında şekilleniyorsa, topraktan çamura, çamurdan balçığa, balçıktan, tın tın öten bir yapıya, oradan da bu yapının insan şekline dönüştüğünü anlamak mümkündür.

Bir ayette Cenab-ı Hak, insanın merhale merhale yaratıldığını şöyle belirtir:

“Hâl­buki O, sizi çeşitli merhaleler halinde yarattı.”(5)

Burada gerek ilk insanın ve gerekse onun neslinden gelenlerin yaratılış safhaları nazara verilmektedir. İnsanın ilk şekli olan cenine ruh gelinceye kadar ceninin gelişmesinde, bitki ve hayvanlardaki gibi, büyüme, gelişme ve farklılaşma kanunları görülür. O kanunlara göre cenin büyütülüp geliştirilir. Ruhun bedene gelmesiyle ceninde yeni bir safha başlar.

Dünya imtihan yeri olduğu için, Cenab-ı Hak, pek çok sebebe ve hikmete binaen, burada bütün varlıkları yavaş yavaş ve zaman içerisinde yaratıyor.

 Cenab-ı Hakk’ın, Hz. Âdem’e ruh üfleyince meleklerin kendisi adına Hz. Âdem’e secde etmesini istediği, ama meleklerle aynı makamda olan şeytanın bu emre uymadığı şöyle bildirilir:

"Onu (şeklini) düzeltip ona ruhumdan üflediğim zaman, kendisi için derhâl (bana) secdeye kapanın."(6)

"Sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: ‘Âdem’e secde edin.’ dedik."(7)

"(İblis): ‘Ben bir salsaldan (kurumuş çamurdan), değişken bir balçıktan (hamein mesnûn) yarattığın insana secde edemem!’ dedi."(8)

Günümüzde evrimcilerin iddia ettiği gibi insan maymun gibi aşağı yapılı hayvanlardan yaratılmış olsa idi, şeytan bunu nazara verirdi. Halbuki o, Hz. Âdem’in topraktan yaratıldığını itiraf etmektedir.

Şu ayet-i kerimede de yaratılışın bütün safhalarına işaret edilir:

"Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmek hususunda herhangi bir şüphe içinde iseniz, şu muhakkaktır ki biz sizi(n aslınızı) topraktan, sonra (onun neslini) insan suyundan (spermadan), sonra alaka (yapışkan şey)’dan, daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık (ve bunları) size (kudretimizin kemalini) apaçık gösterelim diye (yaptık), sizi dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz."(9)

Bir hadis-i şerifte de yukarıdakine benzer bir yaratılışa işaret edilir:

"Her birinizin yaratılışı, ana rahminde nutfe olarak 40 gün derlenip toparlanır. Sonra aynen öyle (aynı kırk gün içinde) alaka (yapışkan şey) olur. Sonra yine öyle (aynı kırk gün içinde) mudga (et parçası) halinde kalır. Ondan sonra melek gönderilir. Ona ruh üfler."(10)

Bu hadiste, zigot, morula ve blastula safhaları “derlenip toparlanma” devresi (nufte) olarak ifade edilmiştir. Yumurtalık kanalında döllenen yumurta, ana rahmine doğru indirilmeye başlar. Daha inerken bile bölünmektedir. Ana rahmine gelen yumurta, plesanta (eş) teşekkül edince mukoza ve kaslar içine iyice yapışarak gömülür. Bir başka ifadeyle, tohum gibi ekilir. Bu safha, ayet ve hadislerde “alaka” kelimesiyle ifade edilir.

Allah insanı başka canlıdan evrimleştirmiş olamaz mı?

Allah insanı başka canlıdan evrimleştirmiş olamaz. Çünkü Cenab-ı Hak insanı en güzel surette yarattığını şöyle beyan ediyor:

"İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel surette yarattık."(11)

Bu ayetlerden anlaşılıyor ki, Cenab-ı Hak insanı biçim, suret, endam bakımından en güzel bir mahiyette ve surette yaratmıştır.

Yüze uygun göz, ağıza uygun diş, vücuda uygun bir baş vererek, her aza ve organı belirli bir ölçü ve şekilde ve olması lazım gelen yerde ve sayıda halk etmiştir.

O insanı akıl, hayal, hafıza, merak, endişe, korku, muhabbet ve şefkat gibi duygularla bezetmiştir.

Her türlü inceliği ve güzelliği görecek göz, her sesi işitebilecek kulak, her tadı alabilecek bir dil, her manayı anlayabilecek bir akıl ve her şeyi tahayyül edebilecek bir hayal dünyasını ihsan etmiştir. 

İşte bu maddî yapısı ve mana yönüyle hayvanlardan üstün kılınarak yeryüzünün halifesi ve Allah’ın muhatabı yapılmıştır. İnsan Allah’ın isimlerine en geniş ve külli manada ayna olmaktadır. Bu yönüyle meleklerden üstündür. Mesela, insan hastalıkla Allah’ın Şafi ismine ayna olduğu ve onu anladığı gibi, açlıkla da O’nun Rezzak ismine ayna olmakta, melekler bu gibi isimlere ayna olamadığı için, insan bu yönüyle melekleri geride bırakmaktadır.

Meallerini vereceğimiz ayetler, ilk insanın yaratılışından itibaren ahirette diriltilinceye kadar başından geçen ve geçecek bütün olayları özetlemektedir. Burada, insanın, insan olarak yaratıldığı ve kesinlikle başka canlıların evrimleşmesiyle meydana gelmediği açık olarak belirtilmektedir.

"And olsun ki biz insanı çamurun özünden yarattık. Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. Sonra o su damlasını yapışkan bir şekle getirdik. Sonra onu bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu, bambaşka bir yaratılışla inşa ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir!"

"Sonra siz, bunun ardından muhakkak öleceksiniz. Sonra da kıyamet gününde diriltileceksiniz."(12)

 Bu ayetlerde Cenab-ı Hak, ilk insan Hz. Âdem’i, ondan eşini ve o ikisinden de günümüzdeki insanları, insan olarak ve en güzel şekilde yarattığını gayet açık şekilde beyan buyurmaktadır. Bütün bunlardan sonra, insanın başka varlıklardan evrimleştiğini vehmetmek,  bu ayetlere uygun değildir ve bir Müslüman böyle düşünemez.

Allah isterse maymundan insanı yaratamaz mı?

Allah isterse istediğini istediği şekilde yaratır. Bu mümkündür. Ama vaki değildir. Her mümkün vaki olmaz. Şu anda Karadeniz’in yere batması mümkündür. O imkân vaki olmuş mudur? Bir mümkünün vaki olduğuna, yani meydana getirildiğine delil lazımdır. İnsanın maymundan veya maymun benzeri varlıklardan yaratılmadığına en büyük delil, Allah’ın ayetleriyle bildirdiği beyanıdır. Diğeri de kevni ayetleri dediğimiz kâinat kitabında yazdığı, ya da koyduğu kanun ve prensiplerdir.

Bunların başında canlıların genetik yapısının özelliğidir. Genetik yapının büyük kısmını teşkil eden genlerin, her canlı türü için sabit olduğunu, değişerek başka canlıyı verecek şekilde planlanmadığını anlıyoruz. Bir başka husus da, hayvan ve insanlarda, her bir canlı türünün beden yapısına uygun ruh verildiğini görüyoruz.

Koyunun bacaklarını ve kulaklarını ve hatta kafasını kurdun kafasıyla değiştirmekle, siz o koyuna hayvanları parçalattıramazsınız. Çünkü onun ruh yapısı buna uygun yaratılmamıştır.

Bazı İslâm alimlerinin insanın maymundan evrimleşmiş olabileceğine ait delilleri nedir?

Evrimcilerin ileriye sürdüğü sahtekârlık ürünü olan fosilleri gerçek olarak kabul etmeleridir. O fosillere göre yapılan yorumlara paralel düşünce ortaya koymak için bazı ayetleri kendi düşüncelerine göre konuşturmaktadırlar.

Hz. Âdem’den önce de Âdemlerin varlığını ileriye sürmelerinin bir hakikati var mıdır?

Hiçbir hakikati yoktur. Bu konuda yorum yapanların önüne sürülen fosil delili Jawa Adam (Pithecantropus erectus)tur.

Bir uyluk kemiği, bir çene parçası iki azı dişinden ibaret olan ve yılında Dr. Dubois tarafından ileriye sürülen bu fosil, 30 yıl sonra bizzat Dubois tarafından, uyluk kemiğinin insana, çene ve dişlerin orangutan maymununa ait olduğu itiraf edilmiştir. 

Evrimciler tarafından insanın maymun-insan arası atası olduğu iddia edilen Java Adamını biraz daha yakından tanıyalım.

Java Adamı (Pithecanthropus erectus veya Homo erectus)

Hollandalı anatomist Eugene Dubois, yılında karısı ve çocuklarıyla birlikte Doğu Hindistan’da Hollanda kolonisi olan Java’ya, “Hollanda ordusu sağlık elemanı” olarak yola çıktı. Dubois, Haeckel’in ileri sürdüğü Dilsiz Maymun Adam’ı, yine onların gösterdiği yerde bulmaya gidiyordu. Du­­bois, Sumatra’ya varışından itibaren iki yıl içinde hü­kû­meti, Java’da paleontolojik kazı yapmaya ikna etti. Trinil köyü ya­kınındaki Solo Irmağı kenarında kazıyı yapmak için mahkûm işçiler ve bu kazıyı kontrol etmek için de askerler verildi. Dubois’in bu kazılarda alan çalışmasına katılmadığı, mahkûm işçilerin periyodik olarak taşıdığı bulguları evin­de incelemekle yetindiği belirtilir.(13)

yılında Dubois, önüne gelen kemikler arasında iki önemli bulguyla karşılaşmıştır. Bunlar, bir ay arayla aynı fosil yatağında bulunmuş bir diş ile bir kafatası idi. Ancak bunların kazı esnasında kaydı tutulmadığı için tam yerleri tespit edilememişti. Başlangıçta Dubois bunların bir şempanzeye ait olduğu kanaatine vardı. Ancak birkaç ay sonra mahkûmlar aynı kazı alanında bir uyluk kemiği buldular. Bu, dik yürüyen bir insanın uyluk kemiğiydi. Dubois bu parçaları birleştirerek Pithecanthropus erectus (Homo erectus) (Dik Yü­rüyen Maymun Adam)’u meydana getirdi. Bu varlığın beyin hacmi yaklaşık cc kadardı. yılında da bir küçük azı dişi bulundu. Bu dişlerin de Pithecanthropus’a (Homo erectus’a) ait olduğu belirtildi. Bu varlığın yaşı da bin yıl olarak tahmin edildi.

Dubois bu fosilleri yılında Leyden’de yapılan Milletlerarası Zooloji Kongresi’nde açıkladığı zaman, İngiliz zoologları bu fosillerin in­sana, Almanlar insan benzeri maymuna, Fransızlar ise ileri yapılı may­mun ile insan arasında bir geçiş formuna ait olduğunu ileri sürdüler.

Java Adamı’nın (Homo erectus) kritiği

Koenigswald, Java Adamı’ndaki büyük iki azı dişinin orangutana, küçük azı dişinin de insana ait olduğu kanaatindedir. Kafatasının da şem­panze ve gibbonların kafataslarına benzediğini belirtir.(14)

yılında Dubois’in fosilleri bulduğu yerde büyük bir kazı ya­pılmış, fakat küçük bir kemik parçası haricinde bir şey bulunamamıştır. “Java Adamı”(Homo erectus) olarak adlandırılan varlığın, hakikatte şempanze veya goril tipi bir maymun olduğu, maymuna ait kafatasının insanın uyluk kemiğiyle birleştirilerek buna “Pithecanthropus erectus” (Jawa Adamı-Homo erectus) adı verildiği ifade edilir.(15)

Burada dikkati çeken husus, Pithecanthropus (Homo erectus) fosilini bulan Du­bois’in yılındaki itirafının dikkate alınmayışıdır. Howells, “Mankind in the Making” adlı eserinde, Dubois’in, ilk fosili bulduğu yerde, beyin hacmi günümüz insanınkine yakın iki kafatası bul­duğunu belirtir. Ancak, Dubois, bulduğu bu kafataslarını 30 yıl açıklamamıştır. Otuz yıl sonra Dubois, Java Adamı (Pithecanthropus-Homo erectus) olarak ileriye sürdüğü varlığın, aslında büyük bir gibbon maymunu olduğunu itiraf etmiştir.(16)

Dubois’in bu açıklamasına Arkeoloji Ansiklopedisi de yer vermiştir ve orada şöyle denmektedir:

“Dubois’in, önce ‘dik yürüyen insan’ ismini verdiği yeni statü, çok mu­halefetle karşılaştı. Ama sonradan Dubois’in kendisi de fikrini de­ğiştirip, bulduğu fosillerin büyük bir ape (iri yapılı maymun) ol­duğunu söylemesine rağmen, bu kafatası genel bir kabul gördü."(17)

Evrimin iddia edildiği gibi bilimsel bir hakikati yoksa, niçin bu konuda bütün dünyada hassasiyetle üzerinde duruluyor?

Bu sorunun cevabını muhtemelen Amerikalı bir bilim adamı Tan C., Tomkins J. veriyor. O şöyle diyor:

“ABD’de yılından yılına kadar, on iki yıl içinde evrim hayat ağacını oluşturmayı öneren projeye yaklaşık milyar ABD doları destek sağlanmıştır.”

Yaklaşık yıllık milyar lira. Bu tip destekler genellikle bir takım vakıf ve dernekler kanalıyla yapılmaktadır. Tabii bu gün yüzüne çıkanın sadece çok az bir kısmı olduğundan hiç şüpheniz olmasın.

Bazı teşkilatların ve mahfillerin evrimi desteklemelerinin sebebi nedir?

Bunun cevabını bir hatıramı naklederek vermek isterim.

yılı Temmuz ayında Sudan’dan ve Malezya’dan öğretim üyeleri ile bir toplantımız oldu. Sudanlı öğretim üyesi; “Bizde hocalar derslere 'Madde ezelidir.' diye başlar.” dedi. Malezyalı öğretim üyesi de “Bir öğrencimiz biyoloji dersi aldı, bunalıma girdi. Din değiştirme durumuna geldi.” dedi.

İslâm ülkelerindeki gençleri adetlerine, ananelerine, kültür ve manevî değerlerine yabancılaştırmanın ve düşman haline getirmenin yolu, onları dinlerinden soğutmaktır. Bunun en kolay yolu da ateizme dayalı evrim felsefesini bilimsel bilgi gibi gençlere sunmaktır. Hal-i âlem buna şahittir.

Melekler insanın kan dökücü özelliğini nereden biliyordu?

Evrimci yaratılışçıların evrime delil sadedinde zikrettikleri ayetlerden birisi; “Hani, Rabbin meleklere, 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.' demişti. Onlar, 'Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd ederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.' demişler. Allah da 'Ben sizin bilmediğinizi bilirim.' demişti.”(18) ayetidir.

Bu ayetteki; “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” ifadesinden hareketle, insanın kemâlini bulmadan önceki vahşi atalarına atıfta bulunduğuna işaret edildiği iddia edilmektedir. Güya melekler insan öncesi bu atalara bakarak bu ifadeyi kullanmışlardır. Hâlbuki fesat ve kan dökücülük vasfı maymunlarda değil insanlarda görülmüştür ve görülmektedir. Çünkü bütün hayvanlar yeryüzündeki dengeye hizmet etmektedirler. Bu dengeyi bozan, fesat çıkaran tek varlık insandır.

Burada “Melekler insanın bu özelliğini nereden biliyordu?” sorusunun cevabını, Taberi de buluyoruz.

Taberî'nin İbn Abbas, İbn Mes'ûd ve ashâbdan daha başka kimselerden naklettiğine göre, Yüce Allah meleklere; "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım." deyince melekler "Rabbimiz bu halîfe ne olacaktır?" derler. O da "Onun yeryüzünde fesat çıkaran birbirine hased eden, birbirini öldüren zürriyyeti olacaktır." buyurur. Böylece melekler yaratılacak olan bu varlık hakkında bilgilendirilmiş oluyor.

İşte bu görüş ayette zikredilmemiş olan diyaloğu ortaya koyuyor. Yani, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" ve "Dediler ki, sen orada fesat çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?" ifadelerinin arasını açıklıyor.(19)

Bazılarınca evrimci bir felsefe ile insanın ilk yaratılış konusuna yaklaşılmakta, çoğu zaman güya yeni bir görüş ortaya atma hevesinden, ya da evrimcileri destekleme meylinden, ayet metninin ne dediğinden çok, metne evrim hakkında ne söyletebilirim yaklaşımının hâkim olduğu görülmektedir. Güya insan benzeri varlığa delil olarak da sahtekarlığı bilim aleminde ispatlanmış Jawa Adamı (Pithecanhtropus erectus)  nazara verilmektedir. (20)

Kur'an’da; “Allah sizi yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi” ifadesini nasıl anlamak gerekir?

وَاللَّهُ أَنبَتَكُم مِّنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا Bazı evrimciler tarafından Nuh Suresinin bu ayetine; “Allah sizi (babanız Âdem’i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi” şeklinde mana verilmektedir. Bu ayette mef’ul-i mutlak olan nebât kelimesi Kurtubî’nin ifade ettiği gibi, inbât manasında mastarın yerini tutan bir isim olduğu halde, yani enbete-bitirdi (yarattı) kelimesini pekiştirmek için geldiği halde, nebât kelimesi Türkçede bitki anlamına geldiği için ayette de o manada olduğu zannıyla bitki manası verilip, cümledeki yeri de “hal” olarak değerlendirilerek pek çok mealde “Allah, sizi de yerden bitki bitirir gibi bitirmiştir” manasını verilmiş, bazıları ise “Allah, sizi de yerden bitki olarak bitirmiştir.” manasını vermişlerdir.

Hâlbuki burada kastedilen mana Hz. Âdem’in güzel ve mükemmel bir şekilde topraktan yaratılmasıdır. Yani yaratma ifadesi benzer bir kelimeyle (enbete kelimesiyle) ifade edilmiştir. Ayetin sonundaki nebâten ise inbât yerine kullanılmış (bitirme-yaratma) manasında meful-i mutlaktır. Dolayısıyla ayetin manası Fikri Yavuz mealinde de belirtildiği gibi “Allah sizi (babanız Âdem’i) arzdan yaratıp meydana çıkardı” şeklindedir. Tefsirlerde de bu kelimeye inşâ etmek manası verilmiştir. Mesela Taberi şöyle tefsir ediyor:

“Allah sizi yerin toprağından yaratıp inşa etti.”

 Kurtubi de şöyle diyor:

“Ayetteki nebaten ifadesi asıl mastarın dışında bir mastardır. Çünkü “Enbete” fiilinin asıl mastarı “inbât”’tır. Böylece isim (nebât) mastar (inbât) yerinde kullanılmıştır.

Razi’nin ifadesi de şöyle:

 “Ayette أنبتكم إنباتاً denmesi beklenirken, أنبتكم نباتاً denilmiştir. Buradaki nükte “inbat”ın Allah’ın sıfatı olup müşahede edilmeyen bir durum olmasıdır.

Bu ayetin devamı olan ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا  “Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi (yeniden) çıkaracaktır.” ifadesine bakılınca bu ayetin manası daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü bu ayette Allah’ın varlığı, kudreti ifade edildiği gibi, öldükten sonra dirilişin Allah için ne kadar kolay olduğu da belirtiliyor. Sizi yerden bir kere yaratan Allah, ölüp toprağa karışmanızın ardından sizi tekrar oradan çıkarabilir. Elbette buna da gücü yeter deniyor. İşte bu kıyası zihinlere yerleştirmek için bu ayette inbât (topraktan bitirme) kelimesi tercih edilmiştir. Bu ayetin bir benzeri de مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَى “Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız.”(21) ayetidir.

Görüldüğü gibi bu ayetle Nuh, ayet arasındaki fark, yaratma manasında birinde enbete kelimesinin diğerinde ise halakna kelimesinin kullanılmış olmasıdır. Her iki ayet de aynı maksatlarla sevk olunmuştur.

Hz. Meryem’in yaratılışının güzelliğini ifade etmek için bildirilen;

 “Onu güzel bir şekilde yaratıp inşa etti, büyüttü (Ve enbete hâne bâten hasenen).”(22) ayetindeki nebat kelimesinin bitki manasında olmadığı “büyütme/yaratma” manasında olduğu açık olduğu gibi (Çünkü Hz. Meryem’in bitki olarak yaratılmadığı yetiştirilmediği, bitkiden insana dönüşmediği açıktır!), Nuh, ayette de böyledir. Özetle, “enbete” fiili de yaratma manasında kullanılan kelimelerdendir.

Kaynaklar:

1. Hicr Suresi, ayet.
2. Mü’minun Suresi, ayet.
3. Âli İmran Suresi, ayet.
4. Sâd Suresi, ayet.
5. Nuh Suresi, ayet.
6. Sâd Suresi, ayet.
7. A’râf Suresi, ayet.
8. Hicr Suresi, ayet.
9. Hacc Suresi, 5. ayet.
Müslim, Sahih, Kitabü'l-Kader 1.
Tîn Suresi, ayetler.
Mü’minin Suresi, ayetler.
Richard, M. Shattering the Myths of Darwinism. Terc. İ. Kapaklıkaya. Son Tartışmalar Işığında Darwinizm’in Mitleri. Gelenek Yayıncılık, İstanbul,
Boule, M. and Valoıs, H.M. Fossil Man. The Dreyden  Press. New York. ,  p
Gish, D.T. Evolution: The Fossils Say No! Terc. Â. Tatlı,  Fosiller ve Evrim. Cihan Yayınları, İs­tanbul.
Howells, W.  Mankind in the Making. Doubleday and CO. Garden City  N.Y.P. ,
Cottrell, L. The Concise Encylopedia Arc­heology. Hawthorn. New York. , P.
Bakara Suresi, ayet.
Güllüce, V. Kur’an Işığında Evrimci Yaratılış Görüşünün Değerlendirilmesi. Edit. Âdem Tatlı ve ark. Ayetlerin ve Hadislerin Dilinden yaratılış. Hilal Ofset, Isparta, , s. 9.
Tatlı, Â. Evrime delil olarak ileriye sürülen ara formlar. Edit. Âdem Tatlı ve İdris Görmez. Bilimlerin Dilinden Yaratılış. Hilal Ofset, Isparta, , s.
Tâhâ Suresi, ayet.
Âl-i İmran Suresi, ayet.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası