arif nihat asya naat dinle / Arif Nihat Asya

Arif Nihat Asya Naat Dinle

arif nihat asya naat dinle

BİR NAA’T ŞAİRİ OLARAK ARİF NİHAT ASYA

BİR NAA’T ŞAİRİ OLARAK ARİF NİHAT ASYA

İslâmî Türk edebiyatının bilinen ilk eseri Kutadgu-Bilig, bir münacaat ve naatla başlar.  Yusuf Has Hacib’in işte bu şiirleri, edebiyatımızda bir geleneğin de başlamasına sebep olur. Ondan itibaren Divan ve Tasavvufî Türk şiirinde hemen her şairin divanında mutlaka münacat ve naatlar yer alır. Fakat bu durum, bir geleneksel tutum olmanın ötesinde de anlamlar taşır. Şiiri, “hikmet” ifadeli sözler olarak gören şairlerimiz, estetik hazla birlikte okuyucusuna inanç, kültür, medeniyet değerleri bağlamında bir değer de aşılamanın gayreti içindedirler. Zira, söz söylemek de bir kulluk eylemidir ve bir bilinç, bir sorumluluk gerektirir.

Münacat, bilindiği üzere edebiyatımızda “dua” muhtevalı şiirlerin adıdır. Naatlar ise Hz. Peygamber’i övmek maksadıyla yazılan şiirlerdir. Demek ki birinde Cenab-ı Hak, diğerinde Hz. Peygamber, bu tür şiirlerin ana temasıdır. Durum böyle olunca münacatı şairin “dua”sı, naat’ı ise “salâvat”ı olarak görmek gerekir. Farklı bir yorumlamayla münacat ve naatları “kelime-i tevhit”in şair dilindeki şekli, ifadesi, yorumu olarak düşünmek bu bakımdan yanlış olmayacaktır. Bu durumu bir “besmele” olarak da anlayabiliriz aslında… Böyle olduğunu Süleyman Çelebi’den örneklendirelim. Onun şaheseri olan Mevlid’i:

Allah adın zikridelim evvela

Vacip oldur cümle işde her kula

 beytiyle başlar. Buna göre şair, Çelebi’nin ifadesiyle “Başlanılan her işte besmele çekmek, Allah’ın adını anmak” bir gereklilik olduğu için şiirine münacatla başlarken bir bakıma “besmele” çekmekte, naatla da Hz. Peygambere “salât ve selâm” getirmektedir.

Klasik edebiyatımızı, tasavvuf edebiyatımızı hatta halk edebiyatımızı -zira onlar da şiirlerinde münacat ve naatlara yer vermişlerdir- “bereketli” kılan asıl özellik işte budur. Fuzûlî, Şeyh Galip, Yunus Emre, Eşrefoğlu, Âşık Ruhsatî, Erzurumlu Emrah… bunun için büyük şairlerdir. Bu yüzden sedaları gök kubbede hâlâ çınlamaya devam etmektedir. Onların bu tutumu kendileri için bir “değer” ifade ederken bu tür şiirlerin toplumsal yansımalarına da bakmak lazımdır. Denilebilir ki, bu millette çok samimi bir Allah ve Peygamber sevgisi varsa ve insanlar bu sevgiyle hayatlarını tanzim etmişlerse işte bu tür şiirler sayesinde olmuştur. Zira; şiir, insan ruhuna tesir etmede imkanları çok geniş olan bir türdür. Mesele Karacaoğlan’ın şu mısralarında olduğu gibi hiçbir söz, insana bu ölçüde dini duyarlık kazandıramaz.

Kadir Mevlâm aslâ geçmez kulundan

Deli gönül âh çekip de ağlama

Örnekler çoğaltılabilir ama biz, meselenin sonraki zamanlarına dönelim. Bilindiği üzere Tanzimat, edebiyatımızda da bir “kırılma” noktasıdır. Elbette Tanzimat’ta ve sonrasında da münacat ve naatlar yazılmış fakat Avrupaî tarzdaki edebiyatın gelişmesiyle birlikte daha önceki münacatların ve naatların havasından sapmalar olmuştur. Tanzimat sonrasında münacat yazan şairlerde teslimiyetin ve tevekkülün yerini şahsî şüpheler, naat yazanlarda da şahsi övgüler yer almış, bu tür şiirler, yavaş yavaş unutulmaya, yazılmamaya başlanmıştır. Bu da edebiyatımızda bir anlamda “köksüzlüğün” ve “öksüzlüğün” başlangıcını oluşturmuştur. Ama bilmekteyiz ki, Tanpınar’ın ifadesiyle söyleyecek olursak “mazi hep devam eder.” Değişiklikler elbette kaçınılmazdır fakat kayaların üstünde bir yol bulup açan çiçekler gibi tarih içinde et tırnak misali kaynaştığımız değerler de bütün imkânsızlıklara rağmen, bir yolunu bulup kendilerini yeniden ifade ederler.

Nitekim öyle olmuştur. Birleri unutsa bile birileri hatırlamış ve hatırlatmış, münacat ve naat türü eserler, kimi şairlerimizin eserlerinde yer alır olmuştur. Burada bu anlamda, Tanzimat sonrası şairlerden pek çok isim sayabiliriz. Muallim Naci, Mehmet Âkif, Yahya Kemal, Orhan Seyfi Orhon,, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necip Fazıl gibi isimler Tanzimat’tan Cumhuriyete uzanan süreçte yeni yeni münacat ve naat örnekleriyle klasik edebiyatımızın bu geleneğini devam ettirmişlerdir.

Sözün burasında bir şaire daha özel bir yer ayırmak gerekiyor. Bu şairimiz, Arif Nihat Asya’dır. Onun “Dualar ve Âminler” kitabı bu tür şiirler açısından tam bir zenginlik örneğidir. Bu kitabı önemli kılan husus, şüphesiz isminden başlamaktadır. “Dua” ve “âmin” kavramlarının yeni Türk şiirinde kullanılması, oldukça yeni ve önemli bir tavırdır. Böylece dini duyarlık, şiirimizde hem de bir kitap bütünlüğünde yeniden yerini almış ve bu kitapla şiirimizin önünde geleneğin sürdürülmesi yahut gelenekle bağ kurma anlamında bize çok önemli bir imkân sunmuştur. Kitabın yazımızın konusu bağlamındaki en önemli iki şiiri elbette “Dua” ve “Naat” başlıklı şiirleridir. İlkini çağdaş bir münacat diğerini de adından da anlaşılacağı üzere çağdaş bir naat örneği olarak görmek lazımdır. Tabi burada önemli olan bir husus da şudur. Şair, bu şiirleriyle gelenekle bağ kurarken geleneği tekrara düşmemiş, onu yeni bir formla ihya etmiştir. Bu bakımdan bu şiirler “çağdaş” şiirlerdir ama; geleneğin ruhunu da bugüne taşıyarak millet hayatındaki devamlılığın şiir anlamında da söz konusu olması gerektiğini bize göstermiştir.

Haklı olarak bu iki şiir, yazıldığı günden bu yana çok ilgi görmüş ve hâlâ da görmeye devam etmektedir. Demek ki, şairin tutumu bir beklentiye, bir ihtiyaca da cevap vermiştir. Fakat Arif Nihat Asya’nın şiirimize getirdiği bu zenginliğin önemini bu iki şiirle sınırlandırmak doğru olmayacaktır. O, bu kitabında yine klasik şiirin dünyasında da yer alan pek çok dinî-islâmî kavramı da çağdaş şiir dünyasına kazandırmıştır. Bunlar arasında camii, mabed, miraç, kubbe, yatır, ezan, berat gecesi, hatim, melek, cennet, cehennem… gibi kavramlar, akla ilk gelenlerdir. Kitapta camii şiirleri daha bir ağırlıktadır. Edirne’deki Larii, Muradiye ve Selimiye camileri birer müstakil şiirle kitapta yer almıştır. Yine adı “Dua” olmamakla birlikte birden fazla şiir, dua kavramını, aynı şekilde yine birden çok şiir Hz. Peygamber’i konu olarak işleyen şiirlerdir.

Arif Nihat Asya, bu tutumuyla, şiirimizde bir kilometre taşıdır. Bir gelenek ihyacısı olarak kendi döneminde ve daha sonraki dönemde eser veren şairlere örnek olmuş ve şiirimiz onun açtığı bu yolda yazılan yeni münacat ve naatlarla oldukça zenginleşmiştir. Arif Nihat’ın çağdaşı olan Necip Fazıl da bilhassa hayatının son dönemlerindeki şiirleriyle bu yolda eserler vermiştir. Bu anlamda Seazi Karakoç da çok önemli bir isimdir. O, Arif Nihat’ın ve Necip Fazıl’ın tutumunu daha zengin bir muhteva ve daha geniş bir bakış açısı ile devam ettirmiştir. Bilhassa “Hızırla Kırk Saat” isimli şiir kitabı, bu anlamda çok önemli bir eserdir. Yine diğer şiir kitaplarında da benzer bir durum görülür.

Açılan bu yolda daha pek çok isimden söz edebiliriz: Yavuz Bülent Bakiler, Bahattin Karakoç, Cahit Zarifoğlu, M. Atilla Maraş, Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, Nurullah Genç ve daha pek çok isim… Fakat, bu yolun başında çağdaş şiirimizde bu yola kapı açan şair Arif Nihat Asya olmuştur. Ortaya bu zaman diliminde çok sayıda eser çıkmış ve bu eserlerin etkisiyle günümüz şiiri dini dayarlılık bakımından oldukça zenginleşmiş ve çok ileri bir noktaya gelmiştir. Bu gelişmenin, klasik edebiyatın mevlit, miraciye, hilye, şemail… gibi dinî muhtevalı diğer türleriyle devam etmesi dini duyarlığın hem edebiyat eserlerinde hem de toplum hayatında zenginleştirici bir temel unsur olarak işlevsel olması açısından çok önem taşımaktadır.

Mustafa Özçelik

Video

yılında İstanbul’un Çatalca ilçesine bağlı İnceğiz köyünde doğdu. Asıl adı Mehmet Arif’tir. Aslen Tokatlı olan babası Ziver Efendi, oğlu doğduktan yedi gün sonra öldü. Annesi Fatma Hanım eşinin ölümünden üç yıl sonra evlendi ve bu evlilikten bir çocuğu daha oldu. Fatma Hanım İstanbul’dan ayrılırken Mehmet Arif’i yanına almak istese de dedesi buna razı olmadı. Babaannesi vefat edince de halasının himayesine verildi. Balkan Savaşı'ndan hemen önce halası ve eniştesi ile birlikte İstanbul’a geldi. İlk tahsiline burada başladı. Önce Koca Mustâpaşa’daki mahalle mektebine gitti. Bir süre sonra halası ve eniştesi bu semtten Haseki’ye taşındı ve buradaki Taş Mektep’e devam etti. Birinci Dünya Savaşı yıllarına denk gelen Taş Mektep ve daha sonra kaydolduğu Gülşen-i Maarif Mektebi yılları, İstanbul sokaklarında yazdıkları destanları okuyup bastırdıkları allı yeşilli kâğıtlarda satmaya çalışan destancıların türediği yıllardı. Haseki sokaklarında bu destancıları duyan ve etkilenen Arif Nihat Asya, onlara özenerek şiirler yazmaya çalıştı. Bolu’da bulunduğu yıllarda bu ateşin küllendiğini söyleyen şair, Kastamonu’ya gittikten sonra orada şahit olduğu olayların ateşin üzerindeki külleri yeniden savurduğunu düşünür (Yıldız ).

İstanbul’da yanında kaldığı ve yetişmesinde çok emeği olan halası, kendisinde ışık gören dedesinin vasiyetini yerine getirmek için onu Taş Mektep’ten alarak Gülşen-i Maarif Mektebi’ne yazdırdı. Bu okul şairin gördüğü ilk modern mekteptir. Buraya devam ettiği sırada subay olan halasının kocası cepheye gidince aile olarak sıkıntıya düştüler. Halası, tanıdıkları aracılığıyla Arif Nihat’ın eğitimine devam edebilmesi için onun yatılı olarak Bolu Sultanisi’ne gönderilmesini sağladı (Bakiler ). Bir süre sonra buradan Kastamonu Sultanisi’ne nakledilen Arif Nihat, özellikle Kastamonu’daki siyasi ve kültürel havadan oldukça etkilendi. Millî Mücadele döneminde İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek isteyenlerin bu yolculuğu Kastamonu üzerinden yapmaları, bu şehri işgal yıllarının önemli merkezi hâline getirmişti. Millî Mücadele döneminde oluşan millî ruh bu şehirde yaşayanların üzerinde oldukça etkili oldu. Arif Nihat Asya’nın gençlik dönemine denk gelen bu yıllar, onun sanatının şekillenmesini sağladı. İlk şiirlerini Kastamonu’da çıkan Açıksöz ve Gençlik dergilerinde yayımladı. Gençlik dönemine ait bu ilk şiirlerde "Mehmet Arif" ve "Ayın Nun" isimlerini kullandı. Bu yıllarda Kastamonu’ya uğrayan başta Mehmet Akif olmak üzere birçok aydını tanıdı. Onların heyecanlı konuşmalarından etkilendi. Orhan Şaik’in aynı yıllarda Kastamonu’da olması ve onunla kurduğu dostluk şiire daha fazla ilgi duymasına sebep oldu.

’te Kastamonu Sultanisi’ni bitiren Arif Nihat Asya, yüksek tahsil için İstanbul’a döndü. Yüksek Öğretmen Okulu’nun edebiyat bölümüne kaydolan Arif Nihat, eğitimine devam edebilmek için postanenin telgraf bölümünde çalıştı. Daha sonra Anadolu Ajansının İstanbul Bölge Müdürlüğünde çalışmaya başladı. Hatta bir süre bu ajansın gece bültenini çıkardı. Öğrenciliği sırasında yayımladığı Heykeltıraş () isimli ilk şiir kitabında Arif Nihat ismini kullandı (Yıldız ). Son sınıfında iken Hatice Semiha Hanım ile evlendi. Bu evliliğinden iki oğlu oldu. yılında edebiyat öğretmeni olarak on dört yıl kalacağı Adana’ya tayin edildi. Bu şehirde birçok okulda öğretmen ve idareci olarak çalıştı. Yastığımın Rüyası () isimli mensur şiirlerini bu şehirde yayımladı. ’ten sonra intisap ettiği Üsküdar Mevlihanesi’nde Mevlevilikle tanıştı. Dervişlik çilesinden geçerek şeyhliğe kadar yükseldi. Ayetler () isimli ikinci nesir kitabı ve ’da yayımladığı Kubbe-i Hadrâ’daki şiirler bu sürecin meyveleri oldu. Mayıs ’te başladığı askerlik görevini İstanbul ve Adana’da yedek subay olarak Kasım ’te tamamladı. Soyadı kanunu çıkınca “Asya” soyadını aldı ve daha sonraki bütün eserlerinde “Arif Nihat Asya” imzasını kullandı. İlk eşi Hatice Semiha Hanım’dan yılında ayrıldı ve yılında derin bir aşkla bağlandığı Servet Akdoğan Hanım'la evlendi. Bu evliliğinden de iki çocuğu oldu. yılları arasında Malatya Lisesi’nde müdürlük yapan Arif Nihat Asya, ’te tekrar Adana’ya döndü. ’de üç yaşından beri görmediği ve öldüğünü düşündüğü annesiyle buluşmak için Filistin’e gitti. Bu gezi ile ilgili duygularını şu rubaide dile getirdi: "Kıydın bana sen gönlücüğün istemeden; / 'Öksüz kuzular anneye doysun' demeden / Ey dopdolu sine en susuz ânımda / Kestin beni, kestin beni, kestin memeden!" (Asya 14).

Adana’da bulunduğu ikinci dönemde iktidar partisini eleştiren yazılar yazdığı gerekçesiyle ’de Edirne’ye sürüldü. Bu duruma çok üzülen Adanalılar onu seçimlerinde Demokrat Parti’den milletvekili olarak meclise gönderdi. Ancak siyasete pek ısınamayan Arif Nihat Asya, bir dönem yaptığı milletvekilliğinden sonra sırasıyla Eskişehir Lisesi ve Ankara Gazi Lisesi’nde çalıştı. ’da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir grup öğretmenle birlikte gittiği Kıbrıs’tan ’de Ankara’ya döndü ve ertesi yıl emekliye ayrıldı. Bu tarihten itibaren sanat, edebiyat ve kültür konularında yoğun çalışmalar yapan Arif Nihat Asya, yurt içi ve yurt dışında birçok seyahat yaptı. Özellikle Türkiye’de gittiği yerlerde konferanslar verdi, şiirlerinden örnekler okudu. Hayatının son döneminde alışık olduğu bu koşturmacadan el etek çekerek köşesine çekildi. Dostlarının kendisini ihmal ettiğinden yakındı.

Adana’nın düşman işgalinden kurtulduğu 5 Ocak ’te Ankara’da öldü. 5 Ocak tarihi, Adana’da edebiyat öğretmeni olduğu dönemde onu “Bayrak Şairi” yapan şiirinin yazıldığı ve kurtuluş törenlerinde ilk kez okunduğu tarihti. 8 Ocak Çarşamba günü şair dostları ve üniversite öğrencileri başta olmak üzere geniş katılımlı bir törenle Ankara Yenimahalle Karşıyaka Mezarlığı L. 4, P. ’daki kabrinde toprağa verildi. Mezar taşına isim olarak “Bayrak Şairi M. Arif Nihat Asya” yazıldı. Mezar taşının diğer tarafına ise, “Dokunmayın, üzerine / Gölge ettim kanadımı… / Ninni söyleyin adıma, / Uyandırmayın adımı!” (Yıldız ) mısralarının da yer aldığı ve dört kıtadan meydana gelen bir şiiri yazıldı.

Türk edebiyatına şiir, mensur şiir, vecize, fıkra, deneme gibi türlerde eserler kazandıran Arif Nihat Asya’dan günümüze birçok eser kaldı. Bu eserleri şiirler ve nesirler olarak iki grupta incelemek mümkündür. Şiirlerini Türk Yurdu, Orkun, Ötüken, Serdengeçti, Töre, Hisar, İslâm, İslâm Sanatı, Çağlayan, Hayat, Devlet, Türk Sanatı, Elif, Defne, Toprak gibi dergilerde yayımladı. Bunların tamamına yakınını daha sonra yayımladığı kitaplarına aldı. Şiir kitapları: Heykeltıraş (/), Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor (), Rübâiyyât-ı Ârif (), Kubbe-i Hadrâ (), Kökler ve Dallar (), Rübâiyyât- ı Arif II (Kıbrıs Rübâileri) (), Rübâiyyât-ı Arif III (Nisan) (), Emzikler (), Duâlar ve Aminler (), Rübâiyyât-ı Arif IV (Kova Burcu) (), Yürek (), Rübâiyyât-ı Arif V (Avrupa'dan Rübâiler) (), Köprü (), Aynalarda Kalan (), Kundaklar (), Basamaklar (), Divançe-i Arif (), Şiirler () ismiyle raflardaki yerini alırken Yeni İstanbul, Memleket, Türk Sözü, Demokrat, Ankara Ekspres, Ankara Havadis, Bâbıâlîde Sabah, Bizim Anadolu gibi gazetelerde yayımladığı mensur şiir, deneme, fıkra ve vecizeden oluşan nesirlerini ise Yastığımın Rü’yâsı (), Ayetler (), Kanadlar ve Gagalar (), Çekirdek I: Enikli Kapı(Cahide’nin Eli, Enikli Kapı) (), Çekirdek II: Terazi Kendini Tartamaz (), Tehdit Mektupları (), Çekirdek III: Onlar Bu Dilden Anlar () isimleriyle neşretti. Bunlardan başka Ötüken Neşriyat, Arif Nihat Asya'nın ölümünden sonra bütün şiirlerini Büyüyün Kızlar Büyüyün (), Fâtihler Ölmez (), Takvimler (), Yürek (), Heykeltıraş (), Rübâiyyât-ı Arif VI (Yerden Gökten), Ses ve Toprak () isimli yedi kitapta, nesirlerini ise Aramak ve Söyleyememek (), Ayın Aynasında (), Kubbeler (), Tehdit Mektupları () ismiyle dört kitapta topladı. Ayrıca ikinci eşi Servet Asya’ya yazdığı mektuplar ise Sevgi Mektupları () ismiyle neşredildi (Yıldız ).

Şair, öğretmen ve hatta bir ara siyasetçi olan Arif Nihat Asya, yaşadığı dönemde kıymeti fazla bilinmeyen sanatçılar arasındadır. Arkasında onlarca kitapla birlikte yüzlerce öğrenci bırakan şair, Adana’da öğretmen olarak bulunduğu yıllarda kaleme aldığı Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor () isimli kitabıyla kendini edebiyat dünyasına sevdirdi. Mistik temayülleri olan ve hayatı bu pencereden görmeye çalışan şair, “vatan ve millet sevgisi, tarih ve mâzi, bayrak ve istiklâl, Türk büyükleri, hikâye ve efsane kahramanları” gibi millî unsurları (Yıldız ) işlediği şiirlerini diğer şiirlerden farklı olarak hamasi bir üslûp ve yüksek bir sesle söyledi. Türk tasavvuf terbiyesi sanatının önemli çizgilerinden biri olmakla birlikte, özellikle millî unsurları ele alış şekli Arif Nihat Asya’yı Türk edebiyatının çok sevilen destan şairlerinden biri yaptı. Öğretmenliği sırasında verdiği dersler, konferanslar ve ikili ilişkilerinde bu çizgisini hep muhafaza etti. Kıbrıs’ta bulunduğu yıllarda o coğrafyanın tarihî gerçeklerinden hareketle derslerinde ve konuşmalarında sadece öğrencilerine değil; oradaki bütün insanlara millî bilinç aşılamaya çalıştı. İnsanı ve tabiatı Mevlevi felsefesi etrafında yaratıcı ile birlikte düşündü. Onun değişik şekillerdeki görünüşlerini bu bakış açısına göre ele aldı. Bu felsefeye bağlı kalarak çeşitli tasavvufî unsurlarla şiirini zenginleştirdi ve yaratılan her şeyi sevmeyi, hoş görmeyi kendine ilke edindi. Dinî konuları da iman, dinî heyecan, din büyükleri, dinî mabetler, dinî tasavvufî günler ve törenler gibi konular çerçevesinde ele aldı. Aşk, tabiat, cemiyet, insan, yurt güzellikleri, kader, ölüm, aşma-yücelme duygusu (Yıldız 7) onun şiirlerinde yer verdiği diğer konular oldu.

Annesiz ve babasız bir çocuk olarak başladığı hayatta zorluklara karşı mücadele, vatana ve millete bağlılık ve Allah’a iman sayesinde geniş bir çevre ve saygın bir yer edindi. Duyuş, düşünüş ve anlatış olarak orijinal bir şair olan Arif Nihat Asya, hayatı boyunca bir ülkü adamı olduğunu hiç unutmadı. Sanatını icra ederken de, öğretmen olarak kürsüde bulunurken de bu çizgisinden asla vazgeçmedi. Sanatının ve şahsiyetinin şekillenmesinde en büyük etken bu özelliği oldu. Onunla ilgili değerlendirmeler, bu özelliklerinden dolayı genelde sanatının ulaştığı son merhale üzerinden yapıldı. Rindane tavrı ve mütevazı mizacı ile dünyanın geçici olan makam ve unvanlarını hiçe sayan şair, düşmanlarını bile hayran bırakacak bir sanatkâr olarak tanındı (Öner 37). Yakınındakiler Arif Nihat Asya’nın ince ve keskin zekâlı, hazırcevap, kalender, esprili, neşeli, açık sözü ve çok yönlü bir sanatkâr olduğu fikrinde birleşti (Yıldız 55). Tasavvufî şiirlerinde yer yer karşılaşılan ıstılahlar, dinî ve tarihî konuları işlediği şiirlerinde yer verdiği eski kelime ve terkipler bir tarafa bırakılırsa, bütün kitaplarının değişmez ölçüsü olan sade ve yaşayan Türkçe ile yazmaya çalıştı. “Yeni Lisan” hareketinin genel karakterine uygun bir dil anlayışının dışına hiçbir zaman çıkmadı (Yıldız 62). Onun şiirlerinin en önemli özelliklerinden biri de ses mükemmeliyetidir. Şair bunu, vezin ve kafiyenin dışında kelimelerin ses değerlerine göre dizilişi, eş anlamlı, zıt anlamlı kelimelerin tekrarı gibi ahenk unsurlarıyla sağladı. Bu başarısı onun şiirine sesle birlikte akıcılık kazandırdı. Arif Nihat Asya’nın şiirlerinde duygu, kelime gruplarının inişli, çıkışlı seslerinde saklıdır. “Naat", "Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” gibi şiirlerinde bunu açıkça görmek mümkündür.

Arif Nihat Asya’nın şiire başladığı dönem, hece vezninin güçlü olduğu yıllardı. Öte yandan bu dönem aynı zamanda Türk şiirinin önemli isimleri Mehmet Âkif, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in aruz vezninin dili ağırlaştırmadığını; aksine bu vezinle Türkçe şiirler yazılabileceğini gösterdiği bir dönem oldu. Şiirin vezinle doğduğunu söyleyen Arif Nihat Asya, Türk şiirinde yaşanan hece-aruz tartışmalarına katılmadığı gibi, birden fazla vezinle yazmayı şiir için bir zenginlik vesilesi saydı. Şiirlerinde aruz, hece ve serbest vezin kullandı. Modern şiirin beslendiği bütün kaynaklardan bilinçli olarak faydalanan Arif Nihat Asya, en çok rubai nazım şeklini kullandı.

Arif Nihat Asya’nın nesirleri tematik yönden şiiriyle büyük benzerlikler gösterir. Aşk, tabiat, kahramanlık ve vatan sevgisi, din ve tarih gibi temaların yanında başta Adana olmak üzere Anadolu’ya ait tespitlere, Kıbrıs’ta bulunduğu yıllarda edindiği izlenimlere nesirlerinde daha fazla yer verdi. Arif Nihat Asya, şiirlerinde olduğu gibi nesirlerinde de yaşayan dili esas aldı; akıcı ve anlaşılır bir dil kullanmaya özen gösterdi. Âyetler’de o zaman moda haline gelen “özleştirme” hareketine uygun ifadeler kullandıysa da zaten az sayıda olan bu kelimeleri daha sonra yaşayan dille değiştirdi veya bu tarz kelimeleri sonraki kitaplarına almadı (Yıldız 62). Nesirlerinin anlaşılırlığı kullandığı açık, sade ve yaşayan dilin yanında kurduğu cümlelerle de ilgilidir. Kısa cümleler kurmaya dikkat eden Arif Nihat Asya, siyasi tahlillerinde zaman zaman derin bir ironi, gayet zekice örülmüş sert ve iğneleyici bir üslup kullandı. Özellikle siyasi konulardaki yazılarında ve yabancı ideolojilere karşı ülkesi ve milleti adına yaptığı kavgalarında dilin bu anlamda imkânlarını zorladı. Bu tip yazılarında takındığı politik ve ideolojik tavır etkili oldu.

İlk şiirlerinde Mehmet Emin Yurdakul ve Mehmet Âkif Ersoy’dan etkilendiği görülen Arif Nihat Asya, olgunluk dönemi şiirlerinde Yahya Kemal’in Türk tarih ve medeniyetini anlattığı millî romantik duyuş tarzını çağrıştıran bir etkiyle şiirler yazdı. Tıpkı onun gibi hayata ve ölüme rindane bir tavırla yaklaştı. Arif Nihat Asya, geride bıraktığı eserleriyle yaşadığı dönem ve sonraki dönemin milliyetçi çizgide yürüyen genç şairleri üzerinde oldukça tesirli oldu.

Kaynakça

Asya, Arif Nihat (). Rübâiyyât-ı Arif. İstanbul: Ötüken Yayınları.
Bakiler, Yavuz Bülent (). “Arif Nihat Asya, Çocukluk Günlerini Anlatıyor…”. Türk Edebiyatı-Arif Nihat Asya Özel Sayısı-. S. s
Öner, Sakin (). Arif Nihat Asya. İstanbul: Toker Yayınları.
Yıldız, Saadettin (). Arif Nihat Asya -Nesirler-. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Yıldız, Saadettin (). Arif Nihat Asya’nın Şiir Dünyası. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Yıldız, Saadettin (). “Arif Nihat Asya’nın Eserleri”. Türk Edebiyatı -Arif Nihat Asya Özel Sayısı-. S. s

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ABDULLAH ŞENGÜL
Yayın Tarihi:
Güncelleme Tarihi:

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
HeykeltıraşMahmut Bey Matbaası–İkbal Kütüphanesi / İstanbulŞiir
Yastığımın Rü’yâsı- / AdanaMensur Şiir
AyetlerAdana Türk Sözü Basım / AdanaMensur Şiir
Bir Bayrak Rüzgâr BekliyorSabri Çelik Matbaası / İstanbulŞiir
Kanatlar ve Gagalar- / İstanbulDiğer
Kubbe-i HadrâYıldız Matbaacılık / AnkaraŞiir
Rübâiyyât-ı ÂrifYıldız Gazetecilik ve Matbaacılık / AnkaraŞiir
Çekirdek I: Enikli Kapı- / AnkaraFıkra
EmziklerGüven Matbaası / AnkaraŞiir
Kökler ve DallarToprak Dergisi Yayınları / İstanbulŞiir
Rübâiyyât-ı Arif IITürkiye Milli Talebe Federasyonu Yayını / AnkaraŞiir
Rübâiyyât-ı Arif IIIGüven Matbaası / AnkaraŞiir
Çekirdek II: Terazi Kendini TartamazDefne Yayınları / AnkaraFıkra
Duâlar ve AminlerYağmur Yayınları / İstanbulŞiir
Rübâiyyât-ı Arif IVDefne Yayınları / AnkaraŞiir
Tehdit MektuplarıDefne Yayınları / AnkaraFıkra
YürekDefne Yayınları / AnkaraŞiir
Aynalarda KalanSanayi-i Nefise Matbaası / AnkaraŞiir
KöprüDefne Yayınları / AnkaraŞiir
KundaklarDidakta Yayınları / AnkaraŞiir
Rübâiyyât-ı Arif VDefne Yayınları / AnkaraŞiir
Çekirdek III: Onlar Bu Dilden AnlarDidakta Yayınları / AnkaraFıkra
BasamaklarDidakta Yayınları / AnkaraŞiir

İlişkili Maddeler

Sn.Madde Adıfunduszeue.info / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1NASFET, Ahmed Rızâ Nasfet Efendid. - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2Cenk Koyuncud. 27 Haziran - ö. 14 Mayıs Doğum YeriGörüntüle
3KELÎM, Seyyid Kelîm Efendid. ? - ö. /Doğum YeriGörüntüle
4NEDİMÎ, Mahmut Danişmendoğlud. - ö. Doğum YılıGörüntüle
5GULAMÎd. - ö. Doğum YılıGörüntüle
6Mükerrem Kamil Sud. 1 Temmuz - ö. 23 Temmuz Doğum YılıGörüntüle
7İdris Ahmet Purad. - ö. Ölüm YılıGörüntüle
8CEVLÂNÎ, Dursun Kılıçd. - ö. Ölüm YılıGörüntüle
9Munis Faik Ozansoyd. 4 Nisan - ö. 31 Mart Ölüm YılıGörüntüle
10Özcan Yüksekd. - ö. ?MeslekGörüntüle
11Osman Aysud. 20 Şubat - ö. ?MeslekGörüntüle
12İpek S. Burnettd. - ö. ?MeslekGörüntüle
13Mehmet Hulusi Öcald. 15 Ocak - ö. 29 Ağustos Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14İsmet Bozdağd. 13 Mart - ö. 8 Mart Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Güngör Dilmend. 27 Mayıs - ö. 8 Temmuz Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Arif Ayd. 9 Aralık - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17ÂRİF, Ârif Mehmed Efendid. ? - ö. 1 Mart Madde AdıGörüntüle
18MEHMET IŞIKOĞLUd. - ö. ?Madde AdıGörüntüle

Arif Nihat Asya NaaT Seccaden Kumlardı

İbrahim Sadri'nin Sesinden Dinle:

Seccaden Kumlardı.. 

Devirlerden, diyarlardan

Gelip, göklerde buluşan

Ezanların vardı! .

Mescit mümin, minber mümin

Taşardı kubbelerden tekbir,

Dolardı kubbelere "amin"..

Ve mübarek geceler dualarımız;

Geri gelmeyen dualardı

Geceler ki pırıl pırıl

Kandillerin yanardı..

Kapına gelenler ya muhammed,

- uzaktan, yakından --

Mümin döndüler kapından

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,

İki dünyada aziz ümmet;

Muhammed ümmetiydi.

Konsun --yine- pervazlara güvercinler,

"Hû hû"lara karışsın âminler

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Şimdi seni ananlar,

Anıyor ağlar gibi

Ey yetimler yetimi,

Ey garipler garibi;

Düşkünlerin kanadıydın,

Yoksulların sahibi

Nerde kaldın ey Resûl,

Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,

Çağlar ne çağlardı:

Daha dünyaya gelmeden

Mü'minlerin vardı

Ve bir gün, ki gaflet

Çöller kadardı,

Halîme'nin kucağında

Abdullah'ın yetimi

Âmine'nin emaneti ağlardı.

Hatice'nin goncası,

Aişe'nin gülüydün.

Ümmetinin gözbebeği

Göklerin resûlüydün

Elçi geldin, elçiler gönderdin

Ruhunu Allah'a,

Elini ümmetine verdin.

Beşiğin, yurdun, yuvan

Mekke'de bunalırsan

Medine'ye göçerdin.

Biz bu dünyadan nereye

Göçelim, yâ Muhammed?

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet

Altın devrini yaşıyor

Diller, sayfalar, satırlar

"Ebu Leheb öldü" diyorlar.

Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed

Ebû Cehil kıt'alar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada

Mevlidine hayran kulaklarımız;

Ne adlar ezberledi, ey Nebî,

Adına alışkın dudaklarımız!

Artık, yolunu bilmiyor;

Artık, yolunu unuttu

Ayaklarımız!

Kâbe'ne siyahlar

Yakışmamıştır, yâ Muhammed

Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;

Gurur, Kafdağı'nda derebeyi

Onu da yaralarlar kanadından,

Gelse bir şefkat meleği

İyiliğin türbesine

Türbedâr oldu iyi.

Vicdanlar sakat

Çıkmadan yarına,

İyilikler getir, güzellikler getir

Âdem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki

Kimi Tâif'tir, kimi Hayber'dir

Fethedemedik, yâ Muhammed,

Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru;

Ne iyilik, ne iyi

Bahçende en güzel dal,

Unuttu yemiş vermeyi

Günahın kursağında

Haramların peteği!

Bayram yaptı yapanlar;

Semâve'yi boşaltıp

Sâve'yi dolduranlar

Atını hendeklerden -bir atlayışta-

Aşırdı aşıranlar

Ağlasın Yesrib,

Ağlasın Selman'lar!

Gözleri perdeleyen toprak,

Yüzlere serptiğin topraktı

Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,

Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,

"Hû hû"lara karışsın âminler

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Yüreklerden taşsın

Yine, imanlar!

Itrî, bestelesin Tekbîr'ini;

Evliyâ, okusun Kur'ân'lar!

Ve Kur'ân-ı göz nûruyla çoğaltsın

Kayışzâde Osman'lar

Na'tını Galip yazsın,

Mevlid'ini Süleyman'lar!

Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle

Geri gelsin Sinan'lar!

Çarpılsın, hakikat niyetine

Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır

Dudaklar ardında saklı

Âminlerimiz vardır

Hacdan döner gibi gel;

Mi'râc'dan iner gibi gel;

Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;

Hızır kanad, Cibril kanad;

Nisan kanad, bahar kanad;

Âyetlerini ezber bilen

Yapraklar kanad

Açılsın göklerin kapıları,

Açılsın perdeler, kat kat!

Çöllere dökülsün yıldızlar;

Dizilsin yollarına

Yetimler, günahsızlar!

Çöl gecelerinden, yanık

Türküler yapan kızlar

Sancağını saçlarıyla dokusun;

Bilâl-i Habeşî sustuysa

Ezânlarını Dâvûd okusun!

Konsun --yine- pervazlara güvercinler,

"Hû hû"lara karışsın âminler

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Arif Nihat Asya

Sesli Şiir Vakti

&#;

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası