bağırsakların toplam uzunluğu / KARADENİZ BLACK SEA ЧЕРНОЕ МОРЕ - PDF Ücretsiz indirin

Bağırsakların Toplam Uzunluğu

bağırsakların toplam uzunluğu

1 KARADENİZ BLACK SEA ЧЕРНОЕ МОРЕ Yaz/Лето /Summer Yıl/Год/Year 6 Sayı/Число/Issue 26 ÜÇ AYDA BİR YAYINLANAN ULUSLARARASI HAKEMLİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ ЕЖЕКВАРТАЛЬНЫЙ МЕЖДУНАРОДНЫЙ ЖУРНАЛ ОБЩЕСТВЕННЫХ НАУК AN INTERNATIONAL QUARTERLY JOURNAL OF SOCIAL SCIENCE ISSN: Sahibi/ Учредитель/ Owner Hayrettin İVGİN Konur Sokak 66/7 Bakanlıklar-ANKARA (+90) [email protected] Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editör/ Главный редактор/ Editor Erhan İVGİN Prof. Dr. Erdoğan ALTINKAYNAK Yayın Kurulu/ Редколлегия/ Editorial Board Prof. Dr. Ramazan KORKMAZ(Ardahan Üniversitesi) Prof. Dr. Orhan SÖYLEMEZ(Ardahan Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet BURAN (Fırat Üniversitesi) Prof. Dr. Anatoly A. BURTSEV (Ammasov Adına Yakutistan Devlet Üniversitesi) Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY (Emekli) Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Sivtseva-Maksimova Prasovya VASILYEVNA (Ammasov Adına Yakutistan Devlet Üniversitesi) Prof. Dr. Bekir DENİZ(Akdeniz Üniversitesi) Prof. Dr. Caval KAYA (Ardahan Üniversitesi) Prof. Dr. Sulayman KAYIPOV (Çuy Üniversitesi) Prof. Dr. Dimitri D. VASİLEV,(Moskova Bilimler Akademisi) Prof. Dr. Elfina SİBGATULLİNA (Moskova Bilimler Akademisi) Prof. Dr. Yakup ÇELİK(Yıldız Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Victoria V. KRASNYKH (Kiev Bilimler Akademisi) Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN (Emekli) Prof. Dr. Hüseyin TÜRK (Ardahan Üniversitesi) Prof. Dr. İhsan BULUT (Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Mustafa ÜNAL(Erciyes Üniversitesi) Prof. Dr. Layli ÜKÜBAYEVA (Manas Üniversitesi) Prof. Dr. Remzi KILIÇ (Erciyes Üniversitesi) Prof. Dr. Roin KAVRELIŞVILI (Ahıska Cevahişvili Üniversitesi) Prof. Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ (Karadeniz Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Enver TÖRE (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Vasiliy Vasilyeviç İLLARİONOV (Ammasov Adına Yakutistan Devlet Üniversitesi) Prof. Dr. Şefika Şule ERÇETİN (Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Tina GELAŞVİLİ(Ahıska Cevahişvili Üniversitesi) Prof. Dr. Elena ARABADJİ (Melitopol Devlet Üniversitesi) Prof. Dr. Natalie KONONENKO (Alberta Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet Evren ERGİNAL(Ardahan Üniversitesi) Doç. Dr. Nadya TIDIKOVA ( Altayistik Enstitüsü) Doç. Dr. İbrahim TÜZER (Yıldırım Bayazıt Üniversitesi) Redaksiyon/ Редакция/ Redaction Yrd. Doç. Dr. Göksel ÖZTÜRK Yrd. Doç. Dr. Ayhan ÇELİKBAY Yrd. Doç. Dr. Mitat DURMU Teknik Sorumlu/Ответственныйпотехническойчасти / Technical Manager Öğr. Gör. Arif Cem TOPUZ : [email protected] Öğr. Gör. Eser KARADENİZ : [email protected] Uluslar ArasiIliskiler /Международныеотношения/ internationalrelationsexpert Yrd. Doç. Dr. Vedi AŞKAROĞLU : [email protected] Yabancı Dil Danışmanları/ Советникипоиностраннымязыкам/ Foreign Language Consultants Prof. Dr. Roin KAVRELİŞVİLİ / Yrd. Doç. Dr. Vedi AŞKAROĞLU Yazışma Adresi/ Адресиздательства/ CorrespondanceAddres Prof. Dr. Erdoğan ALTINKAYNAK Ardahan Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü-Ardahan/TÜRKİYE Tel.: (+90) (+) [email protected] Baskı/ Типография/ Press Sage Yayıncılık (ANKARA)

2 Bu dergi Tübitak/ULAKBİM TR, Index Copernicus (IC), Central and Eastern European Online Library (CEEOL), Ulrich s Web (UPD), Modern Language Association of America (MLA), Proquest ve ASOS Index tarafından indekslenmektedir. This journal is indexed by Tubitak/ULAKBIM TR, Index Copernicus (IC), Central and Eastern European Online Library (CEEOL), Ulrich s Web (UPD), Modern Language Association of America (MLA), Proquest and ASOS Index Hakem Kurulu/ Консультативный совет Редколлегия/ Editorial Board Hakem Kurulu Hakem Kurulu Prof. Dr. Adnan AKGÜN - Maramara Üniversitesi, (Türkiye) Prof. Dr. Ali AKAR - Muğla Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN - Selçuk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Walter ANDREWS - (ABD) Prof. Dr. Tayyar ARI - Uludağ Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Erman ARTUN - Çukurova Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. İbrahim Ethem ATNUR - Atatürk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Aygün ATTAR - Giresun Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Hasan BAHAR - Selçuk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Cevat BAŞARAN - Atatürk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Vladimir BELYAKOV - (Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Uwe BLAESİNG - (Hollanda) Prof. Dr. Bernt BRENDEMEON - (Norveç) Prof. Dr. Valerij BOVTUN Altay Devlet Teknik Üniversitesi (Altay Kray Rusya Federasyonu Prof. Dr. İhsan BULUT - Atatürk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Ahmet BURAN - Fırat Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Nalan BÜYÜKKANTARCIOĞLU - Hacettepe Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Ömür CEYLAN - Kültür Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Ahmet CİHAN - Nevşehir Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Maria CİKİA - (Gürcistan) Prof. Dr. Asiye Mevhibe COŞAR - Karadeniz Teknik Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Halit ÇAL - Gazi Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU - Hacettepe Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Necati DEMİR - Gazi Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Bekir DENİZ - Akdeniz Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Remzi DEVLETOV Kırım Devlet Pedegoji ve Mühendislik Üniversitesi, (Kırım) Prof. Dr. Abide DOĞAN - Hacettepe Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Juliboy ELTAZAROV - Muğla Üniversitsi (Türkiye) Prof. Dr. A. Bican ERCİLASUN - Gazi Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Şefika Şule ERÇETİN - Hacettepe Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Gavril GAVRILEVIÇ FILIPPOV - (NEF Üniversitesi Yakutistan - Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR ERGAN - Hacettepe Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Hande BİRKALAN-GEDİK - Yeditepe Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Orhan GÖKÇE - Selçuk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. İsmail GÖRKEM - Erciyes Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Kadir GÜLKAYRAN (İran) Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN - Ege Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Ali Osman GÜNDOĞAN - Muğla Üniversitesi (Türkiye)

3 Prof. Dr. Hamza GÜNDOĞDU - Atatürk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Harun GÜNGÖR - Erciyes Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Figen GÜRSOY - Ankara Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Tacida HAFIZ - (Bosna-Hersek) Prof. Dr. Cengiz HAKOV - (Bulgaristan) Prof. Dr. Vasiliy Vasilyeviç İLLARİONOV (SAHA Cumhuriyeti -Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Alimcan İNAYET - Ege Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Bravina Rozalia INNOKENTYEVNA (SAHA Cumhuriyeti Bilimler Akademisi -Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Aleksander KADİRBAYEV - (Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Ruslan KADİROV, Mohaçkale Devlet Üniversitesi, (Dağıstan Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Fitnat KAPTAN - Hacettepe Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Günay KARAAĞAÇ - İstanbul Aydın Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Kerem KARABULUT - Atatürk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Recai KARAHAN - Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Ayla KAŞOĞLU - Gazi Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Roin KAVRELİŞVİLİ - (Gürcistan) Prof. Dr. Ceval KAYA - Ardahan Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Sulayman KAYIPOV (CHUI Üniversitesi - Kırgızistan) Prof. Dr. İsmail KERİMOV - (Kırım) Prof. Dr. Remzi KILIÇ - Niğde Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Faruk KOCACIK - Cumhuriyet Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Aynur KOÇAK - Yıldız Teknik Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Özdemir KOÇAK - Selçuk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Abdullah KORKMAZ - İnönü Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Ramazan KORKMAZ - Ardahan Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Mehmet Fatih KÖKSAL - Ahi Evran Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Victoria V. KRASNYKH - (Moskova Lomonosov Üniversitesi - Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Adnan KULAKSIZOĞLU - Marmara Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Muhtar KUTLU - Ankara Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Sabahattin KÜÇÜK - Fırat Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Olga MELNITCHOUK, (NEF Üniversitesi - Yakutistan - Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Alekseyev Anatoly NIKOLAYEVIC (RAN Kuzey Sibirya Halkları Bölümü - Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Mehmet OKUR - Karadeniz Teknik Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Hikmet ÖKSÜZ - Karadeniz Teknik Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Mustafa ÖNER - Ege Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Ramazan ÖZEY - Marmara Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Haydar ÖZTAŞ - Selçuk Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Nazım Hikmet POLAT - Gazi Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Hakan POYRAZ - Gazi Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Svetlana PROKOPIEVA - (NEF Üniversitesi Yakutistan - Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Abdulkerim RAHMAN - (Çin) Prof. Dr. Hülya SAVRAN - Balıkesir Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Elfina SİBGATULLİNA - (Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Orhan SÖYLEMEZ - Ardahan Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Hatice ŞAHİN - Uludağ Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. İbrahim ŞAHİN - Osman Gazi Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Musa ŞAŞMAZ - Niğde Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Esma ŞİMŞEK - Fırat Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Rüstem ŞÜKÜROV - (Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Cemalettin TAŞKIRAN - Kırıkkale Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Abdulvahap TAŞTAN - Erciyes Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Orhan Kemal TAVUKÇU - Rize Üniversitesi (Türkiye)

4 Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN - Ege Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Kerim TÜRKMEN - Erciyes Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Berrak TARANÇ - Ege Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Halil İbrahim USTA - Ankara Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Mustafa ÜNAL - Erciyes Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. İlyas ÜSTÜNYER - (Gürcistan) Prof. Dr. Olga MELNİCUK - (NEF Üniversitesi - Yakutistan - Rusya Federasyonu ) Prof. Dr. Celalettin VATANDAŞ - Karadeniz Teknik Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Kamil VELİ - İstanbul Aydın Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Sivtseva-Maksimova Praskovya VASILYEVNA (NEF Üniversitesi - Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Obayev Nikolay VYACESLAVOVIC (Tuva Devlet Üniversitesi - Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Hakkı YAZICI - Kocatepe Üniversitesi (Türkiye) Prof. Dr. Dursun YILDIRIM - Hacettepe Üniversitesi (Türkiye) Doç. Dr. İbrahim TÜZER - Yıldırım Bayazıt Üniversitesi, Ankara (Türkiye) Doç. Dr. Nadya TIDIKOVA - (Altay) Doç. Dr. Liudmila S. ZAMORSCHIKOVA (NEF Üniversitesi - Yakutistan - Rusya Federasyonu) Doç. Dr. Alexander D. VASILYEV (Sosyal Bilimler Ens. Şarkiyat Bölümü - Moskova - Rusya Federasyonu) Doç. Dr. Mukhopleva Svetlana DMITRIEVNA (Yakut Folklor Enstitüsü RAN - Rusya Federasyonu) Doç. Dr. Ergali ESBOSUN - (Abay Üniversitesi, Kazakistan) Dr. Stale KNUDSEN - (Norveç) Dr. Sayzana TOVUU, (Tuva Üniversitesi, Tuva, Rusya Federasyonu)

5 Temsilcilikler/ Представители/ Representative YURT İÇİ / Турция / Interior: Prof. Dr. Bekir DENİZ ANTALYA Yrd. Doç. Dr. Bilşen İNCE ERDOĞAN AYDIN Doç. Dr. Salim ÇONOĞLU BALIKESİR Yrd. Doç. Dr. Ali ATALAY BOLU Halis TEKİN BURDUR Yrd. Doç. Dr. Rahman ÇAKIR GİRESUN Yrd. Doç. Dr. Fatma Sibel BAYRAKTAR EDİRNE Doç. Dr. Davut KILIÇ ELAZIĞ Yrd. Doç. Dr. Hilal OYTUN ARSLAN İSTANBUL Doç. Dr. Özkan ÖZTEKTEN İZMİR Doç. Dr. Bayram DURBİLMEZ KAYSERİ Yrd. Doç. Dr. Cengiz GÖKŞEN KARS Osman KABADAYI KIRŞEHİR Yrd. Doç. Dr. Mehmet EROL KİLİS Dr. Erkan KALIPÇI - KONYA-NEVŞEHİR Yrd. Doç. Dr. Adnan Menderes KAYA MALATYA Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem ÖZKAN NEVŞEHİR Doç. Dr. Hikmet KORAŞ NİĞDE Doç. Dr. Ergin AYAN ORDU Doç. Dr. Bekir ŞİŞMAN SAMSUN Yrd. Doç. Dr. Doğan KAYA SİVAS Prof. Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ TRABZON Yrd. Doç. Dr. Rezzan KARAKAŞ DİYARBAKIR YURT DIŞI / Другие страны /Abroad: Mehmet Akif KORKMAZ ALMANYA Jale İSMAİLOV AZERBAYCAN İlya İVANOV ÇUVAŞİSTAN Serpil KUP FRANSA Maria CİKİA GÜRCİSTAN Mehmet TÜTÜNCÜ HOLLANDA Harid FEDAİ KKTC Prof. Dr. Tacide HAFIZ KOSOVA Prof. Dr. Hamdi HASAN MAKEDONYA Lübov ÇİMPOYEŞ MOLDOVA Eden MAMUT ROMANYA Doç. Dr. Miryana MARİNKOVİÇ SIRBİSTAN Prof. Dr. Elfina SİBGATULLİNA - RUSYA FEDERASYONU Hakan KARAKOÇ - RUSYA FEDERASYONU YAKUTİSTAN Doç. Dr. Nadya TIDIGOVA ALTAY Murat TOYLU - TATARİSTAN M.C. Natalya BUDNİK - KIRIM UKRAYNA Dr. İrina KAYAN - POKROVSKAYA UKRAYNA Prof. Dr. İngeborg BALDAUF ALMANYA Prof. Dr. Ramesh DEOSARAN - TRİNİDAD-TOBAGO Prof. Dr. Pavel DOLUKHANOV İNGİLTERE Prof. Dr. Charlyn DYERS - GÜNEY AFRİKA Prof. Dr. Shih-chung HSIEH TAYVAN Doç. Dr. Rainer CZICHON ALMANYA Doç. Dr. Ramile ESXADULLAKIZI - TATARİSTAN M.C. Doç. Dr. Cabbar İŞANKUL ÖZBEKİSTAN Doç. Dr. Gholam VATANDOUST KUVEYT Dr. Anarhan NADİROVA KIRGIZİSTAN Prof. Dr. İsa HABİBBEYLİ NAHÇIVAN Prof. Dr. Rukiye HACI ÇİN Prof. Dr. Cengiz HAKOV BULGARİSTAN Prof. Dr. Marika Cikia GÜRCİSTAN Prof. Dr. Dosay KENÇATAY KAZAKİSTAN Prof. Dr. Kopi KYÇYKU ROMANYA Dr. Maria MAVROPOULOU YUNANİSTAN Dr. Emna CHIKHAOUİ TUNUS Yrd. Doç. Dr. Damuta CMMİELWSKA POLONYA Prof. Dr. Tursun GABİTOV KAZAKİSTAN Doç. Dr. Kadir GÜLDİKEN İRAN Doç. Dr. Ergali ESBOSUNOV KAZAKİSTAN Prof. Dr. Ebulfez AMANOĞLU NAHÇIVAN Dr. Kızıl Maadır SİMÇİT, RUSYA FEDERASYONU TUVA. Ertuğrul KULAÇ - RUSYA FEDERASYONU BURYATİA İrina JERNOSENKO RUSYA FEDERASYONU ALTAY KRAY. Prof. Dr. Ruslan KADİROV, (Dağıstan Cumhuriyeti, RUSYA FEDERASYONU)

6 6

7 İÇİNDEKİLER/ CONTENT / СОДЕРЖАНИЕ Söz Başı Presentation Предисловиe Prof. Dr. Erdoğan ALTINKAYNAK 9 Kırgız Soylu Hotonlar. Moğolistan daki «Kırgız» Etnonimleri ve Toponimleri Hotans Of Kyrgyz Origin: Kyrgyz Ethnonims And Toponims In Mongolia Хотоны Потомки Кыргызов. Ареал Этнонимических И Топонимических Названий Кыргыз В Монголии Oljobay Karatayev The Case Of Using Technology By Candidate Teachers Of Mathematics In Classrooms Sınıf Öğretmeni Adaylarının Matematik Öğretimi Bağlamında Teknolojiden Yararlanma Durumları Положение По Использованию Технологии При Преподавании Математики Кандидатами В Педагоги Начальных Классов Mihriban Hacısalihoğlu Karadeniz - Sayım Aktay Судьба Человека И Социальные Проблемы В Произведениях Ч. Айтматова Social Problems And Destiny Of Man In Chingiz Aitmatov s Work Of Art Cengiz Aytmatov un Sanat Eserlerinde Sosyal Sorunlar ve İnsanın Kaderi Layli Ukubayeva Tanzimat Döneminde Osmanlı Devletinin Nehirler ve Göller İle İlgili Yaptığı Bazı Düzenlemeler Some Regulations Made By The Ottomans Concerning The Rivers And Lakes In The Reform Period Некоторые Поправки В Реестре Озёр И Рек Османской Империи В Период Танзимата Levent Küçük Balık Sözcüğü Üzerine On The Word Fısh По Поводу Слова Балык (Рыба) Yrd. Doç. Dr. Nesrin Güllüdağ К Проблеме Вождества И Раннего Государства: Историография По Эпохе Тыгына Önderlik ve İlkel Devlet Meselesi Üzerine: Tigin Dönemi Araştırma Tarihçesi Chiefdom And Earlier State: Historiography On Tygyn s Epoch В. В. Ушницкий (V. V. Ushnitsky) Çanakkale Muharebelerinde Sağlık Hizmetleri ve Mevcut Hastaneler Health Services And Existing Hospitals During The Çanakkale Battles Военные Госпитали И Медицинское Обслуживание В Период Военных Действий В Чанаккале Nurhan Aydın Dokumacılık Sanatının Trabzon/Şalpazarı Yöresindeki Yansıması ve Motif İncelemesi: Çanta ve Çorap Örneği The Reflections Of Weaving And Pattern, In The Region Of Şalpazari, Trabzon: The Examples Of Bags And Socks Ткацкое Дело В Трaбзонском/Шалпазарском Районе И Исследование Узоров На Примере Сумок И Чулков Fatma Yıldırmış

8 Gürcistân Vilâyeti Kanunnâmeleri nin Değerlendirilmesi A Study The Codex Province Of Georgia s Оценка Свода Законов Области Грузии Iasha Bekadze İskender Pala nın Romanlarında Yeni Tarihselciliğin İzleri Traces Of The New Historicism On İskender Pala s Novels Следы Новой Историографии В Романах Искендера Пала Ufuk Kırbaş - Yakup Çelik XX. Yüzyılın Başında Rus Kültüründeki «Öteki Âlem»in Kâşifleri: Y. N. Trubetskoy, S. A. Yesenin Searchers "Other Kingdom" In Russian Culture Of The Early XX Century: E. N. Troubetzkoy, S. A. Yesenin Искатели «Иного Царства» В Русской Культуре Начала XX Века: Е. Н. Трубецкой, С. А. Есенин Marianna Andreyevna Galiyeva Ferit Edgü nün Ne Adlı Küçürek Öyküsünde Modernizm Eleştirisi Critique Of Modernism In Ferit Edgü s Short Short Story Named What Критика Моденизма В Новелле Ферита Эдгу Что Yavuz Sinan Ulu Ermeni Soykırımı İddiası; Ermeni Diasporasının Rolü ve Stratejisi Alleged Armenian Genocide; Functionality In The Context Of Western And Armenian Diaspora Роль И Стратегия Армянской Диаспоры В Притязании Армянского Геноцида Recep Cengiz Выражение Субъекта Как Основного Компонента В Семантической Структуре Предложения В Тюркских Языках (На Примере Карачаево-Балкарскоко Языка) The Subject As The Main Component Of The Semantical Structure Of The Sentence In Karachai-Balkar Language Karaçay-Malkar Örnekleminde Türk Dilinin Semantik Yapısı İçerisinde Anlatım Fatima Т. Mamayeva

9 SÖZ BAŞI Saygı değer okuyucular, Bizlere, dergimizin yayın kurallarına uymayan pek çok makale gelmektedir. Bu nedenle gönderdiğiniz makalelerinizin pek çoğunu geri çevirmek veya kabul etmemekle karşı karşıya kalıyoruz. Bu hem bizim ve hem de siz değerli araştırmacılar için zaman kaybına neden olmaktadır. Lütfen, dergimizin yayın ilkelerini gözden geçirerek makalelerinizi gönderiniz. Son çalışmalarla birlikte dergimizin yayınlamış olduğu kitap sayısı da bir hayli arttı. İsteyenler bu kitapları dergimizin adresine müracaat ederek temin edebilir. İnternet adresimizde, domainimiz istenmeyen kişilerin eline geçmiş idi. Bu nedenle adımızı ve adresimizi değiştirdik. Lütfen dostlarınızı da, dergimizin başına gelen bu tatsız hadiseden dolayı haberdar ediniz. Dergimizin yeni adresi, Ardahan Üniversitesi adresinden hareketle: olarak değiştirilmiştir. Bu adreslere girdiğiniz takdirde arşivlerimiz de dahil olmak üzere istediğiniz bilgilere ulaşabilirsiniz. sayımızla birlikte Tubitak ın Dergipark projesi kapsamında dergimizde yer alan makalelere DOİ numarası da verilecektir. Dergimize gönderilen makaleler Turn It seafoodplus.info intihal sorgulama sistemi tarafından taranmaktadır. Bu şekilde dergimize gönderilen ve yayınlanan makalelerin uluslararası alanda denetlenmesi de sağlanmış olacak ve prestiji daha da artmış olacaktır. Akademik yükselme sağlayanlara başarılarının devamı, aramızdan ayrılan sosyal bilimcilere Tanrıdan rahmet diliyoruz. Çalışmalarınızda kolaylık ve başarılar dilerim. Prof. Dr. Erdoğan ALTINKAYNAK Editör PRESENTATION Dear Readers; So far, we have received many articles which are not compatible with the writing format of our journal. Therefore, we are forced to turn down some of them for revision or not accept some at all, which means a loss of time for us and the dear writers/contributors. I kindly ask you to first have a close look at the writing principles of the journal and then send us the articles. As a consequence of the recent studies we have carried out, the number of books published in the name of our journal has increased immensely. Those wishing to attain these books can do so by communicating with our journal. Unfortunately, our web-site was attacked and so we decided to change its name and address. Could you please kindly inform our colleagues about this unfortunate event? The new address of our journal is given in a link in Ardahan University s domain as and In the new address, you can achieve both the archival documents as well as the new articles to be published in the new issues. We are glad that our journal is increasingly receiving attention in many countries and that many more academics are sending articles to us. Thus, we limited the content of our journal with language culture and literature. 9

10 Within the scope of the TÜBİTAK project named Dergipark, every article published by the journal is given a DOİ number. The papers sent to us are scanned for plagiarism with a programme called, Turn It seafoodplus.info By this way, all the papers sent to us will be filtered and accepted worldwide with a better scientific reputation. We congratulate the academicians who have attained new titles and pay tribute to those who have passed away. We wish you a bright period of success.. Associate Professor Erdoğan ALTINKAYNAK Editor ПРЕДИСЛОВИE Уважаемый читатель, Последнее время мы получаем много статей, не соответствующих нашим требованиям. Связи с этим вынуждены выслать эти статьи обратно своим авторам. Всё это становится причиной патери дорогого времени. Просим прысилать доклады соответсвующие нашим требованиям. Наряду с публикациями выросло количество книг изданных нашим журналом. Желающие могут получить эти кники через наш адрес. Наш интернет адрес и домеин находится в руках у нежелательных лиц. В связи с этим, мы поменяли наше интернетназвание и адрес. Прошу Вас уведомить ваших коллег об этом. Войти на новый адрес нашего журнала можно через электронный адрес Ардаганского университета. Здесь расположены все архивы и нужные для вас материалы. Все статьи, подготовленные в рамках проекта Dergipark и финансируемые Тубитаком, обозначаются номером DOİ. Доступ ко всем докладам можно осуществлять по системе Turn It seafoodplus.info Этим они становятся более престижными и доступными на международном уровне. Учёным желаю высоких научных достижений, царство небесное всем деятелям общественных наук, покинувших нас. С уважением, Профессор доктор Эрдоган АЛТЫНКАЙНАК Редактор журнала 10

11 KIRGIZ SOYLU HOTONLAR. MOĞOLİSTAN DAKİ «KIRGIZ» ETNONİMLERİ VE TOPONİMLERİ HOTANS OF KYRGYZ ORIGIN: KYRGYZ ETHNONIMS AND TOPONIMS IN MONGOLIA 1 ХОТОНЫ ПОТОМКИ КЫРГЫЗОВ. АРЕАЛ ЭТНОНИМИЧЕСКИХ И ТОПОНИМИЧЕСКИХ НАЗВАНИЙ КЫРГЫЗ В МОНГОЛИИ Oljobay Karatayev 2 ÖZ Günümüzde Moğolistan daki Ulangom bölgesinde sayısı az olan Hoton adlı türkçe konuşan topluluk yaşamaktadır. Köken olarak kendilerini Kırgızlar a yakın gören Hotonlar ın sayısı günümüzde den fazladır. Hala Moğollaşmakta olan bu topluluk buna rağmen Müslümanlardırlar. Hotonlar etnik bakımından Doğu Türkistandaki Hoten bölgesinde yaşayan Uygurlara benzetilemez (ele alınamaz), çünkü onlar kendilerini Kırgızlar olarak kabul etmekteler: Biz Kırgızlarız, Kün-Ker in torunlarıyız. Kün-Ker - Tibetçede Türk demektir. Hotonlar Ulangom bölgesinde komşu yaşayan Moğol kökenli Oyratlardan farklı olarak tarımcılıkla uğraşıyorlar. Bilim adamlara göre Hotonlar bu coğrafyaya Cungar (Oyratlar) zamanında göç etmişlerdir (sürülmüşlerdir). Kırgız etnonimi Halhalarda (Moğol gruplarının en büyüğü) hirhis, herhis şeklinde geçmektedir. Batı Moğolistandaki Hyargas-Nuur gölünün de bu ismi (Hyargas) taşıması boşuna değil. İlmi literatürde hereksur şeklindeki bir arkeolojik terim mevcuttur. Bu terim herges-uur Kırgız evi veya gerges huur Kırgız mezarları anlamını taşımaktadır. Moğollar günümüzde de eski mezarları yukarıda geçen isimlerle adlandırnaktalar. Bu gibi hususlar Kırgızlar ın eski dönemlerde yaşadıkları toprakları ve ayrıca Kırgızlların yerli Oyrat-Moğolların etnik tarihine yaptığı tesiri (etkisi) hakkında bilgi verebilmektedir. Anahtar kelimeler: Hotonlar, Kırgız, Etnik grup, Moğolistan, Hirgis, Herhis, Etnik Tarih ABSTRACT A small Turkish-speaking group, called Hoton, live in Ulangom region in Mongolia, today. Originally they regard themselves close to the Kyrgyz people, and they number more than They are in a process of Mongolization, but they are still Muslims. Ethnically Hotons cannot be associated with the Uighurs of Hoten region in Eastern Turkistan, because they accept themselves as Kyrgyz: We are Kyrgyz, grandchildren of Kün-ker. Kün-Ker means Turk in Tibetian language. Different from the Oirats of Mongolian origin, Hotons are agriculturalists. According to scientists, Hotons migrated to this territory at the time of the Zhungars (Oirats). The ethnonym of Kyrgyz is used as hirkis and herhis among Halhals, which are the biggest Mongolian group. It is no coincidence that the Hyargas-Nuur Lake in Western Mongolia carries the very name, Hyargas. In the 1. DOI: /kdeniz Prof. Dr., Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. 11

12 scientific literatüre, there is an archeological term, hereksur. This term might have been originated from herges-uur meaning Kyrgyz home or gerges uur meaning Kyrgyz graveyard. Mongols call old graveyards by these names. These issues give information about the ancient ages of the Kyrgyz people and about their influence on the ethno-history of the Oirat-Mongols. Keywords: Hotons, Kyrgyz, Ethnic Group, Mongolia, Hirgis, Herhis, Ethno-History. АННОТАЦИЯ Хотоны самоназвание тюркской этнической группы, живущей в Улангомском аймаке Монголии, ведушей оседлый образ жизни. Хотоны прекрасно помнят, что имеют тюркское происхождение и принадлежат к мусульманской вере. Кстати, у них сохранились и некоторые исламские традиции. Еще в XIX в. побывавщие среди хотонцев русские учёные-путешественники заметили их этнически близким к кыргызам. На сегоднящний день численность хотонцев составляет человек. Этническая группа резко отличается от восточно-туркестанских уйгуров-хотонцев. Здесь их более трех веков назад поселили ойроты-жунгары. Переселенцы провели сюда искусственные водные каналы. Они по сей день функционируют, и хотоны продолжают заниматься земледелием, растениеводством. Хотоны называют себя «кыргызами» и потомком Кун-Кер-хана. «Кун-Кер» - по тибетски обозначает «тюрк». Этноним «кыргыз» широко распространен в Западной Монголии среди халха-монголов. Этнонимы присуствует в форме «хиргис», «хергис». Озеро Хяргас- Нор (в Западной Монголии) тоже связано с кыргызами живщими в этих краях в период средневековье. Местные монголы средневековых памятников называют «хергес уур кыргызские дома, хергес хуур кыргызские могильники. Все эти данные отражают этнокультурную территорию средневековых кыргызов и их влияние на этническую историю и культуру ойрат-монголов. Ключевые слова. Хотоны, кыргызы, этнические группы, Монголия, хергис, хяргас, этническая история. (onlar (hotanlar) boz üyü kullanırlar, kendilerini müslüman,kırgız soyundanız diye tanırlar). seafoodplus.infoirtsov Bugün Moğolistan da, Batı Çin den göç ettirilmiş Kırgız soyundan gelen Hotonlar yaşamaktadırlar. Dili Türkçe olup gün geçtikçe Moğollaşan bir gruptur yılı yapılan nüfus sayımına göre Hotonların sayısı den fazladır. Elbette, bu etnosu Doğu Türkistan daki Hoten ile ve Hotenli Uygurlarla karıştırmamak gerektir. Uygur resmi etnonimi şekillenmeden önce Doğu Türkistan daki Uygurların büyük kısmı (Sinzyan- Uygur özerk bölgesinin esas halkı) kendilerini Hotenliyiz diyerek bir etnik gruba aidiyetlerini belirlemiş olmalarıdır. İlk başta hoton etnik ismin anlamını belirtmek gerekir. Bu etnonimin benzerleri bugünkü Kırgızların Çekir Sayak ve Sayak boylarının içinde Koton şeklinde bulunmaktadır. Hoton Moğol dillerinde şu anlamlara gelmektedir: 1. Kırg. birgazan (pelikan); 2. Fener anlamına gelir (Mongol-Oros Tol ). Etnik ismin paralelinde bugünkü Türkmenlerin içinde Gotan şeklinde bulunduğu bilinmektedir. Bu terim Türkmencede de yukarıda söylenen anlama gelir (Ataniyazov 30). Bu etnik isim yer adına (toponimiye) bağlı olarak ortaya çıkmış olabilir. Hoton toponimi şehir ve bölgenin 12

13 ismi olarak Batı Çin deki Tarım su havzasının yukarı akımına yakın bir yerde bulunmaktadır. Bu bölgede Kırgızlar hala yaşıyorlar. Hoton toponimi Manas destanının tüm varyantlarında bahsedilmektedir (Маnаs Ansiklopedisi Т.I). yüzyıl Merkezi Asya da kendilerini göstermeye başlayan Moğollar Doğu Türkistan Müslümanlarına hoton demektedirler. Elbette, Moğol dilli halklarda (Oyrot-Moğollarda) hoton kandaş yani kan bağıyla oluşmuş, konar-göçer olan birim anlamına gelir. Aha (Kırgızca aga, ake, Türkçe - ağabey) idare ettiği bu birime sayısı ikiden çok olan aileler evcil hayvanlarıyla katılıyordu. Hoton daki evlerin sayısı hayvan otlaklarının hususuna göre çoğalıp, bazen de azalıyordu. Hoton isminin anlamını Cungar (Oyrot) hanlığının tarihi üzerinde uzman olan İ.Y. Zlatkin şöylece açıklamaktadır: Hoton, kan bağı olan bir münasebenin üzerine kuruludur ve beraberce geçimini yürüten ailelerin grubudur. Hoton da 4, 10, 50 veya bundan çok aileler grubu olurdu. Bir kaç Hoton aymak veya otağı oluşturup, bu da genel mülkiyeti, sahipliği belirtiyordu. Otağlar veya aymaklar grubu ulusu, uluslar ise Cungar (Oyrot) hanlığını oluşturuyordu (Çernışev ). Şimdi ise Moğolistan daki Ubsu-Nur ve Ulan-Gom bölgelerinde yaşayan Hotonlar kimdir sorusuna cevap aramamız gerekir. Dolonlar Moğol Halk Cumhuriyetinin kuzeybatısındaki Ubsunur bölgesinin (Ubsu-Nur gölünün güney etrafı) Trailan somonunda (Moğolca zengin toprak), Ulan-Gom bölgesinin Naran-Bulak somon bölgesinin merkezinde yaşıyorlar. Daha açıklanmamış bilgilere göre Dolonlar Mancur Çin askerleri tarafından Doğu Türkistan ın hanlıkları ile olan savaşta esir alınmıştır. yüzyılın sonu, yüzyılın başlarında Hotonları şimdi yaşadığı Harhira (Kırgızca Karkıra) ya Cungar hanı Galdan-Boşoktu han yerleştirmiş denilir. Komşu yaşadığı Kalmak-Moğolların Derbet, Hotogoyt v.s. etnik gruplarından antropolojik tipi bakımından farklılık göstermektedir. Dini inançları bakımından İslam ın Sünni mezhebine aidiyet göstermektedirler. Kendi dillerini unutmuş diyebiliriz, tutunduğu dinlerinde de Budizm in, Şamanlığın ve başka dinlerin unsurları görülür. Fakat kendilerinin etnik köklerini ve dinlerini unutmadıkları bellidir. Üç yüzyıl öncesinde Harhira nehrine yakın yerlere sulama sistemleri kurulup, tarım kültürü yüksek seviyeye yükselmiştir. Bu yüzden bölgeye Trialan (zengin toprak) denilmektedir. Hotonlar günümüzde de tarımcılık ve bahçıvanlıkla hayatlarına devam etmektedirler. Ulan-Gom un Harhire (Karkıra) nehrine yakın yerlerde yaşayan, içinde bir kaç Türk etnik grupları (çoğunlukla Kırgız etnik grupları) olan hotonlar bir kaç yüzyıl önce Hoton dağlarında yaşadıklarına dair bilgiler var (Abramzon ). Ünlü bilim adamı ve Türkolog S.E. Malov da kendi araştırmalarında Hotonların etnos olarak Kırgızlara yakın olduğuna işaret etmektedir. Moğol dilleri üzerinde uzmanların söylediklerine göre Hotonlar Derbet ve Hoşutlara göre daha iyi Moğolca bilmektedirler (Dorji Masayev). Şu anda Hotonların yaşadıkları 13

14 bölge Oyrot-Kalmuklar için kutsal bir yer olarak biliniyor. Burada Galdan-Boşoktu Hanın naaşı (budda kültürü üzerinde) yakılmıştır. Hotonlarla komşu yaşayan Derbet, Hoşut, Hotogoyt ve diğer Oyrot etnik gruplarına halmg (kalmuk) denilmektedir. Kendileri ise soylarına Kırgızlarız, Küngker hanın evlatlarıyız diyorlar. Tibet dilinde Türklere Künker dedikleri bilinmektedir. Bu bölge Rusya Federasyonuna bağlı Tuva Özerk cumhuriyetiyle ile sınır olup önemli geçiş yolların buluştuğu bir yer sayılmaktadır. Bundan dolayı bölgede ünlü Rus seyyahları komşuları hakkında yazılar yazmışlar. Bu ünlü seyyahlar seafoodplus.infon, seafoodplus.infon, Türkolog-Tarihçi seafoodplus.info, seafoodplus.info, ünlü Moğol bilgisi uzmanı ve dilci seafoodplus.infoirtsov, ünlü Türkolog seafoodplus.infooviç Moğolistan ve Tibet e altı defa geziler düzenleyerek araştırmışlar. Ünlü seyyah seafoodplus.infon Hotonlar için şunları demektedir: Hotonların dili Kara-Kırgızların dili ile çok yakınlar. Kara-Kırgızların sarı baş ( Sarıbagış belirten seafoodplus.infon) boyunun kırk kızdan ortaya çıktıklarını anlatan şecere beni çok şaşırttı (Potanin ). Bu yazar Hotonların boy yapısı, onların yedi boydan oluştuğunu da yazmıştır. Moğolistan ı ve Tibet i araştıran seyyah P.K. Kozlov hotonların görünüşü Ariyler gibidir, gözleri büyük, düz burunlu, giydikleri giyimler etrafındaki diğer halklarla benzemediğini yazmıştır. O Hotonlar hakkında (Alaşan bölgesi) anlatılan efsanelere dayanarak bu bölgede Kırgızların olduğunu söylemiştir. Dünyada ünlü Moğol bilimci seafoodplus.infoirtsov ve doğubilimci, Türkolog A. Smayloviç Hotonlar üzerinde etnografik ve dil araştırmalarını yapar, karışık unsurlar (Kara Kırgız ve Orta Asyalı Sartlar) olsa bile, Kırgız unsurları üstünlükte olduğunu anlatan sonuca varmıştır. B. Vladimirtsov Hotonlar kendi etnik anısında Kırgızlarız dediklerini belirtir. Onun yazdıklarına göre: Hotonlar Ulangoma a gelen Kırgızları görünce dilleri ve yasalarının aynı olduğuna inandık seafoodplus.infoı bilim adamı Hotonların İslam la birlikte aynı zamanda eski Türklere ait yaşadıkları evlerini, ailesini korumak için hamilere, yer ve suyla ilgili inançlara sahip olduklarını söylemektedir. Ayrıca koyunları kurban ederek derilerini hocalara verdiklerini yazar (Vladimirtsov ). Hotonlar kendilerinin hangi boya ait olduklarını hala bilmeleri de dikkat çeken bir durumdur. Günümüzde Hotonların boy yapısını yedi boy (Doloon elken) oluşturmaktadıseafoodplus.infoirtsov şöyle demektedir: Hotonlar boz üy olarak bilinen Kırgızların çadırını kullanmaktadırlar. Kendilerinin Müslüman olduklarını söylemektedirler. Doğu Türkistan dan geldiklerini ve köklerinin Kırgız olduklarını bilmektedirler. Boyları ise: adcı-hurman, yas, ilbya, burut, udzebuk, kasıl, cuppar, hudayberdı, şava, nilva, şalbak, ozbek, hasn, tsyös (Vladimirtsov ). Bazı kaynaklarda ise Hotonların yüzde % Şaavay, % Holidog, % Şalbag, % Burdag, % Ogotor, % Hasnut, % Hoçkeld boylarına mensuptur denilmektedir. Örneğin holidag kelimesinin karışmış anlamı vardır. Burdag ise burut, ogotor ise Kırgızların Döölös ve Saruu boylarının alt parçası olarak bilinen Ogotur uruğuna benzemektedir. Höçkeld kelimesi ise göçüp geldi anlamında olabilir. Mogolistan daki Bayan-Ulgey Kazaklarının Müftisi Azatkan ın Verdigi Bilgilere Göre Hotonlar: 1. Buruud, 2. Hasnuud, 3. Ogtar, 4. Çabay, 5. Çalbık, 6. Hoşgeldi, 7. Kurumyan gibi boylardan oluşmaktadır. Mogolistan daki Kırgız özel isimleri hakkında Günümüz Moğolistan Asya nın tam ortasında bulunan bir ülkedir. Bir buçuk milliyon kilometre kare toprağa sahiptir. Nüfusları iki milyon beş yüz bin olan bu ülkenin 14

15 topraklarında Türk-Moğol, Mancur dilli halkların, boyların (Hunlar, Siyanbi, Tele konfederasyonu, Türk Kağanlıkları, Uygur devleti, Kırgız Kağanlığı, Kara Kıtaylar, Naymanlar, Moğol devleti, Moğol Halk Cumhuriyeti) etnik ve kültürel beşiğidir. Ayrıca devlet geleneklerinin geliştiği tarihi-etnografik büyük bir alan olarak da bilinmektedir. Günümüz Moğolistan ın sahip olduğu doğası, çevresel özellikleri bölgeler arasında büyük farklılıklar arz etmektedir. Toprağın büyük kısmı Gobi çölü ile kaplıdır. Genel olarak kuzey bölgeler dağlık araziye ve ovalara sahip olmakla birlikte güney Sibirya iklimine sahip bir ülkedir. Askeri ve ekonomik açıdan stratejik bir konumda olan Moğolistan (özellikle batı Moğolistan) tarih boyunca merkezi ve teşkilatlı devletlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. En başta uzak doğuya, güneydeki Çin hanedanlığına, batıdaysa Doğu Türkistan a (Doğu Türkistan üzerinden Çin in Şensi, Gansu bölgelerine çıkış yolu)ve Orta Asya ya ulaşarak Büyük İpek Yolunun kontrolü sağlanabilir bir bölgedir. Kırgızlar için de Merkezi ve Batı Moğolistan bölgesi önemli olmuştur. Profesör аarkeolog S. Hudyakov un fikrine göre Kırgızlar şuan ki Doğu Türkistan, batı Moğolistan ve ona sınır olan Tuva ve Minusin bölgesinde m.ö.iv V y.y. Hunlular ve Avarlar (Juan- Juanlar ı) sürüp çıkarmıştır. Fakat söylenen bu fikri kimse ispatlamamıştır. Savaş yönünden stratejik ve ekonomik açıdan önemli sayılan bu bölgeye Kırgızlar yılında Uygur devletin yıktıktan sonra gelebilmiştir. Tabi ki buraya Kırgızlardan başka halklar ve boylarla beraber etnik ve kültür yönünden daha da ilerledikleri sebep olmuştur. Kırgızlar ın şuanki Mogolistan topraklarına geniş olarak yayılması IX yyüzyıldan beri sürmüş olabilir. Bu dönemde Kırgız askerlerinin öncüleri Karakıtaylara (Lyao Korey yarımadasına yakın bir devlet), İç Asya ya, Tibet e kadar geldikleri tarihi kaynaklarda belirtilir. Çok büyük toprağı ve onun halklarını itaat ettirmiş olan Kırgızlar bir buçuk yüzyıl bu bölgeyi idare ederler. Kırgız Kağanlığının içine giren Tuva bölgesinden Moğol ovalarına ulaşmak mümkündür. Kırgız Kağanı, Uygur Devletin yok ettikten sonra Kağanın ordusu devlet merkezini Tanu Ola ya taşır. Bu dağ yüksekliklerinden Moğolistan ın ovalarına hakim bir yerdeydi. Batı Moğolistan Hyargas-Nuur (Kırgız-Köl) XI-XII asırda Kara Kıtayların ve Naymanların göcünden dolayı Kırgız devletinin sınırları daralmaya başlamıştır. Kırgız boylarının yaşadıkları günümüz Moğolistan ın (Kuzey ve Kuzey-Batı Moğolistan) bölgelerine Moğol dilli Oyratlar, Miyangatlar v.d. yerleşmeye başlarlar. Bu dönemden itibaren Kırgızlar ile Moğol boylarının ortasında etnikkültürel münasebetler başlanır. Belirlenmesi gereken mesele yaşam tarzı, geçimi benzer ama dili farklı Kırgızlar ile Moğol dilli (Oyrot) boyların alakaları IX-X yüzyılda başlar. Birçok doğubilimci-tarihçilerinin fikrine göre (E.Kıçanov v.d) Moğol devletinin kurucusu Cengiz Hanın kökeni Kırgızlara aittir: Cengiz Hanın boyu Alangoa nın küçük oğlu Bodonçar dan gelmektedir. Bodonçar ın öz babası Kırgız Maalih-Bayadets olduğu 15

16 sözlü şecerelerde anlatılır. Kırgız Maalih-Bayaudets Alangoa nın kocası öldükten sonra bu eve bekar bir hizmetçi olarak alınır. Diğer Kırgızlar gibi Maalih-Bayaudets kızıl saçlı, mavi gözlü idi. Bodonçor yılında Kara Kidanlar (Kara Kıtaylar) Kırgızları yenmelerinden sonra doğmuştur. Onun neslinin tamamı Cengiz Han gibi saçı kızıl, mavi gözlü idiler (İstoriya Hakasii, , sayfa). Kırgız etnonimleri Halha-Moğollarının ana boylarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Moğolistan ın Moğolları Halha(s)-Moğolları, Çin in İç Moğolistan Otonom bölgesi Moğollarına Barga-Moğolları adıyla bilinmektedir. Etnonim Uruk ve Uruu (boylar ve alt boylar) gibi teşkilatların adı anlamına gelmektedir ve Hirgis, Herhis şekillerinde Moğolistan ın merkezi ve batı bölgelerindeki Moğol dilli etnositelerin içerisinde günümüze kadar bilinmektedir. Batı Moğolistan da Hyargas-Nor (Kırgız Gölü) adlı gölün adı da boşuna verilmemiş olması da dikkat çekicidir. Hyargas-Nor (Kırgız Gölü) Moğolistan daki Büyük göller sistemine ait göl ve coğrafik terim ile bilinen Kırgız Ovası nda yer almaktadır. Kobdo, Zabhan nehirlerinin suyuyla beslenir. Deniz seviyesinden metre yükseklikte, kilometre kare alanı kapsamaktadır ve 80 metre derinliğe sahiptir. Kasım dan Nisan a kadar buzla kaplıdır. Etrafı çöl, taş-kumla kaplıdır. Bazı kısımları hayvan otlatmak için elverişlidir. Suyu minareller açısından zengindir, balıkları çoktur. Elimizdeki tarihi-etnoğrafik bilgilere dayanarak Kırgız etnokomponentleri Moğol dilli etnik grupların içerisine üç süreçte girdiklerini söyleyebilriz. 1. Bu süreçleri şartlı şekilde merkezileşen Kırgız devletinin kurulması ( yılı), Moğol devletinin gelişmesi ( yılı), Kırgızların Cengiz Han ın kurduğu devlete tabi olmaları 2. Moğolların Çin deki Yuan Hanedanının gelişmesi ( ). Tümen Kırgız Özel Bölgesinin kurulması; Kırgız-Oyrot münasebetleri, Oyrot devletindeki Kırgızların önemi; 3. Cungar hanlığının kurulması ( ). Enisey Kırgız devleti ve Cungar hanlığı, Altan Hanlar. Enisey Kırgızlarının Cungarya ya sürgün edilmesi (). Enisey Kırgızlarının dağılması ( ). Batı Moğolistan Hyargas-Nuur (Kırgız-Göl) Kırgızların bir kısmı XII yüzyılda kurulan Oyrot konfederasyonuna katıldıklarını gösteren tarihi bilgiler var. Kalmuk tarihçisi seafoodplus.infoev Ordos knyazı Sagan Tsetsen yazdığı Erdeniiyn Tobçi tarihi kaynağına dayanarak Oyrot konfederasyonunu (XII y.y.) Ogulet (Olet), Bagatut (Batut), Hoyt (Hoyhat) ve Kergudların (Kırgızların) oluşturduğunu söylemektedir. Orta Moğol dillerinde Kırgız etnonimi Kergut (Kergu+t; -t eki Moğolcada çokluk anlamını bildirmektedir) şeklinde yazılmaktadır. Ünlü Moğol Araştırmacısı 16

17 seafoodplus.infoirtsev in görüşlerinde Oyrot Birliğine giren (XII y.y. kadar) Kergudlar Eniseyli Kırgızlardı (seafoodplus.infoirtsev, Leningrad, , sayfa) yılında Moğolların büyük kurultayında Temuçin ak keçeyle taşınarak Cengiz Han ismi verilerek tahta çıkartıldığında Kırgızlar bu tahta tabi olduklarını bildirerek elçilerini gönderirler. Moğolların Yuan Hanedanının gelişimi sürecinden sonra karakorumdaki yönetim için olan mücadeleye Kırgızlar da katılmışlardır. Haydu ve onun taraftarlarına destek veren kırgızları Kubilay Han (Yuan Hanedanının kurucusu, Cengiz Hanın torunu, Toluy Hanın oğlu) Kırgızları birkaç kere göce zorlamıştır. Neticede Kırgızlar günümüz Moğol bozkırlarından Mançurya ya kadarki bölgelere kadar dağıldıklarını tarih göstermektedir. Bilimsel kaynaklarda Hereksur denilen arkeolojik terim kullanulagelmektedir. Bu terim (Konovalov, , s) Heges-uur Kırgız alanı, evi, yurdu veya Gerges- Huur Kırgız Mezarlığı, Kırgız Kabirleri anlamlarına gelmektedir. Bu arkelojik terime ve Moğolistan daki eserlere Profesör Yuliy Hudyakov aşağıdaki tanımı vermektedir: Merkezine taşların dmküldüğü etrafına taşların dizildiği kabirler. Bilim adamı bu eserlerin Mongun-Taygadaki orta asırlara ait Kırgız mezarları ile aynı olduğunu söylemektedir. Demek ki Hereksur denilen terim Kırgızların bıraktıkları tarihi-arkeolojik eserlere verilen bir isimdir. Günümüzde de Moğollar (Merkezi ve Batı Moğolistan ın Moğolları) tarihi abideleri yukarıdaki gibi Herges-uur Kırgız alanı, evi, yurdu veya Gerges- Huur Kırgız Mezarlığı, Kırgız Kabirleri demektedirler. Ünlü bilim adamı seafoodplus.infon in Kırgız mezarları (Oçerki Severo-Zapodnoy Mongolii, Vıpusk IV, ) adlı makalesi yılında Sibirskya Jizn (Sibirya hayatı) adlı gazetede yaymlanır. Bu iki heceden oluşan kelime (hereksur) eski Kırgızlar ile bağlantılıdır. Moğollar üzerine araştırmalar yapan seafoodplus.infoirtsev bu eserleri eski Kırgıs adlı halka ait olduğunu ve Kazaklarla hiiç bir ilgisi olmadığını yazar. Halha-Moğolların tarihi hafızası bölge halkının etnik tarihinde, kültüründe Kırgızların yeri tarih açısından önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Moğolistan ın güzel göllerinden biri olan Hubsugul un batısındaki darhat vadisi yer almaktadır. Buradaki Darhat, Uryanhay, Halhas denilen etnik gruplar iiçerisinde Hirgis adında boy olduğu kayıtlara geçmiştir. Sözlü halk şeceresine göre Hirgis boyu ait olduğu Darhatlar Moğolların (Cengiz Hanın döneminden itibaren) köklü boylarından sayılmaktadır. Batı Moğolistan Eski Türk heykelleri Elyotların arasında da Kırgız boy adları sıkça karşımıza çıkmaktadır. Oyrot devletinin kurulmasında (Yuan dinastisi devrildikten sonra) Kırgızların aktif bir şekilde katılmışlardır. Oyrot birliğinin kurucusu Hara-Hula olmuştur. Onun tahtını Erdeni Batur- 17

18 Huntaycı miras olarak almış ve sonraki dönemde devletin gelişmesine katkı sağlayan yılındaki Moğol-Oyrot Tsaadciyin-Biçig (Yüce Kanunlar) adlı yasaların toplamıyla Yüce Kurultay olmuştur. Erdeni Batur-Huntaycı yılında vefat ettikten sonra tahtta geçmek için Kırgız hanımından olan iki oğlu Zodov ve Zoriktu Torgout hanımından oğğlu Seçen Taycinin ortasında mücadele yaşanır. Kırgız haniçesi ile oğulları Seçen Tayciyi zehirleyerek yönetimi ellerine geçirirler. Zodov ve Zoriktu Kökönordaki Elyotlara katılırlar. Erdeni Batur-Huntaycının dördüncü oğlu Ontson Tayci yılından itibaren Hirgis (Kırgız) halkını yönetmeye başlar. Demek ki Oyrot hanlığını yılına kadar Kırgız Otağı (Kırgız bölgesi, Kırgız yönetimi) olmuştur denilen fikri ortaya atabiliriz. Çünkü Enisey Kırgızları Cungarya ya yılında sürgüne tabi tutulduklarını bilinmektedir. Halkas-Moğollarının içerisinde en eski ve köklü denilen Kırgız boyu vardır. Moğol bilim adamlarının fikirlerine göre Halkasların içerisindeki Hirgis etnokomponent Moğollara Cengiz Han döneminde girdiğini söylenmektedir. XVI yüzyıla kadar Cengiz soyuna ait noyanlar tarafından ayrı yönetilmiştir. XVI yüzyıla kadar Hirgisler Tümen Han Sayn Noyon (Cengiz Hanın nesilleri Onoohu Uyzendinin oğlu) yönetimine geçmiştir. Ayrıca günümüz Halha(s)- Moğollarındaki etnik grupların biri olan Miyangatların içindeki (Mingat) Kırgız (Hirgis) denilen boy var. Bu boy üç alt boydan oluşmaktadır. Onlar Moğolcanın kurallarına göre Şar Hirgis, Har Hirgis Mödön Hirgis (Sarı Kırgız, Kara Kırgız ve Ağaç Kırgız) denilen boy isimleriyle bilinmektedir. XIX yüzyılın sonu ve XX yüzüyılın başlarına kadar Hara Hirgisler Hayrhan veya Hayrahana tapınmışlarsa Şar Hirgisler Ehiyin uud veya Anaya tapınmışlardır. Muhtemelen bu durum Umay Ananın kutsal sayılmasıyla ilgili olabilir. Mödön Hirgis Mödön ağaç anlamına gelip aynı zamanda ağaca tapınmanın şamanlıktaki izlerini taşıyor olabileceğini söyleyebiliriz. Merkezi Asya daki Türk-Moğol halkları içerisindeki Hayrhan a veya Hayrahan a tapınma sadece Kırgızlara has bir durumdur. Bu tipteki tanrılara (Hayrahan) adayıp doru atları (kök boro) kurban ederler. Demek ki Miyangatların grubuna ait Kırgızlar kendilerinin kadim dinlerini unutmamışlardır. Örneğin Miyangattlar çıkan yarayı, yaralanmış olan bedenlerini Kırgızlara göstermezlermiş. Kırgızların nazarı değer (Şamanlıkta Kara İnanç denilmektedir) inancı mevcuttu. Miyangatların diğer boyları Gök Tanrıya adayıp kır atı ve açık renk koyunu kurban ettikleri bilinmektedir. Bu örneklerle Kırgızların Miyangatların (Moğolların) içerisinde kaybolmadıklarını söyleyebiliriz. Moğolca konuşan Buryatların içinde Kudindik etno-bölgesine ait etnik grup yaşamaktadır. Bu etno-bölgenin içerisindeki grup Rusya nın İrkutsk ilinin Goloustnoy nehrinin kıyılarındaki vadilerin Kuda, Murina ve Kitaya nehirlerinin kollarında yaşarlar. İşte bu etnik grubun içerisinde Han Hirhis adıyla büyük boyun olduğunu biliyoruz. (seafoodplus.infoev, Rodoslovnıye Legendı i Predaniya Buryat, Ulan-Ude, ) Aşağıda Moğol Halk Cumhuriyetinin Bayanhongor bölgesinin halkına ait Hirgis etnoniminin sumonlar (bölge adı) üzerinde dağılımı verildi. Batı Moğolistan halkının tamamında Kırgız boy adlarının sıkça kullanılması bu bölgedeki uzun süren etnik süreç içerisinde Kırgızların aktif bir şekilde katıldığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte yukarıda gösterilen delillerin ve diğer bilgilerin Kırgızların siyasi hayatta etkili olduklarını göstermektedir. 18

19 Haritada Kırgız etnonimi geçen yerler işaret edilmiştir: 1. bayan-ovood: Urianhan, sartuul 2. galuutad: Urianhan, nayman, olhunud, sartuul, hoşuud, uygad, ööld, hirhis, zavar 3. erdenesogdot:urianhan hoşuud, ööld, hirhis 4. bayan-öndört: besğd, hoşuud seafoodplus.infoagaand:besüd, hoşuul, hirhis 6. Gurvanbulagg: sartuul, hoşuud, hirhis 7. Cargalangad: sartuul, urianhan 8. Zag sumand: sartuul, hoşuud, uygad. Urianhan 9. Baatsagaan: sartuul, hoşuud, hirhis Bayantsagaand: sartuul, hoşuud Buutsagaan: harçin, hoşuud, bidegüün, hirhis Bogd sumand: harçin, ööld, hirhis Hüreemarald: harçin, hoşuud, hirhis Ölziyted: ööld, hoşuud, hirhis Bayanligt: ööld, hoşuud, hirhis Bömbögört: horhoy nüdten. Hoşuud Bayanbülagt: hoşuud. Bidegüün, hirhis Cinsted: hirhis Şinecinst: hoşuud Moğolistan. Bayanhongor aymağı 19

20 Orijinal (Moğol dilinde) verilmiş bu bilgi Kırgızların Moğol dilli etnosların (Halha Moğolları) etnik tarihine olan etkisini gösteriyor. Kaynaklar: 1. Mongol-Oros Tol. Moskova, , s. 2. Ataniyazov S. Slovar turkmenskih etnonimov. Aşhabad s. 3. «Маnаs». Ensiklopedisi. Bişkek, , Т.I. 4. Çernışev А.B. Obşestvennoe i gosudarstvennoe razvitiye oyratov v XVIII v. - Moskova, s. 5. Abramzon S.M. Kirgizı i ih etnogenetiçtskiye i istoriko-kulturnıye svyazi. Bişkek, s. 6. Potanin G.N. Oçerki Severo-Zapadnoy Mongolii. -Sankt-Peterburg, bölüm IV, Etnografiya Vladimirtsov, Б. ( а) Novıye dannıye o hotonah // İmp. Rus. Arşivinin Doğu bölümünün notları, Пг.: Тip. İмp. Akademiya Nauk. T -S ; Vladimirtsov Б.Y. Turetskiy narod hotonı//zvoro Sankt-Peterburg, T S Butanayev seafoodplus.info İstoriya Hakasii. Abakan, , s. 9. Vladimirtsov seafoodplus.info Obşestvennıy stroy mongolov: mongolskıy koçevoy feodlizm. Moskova, Konovalov P.B. Kereksurı v Tongosengele. Kultura i pamyatniki bronzobogo i rannego jeleznogo vekov Buryatii i Mongolii. -Ulan-Ude, S Baldayev seafoodplus.infoovnıye Legendı i predaniya buryat. -Ulan-Ude, s. 20

21 THE CASE OF USING TECHNOLOGY BY CANDIDATE TEACHERS OF MATHEMATICS IN CLASSROOMS * 1 SINIF ÖĞRETMENİ ADAYLARININ MATEMATİK ÖĞRETİMİ BAĞLAMINDA TEKNOLOJİDEN YARARLANMA DURUMLARI ПОЛОЖЕНИЕ ПО ИСПОЛЬЗОВАНИЮ ТЕХНОЛОГИИ ПРИ ПРЕПОДАВАНИИ МАТЕМАТИКИ КАНДИДАТАМИ В ПЕДАГОГИ НАЧАЛЬНЫХ КЛАССОВ Mihriban HACISALİHOĞLU KARADENİZ ** Sayım AKTAY *** ABSTRACT Technology use in learning-teaching environments is of vital importance at the present time, in which science and technology are changing and developing rapidly. Consequently, it is assumed that learning will become permanent and effective, thus will not be forgotten for a long time provided that technology is utilized in mathematic teaching. In this study, it is aimed to determine the problems which classroom teacher candidates encounter while utilizing technology in terms of teaching mathematic. This study has been conducted by using case study method and performed with 32 teacher candidates, who are third grade students and study at Giresun University, Education Faculty, Primary Education Programme, Department of Classroom Teaching. Observations have been made with 32 teacher candidates, who take the course called Mathematic Teaching-I for 7 weeks. Finally, a semi-structured interview form, which was prepared by the researchers, has been presented to teacher candidates. The study is analyzed and interpreted by using the descriptive analysis technique. NVivo 8 software has been utilized in order to analyze the data. It is concluded in the study that almost all of the teacher candidates have positive opinions on technology use within the context of mathematic teaching. It is designated that teacher candidates face 4 basic problems while using technology in teaching mathematic. These are problems which are encountered in the process of information seeking and while using technology, security problems and hardware problems. Keywords: Technology, Teaching Mathematic, Classroom Teacher Candidates. * The studty was presented in 2nd International Eurasian Conference on Mathematics Sciences and Applications (IECMSA), August, Sarajevo-Bosnia and Hezegovina. 1. DOI: /kdeniz ** Asisst. Prof. Dr. Mihriban Hacısalihoğlu Karadeniz, Giresun Üniversity, Fakulty of Education, Elemantary Mathematics Education Department, Turkey, Giresun, [email protected] *** Res. Asst. Dr. Sayım Aktay, Giresun Üniversity, Fakulty of Education, Elemantary Clasroom Education Department, Turkey, Giresun [email protected] 21

22 ÖZ Çalışmada, sınıf öğretmeni adaylarının, matematik öğretimi bağlamında teknolojiden yararlanmada karşılaştıkları sorunlara yönelik görüşlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Çalışma, Giresun Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği ABD nin 3.sınıfında öğrenim görmekte olan 32 aday ile gerçekleştirilmiş ve durum çalışması yöntemiyle yürütülmüştür. Çalışmada, Matematik Öğretimi-I dersini alan adaylar ile 7 hafta süresince gözlemler yapılmıştır. Çalışma, betimsel analiz tekniği kullanılarak analiz edilmiş ve yorumlanmıştır. Verilerin analizinde NVivo 8 yazılımından yararlanılmıştır. Çalışmada, adayların neredeyse tamamının matematik öğretimi bağlamında teknoloji kullanımına ilişkin görüşlerinin olumlu olduğu ortaya çıkmıştır. Adayların matematik öğretiminde teknoloji kullanırken 4 temel sorunla karşılaştıkları sonucuna ulaşılmıştır. Bunlar, teknolojiyi kullanırken karşılaşılan sorunlar, bilgi arama sürecinde karşılaşılan sorunlar, güvenlik problemleri ve donanımsal sorunlardır. Anahtar Sözcükler: Teknoloji, Matematik öğretimi, Sınıf öğretmeni adayları. АННОТАЦИЯ В статье рассмотриваются вопросы о положении и трудностях по использованию технологии при преподавании математики кандидатами в педагоги начальных классов. Наблюдения проводились над 32 кандидатами в педагоги 3-го американского курса педагогического факультета Гиресунского университета в течении семи недель по предмету преподавание матнматики-i. Итоги наблюдения были анализированы описательным методом. Данные анализа были рассмотрены методом NVivo 8. Итоги исследования показали, что кандидаты положительно относятся к преподаванию математики с включением технологических методов. Были выявлены четыре прблематических вопроса: трудности при исползовании технологии, по поиску информации, безопасности, оборудованию. Ключевые слова: технология, преподавание математики, кандидаты в педагоги начальных классов. INTRODUCTION Today, the advances in technology and the need aroused from technology made it necessary that educational programs need to be changed accordingly (Deniz and Kaptan, ). Today, it is aimed to raise individuals who can think fast and creatively, are aware of individual differences and know the ways of reaching information. It is aimed to raise teachers who can match the changing mentality and how the teachers who will raise the individuals having the said qualities should be trained is researched (Umay, ). Qualified teachers having the mentioned qualities must be trained in order to reach the said goal. Qualified teacher is the individual who is aware of the emerging developments and innovations; who can integrate the innovations and developments into technology and integrate all the mentioned knowledge into field teaching (Baki, ). Teachers are expected to have specific abilities and qualifications due to the fact that technology has become quite influential (Mentz and Mentz, ). Availability, power and versatile use of technology has made it necessary and possible to reconsider how students learn mathematic best as well as how they should learn it (NCTM, ). It is suggested that teachers leave the role of being the sole authority in 22

23 classroom and guide them to structure mathematical knowledge and enhance the learning and teaching environment (NCTM, , ). Teacher training programs also attract attention to use of technology in school mathematics (Lee and Hollebrands, ; Powers and Blubaugh, ). Teacher candidates must have a good command of technology and be able to use the mentioned ability effectively in learning and teaching processes (Gündüz and Odabaşı, ). Mastering in the ways of utilizing from technology within the context of teaching mathematics will ensure a teacher candidate not only to overcome the feeling of inadequacy but also to have a feeling of being a qualified teacher. Therefore, teacher candidates must first answer the question of how they will teach mathematics through technology. Using technology within the process of teaching leads to participation in learning process and profound learnings; thus, students associate the things which they learn to daily life (Thomas, ). Fendi (), in his study, has established that primary school teachers sometimes need to use technology in their classrooms. In this sense, it can be predicted that classroom teacher candidates who will also teach mathematics soon will reflect technology use on their career. Within this context, how teacher candidates utilize technology in terms of teaching mathematics, whether or not they feel sufficient about technology use and what kind of problems they encounter must be analyzed. It is considered that asking teacher candidates opinions about technology use; designating their technology utilization in teaching mathematics and revealing the problems which they encounter will contribute the literature. Purpose of the Study In this study, it is aimed to determine the problems and their dimensions which classroom teacher candidates encounter while utilizing technology as part of teaching mathematics. Answers of the following questions have been sought in line with this general purpose: 1. What do classroom teacher candidates think about the utilization of technology as part of teaching mathematics? 2. How do classroom teacher candidates utilize technology as part of teaching mathematics? 3. What kind of problems do classroom teacher candidates experience while utilizing technology as part of teaching Mathematics? 4. What solutions do classroom teacher candidates offer related to the problems which they encounter while utilizing technology as part of teaching mathematics? METHOD Research Model In this study, in which it is aimed to determine the problems which classroom teacher candidates encounter while utilizing technology as part of teaching mathematics, qualitative research model has been adopted. Qualitative research (Tavşancıl and Aslan, ; Yıldırım and Şimşek, ) is the research model in which such data gathering methods as observation and interview are used; a qualitative process which aims at revealing perceptions and events in a realistic and holistic way in their natural environment is followed. In the study in which case study pattern is adopted, a single holistic case pattern 23

24 is used. In this context, unstructured participant observation and semi-structured interview techniques are utilized. Participants of the Study Participants of the study is comprised of 32 teacher candidates who study at Giresun University, Education Faculty, Primary Education Program, Department of Classroom Teaching in spring semester and take the lesson called Mathematic Teaching- I. six and 26 participants are females and males, respectively. Data Collection Tool In the study, unstructured participant observation and semi-structured interview technique which are among qualitative research techniques are used. In terms of observation, the researcher observed the lecture of the teacher candidates through the semester. In the study in which unstructured observation technique is used, the researcher has taken notes and tried to reveal how teacher candidates utilize technology as part of teaching mathematics and the problems which they encounter while utilizing it. Semi-structured interviews were performed with the volunteer teacher candidates at the end of the semester. For this purpose, sample interview questions were prepared and reorganized in line with experts opinions. Then, a testing interview was made with one teacher candidate and interview questions were finalized in line with the expressed opinions; they were conducted with 15 teacher candidates. Analyzing the Data Before analyzing the data obtained in the research, the interview data were studied in terms of validity and reliability. In this context, in order to decode sound recordings correctly, they were listened and written separately by the researcher and another independent researcher. Then, interview printouts were controlled and cleared of mistakes and thus finalized. At the next stage, interview printouts were presented to the teacher candidates and the researcher made sure that opinions were narrated correctly. İnterview and observation data were analyzed through descriptive data analysis technique. NVIVO 8, a qualitative analysis software, was utilized to analyze the data. FINDINGS Findings and comments have been presented and commented in this section. While presenting the research findings, the order of research purposes were followed in order to clarify them. General opinions of the teacher candidates on utilization of technology as part of teaching mathematics have been presented in Figure 1. 24

25 Figure 1. General opinions of the teacher candidates on utilization of technology as part of teaching mathematics. Examining general opinions of the teacher candidates on utilization of technology as part of teaching mathematics, it is observed that almost all of the candidates have positive opinions. While according to some teacher candidates, technology is essential in teaching mathematics, according to some other candidates, technology is sometimes insufficient. While Significance of technology in teaching mathematic is incontestable emphasizes the significance of technology, a teacher candidate opining In certain cases, technology may remain incapable. We cannot learn everything via technology. states that technology is sometimes insufficient. On the other hand, some teacher candidates believe that technology has positive and negative sides. A teacher candidate reveals it by suggesting Technology has advantages as well as disadvantages. For instance, using a calculator does more harm than good for someone who is learning multiplication table. However, the opinion that technology is useful has an important place among teacher candidates. According to the teacher candidates, technology use in teaching mathematics helps in motivating teacher candidates, saving time, bringing visuals into use, concretizing and facilitating learning and teaching; attracting students attention. A teacher candidate expresses that technology motivates them by reporting We are more motivated about teaching and another candidate expresses its time saving feature by suggesting We have studied four operations through slides. In this way, we prevent time loss. For example, while lecturing on division, we can save time using slides instead of making students write the operation in their notebook. While such an expression as Presentations are better when utilizing three dimensional visuals in mathematics propounds the contribution of visual features of technology, another expression as When we use technology in teaching mathematics to young children, we can transfer information more easily addresses the facilitative role of technology in teaching mathematics. A teacher candidate expresses his opinion about the fact that technology attracts students attention by stating Mathematics is a lesson in which students must not be distracted. Technology prevents distraction as people focus on the point which the technology addresses. How teacher candidates utilize technology as part of teaching mathematics has been presented in Figure 2. 25

26 Examining Figure 2, it is observed that teacher candidates use technology in teaching mathematics in order to link students information with daily life, obtain information, visualize teaching and learning activities while giving a presentation. One of the teacher candidates refers linking students information with daily life by saying We ensure students to link information with daily life by getting them to watch videos while another one manifests how he collects information by indicating I benefit from the internet and do research. I download pictures for children. I find interesting things for them. It is also observed in the participatory observations that teacher candidates benefit from online video services such as Youtube and integrate them into their presentations. Moreover, teacher candidates try to enliven their presentations benefiting from cartoons such as Pepee. A teacher candidate states technology use as it is more fun to give the lecture through slides which I prepare and find on the net before. Another candidate expresses visualizing teaching-learning activities as We ensure students to understand better through showing visual sources thanks to technology. It is observed that teacher candidates add music to their slides and try to make their presentations more interesting. Classroom teacher candidates opinions about the problems which they experience while using technology as part of teaching Mathematics have been presented in Figure 3. Figure 3. The problems which classroom teacher candidates experience while utilizing technology as part of teaching Mathematics. Examining Figure 3, it is observed that teacher candidates encounter 4 basic problems while using technology as part of teaching Mathematics. These are the problems which are 26

27 encountered while using technology, the problems which are encountered in the process of information search, security and hardware problems. Certain problems which teacher candidates experience while using technology result from the fact that some software contents are in a foreign language and the candidates do not have enough technological information. A teacher candidate addresses the foreign language problem as Some of these programs can be in a foreign language and it could be hard to understand these programs. while another candidate sets light to lack of technological information For instance, in the first year, we studied the software in the computer class which we use in order to prepare presentations. Personally, I do not think that I learnt to use the software precisely. Therefore, I sometimes have difficulty. Observation data also support this finding. It is also observed that teacher candidates have the deficiency of competence in technology use and they experience problems in using the software. It is seen that teacher candidates know about Word and PowerPoint softwares, however they do not use them efficiently. Furthermore, it is observed that some teacher candidates have difficulty in using the projector. The candidates have stated that they experience problems such as absence of remote controller and failure of on/off button. Examining the problems which are encountered while searching information, it can be suggested that these problems are absence of de facto information resources on the internet, information pollution on the internet, lack of information sources, the fact that some websites ask membership or national identity number, resources related to certain key words cannot be reached. A teacher candidate explains the problem of absence of de facto information sources on the internet as With regard to finding resource, we cannot figure where we can find anything when we act based on our own knowledge. ; while the same candidate state the fact that some websites ask membership or T.R. identity number as Certain websites demand membership and I cannot benefit from them due to the fact that I do not trust them and give my identity number. It sometimes bothers me not to be able to access the sites although I know the things which I inquire are in these websites. It is concluded from the observations that the teacher candidates try to utilize the information resources of which they are sure and receive help from the websites of the Ministry of National Education. The candidates who express the key word problem suggesting When I type the thing which I inquire, different results display and I cannot make use of the research engine. express the information pollution suggesting it is really hard to find a standard official publishing. There is a lot of erroneous information on the internet. One of the candidates states the insufficient resource problem suggesting We do not have enough resource. We go online, however we cannot find most of what we look for. Digital security problem is another problem which is encountered while using technology in teaching Mathematics. A teacher candidate expresses this issue reporting there was virus on the website on which we found the information and my computer was infected while preparing my activity. We had to prepare again because we lost the activity we had prepared. Examining hardware problems which are among the problems of technology use, it is observed that they consist of lost hardware units, insufficient teaching materials, inconvenient classroom environment, power cuts and broken hardware units. A teacher candidate summarizes reporting School sometimes has deficiencies in terms of technology; 27

28 for example, sometimes we cannot find power cable of projector. While another teacher candidate refers to insufficient teaching materials stating Teaching materials may not be sufficient, another candidate addresses the inconvenient classroom environment suggesting When we give a presentation, sometimes slides may not be seen because there is too much light in the environment. A teacher candidate mentions power cuts reporting Electricity was cut off when we were finally ready for presentation. and another one refers to broken hardware units stating We sometimes have problems related to projectors and connecting cables. This is because some of them are not repaired. Therefore, this causes us go to other classes. In the observations which were made for the study, problems which are similar to the problems which the teacher candidates indicate have been observed. In the education environments, certain problems such as disorganization of classes in terms of technology use, insufficiency of certain technological equipment (projection screen, extension cable, the fact that candidates cannot see projection screen well due to the size of the class) and deficiency of some of them have been experienced. Furthermore, during the observations, it has been sighted that teacher candidates have problems related to presenting the information in an original way which they obtain by using technologies such as internet. It is observed that teacher candidates only paste the activities which they download from the internet, they cannot add anything original. Teacher candidates express that the reason for this, they do not know how to change, add or remove anything in the activities. Another problem which appears while students use technology is the fact that they read the presentation as it is and they do not add anything to the presentation. What solutions teacher candidates offer related to the problems which are encountered while utilizing technology as part of teaching Mathematics is presented in Figure 4. Figure 4. Solutions which classroom teacher candidates offer related to the problems which are encountered while using technology as part of teaching Mathematics. Examining Figure 4, it is observed that classroom teacher candidates offer 8 basic solutions related to the problems which are encountered while utilizing technology as part of teaching Mathematics. These are teaching educational softwares to teacher candidates well, improving technology education at education faculties, creating educational websites on which information resources are uploaded, suggesting information resources on the internet, creating technology classes, acquainting teachers with the tools in the classrooms, repairing broken hardware units and using smart boards more often. 28

29 While one of the teacher candidates express the solution of teaching educational softwares stating All of these softwares must be taught finely, another one describes the solution of enhancing technology education at education faculties as the following: I believe that we must have a good command of technology. There may be some problems. Teacher candidates should have the good command of technology so that they can address the children. Perhaps, the children know more than us about technology. We should be familiar with technology in order not to feel lowly. Smart boards cannot be used at some schools. We will be classroom teachers and they will most probably not present there but we will, in a sense, take technology there. For this reason, more things can be done at the faculty for the sake of technology. Smart boards can be taught us one to one. We must learn everything related to technology. We do not use technology adequately. We must be taught well so that we can teach better A teacher candidate expresses the solution of creating educational websites on which information resources are uploaded, one of the solution offers, asserting I want to have a website that everybody would be able to share the seafoodplus.info a teacher found a new technique, he would put it on the site so everybody benefits form it. Another student expresses the solution of suggesting information resources on the internet through the following sentences: First things come to mind are internet and computer. For example, when we need to do a research, we try to do it on the internet directly. Therefore, we need to know how to reach the needed resources. It is sometimes difficult to do research. Our teachers may recommend us websites. Another offer is creating technology classrooms. A teacher summarizes it suggesting Technology classes can be formed while another teacher expresses the solution of acquainting teachers with the tools in the classrooms stating It is a good idea to act upon the available materials. For example, we should know before if there are appropriate materials that can project the slides. A student expresses the solution of repairing broken hardware units stating Some projectors in classrooms do not work. They can be repaired. Another student expresses the last solution which is using smart boards more frequently It would be better if smart boards were brought to the school, all of us will be ignorant about them, I do not know what to do and how to use them. CONCLUSION AND DISCUSSION In the study, examining general opinions of the teacher candidates on utilization of technology as part of teaching mathematics, it is ascertained that almost all of the candidates have positive opinions. Furthermore, it is observed that teacher candidates use technology in teaching mathematics in order to link students information with daily life, obtain information, visualize teaching and learning activities while giving a presentation. This result shows similarity with the results of the study which Umay () performed with teacher candidates on the same issue. The result of the same study concluding that teacher candidates do not need technology use in such classes as Mathematics and they think that students will learn more easily and pleasurably through practice contradicts the result of this study. Similarly, findings of this study differ from the results of the study performed by Çakıroğlu, Güven and Akkan () which suggest that teachers have negative opinions on using computers in teaching Mathematics. It is observed that teacher candidates use technology in teaching mathematics basically in order to link students information with daily life, obtain information, visualize teaching and learning activities while giving a presentation. It is also observed in the 29

30 participatory observations that teacher candidates benefit from online video services such as Youtube and integrate them into their presentations. These results are consistent with the results of the study performed by Niess () which concludes teacher candidates have difficulty in integrating the technology education which they receive in undergraduate education into their classes and they cannot link the information which they obtained in technology classes with their classes. It is ascertained that one of the problems which teacher candidates encounter is digital security problems. Besides, examining hardware problems, one of the technology use problems, it is observed that they consist of lost hardware units, insufficient teaching materials, inconvenient classroom environment, power cuts and broken hardware units. One of the results which has been reached is that teacher candidates have problems related to presenting the information in an original way which they obtain by using technologies such as internet. It is also observed that teacher candidates only paste the activities which they download from the internet, they cannot add anything original. Moreover, it is concluded that teacher candidates read the presentation as it is and they do not add anything to the presentation. In the study, it is concluded that teacher candidates encounter 4 basic problems while using technology as part of teaching Mathematics. It is ascertained that they are the problems which are encountered while using technology, the problems which are encountered in the process of information search, security and hardware problems. It is observed that certain problems which teacher candidates experience while using technology result from the fact that some software contents are in a foreign language and the candidates do not have enough technological information. It is observed that teacher candidates have the deficiency of competence in technology use and they experience problems in using computer softwares. It is also seen that teacher candidates know about Word and PowerPoint softwares, however they do not use them efficiently. Furthermore, teacher candidates express that they encounter certain problems while searching information, it can be suggested that these problems are absence of de facto information resources on the internet, information pollution on the internet, lack of information sources, the fact that some websites ask membership and T.R. identity number, resources related to certain key words cannot be reached. Umay () revealed that teacher candidates and active teachers do not include technology use in their instructional plan. Furthermore, he has emphasized that technology use in education process and its integration into education is in its infancy. Although ten years passed, the results of the study show similarity with the mentioned study. Suggestions Following suggestions can be made for the teacher candidates based on the results of the study: Educational softwares must be taught well. Technology education at education faculties must be improved. Educational websites on which information resources are uploaded must be created. Technology classrooms must be formed. Teachers must be acquainted with the operating status of the equipment in classrooms. Broken hardware units in classrooms must be repaired. 30

31 REFERENCES Baki, A. (). Preparing Student Teachers to Use Computers in Mathematics Classroom Through A Long-Term Preservice Course in Turkey. Journal of Information Technologyfor Teacher Education, 9(3), Çakıroğlu, Ü., Güven, B. & Akkan, Y. (). Matematik Öğretmenlerinin Matematik Eğitiminde Bilgisayar Kullanımına Yönelik İnançlarının İncelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 35, Deniz, E. & Kaptan, F. (). Yapılandırmacı Fen Eğitiminde Tamamlayıcı Ölçme Değerlendirme Uygulamalarından Performans Temelli Değerlendirmenin Önemi. Uluslararası Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, Karadeniz, Black Sea - Черное Море, Sayı: 9, Fendi, F. (). İlköğretim Öğretmenlerinin Teknoloji Kullanım Yeterliliği. İstanbul: Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Gündüz, Ş. & Odabaşı, F. (). Bilgi Çağında Öğretmen Adaylarının Eğitiminde Öğretim Teknolojileri Ve Materyal Geliştirme Dersinin Önemi. The Turkish Online Journal of Educational Technology, 3(1), Lee, H. & Hollebrands, K. (). Preparing to Teach Mathematics With Technology: an Integrated Approach to Developing Technological Pedagogical Content Knowledge. Contemporary Issues in Technology and Teacher Education [Online Serial], 8(4). Web: tarihinde alınmıştır. Mentz, E. & Mentz, K. (). Managing Technology Integration Into Schools. A South African Perspective. Journal of Educational Administration, 41(2), Monaghan, J. (). Teachers Activities in Technology Based Mathematics Lessons. International Journal of Computers for Mathematical Learning, 9, National Council of Teachers of Mathematics. (). Principles and Standards for School Mathematics. Reston, VA: NCTM. National Council of Teachers of Mathematics. (). Principles and Standards for School Mathematics. Reston, VA: NCTM. Niess, M. (). Preparing preservice teachers to teach mathematics with technology - Technological Pedagogical Content Knowledge (TPCK) In C. Crawford Et Al. (Eds.), Proceedings of society for information technology and teacher education international conference , Chesapeake, Va: Aace. Powers, R. & Blubaugh, W. (). Technology in Mathematics Education: Preparing Teachers for the Future. Contemporary Issues in Technology and Teacher Education [Online Serial], 5(3/4). Web: Mathematics/seafoodplus.info tarihinde alınmıştır. Yıldırım, A. & Şimşek, H. (). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Kitabevi. Tavşancıl, E. & Aslan, E. (). İçerik Analizi ve Uygulama Örnekleri: İstanbul. Epsilon Yayınevi. Thomas, G. P. (). Toward Effective Computer Use in High School Science Education: Where to from here? Education and Information Technologies, 6(1) Umay, A. (). İlköğretim Matematik Öğretmenleri Ve Öğretmen Adaylarının Öğretimde Bilişim Teknolojilerinin Kullanımına İlişkin Görüşleri. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 26,

32 СУДЬБА ЧЕЛОВЕКА И СОЦИАЛЬНЫЕ ПРОБЛЕМЫ В ПРОИЗВЕДЕНИЯХ Ч. АЙТМАТОВА SOCIAL PROBLEMS AND DESTINY OF MAN IN CHINGIZ AITMATOV S WORK OF ART 2 CENGİZ AYTMATOV UN SANAT ESERLERİNDE SOSYAL SORUNLAR VE İNSANIN KADERİ Layli Ukubayeva * ABSTRACT Social problems have been raised sharply in Chingiz Aitmatov s works. Researching reasons and results of the social problems of social life in a literary style, the writer was able to skillfully describe their significant role in shaping the destiny of man. During the Soviet period, these problems weren t paid a special attention in scientific researches or critical articles written about the writer s works, or they were covered up and considered superficially. By means of different metaphors, subtexts and symbols, the writer s skillfully and openly discussions about negative phenomena happening due to social problems did not satisfy the Socialist ideology of that time. Today is another epoch and another time. Today, in renewal historic condition, Chingiz Aitmatov s works are to be read and evaluated from a renewed artistically aesthetic point of view. One of the main problems to be studied is the social problems. In our article, Chingiz Aitmatov s stories The White Steamer, Farewell Gul sary and his novel The Scaffold will be analyzed from this point of view. Scientific conclusions will be drawn on the fact that the main reason for the characters becoming tragic in the writer s work mentioned above is that social problems are unsettled and not directed in a right way. Key Words: Destiny of Man, Social Problems, Historical- Social Conditions, Intellect, Conscience, Drama- Tragedy. ÖZ Cengiz Aytmatov un eserlerinde sosyal sorunlar çok derin bir biçimde işlenmiştir. Edebi bir üslup kullanarak, sosyal yaşantı içinde beliren sosyal sorunların sonuçlarını belirleyen yazar, bu sorunların insanın kaderini belirleme konusunda oynadıkları önemli rolü de ustaca işler. Sovyet döneminde, akademik çalışmalar bu türden sorunlara önem vermemiş ya da bu sorunlar görmezden gelinerek üstü kapatılmıştır. Farklı metaforlar, alt metinler ve simgeler yoluyla, yazar; dönemin olumsuz sosyal olgularını ustaca ve kimi zaman açık biçimde irdelemiştir, çünkü ona göre bu türden sorunlar dönemin Sosyalist ideoloji öğretileri ve iddialarıyla örtüşmemektedir. 2. DOI: /kdeniz *. Prof. Dr. Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi. Kırgızistan. 32

33 Günümüz farklı bir dönem ve bakış açısıdır. Yenilenen tarihi algıda, Cengiz Aytmatov un eserleri estetik bakış açısı ile yeniden okunmalı ve değerlendirilmelidir. İncelenecek ana konulardan birisi sosyal sorunlardır. Makalemizde, Cengiz Aytmatov un Beyaz Gemi, Elveda Gülsarı hikayeleri ile Darağacı adlı romanı bu açıdan çözümlenecektir. Bilimsel açıdan, trajik bir kişiliğin ortaya çıkmasının ana nedeninin eserde işlenen sosyal sorunların çözümsüz kalması ve doğru biçimde yönlendirilmemesi olduğu gösterilecektir. Anahtar Sözcükler: İnsan Kaderi, Sosyal Sorunlar, Tarihi-Sosyal Koşullar, Zeka, Bilinç, Drama-Trajedi. АННОТАЦИЯ Одной из проблем, остро затрагивающихся в произведениях Чингиза Айтматова, является социальная проблема. Исследуя причины и следствия социальных проблем общественной жизни в своих произведениях, писатель сумел искусно описать их значительную роль в судьбе человека. В советское время в научных исследованиях и критических статьях, посвященных произведениям писателя, этим проблемам не было уделено достаточного внимания. Используя различные метафоры, подтексты и символы, писатель искусно раскрывает отрицательные явления, происходящие из-за социальных проблем и несогласия с социалистической идеологией того времени. Сегодня, в новых исторических условиях следует вновь перечитывать произведения Чингиза Айтматова и анализировать их с новой художественноэстетической точки зрения. Одной из главных проблем все еще остается социальная проблема. В настоящей статье анализ произведений Чингиза Айтматова "Белый пароход", "Прощай Гульсары" и роман "Плаха" будет основан на данных критериях. Научные выводы будут основываться на выявлении основных причин драматического трагического персонажа в указанных произведениях, которые заключаются в неразрешенных социальных проблемах. Ключевые слова: судьба человека, социальные проблемы, историко-социальные условия, интеллект, сознание, драма-трагедия. I am going to begin the word with Chingiz Aitmatov s story named The White Steamship () which drew a wide response in the society. The story of the writer was subjected to sharp and contradictory criticism in Soviet literary critique of that time. Especially, the boy s death, the central character of the story, created different views of the readers. Not only readers but also literary scholars didn t like its tragic ending. For example, when the Kazakh writer A. Alimjanov said: "with the boy s death all around darkened nothing remained, (Tragedy In The Forest Cordon. Literary Newspaper 8) writing in his article titled Essential Clarifications (Tragedy In The Forest Cordon. Literary Newspaper 20) for all readers like Alimjanov, Chingiz Aitmatov said: No, my dear reader, you have remianed. If the destiny of my boy worried you, made you think, then I am happy. Later, during his interview with the journalist of the Literary Newspaper Vladimir Korkin, the writer said the following about his goal in writing The White Steamship : He (Momun, the boy s grandfather) damaged his patrimony, conscience and morals not for his daughter and grandson s destiny. I see social aspect here. 33

34 I wanted to show interlacement of social motives among all motives. I intended to indicate Momun s dependence. I wanted to express that society should work, do a lot of things, settle lots of matters in order to make him happy, brave and independent not coward and dependent. (Ch. Aitmatov ) If we look carefully, we can see a very profound idea in the writer s thoughts. The White Steamship is a work written during the Soviet period of prosperity. In spite of this, Chingiz Aitmatov dared to expose the truth in deep dramatic style, he synthesized his own valuable thoughts through the stories of several tales like Bughu Ene (Mother Deer) and literary tale named The White Steamship. However much the censorship of the period gave him a chance, he tried to convey a slice of real life to readers. However, he didn t tell his aim of writing The White Steamship bravely in public back then as he did later on. Certainly, perestroika that came to the country after M. Gorbachev came to power had also played a role in Ch. Aitmatov s ability to speak openly. It is true that during the Soviet period there was a society wrapped with fine slogans and party appeals such as Everything is for people and for people s good and but it is also true that there was no ideal perfect communism in our social life. Momun is a victim of unsettled social problems of that time. To be more precise, he served Soviet country faithfully, he took part in the Great Patriotic War and fought for it, but today he doesn t even have a minimum package of social benefits. He and his wife live in need, his pension for which he devoted all his life isn t enough for them. That s why, he is dependent on his insolent son-in-law Orozkul, who helped him to get a job in a forest cordon. He gets salary even though it is very little. Thus, he is dependent on Orozkul not only because of his daughter, who is unable to bear a child, but also for his salary and for his job. Let s remember Orozkul s words about the timber being stolen from the forest cordon after his conflict with Momun. Hey! he cried out to Momun. Where are you going to take the horse? Tether it to its place! I can drag it out myself. You won t be in list of people here. I am firing you. Go to blazes! - (Ch. Aitmatov )said Orozkul. In addition to it, Momun s wife scolded him saying the sad truth: who are you after you have lost your salary, did you think about it? One can t be considered as a man if one have loses one s job. You won t be a man. (Ch. Aitmatov ) So, after this kind of tragic situation, poor Momun desperately took a shot at his own tale. Having shot a deer and killing it, Momun saved his own social status and soothed the others. But, his grandson lost the respect for him, Momun died in his heart and became a living dead. Who is guilty for Momun s tragedy, for such a tragic ending of the man s destiny? Certainly, it is the historical social situation and society in which he lived. While generalizing Momun s artistic figure, great humanist and intelligent man of the pen Ch. Aitmatov criticized the society that was unable to provide people s well-being. He tried to put the problem on the agenda, in which the society should be subjected to drastic changes so that people can live independently and he tried to draw attention of the public. Whichever works of Chingiz Aitmatov we take, we can see the problem related to man, man s destiny and these matters are the focus of writer s attention. Let s take artistic design of the story Farewell, Gul sary for example. During the Soviet period, people had great responsibility to society, especially, if they were communists. Provided that party gave you any task, you were to carry it out, even if you were dying at that moment, since it was considered to be sacred duty. However, at that time the society wasn t able to create primitive, let alone favorable, conditions for its members and it even didn t admit it as its own duty. Tanabai, the central character of Chingiz Aitmatov s story Farewell, Gul sary, 34

35 had to live in bad living conditions (let s remember the situation in which sheep yeaned and they had didn t even have fodder and grass to eat) and different situations can be taken as an example. According to the communist rule, Tanabai had no right to leave that place as Bektash left the herd of sheep assigned to him. Moreover, he was to tolerate curses of patrons like Segizbayev. As a realist writer, Aitmatov clearly expressed these kinds of negative sides of the socialist life. He implicated it with a deep underlying message where Tanabai attacked Segizbayev holding a hammer in his hand, showing impossibility of living in such conditions any more. The story Farewell, Gul sary was written in s, when ideology of the party was strong and the party was considered to be the intellect and pride of the Soviet period. In this story, Chingiz Aitmatov was the first to set his face against the social inequality and fake populism in the party, projecting a character of Tanabai in the Soviet literature. He opened a new trend and new words, and he made a new aesthetic artistic discovery and tried to direct the Soviet literature in the right direction. Of course, it was a great bravery and surprise for that period. In spite of the fact that Chingiz Aitmatov was one of the talented writers, he was to obey political, ideological conditions and rules of that period. Being smart in nature, the writer managed to pass the censorship of the times successfully by using subterfuge and expressing old Tanabai s desire to become a communist at the end of the story. The fact that the story depicting a character of a fighter like Tanabai was published not in tamizdat or samizdat but in the Soviet Union itself during severe totalitarian time surprised all foreign critics. (Joseph Mazur ) Especially, for author s truthfulness that doesn t run counter to artistic aesthetic truth, Chingiz Aitmatov s Farewell, Gul sary was appreciated deeply and was given careful consideration in the articles and works of American critics. (The problems of linguistics, literary and art: 1.(12) pp ) Chingiz Aitmatov s another novel named The Place of the Scull caused hot discussion in literary community as soon as it was published. (Komsomolskaya Pravda: , 30th of luly) However, none of them noticed the fact that as an exciter (originator?) there were social matters on the basis of all problems described in the novel and these problems had an important and decisive role in human s destiny. Of course, not telling these matters in public was closely related with ideology of that period. However, nowadays we should admit the fact that the main problems of the novel The Place of the Scull are social problems and morals that originate from those problems. No matter which problems are described in the novel, such as the group of drug abusers ruled by Grishan and Ober Kandalov s juntas, or Bazarbai s attempts to steal a wolf cub of Tashchainar and Akbara and to sell them, these matters arise because of the lack of normal conditions for people. These problems cause human tragedy playing with man s destiny and shaking it to different sides. Perhaps there is a reason the writer describes social backgrounds and life experiences of each his characters in detail. Lenka, Petruha, Mahach etc. wanted to live as human beings, but the society isn t still able to meet their economic and moral demands. There is perhaps a reason that Grishans, who turn their interest and this kind of unpleasant conditions of the society into particular slogans, break spiritual war out against Avdiy telling him that they had nothing to belief. They have been promising to humble man welfare, wealth and happiness since old times saying god will rule the world, there is democracy, there is equality, and there is 35

36 brotherhood. There is happiness in the team, live in commune if you d like, at the end they say that you will get to Heaven! What happened in reality? Nothing except balderdash! I will console suffering people, if you want to know. I am a shield against evil, I will lead people to non- existent God secretly Grishan said. (Aitmatov ) Who can deny the fact that there is a piece of truth in Grishan s words said with sharp sarcasm and mild irony? Seeking for a way of granting worthy life to people by pulling them out of burning social issues is the main problem of Chingiz Aitmatov s works. Great writer, humanist, sage and philosopher Aitmatov had been seeking for answers for these questions all his creative life. At the end, turning to a myth from the Gospels in his novel The Place of the Scull, in his literary heritage for his contemporaries, the writer left us his philosophic concept about human being. His deepest conviction is that everything depends on today s Man. The meaning of human life is to develop his spirit, this is the highest aim of all. The point of reasonable life is that you should go up the stairs which will lead you to spiritual perfect peak day by day. The hardest thing for a man is to be a human being every day. So, waiting for a day which you don t believe depends on people themselves says the great writer. (Aitmatov ) People experience life s terrible ordeals differently. People like Avdiy, Bazarbai, Jesus win the ordeal with strong will; others not being able to stand the test of destiny, collapse, lose their direction of the right path, commit a crime and face a crisis mentally and spiritually. That s why, human being put question What to do? point-blank. Chingiz Aitmatov is a man of letters who learned a lot from the great Russian writer F. M. Dostoevskiy and was greatly influence by him. F. M. Dostoevskiy is a talented writer who said that if there was a normal life in the society, crime would have disappeared of itself and he expressed this idea in his works. In his work named Crime and Punishment, he said: Crime is against abnormal social organization. That s all, nothing more, there are no other reasons. Then going on with his thought, he pointed that if society is arranged well, all crimes will disappear at one go as there won t be anything to protest and everybody will become the righteous in a trice. (Dostoevskiy ) We can see these valuable thoughts in the Chingiz Aitmatov s Gospel myths in the novel The Place of the Scull. Developing his master s idea, Chingiz Aitmatov explains the reasons why contradictions hold people away from better life and crimes happen through the words of Jesus from Nazareth as follows: Does disagreement between people, conflict between empires related to border, conflict between haughtiness and ambition, conflict between men of great ambition and people flattering them for no reason, taking arms and fighting each other end with it? Oh, My God! I was upset, - Why did you give intellect to these creatures if they kill themselves, if the earth turns into tomb of general disgrace? For the first time Ch. Aitmatov openly emphasized in the novel The Place of the Scull that God of today is a man of sense. Consequently, everything in society depends on man s sense and conscience. That s why socially moral problems might not be solved until human being revolutionizes his intellect and develops it. Great thinker puts this question to human beings to consider. Social problems and studying man s destiny are the main point of Chingiz Aitmatov s works, writer s each work is to be studied from this aspect, with today s new aesthetic view, from the position of democracy. In this article I tried to briefly share my opinion of only some of his works. 36

37 Bibliography: A. Alimjanov, Tragedy In The Forest Cordon. Literary Newspaper , the 8 th of June. Literary Newspaper , the 20 th of June. Ch. Aitmatov, We Replenish The World And The World Replenish Us.(Bishkek.: Kyrgyzstan, pp) Ch. Aitmatov, Volume III, Bishkek, pp Look at the same book, pp Joseph Mazur. Legend of The Past: Chingiz Aitmatov s prose (University of Pittsbyrgh Press) Duyshembiyeva A. An American View of Chingiz Aitmatov s story Gulsarat. // The problems of linguistics, literary and art.( 1.(12) pp ) Komsomolskaya Pravda ( , 30 th of luly) Ch. Aitmatov, Volume V, (Bishkek: Biyiktik, ) pp Ch. Aitmatov, Volume V, (Bishkek: Biyiktik, ) pp F. M. Dostoevskiy, Crime and Punishment. (M.: ) pp

38 TANZİMAT DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLETİNİN NEHİRLER VE GÖLLER İLE İLGİLİ YAPTIĞI BAZI DÜZENLEMELER SOME REGULATIONS MADE BY THE OTTOMANS CONCERNING THE RIVERS AND LAKES IN THE REFORM PERIOD 1 НЕКОТОРЫЕ ПОПРАВКИ В РЕЕСТРЕ ОЗЁР И РЕК ОСМАНСКОЙ ИМПЕРИИ В ПЕРИОД ТАНЗИМАТА Levent Küçük * ÖZ Osmanlılar XIV. yüzyılın başlarından itibaren batı Anadolu beyliklerinden bir takım denizci geleneklerini devralarak daha sonraki yüzyıllarda Akdeniz ve Karadeniz hâkimiyetinde kendilerine önemli avantajlar sağlayacak olan bir bilgi ve tecrübeye sahip olmuşlardır. Yüzyılın başlarında ise artık bir deniz imparatorluğuna dönüşecek olan devlet sadece denizlerde değil aynı zamanda memleketin bütün nehir ve gölleri üzerinde de dönemin ekonomik faaliyetleri ve ulaşım stratejilerini uygulayacak olan düzenlemeler yapmaktan geri durmamışlardır. Ayrıca bir takım sefer lojistikleri çerçevesinde nehirler ve göller üzerinde askerî metotlara dayanan uygulamalar geliştirmişlerdir. XVIII. Yüzyıla gelindiğinde denizcilik faaliyetlerini bir düzen altına almak politikası çerçevesinde bir bahriye kanunnamesi vücuda getiren devlet bu uygulama ile hem kaybedilen topraklarını geri alma düşüncesini hem de canlı bir ticari yaşamın ulaşım boyutu için sadece karayolu trafiğini değil aynı zamanda su yollarının potansiyelini de sisteme entegre edecektir. Biz bu çalışmamızda Osmanlı devletinin XIX. Yüzyıl ortalarında gelişen gemi teknolojisi karşısında denizlerde büyük devletlerle mücadele gücünü yitirmesine karşın ülkenin nehirleri ve gölleri üzerinde ticari yaşamın gerektirdiği dönüşümleri gerçekleştirmek yolunda neler yaptığını açıklamaya çalışacağız. Ayrıca ülkedeki nehirlerin tarım faaliyetleri için elverişli şartlara kavuşturulmasında ve nehirlerin bahar aylarında yaratmış olduğu sel ve taşkın tehlikelerine önlem almak noktasında neler yaptığını açıklamaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Nehir, Göl, Modernleşme, Osmanlı, Tanzimat Dönemi, General Havg ABSTRACT From the very beginnings of 14th century, the Ottomans gained knowledge and experience during the rule of Mediterranean and Black Sea region, providing them with great advantages in the later years as they took over the mariner practices from the western Anatolian seigniors. The empire, which gained the sea rule, did not only make regulations concerning the economic activity and transportation strategy on seas but also rivers and 1. DOI: /kdeniz * Dr. Ardahan Üniversitesi, İBEF, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. 38

39 lakes all over the empire. Moreover, military practises were developed by navigation logistics on the lakes and rivers. Ottomans intended to resume the territories they lost and systematise not only the road traffic but also the potential benefit of sea routes by enacting marine law including the regulation of marine activities. This study aims to highlight what kind of efforts were spent by the Ottomans to revitalise the sea trade on the rivers and lakes in spite of the marine technology used by the big powers. Also, what kind of cautions were taken by the Ottomans to stop the danger of overflows appearing in spring and their solution of finding the ways of creating favourable conditions for agricultural activities making use of the rivers will be explored. Keywords: River, Lake, Modernization, Ottomans,Reform Era, General Havg АННОТАЦИЯ В начале XIV-го века османцы получили от западно-анатолийских бейликов традиции мореходства. Они начали их применять в черноморском и средиземноморском мореходстве. Овладев этим исскуством они получили преймушество на морях. В начале XVI-го века Османское государство превратилось в морскую империю. В связи с этим, проводя экономическую стратегию, империя не ограничилась только морями, начала применять речные и озёрные ресурсы. В XVIII-ом веке империя приняла закон о мореходстве и порвела политику упорядочения этой отрасли. Это должно было сопутствовать возвращению потерянных територии и кроме сухопутной, увеличить потециал торговли морским путём и интегрировать обе эти направления. В статье рассматриваются вопросы применения рек и озёр Османской империей для увеличения доходов от торговли и этим противостоять сильным государствам, потенциал мореходства которых увеличилось в XIX веке за счёт технологического прогресса. Кроме этого, изучены подходы и меры принятые против разливов рек и озёр весной. Ключевые слова: река, озеро, модернизация, Османия, период танзимата, генерал Хавг. Giriş Modern insanın dünyayı izleme, keşfetme, genel kavramlar oluşturma ve dünyanın işleyişini analiz etme niyetleri onun rasyonel kapasitesine bağlı olarak gelişmektedir. Modern çağlar ile birlikte insanın kendini ancak dünyayı bildiği kadar bilebileceği gerçeğinden hareketle doğa ile olan ilişkisinde yeni metotlar geliştirmeye başladığı görülmektedir. Her ne kadar insanlık için sonradan tehdit oluştursa da doğayı anlamak, denetim altına almak ve insan varlığının amaçları doğrultusunda doğanın güçlerini kullanmak modern insanın en önemli özelliğidir. Bu durum batı Avrupa da Osmanlılardan daha önce algılanmış ve uygulanmaya konmuştur. Ancak Osmanlılarda geç kaldıkları dünyayı yeniden algılama ve ona yön verme sanatını batıdan öğrendikleri yöntemle uygulamaya başlamışlardır. Osmanlılar henüz modernleşme kavramı ile tanışmadan bu kavramın prensipleri olan akılcılık ve özgürlüğü islamın genel öğretisi içinde kabul etmişlerdi. Ancak Asrın 39

40 başlangıcına değin bu düşünceden hızla bir uzaklaşma da söz konusu olmuştur. Zaten batı karşısında uğranılan kayıplarda bu uzaklaşmanın etkisiyle olmuştur. Modernizmi, Faucault ve Touraine gibi düşünürler araçsal akılcılığın etkisiyle bilim ve teknik sayesinde dünyanın denetiminin olanaklı kılınması olarak tanımlamışlardır.(touraine, ) Akılcılık ve dünyanın büyüsünün bozulmasıyla özdeşleştirilen modernizmi; Osmanlılar kendi geleneğinin, toplumsal örgütlenme ve dinsel inanış biçimlerinin içine kapanık modelinden kurtulmak için bir çağrı olarak ancak Yüzyıl ortalarında anlamışlardır. Osmanlı devlet adamları Ülken in memleketi yalnız kitap ve tarih zaviyesinden görmek onu tanımak için yeterli değildir. Muhtelif coğrafyalardaki insanlarla tabiatın karşılıklı ilişkilerinden doğan içtimai teşekkül özellikleri araştırılmadan dünyayı algılamak mümkün değildir ifadesini şiar edinmişçesine Osmanlı ülkesinin zenginlik kaynaklarını tespit etmek, değerlendirmek ve tebea nın kullanımına tahsis etmek için Tanzimat döneminin felsefesine ihtiyaç duymuşlardır.(ülken, ) Osmanlılar reform çağı diye adlandırılan döneminde her ne kadar batının hasta adam yakıştırmasına maruz kalsalar da aynı dönemde adem-i merkezileşmeden uzaklaşarak imparatorluğu merkezileştirmeye ve savunma amaçlı bir modernleşmeye yönelmişlerdir. (Carter, 23) Bu dönemin hakim ideolojisi çerçevesinde kültürün siyasal amaçlı kullanımını gerçekleştirmek suretiyle iktidarın meşruluğunu sosyoekonomik düzenlemeler, sanat ve bilim yolu ile göstermek istemişlerdir. Bu dönemde ihtiyaç duyulan reformlarda bir çeşitlilik söz konusudur. Bununla birlikte daha çok askeri karakterli olanlarda yoğunlaşma göze çarpmaktadır ki bunu da Rusya ve Avusturya karşısında onsekizinci yüzyıl başlarında uğranılan yenilgilere bağlamak daha olasıdır. Ayrıca bu dönemde batılı seyyahların Osmanlı ülkesine yaptığı gezilerde ülkenin bayındır ve mamur unsurlarının bulunmadığı yönündeki izlenimleri bulunmaktadır. mesela Mısır seyahatinde bulunanların beklentisinin düştüğünü Jale Parla Thackeray dan naklen şöyle anlatmaktadır. Kahire bahçelerinde sivrisinekler, Nil in pis suları, yıkık köprüler ve bakımsız kanallar (Parla, ). Bu anlatılanlar Osmanlı hükümetinden daha önce modernleşme hamlesine girişmiş olan Mehmet Ali Paşa nın memleketinin dahi henüz Batı nın kırsal ve kentsel kalkınmışlığına yaklaşamadığını göstermektedir. Tanzimat Fermanı nın ilanından sonra Osmanlı hükümetinin kamu yararına olan özel girişimlere imtiyaz tanıma hususunda gösterdiği ilgi ve işbirliği manevi bir birliktelik dışına çıkamamıştır. Özellikle kıyı şeritlerinde liman ve rıhtımlar inşa etme, bataklıkları kurutup üzerinde modern tesisler kurma ve kara ile suyolu ağını daha modern hale kavuşturma politikalarını ciddi ve nüfuz sahibi sermayedarlarla işbirliği kuramadığından bu ilgi sonuçsuz kalmıştır.(yerasimos, ) Osmanlıların modernleşme girişimlerinin benzerini yüzyılda Petersburg merkezli olarak yapmaya çalışan seafoodplus.info da modernleşme ile birlikte insanları nesne olmaktan çıkarıp özne yapmak niyetiyle reformlara girişmiştir. Petro ve ardından gelenler Petersburg şehrinin bataklıklarının kurutulması, zemininin temizlenmesi, yumuşak topraklarına payandalar yerleştirilmesi ve su kanallarının açılması türünden girişimlerle ekonomik ve toplumsal değişimin kaotik enerjilerini anlam ve güzelliğin toplumsal dayanışma ile yeni biçimlere bürünmesini sağlamışlardır.(berman, ) Özellikle provizyonist ekonomi modeli ile klasik dönemde başarılı görünen Osmanlı ekonomisi bu dönemde savaş kaynaklı bozulmalara maruz kalmıştır. Devalüasyonların yanı sıra tarım ve hayvancılığa dayalı üretim modellerindeki geri kalmışlık da devletin gelir gider dengesini iyice alt üst etmiştir. Buna karşın imparatorluk coğrafyasının özel 40

41 konumu 40 derece kuzey enlemleri üzerinde olması yinede dünyanın tarım için en elverişli kuşağına sahip olması gibi artı bir özellik kazandırmaktadır. Bu katma değeri kadim medeniyetleri besleyen Fırat ve Dicle gibi iki büyük nehir sisteminden başka Tuna, Sakarya, Kızılırmak, Seyhan, Ceyhan, Menderes nehirleri ile birlikte büyük kısmı Osmanlı coğrafyasında bulunan Nil nehri üzerinden kazanmaktadır. I. Tanzimat Dönemi Osmanlı Nehir Taşımacılığında Modernleşme Girişimleri Tarih boyunca akarsulardan yararlanma imkanı bulan toplumlar dönemlerinin en ileri medeniyetlerini kurmuşlar, bulamayanlar ise yurtlarını terk edip göç etmek zorunda kalmışlardır. Günümüzde de su ve sulama önemini korumakta olup, su arzının giderek artan dünya nüfusunun taleplerini karşılayamaması ile suyun stratejik bir meta haline geldiğini görmekteyiz. Gelecekte su kaynaklarının kullanımı ve kalitesini etkileyecek en önemli faktör nüfus olacaktır. Dünyanın toplam nüfusu yılı itibariyle 7 milyarı aşmıştır ve de ise 9,15 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bir başka deyişle yılına gelindiğinde, bugünkü dünya nüfusu, %30 oranında artmış olacaktır. Suya olan ihtiyaç ve zaruret her yerde ve tarihin her döneminde iyi politik münasebetler halinde nehir arazisinin ve civarda ikamet edenlerin gelişmesine sebep olmuş, aksi halde ise medeniyetlerin çökmesine neden olmuştur. İnsanlar zaman ve mekana bağlı koşullar altında suya çeşitli şekillerde ihtiyaç duymaktadırlar. Gelişmiş ülkelerde su ekonomisi için uzun, itinalı ve kontrollü inkişaf faaliyetleri düzenlenerek suya dayalı sorunlar çözümlenebilmiştir. Su meselesi sadece nakliyat ve enerji istihsali icin belirli bir objeye bağlanmaksızın geniş ölçüde hammadde durumunda olan su kantitatif, kalitatif ve biyolojik özellikleri ile günlük her turlu ihtiyacın fonksiyonlarına bağlanmaktadır. Bir akursunun cevre arazisinde meydana gelen ehemmiyetli iskan ve inkişaf ancak modern metodların yoğunlaşması ile mümkün görünmektedir. Gerçekte nehirler, taşkınlara, sel basmalarına ve sürüntü maddesi çökelmelerine yol açmaktadır. Bazen sağlık problemlerine de neden olabilmektedir. Nehirler ıslah edilirken soysuzlaştırılmadan korunmalı ve biyolojik dengesinin tahrip edilmemesi amaçlanmalıdır. Bugün çok girift bir hale gelmiş olan su ekonomisinin iskan tekniğine ve özellikle vadinin yukarı kısımlarındaki ziraat islerine ait hususları da dikkate alması modern metotlar çerçevesinde beklenen bir durumdur.( Wittmann,) Türkiye nin yüzölçümü 78 milyon hektar ( km²) olup, tarım arazileri bu alanın yaklaşık üçte biri yani 28 milyon hektar mertebesindedir. Yapılan etütlere göre ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar alanın yılı sonu itibari ile toplam 5,61 milyon hektarı sulamaya açılmıştır. Bu miktarın 3,32 milyon hektarı DSİ tarafından inşa edilmiş modern sulama şebekesine sahiptir. 1,3 milyon hektarı mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (KHGM) ve İl Özel İdareleri tarafından işletmeye açılmıştır. Ayrıca, yaklaşık1 milyon hektar alanda halk sulaması yapılmaktadır yılında ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar arazinin bugün itibarıyla sulanmayan 2,89 milyon hektarlık kısmının da DSİ Genel Müdürlüğü tarafından işletmeye açılması hedeflenmektedir.( DSİ Genel Müdürlüğü Faaliyet Raporu, 27) Ülkemizde halen, ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar tarım alanının yaklaşık %66 sı sulanabilmektedir. Beslenme ihtiyacının karşılanması, sanayinin ihtiyacı olan tarımsal ürünlerin dengeli ve sürekli üretilebilmesi, tarım kesiminde çalışan nüfusun işsizlik sorununun çözülmesi ve hayat seviyesinin yükseltilmesi için geri kalan yaklaşık 41

42 2,89 milyon hektarın da sulanması ve bunun için gereken sulama tesislerinin bir an önce inşa edilmesi özel bir önem taşımaktadır. Tanzimat dönemi ile batılılaşma serüvenine başlayan Osmanlıların bu durumunu Tanzimat fermanının formülasyonu içerisinde tanımlayan Osmanlı hükümdarı Memleketin imarı ve halkın rahatı için hayırlı olabilecek konular üzerinde çalışmalar yapılmasını amaçlamaktayım ifadesiyle gerçekte fermandan neler beklendiğini de ortaya koymaktadır.(boa. HRT Belge No) Osmanlı devleti Tanzimat fermanının hedefleri doğrultusunda İngiliz uzman General Hawg ı ülkeye davet ederek kendisinden ülke toprakları üzerindeki bazı nehirlerin keşif ve muayenesine dair etraflı bir rapor istemiş ve bu uzmanın hazırlamış olduğu layihayı Londra sefareti aracılığı ile incelemeye almıştır. Yine aynı dönemde Memalik-i Osmaniye de bulunan akarsular üzerinde su taşkınlarını önlemek amacıyla oluşturulan değirmen çarkları ve sedlerin izalesi noktasında bir kanun layihası hazırlıkları da devletin nehirler ve göller ile ilgili olarak bir master planı hazırlığı içinde olduğunu göstermektedir. Osmanlıların yükselme döneminden itibaren özellikle askeri amaçlar doğrultusunda nehirler üzerinde tasarrufta bulunmaları ve bunu ekonomik büyümenin bir tezahürü olarak göstermeleri devletin vizyonunu göstermesi açısından önemlidir. Daha Kanuni Sultan Süleyman döneminde İran ve kuzey Kafkas politikasına hakim olmak arzusuyla Don ve Volga nehirleri arasında yapılacak kanal ile askeri nakliye kaynaklarının daha iç kesimlere hızlı bir şekilde aktarılmak istenmesi basit bir askeri hedeften ziyade öngörülen bir askeri ve ticari üstünlük stratejisinin ilk ayağını oluşturmaktadır. Yine aynı dönemde Sakarya nehrini Sapanca gölü üzerinden Marmara denizine bağlama stratejisi de ikinci deneme olarak algılanabilir. Yüzyıl ortalarında Asi ve Fırat nehirleri üzerinden Akdeniz ile Basra körfezini kanal ile birbirine bağlama fikirleri bu alanda Osmanlıların ne kadar ileri görüşlü olduklarına örnek gösterilebilir. Daha sonraki dönemde Süveyş kanalı nın açılması politikası da aynı stratejinin evrensel boyutlu olarak uygulanmak istenmesine işaret etmektedir. Tanzimat reformları ile ilgili mevcut yaklaşım modellerinde metodolojik sorunlar olduğunu söyleyen Abou-El-Haj sadece Yüzyıl reform anlayışı ve batı kaynaklı Osmanlı değişiminin hiçbir altyapı hazırlığı geçirmeden top yekun bir değişime uğramasını olanaklı görmemektedir.( El-Haj,) Bunu destekleyen görüşler çok fazla olmasa da Tanzimat ile birlikte Osmanlı toplumunda geleneksel yapıyı değiştirmeyi amaçlayan ve de mevcut durumdan daha iyi şartlara sahip bir toplum meydana getirme isteğinde olan bir aydın ve bürokrat kadrosunun bulunması bu iddiayı destekler mahiyettedir. Osmanlı bürokrat ve devlet adamlarının ülkenin bayındır hale getirilmesi, ülke zenginlik kaynaklarının rasyonel bir şekilde kullanılması gibi konularda fikirler üretmeleri ve bu fikirleri uygulamaya koymaları unutulmaya yüz tutmuş bir anlayışın tekrar hakim olduğunu göstermektedir. Bu konuda ilk girişimlerden sayılabilecek bir uygulama tarihinde Kızılırmak nehri üzerinde taşımacılık, sulama ve bitki örtüsünün korunmasını sağlayacak bir proje bir Osmanlı maden müdürü tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu projede henüz Osmanlı devleti için erken sayılacak bir zamanda yap işlet devret modelinin önerilmiş olması da ayrıca dikkat çeken bir husustur.(önal ve Doğan,) Yine bu duruma benzer yaklaşımların daha erken dönemlerden itibaren hem askerî gayelerle hem ekonomik gayelerle yapıldığını görmekteyiz. Nehirler üzerinde köprü yapımı ve nehirlerin keşifleri ile ilgili detaylı raporlar hazırlanması faaliyetlerinden devletin sadece modernleşme kaygısı gütmeden mevcut kaynaklarını rasyonelleştirmek için nasıl bir yol 42

43 izlediğini anlayabilmekteyiz. Özellikle köprü yapımı ve onarımı ile birlikte kamusal fayda için devletin coğrafi yapının elverdiği değişikliklere başvurduğunu görmekteyiz.(çulpan, ) Bu düzenlemelerin yanı sıra daha Kanuni döneminden itibaren Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde taşımacılığı geliştirmek için Birecik de gemi yapım işine büyük bir önem verildiği ve özel gemi yapım ustalarının görevlendirildiğini bu dönem belgelerinden anlamaktayız. Ayrıca Yüzyılda İngilizlerin bu iki nehir üzerinde iki adet buharlı gemi inşa ederek hem bölgenin ekonomisini ele geçirmek niyetinde olduklarını hem de Hindistan yoluna alternatif güzergah bulma arzusunda olduklarını gösteren fizibilite çalışmaları Osmanlı coğrafyasında nehirlerin ekonomik potansiyellerinden yararlanma düzeyini göstermesi açısından önemlidir. Tanzimat döneminde Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki ekonomik katma değere sahip olmak isteyen yabancıların buharlı gemi şirketleri kurmaları da ticaretin boyutları hakkında bir fikir verecektir. Osmanlı Devletinin güney eyaletlerinin (Halep, Rakka, Musul, Adana vb) Bağdat ve Basra ya götürdükleri kervan yükleri Fırat ve Dicle üzerindeki iç su taşımacılığı ile gerçekleşmektedir. Bu ve benzeri nehir taşımacılıkları dönemin diğer taşımacılık çeşitlerine nazaran daha ucuza mal olmakta ve daha güvenli bir şekilde yürütülebilmektedir. Osmanlı coğrafyasının olanak vermeyişi nedeniyle nehir taşımacılığı çok yaygın olmasa da bazı nehirlerin ekonomik bütünlük sağlayan rolleri onlar üzerinde sınırlı da olsa bir ekonomik faaliyetin yürütülmesine imkan tanımıştır. Fırat ve Dicle nehirleri Birecik- Bağdat ve Basra arasında böyle bir iç suyolu güzergahı kurulmasına uygun konumda bulunmaktadır. Benzer bir şekilde Balkanların üç ünlü nehri Tunca, Meriç ve Arda üzerinde yapılan taşımacılık faaliyeti ve bu nehirler üzerinde kurulan köprüler ile Osmanlı Devletinin mekan organizasyonunun ekonomik gereklerini bir şekilde gerçekleştirdiğini bize göstermektedir. Osmanlı devletinin denizlere olan ilgisi elde edilen denizler ötesi ülkelerin korunması düşüncesinin yanı sıra Venedik, Dubrovnik, Marsilya, Cenova ve Fransa gibi devletlerle ticaret yapmak, hakimiyeti altına aldığı denizler de güvenliği tesis etmek düşüncesiyle başlamıştır. Bu gerekçelerle kuvvetli bir donanma vücuda getirilmiştir. Denizler ile irtibatı olan uzak Osmanlı memleketleri ile olan haberleşme ve idari düzenin gerektirdiği emirler Osmanlı devletini gemicilik sektöründe ciddi girişimlere yöneltmiştir. Osmanlılar denizcilik ve nehir isletmeciliği faaliyetlerini haberleşme ve ulaşım politikalarına duyduğu gereksinim çerçevesinde düzenlemek durumun da kalmıştır. Osmanlı ülkesinin kara yolu ağı üzerindeki menziller ve derbentler haricinde kalan ve kara yolu ile nehirlerin kesiştiği bölgelerde eğer coğrafya köprü yapımına elverişli değilse devlet eliyle ya da vakıflar bünyesinde kayık isletmeciliği yapılmak suretiyle hem ticari yasamın hem Kamu düzeninin isleyişine teknik destek sağlanmaktadır. (Halaçoğlu,) Osmanlılar nehir gemiciliği terimini denizlerde dolasan gemilerde çalışan kimseleri belirleyen bir terim olarak kullanmamaktadırlar. Ancak yinede su ile ilgili olarak nehir ve ırmakların köprü yapımına elverişli olmayan tehlikeli geçiş noktalarında kayık ile geçişi sağlayan kimseleri anlatmak için de bu terime başvurmaktadırlar. Osmanlı imparatorluğunda nehirlerden geçişler üç farklı şekilde yapılmaktadır. Birinci olarak devrin önde gelen devlet adamları tarafından vakfedilmiş kayıklar aracılığıyla halkın parasız geçişinin sağlanması, ikinci olarak bazı yerlerde sancakbeyi ve diğer memurlar için bir çeşit gelir temin etmek amacıyla halkın ücretli olarak geçişinin sağlanması ve üçüncü olarak da Fırat ve tuna gibi büyük nehir donanmaları ile halkın ve eşyaların nakliyatının yapılmasını 43

44 söyleyebiliriz. Başlangıçta ilk örnek modele daha çok tesadüf edilmekle birlikte zamanla devletin coğrafi olarak büyümesi ve nüfusun artışı paralelinde vakıf olan gemilerle nehirlerden karsıya geçiş isi trafiğin de sıkışık bir hal alması nedeniyle bazı kişilere ihale edilmek suretiyle bir ticari üniteye dönüştürülmüştür.(orhonlu,) Anadolu daki kırsal ve kentsel yerleşmelerden Osmanlı imparatorluğunun bu yerleşme politikasını da bir plan dahilinde yürüttüğüne anlamaktayız. Anadolu da yoğun bir kentleşme düzeyinin Gediz - Menderes vadisi Kızılırmak - Yeşilırmak vadisi ve Fırat - Dicle nehirlerinin etrafında bulunuyor olması ve bu akarsuların etrafında irili ufaklı kentlerin kurulmuş olması Osmanlı mekan organizasyonunun pratik hedeflerine işaret etmektedir.(faroqhi, ) İster nehirlerin yerel ölçekli ulaşım potansiyelinden faydalanma ister tarımda sulama tekniğinden ve ister çevrelerinde yerleşim yoğunluğunu artırmak gayesi Osmanlı yöneticilerinin yerleşme olgusuna nehirleri dahil ederek kendine has bir çözüm modeli geliştirdiklerine bizi inandırmaktadır. Tanzimat ile birlikte Osmanlı yönetiminin merkezci eğilimleri özellikle kara, deniz ve demiryolu ağlarını faal ve rasyonel bir biçimde kullanma isteğine yöneltecek, ancak bu ulaşım modellerinin birbirlerini tamamlamaları için alınan tedbirler istenen sonuçlara ulaşamamış görünmektedir. Bunun gerekçelerini ulaşım şebekesindeki bütünleşme eksikliğine ve geleneksel kurumların tam anlamıyla reforme edilemeyişine bağlamak olası görünmektedir. Bununla birlikte zikretmemiz gereken bir husus da Osmanlı devletinin geleneksel ulaşım sistemi içerisinde kırsal ve kentsel alanlar arasındaki bağlantıyı daha çok yerleşmelerin fiziki dokusundan dolayı büyük ölçüde organik enerjiye dayalı olarak yürütmesi söz konusudur. Kara yolu trafiğinde de nehirler üzerinde gerçekleşen faaliyetlerde de gelişmiş taşıma araçları kullanımı zahmetli ve pahalı olduğundan henüz yaygın görünmemektedir.(ortaylı, ) Osmanlı ulaşım sistemi ile entegre bir şekilde işleyen ticari tarım faaliyetleri su yoluyla kolayca ulaşılabilen bölgelerde mesela Tuna havzasında, Bulgaristan ın bazı nehir vadilerinde, Makedonya kıyı şeridinde ve Anadolu nun Ege bölümündeki nehir sistemleri etrafında gelişmişlerdir. ( Quataert, ). Bu durum nakliye sürelerini, maliyetlerini ve güvenlik meselelerini hesaba katmak durumunda olan devletin henüz teknolojik devrim gerçekleşmeden önce ticari tarımı geliştirmek için uyguladığı metotlardan sayılmaktadır. Bunun yanı sıra Osmanlı Devleti nin buhar gücü ile işleyen gemi ve vapur taşımacılığını nehirlerde uygulamadan önce nehirlerin akış yönü ve debilerini hesaba katarak tek yönlü bir ulaşım ağı kurmaya çalıştığını da söylemek mümkündür. Nehir ulaşımı konusunda bütün Osmanlı coğrafyası içerisinde Fırat ve Dicle nehirleri haricinde Nil ve biraz da Tuna nehirleri su seviyesi, akış düzeni ve güvertesiz gemi geçişine elverişlilik özelliklerine sahip görünümüyle bir ticari potansiyel arz etmektedir. Fırat nehri üzerindeki trafik bazı aşiretler tarafından tehdit edilmekte olduğundan devlet için sıkıntı yaratmaktadır. Tuna nehri üzerinde ki ticari taşıma faaliyeti ise bazı doğal engeller nedeniyle sadece belli bir bölümünde gerçekleşebiliyordu. Nil nehri ise imparatorluğun belki de nehir taşımacılığı için en uygun özellikler taşıyan nehri olması ve bu taşıma türünün ucuz olması nedeniyle diğer taşıma türlerinden daha fazla tercih edilmesi özellikleri ile Mısır coğrafyasının ana ticaret arteri özelliğini göstermektedir. (İnalcık, ) Gediz ve Menderes nehirlerinin fiziki yapısı, su taşkınları ve taşkınların tarıma verdiği zararlardan kurtulmak için İngiliz konsoloslarının öneri raporları çerçevesinde bir proje 44

45 hazırlanmıştır. Bu projede Menderes Nehrinin ulaşıma açılması ve etrafındaki bataklıkların kurutulması dile getirilmekle birlikte aslında Avrupalı devletlerin ama özellikle İngiltere &#;nin ticari çıkarlarına vurgu yapılmaktadır. Ege bölgesinde topraklar çok verimlidir ve yetişen ürünler sanayi için hammadde niteliğindedir. Hayvancılık da oldukça önemlidir ve dokuma sanayii için yün, tiftik; deri sanayii için ham deri bol miktarda sağlanabilmektedir. Bu ekonomik artı değerler dönemin ulaşım teknolojisi çerçevesinde kara yolu üzerinden gerçekleştirilmektedir. Kervanlarla yapılan taşıma hem zor, hem de masraflı olmaktadır. Bu nedenle bölgedeki nehirlerin taşıma potansiyelinden faydalanmak üretim ve pazarlama maliyetlerinde ciddi kazançlar sağlayacaktır. Ayrıca kara taşımacılığının çok fazla ürün kaybına yol açışı da böyle bir projenin gerekliliğini ortaya koymaktadır.(çelik, ) Nehirler daha çok enerji istihsali politikaları çerçevesinde kıymetlendirilse de sulama ve nakliyat faaliyetleri de önemli bir potansiyel arz etmektedir. Asırda su yollarının ıslahı meselesine Fargue ve Girandon isimli iki Fransız mühendis önemli katkılarda bulunmuşlardır. İleri sürdükleri fikirler Avrupa da nehirlerin ıslahı problemlerinde temel taşı vazifesi görmektedir. Fargue nin nehir ıslahı üzerine geliştirmiş olduğu bir takım kanunlar bulunmaktadır. Bu kanunları, dirseklerde oyuntu ve yığıntıların mevkilerini tespit eden kaymalar kanunu, azami oyulma derinliğini dirsek yarıçapına bağlayan derinlik kanunu, enine kesitlerdeki oyulmaların yerlerini belirleyen ve bir menderesin vasati eğriliğini tabii olarak vasati derinliği olarak belirleyen açı kanunu ve son olarak da mecranın stabilitesini temin için yatak genişliği ve dirsek uzunluğu arasındaki optimum orantıyı veren açılma kanunu olarak sıralayabiliriz.(inalcık, ) Bu kanunlar tatbik edilerek bir akursunun orta yatağındaki denge şekilleri uygun tarzda seçilerek akarsu dirseğinin dış kenarı ile iç kenarının yarıçapları ile oynanarak iki oyulmayı birbirine bitiştirmek böylece aradaki topuğun uzunluk irtifaını ve dolayısıyla mecrasıyla yapılacak kazı işlerini azaltmak imkan dahilinde olmaktadır. Fargue nin ortay koyduğu fikirler bütün nehirler üzerindeki problemleri çözme kabiliyetini haiz bulunmamaktadır. Özellikle bu kanunların su derinliğinin belli bir durumu yani belli bir debi için geçerli olduğu tezinden hareketle nehrin yıl içindeki taşıdığı suyun birbirinden farklı oluşu nedeniyle bu kanunların her nehir için tatbik edilmesi güç görünmektedir. Üzerinde ağır trafiğin yer aldığı veya en ufak yatak değişimine müsait olmayan gayet zengin arazilerden geçen nehirlerde ıslah faaliyetleri oldukça masraf gerektirmektedir. Bu nedenle bu metotların gelişmiş ülkelere nazaran gelişmekte olan ülkeler için önemli bir külfet teşkil edeceği ayrıca çok daha geniş ve ıslahı güç olan nehirlere sahip olan ülkeler için uygun sonuçlar vermeyeceği aşikar görünmektedir. Osmanlı imparatorluğunda kayık ile gerçekleştirilen taşımacılık sadece İstanbul ve çevresinde değil ülke coğrafyasının farklı noktalarındaki nehirlerin potansiyel özelliklerine bağlı olarak geniş bir görünüm arz etmektedir. Her ne kadar modern bir taşımacılık örneği sayılmasa da kayık ile yapılan taşımacılığa bir örnek olması bakımından balkanların önemli nehirlerinden Meriç ve tunca nehirleri üzerinde yüzdürülen sal adı verilen kayık türleri ile İstanbul a önemli bir ölçekte mal akışının sağlanmasını söyleyebiliriz. Bu ticari ürünlerin İnöz limanına indirildiğini hatta getirilen eşyaların yüklenmesi ve tanzimi islerini yürütmek üzere salcılar kethüdalığı kurulması da bu faaliyetin boyutlarını göstermesi bakımından önemlidir. Ayrıca Osmanlı coğrafyasında kayık ve kayıkçıların sadece normal ulaşım faaliyetlerinde değil hayatin diğer kısımlarında da önemli bir yer teşkil ettiklerini 45

46 görüyoruz. Yangınlarda tulumbaları taşıma, gerektiğinde asker nakliyatında ve bazen de ev, kir gezileri seklinde sosyal hayatin diğer formlarında yer almaları suretiyle önemli bir misyon üstlendiklerini görmekteyiz. Avrupa da deniz ve denizcilik faaliyetlerinin Osmanlılardan çok daha önce tekamül devresini gerçekleştirdiklerini tarihlerinde buhar gücü ile çalışan vapur inşa etmeleri ile tarihinde ise Hudson nehri üzerinde sürekli buhar gücüyle çalışan tekne inşa etmelerinden anlamaktayız. Bununla birlikte bu türdeki gemilerin Osmanlı ülkesine girişleri Fransa ve İngiltere nin bölgedeki ticari hedefleri doğrultusunda gerçekleşmiştir.(ertuğ, ) Deniz taşımacılığında kullanılan bütün vasıtalara daha çok büyük gemiler için kullanılsa da en genel anlamıyla sefine denilmektedir. Daha çok küçük deniz vasıtalarını ifade eden kayık kelimesi bütün dönemlerde kullanılan ve çok genel anlamı olan kaymak dan türeme Türkçe bir kelime olduğu bilinmektedir. Kayık kelimesinin genel anlamıyla pereme ve piyadeleri de içerdiği ancak dönemlerine göre sıradan kayıklardan küçük farklarla ayrılmaları nedeniyle bu ismi aldığını söyleyebiliriz. Pereme, piyade ve sandal gibi farklı isimlendirmeleri kullansak bile bütün küçük kürekli vasıtalar için bu kavramı kullanmak anlam karışıklığını gidermek açısından zaruridir. Kayık yapımı ve onarımı ile ilgili olarak kayık yapıcı, kürek yapıcı ve kalafatçılar olmak üzere üç esnaf teşekkülü meydana getirilmesi ve bunların görev tanımları dışında bir üretim faaliyeti gerçekleştirmemeleri bu esnaf grubunun teknik özelliğinden kaynaklanmaktadır. İçsu yollarının taşıma kolaylığı ve ucuzluğu nedeniyle bir ulaşım türü olarak kullanılması son zamanlarda birçok ülkede önem kazanmıştır. Ülkemizde mevcut göl ve nehirler Van gölü haricinde taşıma faaliyetlerinde yaygın olarak kullanılmamaktadır. Bazı nehirlerin ıslah edilip içsu taşımacılığında kullanılması ve böylece ülke taşıma hizmetlerine bir katkıda bulunulması amacıyla nehir ve göller üzerindeki navigasyon olanaklarının araştırılması ve etütlerinin yapılması gerekmektedir.(erden,) Bu faaliyetler Tanzimat Fermanında vurgulanan ülkenin imarı ve bayındır hale getirilmesi anlayışına uygun bir girişim görünmektedir. II. Nehirlerin Islahı ve Amaçlar Hidrolojinin geniş bir kolu olan potamoloji akarsu bilimi demektir. Bu bilim içinde karalardaki akarsular ve bunların çeşitli özellikleri ve etkileri incelenir. Akarsu biliminde akarsuların rejimi sulama ve ulaştırmaya yarama derecelerinin incelenmesi, enerji sağlama imkânları ve akarsu sürüntüleri incelenmektedir. (İzbırak,) Nehir ekosistemleri canlı ve cansız varlıklardan oluşan, akis miktarına, içinden geçtiği kanal özelliklerine göre değişiklik gösteren çeşitli bitki ve hayvanin yasam döngüsü içinde önemli yer tutan dinamik sistemlerdir. Bir nehrin ekosistemini suyun akis hızı su derinliği bulunduğu yer ve orada yasayan canlı çeşitliliği belirlemektedir. Bununla birlikte nehirler kuraklık gibi doğal veya baraj yapımı gibi yapay etkilerle akis değişikliklerine maruz kalmaktadırlar. Genellikle akıştaki büyük orandaki değişiklikler nehrin büyük oranda değişimine neden olmaktadır. Baraj yapımı, su alımı gibi yapay etkiler veya aşırı ağaç kesimi, arazi kullanımının değiştirilmesi gibi havzadaki faaliyetler direkt olarak nehir akışını etkilemektedir. Akarsulardaki değişimlerin sonuçları önlenemezken bu sonuçlar yönetilebilmekte ve böylece olumsuz etkiler belli sınırlar içinde kalabilmektedir. Bunun yanı sıra çevresel akış olarak bilinen konunun da göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Çevresel akış geniş olarak arzu edilen veya amaçlanan nehir durumuna 46

47 ulaşmak için nehir yatağına bırakılan veya nehir yatağında olması arzulanan akış olarak tanımlanmaktadır. (Okumuş, 11) Çevresel akışın amacı akış rejiminin miktar ve kalite bakımından yeterli oranda olmasını sağlamak ve nehirlerin ve diğer sucul ekosistemlerin sağlığının sürdürülebilmesini sağlamaktır. Bir nehirde sürdürülmesi planlanan sağlık derecesi, sosyal algılar çerçevesinde ülkeden ülkeye bölgeden bölgeye farklılıklar göstermektedir. Çevresel akış yönetimi sağlanan nehir sisteminin değerlerinin bir parçasıdır. Bu değerler çevresel, ekonomik ve sosyal beklentiler ile su kullanımı arasındaki dengeyi kuracak kararları tanımlamaktadır. Dolayısıyla çevresel akış programı yalnızca tek amaç olarak ekolojik kazanımları içermemektedir. Bu program aynı zamanda su paylaşımında yeterli ekolojik su ihtiyacı ve hidroelektrik enerji, sulama, içme suyu ve rekreasyon gibi diğer su kullanımları arasında bir denge kurmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle çevresel akış belirlenirken bir çok kararın da dikkate alınması, çevresel, ekonomik, sosyal, kültürel değerlerin bütünüyle bir arada düşünülmesi gerekmektedir. (Okumuş, 15) Akarsuların pek çoğu taşkınlar ile karşı karşıyadır. Taşkınların zararlarından korunmak için taşkın büyüklüklerinin (debi, hız, su derinliği) önceden bilinmesi gereklidir. Bu nedenle pek çok araştırıcı taşkın büyüklüklerini belirlemek için çeşitli metodlar geliştirmişlerdir. Bunar hidrolojik ve hidrolik metotlar olarak sınıflandırılmıştır. Hidrolojik metot sadece süreklilik denkleminin çözümüne dayanırken, hidrolik metod hem süreklilik hem de momentum denkleminin çözümüne dayanmaktadır. Mesela hidrolik metod türlerinden birisi olan difüzyon metodu ile dikdörtgen ve üçgen enkesitli akarsularda taşkınların önlenmesi gerçekleştirilebilmektedir. Bu yöntemde akarsu yatağı eğimi, yatak sevi ters eğimi ve yatak taban genişliği tespit edilerek taşkınlara etkileri hesaplanabilmektedir. (Çimen,) Nehirlerin ıslah amaçlı düzenlenmeleri ile, taşkın zararlarının önlenmesi yada azaltılması, suyun enerjisinden yaralanılması, yeni tarım ve yerleşim alanları kazanılması, sulama ve kurutma şartlarının düzeltilmesi, ulaşım amaçlı kullanılması, diğer su yapılarının güvenliğinin sağlanması, yer altı su seviyesinin düzenlenmesi, akarsuyun kendi kendisini temizlemesinin sağlanması, buz yığılmalarının önlenmesi, akarsuyun doğa ile uyumunun sağlanması gibi hedefler bulunmaktadır. Devletin bu pratik önlemlerinin tatbik edilmekte olduğunu Nemçe elçisinin Bosna vilayetinin Globoski köyünden geçen Bizan nehrinin akış güzergahındaki bölgelerde yapılan yapay bendlerin Nemçe coğrafyası köylülerinin mahsullerine zarar vermekte olduğuna ilişkin şikayeti ve bu şikayet üzerine alınan tedbirler ile görmek mümkündür.(boa. HAT. /) Akarsuların düzenlenme güzergâhlarının seçimi yapılırken akarsuyun vadinin en düşük kotlu noktalarını takip ettiği hususu göz ardı edilmemelidir. Bu doğal özellik düzenleme çalışmalarında dikkate alınmalıdır. Yeni güzergâh mevcut akarsu yatağına olabildiğince uymalıdır. Sürüntü maddesi debisi küçük ve büyük debilerde sağlanmalıdır. Uzun ve düz yatak kesimlerinden kaçınılmalıdır. Güzergâh seçiminde kabul edilebilir en büyük eğrilik yarıçapının belirlenmesi önemlidir. Kıvrımlarda bulunan teğetler arası en küçük açı 50 o olmalıdır.(erdoğan, 30) Tanzimat dönemi devlet adamlarının geliştirmekte oldukları ekonomik politikalar etkili bir idare için mali kaynakların kıtlığı ve noksanlığını aşmanın yolunun yapılabilecek ve yapılamayacak olanların bir ölçüsünü gerçekleştirmekten geçiyordu. Buna göre öncelikli alanları ıslah etme, gelirleri artırıcı tedbirler alma devletin ana reform politikasını oluşturmaktadır.(findley, ) Devlet, bu kaynak kıtlığını çeşitli nezaretlerin bütçelerini ortak yatırımlara dönüştürerek aşmak yolunu izlemiştir. 47

48 Osmanlı devletinin Yüzyılda modernleşme girişimleri çerçevesinde vezirlerinden Hasan Fehmi Paşa tarafından Anadolu nun Bayındırlık işlerine ilişkin bir layiha hazırlandığını görüyoruz. Bu raporda günün koşullarına göre ulaşım altyapısı ile buna bağlı olarak gelişip bir ağ oluşturacak bir bayındırlık hizmet ve yatırımlarının planlandığını, güzergâh saptamasının yapıldığını ve maliyet hesaplarına ilişkin ayrıntılı bir bütçe hazırlandığını görmekteyiz.(dinçer, : ) Benzer bir uygulamanın yılında İngiliz askeri mühendis General Hawg tarafından Osmanlı ülkesindeki nehirlerin ıslah edilmesi hakkındaki raporu ile gerçekleştirilmiştir. Bu raporda Osmanlı ülkesinin sahip olduğu su kaynaklarının nasıl değerlendirileceğine ilişkin somut öneriler bulunmaktadır. (BOA, HR. TO. Dosya No/39) Osmanlı hükümeti Yüzyılda mülkiye memurlarına vermiş olduğu görev ve sorumluluklara nehirlerin seviyelendirilmesi ve temizlenmesi işini de eklemiştir. Bu amaçlar doğrultusunda 17 Ekim tarihinde hükümdara sunulan bir arzda nehirlerin temizlenmesi, seviyesinin uygun hale getirilmesi ve gerekli olan şeylerin keşfi ve tahkiki için Paris ten getirilen iki mühendisin öncelikle Kızılırmak nehri üzerinde çalışmalarda bulunmaları için izin istenmiştir. Hükümdara sunulan arzda kullanılan kızılırmağın seyr-ü sefaine ve nakl-i zehair ve saireye elverecek vechiyle tanzimi ifadesi doğrultusunda iki mühendis ile birlikte Harbiye Nezareti ve Tersane-i amireden birkaç nefer görevlendirilmiştir. Onlardan Kızılırmak nehrinin tesviyesi, temizlenmesi, keşfi, muayenesi ile haritasının çıkarılmasının yanı sıra masraf defteri tutularak maliyetinin ortaya çıkarılması talep edilmiştir.(boa. I. MVL. /) Kızılırmak nehrinin seyr-ü sefain ve nakl-i zehair için taşıdığı öneme binaen Meclis-i Ali-i Tanzimat tarafından düzenlenen bir arz belgesinde bu nehirin keişf ve muayenesi için Fransa dan Mosyö Retber davet edişmiş ancak onun gecikmesi neticesinde yerine Mısır dan getirilen iki su mühendisinin bu işle görevlendirilmesi istenmiştir. Yanlarına Baş Mimar İsmail Bey de dahil edilmiş ve önce Bolu sancağındaki Milan deresinin temizlenmesi ve ardından Kızılırmak nehrinin hem ulaşımda hem de zahire taşınmasında kullanılabilmesi için bir proje geliştirmeleri istenmiştir. Bu görev için her birine kuruş harcırah ve her yıl için kuruşluk maaş tahsisatı yapılmıştır. (BOA. I. MVL/) Osmanlı hükümetinin Nafıa Nezaretinin görev alanına giren konularda tedbirler alma hususunda hevesli olduğunu ve bu amaçla çeşitli uzmanlardan yararlanma yoluna gittiğini görmekteyiz. Bu uygulamalara örnek olacak bir girişim Nafıa Nazırı Hasan Fehmi Paşa tarafından başlatılmıştır. Hasan Fehmi Paşa başkanlığındaki Nafıa Nezareti tarafından oluşturulan komisyonun ülkenin imar ve geleceğine ilişkin görüşü aslında üzerinde dikkatli bir şekilde tartışılacak mahiyettedir. Devlet yönetiminin omurgasını oluşturan maliyemizin düzeltilmesi işiyle birlikte, sağlanacak üretim artışıyla da dengelenerek, Devletin içinde bulunduğu mali darlıktan kurtarılmasını sağlayacak önlem ve araçlar, ne vergilerin artırılması ve ne de borçlanma gibi uygulanması olanaksız koşullarda aranmamalıdır. Kamu mülkü ve maliyesini korumak temelinde, devlet gelirlerini artırarak, hazineye cidden hizmet edecek ve hatta eğitim ve bilim alanında, istendik düzeyde bir gelişme ve genişleme de sağlayacak olan Bayındırlık işlerinde araştırma ve geliştirme çalışmalarına girişmek zorunluluğu bir gerçektir. Bu durumun devletçe de kesinlikle bilindiğini düşünerek, bu konuda daha çok açıklama yapılmasına gerek görülmemiştir. Bu düşünceler dahi Osmanlı yönetiminin yol, demiryolu, nehir yollarının hazırlanması, limanların derinleştirilmesi, bataklıkların kurutulması gibi bir takım öncelikli çalışmalarının teknik planlamalar dâhilinde yapılmadığı gerçeğini gözler önüne sermektedir. (Engelhardt, ) Osmanlı 48

49 hükümetinin servet kaynaklarından istifade etme anlayışını ihmal etmiş olduğunu bu yetersizliklerinden anlamak mümkündür. Batılılar Osmanlı coğrafyasını tanımlarken Dört göle, bir yığın koy ve körfeze, üretimde bulunmaya ve pazarlamaya teşvik eden ve dört bir yanını çevreleyen altı denize sahip ifadelerini kullanmışlardır.(ubicini, ) Ancak bu varlıkların değerlendirilmeyişi sebebiyle Osmanlı devletini eleştirmişlerdir. Geniş ırmakların ve büyük nehirlerin akıntıları boyunca mahsulleri taşımak ve denizlere, limanlara ulaştırmak konusunda Osmanlı yönetiminin irade ve teknik bilgi yoksunluğuna vurgu yapmışlardır. Osmanlı ülkesi Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirlerinin suladığı vadilere, Ege denizine akan Gediz, Bakırçay ve Menderes nehirleri gibi zengin su kaynaklarına sahip olmasına rağmen bu vadilerde tarımsal üretim neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu coğrafya adeta toprağın zenginliği ile terk edilmişliği arasında bir zıtlığı gözler önüne sermektedir. İhmalkârlık ve teknik yetersizlik tarımsal gelişme ve verim için en uygun olanaklara sahip olan Osmanlı devletini kendi toprağının zenginliklerini kullanarak yararlanmak düşüncesinden uzaklaştırmıştır. Osmanlı yönetimi Tanzimat la birlikte bir ülkenin maddi refahı için ana unsurun kara ve deniz ulaşımlarının iyileştirilmesi olduğunu öğrenerek ve bu yönde düzenlemelere girişecektir. Tanzimat hükümeti milli zenginliğin eski kaynaklarını yeniden canlandırmak için tarımın kalkındırılması gerektiğini anlayacak ve bunu en acil zamanda uygulamaya koyma kararlılığını gösterecektir. Tanzimat reformlarının uygulanma politikası çerçevesinde Anadolu nun tarımsal faaliyet için elverişli bölümlerinde su kaynaklarının kontrolü ve tarım arazilerine verdiği zararların engellenmesi ve ülke ekonomisine rasyonel katkısının hesaplanabilmesi için kamu görevlilerinin insiyatif aldıkları gözlenmektedir. Kütahya vilayeti dahilinde yer alan Simav gölü ve Balat nehirlerinin keşif ve muayenesi için görevlendirilen Salih Efendi bu göl ve nehrin sed ve bendlerinin tamir edilmesi ve tarım arazilerine zarar veren taşkınlarının engellenmesi için gerekli olan masrafın kuruş tutarında olacağını hükümete bildirerek eğer kendisine bu konuda yetki verilirse bu işi çözebileceğini ve ileride devletin daha büyük bir harcamadan kurtulabileceğini bildirmiştir.(boa. KK. /) Aynı şekilde Mihaliç(Karacabey) ovasının da Apolyont (Ulubat) gölü ve çevresindeki nehirlerin taşmaları neticesinde sular altında kaldığını ve büyük miktarda tarım ürününün ziyan olduğunu bölge halkı dilekçelerinde belirtmişlerdir. Salih efendinin bu bölge içinde bir rapor hazırlaması ve mühendislerle birlikte yerel fiyatlar çerçevesinde bir maliyet tablosu çıkarması ricasında bulunulmuştur. Bununla birlikte Osmanlıların nehirlerin ıslahı ve üzerlerinde taşımacılık faaliyetlerini gerçekleştirmek gayesiyle batının teknik bilgi ve teknolojik yeterliliklerinden faydalanma yolunda girişimler de bulunmasının bazı teknik sorunları bulunmaktadır. Özellikle Avrupa da inşa edilen nehir taşımacılığına elverişli vapurların Osmanlı coğrafyasının nehirlerinde iklim farklılığı, düzensiz akış rejimi ve yatak yapısı elverişsizliği gibi nedenlerle pek de amaca hizmet eden durumu söz konusu değildir. Ancak yine de Osmanlılar buharlı gemileri nehir taşımacılığında kullanmak noktasında reformist devlet adamları ve yöneticilerin gayretleriyle büyük bir çaba içerisinde bulunmaktadırlar.(ekinci, ) Batı teknik ve uygulamalarını Menderes nehri üzerinde uygulamak için şirket kurulması ve gemi işletilmesi hakkının bu şirkete verilmesi hususlarını içeren bir çalışma yapıldığını yapılan yazışmalardan görebilmek mümkündür. (BOA, seafoodplus.info; 53,/15) Nehir ıslah çalışmalarında hükümetin almak istediği önlemler sadece tarımsal alanlara verilen zararları engellemek için değil aynı zamanda köprüler ve kamu yollarının tahrip olmasına da engel olmak içindi. Edirne vilayeti çevresinde bulunan Meriç, Tunca ve Arda 49

50 nehirlerinin Arda nehri üzerindeki Yeniköprü ve Şimendifer köprüsüne zarar vermesine engel olmak için Edirne valiliği fenni mühendislere konu ile ilgili rapor ve haritalar hazırlatmıştır. Bu rapor doğrultusunda Osmanlı hükümetini uyararak yardım isteğinde bulunmuşlardır. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti 11 Ekim tarihinde Sadrazam Ahmet Cevat Bey başkanlığında toplanarak kuruşluk meblağ Edirne valiliği bütçesine havale edilmiştir. (BOA. I. MMS. /) Osmanlı Devleti ülkenin ulaşım imkanlarını geliştirmek noktasında nehir ve dereler üzerinde köprüler kurma politikasını vilayet idarelerinin kendi olanakları ile çözememesi durumunda merkezi hazine bütçesinden karşılama yoluna gitmiştir. Mesela Çıldır valisinin göndermiş olduğu bir yazıda eyaletinin Livane kazasına bağlı Murgul nahiyesi dahilinde bulunan Nehri kebir üzerinde bulunan köprünün tamir masrafının kuruş tutarındaki meblağının devlet tarafından karşılandığı ancak köprü burçlarının yapımı için gerekli olan kuruş tutarındaki meblağın Kars ile Artvin livaları arasındaki köylülerden 40 ar pare tevzi edilerek köprünün tamamlanabilmesi için hükümetten izin istemiştir.(boa. seafoodplus.info /) Bu duruma Meclis-i Vala dan izin alınması sonrası müsaade verilmiştir. Osmanlı devleti Yüzyılın teknolojik olanakları çerçevesinde nehir ve derelerinin tarım arazilerine vermiş olduğu zararları ortadan kaldırmak için önlemler alma girişimlerinde bulunmuştur. Bu duruma örnek olacak bir yazışma Bosna valiliği tarafından hükümete gönderilen bir yazıda görülmektedir. Tuna ve Sava nehirlerinin birbirlerine bağlandıkları mahalde miri araziye vermiş olduğu zararın önlenmesi için Abdi Paşa başkanlığında mühendislerden ve memurlardan oluşan bir heyet görevlendirilmiş ve bu görevliler bizzat araziyi gezerek alınması gereken önlemleri bir harita üzerinde rapora dönüştürmüşlerdir.(boa. I. DH. /) Anadolu da bulunan nehirlerin su taşıma kabiliyetlerinin tespiti, yatakları boyunca izledikleri güzergahın koşullarının öğrenilmesi ve bu nehirlerin hem ticari hem zirai açıdan değerlendirilmesi için bir çok uzman değişik bölgelerde görevlendirilmiştir. Bunlardan birisi Erkan-ı Harbiye kaymakamlarından Abdullah bey dir. Aydın ve İzmir taraflarında bulunan Menderes ve Gediz nehirlerinin keşif ve muayenesi için görevlendirilmiştir. Doğdukları bölgeden denize döküldükleri noktaya kadar keşfi için kendisine kuruş harcırah verilmiştir. Ancak Abdullah Bey bu meblağın keşif alanının genişliği ve bir aydan daha fazla zaman alacağı gerekçesiyle yetersiz olduğunu beyan etmiştir. Bunun üzerine görev yaptığı bölgeden alacağı mazbata çerçevesinde görevi bittikten sonra yaptığı harcamaları geri alabilmesine izin verilmiştir.(boa. I. MVL. /) Osmanlı devleti nehirlerle ilgili ıslah projeleri geliştirmek gayretleri içerisinde olmanın yanı sıra bazı nehirler üzerinde cereyan edecek ticari taşımacılık için bazı bölgelerde şirket kurdurmak suretiyle belki daha ilkel bir yöntem olacak ancak yine de girişimin özgünlüğü dolayısıyla dikkate alacağımız faaliyetlerde de bulunmuştur. Bunlardan birisi Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan kaydına göre Kelkit- Kızılırmak nehirlerini Bafra ya bağlayan bir hat üzerinde Kelek adı verilen şişirilmiş tulumlar üzerine bir çeşit sal inşa ederek nehrin akış yönü üzerinde bir taşımacılık gerçekleştirilmek istenmesi girişimidir(boa, DH. MKT;/). Bu girişim Osmanlıların nehir taşımacılığı ile ilgili bir takım projeler geliştirmekte olduğuna örnek olabilecektir. Nehirlerden ulaşım ve ticari amaçlı yararlanma hususunda devletin bazı planlamalar yapması elde edilecek maddi kazanımların devlet bütçesine sağlayacağı katkılardan dolayı bu dönemde hız kazanmıştır. Bu hususta Adana vilayeti vali muavini Ahmet beğ Seyhan ve Ceyhan nehirleri ile ilgili hükümete bir rapor hazırlamıştır. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin ve kilometrelik uzunlukları ile yaklaşık metrelik genişliklerinin seyr-ü sefain 50

51 için elverişli olduğunu bildiren bu rapor Adana, Kozan, Cebeli Bereket ve Maraş vilayetleri arsında vapurlarla külliyetli miktarda hububatın sahillere nakledilebileceğini göstermektedir. Ayrıca birkaç yıl içinde elde edilecek gelirlerin vapurların maliyetini karşılayacağına da vurgu yapmıştır. (BOA. Y. EE. 14/) Bu düşüncenin Yaver-i Ekrem Şakir bey tarafından da desteklendiğini onun yılında yazmış olduğu layihadaki şu ifadesinden anlamaktayız. Memalik-i Mahrusenin servetçe arzu buyurulan terkibatı vesaiti nakliye nin izdiyadıyla münasib olduğu (BOA. Y. EE. /15) Tanzimat reformları ülkenin servet ve ticaretinin artırılması için nehir ve limanlarının seyr-ü sefaine uygun hale getirilmesini amaçlamaktadır. Ülkedeki birçok nehrin sadece ağızlarının kullanım için açıldığını, zamanla nehrin mecrasının değişmekte olduğu ve sularının yayıldığı görülmektedir. Eğer zamanında önlemler alınmazsa bu hususun ileride nehirlerin ağızlarının kumlarla dolmasına ve temizlenmeye muhtaç bir hale gelmesine yol açacağından bahsedilmektedir. (BOA, I. MMS, 39/).Bu durumun ticareti olumsuz etkileyeceğine vurgu yapılmış ve daha masraflı hale gelmeden çözüm üretilmesinin zaruri olduğu bir raporla Sultan a arz edilmiştir. Ayrıca bu raporda nehir ve limanları temizlemek için değişik vilayetlerden gelen tarak vapuru taleplerinin teknik yetersizlik nedeniyle karşılanmadığına vurgu yapılmıştır. Tersane-i Amire de yalnızca üç adet tarak vapuru bulunduğu ve bunların ikisinin Karadeniz limanlarını, birisinin ise Rodos limanını temizlemek üzere görevlendirilmiş olduğu bilgisi vilayetlerle paylaşılmıştır. Tersane-i Amire nin tarak vapuru ve çamur dubası satın alması yolunda Meclis-i Mahsusa nın karar alması ve bir Fransız şirketi ile şartname hazırlanarak görüşmelerde bulunulması Osmanlı Devleti nin nehir ıslah programına ne kadar ciddi yaklaştığının göstergesidir. Her ne kadar günümüzdeki yaklaşım akarsuları şekil ve akım rejimi açısından düzenlemek olsa da akarsu ve havza ekosistemleri düzen değil düzensizlik üzerine kuruludur. Taşkınlar da bu düzensizliğin sürdürülebilmesi için gerekli suyu ve enerjiyi sağlamaktadır. Bu nedenle akarsu mansaplarındaki akım rejimini değiştirecek projelerde, hiç olmazsa arada sırada kontrollüde olsa taşkınlara izin verilmelidir. Sonuç Osmanlı devleti modernleşmenin gereklerini yerine getirme noktasında Avrupa ülkelerinin tecrübelerinden yararlanmak isteğini açıkça sergilemektedir. Bununla birlikte henüz geleneksel üretim metotlarını değiştirme noktasında fazla bir çaba sunamayışını hem sanayi hamlelerinden uzak kalışa hem de bu hamleleri uygulama kabiliyeti ve iradesi taşıyan nitelikli personel bulunmayışına bağlamak yanlış olmayacaktır. Bununla birlikte Tanzimat döneminde Osmanlı bürokrasisi açısından reformların ana hedefi batının üstünlüğüne karşı batının kendi kazanımları yoluyla mücadele geliştirmek ve devlet ile toplumu bu eksen üzerinden modernleştirmektir. Batının teknik ve fenni uygulamalarını model almak suretiyle Osmanlı ülkesinin tarım, sanayi ve kent reformlarını gerçekleştirmek bu dönemin hakim anlayışının ana sorunudur. Devlet içinde bulunduğu şartların elverdiği ölçüde bir yeniden yapılanma modeli geliştirmeye çabalamakta, bunu da öncelikle eğitim, tarım ve zanaatçılıkta uygulamak isteğindedir. En azından yapılan düzenlemeler hamlelerin bu yönde olduğunu göstermektedir. Özellikle nehir ve göl gibi su kaynaklarının kullanımı noktasında Avrupa da gerçekleştirilen uygulamaların bir tarım ülkesi olan Osmanlı coğrafyasında tatbiki için devlet adamlarının hevesli girişimler göstermeleri-mustafa Reşit ve diğer Tanzimat 51

52 önderlerinin Fransız kent ve şehircilik modellerinin alınmasına ilişkin öngörüleri- bu anlayışın uygulama noktasında da sürdürüldüğünü göstermektedir. Tanzimat döneminde kurulan ihtisas meclislerinden olan Ziraat Meclisinin programında yol yapımı, nehirlerin ulaşıma açılması ve alt yapı yatırımlarının ele alınması konularının yer alması, Osmanlı yönetiminin bu konuda kararlılığını göstermesi açısından önemlidir. 52 BİBLİYOGRAFYA ARŞİV BELGELERİ: BOA, DH. MKT; Dosya No: , Gömlek No: (27 Z /24 Ağustos ) BOA, HR. TO; Dosya No, Gömlek No: 39, 24 Ocak BOA. HRT. Belge No, (30 Eylül ) BOA. KK. Defter No: , (02 N /26 Eylül ) BOA, seafoodplus.info; Dosya No: 53, Gömlek No, (09 Za / 14 Haziran ) BOA. Y. EE. Dosya No, Gömlek No: (13 Ş /21 Temmuz ) BOA. Y. EE. Dosya No, Gömlek No: 15(I Teşrinievvel /13 Ekim ) BOA, HAT. Dosya No: /(09 Ca/ 06 Kasım) BOA, seafoodplus.info, Dosya No, Gömlek No, 25 B /21 Ekim BOA. I. MMS. Dosya No: , Gömlek No: , (7 R / 11 Ekim ) BOA. I. DH. Dosya No: , Gömlek No: (21 Za / 23 Ağustos ) BOA. seafoodplus.info Dosya No: , Gömlek No: , (14 S / 21 Ocak ) BOA. I. MVL. Dosya No: , Gömlek No: ( 5 S / 17 Ekim ) BOA. I. MVL. Dosya No, Gömlek No: ( 22 C / 5 Şubat BOA. seafoodplus.info Dosya No: , Gömlek No: (27 Ca/4 Şubat ) DSİ Genel Müdürlüğü Faaliyet Raporu,Yıl: BASILI YAYINLAR: ABOU-EL-HAJ, Rıfa at Ali(). Modern Devletin Doğası.Çev. Oktay Özel- Canay Şahin, İstanbul: İmge Kitabevi BERMAN, Marshall(). Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, Çev: Ümit Altuğ- Bülent Peker, İstanbul, İletişim Yayınları, I. Baskı ÇELİK, Bülent(). Gerçekleşmemiş Bir Yol Hikayesi: Yüzyıl&#;ın Son Çeyreğinde Menderes Nehrinin Ulaşıma Açılması Projesi,Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Araştırmaları Dergisi, XXVI,38, , ÇİMEN, Mesut(). Difüzyon Yöntemi ile Akarsu Yatağındaki Taşkınların Önlenmesi, Basılmamış YL. Tezi Süleyman Demirel Üniversitesi FBE, ÇULPAN, Cevdet(). Türk Taş Köprüleri, Ortaçağdan Osmanlı Devri Sonuna Kadar. Ankara: TTK Yayınları DİNÇER, Celal(). "Osmanlı Vezirlerinden Hasan Fehmi Paşa&#;nın Anadolu Bayındırlık İşlerine Dair Hazırladığı Layiha", Belgeler, c. V-VII, Sayı: , , s EKİNCİ, İlhan(). Osmanlı Devleti nde Bazı Nehir ve Göllerde Vapur İşletme Teşebbüsleri, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı ENGELHARDT, P. E(). Tanzimat ve Türkiye, Çev: Ali Reşad, İstanbul: Kaknüs Yayınları,

53

Значение слова "kalın bağırsak" в словаре турецкий языка

НОВОСТИ, В КОТОРЫХ ВСТРЕЧАЕТСЯ ТЕРМИН «KALIN BAĞIRSAK»

Здесь показано, как национальная и международная пресса использует термин kalın bağırsakв контексте приведенных ниже новостных статей.

KALIN BAĞIRSAK KANSERİ HASTA, KESİKSİZ AMELİYATLA …

Yapılan muayene ve tetkikler sonucu rektum(kalın bağırsak) kanseri teşhisi konuldu. Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanları Op. Dr. Eren Ali Mecit ve Op. Dr. «Milliyet, Окт 15»

Hemoroid yanılgısı bağırsak kanseri gizliyor

Günümüzde görülme sıkılığı giderek artan kalın bağırsak kanseri, genellikle hemoroid ile karıştıılığı için, tedavisinde de hep geç kalınıyor. Kalın bağırsak  «Posta, Сен 15»

Tatvan'da Kalın Bağırsak Kanseri Ameliyatı

Tatvan- Kalın bağırsak kanseri ameliyatı- Opr. Dr. Sadık Eryılmaz'ın konuşması- Hasta Gülçin Güvercin'in konuşması, Tatvan'da kalın bağırsak kanseri ameliyatı  «Haberler, Июн 15»

Bandırma'da kapalı yöntemle kanserli kalın bağırsak ameliyatı yapıldı

BALIKESİR (AA) - Bandırma Devlet Hastanesi Başhekimi Uzman Dr. Muzaffer Şenveli, hastanede ilk defa kapalı yöntemle kanserli kalın bağırsak ameliyatı. «Radikal, Июн 15»

Kolonoskopi sayesinde bağırsak kanseri önlenebilir

Dr. Yurci yapılan araştırmalarda Türkiye'de en sık görülen ilk 5 kanser türü arasında 3'üncü sırada yer alan kalın bağırsak kanserinin (kolon kanseri) özellikle 50  «Hürriyet, Май 15»

Kalın bağırsak kanserinin belirtileri nelerdir?

Medical Park Karadeniz Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Abdurrahim Sayılır, yaşamı tehdit eden kalın bağırsak (kolon) kanseri hakkında uyarılarda  «Milliyet, Май 15»

Karın ağrısı deyip geçmeyin…

Bağırsak atardamarları vücudun en büyük atardamarı olan aortadan ayrılıp ince ve kalın bağırsakların beslenmesini sağlayan damarlardır. Eğer bu damarlarda  «Milliyet, Апр 15»

Kolon kanseri belirtileri nelerdir?

Kolon diye adlandırdığımız kalın bağırsak, yaklaşık 2 metre uzunluğundaki sindirim sisteminin ince bağırsaktan sonra gelen kısmıdır. Özellikle batılı ülkelerde sık  «Sabah, Мар 15»

"Kalın bağırsak kanseri önlenebilir"

Kanser nedeniyle ölümlerde ikinci sırada yer alan kalın bağırsak Kanserinin “önlenebilir, tedavi ve mücadele edilebilir” olduğuna dikkat çekmek için   «seafoodplus.info, Мар 15»

KAPALI YÖNTEMLE KANSERLİ BAĞIRSAK AMELİYATI (ÖZEL …

Dr. Aziz Sümer ve ekibi, kapalı yöntemle kanserli olan kalın bağırsak ameliyatını gerçekleştirerek bir ilke daha imza attılar. Daha önce böbrek nakli ve obezite  «Milliyet, Янв 15»


ССЫЛКИ

« EDUCALINGO. Kalın bağırsak [онлайн]. Доступно на <seafoodplus.info>. Июн ».

Автор последних обновлений - Анастасия Горохова (Assyat, на seafoodplus.info - Ajse)

ru
и является интеллектуальной собственностью данного ресурса
Редактор – Алейна Чакыр (Aleyna)

Версия: Следите за обновлениями!

Автор последних обновлений - Анастасия Горохова (Assyat, на seafoodplus.info - Ajse)


ВСЕ АВТОРСКИЕ ПРАВА ЗАЩИЩЕНЫ!
ALL RIGHTS RESERVED
HER HAKKI SAKLIDIR
© seafoodplus.info
1
A
aa! выражает удивление
aba войлок; бурка; войлочный
abajur абажур
abanmak опираться, облокачиваться
abanoz черное дерево, эбеновое дерево
abartı гипербола, преувеличение
abartmak преувеличивать
Abaza абхазец
abdal бродячий дервиш
abdest aptes ритуальное омовение перед молитвой
abdestsiz не совершивший ритуальное омовение
abece азбука
abi старший брат; обращение к старшему по возрасту
abide памятник, монумент
abiye вечернее платье
abla старшая сестра, обращение к девушке, женщине старшей по возрасту
abluka осада, блокада, iktisadi ~ экономическая блокада
abone абонент, подписчик
abraşılık (-ğı) (мед.) проказа
abur cubur вздор, галиматья; мешанина (о пище)
acaba (в вопросительных предложениях выражает удивление, сомнение, нерешительность) интересно;
разве; неужели; ли; а; ~ kim geldi? интересно, кто пришел?
acar сильный, энергичный, смелый, отважный
acayip удивительный, странный, ~ bir hava странная погода; удивительно,странно
acele спешка, поспешность, торопливость; срочный, спешный; ~ telefon konuşması срочный телефонный
разговор
aceleci торопливый, суетливый, нетерпеливый
acemi неопытный, новобранец; новичок
acente агентство; агент; vapur ~si; sigorta ~si страховой агент
acı I 1. 1) горький, 2) перен. пронзительный, пронизывающий; 2. (в разн. знач.) горечь
acı II 1) боль, dış ~ sı зубная боль; 2) страдание; 3) горе
acıbadem – 1. горький миндаль; 2. (арго) хитрый, пронырливый
acıklı 1)печальный, горестный, скорбный; 2) досадный; 3)носящий траур, в трауре
acılı печальный, скорбный, горестный, грустный, ~ gözler печальные глаза
acıkmak проголодаться, acıktınız mı? вы проголодались?, karnım acıktı я проголодался
2
acıma жалость, сострадание, ~ duygusu чувство жалости
acımak 1) болеть (например, о руке, голове); 2) жалеть, сочувствовать, сожалеть;3) прогоркнуть
acımaz безжалостный
acımsı горьковатый
acırga хрен
acısız безболезненный; ~ olarak безболезненно, без боли
acil срочный, спешный, экстренный, ~ çıkış запасный выход; ~ ihtiyaç крайняя необходимость
аcilen срочно, быстро
âcir (ар.) арендодатель; лицо, сдающее в аренду
aciz (aczi) 1) бессилие, немощность, слабость, вялость, 2) неплатёжеспособность
aç I голодный, ~ kalmak голодать, ~ ~ına на голодный желудок; ~ karnına на голодный желудок; ~ bırakmak –
морить голодом
aç II (в разн. знач.) жадный
açacak (-ğı) прибор для открывания бутылок, консервов и т.д.
açar I ключ
açar II аперитив
аçgözlü алчный, жадный, ненасытный
açı угол; аспект, точка зрения
açıcı открывающий, раскрывающий, вскрывающий; iştah ~ возбуждающий аппетит
açık 1) открытый, ~ pencere открытое окно, 2) просторный, широкий, ~meydan широкая площадь, 3)
непокрытый; 4) ясный, ~ hava ясная погода,5) светлый (о цвете) ~ mavi светло-голубой, 6) вакантный; 7)
включенный 2. откровенно, прямо ~ konuşmak говорить откровенно, прямо
açıkça прямо, откровенно
açıkgöz ловкий. расторопный, хитрый; ловкач, пройдоха, плут
açıklama разъяснение, пояснение; заявление, сообщение; дикторский текст к фильму
açıklamak разъяснять, объяснять
açıklık (ğı) 1. простор, 2) открытое место, лужайка 3) астр. азимут 4)отверстие, 5)промежуток, интервал 6)
светлый оттенок (тон) 7)ясная (безоблачная) погода 8)ясность, четкость 9) откровенность, прямота 10)
оголенность, обнаженность, неприкрытость
açıksaçık непристойный, неприличный; полуобнаженный, слишком открытый
açıksaçıklık (-ğı) неприличие, непристойность
açıktan 1) издалека 2) без труда, легко; ~ para kazanmak легко зарабатывать деньги
açılış открытие
açılmak (açılır) 1)открываться (напр. о магазинах, зрелищных мероприятиях) 2) вести, выходить, (напр., о
дверях, окнах) kapı balkona açılır дверь выходит на балкон
açıortay биссектриса

3
açlık (ğı) голод, ~grevi голодовка
açmak 1) открывать; 2) включать, radyoyu aç включи радио; 3) доверять (напр., тайну); 4) рыть; 5) сверлить
açmaz 1. замкнутый, скрытный 2. 1) трудное положение, 2) махинация, плутовство
ad 1) имя, adınız ne(dir)? как вас зовут? как ваше имя?; ~ koymak давать имя, называть; 2. наименование,
название; 3. репутация, слава
ada остров
adacık (-ğı) островок
adaçayı (-nı) шалфей
adale мышца, мускул
adalet (-ti) справедливость; 2) юстиция, правосудие; ~ sarayı дворец правосудия
adaletli справедливый, беспристрастный
adaletsiz неправильный, несправедливый
adam 1) человек, devlet ~ı государственный деятель, iş ~ları деловые люди, бизнесмены, 2) мужчина
adamak I + Д.п., В.п. обещать; давать обет; давать слово
adamak II + Дп. посвящать кому-л., чему-л. (напр. книгу)
adamca 1) численно; 2) по-человечески, по-людски
âdap (-bı) мн. от edep обычаи, традиции; правила, порядки
adaş тёзка
adatavşanı (-nı) кролик
aday кандидат
adçekmek (adçeker) тянуть жребий
adem (ар.) yokluk отсутствие; ~ mesuliyet безответственность; отсутствие ответственности
adenit (-ti) (мед.) аденит, лимфоденит
adet (-ti) 1) число, количество 2) штука
âdet (-ti) 1) обычай, ~olduğu gibi как водится, 2) привычка, 3) менструация
âdeta прямо, прямо-таки, просто
adım шаг
adi простой, обычный, заурядный; низменный, вульгарный
âdil справедливый
adlamak + В.п. называть, давать имя кому-л.
adlı имеющий какое-л. имя, по имени; знаменитый
adli судебный, юридический
adliye юстиция
adliyeci юрист, работник юстиции
adres адрес
adsız без имени / названия

4
af (affı) 1) прощение, извинение, ~ınızı dilerim прошу извинения (прощения); 2) помилование, амнистия
afaroz отлучение (от церкви)
afet (-ti) 1. катастрофа, бедствие 2. красавица
affedebilme возможность прощения
affetmek 1)извинять, прощать, affedersiniz извините, простите; 2) миловать, амнистировать
Afgan афганский
Afganlı афганец, житель Афганистана
afiş афиша, объявление
afiyet здоровье, ~olsun! на здоровье! приятного аппетита
afyon опиум
ağ сеть, сетка
ağa господин
ağabey старший брат
ağaç (-cı) дерево; деревянный; elma ~ı яблоня
ağaçkakan дятел
ağaçlı обсаженный деревьями, с деревьями; ~ arazi лесистая местность
ağır тяжёлый, трудный; медленный; тяжело; неторопливо; ~ ~ медленно, потихоньку, важно; ~ bir iş трудная
(тяжёлая) работа; ~ bir yük тяжёлая ноша, груз
ağırayak (-ğı) беременная, на сносях
ağırlaştırıcı отягчающий; ~ sebepler отягчающие (вину) обстоятельства
ağırlık (-ğı) тяжесть, серьёзность
ağız (ağzı) I рот
ağız (ağzı) II острие, лезвие
ağız (ağzı) III устье, горлышко, горло; ~ı dar şişe бутылка с узким горлом
ağız (ağzı) IV говор, диалект, наречие; ~ çabukluğu скороговорка; satıcı ~ağzı жаргон лавочников
ağızbirliği (-ni) единодушие, согласованность, сговор, ~ etmek договориться, сговориться
ağızlık (-ğı) 1) мундштук, 2) намордник
ağlamak плакать
ağlatmak + В.п. заставлять плакать кого-л.
ağrı боль; ~ durdumu bir ilaç болеутоляющее средство; baş ~sı головная боль; ~ vermek + Д.п. причинять боль
кому-л.
ağrılı 1) болезненный, причиняющий боль (страдания), больной, ~ dişi больной зуб; 2) печальный, скорбный,
страдающий.
ağrımak болеть
ağrısız 1) безболезненный; 2) не знающий печали (забот), неунывающий; ◊ ~baş беззаботный человек.
ağtabaka ретина, сетчатая оболочка, сетчатка

5
ağustos август
ah (выражает сожаление, раздражение, тоску, радость) ах!, ох!, ой!; ~lar çekmek охать, вздыхать
ahali жители, население
ahbap (-bı) друг, приятель
ahdetmek (ahdeder) обязываться, брать на себя обязательства
ahdi договорный, обусловленный договором
ahır конюшня, стойло; хлев
ahiret (-ti) ар. потусторонний (загробный) мир
ahlâk (-kı) мораль, нравственность
ahlâkçı моралист, блюститель нравственности
ahlâkdışı (человек) не признающий этических норм; аморальный, неэтичный
ahlâklı нравственный, благовоспитанный
ahlâksız безнравственный, аморальный; непристойный
ahlat (-tı) дикая груша
ahmâk (-ğı) (арго) дурак
ahmâkça глупо, по-дурацки
ahmâklaşmak глупеть, становиться глупым
ahşap деревянный; ~ ev деревянный дом
ahtapot (-tu) 1) спрут, осьминог; 2) полип, опухоль; 3) приживальщик, нахлебник
ahu дикая коза; антилопа
ahududu (-nu) малина
ahval (-li) - мн. от hal состояние, положение; ~i umumiye общее положение, состояние чего-л.; dünya ~i
международное положение
aile семья, семейство; ~ durumu семейное положение; ~ hukuku семейное законодательство; ~ reisi глава
семьи; ~ sahibi семейный человек
ailece всей семьей
ait 1) касающийся, относящийся; size ~ bir mesele вопрос, касающийся вас; 2) принадлежащий; ona ~ toprak
принадлежащая ему земля; olmak а) касаться, относиться; b) принадлежать
ajans агентство; ticaret ~ı торговое агентство
ajurlu ажурный; ~ çorap ажурные чулки
ak белый (чаще в переносном значении)
akaç (-cı) сток; дренажная труба; дрена; водосток
akademi академия
akademisyen академик
akademisyenlik (-ği) звание академика
akamet (-ti) бесплодие

6
akarsu 1) река, речка, ручей, арык; 2) нитка алмазов или жемчуга
akaryakıt жидкое топливо, горючее
akasya акация
akbaba 1) седовласый старец, глубокий старик; 2) чёрный гриф, бородач
akçe (ар.) деньги
akciğer (анат.) лёгкое; ~zarı плевра; ~zarı kovuğu плевральная полость
akdetmek заключать (напр., мир, договор)
akı течение, поток
akıcı 1) текучий, жидкий; 2) плавный, гладкий; 3) ровный (о почерке); 4) лёгкий (напр., походка).
akıl (aklı) ум, разум, рассудок; память; ~ defteri записная книжка; ~nda kalsın! помни! (не забудь!)
akılcılık (-ğı) рационализм
akıllı умный; kısa ~ недалекий, ограниченный
akılsız неумный, глупый
akım 1) течение, поток; 2) elektrik ~ электрический ток; doğru ~ постоянный ток
akın 1) приток, наплыв, поток; 2) налёт, нападение, набег
akıntı течение, поток
akış течение (в разн. значениях); nehrin ~ı течение реки
akışkan текучий
akışlamak аплодировать
akide 1) вера, вероучение; 2) доктрина; принцип; 3) пустословие, болтовня
akik (-ği) (мин.) агат
аkis (-ksi) 1) отклик, эхо; 2) отражение; 3) обратное; ~ini iddia ediyor он утверждает обратное (тому, что
говорилось)
akit (-kdi) 1) заключение; 2) акт, договор, соглашение, контракт; 3) союз, брак
akkan лимфа; ~ dolaşımı циркуляция лимфы; düğümü лимфатический узел
aklamak 1) делать белым, отбеливать; 2) оправдывать, реабилитировать; прощать
aklanmak 1) становиться белым; 2) перен. выходить чистым; 3)быть реабилитированным
aklî разумный, рациональный; ~ı başında bir kadın разумная женщина
akmak (akar) 1) течь, протекать; литься; 2) сыпаться, высылаться
akmaz стоячий (о воде)
akort (-du) муз. аккорд; настройка (инструмента)
akpelin (бот.) полынь горькая
akraba родственник, родственники
akrabalaşmak породниться, стать родственниками
akrabalık (-ğı) родство, родственные отношения; kan ~ı кровное родство
akrep (-bi) скорпион

7
aksak хромой, прихрамывающий; плохо идущий; отстающий
aksakal аксакал, почтенный старец
aksam части, детали, принадлежности
aksamak прям. и перен. хромать
aksan 1) акцент; 2) ударение
akseleratör ускоритель, катализатор, акселератор
aksesuvar аксессуар
aksırmak чихать
aksi 1) обратный, противоположный; ~ takdirde в противном случае, иначе; ~nе наоборот; 2) упрямый
akşam вечер; вечером
aktarma 1) пересадка, (пассажиров); 2)перегрузка (товаров)
aktif активный
aktör актер
aktris актриса
аkuamarin аквамарин
akü akümülatör аккумулятор
aktüalite 1) актуальность, злободневность;2) текущие события; 3) кинохроника
akustik (-ği) акустика
akyuvar лейкоцит
al алый; ~ bayrak алый флаг (стяг)
ala 1) разноцветный; пёстрый 2) светло-каштановый
alabalık (-ğı) разновидность форели
alabildiğine насколько можно, как только можно, вовсю
alabros стриженный под бобрик (о волосах)
alaca пёстрый (о цвете, ткани)
alacak (-ğı) долг, (который следует получить с кого-л.); sizden ~ım var мне причитается с вас, вы мне должны
alacakaranlık (-ğı) сумерки
alacaklı заимодавец
alan I площадь, площадка; hava ~ аэродром
alan II отрасль, область, поприще, арена; spor ~ında в области спорта; diploması ~ında на дипломатическом
поприще; her ~da во всех областях
alârm 1. тревога; otomatik ~ сигнал тревоги; 2. будильник
alaşım сплав
alay I 1) шествие, процессия; 2) толпа; bir ~ много; толпами, массами; 3) воен. полк
alay II насмешка, издёвка; ~ etmek (ile) насмехаться, издеваться; ~а almak поднять на смех
alaycı насмешник

8
albastı родильная горячка
albay полковник
albeni привлекательность, обаяние, очарование, прелесть
albenili привлекательный, обаятельный, очаровательный
albüm альбом
alçak 1)в разн. знач. низкий; ~ iskemle низкая скамейка; ~ ses низкий голос, бас; 2) низкий,
подлый
alçaklık (-ğı) низкое положение; низость, подлость
alçamak унижать, оскорблять кого-л.
alçı гипс; ~уа almak наложить в гипс; положить в гипс
aldatıcı обманщик, лжец; ложный
aldatmak обманывать; водить в заблуждение
aldırmaz безразличный, безучастный; равнодушный
alegori аллегория
aleksandrit (мин.) александрит
alem 1) знамя, флаг 2) металлическая конструкция в виде полумесяца, шпиль и т. п., прикрепляемые на
минарете, куполе и т. п.
âlem 1) мир, вселённая; 2) мир, круги; spor ~i спортивный мир, спортивные круги; 3) люди, посторонние
alenen (ар.) явно, открыто, публично; на виду у всех; не скрывая
alerji аллергия
alerjık аллергический
alet (-ti) орудие, инструмент
alev (прям. и перен.) пламя; ~ alır воспламеняющийся
Alevî (ар.) шиит
alevlenmek (прям. и перен.) воспламеняться
aleyhtar противник, оппозиционер
alfabe азбука, алфавит; ~ sırasıyla в алфавитном порядке
algı восприятие, перцепция
algılamak воспринимать, познавать
alıcı I покупатель; клиент; приёмник
alıcı II televizyon ~sı телевизионный приёмник
alıç (-cı) рябина обыкновенная; вид боярышника
alık глупый, придурковатый; глупо, ошалело
alım взятие; покупка, закупка
alımlı привлекательный, симпатичный, приятный
alın (-lnı) лоб

9
alındı расписка, квитанция
alıngan впечатлительный, слишком чувствительный, быстро и бурно реагирующий; мнительный; обидчивый
alınganlık (-ğı) чувствительность
alıntı 1) цитата, выдержка 2) заимствование
alışkan привычный; приученный
alışkanlık (-ğı) привычка, навык; fena ~ дурная привычка
alışkı привычка
alışmak привыкать, свыкаться, приучаться
alışveriş купля-продажа, торговля
alim ученый
alkış аплодисменты, овация
alkışlamak + В.п. аплодировать
alkol (-lü) алкоголь
alkollü алкогольный
alkolsüz безалкогольный; ~ içki безалкогольный напиток
Allah аллах, бог; ~ ~ ! боже мой!, бог ты мой!; ◊ ~ bilir бог его знает, неизвестно; ~ senden razı olsun спасибо
тебе; ~а ısmarladık до свидания; ~а şükür слава богу
almak (alır) 1) брать; 2) получать; 3) покупать
Alman немец, немка
Almanca немецкий язык
almanak 1) альманах (сборник); 2) календарь (содержащий астрономические, метеорологические и другие
сведения)
almangümüşü (-nü) мельхиор
alo алло!; ~ ~ neresi orası? алло алло откуда говорят?
alt 1. низ, нижняя часть; 2. нижний; ~ kat нижний этаж; 3) под; внизу; yer ~ında под землёй
altar алтарь
altderi дерма, кожа
altgeçit (-di) подземный переход
altı шесть
altıgen шестиугольник; düzgün ~ правильный шестиугольник
altın золото; золотой
altıncı шестой
altışar по шести; ~ lira по шести лир
altmış шестьдесят
altmışıncı шестидесятый
alyuvar эритроцит, ama но, однако

10
ama но
amaç (-cı) (в разн. знач.) мишень, цель
amalgam амальгама
aman ох!, о боже мой!; помилуй!
amansız беспощадный
amatör любитель; любительский
ambalaj упаковка; ~ etmek упаковывать
ambar 1) склад, хранилище
ambargo эмбарго
amberbaris барбарис
ambulans скорая помощь
amca 1) дядя (со стороны отца); дядя (почитательное обращение к старшим); ~ kızı двоюродная сестра (со
стороны отца); ~ oğlu двоюродный брат (со стороны отца)
amel (ар.) işhal, sürügün понос, расстройство желудка; ~ ilacı слабительное средство
ameliyat (-ti) операция
аmetist (-ti) (мин.) аметист
amin (ар.) аминь! да будет так!
аmir начальник
amonyak аммиак
amortısman 1) амортизация; 2) постепенная выплата долга; 3) выкуп облигаций
ampul 1) лампочка (электрическая); 2) ампула
an миг, момент, мгновение
ana 1. мать; ~ dili родной язык; ~ baba родители; 2. главный, основной; ~ cadde основная (главная)
магистраль
anababa родители
anahtar ключ
anahtarlık (-ğı) брелок для ключей; футляр для ключей
analık (-ğı) 1) материнство; материнское чувство; 2) матушка; 3) мачеха
analitik аналитический
ananet (-ti) (ар.) (анат.) половое бессилие, импотенция
anayasa конституция
anayurt (-du) родина, отечество.
ancak лишь; между тем
andızotu (-nu) (бот.) девясил
ane (ар.) (анат.) лобковая кость
anemi анемия, малокровие

11
anestezi анестезия, наркоз; yerli ~ местный наркоз
angarya принудительные работы
anıt памятник, монумент
aniden неожиданно, внезапно, вдруг
anjin ангина
anket (-ti) бланк анкеты
anlam смысл, значение
anlamak понимать; разбираться; анализировать
anlamdaş синоним
anlamlı имеющий какое-л. значение; многозначительный; знаменательный
anlamsız бессмысленный, абсурдный
anlaşılmak быть понятым
anlaşılmaz непонятный, неясный
anlaşıt (-dı) компромисс
anlaşma соглашение. договор; договоренность; evlilik ~sı брачный договор
anlaşmak объясняться; договариваться; понимать друг друга
anlaşmazlık (-ğı) конфликт, разногласие
anlatı повествование, рассказывание
anlatıcı рассказчик, повествователь
anlatmak объяснять; рассказывать; anlatabildim mi? понятно?
anlayış понимание, сообразительность karşılıklı ~ взаимопонимание
anlayışlı понятливый, сообразительный
anmak упоминать; вспоминать, отмечать
anne мать, мама
anneanne бабушка со стороны матери
anomali аномалия, отклонение от нормы
anonim анонимный
anormal анормальный, ненормальный
ansızın внезапно, вдруг
ansiklopedi энциклопедия
ant (-dı) клятва
antarktik антарктический
anten спутниковая антенна
antepfıstığı (-nı) (бот.) фисташка настоящая
anterit (мед.) энтерит, воспаление тонких кишок
antik древний; Antik Roma Древний Рим

12
antika редкая вещь, редкость; антикварный; странный, чудной
antikor антитело
antipati антипатия
antiseptik антисептический
antlaşma договор
antrenman тренировка
antrenör тренер
anus (анат.) анальное (заднепроходное) отверстие
apaçık совсем открытый
apak совершенно белый
apandis аппендикс
apandisit (-di) аппендицит
apartman дом (многоквартирный)
apar topar поспешно, торопливо; впопыхах
apse абсцесс, нарыв, гнойник
aptal идиот, дурак
ar стыд, смущение
ага I расстояние, промежуток (во временном пространстве)
ara II отношение (между людьми ~lаrı açıktır они в ссоре; onlar ~sında cpеди них
araba повозка, телега; экипаж; автомашина автомобиль
arabacı извозчик, кучер
aracı посредник
aracılık (-ğı) посредничество
araç (-cı) средство
araçsız непосредственный, прямой непосредственно, прямо
aradan с тех пор; с того момента, с того времени
aralık приоткрытый
aralık (-ğı) 1) промежуток, пространство, промежуток времени, время
Aralık (-ğı) декабрь
aralıksız беспрерывный, безостановочный
aramak искать
Arap (-bı) араб
Arapça арабский язык
araştırma исследование
araştırmak 1) обыскивать; 2) исследовать, изучать
arayış поиски; kendini bir ~ поиски себя

13
araz симптом, признак
arazi земля, территория, земельный участок
ardıç (-cı) можжевельник; ~ rakısı можжевеловая водка
ardın (служ. слово) следом;~ ~ назад; задом; пятясь; отступая
ardınca позади, вслед за, следом за, по пятам
argo арго, жаргон, сленг
arı пчела
arılamak + В.п. чистить, очищать, выбирать сор (из крупы)
arıza поломка, неисправность; авария
arif (ар.) понятливый, смышленный, сообразительный
arife канун; bayram ~sinde накануне праздника
aristokrasi аристократия
aristokrat аристократ
aritmetik (-ği) арифметика; арифметический
Arjantin Аргентина
Arjantinli аргентинец, аргентинка
ark (-kı) I оросительный канал
ark (-kı) II 1) арка, свод; 2) электрическая дуга
arka 1. 1) спина; спинка; 2) задняя, обортная сторона; 3) продолжение; ~sı var продолжение следует;
~sında за чём-л., позади чего-л. evin ~sında bahçe var за домом есть сад задний, находящийся за чем-л.
arkadaş товарищ; mesai ~ı друг по переписке; iş ~i коллега,соратник
arkadaşlık (-ğı) дружба, дружеские отношения
arkeoloji археология
arktik арктичеcкий
arlanmak стыдиться, смущаться
armağan дар, подарок; премия
armak (arır) утомляться, уставать, ослабевать
armatör судовладелец
armut (-du) rpyша; дурак, простофиля
arpa ячмень
arsa земельный участок (под постройку)
arsen(ik) мышьяк
arsız бессовестный, нaхaльный, навязчивый.
artı 1. плюс; 2. 1) положительный, позитивный; 2) прибавочный
artık (-gı) I oстаток, излишек; остающийся, лишний
artık II уже, нaконeц

14
artım увеличение, рост
artırma аукцион
artırmak увеличивать, повышать
artmak увеличиваться, повышаться
arya ария
arzetmek (arzeder) представлять; докладывать, сообщать
arzu желание, охота
asalak (-gı) паразит
asalet (-ti) (ар.) 1. знатное происхождение, родовитость, благородство; 2. действие от своего имени
asaleten (ар.) лично от себя; по своей воле
asansör лифт
asayiş 1) порядок, спокойствие; 2) безопасность
asbest (-ti) асбест
asfalt асфальт; асфальтовый
asgarî минимальный
asıl (aslı) 1) оригинал, подлинник; 2) основа, сущность; ~ında В своей ocновe (сущности); seafoodplus.infoный,
истинный; 3. именно, как раз
asılmak 1) быть повешенным; 2) виснуть
asılsız беспочвенный, необоснованный
asır (-srı) век
asi непокорный, мятежный, бунтарский; бунтовщик, мятежник; повстанец
asil знатный; аристократический; благородный
asistan ассистент
asit (-di) кислота
asker воин, солдат
askerlik (-ği) – военная служба, воинская обязанность
askı 1) вешалка; 2) подтяжки
asla ни за что, никогда, никоим образом
aslan 1) лев; 2) (перен.) мужественный, храбрый человек
аslında по существу, на самом деле; в действительности
asma висячий; ~ koprü висячий мост
asmak вешать; висеть
aspirator пылесос; всасыватель
aspirin (мед.) аспирин
astar подкладка
astım (мед.) астма
15
astımlı астматик
astragan каракуль
Asuri ассириец
aş еда, пища
aşagı 1. низ; ~da внизу; 2 низкий, нижний; ~ kat нижний этаж; ~ fiyat низкая цена 3. вниз; ◊ ~yukarı около,
приблизительно
aşağılamak 1) понижаться, снижаться, опускаться, падать (о цене, качестве и т.д.); 2) унижаться, опускаться
aşağılık (-ğı) 1. 1) низкое качество; 2) низость; подлость; 3) унижение; 2. простой, грубый
aşama чин, ранг, звание; сан, класс, ступень, степень
aşçı повар
aşçıbaşı (-nı) главный повар; известный кулинар
aşı прививка; вакцина
âşık влюбленный; ~olmak быть влюбленным
aşılamak (прям. и перен.) прививать
aşınmak изнашиваться, протираться, рваться; делаться слабым, слабеть; разъедаться, разрушаться
aşiret (-ti) племя, род
aşırı чрезмерно, очень; чрезмерный, крайний
aşırıcı экстремист
aşırılık (-ğı) чрезмерность, крайность, излишество, излишек; крайняя степень
aşk (-kı) любовь
aşkolsun (междометие) браво! молодец! ну и ну! потрясающе!
aşmak (aşar) преодолевать, переваливать, превышать
at (-tı) лошадь; конь
ata отeц; дед, дедушка
ataerki патриархат
ataerkil патриархальный
atak атака
atamak назначать кого (на должность и т.н.)
atardamar 1) артерия; 2) магистраль, магистральная улица
atasözü (-nü) пословица
ataşe атташе
atatürkçü кемалист
atbalığı (-nı) сом
atelye мастерская, ателье; цex
ateş огонь; (прям. и перен.) жар, пыл; ~ etmek стрелять, вести огонь; ~i var у него есть температура; ◊
~ pahasına по бешенной цене; ~le oynamak играть с огнем. ateşböceği светляк обыкновенный
16
ateşçi кочегар, истопник
ateşkes прекращение огня
ateşlemek 1) зажигать; sobay ~ затопить печь; 2) совершать поджог; 3) стрелять, вести огонь
ateşli 1) огненный; огневой; горящий; 2) имеющий жар; температуру; 3) перен. горячий; пламенный, пылкий, 4)
перен. возбужденный, взволнованный
ateşzede погорелец
аtılgan смелый, отважный, бесстрашный; напористый, предприимчивый, ловкий; дерзкий
atılmak быть брошенным; бросаться, устремляться
atış стрельба
atıştırmak торопливо есть (или пить)
atik ловкий, проворный, расторопный; ловко, проворно, быстро
atlama (прям. и перен.) прыжок, скачок
atlamak прыгать, перепрыгивать
atlet атлет
atlı всадник; кавалерист
atlıkarınca кapyсель
atma метание c.; disk ~ метание диска
atmaca ястреб
atmak (atar) бросать, метать; стрелять; стучать, биться (напр. о пульсе, сердце)
atölye ателье
audit аудит
av oxoтa; рыбалка
aval 1) поручительство в платеже по векселю, аваль; 2) поручитель
avanak (-ğı) дурень, простофиля, простак; остолоп
avans аванс
avantaj выгода
avantürist авантюрист; авантюристический
Avar аварец
avare 1. праздношатающийся, шалопай, бездельник; 2. порывистый (о ветре)
avarya авария
avaryasız безаварийный
avcı охотник
avize люстра
avlamak охотиться; balık ~ ловить рыбу
avlu двор
avrat (-dı) баба, женщина; жена
17
Avrupa Европа
avuç (-cu) ладонь; горсть, пригоршня
avukat (-tı) адвокат
avukatlık адвокатский; ~ ve danışmanlık hizmetleri адвокатские и консультационные услуги
avunç (-cu) утешение
avundurmak утешать
Avusturya Австрия
ay 1) луна; 2) мecяц; bugün ayın kaçı? Какое сегодня число?; hangi aydayız? Какой сейчас месяц?;
şubat ayındayız сейчас февраль
aya святой, святая
ayak (-ğı) I нoгa; aylın ~ босиком
ayak (-ğı) II ножка (нaпp. стола)
ayak (-ğı) III ступень, ступенька
ayakkabı (-nı) бувь
ayakkabıcılık (-ğı) торговля обувью
ayar точность, верность; проба (на благородных металлах
ayarlamak выверять, регулировать
ayaz мoрoз
ayazlı морозный и ясный
aybaşı (-nı) месячный, менструация
ayça молодой месяц, серп Луны
ayçiçeği (-ni) подсолнечник
aydın I светлый; ясный
aydın II интеллигент
aydınlatma освещение
aydınlatmak освещать, делать светлым; разъяснять
aydınlatmış освещённый
aydınlık (-ğı) светлое, освещенной место; светлый
aygıt (-tı) прибор, аппарат; telefon ~ı телефонный аппарат
ayı медведь
ayık трезвый
ayıklamak + В.п. перебирать, сортировать, очищать, выбирать сор (из крупы)
ayıp (-bı) стыд, срам; постыдный, позорный
ayıplamak стыдить, корить; осуждать, порицать
ağırayak (-ğı) беременная, на сносях

18
ayırmak 1) отделять, разъединять, разлучать; 2) различать, видеть разницу; 3) занимать, держать,
выделять (напр. место, билет); bu sandalyeyi size ayırdı он занял этот стул для вас
ayıüzümü (-nü) (бот.) толокнянка, междвежьи ушки
ayin религиозный обряд, религиозная процессия
aykırı противоречащий, идущий вразрез; вопреки, наперекор, вразрез
aylık (-ğı) жалование, плата (за месяц)
aylık месячный ~ dergi ежемесячный журнал; üç~ трехмесячный ребенок
ayna зеркало
aynen в точности, точь-в-точь, буквально
aynı тот же самый, точно такой же; идентичный; ~ zamanda одновременно
ayran айран (напиток)
ayrı отдельный, особый, другой; ~ ~ отдельно, особо, врозь
ayrıca 1) отдельно, врозь; 2) кроме того
ayrılık (-ğı) 1) отделение, разделение; 2) расставание, разлука; 3) разногласие, расхождение
ayrılmak расставаться; уезжать, уходить; расходиться (o супругах)
ayrıntı подробность
ayrışmak разлагаться на составные части; расходиться
aysız безлунный
aytaşı (-nı) лунный камень
az малый, незначительный, небольшой; мало, немного
azalmak уменьшаться, сокращаться
azaltılma уменьшение, сокращение
azaltmak уменьшать, сокращать
azami максимальный; ~ sürat максимальная скорость
azap (-bı) мука, страдание
azar оскорбление, обида, упрёк
azarlama выговор, замечание
azarlamak + В.п. упрекать кого-л.
azgın 1) разъяренный; бешенный, свирепый; 2) непослушный, непоседливый, шкодливый; 3) с
незаживающими ранами
azımsamak + В.п. считать недостаточным; недооценивать, умалять
azın минимум; en ~dan как минимум, по меньшей мере
azınlık меньшинство
azim (azmi) твердое намерение, решимость
aziz 1) дорогой; ~ dostum мой дорогой друг; ~im дорогой мой; 2) уважаемый
aznavur герой, богатырь
19
B
baba отец, папа
babaanne бабушка (по отцу)
babacan добродушный, приятный, симпатичный
babalık (-ğı) отцовство; ~ davası иск об установлении отцовства; ~ testi тест на отцовство
babayiğit (-di) богатырь, молодец
baca труба (дымовая)
bacak (-ğı) нога
bacanak (-ğı) свояк
bacı сестра; (обращение) тетушка, тетка
badana побелка
badanacı маляр
badanalamak белить
badem миндаль
bademcik (-ğı) миндалевидная железа
badiye пустыня; степь; дикая местность
badya бадья, деревянный или стеклянный сосуд
bagaj багаж; el ~i ручной багаж, ручная кладь
bağ I виноградник; сад
bağ II связка; шнурки
bağbozumu (-nu) 1) сбор винограда; 2) время сбора винограда
bağcı виноградарь
bağdaş сидение по-турецки; манера сидеть, поджав под себя ноги
bağımlı зависимый
bağımsız независимый
bağımsızlık (-ğı) независимость, самостоятельность
bağıntı 1) отношения; 2) связь, отношение; 3) пропорция
bağırmak кричать, орать
bağırsak (-ğı) кишка; kalın ~ толстая кишка
bağış дар, подношение; пожертвование; прощение, помилование
bağışıklık (-ğı) 1) иммунитет, 2) броня; льгота, привилегия
bağışlamak 1) прощать, миловать; 2) дарить, жертвовать
bağlaç (-cı) 1) скрепка; 2) союз; 3) тире, дефис
bağlam связка, вязанка, пучок; букет
bağlama соединение; скрепление

20
bağlamak завязывать; завязывать узлом; привязывать; связывать
bağlanmak быть связанным; (перен.) привязываться
bağlantı связь
bağlı привязанный; связанный; зависящий, зависимый
bağlılık (-ğı) привязанность, привычка
bahane предлог, повод; ~siyle под предлогом
bahar весна
baharat специи, пряности
bahçe сад; nebatat ~si ботанический сад; sebze ~si огород; gül ~si розовая плантация
bahçıvan садовник
bahr море
bahsetmek + Исх.п. говорить, упоминать о чем-л.
bahşiş чаевые, подачка
baht (-tı) судьба, доля
bahtiyar счастливый
bakan министр
bakanlık (-ğı) министерство; Adalet ~ı Министерство юстиции; Çalışma ve Sosyal Güvenlik ~ı Министерство
Труда и Социального Обеспечения; İçişleri ~ı Министерство внутренних дел; Kültür ve Turizm ~ı
Министерство Культуры и Туризма; Maliye ~ı Министерство Финансов; Milli Eğitim ~ı Министерство
Национального Образования;
bakaya дезертир
bakıcı смотрящий, наблюдающий;няня, сиделка
bakım присмотр, надзор
bakımlı ухоженный
bakımsız неухоженный, запущенный
bakır медь; медный
bakış взгляд
bakışmak смотреть друг на друга, переглядываться
bakire дева, девственница
bakiye остаток
bakkal бакалейщик
bakkaliye бакалейные товары; бакалейный магазин
bakla бобы
baklava баклава (род турецкого пирога с орехами - сладость)
bakmak (bakar) 1) смотреть, глядеть; 2) выходить (напр. об окнах); bu oda sokağa bakıyor эта комната
выходит на улицу; 3) заботиться о ком-л., ухаживать
21
bakteri бактерия
bal мёд
balaban крупный, большой; толстый, здоровенный
balad баллада
balayı (-nı) медовый месяц
balçık (-ğı) глина
baldır (анат.) голень
baldız свояченица
baldudak методоточивый, сладкоречивый
bale балет; ~ eğitmeni балетмейстер
balerin балерина
balgam мокрота; слизь
balgamî cлизистый
balık (-ğı) рыба
balıkçı рыболов, рыбак; торговец рыбой
balina кит
balmumu воск
balo бал
balon эростат; воздушный шар
balozu нектар
balta топор
baltalı вооруженный топором
balyoz кувалда
bambaşka совсем другой, совершенно другой; совсем по-другому, совсем иначе
band плёнка, лента (для магнитофона)
bandıra штандарт; флаг
bandrol этикетка
bando оркестр
banka банк
bankacı специалист по банковскому делу; служащий банка
bankacılık (-ğı) банковское дело; банковский
banker банкир
banket сиденье (напр, в трамвае, в автобусе)
banliyö пригород
banotu (-nu) (бот.) белена
bant (-dı) лента, скотч; yara ~ı лейкопластырь

22
banyo ванна; купанье
:
baraj плотина
baraka барак
bardak (-ğı) стакан
barınak (-ğı) кров, пристанище; убежище, приют
barış мир; примирение
barışmak мниться, примириться
barışmaz непримиримый
barışsever миролюбивый
bari хоть, хотя бы
barikat баррикада
bariz ясный, явный, очевидный.
baro коллегия адвокатов
barut (-tu) порох
basamak (-ğı) ступенька, подножка
basık сдавленный, сплюснутый
basılı напечатанный, печатный
basımevi (-ni) типография
basın пресса, печать
basınç (-cı) давление
basit простой
baskı 1) давление, нажим; 2) тираж
baskın 1. превосходящий, доминирующий; 2. 1) нападение ; su ~ı наводнение ; 2) обыск
baskül весы для тяжёлых грузов
basma ситец
basmak 1) ступать; 2) печатать; 3) наступить, нагрянуть; 4) жать, нажимать
basur геморрой
baş= главный; старший; başşehir столица; başhekim главврач
baş I голова; глава; ~ dönmesi головокружение
baş II начало; ayın ~ında в начале месяца; ~tan сначала, снова
başabaş (фин.) по номиналу, по номинальному курсу
başak (-ğı) колос
başarı успех, удача
başarılı успешный, удачный, преуспевающий
başarısız безуспешный, неудачный
başarma успешное выполнение

23
başarmak + В.п. успешно выполнять, справляться; заканчивать, доводить до победного конца
başbaşa с глазу на глаз
başbakan премьер-министр
başka 1. другой; 2. кроме, помимо; sizden ~ кроме вас
başkan председатель; глава; президент
başkanlık (-ğı) председательство
başkası (-nı) другое (субстант. прилагательное); ~ına bakma! не смотри на другого!
başkent (-ti) столица, главный город
başkomutan главнокомандующий
başkonsolos генеральный консул
Başkurt (-du) башкир
başlahana кочанная капуста
başlamak (başlar) начинать, приступать; начинаться
başlangıç (-cı) начало
başlıca главный, основной
başlık (-ğı) заголовок, заглавие
başsağlığı (-nı) соболезнование; ~ dilemek + Д.п. выражать соболезнование кому-л.
başsavcı лавный прокурор
başşehir (-hri) столица, главный город
başvurma обращение, запрос
başvuru обращение, запрос; pasaport ~u запрос (о выдаче) паспорта
batak (-ğı) топь, трясина, болото
bataklı болотистый
bataklık (-ğı) болото
batarya батарея
batı запад
batım закат; гибель; gün ~ı заход солнца
batmak (batar) 1) тонуть; 2) садиться, заходить (о солнце)
batmış затонувший
battaniye одеяло (тканьёвое, шерстяное)
bavul чемодан
bay господин
bayan госложа; дама
bayat чёрствый; несвежий; с душком; старый
baygın лишившийся чувств, в обморочном состоянии
baygınlık (-ğı) обморок, потеря сознания; слабость

24
bayılmak 1) лишаться чувств, падать в обморок; 2) обожать кого-что-л., очень нравиться
baykuş сова
bayrak (-ğı) 1) флаг; знамя; 2) эстафета
bayram праздник
baysal спокойный, мирный
baytar ветеринарный врач, ветеринар
baz база, основа
bazan, bazen иногда, порою
bazı некоторые, иные; иногда, порою; ~ ~ иногда, порою, временами
bebek (-ği) грудной ребёнок, младенец
beceri 1) способность, ловкость, умение; 2) успех, удача
becerikli умелый, ловкий, искусный
becermek выполнять, справляться
bedava бесплатный
bedbin пессимист
bedel стоимость; цена
beden тело, туловище
bedesten крытый рынок
beden тело, туловище
beğeni вкус
beğenmek одобрять, нравиться
begonya (бот.) бегония
bej беж, бежевый
bekar холостой, неженатый
bekâret (-ti) девственность
bekârlık (-ğı) холостая жизнь
bekçi стoрож; страж
bekleme ожидание
beklemedik неожиданный, ~ bir haber неожиданная новость
beklemek 1) ждать; 2) сторожить, караулить
bekletmek + В.п. заставлять ждать
bekri горький пьяница, пропойца
belâ несчастье, беда; горе
beledî муниципальный
belediye муниципалитет
beleş (жарг.) на дармовщину, на халяву

25
Belçika Бельгия
Belçikalı бельгиец, бельгийка
belertmek таращить (глаза)
belge документ, справка; doğum belgesi свидетельство о рождении
belgesel документальный
belirli определённый
belirmek 1) показываться; 2) становиться
belirsiz неопределённый; неясный; неизвестный
belirti признак, симптом
belirtmek определять, доказывать
belkemiği (-ni) позвоночный столб, позвоночник
belki мoжет быть, возможно
bellek (-ği) память
belli очевидный, ясный, известный
belsem бальзам
belsoğukluğu (-nu) (мед.) гонорея
bembeyaz совершенно белый
ben I я
ben II рoдинка
bencil эгоист
benimsemek усваивать; присваивать
benzemek походить, быть похожим
benzer похожий; подобный; аналогичный
benzetmek + В.п. делать похожим; путать, принимать за другого; sizi bir başkasına benzettim я принял вас за
другого
benzin бензин
beraber вместе, сообща
beraberlik (-ği) ничья; maç ~le sona erdi матч закончился вничью
beraet (-ti) оправдание
berat (-tı) свидетельство, патент, удостоверение
berbat скверный, дрянной, паршивый
berber парикмахер
berdel обменный брак
bere берет
bereket (-ti) изобилие
bereketli изобильный; благодатный

26
beri 1. эта (ближайшая) сторона; 2. лежащий сторону, ближе; ırmağın ~ yakası этот (ближний) берег реки; 3.
(исходный пункт во времени) от, с; dünden ~ cо вчерашнего дня
berrak – прозрачный, чистый; ~ su прозрачная вода
besbelli совершенно ясный, очевидный; совершенно ясно, очевидно
besin питание, пища
beslemek 1) кормить, вскармливать; 2) разводить, выращивать; 3) прям. и перен. лелеять, вынашивать; fikir
~ вынашивать мысль; ümit ~ питать надежду
beste 1) мелодия; музыка; 2) привязанный
besteci, bestekâr композитор
beş пять
beşinci пятый
beşir приносящий добрую весть; улыбчивый
betonarme железобетон
bevlıyeci уролог
bey господин, бей
beyan заверение; декларация; ~ etmek cообщать, заявлять
beyanat заявление; ~ta bulunmak, ~ vermek – делать заявление
beyanname заявление, декларация; gümrük ~ si таможенная декларация
beyaz белый; ~ kağıt белая бумага; ~ ayı белый медведь; ~ a çekmek переписать набело
beyazlаtma отбеливание; diş ~ отбеливание зубов
beyazpeynir брынза
beyefendi господин, сударь (вежливая форма обращения).
beygir лошадь, ломовая лошадь.
beyin (-yni) мозг
bez полотно, холст, бязь
bezdirmek + В.п., Исх.п. надоедать кому-л. чем-л., раздражать
beze тесто в виде кругляша.
bezelye зелёный горошек
bezgin апатичный, вялый
bıçak (-ğı) нож; лезвие (безопасной бритвы keskin ~ острый нож; kör ~ тупой нож
bıçaklaşmak драться на ножах
bıkılmak становиться в тягость
bıkmak надоедать
bırakılmış бесхозный
bırakmak 1) оставлять, покидать; бросать; 2) переносить (на другой срок); 3) пускать, отпускать.
bıyık (-ğı) усы

27
biber перец; kara ~ чёрный перец; kırmızı ~ красный перец
biberon 1) рожок (бутылочка) для кормления; 2) мундштук ( для курения)
biçare несчастный, бедняга
biçerdöğer комбайн
biçim покрой, фасон, форма; ne ~ adam? что за человек?
biçki кройка; ~ evi ателье мод; ~ kalıbı выкройка
biçmek (biçer) резать; кроить; косить
biftek (-ği) бифштекс
bilanço баланс
bilârdo бильярд
bildirge заявление; повестка, извещение
bildiri сообщение, заявление, коммюнике
bildirilmek сообщаться
bildirim сообщение; извещение; заявление; декларация; işe başlama ~i заявление о приступлении к работе
bildirmek + В.п., Д.п. сообщать что-л. кому-л.; извещать, давать знать
bile даже
bileği брусок, точило
bilek (-ği) запястье
bilemek точить
bilen знающий
bileşik составной, сложный, комбинированный
bileşik (-ği) соединение
bileşim состав, смесь; соединение
bileşke (физ.) равнодействующая сила.
billet (-ti) билет
biletçi билетный кассир; кондуктор
bilezik(ği) браслет
bilgi знание; сведение; özel ~ler личные данные
bilgin учёный
bilgisayar компьютер
bilgisiz несведущий, невежественный
bilhassa в особенности, особо
bilik (-ği) понятливость, смышленность, знание
bilim наука
bilimsel научный
bilinç сознание; разум, рассудок

28
bilinçaltı подсознание; подсознательный; подсознательно
bilinen известный; en ~ самый известный
bilinmek быть известным; быть признанным
bilinmez неизвестный, неведомый
bilirkişi эксперт
billur кристалл; хрусталь
bilmece загадка
bilmek (bilir) знать; уметь
bilya, bilye 1) детская игра в шарики;2) подшипник
bin тысяча
bina здание
binbaşi (-sı) майор
bindirmek 1) посадить (на поезд и т.п.) ;2) наскочить, наехать
binici наездник
binicilik (-ği) верховая езда
bininci тысячный
binmek 1) садиться (на поезд и т .п.); 2) садиться верхом
bir 1) один; 2) какой-то; некоторый
bira пиво
biracılık (-ğı) пивоварение
birader брат; братец, браток (при обращении)
biraz немного
birçok(ğu) многие, большое количество.
bir daha еще раз; с отриц. формой глагола больше не
birden сразу, разом; вдруг, неожиданно.
birer по одному
birey индивид
bireyci индивидуалист
biri(si) некто; кто-то
biricik единственный
birikmek скопляться, собираться
biriktirmek + В.п. копить, собирать
birim единица
birinci 1) первый; ~ gelmek прийти первым, стать первым; ~ si во-первых; 2. наилучший; ~ mal наилучший
товар; 3. первые ряды(в кинотеатре)
birincilik (-ği) первое место; первенство

29
birkaç несколько
birleşik соединённый, объединённый; ~ Аrap Emirlikleri Объединённые Арабские Эмираты
birleşim соединение, воссоединение, aile ~i воссоединение семьи
birleşmek соединяться, объединяться
birleştirmek соединять, объединять
birlik (-ği) 1) единение, единство; iş ~ сотрудничество; 2) союз; 3) подразделение
birlikte вместе
birmi какой-то; Türk ~ какой-то турок
birtakım ряд
birterimli одночлен
bisiklet (-ti) велосипед
bisküvi(t) бисквит, печенье
bistro бистро, ресторанчик, закусочная
bit (-ti) вошь
bitik слабый, немощный
bitim 1) всходы; 2) окончание; конец
bitirmek заканчивать, оканчивать, завершать
bitişke шов
bitişmek соприкасаться, быть смежным, смыкаться
bitki растение
bitkisel растительный
bitmek I кончаться, иссякать;обессилевать, выбиваться из сил
bitmek II расти (о растениях, волосах)
bitpazarı (-nı) толкучка, барахолка
biz мы; ~e нам; ~сe, ~e göre по-нашему, по-нашему мнению, на наш взгляд; ~e gelince что касается нас; ~de
у нас, при нас
bizim наш
bizmut висмут
bizzat cам, персонально , лично ; ~kendisi лично он сам
blok блок; блочный
bluz блузка, кофточка
bobin катушка, бобина, барабан
bodrum подвал; ~ katı подвальный этаж
bodur низкорослый, карликовый
boğa бык
boğaz I горло; горлышко ( напр. бутылки)

30
boğaz II (геогр.) пролив
boğmaca удушье, удушливый кашель
boğmak душить, давить; топить
boğucu удушающий, удушливый
boğuk сдавленный, глухой ( о голосе, звуке)
boğulmak быть задушенным, задохнуться; утонуть
boğum узел, сочленение
boğuntu удушье
boğuşmak 1.)схватить друг друга за глотку, сцепиться 2.)спорить, ссориться
bok гадкий
boks бокс
bоksör боксёр
bol 1.)свободный, широкий 2.)обильный, изобильный
bollaşmak становиться широким (просторным)
bolluk (-ğu) обилие, изобилие
bomba бомба, граната
bomboş пустым пустой, совершенно пустой
bonbon конфеты
bonbonyer конфетница
boncuk (-ğu) синяя бусинка от сглаза; разноцветные бусы
bonfile филе, филейная часть
bono бона, чек, квитанция
bonşans! удачи! желаю удачи!
bora предгрозовой вихревой ветер
boran грозовой дождь, буря
borani борани (кушанье из риса, кислого молока, шпината и др. овощей)
borat (хим.) бура, тетраборат натрия
borazan труба, горн
borç (-cu) долг, заём, задолженность; namus ~u долг чести
borçlu задолжавший, должник
borda борт (судна)
bordro бордеро: ведомость
bornoz купальный халат; бурнус
borsa биржа
borsacı биржевик, биржевой делец
boru трубка; труба

31
borukabağı (-nı) разновидность крупноплодной тыквы
bostаn огород
boş пустой, порожний; незанятый, свободный, праздный; ~ söz пустые слова
boşalmak пустеть, становиться пустым
boşaltmak опорожнять, освобождать; разгружать, выгружать
boşanma развод
boşanmak 1) разводиться (о супругах) 2) начать лить, выгружать
boşboğaz болтливый, не умеющий держать язык за зубами
boşluk (-ğu) пустота; вакуум; пространство; промежуток
Boşnak (-ğı) босниец; боснийский
Boşnakça боснийский язык
boşuna напрасно
bot (-tu) I катер, моторная лодка; ~ gezisi поездка на катере
bot II ботинок; ботинки
boy рост; вышина, высота; длина, протяжение ; размер (линейный); yıllar ~unca на протяжении жизни
boya краска, окраска
boyacı маляр, красильщик
boyalı 1) покрашенный, выкрашенный 2) чищенный (об обуви)
boyamak 1) красить 2) чистить ( об обуви)
boylu какого-л роста; рослый; ~ adam рослый человек; kısa ~ низкого роста ; orta ~ среднего роста; uzun ~
высокого роста
boynuz рог
boynuzlamak бодать
boyun ( ynu) шея ; ~ eğmek повиноваться, смириться
boyuna непрерывно, постоянно
boyunca вдоль (чего-л.); во всю длину (чего-л.); в течение, на протяжении
boyunduruk (-ğu) иго, гнет, порабощение
boyut измерение
boz серый, пепельный
boza буза ( напиток из проса)
bozarmak сереть, посереть
bozdurmak разменивать деньги
bozgun разгром
bozkır степь
bozmak 1)портить, повреждать, расстраивать 2)менять ( деньги) 3)громить
bozuk 1) испорченный, плохой, дурной 2) мелкий , разменный 3) ~para мелкая монета, мелочь

32
bozukluk (-ğu) повреждение, расстройство
bozulmak портиться, ломаться
böbrek (-ği) почка
böcek (-ği) насекомое ; hamam ~i таракан
böğürtlen ежевика
bölge район, сектор, зона
bölme секция, отделение; перегородка; отсек
bölmek делить
bölüm 1) разделение, распределение ; ış ~ü разделение труда 2) раздел , глава ( о книге) 3)отделение
(напр. в больнице)
bölünmez неделимый, неотъемлемый; ~parça неотъемлемая часть
börek (-ği) пирог, пирожок из слоеного теста; çiğ ~ жареный пирожок с мясом, луком и специями; kıymalı ~
пирог с мясным фаршем; sigara ~i пирожок в форме сигары c начинкой из брынзы
böyle такой, такого рода; так, таким образом
böylece так, таким образом
bronşit бронхит
broş брошь
brüt брутто; валовой
bu этот; bununla birlikte вместе с этим; однако; несмотря на это
bucak (-ğı) угол; уголок
buçuk с половиной
budak ветка
budala дурень
budalaca глупо, придурковато
bugün сегодня
bugünkü сегодняшний, нынешний
buğday пшеница
buğu водяной пар
buğulama приготовление пищи на пару
buğulamak выпаривать, готовить на пару
buhar пар
buharlaşmak испаряться, выпариваться
buji свеча
bukadar (наречие) столько
bulamak намазывать, обмазывать
bulandırmak (прям. и перен.) пачкать; мутить

33
bulanık (прям. и перен.) мутный : ~su мутная вода; неясный, пасмурный( о погоде)
bulanmak 1) покрываться чем-л.; пачкаться 2) мутиться, становиться мутным
bulantı тошнота
bulaşıcı заразный
bulaşık 1) заразный ; ~hastalık заразная болезнь 2) грязная посуда; ~makınası посудомойка
bulaşmak пачкаться, грязниться
Bulgar болгарин, болгарка
Bulgarca болгарский язык
bulgur крупномолотая пшеница
bulmaca кроссворд
bulmak (bulur) 1) находиться, доставать 2) разведывать, открывать 3) достигать
bulundurmak иметь (держать) наготове, иметь в запасе
bulunmak (bulunur) 1) быть найденым; Bavul bulundu нашелся чемодан 2) находиться; evde bulunuyor он
находится дома; в соединение с существительным в местном падеже выполняет функцию
вспомогательного глагола: yardımda ~ оказывать помощь, помогать
buluntu находка
buluş открытие ; ilmi ~ научное открытие
buluşmak встречаться, sinizle ne zaman buluşuruz? когда мы с вами встретимся?
bulut (-tu) облако, туча
bulutlu облачный
bulvar бульвар
bumbar кишки для изготовления колбасы
bumburuşuk сильно мятый
bunak впавший в детство, выживший из ума
bunalım кризис, затруднение
bunalımlı кризисный
bura это место; ~da здесь; ~ya сюда ; ~dan отсюда; ~larda здесь, в этих местах( краях); ~sı это место, здесь;
~sı okul здесь школа ; ~sını okuduk artık это мы уже прочитали; ~sına kadar вот во сих пор, вот до этого места
buradan отсюда
buralı здешний
buram: ~ ~ об обильном выделении чего-л. (запах, дым, пот и др.); ~ ~ kokmak издавать сильный запах
burç (-cu) знак зодиака
burçak (-ğı) горошек посевной
burgaç (-cı) водоворот; воздушный вихрь
burgu бурав, буравчик, сверло; штопор
burgulamak + В.п. сверлить, буравить

34
burkmak вертеть, крутить
burma закрученный, витой, спиральный
burkulmak подвёртываться (о ноге)
burs стипендия
burun (rnu) (в seafoodplus.info) нос; носовая часть, носок; мыс
buruş морщина, складка
buruşmak (buruşuk) 1) покрываться морщинами, морщиться 2) мяться (о материи) ; bu kumaş buruşur mu?
эта материя мнется?
buruşturmak морщить, комкать, мять; yüzünü buruşturdu он морщил лицо
buruşuk сморщенный; мятый
but (-du) ляжка, tavuk ~u куриная ножка
buyurmak I приказать, повелеть; (вежл.) говорить, сказать bır şey mı buyurdunuz? вы что то сказали?
buyurmak II (вежл.) в значение служебного глагола etmek: teşrıf ~ оказать честь своим посещением
buyruk приказание, приказ, распоряжение
buyurun пожалуйста :gene buyurun! заходите ( приезжайте) снова! kahvenızı buyurunuz! извольте ваш кофе!
sofraya buyurunuz! прошу за стол Şöyle buyurun сюда, пожалуйста ( садитесь, пройдите)
buz лёд
buzağı (-nı) телёнок
buzdolabı (-nı) холодильник
buzkıran ледокол, ледорез
buzlamak покрываться льдом
buzlu покрытый льдом; со льдом
buzul ледник
buzullaşma обледенение
bücür коротышка (о человеке)
büfe буфет
bükme крученые нитки; шнур
bükmek вить, скручивать , сучить; гнуть, сгибать
Bükreş г. Бухарест
bülbül соловей
bülten бюллетень
bünye структура
bürkân вулкан
bürkanî вулканический
büro бюро, контора
bürokrasi бюрократия

35
bürüm покров, слой, оболочка
bürümek + В.п. окутывать, обволакивать
bürünmek + Д.п. погрузиться в; окутываться, обволакиваться
bütçe бюджет
bütün весь, целый, всё ,целиком, совершенно, полностью
bütüncü тоталитарный
bütünleşmek становиться единым целым, объединяться, концентрироваться
bütünlük (-ğü) целостность; территориальная целостность
bütünsel тотальный, всеобъемлющий
büyü колдовство, волшебство, чародейство
büyük 1) большой, крупный 2) великий ; ~ devlet великая держава 3) старший , ~ ana (anne) бабушка, ~ baba
дедушка
büyükelçi полномочный посол
büyükelçilik (-ği) посольство
büyükısırgan (бот.) крапива двудомная
büyüklük (-ğü) величина, численность
büyükmek вырасти, стать большим; стать больше (выше, старше)
büyükşehir большой город
büyülemek + В.п. околдовать, очаровать
büyüleyici обаятельный, чарующий, волшебный
büyültmek + В.п. увеличивать; fotoğrafı ~ увеличивать фотографию
büyümek становиться большим ; увеличиваться ; расти, вырастать
büyüteç (-ci) увеличительное стекло, лупа
büyütmek + В.п. увеличивать, делать большим
büzmek стягивать, сжимать, суживать
büzülmek стягиваться, сжиматься, суживаться, сокращаться, садиться

36
C
cacık (-ğı) салат из свежих огурцов и йогурта
cadaloz сварливая женщина, мегера, фурия, старая карга
cadde улица, проспект
cahil невежественный, тёмный; неграмотный; неопытный , зелёный
caiz дозволенный, разрешённый
caka (арго) выпендрёж, важничанье
cam стекло; стеклянный
cambaz акробат; канатоходец;) жонглёр
cami (î) мечеть
camia община; содружество
camlı cтеклянный, застеклённый ( например о шкафе)
can 1) душа, жизнь 2) прелестный , милый Ne ~ çocuk ! какое милое дитя! ; ~a yakın симпатичный, приятный :
~ım дорогой, милый ( при обращение) : ~dan а) от всей души, от всего сердца , искренне ; б) искренний : ~dan
dılerım желаю от всего сердца ; ~ı sıkılmak а) скучать, тосковать б) (исх.) надоесть, наскучить : bundan
~ı sıkıldı это ему надоело : ~ı ıstemek хотеться : ~ı bır şey ıstımıyordu ему ничего не хочется
canan возлюбленная, возлюбленный
canavar хищник, зверь
canciğer закадычный, задушевный; ~ dost закадычный друг
candan от всей души, искренне, сердечно
canevi (-ni) сердце, грудь; (перен.) центр; самое уязвимое место
cani (перс.) уголовный преступник; убийца
canilik (-ği) преступность; убийство
canavarca зверски, жестоко, свирепо
cankurtaran ~ кemerı спасательный пояс : ~ otomobili машина скорой помощи : ~ sandalı спасательная лодка
: ~ sımıdı спасательный круг : ~ yeleğı спасательный жилет:
canlandırmak + В.п. оживлять, приводить в чувство; возрождать; воскрешать в памяти
canlanmak 1) оживать, приходить в себя 2) оживляться
canlı живой; живо одушевлённый; подвижный, бойкий; выразительный; ~ оlarak
cansız бездыханный , бесчувственный, мертвый; вялый, интертный, безжизненный; неодушевлённый
cari текущий; ~ ay текущий месяц; ~ gider ödenekler ассигнования на текущие расходы
casus шпион
casusluk (-ğu) шпионаж
caz джаз; джазовый; ~ müziği джазовая музыка
cazip (-bi) cazibeli привлекательный , вызывающее интерес предложение

37
cebir (-bri) I насилие, принуждение
cebir (-bri) II алгебра
cebren силою, насильно, принудительно
cebri принудительный
cefa мучение, мука, страдание
cehalet невежество, незнание
cehennem ад
ceht (-di) çaba старание, усердие
ceket (-ti) пиджак, куртка
celse заседание, сессия
cemaat (-ti) приход, община; прихожане
cemiyet общество, ассоциация, лига
cenabet (-ti) осквернённость, ритуальная нечистота
cenaze покойник; ~ alayı похоронная процессия; ~ arabası катафалк; cenaze ~ı заупокойный намаз (по
мусульманину)
cendere пресс, вал
cenin зародыш, плод, эмбрион
cenk (-ği) сражение, битва
cennet (-ti) рай
cep (bi) 1) карман ~ telefonu мобильный телефон
cephane боеприпасы, боекомплект
cephe лоб, чело; фасад; фронт; сторона
cerahat рана; гной, сукровица
cerep (-bi) (мед.) чесотка, парша, короста
cereyan 1) (в разн. знач.) течение; solcu ~lar полит. левые движения: 2) поток, ток ; hava ~ı поток воздуха,
сквозняк ; elektrik ~ı электрический ток; 3) движение, ход
cerrah хирург
cesaret смелость, храбрость, отвага, мужество; ~ almak (bulmak) набраться смелости
cesaretli смелый, храбрый, отважный, мужественный
ceset (-di) труп, тело (покойника)
cesur смелый, храбрый, отважный, мужественный
cetvel таблица; список; линейка; ~ tahtası линейка
cevabî ответный; ~ mektup ответное письмо
cevap (-bı) ответ
cevher 1) руда; bakır ~i медная руда; 2) драгоценность
ceviz 1) орех; ~ ağacı ореховое дерево; 2) ореховый, из орехового дерева

38
ceylan газель
ceza наказание, кара; взыскание; ağır ~ (юр.) строгое наказание; ~ emri судебный приговор; ~ Kanunu
Уголовный кодекс; ~ vermek + Д.п. наказывать кого-л.; налагать взыскание на кого-л.; hapis ~sı тюремное
заключение; para ~ sı денежный штаф
cezaevi (-ni) тюрьма
cezaî (уголовно) наказуемый, заслуживающий наказания; ~ sorumluk уголовная ответственность; ~ mesele
уголовное дело
cezalandırmak наказывать, карать
cezalanmak быть наказанным, наказываться
Cezayirli алжирец; алжирский
cezve кофейник (для варки кофе по-турецки)
cılız чахлый, худой; слабый
cımbız ~ пинцет
cımbızlamak + В.п. выщипывать щипчиками (пинцетом)
cırcırböceği сверчок домовой
cırlak фистула, фальцет
cıva ртуть
cıvata болт, винт
cıvıltı щебетание, чирикание
cızbız мясо, жаренное на жаровне, вертеле
cızıltı шипение
cızırdamak шипеть
cibin муха, москит, комар
cibre виноградные выжимки, гуща, осадок
cici красивый, прелестный
cidden серьезно, не на шутку, всерьез
ciddi серьезный; ~ bir sevgi настоящая любовь
ciğer печень; ливер
cihan мир, земля, вселенная
cihaz аппарат, прибор
cilâ лак
cilâlamak лакировать, полировать; наводить глянец
cilt (-di) I кожа
cilt (-di) II переплет; том
cilve кокетство
cimnaz гимназия

39
cimri скупой, скаредный
cin джин, дух, демон
cinaî уголовный, преступный; ~ şube уголовная полиция
cinas (ар.) игра слов, каламбур; ~ yapmak острить; söz ~sı игра слов, двусмысленность
cınasçı остряк
cınaslı двусмысленный, иносказательный
cinayet (-ti) преступление, злодеяние; ~ davası уголовный процесс; ~ mahkemesi уголовный суд
cinnet (-ti) безумие, сумасшествие
cins I род; сорт; порода; породистый; ~ bir köpek породистая собака
cins II пол; erkek ~si мужской пол
cinsel половой, сексуальный
cinsibir единоплеменной, одной породы
cip джип
cips чипсы, хрустящий картофель
cirit (-di) дротик, метательное копьё
cisim (-smi) тело
civan юноша
civar 1) окрестность, предместье; округа; ~ında а) в окрестностях чего-л.; б) около, приблизительно; beş
milyon lira ~ında около пяти миллионов лир; 2) соседство, близость
civciv цыплёнок (только что вылупившийся из яйца)
cizgili полосатый, в полоску
coğrafya география
cop дубинка (полицейская)
coşku энтузиазм, воодушевление; экстаз, волнение
coşkun 1) возбужденный, взволнованный; пылкий, буйный; 2) бушующий (о ветре, море и т.н.)
coşkunca бурно, азартно
coşmak возбуждаться, волноваться; 2) расходиться, разбушеваться (о ветре, море и т.н.)
cömert (в разн. знач.) щедрый; ~ toprak щедрая земля
cömertçe щедро
cömertleşmek расщедриться
cuma пятница
cumartesi суббота
cumhurbaşkanı президент
cumhuriyet (-ti) республика; Türkiye ~i турецкая республика
cumhuriyetçi республиканец
cunta хунта; askeri ~ военная хунта

40
cübbe мантия; avukatlık ~ адвокатская мантия
cüce карлик, лилипут; маленький, низкорослый, карликовый
cümbüş развлечение, веселье
cümle 1) фраза, предложение; 2) весь
cürüm (-rmü) преступление, правонарушение; вина, проступок, провинность
cüzdan I кошелёк, бумажник; папка
cüzdan II удостоверение, свидетельство; hüviyet ~ı удостоверение личности; evlilik ~ı свидетельство о браке;
sağlık ~ı справка о состоянии здоровья

Ç
çaba усилие; старание; усердие
çabalamak прилагать усилия, стараться; силиться
çabuçak очень быстро, мигом, в один момент
çabuk быстро, скоро, живо; быстрый, скорый
çaçabalığı (-nı) шпроты
çaçaron краснобай, горлопан, крикун
çaçaronluk (-ğu) краснобайство, горлопанство
çadır палатка, шатёр
çafçaf показуха
çafçaflı вычурный, показной
çağ период, эпоха, век, возраст, время
çağanoz yengeç краб
çağdaş современник; современный
çağırmak 1) звать, вызывать; 2) созывать; призывать; приглашать; askere ~ призывать в армию; düğüne ~
приглашать на свадьбу; geri ~ отозвать (напр. посла)
çağlayan небольшой водопад
çağrı 1) приглашение; 2) воззвание; призыв
çağrışmak ile перекликаться, перекрикиваться; орать, кричать, галдеть
çakal шакал; (арго) шельма, пройдоха
çakıl галька, мелкий окатыш; гравий
çakır голубой, серовато-голубой
çakmak (-ğı) I зажигалка
çakmak II 1) забивать; çivi ~ забивать гвозди; 2) сверкать (о молнии); şimşek çaktı сверкнула молния
çakşir мужские шаровары
41
çalar с боем, бьющий; çalar ~ı будильник
çalgı музыкальный инструмент
çalgıcı музыкант; оркестрант
çalı кустарник, кусты
çalıkuşu птичка певчая
çalınmak быть украденным
çalınmış краденый, ворованный
çalıntı украденная, ворованая вещь; ~ cihaz краденый аппарат
çalışkan трудолюбивый, прилежный, старательный
çalışma работа; ~ saatleri рабочие часы
çalışmak 1) работать, трудиться; 2) стараться; 3) заниматься; derse ~ готовить уроки; matematiğe ~
заниматься математикой, готовить уроки по математике
çalkalamak, çalkamak 1) взбалтывать, взбивать; 2) полоскать
çalmak 1) бить, стучать; kapıyı ~ стучать в дверь; 2) воровать, красть; 3) играть (на музыкальном
инструменте); keman ~ играть на скрипке; 4) звонить; telefon çalıyor телефон звонит
çam сосна
çamaşır бельё; стирка; ~ makinası стиральная машина
çamçarşı кругом, со всех сторон
çamfıstığı кедровый орех
çamur грязь; глина; ~ banyosu грязевые ванны
çan колокол; ~ çalıyor звонит колокол
çanak (-ğı) глиняная чашка, миска
çanaksı напоминающий чашу, чашеобразный
çancı звонарь
çanta сумка; портфель; sırt ~ sı рюкзак; yol ~sı дорожная сумка
çap (-pı) диаметр, поперечник; калибр; размер
çapa цапка, мотыга; киркомотыга; рыхление
çapak (-ğı) 1) глазной гной; 2) обсечки; 3) заусенец, гарт, окалина (на металле)
çapalamak копать, рыхлить
çapkın волокита, женолюб, распутник, бабник; блудливый, похотливый
çapkınlaşmak стать повесой, волокитой, бабником; распуститься, избаловаться
çapkınlık (-ğı) волокитство, распутство, блудливость
çаргаz перекрещивающийся, скрещивающийся
çapul грабёж, разбой
çaput лохмотья, ветошь; тряпка
çarçabuk быстро-быстро, мигом, молниеносно

42
çаге средство; выход (из положения); başka ~si yok другoго выхода нет; ~sine bakmak найти выход из
положения; ◊ ne ~! ничего не поделаешь!
çaresiz безвыходный, безнадёжный; поневоле; ~ kalmak быть в безвыходном (безнадёждном) положении
çark (-kı) колесо
çarkıfelek I (-ği) (бот.) пассифлора, страстоцвет
çarkıfelek II (-ği) фейерверк
çarkıfelek III (-ği) (перен.) судьба
çarmıh крест
çarnaçar волей-неволей, хочешь не хочешь
çarpık кривой, перекошенный
çarpıntı удар, биение, yürek ~sı сердцебиение
çarpışma столкновение, стычка
çarpışmak 1) сталкиваться, наталкиваться друг на друга; 2) (ile) сражаться, биться, бороться
çarpma столкновение
çarpmak 1) налететь, наскочить, наехать; 2) биться
çarşaf простыня
çarşamba среда (день недели)
çarşı рынок (крытый), торговые ряды
çatal вилка (столовая); раздвоенный, разветвлённый
çatallanmak раздваиваться, разветвляться
çatı кровля; ~ altı мансарда
çatık нахмуренный (о бровях)
çatırtı треск
çatışma столкновение, конфронтация, конфликт
catışmak ile спорить, препираться с кем-л.
çatlak (-ğı) (прям, и перен.) трещина; треснувший, лопнувший
çatlamak (прям, и перен.) треснуть, лопнуть
çatmak 1) нападать, выступать с нападками; 2) примётывать
çatra patra кое-как; через пень колоду
çavdar рожь
çavuş глашатай; унтер-офицер, сержант
çay чай
çaydanlık (-ğı) чайник
çayevi (-ni) çayhane чайная
çayır луг
çayırkuşu (-nu) жаворонок

43
çaylak (-ğı) коршун
Çeçen чеченец, чеченка
Çenence чеченский язык
çek (-ki) чек; seyahat ~i дорожный чек
çekap профилактический осмотр; профилактика
çekecek (-ği) рожок (для надевания обуви)
çekici тягач, буксир
çekiç (-ci) молот; молоток
çekiliş тираж, розыгрыш
çekilme оставка; geri ~ отступление
çekilmez несносный, невыносимый
çekim притяжение; yer ~i земное притяжение
çekimser воздержавшийся (при голосовании)
çekingen стеснительный; осторожный; сдержанный
çekinmek + Исх.п. воздерживаться; стесняться
çekirdek (-ği) 1) косточка, зёрнышко, семечко (в плодах); 2) ядро; ~ enerjisi ядерная энергия; atom ~ i
атомное ядро
çekirge саранча; ~ kuşu скворец
çekişmek ссориться, ругаться
çekmece 1) ящик 2) бухта
çekmek (çeker) 1) тянуть, тащить; привлекать; birinin dikkatini ~ привлекать чье-л. внимание; 2) вытаскивать,
выхватывать; 3) втягивать, вдыхать; sigara dumanını ~ втягивать дым папиросы; 4) отзывать (напр, посла); 5)
брать, снимать со счёта; bankadan para ~ брать деньги из банка; 6) чертить, проводить (напр. линию); 7)
выносить, испытывать; bu adam çok çekti этот человек много пережил; 8) подвергать, привлекать; sorguya
подвергать допросу; 9) натягивать, надевать (напр, обувь); 10) садиться (о материи); ◊ bayrak ~ поднимать
флаг. 11) принимать (о сигнале тел.) burada telefonum çekmiyor. – у меня тут телефон не ловит (сигнал)
çekmemezlik (-ği) нетерпимость; зависть
çekmez не вытягивающийся, не садящийся при стирке (о материи)
çelenk (-ği) венок
çelgi головной платок
çelik (-ği) сталь; стальной
çelim осанка, телосложение
çelimli хорошо сложенный, статный, осанистый
çelimsiz плохо сложенный, с плохой осанкой, неказистый (человек)
çelişiklik противоречивый; противоречие
çelişmek ile противоречить чему-л., кому-л.

44
çelme подножка
çember 1) круг, окружность; 2) обруч; железное кольцо; 3) котёл
çemen тмин обыкновенный
çene челюсть; подбородок; ~ kemiği челюстная кость; alt ~ нижняя челюсть; üst ~ верхняя челюсть
çenebaz болтливый
çengi танцовщица
çengel крючок
çentik выемка, зарубка, щербина; насечка
çerçeve 1) рама; оправа; gözluk ~si оправа для очков; 2) рамки
çerçi торговец вразнос, лоточник; галантерейщик
çerez закуска (перед едой)
çerezlenmek перекусывать, закусывать
çerezlik (-ği) то, что годится для закуски
çerge палатка; шатёр; çingene ~si цыганский шатёр
Çerkez черкес; черкесский
çermik (-ği) горячий источник; лечебные воды; водолечебница
çerviş топлёное сало; сок (жижа) приготовленного блюда
çeşit (-di) вид, сорт; ассортимент; ~ ~ разный-разный, всевозможный
çeşitli разные, различные, разнообразные
çeşitlilik (-ği) разнообразие
çeşme 1. источник (воды); фонтан, водоем; musluklu ~ (водопроводная) колонка; 2. кран (в раковине)
çete отряд (партизан, повстанцев) банда, шайка
çeteci повстанец, партизан
çetin (в разн. знач.) трудный, сложный; ~ mesele сложный вопрос; ~ mizaç трудный характер; ◊ ~ ceviz
крепкий орешек
çevik быстрый, подвижный
çeviren переводчик
çeviri перевод; ~ yapmak делать перевод
çevirme I жаренный на вертеле; kuzu ~si жареный барашек, барашек, жареный на вертеле
çevirme II перевод; Türkçe’den ~ bir eser произведение, переведённое с турецкого языка
çevirmek 1) поворачивать, переворачивать; 2) крутить, вращать; 3) возвращать, отправлять обратно; 4)
переводить (на другой язык); 5) перелицовывать (одежду); 6) превращать во что-л.
çevirmen переводчик
çevre круг, окружность; округ, округа
çevriyazı транскрипция
çeyiz (-ği) приданое

45
çeyrek (-ği) четверть
çıban чирей, нарыв
сığ лавина (снежная)
çığırtkan зазывала
çığlık (-ğı) крик, вопль
çıkagelmek вдруг появиться; неожиданно прийти
çıkar I расчёт, выгода, польза, интерес; ~ gözetmeden бескорыстно
çıkar II путь, способ; выход
çıkarmak 1) вынимать, вытаскивать, извлекать; 2) выводить; выдворять; увольнять; 3) протянуть, дожить; 4)
(воен.) asker ~ высаживать десант; 5) опубликовывать, издавать, выпускать; 6) производить, добывать; 7)
вывозить (товары); 8) вымещать (напр, злобу); ◊ ses çıkarmamak не возражать, молчать, 9) вычитать
çıkarsever материалист, меркантильный человек
çıkarsız бессеребренник
çıkık (-ğı) вывих; вывихнутый; выступающий (наружу)
çıkış выход, выезд (с территории)
çıkmak (çıkar) 1) выходить; 2) подниматься, взбираться; 3) отправляться; yola ~ отправляться в путь; 4)
появляться (неожиданно); 5)стоить, обходиться; 6) исполнять роль; Otelloya ~исполнять роль Отелло; 7)
вести, следовать; bu yol nereye çıkar? куда ведёт эта дорога?; 8) оказаться; bu kumaş çürük çıktı эта материя
оказалась гнилой; 9) выходить, издаваться, выпускаться; bu gazete nerede çıkıyor? где издаётся эта газета?;
10) кончаться, проходить, завершаться; kış çıktı зима кончилась; 11) повышаться (о цене); 12) всходить,
восходить (о небесных светилах); 13) получать вывих; ayağım çıktı я вывихнул ногу; paradan ~ издержаться,
истратиться; ortaya ~ возникать, вставать (о вопросе)
çıkmaz тупик, безвыходное положение
çıldırmak сходить с ума, лишаться рассудка
çılgın безумный, сумасшедший; безрассудный; безумец
çınar чинара, платан
çini фаянс, изразец
çıplak голый, обнаженный
çıra смольё, сосновая щепа (лучина)
çırak (-ğı) ученик, подмастерье
çırçır 1) хлопкоочистительная машина; 2) родничок; 3) треск
çırpınmak трепетать, трепыхать; биться, извиваться; 3) метаться
çırpmak + В.п. трясти, вытряхивать; взбивать; ~ çırpmak выбивать ковры
çıtırdamak издавать треск (хруст); трещать; хрустеть
çıvgın 1) дождь со снегом и ветром 2) молодой побег, росток
çıyan (зоол.) сколопендра

46
çiçek (-ği) 1) цветок; 2) оспа
çiçekçi продавец цветов
çiçeklik (-ği) ваза для цветов, цветочная клумба, цветник, цветочный горшок
çift пара; парный
çiftçi земледелец,фермер
çiftçilik (-ği) земледелие, сельское хозяйство
çifte I парный, двойной; двухвесельный
çifte II двустволка
çiftleşmek 1) соединяться в пары; делаться парным, сдваиваться; 2) случаться, спариваться
çiftşik (-ği) ферма, хозяйство, поместье
çiğ сырой, не варённый, недоваренный
çiğnemek 1) жевать, разжёвывать; 2) топтать, мыть (ногами); 3) давить
çiklet (-ti) жевательная резинка
çikolata шоколад
çil I рябчик
çil II веснушки
çile моток (ниток и т.п.)
çilek(ği) земляника, клубника
çilingir слесарь
çilli веснушчатый, в веснушках, в пятнах
çim трава в саду (на газонах)
çimdiklemek щипать, отщипывать
çimen 1) зелень, трава, мурава; дёрн; 2) луг, лужайка, газон
çimento цемент
Çin Китай
çinbeyazı цинковые белила
çingene цыган
çini 1) изразцы (для облицовки стен и т.н.); изразец, кафель; 2) фарфор; фаянс
çinicilik керамика, гончарное искусство.
çinko 1. цинк; 2. цинковый
Çinli китаец
çipçiğ - совершенно сырой, совсем сырой
çirk (-ki) грязь, нечистоты
çirkin некрасивый, безобразный; некрасиво, безобразно
çiselemek моросить
çiş моча

47
çit изгородь, плетень, забор; ограда
çivi гвоздь
çiy роса
çizelge разлинованная бумага; расписание, график; таблица
çizer ressam - художник
çizgi линия, черта
çizme сапог
çizmek (çizer) проводить линию, линовать; вычёркивать, стирать
çoban пастух
çocuk (-ğu) ребёнок, дитя; парень
çocukluk (-ğu) детство, детские годы; ребячество
çoğalmak увеличиваться, расти (в числе), размножаться
çoğaltmak увеличивать (в числе), размножать
çoğunluk (-ğu) большинство
çok(ğu) много; очень
çorak(ğı) солончак; солончаковый, неплодородный (о почве)
çorap(bı) чулки, носки
çorba суп, похлёбка
çökelti осадок, отстой
çökmek 1) опускаться; 2) обваливаться, обрушиваться; 3) впадать, вваливаться (о щеках, глазах).
çöküntü I оседание; обвал; обломки, развалины, руины, разрушения; впадина
çöküntü II отбросы, подонки
çöküntü III (перен.) падение, крушение, крах
çöl пустыня
çölümsü в виде пустыни, пустынный, пустынообразный; полупустынный
çömertçe щедро
çömlek (-ği) горшок (глиняный)
çöp 1) щепочка; былинка; 2) мусор
çöplük (-ğü) свалка
çörek (-ği) чурек (лепёшка из пресного теста)
çörten жёлоб
çözelti раствор
çözmek 1) развязывать, распутывать; расстёгивать; 2) решать, разрешать (напр. проблему, задачу)
çözülmek 1) развязываться; 2) растворяться
çözüm решение, разрешение (напр. проблемы, задачи)
çubuk (-ğu) 1) прут; 2) трубка, чубук

48
çuha сукно
çukur 1) яма, впадина; овраг; 2) ямочка (на щеках); 3) могила
çul грубая шерстяная ткань; шерстяная попона
çuval мешок
çünkü потому что, так как
çürük (-ğü) гнилой, прогнивший; испорченный; непрочный; синяк
çürümek гнить, разлагаться, портиться
çürümüş гнилой, сгнивший, прогнивший

49
D
da/de тоже; также; и
dadaş (разг.) брат; парень, браток (обращение)
dadı няня, нянька
dağ гора
dağar кожаный мешок; глиняный сосуд с широкой горловиной
dağcı альпинист
dağılmak 1) рассеиваться, расходиться; 2) быть розданным, быть распределённым
dağınık 1) рассыпанный; распылённый; 2) разбросанный; неубранный, в беспорядке
Dağıstan дагестан
Dağıstanlı дагестанец
dağıtım распределение, раздача
dağıtmak 1) рассеивать, развеивать, разгонять; 2) раздавать, распределять
dağlı горец
dağlık горный, гористый
daha ещё; всё ещё; более; ~ güzel более красивый, красивее
dahi и, также, даже; bunu ben ~ biliyorum этого и я знаю
dâhi гениальный (чаще о человеке); гений (о человеке)
dahil внутренность, внутренняя часть; включая, включительно
daima постоянно, всегда
daimi постоянный
dair о, относительно
daire I круг, окружность; ~sinde в рамках чего-л.; bu esaslar ~sinde в рамках этих положений
daire II квартира; ayrı ~ отдельная квартира
daire III департамент, отдел; pasaport ~si паспортный отдел
dairevi круглый
dakik 1) тонкий; 2) точный
dakika минута
daktilo 1) (~bayan, ~hanım, ~kız) машинистка; 2) машинопись; ~ makinesi пишущая машинка
dal ветвь, ветка; отрасль; bilim ~ отрасль науки
dalak (-ğı) селезёнка
dalaş скандал; драка
dalga (в разн. знач.) волна; вал (водяной); uzunluğu длина волны; ses ~sı звуковая волна
dalgakıran волнорез
dalgalandırmak 1) волновать; 2) развевать, колыхать

50
dalgalanmak волноваться, покрываться волнами; колыхаться, развеваться
dalgıç (-cı) водолаз
dalgın задумчивый; рассеянный
dalgınlık задумчивость; рассеянность
dalış погружение на глубину, дайвинг
dalkavuk льстец; подлиза
dalmak погружаться, опускаться; denize ~ нырять, погружаться в море; işe ~ погружаться в работу
dalya георгин
dam крыша
dama шашки (игра)
damak (-ğı) нёбо
damar 1) (в разн. знач.) жила; altın ~ı золотая жила; 2) вена
damat (-dı) зять (муж дочери); жених
damga штемпель; клеймо; печать; ~, ayar ~sı проба (на серебре, золоте); ◊ ~ pulu гербовая марка
damıtmak дистиллировать, перегонять
damızlık семенной, селекционный; племенной (о животных)
damla (прям. и перен.) капля
damlalık (-ğı) пипетка
damlamak капать
damping демпинг
dana телёнок; ~ eti телятина
Danımarka Дания
Danımarkaca датский язык
Danımarkalı датчанин, датчанка
danışma консультация
danışmak консультироваться, советоваться
danışman советник, консультант
danışmanlık (-ğı) консультирование
dans танец, пляска
dansöz танцовщица, балерина
dantel, dantelâ кружево
dapdar узенький, очень узкий
dar 1) узкий, тесный; 2) недостаточный; ~ gelirli малооплачиваемый; vaktim ~dır у меня время
ограничено; ◊ ~da bulunmak испытывать денежные затруднения, нуждаться
daralmak сужаться, становиться узким
darbe (в разн. знач.) удар; переворот

51
dargın сердитый, обиженный
darı просо
darılışmak сердиться друг на друга
darılmak обижаться
darlık (-ğı) нехватка, затруднение
dâva иск, тяжба, судебное дело; ~ açmak открыть (возбудить) дело; ~yı kazanmak выиграть (судебное) дело
davacı истец, жалобщик
davalı ответчик
davar мелкий рогатый скот
davet (-ti) 1) приглашение; ~ etmek приглашать, звать; ~i üzerine gelmek приехать по
приглашению кого-л; 2) банкет
davetiye пригласительный билет
davetli приглашённый, гость
davranış отношение, обращение; поступок, поведение, действие
davranmak держаться, вести себя; действовать, поступать
davul барабан
davulcu барабанщик
dayak (-ğı) 1) побои; ~ atmak бить, избивать; yemek быть побитым; 2) подпорка
dayamak подпирать, прислонять
dayanak (-ğı) опора; защита
dayanıklı крепкий, прочный; выносливый, стойкий
dayanıksız непрочный; невыносливый, слабый
dayanışma солидарность, сплочённость
dayanmak 1) опираться, облокачиваться; 2) переносить, выносить, выдерживать
dayı дядя (со стороны матери)
dazlak лысый, плешивый
de и, а, же; тоже; ben de я тоже, и я; yoruldum da, acıktım da я и устал, и проголодался
dede дед, дедушка
dedikodu сплетни, пересуды, слухи
defa раз; bazı ~ иногда; bir ~ один раз, однажды; birkaç ~ несколько раз; bu ~ на этот раз; ~larca
неоднократно
defile демонстрация, показ (мод)
defne лавр, лавровое дерево
defnetmek + В.п. хоронить, погребать кого-л.
defolmak (defolur) быть изгнанным; defol! убирайся!
defter тетрадь; hâtıra ~i дневник

52
değer i 1) цена, стоимость; ~i biçilmez неоценимый; 2) достоинство; заслуга; 2. стоящий, достойный; dikkate ~
достойный внимания
değerbilmez не умеющий ценить, неблагодарный
değerli ценный, драгоценный, дорогой; уважаемый
değersiz ничего не стоящий, малоценный
değil (именное отрицание) не; ben doktor değilim я не врач
değirmen мельница
değirmenci мельник
değişebilme изменчивость
değişik изменившийся; разный, различный
değişiklik (-ği) перемена, изменение
değişmek 1) меняться, изменяться, сменяться; hava değişti погода изменилась; 2) обмениваться; onunla
saatlerimizi değiştik мы обменялись с ним часами; 3) переменить, сменить
değiştirmek менять, обменивать
değmek касаться, прикасаться
değnek (-ği) палка, трость
dehliz вестибюль, прихожая; коридор.
dehşet (-ti) 1) страх, ужас; 2) диво!, чудо!
dehşetli ужасный, страшный
dek до
dekadan декадент
dekan декан
dekolte декольтированный; gayet ~ сильно декольтированный
dekont вычет
dekor декорации
dekoratif декоративный
deli сумасшедший
delidolu безрассудный, сумасбродный
delik (-ği) дыра, отверстие; дырявый
delikanlı юноша, молодой человек
delil доказательство, довод, аргумент
delibozuk сумасбродный
delidolu безрассудный, сумасбродный
deliduman ненормальный, полоумный; сумасбродный, безрассудный
delik дырявый; ~ cep дырявый карман
delik (-ği) дыра, отверстие; anahtar ~ği замочная скважина

53
delirmek сходить с ума
delmek продырявливать, просверливать
demagoji демагогия
demeç (-ci) заявление; интервью
demek (der) 1) говорить; ne diyorsunuz? что вы говорите?; bununla ne ~ istiyorsunuz? что вы хотите этим
сказать?; 2) называть; buna ne dersiniz? как вы это назовёте?; 3) значить, означать; ~ ki, ~ oluyor ki значит
(стало быть, выходить), что ; bu ne ~ ? что это значить?; ◊ ne diye ? зачем?, чего ради?
demet (-ti) букет; пучок; сноп
demin только что, сейчас, недавно
demir 1. 1) железо; 2) якорь; 2. железный
demirbaş инвентарный фонд, инвентарь
demirci кузнец
demirkapan магнит
demiryolcu железнодорожник
demiryolu (-nu) железная дорога
demlenmek 1. завариваться ( о чае) 2. (разг.) дойти до «кондиции»
demode вышедший из моды, устаревший
demokrasi демократия
demokratik демократический
denek (-ği) 1) образец, образчик 2) испытанный, испробованный; ~ taşı пробный камень
deneme испытание, опыт, проба
denemek испытывать, пробовать
denetim наблюдение, контроль
denetlemek наблюдать, контролировать
deney опыт, эксперимент, испытание
deneyim экспериментирование
denge равновесие
denilmek (denilir) говориться, быть сказанным
deniz море, волнение в море, bugün ~ var сегодня море неспокойно
denizaltı подводная лодка
denizaşırı заморский
denizci моряк, мореплаватель
denizcilik (-ği) мореходство
denizkızı (-nı) русалка, (сказ.) сирена
denk (dengi) противовес, контргруз 2)равный, эквивалентный
denklem уравнение

54
denklik (-ği) подобие, соответствие, адекватность, соразмерность
denli тактичный
densiz бестактный
depo склад, бак
depozit (фин.) депозит, залог
deprem землетрясение
depresyon депрессия
derbeder скиталец, бродяга
derbent (-di) горный проход, теснина; крепость на границах горных перевалов
dere речка, ручей (горный),ущелье, долина, пересыхающее русло реки
derece градус, температура 2)градусник ,термометр 3)ступень, степень, уровень
dereotu (-nu) укроп
dergi журнал, сборник
derhal сейчас же, тотчас, немедленно
dеri кожа, кожаный; шкура, кожица (плодов)
derialtı подкожный
derin глубокий
derinleşmek углубляться
derinlik (-ği) глубина
derken вдруг, в этот момент, в это время
derman энергия, сила; излечение, избавление
dernek (-ği) общество, кружок
ders урок
dersane класс, аудитория
dert (-di) страдание, мучение, несчастье
dertli страдающий, горестный, печальный
derttaş друг по несчастью
desen рисунок, ~li kumaş набивная ткань
destan дестан, эпический сказ
deste пачка, связка, букет
destek (-ği) (прям. и перен.) поддержка,опора
desteklemek поддерживать
deşmek + В.п. бередить; yaraları ~ бередить раны
dev гигант, великан; див, злой дух
devam продолжение, длительность, продолжать
devamlı продолжительный, длительный

55
deve верблюд
devekuşu (-nu) страус
devir (-vri) время, эпоха, период
devir (-vri) вращение, оборот, круг, виток
devirmek валить, опрокидывать; свергать правительство
devlet (-ti) I государство, держава
devlet (-ti) II счастье, благополучие
devletleştirmek национализировать, передавать в руки государства
devre период, стадия; (спорт.) период, круг
devren (юр.) с передачей прав; ~ kiralık apartıman дом, сдаваемый в субаренду
devretme сдача
devriâlem кругосветное путешествие
devrim революция
devrimci революционер, революционный
devriye патруль
deyim образное выражение; поговорка
dezenfeksyon дезинфекция
dezenfekte дезинфицированный; ~ etmek дезинфицировать
dış seafoodplus.infoя,наружная сторона, seafoodplus.infoй,наружный~ siyaset внешняя политика, ~ kapı наружная дверь,
~ında вне,снаружи, bunun ~ında кроме этого, ~ından извне,şehir ~ı загородный
dışarı внешняя (наружная сторона),вне ,снаружи. ~çıkmak выйти на улицу. dışarda во дворе, на улице
dışişleri ~ bakanı министр иностранных дел, ~bakanlığı министерство иностранных дел
dışkı эксперименты
didaktik дидактический
diferansiyel дифференциал
difteri дифтерит, дифтерия
diğer другой, иной, простой
dik отвесный, крутой, вертикальный, перпендикулярный
diken шип,колючка
dikey вертикальный
dikiş шитье, ~yeri шов, ~makinesi швейная машинка
dikkat (-ti) внимание, ~le внимательно, ~le almak принять во внимание, ~ etmek обращать внимание
dikkatli внимательный
dikkatsiz невнимательный
dikmek сажать(растение),втыкать, вставлять,bayrak ~ воздвигнуть знамя, шить, ставить ,сооружать,
воздвигать

56
dikmelik (-ği) дендрарий, питомник древесных пород
diktafon диктофон
diktatörluk (-ğü) диктатура
dikte диктовка, диктант
dil I (в разн. знач.) язык; ~i uzatmak распускать язык; ~inizi uzatınız покажите язык,Türk ~i турецкий язык;
küçük ~ (анат.) язычок
dil II (геогр.) коса
dilbalığı (-nı) морской язык, камбала
dilber красавица, красивый
dilberdudağı (-nı) кушанье из сладкого теста в форме губ
dilci языковед, лингвист
dilek (-ği) желание, пожелание, просьба
dilekçe заявление, прошение, ходатайство; çalışma izni talep ~si ходатайство о разрешении на работу
dilemek желать, высказывать пожелание,size başarılar dilerim желаю вам удачи
dilenci нищий, попрошайка
dilenmek нищенствовать, попрошайничать
dilim ломоть, кусок, долька (цитрусовых)
dilsiz немой, тихий, кроткий, бессловный
dimdik прямой как стрела; очень крутой, отвесный; ~ ayakta durmak крепко стоять на ногах; ~ bir merdiven
очень крутая лестница
din религия, вера
dinamik динамика, динамический, динамичный
dinç здоровый, крепкий (о пожилом человеке)
dindar религиозный, набожный
dingil ось, колесной вал, шпиндель
dini религиозный, ~ bayram религиозный праздник
dinlemek слушать, слушаться
dinlenmek отдыхать
dinleyici слушатель
dinmek прекращаться, переставать, успокаиваться
dinsiz неверующий
dip (-bi) дно, основание,salonun ~inde в глубине зала; рядом, около, в близости
dipkocanı (-nı) корешок
diploma диплом
diplomalı дипломированный; ~ tercüman дипломированный переводчик
diploması дипломатия

57
diplomatça дипломатично
diplomatik дипломатический
diplomatlık (-ğı) дипломатия; тонкий расчет; дипломатический
dipnot (-tu) сноска
dipsiz бездонный; ∼ testi мот, бездонная бочка
dirayet (-ti) сообразительность, понятливость, смышлёность; способность; умение
direk (-ği) столб, мачта,древко; перекладина, стойка
direksiyon руль (автомобиля) ∼ direksyon simidi баранка руля
direktif директива
direnç (-cı) сопротивление
direniş упорство
direnmek + М.п. упорствовать в; настаивать на
direy животный мир, фауна
diri 1) живой, ∼ ∼ заживо, живьем, 2) недоваренный ,жесткий, твердый; et biraz ∼ olmuş мясо жестковато
dirilmek возрождаться, воскресать, оживать
dirsek (-ği) локоть
diş зуб; зубной; ~ hekimi зубной врач, дантист
dişçi зубной врач, дантист
dişeti (-ni) (анат.) десна
dişlemek + В.п кусать, укусить
divan диван, кушетка, софа
divane сумасшедший, безумный, полоумный
diyalog диалог
diyaret сообразительность
diyaretli умный, смышленый
diz колено
dizi I нить (бус); шеренга (солдат); ряд предметов
dizi II сериал
dizmek нанизывать (бусы) выстраивать, расставлять, располагать в ряд, набирать
dobra dobra прямо, открыто, откровенно; ∼ konuşmak говорить прямо, говорить без обиняков
doçent доцент
dogma догма
doğa природа, натура
doğacı натуралист
doğaç (-cı) вдохновение; импровизация, экспромт
doğal естественный, природный, натуральный
58
doğan сокол
doğaüstü сверхъестественный
doğma рождение, рожденный
doğmak рождаться, восходить (напр. о солнце)
doğramacı плотник
doğramak + В.п. разрезать (делить) на куски
doğru I прямой, верный правильный, правдивый, честный
doğru II правда, истина, верно, правильно, по направлению seafoodplus.infoşama doğru к вечеру; ~ dan ~ya прямо,
непосредственно
doğruca прямо, непосредственно, напрямик
doğrulamak подтверждать
doğrulmak выпрямляться, исправляться, становиться правильным, направляться к.
doğrultu направленность
doğu восток
doğulu восточный
doğum рождение, роды
doğumevi (-ni) родильный дом
doğumlu родившийся, рожденный
doğurgan плодовитый
doğurmak рожать
doksan девяносто
doksanar по девяносто; her birine ~ lira düştü на каждого пришлось по девяносто лир
doksanıcı девяностый
doksanlık девяностолетний; ~ bir ihtiyar девяностолетний старик
doktora докторская степень, ~ tezi докторская диссертация
doku (биол.) ткань
dokubilim гистрология
dokuma тканьё,ткань, ~ tezgahı ткацкий станок
dokumacı ткач
dokumak ткань
dokunaklı трогательный, проникновенный
dokunma (биол.) осязание, касание
dokunmak I + Д.п. прикасаться, касаться,трогать
dokunmak II наносить вред, вредить здоровью; bu yemek bana dokunur эта пища мне вредна
dokunulmaz неприкасаемый
dokunulmazlık (-ğı) неприкосновенность; milletvekili ~ ı депутатская неприкосновенность

59
dokunuş прикосновение
dokurcun скирда, копна
dokuz девять
dokuzuncu девятый
dolak (-ğı) обмотки, портянки
dolam виток, оборот (бинта, верёвки и т. п.)
dolambaç (-cı) лабиринт
dolan обман, мошенничество, надувательство
dolandırıcı обманщик, мошенник, плут, аферист
dolandırıcık (-ğı) обман, мошенничество, афёра
dolap (-bı) шкаф
dolaşım обращение, циркуляция
dolaşmak бродить, гулять, обходить, обсматривать
dolay округа, окрестность
dolayı вследствие, по причине, в силу, в связи, bundan ~ yı вследствие, по причине этого
dolayısıyla косвенным (окольным)путем, через посредство,onu kardeşi ~ tanıdım я познакомился с ним через
его брата 2)вследствие, ввиду ,в связи 3) следовательно
dolaylı косвенный
dolaysız непосредственный, прямой
doldurmak наполнять, набивать, заряжать (ружье), пломбировать, заполнять
dolgu пломба
dolgun полный, наполненный
dolma голубцы
dolmak I наполняться, быть полным; исполняться, истекать (о сроке)
dolmak II заканчиваться, истекать (о сроке); ziyaret saati doldu время визита кончилось
dolmuş маршрутное такси
dolmuşçu водитель долмуша
dolu I град; ~ yağıyor идёт град
dolu II полный, наполненный, заряженный (о ружье); ~ gözler полные слёз глаза
dolunay полнолуние
domates томат, помидор
domuz свинья; yaban ~u дикий кабан
donra I тундра
donra II перхоть; слой грязи на теле
dondurma мороженое
dondurmak (прям. и перен.) замораживать

60
dondurucu леденящий
donmak мёрзнуть, стынуть
donuk матовый, непрозрачный
donurcu леденящий
dopdolu полный-преполный
doping доппинг
dore позолоченный
doru гнедой
doruk (-ğu) вершина; верхушка
dost (-tu) друг, приятель; дружественный
dostane дружеский; дружески, дружелюбно; gayri ~ недружеский, недружелюбный
dostluk (-ğu) дружба
dosya досье, дело; папка для дел
doymak насыщаться; karnım doydu я наелся
doyurmak насыщать, кормить
dozaj дозировка
dökme литьё; чугун
dökmeci литейщик
dökmek 1) лить, проливать; 2) сыпать, просыпать; 3) ронять (листья); 4) терять (волосы); 5) tüy ~ линять (о
птицах); 6) появляться (о нарывах, сыпи); 7) плавить (металл)
dökülmek быть пролитым; разливаться; проливаться; опадать; выпадать
döl плод, зародыш
döllemek 1) оплодотворять, осеменять; 2) опылять
dölüy эмбрион
dölyatağı (-nı) матка
dölyolu (-nu) влагалище
dömisek полусухой (о вине)
döndürmek вращать, вертеть, вскруживать
dönemeç (-ci) поворот (дороги)
döner вращающийся, вертящийся
döngel мушмула обыкновенная
dönmek 1) (прям. и перен.) вращаться, кружиться; başım dönüyor у меня кружится голова; 2) возвращаться;
3) поворачиваться; bana döndü он повернулся ко мне; arkasını (sırtını) ~ повернуться спиной; 4)отказываться
(от своего лова); 5) превращаться во что-либо; стать кем-либо
dönüm поворот
dönüş 1)возвращение; ~te на обратном пути; 2) поворот

61
dördüncü четвёртый
dört (-dü) четыре
dörtgen четырёхугольник
döşek (-ği) тюфяк, матрац
döşeli 1)устланный, покрытый; 2) меблированный
dösem устройство, сооружение, установка
döşeme пол, настил
döşemek 1)стлать, расстилать; 2) мостить (дорогу); 3) укладывать, класть (трубы, рельсы); 4) меблировать
döviz 1)валюта; 2) девиз, лозунг
dövmek бить, колотить
dua молитва; ~ etmek молиться
duba шаланда; понтон
duble двойная порция (спиртных напитков)
dublex сдвоенный
dublör дублёр
dudak (-ğı) губа; ~larından öpüyorum целую в губы
dul вдова, вдовец
dulluk (-ğu) вдовство
duman дым; туман
dumanlamak + В.п. коптить; balıkları ~ коптить рыбу
dumanlı дымный; туманный; копченный: ~ balık копчённая рыба
duraç (-cı) фазан
durağan неподвижный, закрепленный
durak (-ğı) остановка, стоянка; otobüs ~ı автобусная остановка; son ~ конечная остановка
durdurmak 1) заставлять стоять; 2) останавливать
durgun 1)спокойный, тихий; deniz bügün ~ море сегодня спокойно; 2)неподвижный, стоячий; ~ su стоячая
вода; 3) пришедший в застой (напр. о торговле)
durgunluk (-ğu) неподвижность; покой
durma остановка в пути
durmadan безостановочно, непрерывно.
durmak 1)стоять; 2)останавливаться; 3)прекращаться; yağmur durdu дождь кончался; 4) находиться; kitaplar
masanın üzerinde duruyor книги лежат на столе
duru чистый, прозрачный.
durulamak полоскать бельё
durum положение, обстановка; sağlık ~u состояние здоровья
duruşmа судебное разбирательство.

62
duş душ
dut (-du) тутовая ягода
duvar стена
duy эл. патрон; втулка
duyarlık (-ğı) чувствительность
duygu чувство
duygulu чувствительный
duygusal чувствительный
duygusuz нечувствительный
duymak ощущать, чувствовать; слышать
duyu чувство; интуиция
duyulmak быть услышанным
duyum ощущение, восприятие
duyurmak давать знать, доводить до сведения
duyuru извещение, сообщение, уведомление
düdük (-ğü) свисток, гудок; дудка, свирель
düdüklü со свистком; ~ tencere скороварка (кастрюля со свистком)
düğme 1) пуговица; 2) кнопка, выключатель
düğmelemek застёгивать
düğüm узел
düğümlemek завязывать узлом
düğün свадьба
düğüncübaşı тамада на свадьбе
düğünçiçeği (-nı) (бот.) лютик
düğünçorbası (-nı) свадебный суп
dükkân лавка, магазин (небольшой); мастерская (небольшая)
dükkâncı лавочник, торговец
dülger (перс.) плотник
dülgerbalığı (-nı) рыба-солнечник
dümen руль
dümenci рулевой
dün вчерашний день; вчера
dünkü I вчерашний
dünkü II новенький; новичок; ~ çocuk молокосос, сопляк
dünür сват, сватья
dünya мир; свет; ~nın sonu конец света

63
Dünya Земля
dünyaca всемирно
dünyaevi (-ni) женитьба
dürbün бинокль
dürmek (dürer) + В.п. закатывать, свёртывать трубочкой
dürüst правильный, точный; порядочный; честный (о человеке)
düş сон, сновидение
düşçü мечтатель, фантазёр
düşes герцогиня
düşey вертикальный
düşman враг, неприятель
düşme падение; kar ~si выпадение снега, снегопад
düşmek I (düşer) (в разных значениях) падать; kabine düştü кабинет пал; fiyatlar düşüyor цены падают; yere
düştü он упал на пол (на землю); bayram pazara düşüyor праздник приходиться на воскресенье
düşmek II (düşer) идти, следовать; arkama düş иди за мной; önüme düş иди впереди меня
düşük I низкий; ~ fiyat низкая цена; ~ seviye низкий уровень; ~ kaliteli mal товар низкого качества
düşük II опущенный, покатый; свергнутый; ~ hükümet свергнутое правительство
düşünce мысль, идея, мнение; дума, раздумье; озабоченность; ~ye dalmak задуматься
düşünmek думать, обдумывать; придумывать; çıkar yolu ~ придумать выход из положения
düşürme вырон, скидывание
düşürmek обронить, уронить (на пол, на землю); сбивать, снижать (цену); сбивать (самолёт); сшибать,
стряхивать (фрукты); приводить к падению, низвергать (правительство)
düşürücü снижающий, понижающий
düvel государства, державы
düz ровный, гладкий; равнина; ровное место
düzülmek налаживаться, улучшаться, приходить в норму
düzeltmek приводить в порядок; исправлять, править
düzen 1) в разн. значениях порядок, строй; 2) аккорд
düzenlemek приводить в порядок; регулировать, налаживать; устраивать; basın toplantısı ~ устраивать
пресс-конференцию
düzey уровень
düzgün ровный, гладкий
düzine дюжина
düzlem плоский; плоскость
düzyazı (-nı) проза

64
E
e (выражает удивление, интерес, одобрение) э! ну!; ee; e sonra? ну, а дальше? ну, а потом?
ebat меры; измерения, размеры, габариты
ebe повивальная бабка, повитуха
ebedi вечный
ebediyen навеки; вечно
ebegümeci (бот.) мальва лесная
ebekuşağı (-nı) радуга
ebru роспись под мрамор, окраска под мрамор; бровь
ecel смертный час, смерть; ~iyle ölmek умереть своей смертью
ecza (-aı) ар. аптекарские товары, лекарства
eczacilik (-ği) фармакология
eczaci аптекарь, фармацевт
eczane аптека
edebi литературный
edebiyat (-ti) литература
edepli воспитанный; вежливый
edepsiz невоспитанный; невежливый; нахал, грубиян
edib писатель
efektif наличный
efendi господин, эфенди
efendilik (-ği) благовоспитанность, джентльменство
efendim 1) сударь (при обращении); 2) что? что вы сказали? простите, не расслышал.
efsane легенда
efsanevi легендарный
egzoz выхлоп (газов)
eğemen суверенный
eğemenlik (-ği) суверенитет
eğer если
eğik наклонный, покатый
eğilim 1) наклон; склон, скат; 2) тенденция
eğilmek гнуться, наклоняться, склоняться
eğim наклон; склон, скат
eğirmeç (-ci) перс. веретено
eğirmek прясть

65
eğitim воспитание, образование; ~ üzere по образованию; meslek ~i профессиональное образование
(обучение)
eğlence забава, развлечение, увеселение
eğlenmek 1) забавляться, развлекаться, веселиться, весело проводить время; 2) (ile) подшучивать,
насмехаться над кем/чем – л.
eğmek гнуться, наклоняться
eğri кривой, согнутый, дугой
ehli домашний; ~ hayvanlar домашнее животное
ehliyet (-ti) компетентность, умение, мастерство; söför ~i шофёрские права
ehram пирамида
ejderha дракон, змей
ek добавление; дополнение; приложение
ekici землепашец, земледелец
ekili засеянный
ekim I сев
Ekim II октябрь
ekin посевы
ekip (-bi) команда, бригада
ekipman экипировка, снаряжение; оборудование
eklem соединение, связь
eklemek + Д.п. добавлять, присоединять к
eklenmek присоединяться, добавляться
ekli добавленный, приложенный к чему-либо
ekmek (eker) 1) сеять, засевать; 2) посыпать (напр. солью, перцем)
ekmek (-ği) хлеб
ekonomi экономия; экономика
ekran экран
eksen ось
eksi минус; отрицательный
eksik (-ği) недостающий, неполный; недостаток; ◊ ~ olma спасибо
ekpres экспресс
ekstra первосортный, наилучший, экстра
ekşi кислый
ekşimek становиться кислым, прокисать
el рука (кисть) ; ~ etmek делать знак рукой, звать; ~ sıkmak жать руку; ~ sürmek трогать руками, прикасаться; ◊
~e almak рассматривать (напр. вопрос); ~e geçirmek схватить, поймать, завладеть

66
elâ карий
elâstiki эластичный
elâstikiyet (-ni) эластичность
elbet, elbette несомненно, конечно, разумеется
elbirliği (-ni) единение, объединение
elbise одежда; платье
elçi (дип.) посланец, посол
elçilik (-ği) посольство
eldiven перчатки, руковицы
elebaşı (-nı) главарь, вожак, зачинщик
elektrik(ği) электричество; ~i yakınız включите (зажгите) электричество; ~i söndürünüz выключите (погасите)
электричество.
eleman (в разн. зн.) элемент
eleme отбор
elemek просеивать
eleştirme критика
eleştirmeci критик
eleştirmek критиковать
elfibe алфавит, азбука, букварь
elişi (-ni) рукоделие
ellemek трогать; касаться руками; щупать
elli пятьдесят
ellinci пятидесятый
elma яблоко
elmas алмаз
elmastıraş граненый
eltaşı (-nı) ручная мельница
elveda прощай (навсегда)
elveriş пригодность, приемлемость, удобство
elverişli + Д.п. подходящий, приемлемый, удобный для
elyaf волокна; нити; жилки
emal (-li) эмаль; dişlerin ~i зубная эмаль
emanet (-ti) хранение; вещь, оставленная на хранение
emaye эмалированный
emdirmek давать сосать
emeç мицелий, грибница

67
emek (-ği) труд, работа
emeklemek ползать (напр. о ребёнке)
emekli заслуженный; пенсионер; находящийся в отставке, отставной; ~ maaşı пенсия
emeklilik (-ğı) уход на пенсию, отставка; ~ yaşı пенсионный возраст
emektar опытный специалист, знающий свое дело
emel стремление; желание, чаяние
emici всасывающий, впитывающий, поглощающий
emin надёжный; уверенный, убежденный
emir (emri) приказ, распоряжение
emirlik (-gi) эмират
emisyon эмиссия, выпуск
emlâk (-ğı) строения, недвижимое имущество; emlâk vergisi налог на недвижимость
emlâkçı агент по недвижимости, риэлтор
emlâkçılık (-ğı) риэлторское дело
emmek сосать; высасывать; meme ~ сосать грудь
emniyet (-ti) безопасность; доверие
emretmek + В.п., Д.п. приказывать, велеть кому-л. что-л.
emzik (-ği) сосок; соска, бутылочка с соской (для кормления грудных детей)
emzikli грудной; кормящая грудью женщина; ~ çocuk грудной ребенок
emzirme кормление грудью; ~ sutyeni бюстгальтер для кормящих
emzirmek + В.п. кормить грудью
en I самый; наиболее
en II ширина
enfarktüs инфаркт
enfeksyon инфекция; akciğer ~u лёгочная инфекция
enfrakırmızı инфракрасный
engel препятствие, помеха, преграда
engin обширный, бескрайний; открытое море
enişte муж сестры, зять
entrika интрига
epey (epeyce) основательно, изрядно; очень
erbaş унтер-офицер; сержант
ere пила
erehane лесопильный завод
erem желание; согласие
erigen быстро растворяющийся; быстрорастворимый; быстро тающий

68
erik (-ği) слива; yaban ~i дикая слива, терновая ягода
erişte тесто, нарезанное тонкими полосками; лапша, вермишель
erkek (-ği) мужчина; самец; ~ kedi кот
erkekçe по-мужски
erkekçil сексуально озабоченная (о женщине), помешанная на мужчинах
erken рано
erojen эрогенный; ~ bölge эрогенная зона
erte время, наступившее после чего-л.
ertesi следующий; ~ gün следующий день; на следующий день
erzen просо
erzenin просяной хлеб
eski старый; бывший; ~ bir ev старый дом; senin ~ kocan твой бывший муж
eski zaman старинный
eskimek стареть, устаревать; ветшать, изнашиваться
esmer тёмный, смуглый; брюнет; ~ ekmek чёрный хлеб
esna время, промежуток времени; момент
esnaf ремесло, занятие; ремесленник, кустарь; мелкий лавочник, торговец
Estonya Эстония
Estonyalı эстонец; житель Эстонии
eş супруг; супруга
eşarp (-bı) шарф
eşcinsel гомосексуальный
eşcinsellik (-ği) гомосексуальность
eşek (-ği) осёл
eşekkulağı (-nı) (бот.) короставник полевой
eşik (-ği) порог
eşit равный, одинаковый; ~ haklı равноправный
eşkin лёгкий галоп; идущий лёгким галопом
eşkinli рысистый, быстрый, резвый (о коне)
eşkiya разбойники, бандиты
eşkiyalık (-ğı) разбой, бандитизм; sokak ortasında ~ разбой посреди улицы
eşlik (-ği) сопровождение
eşmek (eşer) + В.п. рыть, копать
eşsiz уникальный
eştipli однотипный
eşya (собир.) вещи; el ~sı ручная кладь

69
et (-ti) мясо
etek (-ği) юбка; подол
etki действие, воздействие, влияние; ~ etmek подвергаться воздействию
etkilemek + В.п. влиять, воздействовать, оказывать воздействие на
etkilenmek оказаться под воздействием, влиянием
etkisiz бездействующий; неактивный; неэффективный
etmek (eder) делать, совершать
etraf I taraf стороны; окрестности; ~ta кругом
etraf II (служ. слово) вокруг чего-л.
ev дом; домашний; ~ telefonu домашний телефон
evcil домашний; ~ hayvanlar домашние животные
evcimen хороший семьянин
evet да
evham подозрения, сомнения
evhamlanmak подозревать, сомневаться
evlât (-dı) ребёнок, отпрыск; дети, потомки
evlâtsız бездетный
evlendirmek женить
evlenmek ile жениться на ком-л., выходить замуж за кого-л
evli женатый, замужняя
evrak (-ki) бумаги, документы; ~ kalemi регистратура; vize ~ları документы для (получения) визы
evre фаза, стадия, период
evvel + Исх.п. (послеслог) раньше, прежде, перед
evvelki первоначальный, прежний, предыдущий
eyalet (-ti) провинция, область, округ, край; департамент
eziyet (-ti) мучение, мука, страдание
ezme толчёное, растёртое; пюре; ~ bademı растёртый миндаль; sebze ~si овощное пюре
ezmek (ezer) толочь, молоть, дробить

70
F
faaliyet (-ti) деятельность
fabrika фабрика
fabrikacı фабрикант
façeta грань
façetalı граненый
facia трагедия, драма; несчастье; катастрофа
fahiş чрезмерный, непомерный, непристойный
fahişe проститутка; распутница
fahri почетный
faiz проценты
fakat однако, но; только
fakir бедный, нищий
fakirhane богадельня
faks факс
fal гадание, предсказание
falaka зажим, тиски
falan 1) такой-то; 2) и тому подобное, и прочее; ~ filân и прочее, и тому подобное
familya семья; семейство
fantezi фантазия
far фара (напр. автомобиля)
fare мышь; крыса
fark (-kı) различие, отличие, разница
farklı отличительный, отличный
Farsça персидский язык
farz предположение
farzetmek (farzeder) предполагать, допускать
Fas Марокко
Faslı марокканец; житель Марокко
fasulye фасоль
fatih победитель, завоеватель
fatura счет
favori фаворит
fayans фаянс; керамическая плитка
fayda польза; выгода

71
faydalanmak пользоваться; извлекать пользу
faydalı полезный, выгодный
faydasız бесполезный, напрасный
fazla 1. более, больше; 2. много, слишком много; 3. лишний, превышающий; o burada ~ он здесь лишний; 4.
излишек, остаток
feci трагический; ужасный
felâket (-ti) несчастье, бедствие, катастрофа
felç (-ci) паралич
felçli парализованный
fen (-nni) техника; науки
fena плохой; плохо, дурно
fenalaşmak ухудшаться
fener фонарь; маяк
fenni технический; научный
ferahlık (-ğı) I ширь, простор; просторность
ferahlık (-ğı) II хорошее настроение
ferdi индивидуальный, личный
feribot (-tu) паром, пароход-паром
ferişte ангел
fermuar молния (застжёка)
fes феска
fesleğen базилик
festival (-li) фестиваль
fethetmek (fetheder) + В.п. завоевывать что-л.
fethi победный; победоносный
fıçı бочка
fıkırdak (-ğı) кокетка
fıkra 1) анекдот; фельетон; 2) параграф (напр. закона)
fındık (-ğı) фундук, лесной орех
fırça щётка; кисть, кисточка; dış ~sı зубная щётка
fırçalamak чистить щёткой
fırın печь; пекарня, булочная
fırınсı пекарь, булочник
fırınlamak + В.п. сажать (ставить) в печь; запекать, тушить в печи
fırlatmak 1) бросать, швырять; 2) запускать
fırsat (-tı) удобный (благоприятный) случай

72
fırtına буря, шторм
fısıltı шепот, шушуканье
fıskıye фонтан
fıstık (-ğı) фисташки
fıtık (-ğı) (мед.) грыжа
fibrom (мед.) фиброма
fidan росток; саженец
fide рассада
fiil 1) дело; действие; 2) глагол
fikir (-kri) мысль, идея; мнение
fil слон
file сетка, авоська
filibit (-ti) (мед.) флебит, воспаление вен, тромбофлебит
filika шлюпка, гребная лодка
filim (-lmi) фильм, кинокартина, кинолента
Filistin Палестина
Filistinli палестинец
filiz отросток, побег, росток
filter фильтр
final (-li) финал
fincan 1) чашка; 2) изолятор
firar 1) бегство, побег; 2) дезертирство
firkete шпилька (для волос)
fiş 1) жетон, фишка; 2) карточка (в картотеке); 3) эл. вилка
fişek (-ĝi) 1)патрон, заряд; 2) ракета
fitil фитиль, шнур
fiyasko фиаско
fiyat (-tı) цена, стоимость
flaş фото вспышка
flebit (-ti) (мед.) флебит, воспаление вен
flört 1) флирт; 2) поклонница
flüt флейта
fok обыкновенный тюлень
folklor фольклор
folyo фольга
fon фонд

73
form спортивная форма
formalite формальность
fotoğraf фотография, фотоснимок
formül (-lü) формула, рецепт
fötr фетр
francala булочка
Fransız француз, француженка
Fransızca французский язык
frekans (физ.) частота
frekanslı (физ.) какой-то частоты
fren тормоз
frengi (мед.) сифилис
frenkçileği (-ni) земляника
frenkturpu (-nu) редис
frenküzümü (-nü) смородина
frenlemek (прям. и перен.) тормозить
frigorifik охлаждающий; холодильный
fritöz фритюр
froti (мед.) мазок
fuar ярмарка
fuhuş безнравственность, распущенность; разврат, проституция
funda (бот.) вереск
futbol (-lü) футбол
futbolcu футболист
füme копчёный
füze ракета

74
G
gaddar жестокий, лютый
gaf неуместный поступок, бестактность
gaflet (-ti) небрежность; невнимательность, оплошность
gaga клюв
gaile горе, печаль, скорбь; беспокойство, хлопоты, трудности; ~ dolu hayat жизнь, полная забот
gala торжественный прием
galeri 1) галерея; 2) штрек
galiba вероятно, по всей вероятности, должно быть
galip (-bi) побеждающий
galsame (анат.) жабры
gamsiz безгорестный; беззаботный, беспечный
gani щедрый, великодушный
gar вокзал
garanti гарантия
gardırop(bu) гардероб м, платяной шкаф; 2) гардероб (раздевальня)
gargara полоскание горла
garip 1) странный, удивительный, чужой; bu bana ~ geliyor мне это кажется странным; 2) одинокий,
несчастный
garson гарсон, официант
gaspetmek (gaspeder) узурпировать
gato (фр.) сладкий пирог; пирожное
gâvur гяур, неверный, немусульманин
gaye цель; стремление
gayet очень, весьма
gayret (-ti) старание; усилие
gayretli старательный, усердный
gayrı, gayri другой; прочий
gayrimenkul недвижимый
gayrimeşru незаконный
gayrimüslim немусульманин
gaz газ
gazete газета
gazeteci газетчик, журналист
gazi (мус.) гази, боец за ислам

75
gazoz газированная вода
gazyağı керосин
gebe беременная
gebelik (-ği) беременность
gece ночь; ночью; bu ~ сегодня ночью
gecebekçisi (-ni) ночной сторож
gecekondu лачуга, хибарка (сооруженная в течение одной ночи)
gecelemek 1. переночевать, заночевать; 2. провести бессонную ночь
geceleyin ночью
gecelik(ği) seafoodplus.info; 2. ночная рубашка; kadın ~i женская ночная рубашка.
geceyarısı (-nı) полночь; в полночь
gecikmek опаздывать, запаздывать.
geç поздно; поздний; ~ kalmak опаздывать
geçen прошлый, прошедший
geçer действительный; имеющий хождение; находящийся в обращении
geçici I временный, преходящий
geçici II инфекционный, заразный; ~ sarılık инфекционная желтуха
geçirmek (в разн. знач.) проводить; onu gara kadar geçirdik мы проводили его до вокзала; geceyi sokakta ~
проводить ночь на улице; 2. переживать, переносить, претерпевать; hastalık ~ перенести болезнь; ◊ gözden ~
пробежать глазами, бегло просмотреть
geçis прохождение, проход, переход
geçit (-di) 1. проход; переход; ~ yok прохода (проезда) нет; 2. военный смотр, парад
geçmek (geçer) 1. проходить, проезжать; 2. менять место; переезжать; 3. оставлять позади, обгонять; 4.
переходить, пересекать; 4. проходить, кончаться; kış geçti зима прошла
geçmiş прошедший, прошлый; ~ olaylar прошедшие события; ~te в прошлом; ◊ geçmis olsun!
выздоравливайте! поправляйтесь!
gelecek (ği) будущее; будущий, наступающий; ~ yıl а) будущий год; б) на будущий год; ~te в будущем
gelenek (-ği) традиция
gelgit 1. хождения; 2. прилив и отлив
gelin невеста; невестка, сноха
gelincik (-ği) 1 мак-самосейка; 2 ласка
gelinlik (-ği) 1 положение невесты; 2 свадебный наряд
gelir доход
gelirli доходный, рентабельный
gelişim рост, развитие
gelişme (в разных значениях) развитие

76
gelişmek развиваться
gelişmiş развитый
geliştirmek развивать, совершенствовать.
gelmek 1. приходить, приезжать, прибывать, идти; benimle gel пойдем со мной, buraya gel иди (подойди)
сюда; 2 наступать, начинаться; bayram geliyor наступает праздник 3) казаться; bana öyle geldi мне так
показалось
gem удила; ~ almak быть объезженным (о лошади); ~i azıya almak а) закусить удила; б) распоясаться,
разойтись; ~ vurmak а) обуздать, взнуздать (лошадь) ; б) надеть узду на кого , обломать рога кому
gemi корабль
gemici матрос, моряк
gemicilik (-ği) судоходство; судостроение
gemlemek + В.п. надеть узду, взнуздать (лошадь); укрощать, сдерживать
gen ген
genç (-ci) молодой
gençlik (-ği) юность, молодость; молодежь
gene опять, снова
genel общий, всеобщий, генеральный
genelev публичный дом
genellikle в общем
geniş просторный
genişlemek расширяться
genişletmek расширять
genişlik (-ği) ширина, широта
geniz (-nzi) носовая полость; носоглотка
genleşme расширение, растяжение
gensoru запрос, интерпелляция
gerçek (-ği) 1 истинный, достоверный; настоящий, действительный, неподдельный; 2. правда, истина; 3. да,
кстати; ~ sizr bir şey söyliyecektim да, я хотел вам что-то сказать
gerçekleştirmek осуществлять
gerçeklik (-ği) истинность, достоверность
gerçeküstü феноменальный
gerdan шея
gerdanlık (-ğı) ожерелье
gerdek (-ği) комната новобрачных
gereç (-ci) материал
gerek (-ği) нужно, необходимо, надо; нужный, необходимый

77
gerekçe аргумент, мотивировка, довод
gerekli необходимый
gereksiz ненужный, бесполезный
gergedan носорог
gergin (в разных значениях) напряженный, натянутый
gerginlik (-ği) напряженность, обостренность, milletlerarası~ международная напряженность
geri 1. 1) задняя сторона (часть); ~de позади; ~den сзади; ~ye назад; 2)тыл; seafoodplus.infoый, отстающий; bu saat
beş dakika ~dir эти часы отстают на пять минут; 3. назад, обратно; ~ almak брать обратно; возвращать
gerici реакционный; реакционные силы; реакционер
gerilim 1) натяжение; 2) напряжение
gerinmek потягиваться
getirmek приносить, привозить, приводить.
gevelemek 1) жевать; 2) говорить вокруг да около
gevrek(ği) хрупкий, ломкий, баранка
gevşek расслабленный, вялый, разболтанный
geyik (-ği) олень, лань
gezegen планета; ~lerarası межпланетный
gezgin много странствующий
gezi прогулка; поездка; экскурсия
gezinmek прогуливаться; расхаживать
gezmek 1) гулять; 2) расхаживать; 3) осматривать (например город, музей)
gıda питание; продукты
gıdıklamak щекотать
gıpta зависть
gırtlak (-ğı) глотка, горло (дыхательное), трахея
gıyabi заочный
gibi как; такой же как; aslan ~ как лев; benim ~ yapınız делайте как я
gider расход; cari ~ler текущие расходы
gidermek удалять; устранять
gidiş ход
girgin пробивной
girift хватание, поимка
girilmek входить; girilmez входа нет
girinti углубление, впадение
giriş 1) вход; 2) въезд
girişim предпринимательство

78
girişimci предприниматель
girişmek браться, приниматься, приступать; işe ~ взяться за работу
girmek входить; поступать (например, в школу)
gişe окошечко; касса
gitmek (gider) уходить, уезжать; идти
gittikçe постепенно
giyim одежда, платье
giyinmek одеваться
giymek надевать
giz тайна, секрет
gizem тайна, секрет; мистика
gizemli таинственный; мистический
gizlemek скрывать, прятать.
gizlenmek скрываться, прятать
gizli секретный, тайный; секретно, тайно; ~ tutmak держать в секрете
gizlice тайно, секретно
glase блестящий, лакированный
glayöl гладиолус
glokom (мед.) глаукома
glüten – клейковина
gocuk (-ğu) кожух, тулуп, баранья шуба
gol (-lü) гол
gonore (мед.) гонорея
göbek (-ği) пуп, пупок; ◊ ~ atmak танцевать танец живота
göbekli с брюшком
göç 1) переселение; 2) миграция
göcebe кочевник
göçmek переселяться, переезжать
göçmen переселенец
göğüs (-ğsü) грудь
gök (-ğü) 1. небо; ~ yüzü небосвод; ~ler воздушное пространство; 2. голубой; синий; ~ gözlü голубоглазый
gökdelen высотное здание, небоскрёб
gökkuşağı (-nı) радуга
gökyüzü (-nü) небосвод, небо
göl озеро, пруд
gölalası озёрная форель

79
gölbalığı (-nı) озёрная рыба
gölet (-ti) лужа, лужица; небольшое озеро
gölge тень
gölgeli тенистый
gömlek (-ği) рубашка, сорочка
gömmek закапывать; хоронить
gönderici отправитель
göndermek отправлять, посылать
gönül (-nlü) 1) сердце; 2)желание; okumaya ~ü yok у него нет желания читать
gönüldeş родственная душа, родственные души
gönüllenmek обижаться, оскорбляться
gönüllü добровольный; доброволец
göre + Д.п. по, судя по, согласно, сообразно; bize ~ по нашему мнению; kanuna ~ согласно закону
görenek (-ği) обычай, привычка
görev обязанность
görgü опыт, опытность
görkemli великолепный, блестящий, пышный
görmece на глаз, на вид
görmek (görür) видеть
görmez невидящий, незрячий
görsel зрительный; визуальный
görümce золовка
görünmek 1) показываться, быть видным; 2) выглядеть; siz iyi görünüyorsunuz вы хорошо выглядите
görüntü 1) призрак; 2) изображение
görünüş вид, наружность, внешность; ~te по виду, внешне, по внешности
görüş взгляд, зрение, точка зрения, aksi ~ противоположный взгляд, realist ~ реалистический взгляд; ~ birliği
единство взглядов
görüşme 1) встреча; 2) беседа, разговор; 3) обсуждение; ~ler переговоры мн.; ~ler yapmak, ~lerde bulunmak
вести переговоры
görüşmek 1) (ile) видеться, встречаться; 2) (ile) беседовать, разговаривать, совещаться; 3) обсуждать,
рассматривать (например, проблему, вопрос)
gösterge 1) показатель степени; коэффициент; 2) индикатор
gösteri (в разных значениях) демонстрация, показ
gösterilmek быть показанным, демонстрироваться
gösteriş показ, демонстрация; внешний вид, внешность
göstermek (gösterir) демонстрировать, показывать

80
götürmek 1) уносить, относить; 2) уводить, увозить; провожать, доводить; sizı evinize kadar götürebilir miyim?
могу ли я вас проводить до дома?
gövde 1) тело, туловище; 2) ствол
göymek (göyner) жечь, обжигать
göynük (-ğü) I небольшой кувшин
göynük II (разг.) обгорелый; загорелый
göz глаз; ~ doktoru глазной врач, окулист; ◊ ~ atmak взглянуть, заглянуть; ~ önünde tutmak иметь в виду,
учитывать; ~e çarpmak бросаться в глаза; ~ boymak пускать пыль в глаза; ~den geçirmek просматривать,
проверять; çıplak ~le невооруженным глазом; ~üm! милый! дорогой!
gözaltı наблюдение, надзор
gözbebeği (-ni) свет очей, зеница ока
gözdağı (-nı) – устрашение, угроза
gözde фаворит
gözkapağı (-nı) (анат.) веко
gözlem наблюдение; наблюдательность
gözlemci наблюдатель
gözleme блинчики, оладьи
gözlemek ждать, ожидать, выжидать
gözetlemek наблюдать
gözlük (-ğü) очки; pembe ~ розовые очки
gözlükçü продавец очков
gözyaşı (-nı) слеза
grafoloji графология
gram грамм
gramer грамматика
granulöm (мед.) гранулёма
granül зёрнышко
grev забастовка; ~ yapmak бастовать, проводить забастовку
grevci забастовщик
greypfrut (-du, -tu) грейпфрут
gri серый; koyu ~ тёмно-серый
grip (-bi) грипп; ~ olmak заболеть гриппом; ~ geçirmek перенести грипп
gripli больной гриппом
guartr зоб
gudde железа
guguk (-ğu) кукушка

81
gurbet (-ti) чужбина
gurur гордость; надменность; ~ duymak испытывать гордость
gururlanmak гордиться
gururlu гордый, надменный
guşa (мед.) зоб; ~ hastalığı базедова болезнь
gut damla подагра
guya будто бы, якобы; как будто, словно; ~ büyük bir iç yapmış da öğünüyor он похваляется так, словно
сделал большое дело
gübre навоз; удобрение
güc (-cü) 1) сила; мощь; мощность; 2) способность
güç трудный
güçlü сильный, крепкий
güçlük (-ğü) трудность, затруднение; ~ çekmek испытывать затруднения
güçsüzlük (-ğü) бессилие, слабость
güderi замша
güdük (-ğü) недостаток, нехватка
güfte либретто
güğüm кувшин с крышкой
gül роза; ~ yağı розовое масло; ~üstüne ~koklamamak оставаться постоянным в любви (к одной женщине)
güldürmek смешить
güle güle всего хорошего!, до свидания! (пожелание уходящему)
güleç улыбчивый
gülle ядро; ~ atma толкание ядра
gülmek (güler) 1) смеяться; 2) насмехаться, смеяться над кем/чем-либо
gülmez угрюмый, сердитый, строгий
gülümsemek улыбаться
gülünç смешной
gülüş смех, манера смеяться
gümrük (-ğü) таможня; таможенная пошлина; ~ muayenesi таможенный досмотр
gümrükçü таможенник
gümüş серебро; серебряный
gün 1) день; bür ~ однажды; ~ü ~üne регулярно, день в день 2) солнце
günah грех
günaydın доброе утро!
güncel актуальный, злободневный
gündem повестка дня

82
gündoğuşu (-nu) восход солнца, рассвет
gündüz днем
güneş солнце; ~ doğdu солнце взошло; ~ battı солнце зашло
güneşlenmek загорать на солнце
güneşli солнечный
güney юг
güneybatı юго-запад
güneydoğu юго-восток
günkü дневной
gür 1) густой, пышный; ~ saç пышные волосы; 2) сильный, зычный (о голосе)
gürbüz здоровый, крепкий
Gürcü грузин (-ка)
Gürcüce грузинский язык
güreş борьба
güreşçi борец
güreşmek бороться
gürgen (бот.) граб обыкновенный
gürlemek грохотать; гром гремит
gürültü шум, гам; ~ koparmak поднимать шум; gök ~sü гром
güve моль
güveç глиняный горшок (для приготовления пищи)
güven доверие; ~ oyu вотум доверия
güvence гарантия, обеспечение
güvenilir надежный
güvenlik (-ği) безопасность
güvenmek доверяться, полагаться, надеяться
güvercin голубь
güvey жених; зять (муж дочери)
güveyk (-ği) (бот.) душица
güya будто бы
güz осень
güzel красивый, хороший; красиво, хорошо
güzelavratotu (-nu) (бот.) белладонна, красавка
güzellik (-ği) красота
güzün осенью

83
H
haber новость; известие; сведение
haberleşme обмен новостями, связь, переписка
habersizce без уведомления
hac (-ccı) хадж
hacet нужда, потребность
hacı хаджи, паломник
hacım (-cmı) объём
haciz наложение ареста на имущество, секвестр
haç (-cı) крест
had (-ddi) граница, предел
hadde прокатный стан
hadi be! вот это да!
hafıza память; ~ kaybı потеря памяти
hafif 1) (в разных значениях) лёгкий, нетяжёлый; ~ bir bavul лёгкий чемодан; ~ bir kahvaltı лёгкий завтрак; 2)
несильный; ~ bir baş ağrısı слабая головная боль; 3) несерьёзный, легкомысленный
hafiflik (-ği) лёгкость; облегчение
hafiye агент тайной полиции
hafta неделя
haftalık 1. недельный, еженедельный; 2. недельная плата
hain предатель, изменник
haiz обладающий, владеющий; ~ olmak обладать, владеть
hak (-kkı) 1) право; ana ~lar основные права; siyasi ~lar политические права; nee ~la? по какому праву? 2)
правота; справедливость
hakaret (-ti) оскорбление
hakat (-tı) I канат
hakat (-tı) II причал
hakbin правдивый, справедливый
hakçası по правде говоря
hakem абритр, судья
haketmek (hakeder) заслужить что-либо
hakikat (-ti) правда, истина, действительность; поистине, действительно
hakiki истинный, подлинный, настоящий
hakim судья; правящий, господствующий
hâkimiyet (-ti) господство; власть; суверенитет

84
hakkında относительно, касательно
hakkıhıyar (ар.) право выбора
haklı правый, справедливый; ~çıkarmak оправдывать
haksız неправый, несправедливый
haksızlık (-ğı) несправедливость
hal (-li) 1) состояние, положение; 2) вид; ◊ her ~de во всяком случае, безусловно; o ~de в таком случае; çok
~lerde во многих случаях, сплошь и рядом
hala тётка (со стороны отца); ~ kızı двоюродная сестра (со стороны отца); ~ oğlu двоюродный брат
hâlâ всё ещё, пока ещё, ещё
halat (-tı) канат, трос; tel ~ стальной трос
halbuki между тем, тогда как
halef преемник, продолжатель, наследник, правопреемник
halen теперь, сейчас, настоящее время, ныне
halhal браслет на ногу
halı ковёр
haliç эстуарий; речное устье
halife халиф; преемник
halihazır настоящее время
halil законный муж, супруг
halim тихий, смирный, кроткий (о характере, нраве)
halis чистый
halk (-kı) народ; публика
halka (в разн. знач.) кольцо; nişan ~sı обручальное кольцо
halkoyu (-nu) общественное мнение
halletmek (halleder) решать, разрешать (вопрос, задачу и т.н.)
halsiz слабый, обессилевший; ~düşmek обессилеть, выбиться из сил
ham неспелый ( о фруктах); сырой, невыделанный, необработанный
hamal грузчик; носильщик
hamam баня
hamarat работящая, трудолюбивая (о женщине)
hamil I (-mli) обладатель, предъявитель; обладатель
hamil II (-mli) ар. беременность
hâmile беременная
hamle ход (в шахматах, шашках)
hammadde сырьё
hamsi анчоус, хамса

85
hamuçera dağ çileği (бот.) лесная земляника
hamur тесто; ~ tutmak поставить (заместить) тесто; ~ açmak раскатать тесто
hancere (анат.) гортань
hane клетка (на шахматной доске)
hangi какой? который?
hanım госпожа, сударыня, дама; супруга; küçük ~ барышня; ~ efendi сударыня (вежливое обращение)
hani, haniya 1) где? где же? 2) помнишь? помните? 3) по правде сказать
hap (-pı) пилюля
hapcı наркоман
hapis (-psi) 1) задержание, арест; домашний арест; 2) тюрьма
hapishane тюрьма
hapsetmek (hapseder) заключать в тюрьму, арестовывать
hapsolmak быть заключенным где-л.; находиться взаперти
hapşırık (-ğı) чихание
hapşırmak чихать
harabe развалины, руины
haram запрещенный, запретный
harap разрушенный
hararet (-ti) 1) температура, жар; 2) жажда
hararetli разгорячённый, возбуждённый, пылкий, оживлённый
harbiye военное министерство, военная академия
harcamak расходовать, тратить
harç (-cı) I трата, расход; yol ~ı командировочные расходы
harç (-cı) II I раствор
hardal горчица
harket (-ti) 1) движение; 2) действие, поступок; поведение; 3) отправление, отъезд; ~ etmek а) двигаться; б)
действовать, вести себя; в) отправляться, уезжать
harf буква
harıl: ~ ~ продолжительно, непрестанно; бойко
hariç (-ci) 1. заграница; 2. за исключением, кроме; за исключением
harika чудо
harita карта (географическая)
harman молотьба
harp (-bi) I война, бой
harp (-bi) II арфа
has I свойственный, присущий кому-чему

86
has II чистый, без примеси; ~ gümüş чистое серебро
hasar убыток, ущерб
hasat (-dı) жатва, уборка
hasılat продукция; доход
hasım недруг, враг
hasret (-ti) тоска
hassas чувствительный
hassasiyet (-ti) чувствительность
hasta 1. больной; 2. больной; ağır ~ тяжелобольной; ~ olmak (düşmek) заболеть
hastabakıcı санитарка, сиделка
hastalanmak заболеть
hastalık (-ğı) болезнь; kadın ~ları женские болезни; sinir ~ları нервные болезни
hastalıklı болезненный, хворый
hastane больница
haşhaş мак
haşin грубый, резкий
haşlama варёный, отварной; блюдо из вареного мяса
haşlamak варить
hat (-ttı) (в разных значениях) линия; hava ~ı воздушная линия, telefon ~ı телефонная линия
hata 1) ошибка; ~ yapmak допускать (делать) ошибку; 2) проступок
hataen по ошибке, ошибочно
hatalı ошибочный, неправильный
hatır память; ~ına gelmek вспоминать
hatıra воспоминание; память; ~ olarak saklamak хранить как память
hatırlamak вспоминать, припоминать
hatırlatmak напоминать
hatip оратор, проповедник
hatmi (бот.) алтей лекарственный
hattâ даже
hattatlık (-ğı) каллиграфия, чистописание
hatun женщина, дама, госпожа; жена
hava воздух, атмосфера
havaalanı (-nı) – аэродром
havai воздушный, атмосферный
havalanmak 1) взлетать, подниматься в воздух; uçak havalandı самолет взлетел; 2) развеваться; 3)
проветриваться

87
havale 1) поручение, передача; 2) перевод (денежный); posta ~si почтовый перевод; ~ etmek а) поручать,
передавать; б) переводить (деньги)
havalı ветренный, пустой; распущенный, избалованный
havan 1) ступа; 2) миномет
havlamak гавкать, лаять
havlı ворсистый
havlıcan (бот.) сыть длинная
havlu полотенце
havuç (-cu) морковь
havuz I бассейн, водоём
havlu II резервуар, цистерна
havuzbalığı (-ğı) карась обыкновенный
havyar икрá
hayal (-li) 1) воображение; мечта; фантазия; ~ etmek фантазировать; мечтать; 2) изображение, образ; ◊ ~
kırıklığı разочарование
hayalet (-ti) приведение, призрак
hayalperest (-ti) мечтатель, фантазёр
hayat (-tı) жизнь; evlilik ~ı супружеская жизнь
haydi, hadi 1) ну! айда! 2) ладно! пусть так!
haydut разбойник, грабитель
hayhay (выражение согласия) ладно, хорошо
hayıflanmak + Д.п. сожалеть
hayır (-yrı) I добро, благо; благотворительное общество
hayır II нет (отрицание); нет, этого не знаю
hayırlı добрый, благой; ~ sabahlar! доброе утро!
haykırmak восклицать, подавать голос
haylaz пакостник, негодник; лентяй
hayli много, изрядно; значительно; очень
hayran I изумлённый, пораженный; ~ kalmak а) изумляться, поражаться; восторгаться, восхищаться
hayran II почитатель, поклонник
hayret (-ti) 1. удивление, изумление; 2. удивительно! странно!
hayvan животное; скот; зверь
hayvanat (-tı) животный мир, животные; ~ bahçesi зоологический сад, зоопарк
haz (-zzı) I часть, доля
haz (-zzı) II (мед.) резекция, отсечение, отрезание
hazım (-zmı) I твёрдость, решительность

88
hazım (-zmı) II пищеварение, переваривание пищи
hazımsızlık (-ğı) несварение; расстройство пищеварения
hazır 1) присутствующий, имеющийся налицо; ~ bulunmak присутствовать; 2) готовый; ~ elbise готовое
платье; ~ olmak быть готовым
hazırlamak готовить, приготовлять
hazırlanış приготовление
hazırlanmak 1) готовиться, приготовляться; yolculuğa hazırlanıyor он готовиться к путешествию; 2) быть
приготовляемым; yemek hazırlandı еда приготовлена
hazırlık (-ğı) подготовка, приготовление
hazin печальный грустный
hazine казна; касса; сокровищница
haziran июнь
hazmetmek (hazmeder) (прям. и перен.) переваривать
hazine I казна; касса; сокровищница; kelime ~si - словарный запас
hazine II (анат.) влагалище
hece слог
hecelemek произносить по слогам
hedef 1) цель; 2) объект
hediye дар, подарок; ~ etmek дарить
hediyelik предназначенный для подарка
hekim врач, доктор
hektar гектар
hele 1) особенно, в особенности; хотя бы, хоть; 2) наконец, наконец-то; 3) только, пусть только
helikopter вертолёт
helme отвар (рисовый)
helva халва
helvacıkökü (-nü) (бот.) мыльнянка лекарственная
hem причём, к тому же
hem hem(de) ии (вдобавок еще и)
hemcins однородный
hemen 1) немедленно, сейчас же; 2) почти, почти что
hemoglobin гемоглобин
hemşeri земляк, соотечественник
hemşire медицинская сестра, медсестра
hendek (-ği) ров; канава; окоп; траншея
hentbol (спорт.) гандбол

89
henüz 1) только что, только ещё; ~ geldim я только что пришёл; ~ küçüktür он ещё мал;
2) (при отрицательном глаголе) ещё не; пока ещё; ~ gelmedi он ещё не пришёл
hep 1) всё; весь; все; ~iniz все вы; ~ arkadaşiz все мы друзья; ~si все они; всё; ~sini biliyor он знает всё; 2)
постоянно, всегда; sen ~ geç kalırsın! ты постоянно (вечно) опаздываешь!
hepsi всё, kızların hepsi все девушки (на свете)
her каждый, всякий; ~ gün каждый день; ~ halde во всяком случае; ~ yerde везде, всюду; ~ vakit (zaman)
всегда, постоянно
hergün ежедневно
herhalde скорее всего, по всей видимости
herhangi любой, какой бы то ни было
herkes всякий, каждый (о человеке); ~ bilir все знают
Hermitage Эрмитаж
heroin героин
herşey всё (всякая вещь); ~e rağmen несмотря ни на что
hesap (-bı) 1) счёт, расчёт; ~ açmak открыть счёт (в банке); ~ı veriniz дайте счёт (напр. в ресторане); 2)
подсчёт, вычисление; арифметика; 3) отчёт; ~ vermek отчитываться
hesaplamak считать, подсчитывать
hesaplaşmak рассчитываться
hesaplı расчётливый, осторожный, осмотрительный
hesapsız без счёта; неразумный, непродуманный, неосторожный
hesapsızca без счёта, без учёта; легкомысленно, неразумно
hefes увлечение, стремление, страсть
herif человек, парень, малый
heybe сумка, перемётная сумка
heybet (-ti) ар. величие, внушительный вид
heybetli величественного (внушительного) вида
heyecan волнение, возбуждение; ~ verici волнующий; ~ duymak испытывать волнение
heyecanlanmak волноваться, приходить в возбуждённое состояние
heyecanlı взволнованный; волнующий
heyet (-ti) делегация; комиссия; миссия
heykel статуя
heykeltıraş скульптор
hezimet (-ti) поражение; ~e uğramak потерпеть поражение; ~ uğratmak нанести поражение
hıçkırık икание, икота
hıçkırmak икать
hırçın вспыльчивый, капризный

90
hırdavat (-tı) скобяной товар, скобяные изделия
hırka хырка, бешмет
hırs страстное желание; ярость, гнев
hırsız вор
hırsızlık (-ğı) воровство, кража
hıyanet (-ti) измена, предательство
hıyar огурец
hız скорость, быстрота
hızlı 1. быстрый, скорый; 2. 1) сильно; ~ vurmak сильно ударять; 2) громко, громким голосом; ~ konuşmak
громко разговаривать
hicap (-bı) I покрывало; занавес
hicap (-bı) II стыд; стыдливость, застенчивость
hiciv (-cvi) сатира; сарказм
hicvetmek высмеивать
hiç 1. (при отрицательном глаголе) совсем, совершенно, абсолютно, вовсе не;onu ~ görmendim я его совсем
(вовсе) не видел; 2. когда-нибудь; ~ ava gittiniz mi? вы когда-нибудь ходили на охоту? 3. ничто, пустое место;
bir ~ için darıldı он обиделся из-за пустяка
hiçbiri никто из; ни один из
hiddet (-ti) гнев, ярость
hiddetli гневный, разгневанный
hiddetlenmek гневаться, сердиться
hidrojen водород
hikâye рассказ; повесть; повествование; uzun ~ долгая история
hikâyeci рассказчик; повествователь
hile хитрость; мошенничество; фальсификация
hileli фальсифицированный; с хитростью, с подделкой, нечестным путем
himaye покровительство, защита; поддержка, протекция; ~ etmek а) покровительствовать, защищать;
протежировать
hindi индюшка
hindiba цикорий салатный
hindistan cevizi (-ni) кокосовый орех
hintkamışı (-nı) бамбук
hintyağı касторовое масло
his (-ssi) чувство
hisar крепость, укрепление
hisse часть; порция; пай; акция

91
hissedar пайщик, акционер
hissetmek (hisseder) чувствовать
hitabe обращение, выступление
hiyacint (минерал) гиацинт
hizmet (-ti) 1) обслуживание; прислуживание; 2) служба; askerlik ~i военная служба
hizmetçi слуга, служитель
hoca учитель, наставник; ходжа
hokkabaz фокусник; жонглёр
hol (-lü) холл
homurdanmak ворчать, бормотать
hoparlör громкоговоритель, репродуктор
hoplamak прыгать
horlamak храпеть
hormon гормон; гормональный
horoz петух
horozmantarı (-nı) лисичка (гриб)
hortum 1) хобот; 2) шланг
hostes стюардесса, бортпроводница
hoş хороший, приятный; ◊ ~ geldiniz! добро пожаловать!
hoşab чистой воды (о драгоценных камнях)
hoşça: ~ kalın! будьте здоровы! счастливо оставаться!
hoşaf компот
hoşgörü терпимость, снисходительность
hoşlanmak нравиться
hovarda кутила, мот, гуляка
hoyrat грубый, вульгарный
hububat зерновые (злаковые) культуры
hudut (-du) граница; ~ kapısı пограничный пункт
hukuk (-ku) (юр.) право
hukukçu юрист
hukukî юридический, правовой
humma лихорадка.
hurda мелочь; хлам; металлический лом
hurdacı старьёвщик
hurma финик; хурма
husus дело, обстоятельство, вопрос; bu ~ta ne düşünüyorsunuz? что вы думаете по этому поводу?

92
hususi особый, специальный; личный, частный, собственный
husuiyet (-ti) особенность, специфичность, характерность
husye тестикул, яичко
huş берёза
huy характер, нрав
huzur покой, спокойствие; присутствие
huzurlu спокойный, благодушный
huzursuz беспокойный, тревожный
hücre клетка
hücüm атака, нападение
hüküm (-kmü) 1) судебное решение, приговор; mahkrmrmin ~ü приговор суда; ~ vermek вынести приговор; 2)
сила, значение, kanunun ~ü var закон имеет силу; 3) власть, господство; ~ sürmek а) властвовать, царить; б)
быть распространённым; ~ süren kanaat распространённое мнение, распространённый взгляд
hükümet (-ti) правительство
hükümlü имеющий (законную) силу
hüner умение, мастерство, искусство
hünkar (перс.) повелитель, владыка
hünkarbeğendi (кул.) кушанье из баклажанов
hür (rrü) свободный, независимый
hürmet (-ti) уважение, почет ~ etmek уважать,чтить; ~ görmek пользоваться уважением
hürmetli уважаемый
hürriyet (-ti) свобода
hüsnü красивый, прекрасный, прелестный
hüviyet (-ti) личность; ~ сüzdanı удостоверение личности
hüzün (znü) грусть, печаль
hüzünlü грустный, печальный

93
I
ıhlamur липа
ıkınmak тяжело дышать
ılıca купальни на горячих минеральных источниках
ılık теплый
ılım itidal равновесие
ılıman умеренный
ılımlı умеренный, уравновешенный, сдержанный
ıpıslak совершенно мокрый, насквозь мокрый
ırak далекий
ıraksak дивергентный, расходящийся
ırgat (-tı) поденщик, батрак
ırk раса
ırkçılık (-ğı) расизм
ırktaş соплеменник, представитель той же расы
ırmak (-ğı) река
ırz честь
ısı теплота; горячий, жаркий
ısınma согревание
ısınmak греться, согреваться
ısıölçer калориметр
ısırgan (ısırgan otu) крапива
ısırık (-ğı) - укус, укушенное место
ısırmak кусать; разрывать зубами
ısıtıcı радиатор, нагреватель; нагревающий, накаляющий
ısıtma отопление
ısıtmak греть, нагревать
ıskonto скидка
ıslah улучшение, поправка, реформа
ıslak мокрый, сырой, влажный
ıslanmak мокнуть
ıslatmak мочить
ıslık (-ğı) свист; ~ çalmak свистеть
ısmarlama заказ; на заказ, заказной
ısmarlamak заказывать; поручать; Allahaısmarladık! до свидания!

94
ıspanak (-ğı) шпинат
ısrar настояние, настойчивость; ~la настойчиво, настоятельно; ~etmek настаивать, упорствовать.
ısrarlı настоятельный, настойчивый
ıssız необитаемый, пустынный, безлюдный
ıstakoz омар; makassız ~ лангуст
ıstavroz крест
ıstırap (bı) страдание, мучение
ışık (-ğı) свет, освещение
ışıklar светофор
ışın луч; kozmik ~ lar космические лучи
ızgara жареное на рашпере (о мясе, рыбе); ~ köfte котлеты, жаренные на рашпере
ızmar скрывание, утаивание

95
İ
iade возвращение, возврат; ~ etmek возвращать, приносить обратно
iare заём, ссуда; выдача напрокат
iareten напрокат; заимообразно; в виде ссуды
ibadet (-ti) моление, молитва
ibaret состоящий; ~ olmak состоять
ibik (-ği) гребень (у птиц)
ibraname квитанция, расписка об окончательном расчете по долговым обязательствам
İbranice иврит, древнееврейский язык
ibraz предъявление; ~ etmek предъявлять; pasaportunuzu ~ ediniz предъявите паспорт
ibrik (-ği) - кувшин, сосуд для воды (с ручкой и носиком)
icat открытие, изобретение; ~etmek открывать, изобретать
icra выполнение, исполнение; ~ emri исполнительный лист
iç 1. нутро, внутренняя часть, внутренность; 2. ядро, сердцевина; 2. внутренний; iç siyaset внутренняя
политика; 3. içinde внутри, среди, между; içimizde между нами, среди нас; beş gün içinde в течение пяти дней;
dostluk havası içinde в атмосфере дружбы; içinden через что-либо, из чего-либо; evin içinden из дома; içine
внутрь чего-либо, в; evin içine в дом
içbükey вогнутый
içecek (-ği) напиток, напитки
içekapanık интровертный
içekapanış замкнутость, самоуглублённость
içeri 1. внутренняя сторона; внутренность; ~ den изнутри; ~ de внутри; ~ye внутрь; 2. внутренний; 3. внутрь,
внутри; lütfen, ~ buyurun! заходите, пожалуйста
içerik (-ği) содержание
içerlemek затаить злобу
içermek взаимно обусловливать
içgüdü инстинкт; интуиция
içilir пригодный для питья
için 1. для, ради, за; bunun ~ поэтому; для этого; 2. чтобы; 3. dığı ~ из-за, вследствие того, что…, ввиду того,
что; gelmediği ~ ввиду того, что он не пришел…
içki спиртные напитки
içkili выпивший, нетрезвый
içkulak (-ğı) ortakulak (анат.) внутреннее ухо
içli имеющий что-либо внутри
içlidışlı задушевный, интимный

96
içmek (içilir) 1. пить, 2. есть (суп); sigara ~ курить
içten сердечный, задушевный, искренний; ~ bir dilek искреннее желание
içyagı (-nı) нутряной жир, нутряное сало
içyüz суть, сущность, существо
idam смертная казнь
idane ссуда, заём, долг
idaneten в виде ссуды, взаймы
idare руководство, управление; ~etmek руководить, управлять; дирижировать (seafoodplus.infoром)
idareci управляющий; администратор
ideoloji идеология
iddet (-ti) (мус.) срок, в течение которого разведённая жена или вдова не может вступать в новый брак (
дней)
iddia утверждение, претензия, притязание; ~etmek утверждать, настаивать, претендовать, притязать
iddianame обвинительное заключение
idrar моча
ifade 1. выражение, ~etmek выражать, 2. показание, ~vermek давать показания
iffetli целомудренный
iflas банкротство, ~ etmek обанкротиться
iftar разговенье; вечерняя трапеза в дни Рамадана
iftira клевета, ~atmak клеветать на кого-либо
iftiraci клветник
iğde дикая маслина
iğfal введение в заблуждение; введение в соблазн
iğne I игла, иголка; шприц; çengelli ~ английская булавка; toplu ~ булавка; ~ yapmak делать укол (вливание)
iğne II жало; ~ yapraklı ağaçlar хвойные деревья
iğnelemek колоть, прокалывать иглой
iğrenç отвращение
iğrenmek брезговать, чувствовать отвращение
ihanet (-ti) измена, предательство; ~ etmek + Д.п. изменять кому-л.
ihbar уведомление, оповещение
ihmal (-li) небрежность; халатность; ~ etmek – пренебрегать, халатно относиться; манкировать
ihracat (-tı) экспорт, вывоз
ihtilal (-li) революция
ihtimal (-li) вероятность, возможность; вероятно, возможно
ihtimam забота, заботливость; внимание
ihtiras ненасытное желание, жажда

97
ihtişam роскошь, блеск
ihtiva содержание, включение
ihtiyaç (cı) потребность, нужда; ~ duymak испытывать потребность (нужду) в чем-либо
ihtiyar старик; старый
ikamet (-ti) пребывание, жительство; ~ tezkeresi вид на жительство; ~ etmek жить, проживать
ikametgah местожительство, резиденция
ikaz оповещение, предупреждение
iki два; ~si оба; ~de bir а) то и дело, б) одна вторая (часть)
ikidilli двуязычный, говорящий на двух языках
ikilem (лог.) дилемма
ikinci второй
ikincileyin во-вторых
ikincilik (-ği) второе место
ikindi время после полудня
ikiyüzlü двуличный, лицемерный
ikiz двойня, близнецы
ikizkenar равнобедренный
İkizler Близнецы (созвездие)
iklim климат
ikmal 1. оканчивание, 2. снабжение
ikna убеждение, ~ etmek убеждать
ikram 1. угощение, 2. скидка, ~etmek а) угощать, б) делать скидку
ikramcı хлебосольный, радушный
ikramiye выигрыш (например в лотерее), премиальные
iksir эликсир, настой
iktibas взятие в долг
iktibasen заимствуя, цитируя
iktidar власть, ~ başinda bulunmak ~da olmak находиться у власти
iktidarsızlık (-ğı) импотенция
iktisadi экономический
iktisat (-dı) экономика, экономия
il вилайет
ilaç (-cı) лекарство
ilâh божество, бог, господь
ilâhî божественный, божий; ~ arzu божья воля
ilâhiyat (-tı) теология, богословие

98
ilan объявление, ~etmek объявлять
ilave добавление, ~etmek добавлять
ilçe уезд
ile с, вместе с; посредством чего-либо; sizin ile, sizinle с вами; tren ile, trenle на поезде; çekiç ile, çekiçle
молотком; 2. и; defter ile (defterle) kalem тетрадь и ручка
ileri вперед; masayi biraz ~ çekelim давайте подвинем стол немного вперед; 2. впереди; evin ~ sinde впереди
дома; 3. передовой, находящийся впереди; ~ gelenler руководство, руководители (мн.ч.); видные деятели,
ответственные работники; 4. будущее; ~ de в будущем; ~ olmak спешить (о часах); saat beş dakika ~ dir часы
спешат на пять минут; ~ sürmek предлагать, выдвигать
ilerlemek продвигаться вперед, двигаться вперед; прогрессировать
iletişim связь, сообщение, коммуникация, общение
iletken сообщающий, проводящий
iletki угломер, транспортир
iletmek передавать, сообщать
ilgi 1. интерес, заинтересованность; ~ göstermek проявлять интерес; ~ çekmek вызывать интерес: ~ çekici
вызывающий интерес; интересный; ~ çekici filim интересный фильм; 2. связь, отношение, причастность,
касательство; bununla hiç bir ~ si yoktur к этому он абсолютно никакого отношения не имеет, он абсолютно не
причастен к этому
ilgilendirmek интересовать
ilgilenmek ile интересоваться
ilgili ile связанный с чем-либо, относящийся
ilginç вызывающий интерес, любопытный
ilik (-ği) I петля, петлица
ilik (-ği) II (анат.) костный мозг
iliklemek застегивать
ilim (ilmi) наука
ilişik приложенный, имеющий отношение
ilişki отношение
ilk первый, начальный
ilkbahar весна; ~ da весной
ilkçağ античный мир
ilke принцип
ilkönce прежде всего, в самом начале
ilkyardım первая медицинская помощь
ilmi научный
ilmühaber свидетельство, удостоверение, справка, сертификат
99
iltifat (-ti) комплимент
iltihap (-bı) воспаление
iltihaplanmak воспаляться
iltihaplı воспалённый
ima намек; ~ etmek намекать на что-либо
imal (-li) изготовление, производство; ~ etmek изготавливать, производить
imalat (-tı) производство
imar благоустройство, ~ etmek благоустраивать
imbat летний муссон
imbik дистиллятор
imdat (-tı) помощь
imge 1. знак, признак, 2. воображение, 3. привидение
imha истребление, уничтожение; ~ etmek истреблять, уничтожать
imhal (-li) отсрочка, продление
imkan возможность
imkansız невозможный, невозможно
imla орфография, правописание
imrenmek сильно желать; завидовать
imsak воздержание, умеренность, диета
imtiyaz преимущество, привилегия
imza подпись, автограф
imzalamak подписывать
imzalı подписанный
inanç (-cı) вера, убеждение
inanmak верить
inat (-dı) упрямство, упорство; ~ etmek упрямиться, упорствовать
inatçı упрямый, упрямец
ince тонкий, мелкий, некрупный; тонко
incelemek изучать, исследовать
inci жемчуг
inciçeçeği (-ni) ландыш
incik (-ği) голень
incil Евангелие
incir инжир
incitmek 1. причинять боль; ушибать (например руку, ногу); 2. обижать
inç дюйм


indirim - (торг.) скидка, снижение цен
indirmek 1. спускать, опускать, 2. понижать, снижать
inek (-ği) корова
infaz исполнение, выполнение
İngiliz англичанин, англичанка
İngilizce английский язык
inilti стон
inisyal инициал
inisiyatif инициатива
iniş посадка; mecburi ~ (авиац.) вынужденная посадка; спуск
inkar отрицание, ~ etmek отрицать
inkılap (-bı) революция
inkılapçı революционер; революционный
inlemek стонать
inmek 1. спускаться, опускаться, приземляться; 2. слезать, сходить; vagondan ~ выходить из вагона; inecek
var mı? Кто-нибудь выходит?; 3. останавливаться (в гостинице); otele ~ останавливаться в гостинице
insaf справедливость, совесть; милосердие
insan человек
insaniyet (-ti) человечество; человечность, гуманность
insaniyetli человечный, гуманный
insanlık (-ğı) человечество; человечность, гуманность
insansever человечный, гуманный; гуманист
insanüstü сверхчеловеческий
insülin инсулин
inşa строение, сооружение
inşaat (-tı) строительство, строительные работы
inşaatçı строитель
inşallah если будет угодно аллаху; дай бог!; надеюсь
intiba впечатление; ~ alrnak (edinmek) выносить впечатление; ~bırakmak производить впечатление
intifa использование
intihar самоубийство; ~ etmek совершать самоубийство
intikam мщение, месть; реванш
intikamci мстительный; реваншистский
ip (-pi) верёвка, бечёвка
ipek (-ği) шёлк
ipekli шёлковый; шёлковая ткань


iplik (ği) нитка, нитки
ipotek ипотека, залог недвижимости
ipotekli ипотечный
iptal отмена, аннулирование; ~ etmek отменять, аннулировать
iptidai первобытный, примитивный
ipuç (-cu) ipucu нить, концы чего-л.; ключ к разгадке
irade воля; желание
iradeli волевой
İran Иран
İranlı иранец, иранка
irfan знание, просвещение
iri крупный; ~ bir kolye крупное колье
irin гной
irinlenmek гноиться, нарывать
iris 1) радужная оболочка (глаза); 2) ирис
irkilmek вздрагивать, пугаться
irmik (-ği) манная крупа
irsi наследственный
irtibat (-tı) связь, коммуникация
irtica реакция
is сажа; копоть; нагар
isabet (-ti) попадание (в цель)
isabetli меткий, точный (об огне); удачный, уместный (напр, об ответе, реплике)
ise а, же
isfendan клён
ishal (мед.) расстройство желудка, понос
isim (-smi) I имя, название; ~i geçen вышеупомянутый
isim II популярность, известность, слава; ~ yapmak сделать (себе) имя, завоевать популярность
iskambil (игральная) карта
iskele пристань
iskelet (-ti) 1) скелет; 2) каркас
iskemle табуретка, скамейка
iskonto скидка; ~ yapmak делать скидку
iskorpit (-ti) морской ёрш
islâm ислам
isilik (-ği) сыпь

isli закопченный; коптящий; копченый; ~ sucuk копченая колбаса
ispat (-tı) доказательство; ~ etmek доказывать
ispirto спирт
israf расточительность, мотовство
istakoz омар
istasyon станция (ж/д, метро); остановка (метро)
istavroz крест
istek (-ği) желание, просьба
istemek хотеть, желать; просить; требовать; istemeye istemeye нехотя
isterik истеричный, истерический
isteka кий (бильярдный)
istifa отставка; ~etmek уйти в отставку
istikamet (-ti) направление
istikbal будущее; ~de в будущем
istiklâl независимость
istikrar утверждение, укрепление, стабилизация, постоянство
istikraz заем
istirahat отдых; ~ etmek отдыхать
istiridye устрица
istismar эксплуатация; ~ etmek эксплуатировать
istisna исключение
istisnai исключительный
istirahat (-tı) отдых, покой, спокойствие
istridye устрицы
isyan восстание, бунт
isyancı мятежник, бунтовщик, повстанец
isyankâr непокорный, мятежный, упрямый
iş дело, работа, занятие; ~ adamı деловой человек, бизнесмен; ~ veren работодатель
işaret (-ti) знак, сигнал
işbirliği сотрудничество; iktisadi ~ экономическое сотрудничество
işçi рабочий, работница
işemek мочиться, выделять мочу
işgal занятие, оккупация
işgünü (-nü) рабочий день
işitmek слышать
işkembe кишки, требуха; ~ corbası суп из требухи (бараньей)


işkence пытка, мучение; ~ etmek пытать, мучить
işlek (-ği) оживлённый
işlem процедура; оформление (документа); процесс; обработка, переработка; действие
işlemek работать, функционировать; обрабатывать; курсировать
işletme 1) эксплуатация (рудника, фабрики); 2) предприятие
işletmek эксплуатировать (рудник, фабрику)
işsizlik (-ği) безработица
iştah аппетит
işte вот; ~ bu kadar вот и всё, и больше ничего
iştırak (-ğı) участие; ~ etmek участвовать
işyeri (-ni) предприятие; рабочее место
it собака, пёс
itaat (-ti) послушание, повиновение, покорность; ~etmek слушаться, повиноваться
itaatli послушный, покорный
itfaiye пожарная команда
itfaiyeci пожарник
ithaf посвящение; ~ etmek посвящать
ithal (-li) ввоз, импорт
ithalât (-tı) ввоз, импорт
itibar уважение, влияние, авторитет
itibaren + Исх.п. начиная с; считая с; от того момента, как
itina забота, внимание; аккуратность; старание
itiraf признание, сознание; ~ etmek признавать сознавать (напр. ошибку, проступок)
itiraz возражение; ~ım уок не возражаю; ~etmek возражать
itmek толкать, отодвигать; itiniz от себя (надпись на дверях)
ittifak (-ğı) союз; askeri ~ военный союз
iyi хороший, добрый; здоровый; хорошо; ~ misiniz? здоров ли вы?, как ваше здоровье?; ~yim я здоров , я чувствую
себя хорошо; ~ kötü худо-бедно, худо ли, хорошо ли, ~olmak поправляться, выздоравливать
iyileşmek улучшаться, поправляться, выздоравливать
iyilik (-ği) доброта, добро
iyimser оптимист
yimserlik (-ği) оптимизм
iyot (-du) йод
iz след, отпечаток
izafi относительный, релятивный
izahat (-tı) объяснение, подробное изложение

izdüşüm проекция
izin (izni) 1) разрешение, позволение; ~ almak получать разрешение (позволение); ~ vermek разрешать,
позволять; 2) отпуск
izinli находящийся в отпуске; отпускник; ~ olmak быть а отпуске
izlemek идти по следу, следить, преследовать; следить, наблюдать смотреть
izlenim впечатление
izmarit (-ti; -di) морской карась
izole изолированный; изоляционный


J
jaguar ягуар
jakuzi джакузи
jalüzi жалюзи
jambon окорок, ветчина
jandarma жандармерия; жандарм
Japon японец, японка; японский
Japonca японский язык; по-японски
jargon жаргон
jartiyer подвязка
jelatin желатин
jeneratör генератор
jeodezi геодезия
jeofizik(-ği) геофизика
jeolog геолог
jeoloji геология
jerse джерси (ткань, готовое изделие)
jest (-ti) жест
jet: ~ uçağı реактивный самолёт
jeton жетон
jilet безопасная бритва; ~ bıçağı лезвие безопасной бритвы
jigolo жиголо, мужчина на содержании женщины
jimnastik (-ği) гимнастика
jinekolog гинеколог
jinekoloji гинекология
jinekolojik гинекологический
jokey жокей
jöle гель
judo дзюдо
judocu дзюдоист
junior юниор
jurnal донос
jurnalcı доносчик
jübile юбилей
jüri жюри


K
kaba грубый, вульгарный, примитивный
kabak (-ğı) тыква
kabakulak (-ğı) (мед.) свинка
kabalık (-ğı) отсутствие изящества, аляповатость; грубость, неотёсанность, мужиковатость
kaban полупальто
kabarık 1) вздутый, раздутый, пухлый; 2) рельефный
kabiz (-bzi) запор
kabil (-i) возможный, допустимый
kabiliyet (-ti) способность; возможность
kabiliyetli способный
kabine кабинет
kabir (-bri) могила
kablo кабель
kabsak (-ğı) корзина
kabuk (-ğu) 1) кора, корка, кожица; скорлупа, шелуха; 2) раковина (моллюсков)
kabul (-lü) принятие, приём
kabullenmek + В.п. брать на себя; присваивать; соглашаться на
kaburga ребро
kâbus кошмар
kabuslu кошмарный, полный кошмаров; ~ rüya кошмарный сон
kabza 1) горсть; 2) рукоятка, ручка
kaç сколько; ~а? почём?, по какой цене?
kaçak ) беглый, дезертир; 2) утечка (газа); 2. контрабандный, незаконный
kaçamak (-ğı) увиливание, отклонение
kaçamaklı - уклончивый; ~ cevap уклончивый ответ
kaçar по сколько; ~ ruble aldılar по сколько рублей они получили?
kaçarola кастрюля
kaçinci который, какой (по порядку)
kaçınılmaz неизбежный
kaçınmak избегать, уклониться.
kaçırmak 1) лишать, похищать, угонять; uykumu kaçırdı он лишил меня сна; arabayı ~ угнать машину; 2)
упускать; пропускать; опаздывать; f irsatı ~ упускать удобный случай; treni ~ опоздать на поезд
kaçmak (kaçar) 1) бежать, убегать; 2) лишаться; uykusu kaçtı он лишился сна; keyfim kaçtı у меня
испортилось настроение


kadar 1) как, в такой же степени как, столько же (при сравнении); aslan ~ kuvvetli сильный как лев;
benim~ в такой же степени, как я; onlar ~ çalıştık мы работали столько же, сколько они; 2) около,
приблизительно; bir hafta ~ около недели; 3) до; пока не; köye ~ до деревни; akşama ~ до вечера; ben
gelinceye ~ пока я не приду.; 4) : = dığı ~ выражает сравнительную степень по количеству; istediği ~
столько, сколько он желает; bu ~ столько; ne~ сколько; hepsi bu~ mı? и это все?; işte bu ~ вот и все.
kadayıf кадаиф (кондитерское изделие из теста с сахарным сиропом)
kadeh рюмка, бокал
kadehtaş собутыльник
kademe ступень, уступ; 2) степень, уровень
kader судьба
kaderci фаталист
kadın женщина
kadınsı женоподобный
kadife бархат, вельвет
kadir могущественный, сильный, всемогущий
kadro кадры, личный состав
kafa голова; ум, смышлёность
kafes клетка, решётка; kuş ~ птичья клетка
kâfı достаточный
kafiye рифма
kâğıt (-dı) бумага; документ, справка, письменное свидетельство; para havale ~ı бланк денежного перевода
kahkaha хохот, громкий смех
kahraman герой; героический
kahramanlık (-ğı) героизм, геройство
kahretmek (kahreder) проклинать, карать, наказывать
kahvaltı завтрак; ~ etmek завтракать
kahve кофе
kahverengi коричневый, кофейного цвета
kaide 1) правило, 2) постамент, пьедестал, основание
kala за; до; ikiye beş ~ çıktı он вышел без пяти два köye iki kilometre ~ benzin bitti за два километра до села
кончился бензин
kalabalık (-ğı) толпа; скученность; многолюдный
kalay олово; полуда
kalbur решето
kaça бедро, ляжка; ~ kemiği бедренная кость
kaldıraç (-cı) рычаг


kaldırımak 1) (в разн. знач.) быть поднятым; 2) быть увезенным (напр, в больницу); 3) быть
уничтоженным (отменённым)
kaldırım мостовая; yaya ~ı тротуар
kaldırmak 1) в разных знач. поднимать 2) отправлять (транспорт), давать сигнал к отправлению
(транспорта) 3) уносить, убирать; bunu kaldırın уберите это; 4) класть, помещать (напp. в больницу) 5)
уничтожать, ликвидировать
kale 1) крепость; 2) ворота; 3) ладья
kaleci вратарь
kalem 1) перо, ручка (с пером); 2) канцелярия; 3) резец, долото
kalfa подмастерье
kalıcı стойкий, перманентный; постоянный
kalın толстый, плотный (о материи)
kalınbağırsak (-ğı) (анат.) толстая кишка
kalınlık (-ğı) толщина; густота; плотность
kalıntı остаток, излишек
kalıp (-bı) форма, модель, образец, шаблон; внешность, вид oболочка
kalıt (-tı) miras наследство, наследие
kalıtım наследственность
kalıtsal наследственный
kalifiye квалифицированный
kalite качество
kalkan 1) щит (оружие); 2) камбала (рыба)
kalker известняк
kalkındırmak - восстанавливать, развивать
kalkınma подъём, развитие
kalkmak 1) (в разн. знач.) вставать, подниматься; 2) отправляться (о транспорте); tren kalktı поезд
отправился (отошёл); 3) исчезать; bu adet kalktı этого обычая больше не существует.
kalmak (kalır) 1)оставаться; 2) останавливаться (напр. в гостинице), пребывать, проживать; 3)
откладываться (на более поздний срок); gitmeniz cumaya kaldı ваш отъезд отложен на пятницу
kalorifer центральное отопление
kalp (-bi) сердце, kalp krizi сердечный приступ
kalpak (-ğı) шапка
kalsiyum кальций
kaltak (-ğı) седло, лука седла
kamara каюта
kan кровь; кровяной


kanaktarım переливание крови
kanal (в разн. знач.) канал
kanape kanepe диван, канапе
kanat (-dı) крыло
kangal моток, виток
kantin общественная столовая, буфет
kanun закон
kanuniyet (-ti) законность, законная сила
kanunlaşmak приобретать силу закона, становиться законом
kanunsuz беззаконный
kanyak коньяк
kap (-bı) миска, сосуд, тара
kapak(-ğı) крышка
kapalı закрытый
kapan западня, ловушка, капкан
kapasite вместимость (отеля, ресторана)
kapı дверь
kapkaç (-cı) похищение
kapkaççı похититель, вор
kaplan тигр
kaput (-tu) презерватив
kapüşon капюшон
kar снег
kâr прибыль, доход
kara черный
karabaş черный монах
karakol полиция, полицейский участок
karalahana kırmızı lahana - краснокочанная капуста
karar решение
karaşın чернявый, смуглый, брюнет
karbüratör карбюратор
kardeş брат
kare квадрат; квадратный
karga ворон
kargo грузовое судно
karha язва


karı жена, замужняя женщина
karın (-rnı) живот, утроба; брюхо
karınca муравей
karışık смешанный
karışmak + Д.п. вмешиваться в
karıştırmak ile мешать, смешивать с чем-л.
kariyer карьера
karnabahar цветная капуста
karpuz арбуз
karşı I (служ. слово) противоположность чего-л.; ~mda передо мной, напротив меня; ~ya geçmek перейти
(переправиться) на другую сторону
karşı II + Д.п. против, напротив; по отношению к; ~ gelmek + Д.п. идти против чего-л.
karşılaşmak ile встречаться с
kartal орел
karyola кровать, койка
kas мышца, мускул
kasaba городок; посёлок
kasabalı житель (-ница) поселка
kasap (-bı) мясник
kaş бровь
kaşar I овечий сыр
kaşar II (арго) шалава; шлюха
kaşık (-ğı) ложка
katil убийца
kavanoz банка, cam ~ стеклянная банка
kavga ссора, скандал; борьба
kavrulmak (kavrulur) жариться; накаляться; сохнуть, чахнуть
kavşak (-ğı) перекрёсток
kaya скала; горная порода
kayak (-ğı) лыжи
kayakçı лыжник
kaybetmek (kaybeder) + В.п. терять, потерять
kayınvalide теща, свекровь
kayıp (-ybı) потеря, утеря, пропажа
kayısı абрикос
kaynak (-ğı) источник (в разных значениях)


kaza авария, несчастный случай
kazak (-ğı) свитер
Kazak (-ğı) казах
Kazakistan Казахстан
kazan котёл
kazanç (-cı) заработок, доход
kazanmak + В.п. зарабатывать; получать выгоду; выигрывать, побеждать
kebap (-bı) вертел; мясное блюдо; balık ~ı шашлык из рыбы, запеченная рыба на вертеле; çoban ~ı мясо
по-пастушьи (мясо с овощами)
kebapçı шашлычник, продавец шашлыков
keçe войлок, фетр
keçi коза
keder горе, печаль, грусть
kederlenmek + Д.п. грустить, печалиться, огорчаться
kedi кошка
kehribar янтарь
kelebek (-ği) бабочка, мотылёк
kelime слово
kemal (-li) совершенство
kemer ремень, пояс; арка, свод
kemik (-ği) кость
kemikli костистый; ~ balıklar костистая рыба
kemiksiz без костей, безкостный
kendi I сам; ~ne güvenen olmak быть уверенным в себе
kendi II свой, собственный
kene клещ
kent (-ti) город
kentli горожанин
kep (-pi) кепка; пилотка
kereviz сельдерей
kerhane публичный дом
kermen крепость
kervan караван
kese I мешочек; сумочка; банная варежка; hamam ~si банная варежка (для растирания)
kese II (перен.) кошелек, карман; ~ye dokunmak бить по карману
kesici режущий, перерезающий; прерывающий, прекращающий; ağrı ~ болеутоляющий


kesilmek (kesilir) - прекращаться, прерываться
kesim сектор, участок, зона; круг (людей)
kesin окончательный, категоричный, решительный, твердый; ~ olarak – окончательно,определенно
kesinleşmek окончательно решаться (определяться)
kesmek (keser) + В.п. резать, разрезать, стричь; (перен.) отрезать; блокировать; ~ sesini! - (груб.) заткнись!
kesmez тупой, не режущий
kestane каштан
keşfetmek (keşfeder) + В.п. обнаруживать, раскрывать
keşif изобретение, открытие; исследование (научное)
keşke (междометие) если бы! пусть бы! лучше бы! хоть бы!
keten лён; льняной
keyf (-yfi) I самочувствие, здоровье
keyf II хорошее расположение духа, блаженство
keyfli приятный, радостный
kez раз; binlerce ~ тысячи раз; bir ~ один раз
kıdem стаж (работы, военной службы)
kıdemli имеющий стаж
kılavuz путеводитель
kına хна
kır поле; степь; равнина, луг
Kırgız киргиз
Kırgızistan Кыргызстан
kırıcı разбивающий; ломающий; использующий недозволенные приемы
kırılmak разбиться, сломаться
kırılmaz небьющийся
Kırım Крым
Kırımlı житель Крыма
kırışmak покрываться морщинами; морщиниться, мяться
kırışmaz немнущийся (о ткани)
kırk сорок
kıskanç ревнивый
kıskançlık (-ğı) ревность
kıskanmak + В.п., Исх.п. ревновать кого-л. к кому-л.; завидовать
kısmet (-ti) удача, везение, счастливый случай
kıvırçık кудрявый
kıyma рубленое мясо, фарш


kıymet (-ti) цена, ценность, стоимость, значимость
kıymetli 1) ценный, драгоценный; ~ taşlar драгоценные камни; 2) дорогой (при обращении)
kız девушка; девочка; дочь; ~ çocuk девочка
kızak (-ğı) сани; ~ kaymak кататься на санях
kızamık (-ğı) корь
kızamıkçık (-ğı) краснуха
kızarmak краснеть, алеть; жариться, поджариваться
kızartma жареный; balık ~sı жареная рыба; piliç ~ sı жареный цыпленок
kızdırmak I подогревать, накалять;
kızdırmak II (перен.) раздражать
kızgın 1) горячий, раскаленный; 2) перен. разгневанный, разъяренный; 3) палящий, знойные, жгучий
kızıl 1. красный (чаще в переносном значении) ~Meydan Красная Площадь; 2. скарлатина
kızılay ~ kurumu Общество Красного Полумесяца (в мусульманских странах)
kızılcık (-ğı) кизил
kızılhaç ~ kurumu Общество Красного Креста
kızkardeş сестра
kızlık (-ğı) девичество, девственность
kızmak (kızar) злиться, сердиться; накаляться, раскаляться (напр. о металлах)
ki 1) который; bir adam ki okumak istemez… человек, который не хочет учиться…; 2) что; anlaşılır ki o da, gitti
выяснилось, что и он уехал; 3) а; geldim ki kimseler yok! прихожу, а там никого!; 4) чтобы; ona para verdim ki
ekmek, alsın я дал ему денег, чтобы он купил хлеба; 5) когда, раз; onu görmedi ki anlatsın как он может
рассказать, когда (раз) он этого не видел; 6) ведь, же; onu tanımazsın ki ты же его не знаешь
kibar благородный; изысканный; добрый, вежливый
kibrit спичка
kil глина
kilim палас
kilise церковь (христианская)
kilit (-di) замок
kilitlemek запирать (закрывать) на замок
kilitli запертый (закрытый) на замок
kilo килограмм
kim кто?; ~inle с кем?; ~in чей?; ~e (к) кому?; ~den от кого?; у кого?; ~de у кого?, при ком?; ~ bilir? кто
знает?; как знать?
kimi некоторые, одни; ~ istiyor, ~ istemiyor один хотят, другие нет; ~ insanlar некоторые люди
kimlik (-ğı) личность; ~ belgesi удостоверение личности; ~ini tesbit etmek установить личность
kimse кто-нибудь, при сказуем. в отриц. ф. никто; orada ~ yok там никого нет


kimsesiz сирота
kimya химия
kimyon тмин обыкновенный
kin ненависть, злоба
kip образец; вид, тип
kir грязь, засаленность
kira аренда; арендная плата
kiracı арендатор; съемщик; квартирант
kiralamak сдавать в аренду; арендовать
kiralık предназначенный к сдаче; прокатный
kiraz черешня
kireç (-ci) известь, известка
kiremit (-di) черепица
kiriş 1) бревно; балка, брус, перекладина; 2) хорда
kirlemek пачкать
kirlenmek пачкаться, становиться грязным
kirli грязный; грязное белье
kirpi еж
kirpik (-ği) ресница
kişi человек (употребляется после числительных); üç ~ için на трех человек, на троих
kişilik рассчитанный на известное число лиц; tek ~ oda комната на одного человека; iki ~ kamara двухместная
каюта; kaç ~? на сколько человек?
kişisel людской; личный, индивидуальный
kitabevi (-ni)книжный магазин
kitap (-bı) книга; ders ~ı учебник
klasik (-ği) классик; классический
klasör шкаф с отделениями; папка для бумаг, регистратор; 3) кляссер
klima кондиционер
klişe (полигр.) клише; штамп; стандартный
koalisyon коалиция
koca I муж; ~ya gitmek выходить замуж
koca II огромный, громадный
koca III взрослый; старый, пожилой
kocamak стареть
kocaman огромный, большущий
koç баран


kodeks фармакопея
koğuş палата (больничная); тюремная камера (общая)
koklama обоняние
koklamak нюхать
kokmak (kokar) 1) пахнуть; 2) тухнуть, протухать (напр. о мясе, рыбе)
kokmuş тухлый (напр. о мясе, рыбе)
koku 1) запах; 2) духи; ~ sürünmek душиться, опрыскиваться духами
kokulu ароматный, душистый
kol 1) рука; birinin ~una girmek брать кого-либо под руку; 2) рукав (платья, реки); 3) ветвь (дерева); 4) ручка,
рычаг (напр. станка); 5) отрасль; отдел; 6) колонна (напр. солдат, демонстрантов)
kola крахмал; ~ yapmak крахмалить
kolay 1. легкий, нетрудный; ~ bir iş легкая работа; 2. легко; bunu ~ yaparsın ты с этим легко справишься
kolaylaştırma упрощение, облегчение чего-л.
kolaylaştırmak упрощать
kolaylık (-ğı) легкость
koli картонная коробка; посылка (почтовая)
kolik (-ği) (мед.) колики, резь
kollamak 1) ждать, выжидать (напр. удобный случай); 2) покровительствовать
koloni (в разн. знач.) колония, поселение
kolonya одеколон
koltuk (-ğu) I подмышка
koltuk (-ğu) II кресло
kolye колье, ожерелье
koma коматозное состояние, кома
komik комик; комический, смешной
kompartıman купе
komple полный, комплектный
kompleks комплекс
kompliman комплимент
komplo заговор
kompres компресс
komşu сосед; соседний
komut (-tu) команда, распоряжение
komutan командир, начальник; комендант
komünal коммунальный
konak (-ğı) особняк; правительственное здание


konaklama ночёвка
konçerto концерт
kondoktor, kondüktör проводник (поезда)
konferans конференция
konfor комфорт
kongre съезд
konkav вогнутый
konkürans конкуренция
konsantrasyon сосредоточение; (хим.) концентрация
konserve консервы; консервированный
konsey совет
konsolos консул
konsolosluk (-ğu) консульство
konsomasyon потребление
konsulto консилиум
kontak (-ğı) I - зажигание (в машине)
kontak (-ğı) II короткое замыкание
konteyner контейнер
kontrat (-tı) контракт; ~ imzalamak подписывать контракт; kira ~ı договор об аренде (жилья)
kontrol контроль; kontrol etmek контролировать; ~ altına almak взять под контроль
kontrolcu контролер
kontrplâk фанера
konu тема, сюжет
konuk (-ğu) гость
konuksever гостеприимный
konuşma разговор, беседа; лекция
konuşmak 1. разговаривать, беседовать; 2. обсуждать; 3. говорить о ком-чём-либо
konuşulmak говориться, обсуждаться
konut (-tu) жилище, жилье
konveks выпуклый
konvoy конвой, эскорт
koparmak открывать, срывать, обрывать
kopça крючок, застежка
kopmak 1. рваться, отрываться; 2. подняться, разразиться, вспыхнуть (внезапно)
kopya копия
korkak (-ğı) трус, трусливый


korkmak бояться, пугаться
korku боязнь, страх, испуг
korkunç страшный, ужасный
korkutmak пугать, страшить
korna гудок, сигнал (автомобиля)
korniş карниз
kornişon корнишон (огурец)
kort (-tu) корт, теннисная площадка
koru лесок, роща
korumak охранять, защищать; оберегать, беречь
kostüm костюм (мужской)
koşmak (koşar) бежать, бегать
koşu бег, состязание в бег
koşul условие
kot (-tu) отметка высоты
kota (ком.) квота
kova ведро; ковш (напр. экскаватора)
kovalamak гнаться за кем-либо, преследовать кого-либо
kovan улей
kovmak гнать, прогонять, выгонять
koy бухта, небольшой залив
koymak 1. ставить, класть; 2. наливать
koyu густой; темный (о цвете); крепкий (о чае)
koyun баран, овца
koza кокон; коробочка
kozmetik косметика; косметический
kozmetikçi косметичка (профессия)
köfte котлеты, биточки (мясные)
köhne ветхий, дряхлый, изношенный
kök (-kü) корень
köknar ель
köle (прям и перен.) раб
köleleştirmek порабощать
kömür уголь; odun kömüru древесный уголь
köpek (-ği) собака
köpekbalığı (-nı) акула


köprü мост
köprücük (-ğü) ключица
köpük (-ğü) пена, пенка
kör 1. слепой; 2. тупой; 3. тусклый (напр. о свете); 4. глухой (напр. об улице)
körbağırsak (-ğı) аппендикс
körfez залив
körleşmek тупиться (напр. о ноже)
kösele кожа (подошвенная)
köstek (-ği) цепочка
köşe угол
köşk (-kü) дворец (летний)
kötü дурной, плохой; дурно, плохо
kötüleşmek ухудшаться, портиться
kötümser пессимист
köy деревня, село
köylü крестьянин
kramp (-pı) судорога
kravat (-tı) галстук
krem крем
kreş ясли (детские)
kriko домкрат
kristal I кристалл; кристаллический
kristal II хрусталь; хрустальный
kriter критерий
kronik хронический
kuaför парикмахер
kubbe купол
kucak (-ğı) объятия; охапка
kucaklamak обнимать, прижимать к груди
kudret сила, мощь

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir