hisse senedi zekat hesaplama / Şirket ve Hisse Senetlerinin Zekâtı Üzerine

Hisse Senedi Zekat Hesaplama

hisse senedi zekat hesaplama

Sual:Zekât vermenin farzı nedir? Zekâtı verirken hediye veya borç denebilir mi?
Cevap: Zekâtın farzı birdir. Bu da, niyet etmektir. Niyet kalp ile olur. Malın zekâtını ayırırken veya Müslüman fakire verirken (Allah rızası için, zekât vereceğim) diye niyet edip de fakire veya zekâtını fakirlere vermek için vekil ettiği kimseye verirken borç veya hediye veriyorum dese, caiz olur. Söze bakılmaz. Zekât ve sadaka diye birlikte niyet ederse, imâm-ı Ebû Yûsüfe göre, zekât olur. İmâm-ı Muhammede göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”, sadaka olur. Zekâtını vermemiş olur. Vasiyet etmemiş meyyitin, bıraktığı maldan zekât borcu verilmez. Çünkü, niyet etmesi lâzım idi. Varisleri, kendi mallarından ödeyebilirler. [Bu takdirde, zekâtın iskatı yapılmış olur.] Zekâtı ayırırken ve fakire verirken niyet etmeyip, verdikten çok sonra niyet ederse, mal, fakirde bulunduğu müddetçe, caiz olur. Vekiline verirken niyet etmesi yetişir. Vekilinin fakire verirken, ayrıca niyet etmesi lâzım değildir. Zekâtını Müslüman fakire vermesi için, zimmîyi de, yani başka dinde olan vatandaşı da vekil etmesi caiz olur. Hâlbuki, hac için, zimmîyi vekil göndermek caiz değildir. Çünkü, zekât için yalnız zenginin niyet etmesi lâzımdır. Hac için, vekilin de niyet etmesi lâzımdır. Vekiline verirken sadaka, kefaret, hediye dese, vekili fakire bu niyet ile vermeden önce, zengin zekât için niyet etse caiz olur. Fakirlerin vekili, her fakir için, nisap miktarından fazla zekât alamaz. Zekâtın, fakir vekilinin eline girmesi, fakirin eline girmesi demektir. Fakir bu mala malik olur. Vakıf hayvanlarının ve vakıf ticaret malının zekâtı verilmez. (Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye)

Sual: Zekâtın farz olması için gerekli zenginlik ölçüsü nasıl hesaplanır?
CEVAP
Maddeler hâlinde yazalım:
1- Zekât nisabı, 20 miskal yani 96 gr altın veya bu değerde para yahut ticaret eşyasıdır. Zekât veya kurban nisabına mâlik olana zengin denir. Zengin olma tarihinin üstünden bir sene geçince zekât vermek farz olur. Dinimize göre, karı kocanın mal varlığı ayrıdır. Hangisi zengin ise, zekâtı o verir.

2- Alacaklar nisap hesabına katılır. Alacaklar tahsil edildikten sonra, geçmiş senelerin zekâtları da verilir. Tahsil etmeden de verilebilir. Borçlar, mevcut para veya maldan çıkarılır. Geri kalanın zekâtı verilir.

3- Ticaret için olmayan evler, arsalar, vasıtalar, demirbaş eşyalar zekât nisabına katılmaz. Ticaret için alınan malların, altın, gümüş ve her çeşit paranın zekâtı verilir. Evin, arabanın zekâtı olmaz, fakat araba, ev ve arsa alıp satan, yani işi, mesleği bu olan, bunların zekâtını verir.

4- Zekâta tâbi malların veya paranın, yıl içindeki azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Nisaba malik olduktan bir yıl sonra, elde kalan mal, nisabı bulursa, kırkta biri zekât olarak verilir. Zekât, kârdan değil, mevcut paranın ve eldeki ticaret malının tamamından verilir.

5- Kaybolmuş, gasbedilmiş, saklanılan yeri unutulmuş mal ve inkâr olunan alacaklar, nisaba katılmaz ve ele geçerlerse, önceki yılların zekâtları verilmez. Senetli veya iki şahitli yahut itiraf olunan alacaklar, iflas edende ve fakirde de olsa nisaba katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekâtı da verilir.

6- Kadının altın ve gümüşten başka diğer ziynet eşyaları zekâta tâbi değildir. Pırlanta, elmas, zümrüt gibi ziynet eşyalarının zekâtı verilmez. Şâfiî’de ise, kadının altın ve gümüş de olsa, ziynetlerinin zekâtı verilmez. (Hidaye)

7- Nisabın helâk olması, sıfırlanması veya borçlanıp sıfırın altına düşmesi demektir.

8- Zekâtını yanlış hesaplayıp zamanından önce verip de, bir altın zekât vermesi gerekirken iki altın veren, bunu anlayınca, ikinci yıl vereceği zekâttan bu bir altını düşebilir. Eksik veren de, zamanı gelince tamamlar.

9- Çalışanların alacakları maaş veya ücret, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz, çünkü bunlar, hak edilmiş ücretse de, hak edilen mal, ele geçmeden önce mülk olmaz. Maaşlardan kesilen ve henüz alınmamış olan yardım sandığı ve sigorta paraları zekât hesabına katılmaz.

Altınla gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyasıdır. Diğer para ve ticaret mallarıyla nisaba ulaşırsa zekâtı verilir.

Borçlu ve fakir olana, hanımı zekât verebilir. Bir hanım mehr-i müeccel olarak kocasından alacağı altınları zekât nisabına katar. Kadının altın ve gümüşten başka diğer ziynet eşyaları zekâta tâbi değildir. Pırlanta, elmas, zümrüt gibi ziynet eşyalarının zekâtı verilmez. Şâfiî’de ise, kadının altın ve gümüş de olsa ziynetlerinin zekâtı verilmez. (Hidaye)

Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Receb’de zengin olmuşsa, bir yıl sonra Receb’in 3’ü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa, zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur, çok iyi olur; hatta gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir. Zekâtını yanlış hesaplayıp, zamanından önce verip de, bir altın zekât vermesi gerekirken iki altın veren, bunu anlayınca, ikinci yıl vereceği zekâttan bu bir altını mahsup edebilir.

Hisse senetlerinin nâma [isme] ve hâmiline [taşıyana] yazılı olanları vardır. İsimsiz, hâmiline yazılı olanların devir kabiliyetleri vardır. Yani döviz gibi elden ele dolaşır. İstendiği zaman satılabilir. Bu senetler ticaret malı gibi, zekâtın hesap edildiği tarihteki piyasa değeri üzerinden nisaba dahil edilir. Nâma yazılı hisse senedi alan, sene sonunda, fabrikanın demirbaş mallarının haricindeki parasını zekât nisabına dahil eder.

Gölde yetiştirilen balıklar satılınca, bu para diğer zekâta tâbi mallarla beraber nisaba ulaşırsa zekâtı verilir. Birkaç ineği olup çok süt satan, ineklerin zekâtını vermez, fakat sene sonunda sütten elde ettiği para zekât nisabına dahil edilir.

Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi gerekir. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek mekruhtur. Zekât verirken, zekât demek gerekmez. Hediye denilse de caizdir. Zekât, ticareti yapılan maldan veya aynı değerde altın olarak verilir.

Sual: Zenginlik nisabını yeniden ele almalı diyorlar. Zekât nisabı belli değil midir?
CEVAP
Gazeteleri okuyan, TV’leri seyredenler, sanki din yeni ortaya çıkmış gibi, hakiki İslam âlimlerince açıklanıp, onaylanıp 14 asırdır uygulanan dini hükümleri değiştirmeye kalkanlar çıkıyor. Kimi tesettürü kaldırıyor, kimi bayanlara hayz ve nifas hallerinde namaz kıldırıyor, kimi kaderi inkâr ediyor, (Fakirlik kaderimiz değil) diyerek, güya alınyazısını değiştirmeye kalkıyor. Kimi haricileri, İslam tarihinde ilk demokrat ve cumhuriyetçi fırka diye övüyor.

Kimi yakında kıyamet kopacak diyor. Hele tuhaf biri, (İstanbul’da büyük deprem olacak, 5 milyon kişi ölecek, aklı olan İstanbul’u terk etsin) diyor. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah’tan başka hiç kimsenin bilmediği Kur’an-ı kerimde yazılıdır. Depremin de bugün için önceden bilinmesi mümkün değildir. Gaybdan haber verircesine, milleti sıkıntıya sokmak haramdır.

Dünyada da reform hareketi sürüyor. İslam’ın beş şartından biri olan namazı, sahih olmasın diye vakti girmeden kıldıran yerler var. Sahih olmaması için hac bir gün önce yaptırılıyor. Zekât, altın, gümüş veya ticaret ettiği maldan verilmesi gerekirken, ticaret malından değil de, başka maldan veriliyor. Böylece zekâtlar da sahih olmuyor. Şimdi de kurban ibadeti kaldırılmak isteniyor. Kurban kesilmeyip parası yoksullara verilmesi isteniyor. Dinimiz, (Muhtaç insanlar olduğu zaman kurban kesmeyip parası yoksullara verilsin) diyemez miydi? Peygamber efendimiz böyle bir şeyi düşünememiş mi, yıldan beri gelen âlimler düşünememiş mi?

Son olarak da zenginlik nisabını yeniden ele alıp bozmaya çalışanlar var. Dinimiz kâmil değil midir? Eksik olan nesi vardır? Namazın, orucun, zekâtın, nisabın yeni bir şekli olur mu? Reformcu, (Dine göre, malların değeri değişmiş, kim zengin, kim fakir belli değil. Mesela ortalama 40 davarın değeri milyar, beş devenin bedeli 5 milyar, 30 sığırın bedeli 10 milyar. Gümüşe göre 60, altına göre milyondur. Bunun ortalamasını almak gerekir. Siz, milyonu olanı zengin sayar, 29 sığırın bedeli olan 9 milyarlık adamı fakir sayarsanız, bu adaletli olmaz) diyor. Biri çıkıp da niye dinimizle oynuyorsunuz demiyor.

Böyle bir teklifi, ya dini bilmeyenler veya dini kasten bozmak isteyenler yapar. Dinimizde, bir adamın 29 ineği ve 39 koyunu ve 4 devesi olsa, ayrıca 50 gram da altını olsa zekât vermez. Hatta yün için, yük taşımak için, binmek için olan hayvanları varsa onların da zekâtı olmaz. Çünkü deve, sığır gibi başka cinsten sâime hayvanlar, birbirlerine ve ticaret eşyasına eklenmezler. Eklenince, altına ve ticaret malına göre, nisabı çok geçer. Bu kadar çok mala sahip olan kimsenin, dinimizin emrine uyarak, zekât vermesi gerekmez. Çünkü din böyle bildirmiş. Sen bunları birbirine ilave edersen, dinin bildirdiği yolu bırakmış olursun. Bu kadar malı olmayıp da gram altını olan kimse, dinen zengindir. Zekât vermesi gerekir. Reformcunun (malı çok olan zekât vermiyor da, malı az olan zekât veriyor) demesi yersizdir. Hatta bir kimse, fakir de olsa, toprak mahsullerinin uşrunu vermesi gerekir.

Problem diye çıkarılan bu meseleler, kitaba uymamaktan ileri gelmektedir. Dinimiz eksik değildir. Kitaplara göre amel edilirse, hiçbir mesele kalmaz. Kitaplarda eşyanın değeri, dövize, koyuna, sığıra veya deveye göre tayin edilmez. (Keşf-i rümûz) kitabında (Eşyanın kıymetleri altın ve gümüş ile anlaşılır) deniyor. Şimdi, gümüşün altına nazaran kıymeti, yedide birden çok düşük olduğu için, zekât hesaplarının yalnız altın lira ile kıymetlendirilmesi lazım olduğu İbni Âbidin’de bildirilmektedir.

Ticaret eşyasının kıymeti, para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Hükümet tarafından damgalı altın liralardan kıymeti en az olanı ile hesap edilir. Kitaba inananlar için işin esası budur.

Fakirin lehi dinde ölçü mü?
Sual:
Dinde yenilikçi bir yazar, fakirin lehine diyerek zenginlikteki nisap miktarını 96 gramdan 80’e indiriyor. Yaptığı dinde reform değil midir?
CEVAP
Ölçü birimleri, Şer’i birimler, Urfi birimler olmak üzere ikiye ayrılır. Şer’i birimler, Peygamber efendimizin zamanında kullanılan birimlerdir. Urfi birimler, şer’i birimlerden farklıdır. Urfi birimler, hükümetin kabul ettiği birimlerdir. Altının nisabı 20 miskaldir. Bir miskalin ağırlığı dört mezhepte farklıdır. Hanefi’de bir miskal, 20 kırât’tır. Bir kırât-ı şer’i ise, kabuksuz, uçları kesilmiş, kuru 5 arpadır. Hassas terazi ile bu vasıftaki 5 arpanın 0,24 gr olduğu tespit edildi. Şu halde bir şer’i miskal, yüz arpadır, yani, 4,8 gramdır. 20 miskal altın ise (20x4,8) = 96 gramdır.

Urfi kırâtın ağırlığı olan 0,20 ile çarpılırsa, bulunan 4 gr, miskalin ağırlığı olmaz. Altının nisap miktarını bu yanlış miskale göre yapıp, 4x20 = 80 gr demek doğru olmaz. İbni Âbidin hazretleri, mal zekâtı kısmında, (Kırât-ı urfi 4 arpadır) buyuruyor. Yazar, (Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım. Fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum) diyor. Fakirin lehi her yerde, her zaman dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil midir? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsalar, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diye altının nisap miktarını değiştirmek dinde reform olur. Kendi görüşüne göre dini değiştirmeye kalkan reformculara itibar etmemelidir! Mutlaka muteber bir kitaptan kaynak istemelidir!

Dinimizle oynayanlar
Sual:
Zekât nisabı 96 gram iken, (Fakirin lehine olacağı için 80 grama düşürdük) diyenler olduğu gibi, (Birlik beraberlik sağlanması için 80 gramı esas aldık) diyenler çıkıyor. Dinin bildirdiği ölçü mü önemli, yoksa fakirin lehi mi? Birlik beraberlik için, dinin bildirdiğinden farklı şeyler söylenebilir mi?
CEVAP
Evet, fakirin lehine diyerek zenginlikteki nisap miktarını 96 gramdan 80’e indirenler var. Bu sivri zekâlı, (Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım, fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum) diyor. Fakirin lehi olmak, dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil mi? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsa, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diyerek altının nisabını değiştirip dinde reform yapmaya çalışıyorlar.

Başka bir türedi de, (96 gram nisab yanlış değil, ancak çoğunluğa uymak, birlik ve beraberliği sağlamak için, ben de 80 gramı ölçü alıyorum) diyor. Çoğunluğa uyma mantığı, bir önceki görüşe göre daha saçmadır, çünkü hakkı çoğunlukta aramak kadar yanlış bir iş olamaz. (Herkes öyle diyor) demekle din olmaz. Kimisi, (Çok kimse, bir dine inanmadığı için, ben de inanmıyorum) diyor. Kimisi de, (Çok kimse namaz kılmadığı için, ben de kılmıyorum, hemen herkes açık gezdiği için, ben de açık geziyorum) diyor. Genelde çoğunluk örnek gösteriliyor. (Herkes böyle yapıyor, ben de yapsam ne çıkar?) deniyor. İyilik, doğruluk, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz. Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada Müslüman olmayanlar, Müslümanlardan daha fazladır. Buradan Müslümanlığın hak din olmadığı söylenemez. Allahü teâlâ, insanların çoğuna uyanın sapıtacağını bildiriyor. (Enam )

Demek ki, çoğunluğun yaptığı dinde ölçü olmaz. Din ne diyorsa, muteber fıkıh kitaplarında nasıl bildirilmişse, ona uymak gerekir.

Dini emirler çağa göre değişmez
Sual: Her yıl, zekât için 20 miskal altından, fıtra için şu kadar ölçek un veya buğdaydan söz edilir. Buna ne lüzum vardır? Zekât ve fıtra miktarlarının Türkiye’de TL’ye, Almanya’da Euro’ya göre hesaplanıp ilan edilmesi gerekmez mi? Bir de Şafiiler, deterjan varken, toprakla necaset temizliyorlar. Niçin zamanımıza uymuyorlar?
CEVAP
Dini kuran biz değiliz ki, değiştirme yetkisi bizde olsun! Dinimize ilave ve çıkarma yetkisi kimsede yoktur. Dinde yapılacak değişikliklere bid’at denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her bid’at dalalettir, dalalet ehli de Cehennemdedir.) [Müslim]

Dinimiz, zekât, fıtra ve kurban nisabının ve eşyanın kıymetlerinin altın ve gümüş ile tespit edileceğini bildirmektedir. (Keşf-i rümûz)

Nisap miktarları, resmi damgalı, altın veya gümüş paralardan, kıymeti en az olan ile hesap edilir. Para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Kıyamete kadar böyledir. Mesela bugün, Aziz, Hamit gibi altınlardan kıymeti en az olan ile hesap edilir. 20 miskal altını veya bu değerde ticaret malı olan kimse, dinen zengin sayılır. Bu malın üzerinden bir sene geçmişse, zekatını verir. (Redd-ül Muhtar)

Koyun zekâtı kırkta birdir. Kırk koyunu olan, birini zekât verir. Bunu otuzda bir veya ellide bir yapmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur. Sadaka-i fıtr için de belli ölçekte buğday, un, arpa, hurma ve kuru üzüm verilir. Yani bunların bildirilen miktarı ölçü olarak alınır. Muza göre veya cevize göre olmaz. Dinimiz neyi bildirmişse, o ölçü alınır. Mesela dinimiz, (Fıtra olarak, gr arpa veya değeri kadar altın veya gümüş verilir) diyorsa, Kıyamete kadar bu böyle devam eder. Karadenizli fındığı, Akdenizli portakalı ölçü alamaz.

Dini kim koydu ise, değiştirme yetkisi de ondadır. Çağa göre dini emirler değişmez. Her çağa göre yeni yorum getirilmez. Çağa göre tefsir olmaz. Şafii mezhebinde, köpek bir yere yaş olarak dokunursa, orasını bir defa topraklı olmak üzere yedi defa su ile yıkamak gerekir. (Bugün sabun ve deterjan var, toprakla yıkamaya lüzum yok) denemez. Dinimizin bildirdiği emirlere aynen uyulur. Uymak istemeyenlere sözümüz yoktur.

Sual: Alınacak maaşlar zekât nisabına katılır mı?
CEVAP
Memur ve işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz.

Sual: İşten çıkarılanlara, ödenmeyen maaş ve tazminatlarına karşılık ay sonrasına senet veriyorlar. Bu senetlerin, o gün geldiğinde ödenip ödenmeyeceği de kesin değil. Elinde böyle milyarlık senedi olan bunu nisaba katar mı?
CEVAP
Çekler maaş gibi değildir. Bunlar nisap hesabına katılır. Elinde kurban kesecek kadar parası olan kurban keser. Zekât için de, paralar eline geçince zekâtını verir. Şimdi de, zekâtlarını verse mahzuru olmaz.

Sual: Paylaşılmamış miras paramız var. Nisaba dahil edilir mi?
CEVAP
Evet, nisaba dahil edilir, fakat ele geçmedikçe zekâtı verilmez. Ele geçince de, geçmiş yıllarınki verilmez.

Sual: Altın diş nisaba katılır mı?
CEVAP
Evet katılır.

Sual: Sonradan satmaya niyet edilen arsa zekât hesabına dahil edilir mi?
CEVAP
Edilmez.

Sual: Hanımına mehir borcu olan erkek, bu miktarı zekât nisabından düşer mi?
CEVAP
Evet. Kime borcu olursa olsun, borçlar çıkarılır.

Sual: senelik vadeli taksitlerle alınan krediler zekât hesabında borç olarak düşülür mü?
CEVAP
Evet bütün taksitleri düşülür. 30 yıllık taksiti olsa da hepsi düşülür.

Sual: Bugün zekât günümdür. On gün sonra, hac için yatıracağım para, zekât nisabından düşülür mü?
CEVAP
Hayır.

Sual: Zekâtı hesaplarken, verilecek kira da borç gibi düşülür mü?
CEVAP
O ay tahakkuk eden kira zekât nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.

Sual: Devre mülk zekât nisabına girer mi?
CEVAP
Girmez.

Sual: Kirada iki veya üç evi olan zekât verir mi? Vermezse zekât alabilir mi?
CEVAP
Birden fazla ev zekât nisabına dahil edilmez, ama kurban nisabına dahil edilir. Kurban nisabına malik olanın da, zekât alması haram olur. (Redd-ül muhtar)

Sual: Kiradaki evlerimizin kira gelirlerinin zekâtını nasıl vereceğiz?
CEVAP
Kira gelirinin diğer gelirlerden bir farkı yoktur. Mesela, bir yıllık kira gelirleri toplanarak hesap edilmez. Zekât verilmesi gereken gün, eldeki paraya bakılır, nisabı buluyorsa onun zekâtı verilir.

Sual: Evimde gümüş şekerlik, gümüş ibrik, gümüş tabak gibi 12 kiloyu bulan gümüş kap var. 12 kg gümüş için ne kadar zekât vermek gerekir?
CEVAP
İşlenmemiş 12 kilo gümüş için, gram gümüş veya bu değerde altın verilir. İşlenmişse, sanat ve işçilik değeri ile kaç liraysa, o değer üzerinden verilir. Mesela 12 kg gümüşün bugün kilosu liradan 6 bin lira ediyorsa, işlenmiş olarak 10 bin liraysa, 6 bin üzerinden değil, 10 bin üzerinden zekâtı verilir.

Sual: Altınımız ve paramız yok. Sadece yarım kilo gümüş eşyamız var. Ama piyasa değeri çok pahalı olup, nisabın üzerine çıkıyor. Zekâtını vermemiz gerekir mi?
CEVAP
Gümüşün nisabı gramdır. Değeri çok olsa da, ağırlık olarak nisabı bulmadığı için zekâtı verilmez; çünkü gümüş ve altının zekâtı ağırlık olarak ölçülür. Satıp parası elde olsa idi, nisabı geçtiği için zekât vermek gerekirdi.

Gümüş ve altın nisabı
Sual:
Gümüş nisabına göre zengin sayılan kimsenin, zekât alması caiz olur mu?
CEVAP
Caiz olur. dirhem [ gr] gümüş, 20 miskal [96 gr] altının değerinden aşağı olduğu müddetçe, zenginlikte altının nisabı esas alınır.

Bir senelik kira bedeli
Sual:
Ev sahibiyle bir yıllık kira kontratı imzalayınca, bir yıllık kira bedelinin hepsi, zekât hesaplanırken borç olarak düşülür mü?
CEVAP
Hayır, borç tahakkuk etmedikçe nisaptan düşülmez. Tahakkuk edip de verilmemiş ev kiraları, borç olarak düşülür.

Kira alacakları
Sual: Sitenizde, (Memur ve işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz) deniyor. Benim beş ay ev kirası alacağım var. Bunlar da mı zekât nisabına katılmaz?
CEVAP
İkisi ayrıdır. Biri haktır, öteki tahakkuk eden alacaktır. Evlerin tahakkuk etmiş kira alacakları nisaba katılır. Her türlü alacak nisaba katılır. Kira alacaklarının nisaba katılacağı S. Ebediyye’de şöyle bildiriliyor:
Deyn-i mütevassıt: Ev, yiyecek, içecek gibi ihtiyaç maddelerinin satışları karşılığı ve binaların kira alacaklarıdır. Bunlar nisap hesabına katılır.

Memurların ve işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce mülkleri olmaz. Maaş, ücret ele geçmeden önce, bunlar nisap hesabına katılmaz. Yani zekâtları verilmez. Satış karşılığı alınan bonolar, böyle değildir. Bunlar, hisse ve tahvil senetleri, her sene zekât hesabına katılır. (S. Ebediyye)

Maaşlar, hak edilmiş ücret iseler de, çalışanların mülkleri değildir. Fakat satılan evin karşılığı olan alacaklar, kira alacakları birer alacaktır. Bunlar nisaba katılır.

Sual: Hak edilmiş fakat ele geçmemiş olan maaş ve ücretler, zekât hesabına dahil edilir mi?
Cevap: İbni Âbidînde, alışveriş anlatılırken deniyor ki:
“Din adamlarının, evkaftan alacakları erzakı, teslim almadan önce satmaları caiz değildir. Çünkü bunlar, hak edilmiş ücret iseler de, hak edilen mal, kabz edilmeden, ele geçmeden önce mülk olmaz.” Bunun için memurların, işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce mülkleri olmaz. Maaş, ücret ele geçmeden önce, bunlar nisab, zekât hesabına katılmaz, yani zekâtları verilmez. Memur ve işçilerden kesilen yardım sandığı, sigorta paraları ve tasarruf bonoları zekât hesabına katılmaz. Senelerce sonra birikmiş olarak ele alınınca, yalnız alınan para, o senenin zekât nisabının hesabına katılır. Satış karşılığı alınan bonolar, böyle değildir. Bunlar ve hisse ve tahvil senetleri, her sene zekât hesabına katılır.

İhtiyaç eşyasının içine neler girmektedir?
Sual: İhtiyaç eşyası ne demektir, neler ihtiyaç eşyasının içine girmektedir?

Cevap: İhtiyaç eşyası demek, kıymetleri ne kadar çok olursa olsun, bir ev, bir aylık yiyecek, her yıl üç kat elbise, çamaşır, evde kullanılan eşya ve aletler, binecek vasıtası, meslek kitapları ve ödeyeceği borçlarıdır. Bu eşyanın mevcut olması şart değildir. Eğer mevcut iseler, zekât, fıtra ve kurban için nisap hesabına katılmazlar. Ticaret için olmayan, ihtiyacından artan eşya, kiradaki evler, evindeki süs eşyası, yere serili olmayan halılar, kullanılmayan fazla ev eşyası, sanat ve ticaret aletleri, burada ihtiyaç eşyası sayılmaz. Bunlar fıtra ve kurban için, nisap hesabına katılır. Oturduğu ev büyük ise, ihtiyacından fazla, kullanılmayan odaların nisaba katılmaması sahihtir.

Sual: Dinimizde sadece zekât verecek durumda olana mı zengin denir?
Cevap:
Sadaka-ı fıtır ve kurban nisabına malik olana da zengin denir. Bunların sadaka-ı fıtır vermesi vacib olur. Mükellef yani akıllı, baliğ ve mukim iseler, kurban kesmeleri de vacib olur. Bunların zekât alması haram olur ve fakir olan kadın mahrem akrabasına, çalışamayan fakir erkek akrabasına yardım etmesi de vacib olur.

Sual: Zekât verirken, niyet etmeyi unutan bir kimse, sonra hatırlasa ve niyet etse, verdiği zekât kabul olur mu?
Cevap:
Bir kimse, zekâtı ayırırken ve fakire verirken niyet etmeyip, verdikten çok sonra niyet ederse, mal, fakirde bulunduğu müddetçe, caiz olur. Vekiline verirken niyet etmesi yetişir. Vekilinin fakire verirken, ayrıca niyet etmesi lazım değildir. Zengin, zekâtının bedelini vekiline verirken sadaka, hediye dese, vekili fakire bu niyetle vermeden önce, zengin zekât için niyet etse caiz olur.

Sual: Senetli, ispatlı alacaklar, fakir veya iflas eden kimselerde de olsa, bunlar zekât hesabına katılır mı, zekâtı verilir mi?
Cevap:
Senetli veya iki şahitli olan veya itiraf olunan alacaklar, iflas edende ve fakirde de olsa, nisaba, zekât hesabına katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekâtı da verilir.

5li hesaplama

5 6 7 sistem hesaplama

Bir yıllık borcu ve aslî ihtiyaçları dışında gr. altını veya bu miktar değerinde malı yahut parası olan kimseler, dinen zengin sayılır. Kira gelirlerinin zekâta tâbi diğer mal ve gelirlerle birlikte, temel ihtiyaçlar ve borçlar çıktıktan sonra nisap miktarına ( gr. altın veya değeri) ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde kırkta bir ( % 2,5) oranında zekâtının verilmesi gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, II, , ).

Hesaplama 5li

İdeal kilo, gebelik, kredi ve faiz hesaplama gibi ihtiyacınız olan tüm hesaplamaları bir araya toplayan internet sitesi.

Hesaplama 5li

Fakir olan kayınvalide ve kayınpedere zekât verilebilir. Çünkü bunlarla zekâtı veren kişi arasında usûl ve fürû ilişkisi olmadığı gibi, zekât veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, , ).

Rabona online

February 8, -

5li hesaplama

Usûl ve furûa yani anne, baba, dede ve ninelerle, çocuk ve torunlara zekât verilmez (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, ). Çünkü kişi bakmakla yükümlü olduğu bu kimselere zekât verecek olsa verdiği zekât dolaylı yoldan kendisine dönmüş olacaktır. Oysa zekât veren, verdiği zekâttan hiçbir maddî menfaat sağlamamalı ve ondan yararlanmamalıdır. Ayrıca bu durumda, zekât olarak verilen malın ihtiyaç sahibinin mülkiyetine geçirilmiş olması şartı da ihlal edilmiş olur. Sütanne ve sütbaba ise kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerden olmadığı için onlara zekât verilebilir.

Btc giris

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5li hesaplama

İmam Ebû Hanîfe’ye göre az veya çok bütün toprak ürünleri zekâta tâbidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, ). İmam Mâlik ve İmam Şâfiî’ye göre bir sene saklanabilen ve gıda amaçlı tüketilen toprak ürünleri zekâta tâbidir (İbn Cüzey, el-Kavânîn, ; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, ). Ahmed b. Hanbel’e göre, ölçülebilen, tartılabilen ve kurutulabilen dayanıklı gıda maddeleri ile pamuk ve keten gibi topraktan elde edilen ürünler zekâta tâbidir (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, ). Günümüz âlimlerinin çoğunluğuna göre buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir tarımsal ürünlerden, üretim için yapılan gübre, ilaç vb. ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürün, nisap miktarına (beş vesk / ürününe göre kg. arası, mesela buğdayda kg.) ulaşırsa zekâta tabi olur. Bunların dışındaki ürünler ise yukarıdaki maddelerden beş veskının değeri en düşük olanının kıymetine ulaştığı zaman (Şeybânî, el-Câmi‘u’s-sağîr, s. ) öşür verilir. Bu görüş, nassların ruhuna uygunluğu ve yoksulların lehine olması sebebiyle daha uygun görülmektedir.

Hesaplama 5li

Hayvanların zekâtı, kendi cinsinden verilebileceği gibi, değerleri üzerinden para olarak da verilebilir. (Bkz. Kâsânî, Bedâî’, II, 41). Ancak fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur.

5li hesaplama

Üretim araçları zekâta tabi değildir. Bunlarla elde edilen ürün veya gelirlerin tek başına ya da diğer birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse kırkta bir (% 2,5) oranında zekâtları verilir.

Siz yanlış tahmine bakmışsınız. Baktığınız tahmin 18 Şubat'a

Hesaplama 5li

Bir kimsenin zekâtla mükellef olması için âkil ve bâliğ olması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 9 vd.). Bu bakımdan Hanefîlere göre zengin de olsa büluğ çağına girmemiş çocukların mallarından zekât vermek gerekmez. Ancak, çocuklara ait tarım arazilerinden elde edilen tarım ürünlerinin öşrü yani zekâtının verilmesi gerekir (Serahsî, el-Mebsût, III, 50; İbn Nüceym, el-Bahr, II, ). Şâfiî mezhebine göre zekât vermek için akıl ve büluğ şart değildir. Çocuk ve aklî yeterliliği olmayan (mecnun) kimsenin de zekât vermesi gerekir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, ).

Hesaplama 5li

Zekâtın verileceği yerler, Tevbe sûresinin âyetinde belirlenmiştir. Buna göre zekât, ilke olarak fakirlerin ve ihtiyaç sahibi bireylerin hakkıdır. Bu itibarla, belirli şartları taşıyan müslümanların yükümlü oldukları zekât ve fıtır sadakasının, Kur’an-ı Kerim’de belirlenen yerler dışında herhangi bir yere verilmesi veya cami, köprü, yol, okul, su gibi hayır işlerine sarf edilmesi, Hanefîlerce caiz görülmemiştir. Bu esas gözetilmeksizin zekât niyeti ile yapılan ödemeler zekât yerine geçmez. Zekât, kendilerine zekât verilmesi caiz olan kimselere doğrudan teslim edilebileceği gibi, aracı vasıtası ile de ulaştırılabilir. Bu aracının birey olması ile kurum olması arasında fark yoktur. Buna göre hayır kurumu veya sivil toplum kuruluşu, toplayacağı zekâtları Kur’an’da belirlenen yerlere/fakir ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorsa aracı konumunda olan bu kuruluşlara zekât emanet edilebilir. Zekâtı hak sahiplerine ulaştırmayıp, inşaat, aydınlatma, büro masrafları gibi genel hizmetleri içinde değerlendirecek olan kuruluşlara ise zekât verilmez. Halka hizmet veren bu gibi kurumların varlıklarını sürdürmeleri için desteklenmeleri önemlidir. Ancak bu, zekât dışında gönüllü yardımlar yolu ile yapılmalıdır. Bunun yanında kamusal ve bireysel denetimler de ihmal edilmemelidir.

Zekâtın verilebileceği yerler Kur’an-ı Kerim’de ismen sayılarak belirtilmiştir. Bunlar; fakirler, yoksullar (miskinler), esaretten kurtulacaklar, borçlular, Allah yolunda cihad edenler (fî sebîlillah), yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulûb (kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kimseler)dur (Tevbe, 9/60). Bu âyette belirtilenler kurum değil, bireylerdir. Buna göre zekât bizzat bireye veya onun vekiline verilmelidir. Bu genel ilkeye göre adı ne olursa olsun kurumlara zekât verilmez. Âlimlerin çoğunluğunun görüşü bu istikamettedir (Kâsânî, Bedâî’, II, ; İbnü’l-Hümâm, Feth, II, ; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, ). Ancak halka hizmet veren bu gibi kurumlara gönüllü yardımlar yapılabilir.

5li hesaplama

Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında depolarınızda veya raflarınızda bulunan mamul veya yarı mamul ticari mallarınızı Türk lirası veya döviz cinsinden olmak üzere ayrı ayrı sepete ekleyiniz.

Online casino deposit 1 euro

Ticaret mallarının zekâtı, malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi cinsinden de verilebilir.

Bir şirketin hisse senetlerini, satın alan kişi, bu şirketin bina, makine ve demirbaşlarına hissesi oranında ortak olmuş olur. Bu durumda hisse sahibi, şirketin elde edeceği kâr ya da uğrayacağı zarara ortaktır. Şirketin kâr etmesi durumunda hisse sahibine isabet eden kâr payı, tek başına ya da başka birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse % 2,5 oranında zekâta tâbi olur. Söz konusu hisselere, elde tutulup kâr payından yararlanmak amacı ile değil de, alınıp satılmak amacıyla sahip olunursa, bu hisseler ticaret malı olarak değerlendirilir. Zekâta tabi diğer mallarla birlikte nisap miktarına ulaşırlarsa piyasa değerleri üzerinden ve % 2,5 oranında zekâtları verilir. (Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, II, , ).

5li hesaplama

Zekâtta asıl olan, kişinin üzerine terettüp eden zekâtı bir an önce ödemesidir. Ancak peşin ödeme imkânı bulunmayan durumlarda bir yıl içinde taksitle de ödenebilir. (Bkz. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, ).

Hesaplama 5li

Türkiye’de tarlanın ekilmesi için başkasına verilmesi konusunda iki farklı uygulama vardır. Bunlardan birisi, tarlanın belli bir bedel karşılığında kiraya verilmesidir. Bu uygulamada tarla sahibi belli bir ücret alır, çıkan mahsulden hiçbir şey almaz. Diğer uygulama ise tarlanın, ortaklık şeklinde verilmesidir. Bu uygulamaya bazı bölgelerimizde yarıcılık da denilmektedir. Bu uygulamada tarla sahibi belli bir ücret almamakta, çıkan mahsul, tarla sahibi ile yarıcı arasında anlaştıkları oranda bölüşülmektedir. Kiraya verilen tarlanın öşrü, Hanefî mezhebinden İmam Ebu Yusuf ve Muhammed’in de içinde bulunduğu çoğunluğun görüşüne göre kiracıya aittir. Çünkü öşür, tarlanın değil, çıkan ürünün hakkıdır. Çıkan ürünün de tamamını kiracı aldığına göre öşrü vermek de ona düşer. Tarlayı eken kiracı, gübre, ilaç gibi ekstra masraflarla birlikte kira masrafını çıkardıktan sonra, geriye kalan ürün nisap miktarına (beş vesk / ürününe göre kg. arası, mesela buğdayda kg.) ulaşırsa çıkan mahsulün öşrünü verir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, ; Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, I, , ). Yarıcılığa verilen tarlanın öşrünü de tarla sahibi ve kiralayan hisseleri oranında verirler. Her biri, payına düşen ürünün, -nisap miktarını aşması durumunda- öşrünü verir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, ; Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, I, ) İyilikte bulunma, sıla-i rahim vb. düşüncelerle tarlanın, akrabalara veya fakir kimselere bedelsiz olarak verilmesi ise dinimizin teşvik ettiği bir davranıştır. Bu şekilde ödünç olarak verilen tarlanın öşrü tarlayı kullanana aittir. Tarla sahibinin herhangi bir yükümlülüğü yoktur (Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, I, ).

Slim sigaralar markaları

Neyi istersen onu Hesaplama · Ales puan hesaplama aracımız ile en doğru ve en güncel ösym ales soru puanlama katsayılarıyla hesaplama işleminizi yapabilirsiniz. Doğru Sayısı

5li hesaplama

Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında kenarda nakit olarak bulunan Türk Lirası cinsinden paralarınızı giriniz.

Zekât, gıda ve giyim eşyaları gibi mallardan aynî olarak verilebileceği gibi para, döviz, altından da nakdî olarak verilebilir. Çek veya senet, bir malın, bir paranın kime ait olduğunu belirten, iki veya daha fazla kişi arasında tanzim edilmiş bir belgedir. Dolayısıyla üzerinde yazılı miktardaki malı veya parayı temsil etmektedir. Bu nedenle, zekât mükellefi olan bir zengin, vadesinde ödeneceğini kesin olarak bildiği senedi, zekâtına mahsuben fakire ciro edebilir. Ancak sorumluluk para tahsil edildiği zaman düşer. Senet ödenmediği takdirde zekâtın tekrar verilmesi gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, ).

Hesaplama 5li

December 14, -

November 7, -

Glory casino güvenilir mi

Birim Fiyat:    Kupon Bedeliniz: NASIL HESAPLAMA YAPILIR? () 1) Hesaplamaya başlamadan önce; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Kocaeli yarışlarında 5’li oyunlarına birim fiyat  KR. Elazığ, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Yurtdışı yarışlarında 5’li GANYAN oyunlarına birim fiyatı  KR olarak seçiniz.  2) Her ayak için yazmış olduğunuz at sayısını giriniz.

Hesaplama 5li

Geçmiş olsun Mustafa bey, sizi aramızda yeniden görmek sevin

Gayrimeşru yolla sağlanan kazancın sahibi belli ise, bu kazancın sahibine iade edilmesi; belli değil ise, karşılığında sevap beklemeksizin yoksullara veya hayır kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir (Serahsî, el-Mebsût, XII, ). Bu itibarla, gayrimeşru yolla elde edilen kazancın tamamı ya sahibine iade edilerek veya hayır yolunda harcanarak elden çıkarılacağından, zekâtının verilmesi söz konusu değildir.

Bahis analiz 9

Etiketler5 li ganyan bileti hesaplama 5 li ganyan birim fiyatı 5 li ganyan hakkında 5 li ganyan hesaplama aracı 5 li ganyan hesaplama videosu 5 li ganyan hesaplamada birim fiyat ne kadar 5 li ganyan nasıl hesaplanır 5 li ganyan nedir - nasıl oynanır 5'li ganyan hesaplama 5li ganyan kupon

Instant withdrawal casino australia

Buğday ürününüzün miktarını,birim fiyatını ve zirai faaliyet esnasında oluşan sulama, ilaçlama, mazot vb. ekstra masraf yapıp yapmadığınızı ve masraf tutarını giriniz.

September 3, -

Vincere al casino online

Din İşleri Yüksek Kurulu 13/10/ günü Kurul Başkanı İsmail ÖNER'in başkanlığında toplandı. Türkiye' de halen halkın elinde bulunan tapulu ziraat arazisinin şahsi mülk mü; yoksa mülkiyeti devlete, tasarrufu tapu sahibi şahıslara ait emiri arazi mi sayıldığı ve bu araziden elde edilen mahsulden, -müslümanların devlete ödemekte oldukları arazi vergisi dışında,- ayrıca öşür (toprak mahsulü zekatı) vermelerinin gerekip gerekmediği konusu, incelendi. Yapılan müzakere sonunda: İslam müctehid fakihleri, Asr-ı saadet ve Hülefa-i raşidin dönemlerindeki uygulamaları da dikkate alarak; mülkiyet veya tasarruf hakkı, topraktan veya mahsulden alınacak vergiler itibariyle bir ülkenin sınırları içindeki toprakları bazı sınıflara ayırmışlardır. Osmanlıların son döneminde, Hanefi mezhebi esas alınarak hazırlanmış olan / tarihli mülga Kanunname-i Arazi' de, ülke sınırları içindeki arazi: 1- Araziy-i memluke (özel mülk olan ve mülkiyet hükümleri uygulanan arazi ), 2- Araziy-i emiriyye (rakabesi (çıplak mülkiyeti) devlete ait olup, devletce düzenlenen hükümlere göre tasarruf edilen arazi), 3- Araziy-i mevkufe (amme menfeatine ve cihet-i hayra vakfedilmiş arazi), 4- Araziy-i metruke (umumi yol, park, pazar ve harman yeri ve umumi mer'a gibi herkesin istifadesine bırakılmış yerler), 5- Araziy-i mevat (yerleşim bölgeleri dışında, hiçkimsenin mülkiyet ve tasarrufunda bulunmayan, imar edilmemiş arazi), Olmak üzere beş kısma ayrılmıştır. Bunlardan son üçü (araziy-i mevukfe, arazi y-i metruke ve araziy-i mevat), konumuzun dışında kalmaktadır. Söz konusu kanunnamede özel mülkiyete konu olan araziy-i memluke: a) Mikdarı ne olursa olsun, şehir, kasaba ve köy gibi yerleşim yerleri içindeki arsalar ile bu tür yerleşim yerlerinin bitişiğindeki tetimme-i sükna itibar edilen ve yarım dönümü geçmeyen yerler Araziy-i emiriyye' den ayrılarak, b) ihtiyaç ve maslahata göre, devletçe şahıslara temlik edilen topraklar, c) Araziy-i öşriyye ve d) Araziy-i haraciyye Olmak üzere dört nev' e ayrılmıştır. Ayrıca, -devletin izniyle, arazi y- i mevat ' tan ihya ve imar edilen yerler de, mülk araziden sayılmaktadır. Araziy-i öşriyye de : a. Fethedildiğinde, beşte biri Beytülmal için ayrıldıktan sonra, gazilere mülk olarak taksim edi len arazi, b. Fethedildiğinde, veliyyülemr tarafından, gaziler dışında diğer müslümanlara temlik edilen arazi, c. Halkının fetihten önce müslüman olmaları sebebiyle, el konulmayıp, eski sahiplerinde bırakılan arazi, d. İhtiyaç ve maslahata göre, devletce araziy-i emiriyyeden ayrılarak, müslümanlara temlik edilmiş olan arazi, e. Araziy-i mevat ' tan, mülkiyet izniyle müslümanlar tarafından ihya ve imar edilip, araziy-i öşriyye'ye yakın olan veya öşür arazisinden çıkan su ile sulanan arazi; olmak üzere beş nev'e ; Araziy-i haraciyye ise : a. Fethedildiğinde, (arazinin verimliliğine göre, 1/10 dan 1/2 ye kadar ) haracı alınmak üzere, gayr-ı müslim yerli halkın elinde bırakılan arazi, b. Usulüne göre haracı alınmak üzere, yerli halk dışında diğer gayr-ı müslimlere verilen arazi, c. Haracı ödenmek üzere, anlaşma yolu ile (savaşsız) alınan memleketlerin arazisi, d. Araziy-i mevattan, gayr-ı müslimler tarafından, mülkiyet izniyle ihya ve imar edilen yerler ile müslümanlar tarafından imar edilen yerlerden araziy-i haraciyye'ye yakın olan veya harac arazisinden çıkan su ile sulan yerler olmak üzere dört nev'e ayrılır. Hanefilere göre, haraci arazide, -öşri arazi gibi,- mülk arazinin bir türü olduğu, bu itibarla, haracı ödenmek şartı ile, alım- satım, vakıf, rehin, hibe . . . gibi mülkiyetle ilgili bütün hükümler cereyan ettiği halde; diğer üç mezhebte (Maliki, Şafii ve Hanbelilerce) bu tür arazinin rakabesi (mülkiyeti), bütün müslümanlar için vakıf hükmünde sayıldığından, alım, satım, hibe gibi temliki tasarruflarda bulunulamaz. Hanefllere göre de, haraci arazi alım, satım, hibe ve tevarüs gibi yollarla el değiştirse veya müslümanın mülkiyetine geçse bile, haracı düşmez; kimin mülkiyetine geçerse geçsin, haracı ile birlikte geçer. Ancak, çeşitli sebeplerle statüsü değişirse yani mülk araziye dönüşürse, haracı da düşer. Bilindiği üzere, Hanefilere ve Hanbelilere göre, savaşla alınan bir ülkenin toprakları konusunda veliyyülemir, amme maslahatını dikkate alarak: a. Beşte birini Beytülmal için ayırdıktan sonra, gazilere ve gaziler dışındaki diğer müslümanlara temlik; b. Beytülmal hissesi bile ayırılmadan, usulüne göre haracı alınmak üzere, yerli veya diğer gayrı müslimlere (zimmilere) temlik; c . Ne gazilere ve diğer müslümanlara, ne de yerli veya yabancı gayr-ı müslimlere temlik edilmeyip, bütün müslümanlar için vakf olmak üzere, araziy-i emiriyye olarak, Hazineye maletmek, şıklarından birini uygulamakta muhayyerdir. İmam Şafi, savaşla alınan toprakların, 4/5'inin gazilerin hakkı olduğu ve mutlaka dağıtılması gerektiği; İmam Malik ise, bu toprakların bütün müslümanlar için vakıf hükmünde olup dağıtılamayacağı, ancak veliyyül emr' dağıtmayı müslümanların maslahat ve menfeatine uygun görürse, dağıtabileceği görüşündedirler. İmam Şafii' ye göre fethedilen arazinin dağıtılmayıp, haraca bağlanması, gazilerin izin ve rızaları sağlanarak yapılmıştır. Araziy-i mevat' tan, devletin mülkiyet izniyle ihya ve imar edilen topraklar, eğer gayr-ı müslim (zimmi) tarafından ihya edilmişse, haraciyye olur. Müslüman tarafından ihya edilmişse, İmam Ebû Yusuf'a göre, öşür arazisine yakınsa, yani çevresi öşür arazisi ise, araiziy-i öşriyye; harac arazisine yakınsa, araziyi-i haraciyye; İmam Muhammed'e göre ise, öşür arazisinden çıkan su ile sulanırsa, öşriyye; haraç arazisinden çıkan su ile sulanırsa haraciyye itibar edilir. Ancak, fıkhen caiz olmakla birlikte, araziy-i mevat'ı mülkiyet üzere ihya izni, / tarihli Kanunname-i Arazi 'nin maddesiyle kaldırılmış; mülkiyeti devlete, tasarrufu ihya edene ait (yani miri arazi) olmak üzere ihya izni verilmesi hükme bağlanmıştır. Araziy-i emiriyye'ye gelince: Bilindiği üzere, araziy-i emiriyye, (ki buna araziy-i memleket, araziy-i milliyye, araziy-i miriyye, araziy-i havz da denilmektedir,) hiç kimseye temlik edilmeksizin, bütün müslümanlar adına devletin mülkiyetinde tutulan arazi olup: a. Fethedildiğinde gazilere veya eski sahiplerine verilmeyip, bütün müslümanlara ait olmak üzere, Hazine'ye maledilen arazi, b. Nasıl alındığı (savaşla ve ya savaşsız) veya alındıktan sonra kime verildiği bilinemeyen arazi, c. Araziy-i memlûkeden (öşür veya harac arazisinden), iken, sahiplerinin mirasçısız, vasıyyetsiz ve borçsuz ölümleri, göçleri ve benzeri sebeplerle sahipsiz kalan arazi, d. Zaman aşımı ile sahipleri yani kime ait olduğu bilinemeyen arazi, e. Araziy-i mevat 'tan, mülkiyeti devlete ait olmak üzere ihya edilen arazi, Olmak üzere beş nev' e ayrılır. Bu tür arazinin, mülkiyeti devlete ait olduğundan; tasarruf, intikal ve işletmesiyle ilgili her türlü düzenleme yetkisi de devlete aittir. Nitekim millî gelirin artması, devlet hizmetlerinin ekonomik ve etkin bir şekilde yürütülebilmesi ve kamu yararı (maslahat-ı amme) dikkate alınarak her dönemin kendi imkan ve şartları içinde, bu tür arazinin şahıslara tefvizi, ferağı, intikali, tasarruf ve işletilmesiyle ilgili olarak, çeşitli düzenleme uygulamalar yapılagelmiştir. Osmanlılar döneminde araziy-i emiriyye, devletçe belirlenen usule göre, uygun görülen kişilere tefviz edilmiştir. Bilindiği üzere tefviz, mîrî arazinin rakabesi (çıplak mülkiyeti) devlette kalmak üzere, tasarruf (kullanma ve yararlanma) hakkının, belirli bir bedel karşılığında, müddetsiz olarak, uygun görülen yurttaşlara devredilmesi demektir. Tefviz ile mîrî arazinin tasarruf hakkını elde eden kişiler, bu arazinin sahibi değil, müste'ciri durumundadır. Çünkü tefviz, bir tür kira akdi sayılmaktadır. Devlet, mucir, mutasarrıf müste'cir, arazinin menfeati me'cur, tasarruf hakkı karşılığında devletçe alınan ve tapu (1) adı verilen muaccel (peşin) bedel ile, her yıl öşür, bedel-i öşür, icare-i zemin, mukataa, çift akçesi gibi isimler altında alınmakta olan müeccel bedel ise, bedel-i icare olarak değerlendirilmiştir. Görüldüğü üzere, Osmanlılar döneminde, -icarateynli vakıflarda olduğu gibi,- miri arazinin tasarruf hakkı karşılığında, biri muaccel, diğeri mueccel, iki ayrı ücret alınmıştır. Bunlardan muaccel olan, tefviz esnasında ödenen peşin ücrettir. Müeccel olan ise, her yıl ekili arazinin mahsulünden öşür adıyle 1/10, 1/8 gibi belirli bir kısmı; üzerinde bina, ağaç vb. şeyler bulunması sebebiyle ekilemeyen yerlerden de, bedel-i öşür, icare-i zemin veya mukataa gibi isimlerle alınmış olan ücrettir. Söz konusu ücret, mutasarrıflara nazaran bedel-i icare; devlete nazaran harac olarak değerlendirilmiştir. Ancak kira akdinde müddetin belirli olması gerektiği halde, tefvizde süre sözkonusu olmadığından, bu muamele fasit bir akit olduğu halde, uygulamada feshine imkan tanınmamıştır. Yani, müste'cir tapu bedelini geri alamadığı gibi, mucir (yani devlet) de mutasarrıfın elinden araziyi alamamıştır. Görüldüğü üzere Osmanlılardaki tefviz muamelesi, meslahata göre yapılmış, nev-i şahsına munhasır bir akit şeklidir. İslam hukukunda arazi, hem devlet, hem de ferdi (özel) mülkiyete konu olabilmektedir. Fethedilen toprakların, genellikle gazilere ganimet olarak dağıtılmayıp, harac statüsüne bağlanması veya bütün müslümanlar adına devlet mülkiyetinde bırakılması (Hazineye maledilmesi), ve Osmanlılarda olduğu gibi, ziraat yapılan ülke topraklarının hemen tamamı denilebilecek büyük kısmının mîrî arazi sayılması kitap ve sünnetteki bağlayıcı hükümlere değil âmme maslahatına dayanmaktadır. Bu itibarla, sözgelimi öşriyye sayılan bir arazinin, hep aynı statüde kalması gerekli olmadığı gibi, emîriyye veya haraciyye statüsüne bağlanan arazilerin de, hiç değişmeden aynı statüde kalması gerekli değildir. Şartlara ve maslahata göre, bu arazilerin statüsü de değişebilir. Çünkü, ulü'l-emrin (devletin) fethedilen bir ülkenin topraklarının, maslahata göre hangi statüye bağlanacağını belirleme yetkisi bulunduğu gibi, maslahat gerektirdiğinde bu statüyü değiştirme ve yeniden düzenleme yetkisi de vardır. Nitekim, Osmanlılar döneminde rakabesi (mülkiyeti) devlette kalmak üzere, sadece tasarruf hakkı halka tefviz edilmiş olan miri arazi, cumhuriyet döneminde tasarruf sahiplerine mülk olarak bırakılmış; ayrıca bir kısım devlet arazisi de, çeşitli yollarla topraksız çiftçiye mülk olarak verilmiştir. Bazı özel durumlar ve geçici uygulamalar istisna edilirse, bugün ülkemizdeki bütün tapulu arazi, kimin adına tapulu ise, onun mülkü olmuştur; satar, bağışlar, vakfeder, kiraya verir, boş bırakır, ipotek eder, ölünce mirascıları arasında diğer malları gibi paylaşılır. Bu arazilerin, artık mülkiyeti devletin, tasarruf hakkı şahısların olan miri arazi olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Çünkü ferdi (özel) mülkiyet hükümlerine tabidir. Hepsi öşri arazi olmuştur. Bilindiği üzere, müslümanların öşür arazisinden elde ettikleri mahsulden, (sulama için masraf yapılıp yapılmaması durumuna göre , 1/10 veya 1/20 nisbetinde) öşür vermeleri gerekir. Harac arazisinin ise, ister ekilsin , ister boş bırakılsın , devlete haracının ödenmesi gerekir. Şayet ödenen harac, araziden elde edilecek mahsulün (1/10 dan 1/2 ye kadar olmak üzere) belirli bir kısmı ise, buna "harac-ı mu kaseme"; elde edilecek mahsule bağlı olmayarak, kesim usulü ile yıllık belirli bir vergi ise, buna da "harac-ı muvazzafa" denir. Hanefiler dışındaki üç mezhebe (Maliki, Şafii ve Hanbelilere) göre, harac arazisi, şayet müslümanın mülkiyetine geçmişse, hem arazinin haracının, hem de elde edilen mahsulün öşürünün verilmesi gerekir . Hanefilere göre ise, harac arazisi ister müslümana ister gayr-ı müslime ait olsun' sadece haracı ödenir; müslümanlar için ayrıca mahsulünden öşür gerekmez. Çünkü Hanefilere göre, bir arazide haraç ile öşür birleşmez. Ancak, günümüzde tarihteki anlam ve uygulama şekliyle mîrî ve haracî arazi kalmamış, elindeki tapulu arazi, sahibinin tam mülkü, yani öşür arazisi olmuştur. Bu hâle göre, Hanefilere göre de, çiftçinin ekip biçtiği araziden elde ettiği mahsulün öşürünü vermesi gerekir. Arazi vergisi ödense bile, bu vergi öşürün yerini almaz. Çünkü bilindiği üzere, öşür topraktan elde edilen tarım ürünlerinin zekatıdır. Zekat ise bir ibadettir. Hangi mallardan, ne miktarda ve ne zaman gerekeceği, kezâ nereler ve ne şekilde sarfedileceğigibi hususlar, kitap ve sünnetle belirlenmiştir. Zekatın vücûbu ve ödenmesi için, ihtiyac bulunup bulunmadığına bakılmaz. Başka ihtiyaçlar olsa bile, dinen belirlenen yerler dışında başka maksatlar için sarfedilmez . Ödenecek meblağ da , sarf yerleri de bellidir. Vergi böyle değildir. Zekat ile vergi teşri kaynağı, vücup şartları, nisbeti, mikdarı, sarf yerleri, hedef ve gayeleri bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla günümüzde devlete ödenen vergiler zekat yerine geçmez. Kaldı ki günümüzde, çok büyük çiftlikler dışında, genel olarak araziden vergi alınmamakta, alınsa bile bu arazinin aslının öşrî ve haracî olduğuna bakılmaksızın, hepsinden aynı usulle vergi alınmaktadır. "Vergisi verilen araziden öşür gerekmez," denilmesi halinde, öşür arazi mahsülünden de öşür (zekat) gerekmeyecektir. Oysa , hiç bir fakih, öşri arazinin vergisi verilirse, mahsulünden zekat gerekmeyeceğini söylememiştir. Sonuç olarak, halen halkımızın elinde bulunan tapulu arazi: Hanefilere göre, öşri araziye dönüştüğü için, Maliki, Şafii ve Hanbelilere göre, vergisi (haracı) verilmiş olsa ayrıca öşür de verilmesi gerektiği için, Tarım ürünlerinin zekatı demek olan öşürün -usûlüna göre- verilmesi gerektiğine karar verildi.

Hesaplama 5li

Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında kenarda bulunan altınlarınızı türlerine göre ayrı ayrı girerek sepete ekleyiniz. Hanefi mezhebinden olanlar ziynet eşyalarını da zekat hesaplamasına dahil ederler. Şafii mezhebinden olanlar ise küpe, yüzük, gerdanlık, kolye vb. altından mamul ziynet eşyalarını zekat hesaplamasına dahil etmezler. Zira onlara göre ziynet eşyaları asli ihtiyaçlardan olup bunlara zekat gerekmez.

Hesaplama 5li

Bu aralar yorumlar gec yayınlanıyor halil erdem yorumları yok yababcı yorumlar yok altılı murat hoca çok kalın kupon bir ayaga 15 at yazıyorat verirken onun kardeşi bunun kardeşi diye yorum yapmayın lütfen kardeşler diye aynı olmazlar gecen logng ranur kardeşi dediniz at adım atmadı saygılar istersenız size yorum yazarım

5li hesaplama

  • Amatic (Book of Aztec, Lovely Lady, Book of Fortune);
  • Yggdrasil (MultiFly!, HippoPop, Cazino Cosmos);
  • NetEnt (Space Wars, Dead or Alive 2 Feature Buy, Divine Fortune);
  • Play’n Go (Book of Dead, Legacy of Dead, Rich Wilde and the Tome of Madness);
  • Thunderkick (Midas Golden Touch, Big Fin Bay, Beat the Beast: Griffin’s Gold);
  • Microgaming (The Finer Reels of Life, Immortal Romance, Book of Oz);
  • Red Tiger (Gonzo’s Quest Megaways, What the Fox MegaWays, Wild Hot Chilli Reels);
  • Spinomenal (Majestic King, Book of Guardians, 4 Horsemen);
  • Boongo (Sun of Egypt 2, Book of Sun: Multichance, Hit the Gold!).

5li hesaplama

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası