başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu / ayanç - Nedir Ne Demek

Başkalarını Rahatsız Etmekten Çekinme Duygusu

başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu

kaynağı değiştir]

Kişinin gerçek fikrinden kaynaklanır. İçseldir. Zorlama ile değiştirilemez. Ancak karşılıklı etkileşim ile zamanla olumlu veya olumsuz yönde kendiliğinden değişebilir. (Türkçe’deki “Saygı Duymak” deyimi ile ifade edilir.) Hukuk bu saygı türü ile ilgilenmez. İnformel saygıyı Türk dili içerisinde karşılayacak ayrı bir kavram olmadığı için sıklıkla "Sevgi" kavramı ile birbirine karıştırılır. Örneğin, “ben bu siyasetçiyi çok seviyorum” cümlesinde olduğu gibi.

Normal koşullar altında saygı davranışını sergileyen kişilerin bunu gerçekten yaptığının yoksa hukuk düzeni öyle istediği için mi ya da korkudan, göze girme gibi kişisel beklentilerden mi kaynaklandığını anlamaya çalışmanın gereği de yoktur, pratik bir faydası da bulunmaz. Bunun için çaba sarfetmek gereksizdir. Ancak teorik olarak bunu anlamak mümkün müdür sorusuna verilecek bir yanıt vardır. Kamu hizmetleri yürütülürken taraflar arasında eşitsiz bir ilişki bulunur. Yani taraflardan birine devlet fazladan yetki vermiştir.[4] Örneğin amir ve memur arasında, öğrenci ve öğretmen arasında olduğu gibi. Kişiler ancak aralarındaki bu eşitsiz ilişki sona erip eşit hale geldiklerinde gerçek düşüncelerini ortaya çıkaracaklardır. Örneğin öğrenci mezun olduğunda, amir emekli olduğunda, memurun tayini çıktığında.

Notlar[değiştir kaynağı değiştir]

  1. ^Devlet Memurları Kanunu ( sayılı), Madde, Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller başlığı. "B - Kınama: Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir. Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır c) Görev sırasında amire hal ve hareketi ile saygısız davranmak."
  2. ^Different Views of Hierarchy and Why They Matter; Stuart Bunderson, Gerben van der Vegt, Yeliz Cantimur, Floortje Rink; Academy of Management Journal, University of Groningen, , Sayfa:
  3. ^B. J. Biddle, , "Recent Developments in Role Theory", Annual Review of Sociology - Annual Reviews, 12 (1): 67–
  4. ^TEMEL HUKUK, MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ DERS KİTABI, YAZARLAR: Deniz Fatma PINARBAŞI, Mustafa ERKEN, Mustafa KAYA, Yunus BİNİCİ, DEVLET KİTAPLARI, ÇAĞLAYAN BASIM YAYIN, ISBN: ,

Despotizmin masum kılıfları: Saygı duymak zorundasın!

Ramazan ayı sebebiyle “saygı duymak zorundasın” oksimoron önermesi gündelik hayatımızın ilk sıralarına oturdu yine. Saygı ve zorunluluk ikilisi tanımları gereği bir arada olmaları mümkün olmayan iki kavram. Bir şeyi yapmak zorunda olmak, özgür iradenin terk edildiği bir itaat durumudur. Saygı ise, bireyin iradesi doğrultusunda aldığı bir karar, bir pozisyondur. Özgür insanın neye saygı duyacağı, sahip olduğu/kendini ait hissettiği değerler sistemine göre biçimlenir. Fakat, Türkiye’nin de bir parçası olduğu toplulukçu doğu kültüründe saygı, bireyin özgür iradesiyle değil, aksine bireyin itaat ve korkusuyla eşleştirilerek tanımlanıyor. Bana kalırsa, tüm kavramsal karışıklık da buradan çıkıyor.

Bireyci Batı kültüründe ve toplulukçu doğu kültüründe saygının sözlüklerde nasıl tanımladığına bakarak basit bir karşılaştırma yapabiliriz. Saygının Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ndeki karşılığı şöyle;

       1. isim Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir    şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet,         ihtiram:
       &#;İnsanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir.&#; &#; Yaşar                   Kemal

       2. isim Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu.

Birinci anlamda tarif edilen şey, iktidara ya da iktidara layıklık karşısında itaati öğütlüyor zımni olarak. Bu layıklığa bireyin kendisinin karar vermesine de izin vermiyor, makbul kabul edileni benimsenmesi bekleniyor. Kutsallık, yaşlılık, üstünlük gibi kişinin özgür iradesiyle belirleyemediği parametreleri belirleyici olarak tarif ediyor. İkinci anlam ise saygıyı, başkalarının değerler sistemine ayak uydurmak olarak tarif ediyor. Maalesef burada bir anlam karmaşası var. Aslında ikinci anlamda tarif edilen şey saygı değil, kişisel hak ve özgürlüklerin korunması. Kişisel hak ve özgürlükler, kurallı kamusal alanla koruma altına alınabilir, saygıyla değil. Bir arada yaşayan insanların ortak yaşam alanlarına dair konsensusla belirlediği çerçeve kurallar ve bunların uygulanmasıyla tesis edilen huzur, saygı değil, bir arada yaşama becerisidir.

Cambridge İngilizce sözlüğüne baktığımızda ilk göze çarpan, bireyci Batı kültüründe, saygının tanımının neredeyse derece yön değiştiriyor olması. Cambridge İngilizce sözlüğünde saygı şöyle tanımlanıyor;

       1. Saygı isim (HAYRANLIK)

       İyi fikirleri veya nitelikleri olduğuna inandığınız biri veya bir şey için hissedilen veya              gösterilen hayranlık

       2. Saygı isim (ONUR/HÜRMET)

             a) Önemli olduğunu düşündüğünüz birine veya bir şeye karşı gösterilen kibar             tutum

             b) Bir şeyin doğru ya da önemli olduğu ve onu değiştirmeye ya da ona zarar                 vermeye çalışmamanız gerektiği duygusu

             c) Farklı gelenek veya kültürlerin sizinkinden farklı olduğunu kabul ettiğinizde            ve onlara karşı suç teşkil etmeyecek şekilde davrandığınızda gösterdiğiniz               tutum

Temel farklılıklardan ilki, İngilizcede saygı, ilk olarak hayranlıkla, imrenmeyle, öykünmeyle eşleştiriliyor. Korku ve itaatten ziyade özenme, örnek alma gibi bireyin özgür iradesine ait tutumlarla tarif ediliyor. İkinci fark ise, saygı duyulacak şeyi ya da kişiyi bireyin kendinin değerlendirmesi, saygıya layık bulup bulmadığına kendi iradesiyle karar vermesi. Son olarak da, -belki de en önemlisi- farklılıklara ya da kişinin değerler sistemine aykırı olan şeylere karşı müdahale ya da tahakküm etmemesi, daha açık bir anlatımla, başkalarının değerler sistemine karışmaması olarak tanımlanması.

Açıkça görüldüğü gibi, Türkçede, neredeyse bunların tam tersi bir anlayış hakim. Kişinin yaşı, pozisyonu, kutsallığı gibi bireyin özgür iradesiyle karar veremeyeceği niteliklere bağlı mecburi bir saygı tanımlanıyor. Güçlü ve baskın olanın değerler sisteminin zayıf olana dayatılmasıyla sonuçlanıyor bu saygı tarifi.

Bu kadar kavramsal açıklamadan sonra biraz somutlaşmak ve Ramazan ayında sıkça karşılaştığımız bir fenomeni incelemek istiyorum. Türkiye’de kamusal alanda karşılaştığımız oruç tutan müslüman profillerinden en yaygın olanı, -kültürel iklimin de katkısıyla- kendini toplumun en büyük ve en makbul kesimine ait olarak görüyor. Makbulün ve çoğunluğun bir parçası/temsilcisi olarak da kendisinin ait olduğu değerler sisteminin herkes tarafından benimsenmesi gerektiğini düşünüyor/inanıyor. Çoğu zaman sadece düşünmek ya da inanmakla kalmıyor, onun gözünden makbul görünmeyenleri makbul hale getirmek için onlara müdahale ediyor. Örneğin, kendi oruç tutarken tutmayanlara psikolojik şiddet, sözlü taciz, zaman zaman da fiziksel saldırıda bulunabiliyor. Aslında İslam dinine göre 12 ay boyunca yasaklı olan alkollü içeceklerin, Ramazan ayında tüketilmesinin daha yasaklı olduğu gibi mesnetsiz bir fikirle, kamusal alanda kurallı alkollü içecek tüketimine dahi tahammül edemiyor. Müslüman olmayan ya da oruç ibadetini yerine getirmemeyi tercih etmiş olan müslümanların kamusal alanda yemek yemesini veya içki içmesini engellemeye çalışıyor. Çoğu zaman, bahsettiğim bu durumun sözlü veya fiziki şiddete dönüşmesinin haberleriyle karşılaşıyoruz. Bu tip müdahalelerin meşruiyet zemini ise ‘sen inanmıyorsan/tutmuyorsan da saygı duymak zorundasın’ önermesiyle oluşturuluyor. Halbuki burada saygıyla kast edilen, salınan korku sonucu beklenen itaatten başkası değil. Fiziki ya da sözlü müdahaleye maruz kalmasa dahi ‘görünür olursam başıma bir şey gelir’ korkusunun insanlara hakim olması başlı başına korkunç bir şey. İşte bu, tam da, bireyciliğin benimsendiği Batı kültürüyle, toplulukçuluğun hakim olduğu Doğu kültürünün birbirinden farkını gösteren bir durum. Saygı Batıda bir anlamıyla, bireyin tercihlerine müdahale etmemekken, Doğuda bireylerin çoğunluğun istediği şekilde davranması olarak tarif ediliyor.

Batılı anlamda saygının Doğulu toplumda nasıl işlemesi gerektiğine dair de ufak bir simülasyon kurmak istiyorum. Oruç tutan bir kişi etrafında birilerinin yemek yemesi, alkollü içki tüketmesi gibi çevresel faktörlerden etkilenmeden ibadetini sürdürürse, Batılı anlamda saygının ilk anlamını kazanır diğerlerinden. Sahip olduğu irade ve kararlılık diğerleri tarafından takdir edilir ve başardığı şey ve başarmak için sahip olduğu hasletlerden dolayı takdir ve saygı görür. Oysa Doğulu anlamda saygı, bunun tam tersini teşvik ediyor. ’Baba’nın yanlış ya da verimsiz kararlarına dahi itaati mecburi kılan ve bunu ‘babaya saygı’ olarak tarif eden ataerkil-militarist kültürün sonucu, saygının itaatle, itaatin de korkuyla eşitlenmesine sebep oluyor. Sonuçta, ‘Baba’nın değerler sistemine aykırı bir şey yapmak saygısızlık, ‘Baba’nın değerler sistemine uymak ya da en azından uyuyor gibi yapmak saygı olarak tarif ediliyor.

Burada sosyal çürümenin en önemli sebeplerinden biri olan ‘uyuyor gibi yapma’ işinin de biraz açılması gerektiğini düşünüyorum. İçinde yaşadığımız kültürde, uymadığı halde uyuyor gibi yapmak, iktidar sahibi için iktidarına karşı duyulan korkuyu görselleştirdiği için kıymetli oluyor. Bunun tezahürlerine basit örnekler, toplumda birinden bahsederken, onun saygılı ve iyi olduğunu tarif eden tanımlamalarda görülebilir; “çok efendi, çok saygılı, ağzı var dili yok, bana hiç cevap vermez, benim sözümden çıkmaz, benim lafımın üstüne laf söylemez” ve benzerleri. Bunların tamamı, bahsi geçen ‘saygılı’ kişinin gerçek duygu ve düşüncelerini belirtmiyor. Muhakkak kendine ait bir değerler sistemi, duygu ve düşünceleri var, fakat bunları kendinden daha iktidarlı biri karşısında pasifize ederek ‘saygılı’ biri oluyor. Karşılıklı bir riya oyunu. Onu saygılı bulan da karşısındakinin kendi duygu ve düşüncelerine katılmama ihtimalini biliyor, ama itaat ettiği sürece onu saygılı, daha doğrusu makbul buluyor. Diğeri de daha iktidarlı olanın duygu ve düşüncelerine katılmasa da itaat ettiği sürece müdahaleye uğramayacağını, makbul görüleceğini biliyor. Korkunç bir yalan-yalan durumu, çürümüşlük.

İşte bu yüzden, Türkçede saygı tamamen bir itaat enstrümanı olarak kullanılır halde. Çoğunluğun/güçlünün değerler sisteminin azınlığa/zayıfa dayatılması saygı değildir. Her bireyin kendi değerler sistemini üretmesini ve onu özgürce yaşamasını sağlamaktır saygı. Birinin azmine, başarısına, arzusuna imrenmektir saygı. Saygı gönüllülük esasıyla varolur. Türkiye’de, bu ataerkil itaatçi kültürde yetişmiş insanlar için basit bir yöntem öneriyorum. Saygı duyduğunuzu düşündüğünüz şey ya da kişiyi düşündüğünüzde korku hissediyorsanız, ona saygı duymuyorsunuzdur, ondan korkuyorsunuzdur. Umarım bundan sonra hep korkularımızın üstüne gideriz ve özgür bir topluma dönüşebiliriz.

kaynağı değiştir]

Saygı, terim olarak genellikle kişiler arası ilişkilerde kullanılır. Buna göre Türk Dil Kurumunun saygı sözcüğüne verdiği tanımlar şöyledir:

  1. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram.
  2. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu.[1]

Aslında saygı terimi kişiler arası ilişkilerle sınırlı değildir; hayvanlar, gruplar, müesseseler ve örneğin ülkeler arasında kullanabilen bir terimdir.

Her ne kadar saygı zaman zaman kibarlık veya görgü ile eş anlamlı kullanılsa da, bunlar birer davranışken saygı bir tutumdur. Davranışlarda görülen kültürler arası farklılıklar ve aynı davranışın farklı kültürlerde farklı anlamlar taşıması sonucu zaman zaman kişiler tamamen kendilerine dair unsurlardan veya dışa dönük çeşitli davranışlarından dolayı, saygısızlık kastı olmasa da saygısız olarak tanımlanabilirler.

Formel Saygı (Resmi / Biçimsel Saygı)[değiştir

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası