fatih çollak mülk suresi dinle / Mulk Suresi 2 Sayfa Fatih Collak Mp3 İndir Dur

Fatih Çollak Mülk Suresi Dinle

fatih çollak mülk suresi dinle

Amme Suresi Arapça Türkçe Okunuşu ve Meali - Nebe Suresi Oku Arapça Türkçe

Amme Suresi Arapça, Türkçe okunuşu, meali, tefsiri ve fazileti nedir? Amme (Nebe) Suresi kaç ayettir? Amme (Nebe) Suresi ne anlatıyor? Nebe Suresi’nin (Amme) fazileti nedir? Amme Suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir? Amme Suresi Arapça oku, dinle. Amme Suresi hakkında bilinmesi gereken her şey haberimizde.

Kur'an'da geçen ismi ile Nebe Suresi fakat halk arasında yaygın olarak kullanılan ismi ile Amme Suresi, Mekke döneminin sonlarında nâzil olmuştur. Nebe Sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçen “mühim haber” mânasına gelen (nebe) kelimesinden alır. (Amme), (Tesâül) (Mu‘sırât) isimleriyle de anılır. Bu sûreyle başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in son cüzü, “Amme cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 78, iniş sırasına göre ise sûredir.

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: "Nebe Suresini öğreniniz ve öğretiniz. Bu sureyi okuyan kimseye Allah’u Teala kıyamet gününde Kevser şarabından içirir." (Bursevi, Ruhul-Beyan, 10/)

Amme (Nebe) Suresi hakkında metnimizde sizler için hazırladıklarımız:

  • Amme (Nebe) Suresi Dinle (Fatih Çollak Hocaefendi)
  • Amme Suresi Arapça Oku
  • Amme Suresi Türkçe Okunuşu
  • Amme (Nebe) Suresi Meali
  • Amme Suresi İlgili Hadis-i Şerifler
  • Amme Suresinin Fazileti ve Okumanın Faydaları
  • Amme Suresinin Konusu Nedir?
  • Nebe (Amme) Suresi’nin Tefsiri
  • Yasin Suresi, Fetih Suresi, Ayetel Kürsi, Amenerrasulü ve Namaz Sureleri

AMME (NEBE) SURESİ ARAPÇA DİNLE TAKİP ET - VİDEO (FATİH ÇOLLAK HOCA)

AMME SURESİ ARAPÇA

  • Nebe (Amme) Suresi 1. Sayfa

  • Nebe (Amme) Suresi 2. Sayfa

AMME SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU*

(*Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için aramalarda çıkmak için sitemize eklenmiştir.)

Bismillahirrahmanirrahim

1. Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
2. Anin nebeil azîm(azîmi).
3. Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
4. Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
5. Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
6. E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
7. Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
8. Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
9.Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).
Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).
Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâ(şidâden).
Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Cezâen vifâkâ(vifâkan).
İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
İnne lil muttakîne mefâzâ(mefâzen).
Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
Ve kevâ’ibe etrâbâ(n).
Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).
Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).
Cezâen min rabbike atâen hısâbâ(hısâben).
Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâr rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).
Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).
Zâlikel yevmul hakku, fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yanzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).

AMME (NEBE) SURESİ MEALİ

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1. Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?

2. O büyük haberi mi?

3. Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.

4. Hayır; yakında bileceklerdir.

5. Yine hayır; yakında bileceklerdir.

6. Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?

7. Dağları da birer kazık?

8. Sizi çift çift yarattık.

9. Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

Geceyi bir örtü yaptık.

Gündüzü bir geçim-vakti kıldık.

Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik.

Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.

Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirdik.

Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye.

Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de.

Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.

Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz.

O sırada gök açılmış ve kapı kapı olmuştur.

Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.

Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.

Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir.

Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.

Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek.

Kaynar sudan ve irinden başka.

(İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak,

Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı.

Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.

Oysa Biz, herşeyi yazıp saymışızdır.

Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;

Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.

Nice bahçeler ve üzüm bağları.

Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

Dopdolu kadehler.

İçinde, ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne bir yalan.

Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); O'na hitap etmeye güç yetiremezler.

Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.

İşte bu, hak gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüşyolu edinsin.

Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.

AMME (NEBE) SURESİ İLE İLGİLİ HADİSLER VE OKUMANIN FAZİLETİ

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Nebe Suresini öğreniniz ve öğretiniz. Bu sureyi okuyan kimseye Allah’u Teala kıyamet gününde Kevser şarabından içirir." (Bursevi, Ruhul-Beyan, 10/)

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "İkindi namazından sonra Nebe suresini (vird olarak) okursa, Allah’u Teala o kimsenin rızkını artırır (kazancına bereket ihsan eder), Ona dünya dağları ağırlığınca iyilikler yazılır. Kıyamet günü yüce Allah her bir kılını nurlu kılar. Dünyadan cenneteki makamını görmeden de çıkmaz." (Ebûl-Leys Semerkandî, Tefsirul-Kur’ân, 6/)

Hz. Peygamber’in Nebe’ sûresini Mürselât sûresiyle birlikte namazın bir rek‘atında okuduğu bilinmektedir (Buhârî, 6, 28; Müslim, ).

“Amme yetesâelûn sûresini okuyan kimseye Cenâb-ı Hak kıyamet gününde soğuk içecekler lutfedecektir” meâlindeki rivayetin (Zemahşerî, VI, ; Beyzâvî, IV, ) mevzu olduğu belirtilmiştir (Zemahşerî, I, , Muhammed et-Trablusî, II, ).

NEBE (AMME) SURESİ NE ANLATIYOR? NEBE SURESİNİN KONUSU NEDİR?

Nebe’ sûresinin konusu öldükten sonra dirilmenin vukuu ve âhiretteki hayatın kısa tasvirinden ibarettir. Sûre, “İnkâr yoluna saplananlar kendi aralarında neyi tartışıp duruyorlar, üzerinde bir türlü anlaşamadıkları o büyük haberi mi?” ifadesiyle başlar ve ardından onun tartışma kabul etmeyen bir gerçek olduğunu yakında anlayacakları ifade edilir (âyet: ). Burada söz konusu edilen “büyük haber”in bazı müfessirlerce Kur’an olduğu söylenmişse de sûrenin devamından anlaşılacağı üzere kişiye sorumluluk duygusu kazandıran ve davranışlarını kontrol etme bilinci aşılayan kıyamet günüdür (İbn Kesîr, VII, ).

Bir yönüyle Allah’ın kudretinin yüceliğini gösteren işaret, bir yönüyle de kullar için büyük nimet olan varlık ve hâdiselere değinilir. Bunları yaratan kudretin, âhiret hayatını var etmeye elbette muktedir olduğuna işaret edilerek, kıyâmet ve cehennemden dehşetli, ibretli sahneler aktarılır. Buna mukâbil, gönülleri Allah saygısıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanan nimetler hatırlatılır. Âhiretin gerçekliği bir kez daha vurgulanarak, insanlık yakında başlarına gelecek korkunç bir azaba karşı uyarılır, imana dâvet edilir.

NEBE (AMME) SURESİ TEFSİRİ

Nebe’ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçen “mühim haber” mânasına gelen (nebe’) kelimesinden alır. (Amme), (Tesâül) (Mu‘sırât) isimleriyle de anılır. Bu sûreyle başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in son cüzü, “Amme cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 78, iniş sırasına göre ise sûredir.

Rahmân Rahîm Allah’ın ismiyle…

  • 1- Müşrikler birbirlerine neyi sorup duruyorlar?
  • 2- Belli ki o büyük dehşetli haberi soruyorlar.
  • 3- Hani aralarında anlaşmazlığa düştükleri o haberi.
  • 4- Hayır, anlaşmazlığa ne hâcet! Yakında onun ne olduğunu bilecekler.
  • 5- Evet, evet! Yakında gerçeği öğrenecekler.

Buradaki “büyük haber”den maksat, Rasûlullah (s.a.v.)’in nübüvveti, bilhassa ona indirilen Kur’an ve onun son derece tesirli bir üslupla tekrar tekrar bildirdiği kıyâmet haberidir. Herkesin iman ve amelinin sorulacağı âhiret günüdür. “Kur’an’ın bildirdiği bu gerçekler, pek büyük ve çok önemli bir haberdir” (Sãd 38/67) âyeti ise, bu büyük haberin Kur’an olduğuna işaret eder. Kur’an peyderpey inmeye başladığı zaman imandan nasibi olanlar ona inanıyor, inanmayanlar ise birbirlerine ve etraflarına sorup duruyor, “Kulağımıza gelen bu şeyler neyin nesidir? Muhammed peygamber mi olmuş? Tevhide ve âhirete imana mı çağırıyormuş? Hele o kıyâmet haberi de nedir? Ölüler dirilecek, herkes yaptıklarından hesâba çekilecekmiş, öyle mi?” diyorlardı. Herkes bir şey söylüyor, kimi tamâmen inkâr, kimi tereddüt ediyordu. İşte burada onların, Kur’an ve nübüvvet gibi iki mühim hâdise karşısında içine düştükleri ihtilaf ve kafa karışıklığı canlı bir tablo hâlinde tasvir edilmektedir.

Halbuki hiç de ihtilaf etmelerine gerek yoktu. Çünkü yakında Kur’an’ın verdiği her haberin, husûsiyle kıyâmetin kesin bir gerçek olduğunu bileceklerdi. Zira, şimdi beyân edileceği üzere gözümüzün önünde cereyan eden muazzam varlık ve hâdiseleri yaratan Allah, söz verdiği üzere kıyâmeti koparıp âhiret hayatını getirmeye de elbette güç yetirecektir.

Burada tefekkür nazarlarımıza arz edilen delil ve nimetlerden birincisi yeryüzüdür:

  • 6- Biz yeryüzünü bir döşek yapmadık mı?

اَلْمِهَادُ (mihâd) kelimesinin “beşik” mânası da vardır. Dolayısıyla bu ta­bir, dünyanın, âhiret hayatına yönelik bir terbiye ve gelişme vasıtası olduğuna işaret eder. Bu sûretle dünya hayatı, uzun seneleriyle, âhiret genişliği ve sonsuzluğu karşısında kısa bir beşik hayatı olmaktan başka bir manzara göstermez. Beşeriyeti, bir müddet zevk, safâ ve çile kucağında sallayan, sonra da ebediyete doğru uykuya salan dünya, hakîkaten hem şu geçici hem de sonsuz hayatın beşiğidir. İnsan, ilim ve hikmetleri elde ettikten sonra bile ebediyetin azameti ve kemâli karşısında yine bir bebek olmaktan kurtulamaz. Nihâyet dünya ve ölüm hatıralarıyla dolu olarak hakikat sabahına ve asıl hayata kavuşur.

İkincisi dağlardır:

  • 7- Dağları da onu sağlam tutan birer kazık.

İlâhî kudret dağları yeryüzü çadırına birer kazık olarak çakmıştır. Muazzam büyüklük ve ağırlıktaki bu dağlar yeryüzünü sağlam tutar. Sallanmasına ve çalkalanmasına mâni olur. (bk. Enbiyâ 17/31) Deniz sularının yeryüzünü istilasını engeller. Rüzgârların, bulutların ve yağmurların çeşitli akımlarla dağılımını sağlar. İçlerindeki madenler ve sular, üstlerindeki çeşitli bitki ve ormanlar ile dağların insan hayatı üzerinde sayılamayacak faydaları vardır. Demek ki dağlar hem jeolojik olarak arzın kazıkları, hem de sağladığı faydalar itibariyle insan hayatının kazıkları mesâbesindedir.

Üçüncüsü insanın erkek ve dişi hâlinde çift olarak yaratılmasıdır:

  • 8- Sizi çiftler hâlinde yarattık.

Âilevî, içtimâî hayat ve insan neslinin bekâsı insanın çift olarak yaratılması gerçeğine bağlanmıştır. Gerçi bu durum sadece insana mahsus değildir. İnsanla birlikte hayvanlar, bitkiler, canlı cansız tüm varlıklar çift olarak yaratılmıştır. Yüce Allah, kâinat nizamını her şeyin çift oluşu üzerine kurmuş, tekliği zâtına ait kılmıştır. (bk. Yâsîn 36/36; Zâriyât 51/49)

Dördüncüsü uykudur:

  • 9- Uykunuzu bir dinlenme kıldık.

سُبَاتًا (sübât) kelimesinin kesmek, faaliyetlerini durdurmak, rahat et­mek, salgın ölüm gibi mânaları vardır. Bu mânaların her biri, uykunun çeşitli yönleriyle alakalıdır. Allah Teâlâ uykuyu insan için bir dinlenme, huzur ve rahat vakti kılmıştır. Uyku esnâsında beden, bütün meşgalelerden kesilerek huzur ve sükûna erer. Ruh, uykuda insana, aslî vatanından esintiler nakleder. Vücudlar müşterek bir ölüm tatbîkâtı içinde fânîliklerinden sıyrılarak ölüler gibi Hakk’ın tasarruflarına açıkça teslim olurlar. Herkes yerde ve her şey uykuda olduğu halde, ruhlara akseden intibâ ve tecellîler başka başka olur.

Beşincisi gecedir:

  • Geceyi, karanlığı ile sizi örten bir örtü yaptık.

لِبَاسًا (libâs), sırta giyilen iç çamaşırdan ziyâde, uyku esnâsında üste yorgan gibi örtülen örtü mânasındadır. Uyku insanı dinlendirir. Gece karanlığı da insanı yorgan gibi sarar. Onun ayıp yerlerini ve gizli kalması gereken şeylerini gizler. Güneşin ışığından ve ısısından korur. Aynı zamanda gece, açıktan erilemiyecek bir takım gâyelere ermek için bir pusu hizmeti görür. Gündüz maişet temini kastıyla koşuşturan insanlar, gece dinlenmek için hânelerine ve yuvalarına dönerler. Rabbimizin bahşetmiş olduğu gece elbisesi, çok kazanma hırsı ile helâke doğru koşan insanları bu tehlikeden muhâfaza eder; tabiatın ve insan bedeninin belirli bir denge içerisinde devam etmesini sağlar. Mü’min geceyi bir yorgan gibi üzerine bürünerek kaybettiği maddî ve mânevî güçleri tekrar kazanmak için Allah’a yönelir, mânevî hazları kuşanır ve takvâ elbisesini giyer. Gecenin umûmî baskı kanunu altında, sırtları toprak bilmeyen cebbarlar da dâhil olmak üzere herkes zavallı bir halde yerlere serilmiş yatarken sâlih kimseler ve ibâdete dalanlar nefeslerini ömür tesbihi hâlinde bir bir Hakk’a sayarlar. Allah’ın heybetinden ürpererek ihsana ererler ve hayâ duyguları artar. Sözleri tesir ve sağlamlık kazanır. Gece libâsına bürünmüş olan yakarış ve dualar da, hedeflerini daha kolay bulur.

Altıncısı gündüzdür:

  • Gündüzü geçiminiz için çalışma zamanı kıldık.

İnsanların maişetlerini temin edebilmeleri için İlâhî kudret onu aydınlık kılmıştır. Gündüz geçinmek, çalışıp çabalamak zamanıdır.

Yedincisi yedi kat göğün yaratılmasıdır:

  • Üstünüzde yedi kat sapasağlam gök bina ettik.

Allah Teâlâ bunları çok sağlam bir şekilde bina etmiştir. İnsanların yaptığı binalar gibi, zamanın geçmesiyle eskiyip yıpranmazlar. Gökyüzünde kütleleri, hızları, yörüngeleri farklı milyarlarca galaksi ve yıldız dolaştığı halde hiçbir çarpışma ve düzensizlik meydana gelmez. (bk. Mülk 67/)

Sekizincisi güneştir:

  • Oraya alev alev yanan, parıl parıl parıldayan bir lamba olarak güneşi astık.

سِرَاجًا (sirâc) lamba, وَهَّاجًا (vehhâc) ise alev alev yanan, şa’şaalı bir şe­kilde parıl parıl parıldayan demektir. Güneş, içinde sıkışan ve yoğunlaşan maddelerin birleşip bütünleşmesiyle çok büyük bir alev topu hâlini almıştır. Yüzey sıcaklığı santigrat derece, iç sıcaklığı ise 20 milyon santigrat derecedir. Güneş’te her saniye milyon ton hidrojen milyon ton helyuma dönüşür. Aradaki 4 milyon tonluk fark gaz maddesi de enerji ışın hâlinde uzaya yayılır.

Dokuzuncu ve onuncu deliller de şöyle beyan edilir:

  • Sıkışıp yoğunlaşmış yağmur dolu bulutlardan şarıl şarıl su indirdik;
  • Onunla tâneler ve bitkiler bitirelim diye.
  • Ağaçları birbirine sarmaş dolaş olmuş yemyeşil bağlar, bahçeler yetiştirelim diye.

Bütün bu ilâhî kudret nişâneleri ve azamet tecellileri, dikkatlerimizi iki mühim noktaya çeker:

Birincisi; bu muazzam ve muhteşem nizam bir tesadüf sonucu kendi kendine oluşmamıştır. Üstelik eşsiz bir nizam ve âhenk içinde kendinden istenileni yerine getirmektedir.

İkincisi; kâinatta hiçbir şey maksatsız yaratılmamıştır. Her şeyin bir sebebi, hikmeti ve gâyesi vardır. Aynı şekilde insan da boşuna yaratılmamıştır. O, dünya hayatında verilen bunca nimetlerle imtihana tâbi tutulmuştur ve bir gün yaptıklarının hesâbını verecektir. İşte o, gelmesi kesin olan kıyâmet günüdür:

  • Şüphesiz o hüküm ve ayrışma günü, vakti kesin olarak belirlenmiş bir gündür.
  • O gün sûra üfürülür, siz de bölük bölük gelirsiniz.
  • Gökyüzü açılır, kapı kapı olur.
  • Dağlar yerlerinden koparılıp yürütülür, bir serâp hâlini alır.

âyette geçen اَلْفَصْلُ (fasl) iki şeyi birbirinden ayırmak demektir. Dolayısıyla burada hakkın bâtıldan ayrılması, hüküm verilerek insanların aralarının ayrılması mânasında kullanılır. “Fasıl Günü” de gerçeğin ortaya çıktığı, insanların hesaplarının görüldüğü, aralarındaki anlaşmazlıkların halledildiği kıyâmet günüdür. Dünyada bağların ve bahçelerin bir hasat mevsimi olduğu gibi, insanların dünyada yaptıkları işlerin hesâbının görüleceği, hakkında ihtilafa düştükleri şeyin ayan beyân ortaya çıkacağı ve bütün dâvaların görüleceği bir kıyâmet günü gelecektir.

Şimdi dikkatler öncelikle cehennem ve cehennemlikler üzerine çekilir:

  • Cehennem pusuda, içine düşecek suçluları beklemektedir.
  • O, azgınların dönüp varacakları bir yerdir.
  • Orada sonsuz devirler boyunca kalacaklar.
  • Ne bir serinlik tadacaklar orada, ne de bir içecek.
  • Onların içeceği sadece kaynar su ve irin olacak;
  • Günahlarına uygun bir ceza olarak.
  • Çünkü onlar hesâba çekilmeyi ummuyorlardı.
  • Bu yüzden âyetlerimizi yalanlayıp duruyorlardı.
  • Biz ise onların yaptığı her şeyi bir bir sayıp kayıt altına alıyorduk.
  • Onlara şöyle denir: “Şimdi tadın azâbı! Bundan böyle size, azâbınıza azap katmaktan başka bir şey yapacak değiliz.”

Cehennem âyette مِرْصَادًا (mirsãd) olarak tavsif edilir. Mirsãd, gözetleme yeri demektir. Cehennem bekçileri, oraya gelecek suçluları gözetlemektedirler. Bu kelimenin “gözetleyici” mânası da vardır. Buna göre cehennemin bizzat kendisi azgınları gözetlemektedir. Böylece o, âdeta akıllı bir canlı olarak tasvir edilir. Nitekim Mülk sûresi 8. âyette, cehennemin içine atılacak suçlulara karşı kızgınlıktan kükreyip durduğu, öfkesinden çatlayacak hâle geldiği tasvîrî bir ifadeyle canlandırılmaktadır.

âyetteki اَلْاَحْقَابُ (ahkâb) kelimesinin, devamlılık ve birbiri ardını izleme mânalarını içeren asır, birbirini tâkip eden birçok seneleri içine alam devir ve belirsiz bir zaman gibi anlamları vardır. Seksen sene, yetmiş bin sen, her biri bin sene demek olan âhiret günleriyle seksen yıl diyenler de olmuştur. Ancak “devamlılık ve birbiri ardını tâkip etme” mânalarının olması, ebediliği ifade etmektedir. Bu sebeple müddetinin ne kadar olduğu, cehennemin ebedî olduğu gerçeğine tesir edecek bir öneme sahip değildir.

âyetteki اَلْغَسَّاقُ (ğassâk), cehennemde yananların yaralarından akan irin demektir. Bunun son derece soğuk ve dondurucu su mânası da vardır. Hâsılı onlara işe yarar, insan fıtratına uygun ne bir yiyecek ne de bir içecek verilecek; yiyecek içecek olarak verilen şeyler bile onların azabını artıracaktır. Çünkü âhirete inanmama ve Allah’ın âyetlerini yalanlamaya en uygun ceza budur.

İnsanları yaptıkları kötülüklerden vazgeçirmek, küfür ve şirk bataklığından kurtarıp görmedikleri âhirete iman etmeye sevk edebilmek için korku faktörü, teşvik ve mükâfat unsurundan daha etkilidir. Bu sebeple burada da cehennem ehlinin göreceği azab öncelikle anlatıldı. Şimdi de teşvik unsuru olan çeşitli nimet sofralarının kapıları aralanmaktadır:

  • Gönülleri Allah’a saygıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar için büyük bir kurtuluş vardır.
  • Muhteşem bahçeler ve üzüm bağları,
  • Göğüsleri tomurcuklanmış aynı yaşta dilberler,
  • Dolup taşan kadehler, hep onlar içindir.
  • Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.
  • Bütün bunlar Rabbinden, yaptıklarına yeterli bir karşılık, çok iyi hesaplanmış bir mükâfattır.

اَلْكَوَاعِبُ (kevâ‘ib) göğüsleri yeni tomurcuklanmış gümüş memeli dilberler demektir. اَلأتْرَابُ (etrâb) da aynı yaşta dilberler anlamındadır. Cennetin dilberleri taze olduğu gibi, erkekleri de tazedir. Çünkü hepsi genç yaştadır.

Görüldüğü üzere kullarına lutf u keremi sonsuz olan Allah ki:

  • O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. O Rahmân’dır. Kimse O’nun huzûrunda söz söylemeye güç yetiremez.
  • O gün Rûh ve melekler saf saf dizilir. Rahmân’ın izin verdiklerinden başkası konuşamaz. Konuşan da ancak doğru ve uygun olanı söyler.

âyette geçen اَلرُّوحُ (Rûh) hakkında, rûhlar üzerinde vazfeli, onları bedenlere sevk eden bir melek, genel olarak bütün rûhların cins ismi ve büyük bir melek diye izahlar yapılır. Bundan maksadın, Cebrâil (a.s.) olduğu da söylenir.

Sakın unutulmasın ki:

  • İşte bu, kesin olarak gelecek gündür. Öyleyse dileyen, kendisini Rabbine ulaştıracak bir yol tutsun.
  • Doğrusu biz sizi, gelmesi yakın bir azaba karşı uyardık. O gün insan bizzat kendi elleriyle ne hazırlayıp gönderdiğine bakacak; kâfir ise tamâmen ümidini yitirip: “Âh ne olurdu, keşke toprak olsaydım” diyecektir.

Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.)’e bir adam geldi ve:

“– Yâ Rasûlallah! Kıyâmet ne zamandır?” dedi. Efendimiz (s.a.v.):

“– Kıyâmet için ne hazırladın?” diye sorunca o da:

“– Allah ve Rasûlü’nün sevgisini” cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“– Öyleyse sen sevdiğinle beraber olacaksın” buyurdu.

Bu hâdise üzerine Enes (r.a.) şöyle derdi: “İslâma girmekten başka hiçbir şey bizi, Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.)’in “Muhakkak sen sevdiğinle berabersin” sözü kadar çok sevindirmemiştir. İşte ben de Allah’ı, Rasûlü’nü, Ebûbekr’i ve Ömer’i seviyorum ve onlarla beraber olmayı umuyorum, her ne kadar onların yaptıkları amelleri yapamadımsa da.” (Müslim, Birr )

Zira öte dünyada insanın varacağı yer ve orada alacağı derece, kendi iradesiyle yapmış olduğu işlere göre olacaktır. O gün insan önceden dünyada yaptığı amellerine bakacak; imanı olan Allah’ın rahmeti ile kurtulacak, kâfir ise bütün ümidlerini yitirdiğinde “ah ne olaydı keşke toprak olaydım, keşke hiç irade sahibi insan olarak yaratılmasaydım da hesâba maruz kalmasaydım” diyecektir. Dünyadayken Allah’ın verdiği bu önemli haberde ihtilaf eden kâfirler o gün hakikati anlayarak hayvanlara özenip toprak olmayı veya dünya hayatında dikkafalı olmak yerine toprak gibi mütevazi olup hakka itaat etmiş olmayı arzu ederek hasret ateşlerine yanacaklardır. (Tefsir / Prof. Dr. Ömer Çelik)

AYETEL KÜRSİ - AMENARRASULÜ - NAMAZ SURELERİ

İLGİLİ SURELER

İslam ve İhsan

Yasin Suresi

PAYLAŞ:                

Tebareke (Mülk) Suresi Arapça Türkçe Okunuşu ve Meali

Tebareke (Mülk) suresi kaç ayettir? Tebareke (Mülk) suresi ne anlatıyor? Tebareke suresi Arapça, Türkçe okunuşu ve meali. Mülk suresinin (Tebareke) fazileti nedir? Tebareke suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir? Tebareke suresi Arapça oku, dinle ve Tebareke suresi hakkında bilinmesi gereken herşey…

Mülk sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 30 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen اَلْمُلْكُ (mülk) kelimesinden alır. تَبَارَكَ (tebâreke) kelimesiyle başladığı için, Tebareke Suresi diye de isimlendirilmiştir. Ayrıca sûre, kendisini okuyanları kabir azabından koruduğu yönündeki bir rivayetten hareketle اَلْوَاقِيَةُ (Vâkiye: koruyucu), اَلْمُنْجِيَةُ (Münciye: kurtarıcı), اَلْمَانِعَةُ (Mâni‘a: engelelyici) ve اَلْمُجَادِلَةُ (Mücâdile: savunucu) isimleriyle de anılır. Kur’ân-ı Kerîm’in bu sûreyle başlayan cüzü, “Tebâreke cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 67, nüzûl sırasına göre ise sûredir.

Resûlullah (s.a.s.) Mülk sûresinin faziletiyle ilgili şöyle buyurmuştur:

“Kur’ân-ı Kerîm’de otuz âyetlik bir sûre vardır ki, okuyan kimseye şefaat eder ve onun günahı bağışlanır. Bu sûre Tebârekellezî bi-yedihi’l-mülk’tür.”(Ebû Dâvûd, Ramazan 10; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 9)

“Mülk sûresi kabir azabına karşı bir engel ve bir kurtarıcıdır, insanı kabir azabından kurtarır.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 9)

Tebareke (Mülk) suresi hakkında metnimizde sizler için hazırladıklarımız:

  • Tebareke (Mülk) Suresi Dinle (Fatih Çollak Hocaefendi)
  • Tebareke Suresi Arapça Oku
  • Tebareke Suresi Türkçe Okunuşu
  • Tebareke (Mülk) Suresi Meali
  • Tebareke Suresinin Fazileti ve Okumanın Faydaları
  • Tebareke Suresinin Konusu Nedir?
  • Mülk (Tebareke) Suresi’nin Tefsiri
  • Yasin Suresi, Amme Suresi, Fetih Suresi, Vakıa Suresi, Ayetel Kürsi, Amenerrasulü ve Namaz Sureleri

TEBAREKE SURESİ SURESİ ARAPÇA DİNLE TAKİP ET – FATİH ÇOLLAK HOCA (MÜLK SURESİ)

TEBAREKE SURESİ ARAPÇA OKU

  • Mülk (Tebareke) Suresi 1. Sayfa

  • Mülk (Tebareke) Suresi 2. Sayfa

  • Mülk (Tebareke) Suresi 3. Sayfa

TEBAREKE (MÜLK) SURESİ TÜRKÇE OKU*

(*Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için aramalarda çıkmak için sitemize eklenmiştir.)

Bismillahirrahmanirrahim

1. Tebârakellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

2. Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).

3. Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr(futûrin).

4. Summerciıl basara kerrateyni yenkalib ileykel basaru hâsien ve huve hasîr(hasîrun).

5. Ve lekad zeyyennâs semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr(saîri).

6. Ve lillezîne keferû bi rabbihim azâbu cehennem(cehenneme), ve bi’sel masîr(masîru).

7. İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr(tefûru).

8. Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).

9. Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey-in in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).

Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).

11. Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri).

İnnellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiratun ve ecrun kebîr(kebîrun).

Ve esirrû kavlekum evicherû bihî, innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).

E lâ ya’lemu men halaka, ve huvel latîful habîr(habîru).

Huvellezî ceale lekumul arda zelûlen femşû fî menâkibihâ ve kulû min rızkıhî, ve ileyhin nuşûr(nuşûru).

E emintum men fîs semâi en yahsife bikumul arda fe izâ hiye temûr(temûru).

Em emintum men fîs semâi en yursile aleykum hâsıbâ(hâsiben) fe se ta’lemûne keyfe nezîr(nezîri).

Ve lekad kezzebellezîne min kablihim fe keyfe kâne nekîr(nekîri).

E ve lem yerav ilât tayri fevkahum sâffâtin ve yakbıdne, mâ yumsikuhunne illâr rahmân(rahmânu), innehu bi kulli şey’in basîr(basîrun).

Em men hâzâllezî huve cundun lekum yansurukum min dûnir rahmân(rahmâni), inil kâfirûne illâ fî gurûr(gurûrın).

Em men hâzâllezî yerzukukum in emseke rızkahu, bel leccû fî utuvvin ve nufûr(nufûrın).

E fe men yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ em men yemşî seviyyen alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Kul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

Kul huvellezî zeraekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

Ve yekûlûne metâ hâzâl va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

Kul innemâl ilmu indallâhi ve innemâ ene nezîrun mubîn(mubînun).

Fe lemmâ raevhu zulfeten sîet vucûhullezîne keferû ve kîle hâzâllezî kuntum bihî teddeûn(teddeûne).

Kul e raeytum in ehlekeniyallâhu ve men maıye ev rahımenâ fe men yucîrul kâfirîne min azâbin elîm(elîmin).

Kul huver rahmânu âmennâ bihî ve aleyhi tevekkelnâ, fe se ta’lemûne men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).

Kul e raeytum in asbaha mâukum gavran fe men ye’tîkum bi mâin maîn(maînin).

MÜLK SURESİ (TEBAREKE) MEALİ

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Kâinatın mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti elinde bulunan Allah yüceler yücesi, bütün iyilik ve bereketlerin kaynağıdır. O’nun her şeye gücü yeter.

2. O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti dâimâ üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O’dur.

3. Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?

4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir.

5. Biz yere en yakın olan göğü kandillerle süsledik. O kandilleri şeytanlara atılan birer mermi yaptık; onlara bir de alevli ateş azabı hazırladık.

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!

7. Oraya atıldıklarında, cehennemin onları yutmak için homurtu­larla nasıl içine doğru nefes alıp, uğuldaya uğuldaya kaynadı­ğını işitirler.

8. Kâfirlere öfkesinden neredeyse çatlayacak! Her bir bölük oraya atıldıkça cehennem bekçileri onlara: “Allah’ın azabından sakındıran bir uyarıcı size gelmemiş miydi?” diye sorarlar.

9. Şöyle cevap verirler: “Evet, bize bir uyarıcı geldi. Fakat biz onu yalanladık ve onlara: «Allah’ın bir şey indirdiği falan yok; siz ancak büyük bir sapıklık ve şaşkınlık içindesiniz» dedik.”

Sonra şöyle hayıflanırlar: “Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!”

Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık Allah’ın rahmetinden uzak olsun o çılgın ateş mahkûmları!

Buna karşılık, duyu ve idrak sınırlarının ötesinde bulunan Rab­lerine karşı kalpleri saygı ve ürpertiyle dolu olanlara gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

Söylemek istediğinizi ister içinizde gizleyin, ister açığa vurun hiç fark etmez. Çünkü O, göğüslerde saklanan en gizli düşünceleri bile tam olarak bilir.

Yaratan yarattığını bilmez olur mu hiç? İlmi her şeyin bütün inceliklerine kadar nüfûz eden ve her şeyden hakkiyle haberdar olan yalnız O’dur.

O Allah ki, yeryüzünü sizin için uysal bir binek hâline getirmiştir. Öyleyse onun omuzları üzerinde rahatça dolaşın ve Allah’ın sizin için hazırladığı nimetlerden faydalanın. Ama sonunda O’nun huzurunda toplanacağınız unutmayın!

Gökte olan zâtın, sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz? Bir de bakarsınız, yer çalkalanıp duruyor!

Yahut gökte olanın, üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Siz, benim tehdidimin nasıl bir şey olduğunu yakında bileceksiniz!

(Allah Teâlâ zaman ve mekandan münezzeh olup, ilmi ve kudretiyle her yerdedir. O’nun hâkimiyet ve tasarrufunun dışında kalan hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla bu âyetlerde “gökteki” sözü ile Cenâb-ı Hak kastedilmekle birlikte bu mecâzi bir ifadedir. Bu ifade, O’nun yüceliğini ve kudretinin sonsuzluğunu vurgular. Allah mutlak mânada yücedir, sonsuz ve sınırsızdır. Zaman ve mekanla kayıtlı olanlar sınırlı olduğu halde Allah Teâlâ bu sınırlamalardan pak ve uzaktır. ( ve ayetlerin tefsiri - Prof. Dr. Ömer Çelik Tefsiri))

Gerçek şu ki, bunlardan öncekiler de âyetlerimi ve peygamber­lerimi yalanlamışlardı. Fakat beni inkâr etmenin âkibeti neymiş, gördüler!

Üzerlerinde kanatlarını aça kapaya uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan Rahmân’dan başkası değildir. Şüphesiz O, her şeyi hakkiyle görmektedir.

Size Rahmân’dan başka yardım edip sizi O’nun azabından kurtaracak ordunuz hangisi? Doğrusu kâfirler, büyük bir yanılgı ve tam bir aldanmışlık içindeler.

Eğer Rahmân size verdiği rızkı kesiverecek olsa, o zaman sizi rızıklandıracak olan hani kim? Gerçek şu ki onlar azgınlık içinde ve haktan uzaklaşmakta direnip duruyorlar.

Düşünün bakalım; yüzüstü kapanarak sürünen mi emniyet içinde ve sapmadan yol alıp hedefine ulaşır, yoksa doğrudan hedefe götüren dümdüz bir yol üzerinde hiç sapmadan dimdik yürüyen mi?

De ki: “Sizi yaratan, size kulaklar, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne de az şükrediyorsunuz?”

De ki: “Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan da O’dur. En sonunda diriltilip yine O’nun huzurunda toplanacaksınız!”

Buna rağmen hâlâ: “Eğer doğru söylüyorsanız, bizi tehdit edip durduğunuz kıyâmet ne zaman gerçekleşecek?” diye alay ediyorlar.

De ki: “Onun bilgisi, sadece Allah katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım!”

Nihâyet kıyâmeti yakından gördüklerinde inkâr edenlerin yüzleri korku ve kederden simsiyah kesilir. Onlara: “Alay ederek küs­tahça isteyip durduğunuz şey işte bu!” denilir.

De ki: “Allah beni ve beraberimdeki mü’minleri helâk etse veya bize merhamet etse, bu O’nun bileceği bir iştir. Peki, söyler misiniz bana, ya kâfirleri can yakıcı azaptan kim kurtaracak?”

De ki: “O Rahmân’dır; O’na inandık ve yalnız O’na güvenip dayandık. Bu sebeple, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında siz de öğreneceksiniz!”

De ki: “Söyleyin bana: Eğer suyunuz yerin dibine çekiliverse, size kaynağından akıp duran yeni ve tatlı bir suyu kim getirebilir?”

TEBAREKE SURESİNİN FAZİLETİ VE OKUMANIN FAYDALARI

Resûlullah (s.a.s.) Mülk sûresinin faziletiyle ilgili şöyle buyurmuştur:

“Kur’ân-ı Kerîm’de otuz âyetlik bir sûre vardır ki, okuyan kimseye şefaat eder ve onun günahı bağışlanır. Bu sûre Tebârekellezî bi-yedihi’l-mülk’tür.”(Ebû Dâvûd, Ramazan 10; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 9)

“Mülk sûresi kabir azabına karşı bir engel ve bir kurtarıcıdır, insanı kabir azabından kurtarır.”(Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 9)

Peygamberimiz (s.a.s.), sûre olan Secde sûresiyle beraber bu Mülk sûresini okumadan istirahata çekilmezdi.(Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 9)

TEBAREKE SURESİNİN NUZULÜ VE KONUSU NEDİR?

Mushaftaki sıralamada altmış yedinci, iniş sırasına göre yetmiş yedinci sûredir. Tûr sûresinden sonra, Hâkka sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur.

Konusu, Allah Teâlâ’nın yüceliğini ve üstün kudretini zikrederek başlayan sûre, ölüm ve hayatın hikmetini bildirir. Cenâb-ı Hakk’ın kâinatta tecellî eden kudret delillerine dikkat çekerek, O’nun insanları yeniden dirilteceğini, dolayısıyla inananların mükâfat görüp, kâfirlerin cezalandırılacağını haber verir.

MÜLK SURESİNİN (TEBAREKE) TEFSİRİ

1. Kâinatın mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti elinde bulunan Allah yüceler yücesi, bütün iyilik ve bereketlerin kaynağıdır. O’nun her şeye gücü yeter.

Allah Teâlâ, çok mübârektir. Yani nihâyetsiz bir azamet ve kudret sahibidir. Sıfat ve fiilleri itibariyle herkesten üstündür. Tüm iyiliklerin ve bereketlerin kaynağıdır. Ezelî ve ebedî kemâlâta sahip tek zattır. Bütün kâinatın hâkimiyeti, saltanatı ve hükümdarlığı O’nun kudret elindedir. Dilediğini yüceltir, dilediğini zelil kılar. Dilediğini öldürür, dilediğini diriltir. Dilediğini zengin eder, dilediğini fakir kılar. Ölümü ve hayatı yaratan da O’dur. Yalnız bunları hikmetsiz ve boş yere değil, dünyada insanları imtihan etmek için takdir buyurmuştur. İmtihanın maksadı ise, ömrünü ve kendisine sunulan imkânları en doğru bir şekilde kullanarak en güzel amelleri kimin işleyebileceğini ortaya çıkarmaktır. İmtihanı yapan Allah Teâlâ olduğuna göre, sorulan soruların mâhiyetini ve bunlara verilecek cevapların doğruluğunu en iyi bilen de O’dur. O halde kulun bu imtihanda başarılı olabilmesi için, Allah katında neyin iyi neyin kötü, hangi amelin makbul hangi amelin merdut olduğunu bilmesi ve ona göre davranması gerekir. Ayrıca çıkan sonuca göre bir mükâfat veya ceza olmasa, imtihanın bir anlamı kalmaz. Demek ki Cenâb-ı Hak imtihanın müspet ya da menfi neticesine göre kullarına bir karşılık verecektir. O, bunu yapmaya muktedirdir; kimse O’nu yapacağı bir işten engelleme gücüne sahip değildir. Ancak henüz imtihan süresi bitmeden kötülükten vazgeçip tevbe edenler için de O, sonsuz bağışlayıcı bir Rabdir.

O sonsuz kudret ve sınırsız merhamet sahibi Rab ki:

2. O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti dâimâ üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O’dur.

Allah Teâlâ, çok mübârektir. Yani nihâyetsiz bir azamet ve kudret sahibidir. Sıfat ve fiilleri itibariyle herkesten üstündür. Tüm iyiliklerin ve bereketlerin kaynağıdır. Ezelî ve ebedî kemâlâta sahip tek zattır. Bütün kâinatın hâkimiyeti, saltanatı ve hükümdarlığı O’nun kudret elindedir. Dilediğini yüceltir, dilediğini zelil kılar. Dilediğini öldürür, dilediğini diriltir. Dilediğini zengin eder, dilediğini fakir kılar. Ölümü ve hayatı yaratan da O’dur. Yalnız bunları hikmetsiz ve boş yere değil, dünyada insanları imtihan etmek için takdir buyurmuştur. İmtihanın maksadı ise, ömrünü ve kendisine sunulan imkânları en doğru bir şekilde kullanarak en güzel amelleri kimin işleyebileceğini ortaya çıkarmaktır. İmtihanı yapan Allah Teâlâ olduğuna göre, sorulan soruların mâhiyetini ve bunlara verilecek cevapların doğruluğunu en iyi bilen de O’dur. O halde kulun bu imtihanda başarılı olabilmesi için, Allah katında neyin iyi neyin kötü, hangi amelin makbul hangi amelin merdut olduğunu bilmesi ve ona göre davranması gerekir. Ayrıca çıkan sonuca göre bir mükâfat veya ceza olmasa, imtihanın bir anlamı kalmaz. Demek ki Cenâb-ı Hak imtihanın müspet ya da menfi neticesine göre kullarına bir karşılık verecektir. O, bunu yapmaya muktedirdir; kimse O’nu yapacağı bir işten engelleme gücüne sahip değildir. Ancak henüz imtihan süresi bitmeden kötülükten vazgeçip tevbe edenler için de O, sonsuz bağışlayıcı bir Rabdir.

O sonsuz kudret ve sınırsız merhamet sahibi Rab ki:

3. Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?

4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir.

Mülk Suresi tefsirinin (Prof. Dr. Ömer Çelik) tamamı için tıklayınız

SURELER- AYETEL KÜRSİ – AMENARRASULÜ – NAMAZ SURELERİ

MÜSLÜMANIN KUR’AN-I KERİM ÖĞRENMESİ FARZ MIDIR?

İslam ve İhsan

Yasin Suresi

Fetih Suresi Türkçe Oku, Dinle ve Fetih Suresi Meali

PAYLAŞ:                

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası