islami dava şiirleri / İslamın Şiir Anıtlarından - SEZAİ KARAKOÇ - - Kitap | funduszeue.info

Islami Dava Şiirleri

islami dava şiirleri

Bir dava adamı Necip Fazıl'dan 10 görüş 10 şiir

Bir mücadele adamı Necip Fazıl Kısakürek, Yunus Emre'den, Fuzuli'den, Yahya Kemal Beyatlı'dan miras aldığı edebiyata, boyut atlattı. Edebiyat çilekeşi Necip Fazıl Kısakürek, fikirleri ve eserleriyle düşünce dünyamızda derin izler bıraktı. Onun için İslâmi değerler, kutlu davasıydı. "Ya bin yıl, ya bin asır sonra o gün gelecek/ Koklarken küllerimi mezarımda bir böcek/ O kadar yanacak ki, bir yüksüklük toprağım/ Yerden bir damar gibi kopup fışkıracağım!" diyen usta şairin poetikasından 10 görüşünü ve 10 şiirini sizler için derledik.

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

HALA VİCANINIZ RAHAT MI?


BEN FİLİSTİNLİ MERYEM.

KİMSESİZ KARDEŞİMİN KİMSESİ.
BEN FİLİSTİNLİ MERYEM
YOK OLANBİR HALKIN SESİ
DUYABİLİRMİSİNİZ SESİMİ
NERDEN DUYACAKSINIZ
HİÇ HALKINIZ YOK OLMADI Kİ

BEN FİLİSTİNLİ MERYEM
SIĞINDIM KİMSESİZLER KİMSESİNE
NEREDN BİLECEKSİNİZ SIĞINMAYI
KALBİ BURKAN ACIYI
İNSAN ABVLAYAN AVCIYI
SİZ NERDEN BİLECEKSİNİZ?

GÖZLERİNİZ GÖRÜYOR KULAKLARINIZ DUYUYOR MU
HALA KALBİNİZ YERİNDE Mİ ACABA

BEN FİLİSTİNL,BEN IRAKLI,BEN AFGANLI,BEN AFRİKALI
MERYEM
KUCAĞINIZA ALDIĞINIZ ÇOCUĞUNUZ SARILIRKEN BOYNUNUZA
İLİKLERİNİZDE HİSSEDERKEN SICAKLIĞI
MASUMLUĞU
NUTKUNUZ VAR MI İNSAN HAKLARI İÇİN

HALA AYNALARDA YÜZÜNÜZ VAR MI?
SİZE GÜLÜMSEYEN

HALA VİCANINIZ RAHAT MI?
AKŞAM HABERLERİNDE
İNSAN AVLAYAN AVCIYI SEYREDERKEN
BİR ÇOCUK ANNESİNİN GÖZLERİ GÖZLERİNDE
GECENİN BİLMEM HANGİ SAATİNDE
SABAHI BEKLERKEN

HALA RAHAT MI UYKULARINIZ
BİR MİLLET YOK OLURKEN..

uLKuDaS

Ey insan olma onurundan kırıntılar taşıyan yeryüzü yaratıkları!!!
Not düşüyorum ortadoğuya
Birer kova su dökmenin zamanıdır
Doldurun o kovaları kanınız ve göz yaşınızla
Dökün arzın dört yanından ulaşsın ortadoğuya
Ulaşsın Irak’a
Ulaşsın Çeçenya’ya
Ulaşsin Filistine Afganistan’a
Boğsun Peygamber katillerini
Alsın öcünü esir kamplarında öldürülenlerin
Anasız babasız büyüyen yetimlerin
Alsın öcünü El-Halilin Şeyh Şamillerin Şeyh Yasinlerin
AlsIn öcünü Muhammed Cemallerin
Ve alsIn öcünü Zekeriyanin!!!

                     uLKuDaS                                                                

DAVA…YÜREK İSTER

Dava Bilal gibi kızgın kumlara ve taşlara rağmen ALLAH diyerek ölmektir

Dava Yusuf gibi imtihana göğüs germek…

Köle olarak girdiği zindandan Peygamber gibi çıkmaktır

Hamza gibi binlerce can feda etmektir

Dava Halit Bin Ziyat gibi şehitlere karışmak

Dava Ebu Bekir gibi sadakat ister

Cenneti değil yalnız ALLAH’ın rızasını diler

Dava Sahabe açken karnına iki taş bağlayan Peygamberin davasıdır

Dava atılan taşları tutup güller sunmaktır

Dava düşman olarak girilen kapıdan dost çıkmaktır

Dava bırakılan emaneti canı gibi korumaktır

Dava Sümeyye’nin örtüsü için canını vermesi ALLAH’a canlarla gitmesidir

Dava adaletin,sevginin,aşkın,dostluğun,sadakatin annesidir

Dava yüz yaşında bile olsa ALLAH’tan şehadeti dileyen

Ebu Eyüp El-Ensari’nin mücadelesidir…

Dava ezanlarda tek yürek olmak secdelerde ALLAH’a varmaktır

Ebu Cehil’lere dur deme…

Zalimlere göğüs germe…

Zulme direnme,haklının yanında,haksızın karşısında olmaktır

Dava bir yetim görüldü mü koruma ve okşama Resul’ün bile

Bir yetim olduğunu unutmama davasıdır

Bu dava gönül ister,çokluk değil ,birlik ister;bu dava yüreğiyle sevgiyle

Devleşerek iman ister…

Dava safını belirlemek ,imanını güçlendirmek

Senin rızan için ben buradayım ya Rabbim diyebilmektir…

Dava çakıl taşları kadar,denizler kadar çok günahı bile olsa

Onu affederek bir ALLAH’a sahip olduğunu bilme davasıdır…

ALLAH sabrınızı daim,azminizi baki,davanızı mübarek kılsın

(AMİN)

                                 uLKuDaS

BENIM BACIMUyanmis gafletten bir baci daha,
Kaldir elleri yalvar ALLAHA
Geriye donme sakin bir daha!!
Gazan mubarek olsun,benim can bacim.

                        uLKuDaS                                                

Unutma ki bu dunya ebedi degil,
Kir nefsini sen secdeye egil,
Namazsiz yasam islam degil,
Birakma namazi kil benim bacim..

Tutanlar orucu yaklasir hakka,
Hem kalkan olur,yetisir darda
Mevla yardim eder kalinca zorda
ihlas ile orucu tut benim bacim

Gir tesetture kanma modaya,
Sanmaki aciklikla gidilir aya,
Aciklikla birinci olan yamyama,
insan eti versen yiyor bacim..

Lanet okudu RASUL acik,ciplaga,
Ondan lanet alan ermez felaha,
Sen vur baltani moda denen ilaha,
Benze sumeyyelere,sen benim bacim..

Unutma ki musluman bilgisiz olmaz,
ilmi alan,kahrolasi putlara tapmaz,
ilah nedir taniyan,dogrudan sapmaz,
ilimle mesgul ol sen,benim bacim

Kardeslerim eziliyor Kurşunlara diziliyor…


Kardeslerim eziliyor
Kurşunlara diziliyor
Yazılıyor çiziliyor
Sözde bundan derttesiniz
Peki, hani nerdesiniz?
Hem Filistin hem Irakta
Acıma yok, yok merakta
Zulümlere bakarak da
Siz emin bir yerdesiniz
Hani şimdi nerdesiniz? Gece gündüz saldırılır
Çoluk çocuk öldürülür
Camide çan çaldırılır
Nerdesiniz, nerdesiniz
Allah için nerdesiniz?Bosna hersek Cecenistan
Libya irak afganistan
İslam yurdu mezaristan
Sizler hangi şerdesiniz
Müslümanlar nerdesiniz

                               uLKuDaS                                           

UÇMAK İSTİYORDU O KANLI DİYARLARA


YÜREĞİMDE KÜÇÜK BEYAZ BİR GÜVERCİN

KANAT ÇIRPIYORDU YALNIZ,AMA ÜMİTLİ

UÇMAK İSTİYORDU O KANLI DİYARLARA

SONRA BİR BAŞKA YÜREK,BİR BAŞKA DAHA

BİNLERCE YÜREK ÖZLEM DUYUYORDU

AYNI AŞKA…

VAKİT TAMAMDI.

GÜVERCİNLERİN UÇMA ZAMANI,

KUŞANDIK EN GÜÇLÜ SİLAHLARI,

ŞEHADET ÖZLEMİ VE İMANI

DÜŞTÜK YOLLARA…

ZALİM SÖZDE GÜÇLÜYDÜ

KAFİR HAN HAMAM PEŞİNDE

BİZ FİRDEVSLERİ TAŞIYORUZ YÜREKTE

ONLARDA TANK, TÜFEK, FÜZE

BİZ SAVAŞIYORUZ TAŞLARLA,.EBABİLLERLE

ONLAR ASKERDİ HEPSİ PARALI

BİZLER İSE DAVAYA SEVDALI

ONLAR ÖZGÜRLÜK TÜRKÜLERİ SÖYLERDİ

BİZİM DİLİMİZDE ALLAHU EKBER ZİKİRLERİ

AYNI SANCAK ALTINDA TOPLANMAYA KARARLIYDIK

İYİ BAK GÖRÜRSÜN HER YERDE BİZ VARDIK

AYNI AŞKA SEVDALIYDIK…


                                  uLKuDaS                                                

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî


Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Aklansın.. Ölümün kara düşleri,
Korkuları, umutlara döndürsün.
Rahmetinle, her damlası
Cehennemler söndürsün…
Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Cennetler berâtı inci damlalar,
Secdelerde seller gibi çağlasın.
Etrafımda haşre kadar melekler,
Sevinçlerle ağlasın… Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Eritsin.. Buzlarını gafletin,
Gönül ufukları, nûra bürünsün.
Açılsın da cehlin kara perdesi,
Gerçek görünsün…Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Müjdeler dökülsün, Arş-ı Âlâ’dan,
Hidâyet selleri, sineme dolsun.
Her damlası Mahşer Günü
Şâhidim olsun…

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Esmâ’ndaki ‘Doksandokuz’ aşkına,
Semâlardan gufranını indirsin.
Hesap günü, titreşirken Mîzan’da,
Hicâbımı dindirsin…

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Firdevs Göklerinden, nûr sağnakları,
Dehşet günü, Sırât üzre saçılsın.
Sekiz yerden, sekiz cennet kapısı
Bir lâhzada açılsın…

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî
Arıtsın.. Şu nankör nefsi hevâdan,
Bütün zerrelerim, Kur’ân’la dolsun.
Ve Mahşer günü, şu tövbekâr bedenim,
Şehitlerle haşrolsun…

ÂMİN!

                             uLKuDaS                                              

Ey şehadet nişanımız yakın düğün bir sonraki bahara özlemler hasretler yakın


EY ŞEHADET…….

Sen ey kutlu mertebe,
Sana talip oldu nice aşkınla yanan yürekler
Sen ey kutlu mertebe,
Özgürlük ve şeriatın yolu sendedir
Nice mus’ablar nice aslan avcıları talip oldular sana
Ey  şehadet gülümse.. gülümse vuslat aşkıyla yanan yüreklere
Ey şehadet nişanımız yakın düğün bir sonraki bahara özlemler hasretler yakın
Kavuşmak kaş ile göz arasında..
Günler saatteki yelkovanı kovalarken
Hasretin ateşi sardı bedenimi
ŞEYH ŞAMİL’in torunları bekler bu aşkla yanan yürekleri
Ya ne demeli ey şehadet ebu Bekir’e..
Devenin iplerini alana kadar savaşacak Esma’sıyla
Ya ömer o ki heybetli bakışlarıyla düşmana korku salan kafire meydan okurcasına..
‘’Bu din aşikardır açıkta olmalı diye meydan okuyan
Ya Osman o haya timsali meleklerin bile utandığı insan mus’afın başında sana talip oldu
Ya Ali’ye ne demeli ALLAH’ın Arslanı hayberleri feth eden
Narin kanından olan Resulullahın ehli beytinden cennet gençlerin efendisi olan Hasan Hüseyin
Kerbelanın kavurucu sıcaklığında  sana talip oldular. EY HEHADET
Ya o ALLAH’ın Resulünün havarisi
Ya o nazik bedeniyle uhud’da kefeni olmayan Mus’abı unutmadı bu yürek onları unutmadı
Yada yüz yılın kahraman mücahidleri onlara ne demeli
Zalim ve tağut her dönemd bir oldu
İslam aleminin o güzide kahramanlarına karşı ama yılmadı yıldıramadı tağut onları
Bir vuslat sevdasıydı dillerde….
ŞEYH ŞAMİLİN tırunları bir bir yeşerip filiz verirken kahpe Moskova karşı
Her geçen gün yeni kahramanlar talip oldular sana
Ey Şehadet!..
Moskovun kalbine korku salan Şehit Şamil Basayev’e ne demeli ha
Yürüyüşüyle konoşmasıyla gülümseyişiyle bir iman abidesi bir haya timsali…
Ey şehadet bağrında büyüttün Abdulhalim Sadullahyev’i o ki zaferide şehadetide veren ALLAH’tır deyip sarılan silaha.
Ey Şehadet bilirim seni
Dünyanın dört bir yanında senin için çarpışan mücahidleri sessiz gidip sessiz şehid olanlar
Riyadan kibirden arınmış tertemiz imanlı yürekleri
Ey şehadet gülümse gülümse artık sana özlemle yanan yüreklere
Ey şehadet kimine hangi vatanın hangi ucra köşesinde gülümsersin
Ey şehadet büyük cihad’dan küçük cihada göç eden aciz yüreğimizede gülümse
Ey şehadet Muhammed’idir sevdamız tek arzumuz Şehadet Şehadet Şehadet

                                    uLKuDaS                                                       

YÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,AYKIRIDA KOŞANLAR UTANSIN


YÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,KUDÜS SENİ BEKLER
MESCİDİ AKSAM BİRER SELAHADDİN BEKLER
VE SEN YÜRÜ,DE Kİ BİR SAPAN TAŞIDA BENDEN
VE SEN YÜRÜ,SEVDİKLERİN CENNETTE SENİ BEKLER
YÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,ÇEÇENYA SENİ BEKLER
GROZNİ HANİ ŞAMİLLER NEREDE DİYE İNLER
VE SEN YÜRÜ,DE Kİ BİR KURŞUN DA BENDEN
VE SEN YILMA,MÜCAHİDLER YOLUNU GÖZLER YÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,IRAK SENİ BEKLER
KERBELA HÜSEYNLER NEREDE DİYE İNLER
VE SEN YÜRÜ,DE Kİ BİR DARBE DE BENDEN
VE SEN YIKILMA,YIKILMAMIŞTI ZARKAVİLERYÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,CİHAD EHLİ SENİ BEKLER
KARDEŞLERİN,BACILARIN YOLLARINI GÖZLER
VE SEN YÜRÜ,DE Kİ ZULME SESSİZ KALMAYACAĞIM
VE SEN KORKMA,ARKANDA YARDIMCINDIR MELEKLER

YÜRÜ EY MÜCAHİDİM YÜRÜ,SINIR YOKTUR BU YOLDA
SANA ÖLÜM DE YOKTUR YÜRÜ AYETLER IŞIĞINDA
VE SEN YÜRÜ,DE Kİ ADIM TERÖRİSTE ÇIKSA DA
BEN BU DAVAYI YÜK DEĞİL,KENDİME DERT EDİNMİŞİM

YÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,ARKANDAN GÖZYAŞI AKMASIN
GERİDE ANA-BABA,EŞ-DOST BELKİ YAVRUNU BIRAKACAKSIN
VE SEN YÜRÜ,DE Kİ BEN HEPSİNDEN DAHA ÖNEMLİ BİR YOLDAYIM
VE SEN ENDİŞELENME,BIRAK ŞEFAATİN ONLARI DA SARSIN

YÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,ARTIK SAFIN BELLİDİR SENİN
SEN ONUN GİBİ YÜRÜ,NASIL YÜRÜDÜYSE PEYGAMBERİN
ZULME CEVABIN AVAZIN ÇIKTIĞI KADAR OLSUN SESİN
VE SEN SUSMA,SUSMADIKÇA SUSANLARA ÖRNEKSİN

YÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,HER ADIMINDA BİR KAFİR GEBERSİN
BİR ALLAHU EKBER DEMENLE,ARŞ TEKBİRLERLE İNLESİN
VE SEN YÜRÜ,HİÇ YILMADAN YER-GÖK SENİ DİNLESİN
“BİZ MUHAMMED ORDUSUYUZ ONUN YOLUNDA İLERLİYORUZ”

YÜRÜ MÜCAHİDİM YÜRÜ,AYKIRIDA KOŞANLAR UTANSIN
YÜRÜDÜĞÜN YOLDA SANA YARDIMCI OLMAYANLAR UTANSIN
YÜRÜDÜĞÜN YOLDA SENİ TERÖRİST BELLEYENLER UTANSIN
NASIL OLSA BUNLAR SANA CENNETTE GIPTAYLA BAKACAKLARDIR
NASIL OLSA BUNLAR NEDAMETİN ÇARE VERMEDİĞİ BİR GÜNDE
YÜZÜ KARA,BOYNU BÜKÜK,BİÇARE OLACAKLARDIR

                                          uLKuDaS                                                          

BİR MELEK OLMAK VARDI MESCİD-İ AKSA’DA.


ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
KUDÜS’TE ÖRNEĞİN
TAŞ ATMAK VARDI AĞLAMA DUVARINA
AĞLATMAK VARDI BİR ANNEYİ
KURŞUN YİYİPTE TAM KALBİNİN ORTASINA.
TANKLARLA KÖREBE OYNAYIP
HEP EBELENMEK VARDI TÜFEKLERE ORADA
KUDÜS’TE BİR ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI MESCİD-İ AKSA’DA.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
KANDAHAR’DA ÖRNEĞİN,
BİR MAYINLA DEĞİŞ TOKUŞ ETTİĞİ
TAKMA BACAĞINA ANLATMAK VARDI
NEDEN UÇURTMA UÇURAMAYACAĞINI
BİR COCA COLAYA PİS POSTALLARI BOYAMAK VARDI
KANDAHAR’DA ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI AFGAN DAĞLARINDA.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
GROZNİ’DE ÖRNEĞİN,
BOMBA SESLERİYLE UYANMAK VARDI HER SABAH
DOĞARKEN YETİM YAZILMAK VARDI
KAFA KAĞIDINA
SIRAYA GİRER GİBİ HER SABAH OKUL BAHÇESİNDE
ÇUKURLARDA MEZARTAŞSIZ UYUMAK VARDI
GROZNİ’DE ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI ŞEYH ŞAMİL’İN MEZARI YANINDA.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
DOĞU TİMUR’DA ÖRNEĞİN,
ÇEKİK GÖZLERDE GÖZYAŞI TAŞIMAK VARDI
NÜKLEER DENEMELERE KOBAY OLMAK
BİR KARDEŞTEN BİLE YOKSUN OLMAK VARDI
DOĞU TİMUR’DA BİR ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI ÇİN SEDDİNDE DANSEDEN.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
TÜRKİYE’DE ÖRNEĞİN;
TAŞ KAYNATAN BİR ANNENİN KUCAĞINDA
SICAK BİR KAŞIK ÇORBA HASRETİYLE
SOLUP GİTMEK VARDI HAYATIN BAHARINDA
TÜRKİYE’DE BİR ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI NENE HATUNUN ÖRTÜSÜZ BIRAKTIĞI.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
AHISKA’DA ÖRNEĞİN…
KIRIM’DA… TÜRKİSTAN’DA… MORA’DA… KEŞMİR’DE… TAŞKENT’TE…
HALEPÇE’DE… HAMA’DA…, ÜSKÜP’TE…, KABİL’DE…, SARAYBOSNA’DA…

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
İBRAHİM OLUP ATEŞE
YUNUS OLUP DENİZE
ZEKERİYA OLUP TESTEREYE
YAKUP OLUP HASRETE
YUNUS OLUP KUYUYA ATILMAK VARDI

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
İSA OLUP ÇARMIĞA GERİLMEK
MUHAMMED OLUP TAİF’TE TAŞLANMAK VARDI.
ALİ OLUP YATMAK VARDI SEVGİLİNİN YATAĞINDA
HÜSEYİN OLUP BİÇİLMEK VARDI KERBELA’DA

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
METİN OLUP, SELAMİ OLUP, BİLAL OLUP, FİLİZ OLUP
YANİ AŞK OLUP
YANİ BİR ŞARKI OLUP
YANİ BİR GÜL OLUP
YANİ MELEK OLUP
GİTMEK VARDI CENNETE HERKESTEN ÖNCE.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
ŞİMDİ BURADA BİR ŞAİR OLMAK VARDI

                                   uLKuDaS                                                   

YA NASRALLAHSene ikibinalti yer Lübnan, aci ve kan
Uçan füzeler, yagan bombalar, bura Lübnan
Beklenmedik bir haber yayildi, ajanslardan
Analar ne yigitler dog;urmus bir Nasrallah

………………………….Ve……………………………..

Korku saldi kalbine kâfirin, senin adin
Zangir zangir titredi karsinda, düsmanlarin
Tuzla buz ettin planlarini, Saronlarin
Bil ki seninleyiz, birlikteyiz, Ya Nasrallah

Yahudiyi onikiden vurdu, HAYBER füzen
Hayret ola, sirenler yükseldi, Tel Aviv’den
Cehennem ehline davet geldi, Cehennem’den
Allah için seni seviyoruz, Ya Nasrallah

Hayber’e götürdün birer birer, müsrikleri
Sinirda avladin teker teker, tilkileri
Havada akladin koca koca, sinekleri
Gururumuzsun, onurumuzsun, Ya Nasrallah

BirLESti kafirler sana karsi, güçleriyle
Havladilar akitarak salya, itleriyle
Hizbullah’la vurdun, gital ettin, kefereyle
Sök disini kuduz köpeklerin, Ya Nasrallah

Bir hafta ömür biçtiler size, serefsizler
Haritadan sileceklerdi sizi, beyinsizler
Beklenmedik yerlerde sizleri, beklesinler
Beklenilen yerde vur onlari, Ya Nasrallah

Hamdolsun mezar ettin Lübnan’i, yahudiye
Dar ettin mübarek topraklari, yahudiye
Görülmemis bir sille vurdun ki, kefereye
Selam olsun sana, Hizbullah’a, Ya Nasrallah

Durma ne olur kiyama devam, Ya Nasrallah
Susma ne olur vurmaya devam, Ya Nasrallah
Yahudi tirtili can derdinde, Ya Nasrallah
Elâ inne Nasrallahil gariyb, Ya Nasrallah

                               uLKuDaS                                                           

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor

Yorum bırakın

Henüz yorum yapılmamış.

Comments RSSTrackBack Identifier URI

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

Ülkücü fikir ve siyaset adamı araştırmacı-yazar Hakkı Öznur, yüzyılın büyük şairlerinden mütefekkir, dava adamı, Abdurrahim Karakoç’un  vefatının sene-i devriyesinde, "lambada titreten alevi üşüten" o dava adamını anlatan geniş bir yazı  kaleme aldı.  Öznur yazısında, yakından tanıdığı Türk dünyasının en büyük halk şairi Abdurrahim Karakoç’un 80 yıllık yaşamını, dava şiirlerini, düşünce felsefesini, onun milli-İslami değerlere bağlı çevreler üzerindeki etkisini, fikri ve siyasi yaşamını anlattı.

Öznur, büyük şairin, Ülkücü Hareket üzerinde çok etkili olan, Ülkücü gençlerin ezbere bildiği “Vur Emri”, “Kan Yazısı” kitaplarından bahsetti. Hakkı Öznur ayrıca 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi süreçlerde askeri vesayete karşı çıkan, milli irade ve demokrasiden yana olan duruşunu, yiğit tavrını anlattı. Hakkı Öznur,  Karakoç ile ilgili yazısı şöyle:

ANADOLU İNSANININ SESİ VE YÜREĞİYDİ

yüzyılın büyük şairi, Anadolu insanın sesi ve yüreğiydi. Dilimizde ‘Anadolu’ deyimi hem vatan toprakları hem de mağdur, yoksul, ezilmiş insanların diyarı anlamında kullanılır. Abdurrahim Karakoç Anadolu’dur. Anadolu insanının hissiyatına tercüman olmuştur. Derdi Anadolu, tasası Anadolu’ydu. Şiirleriyle yoksul Anadolu insanının sesi olmuştur. Hep kenarda kalan, oyunun dışına itilen kimsesizlerin kimsesiydi. Anadolu insanın karşılaştığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları eserlerinde işlemiştir.

Ülkümüzün ve gönül dünyamızın ozanı, büyük dava adamı Abdurrahim Karakoç, sisteme muhalifti. Statüko kırıcıydı. Ezber bozucuydu. Hadiselere İslami perspektiften bakardı. Davası İslam olan her çevre onun şiirlerinden beslenmiştir.

Unutulmaz Türkülerinde şairi “Büyük Usta”  Abdurrahim Karakoç  80 yıllık ömrünü Türk milletine ve hak, hakikat yoluna harcadı. Çizgisini hiç değiştirmedi.  Karakoç ağabey  istikamet ve vakar sahibiydi.

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

Gönül ve dava insanı, büyük şair, halk bilgesi Abdurrahim Karakoç, halk şiirimizin büyük ustasıdır. Türk halk şiir geleneğinin teknesinde yoğrulmuş, çağdaş bir hiciv-taşlama şairidir. Milli hizmeti ve edebi değeri ile edebiyat tarihimizde yer edinmiştir. Şiirlerine tamamen milli ve İslami renkler hakimdi.

Sıra dışı bir şairdi. Bir duruşu ve çizgisi vardı. Şiirleri sade, yalın ve vurucudur. Keskin bir hiciv ve taşlama ustasıdır. Türk edebiyatı içinde hiciv, sevda ve dava şiirlerinde eşsiz eserlere imza atan şair Abdurrahim Karakoç, yüzyılın büyük şairidir.

Hayatını Türk-İslam ülküsüne adayan, ilim, ahlak ve fazilet insanı Karakoç, bir mücadele adamıydı. Ülkücüydü, Türk milliyetçisiydi, cesurdu. Düşündüklerini, öğrendiklerini, kişi ve kurumlardan korkmaksızın dile getiren, hakikatin peşinden koşan büyük bir dava adamıydı. Her zaman “Yolumuz hak yoldur, hakikat yoludur, Allah yoludur.” demiştir.

Müslüman denilince akla gelen ahlaki erdemlerin en başında, yine doğruluk gelir. Doğru söz, imanın sesi; hakkı söylemek, müminin şiarıdır. İslam dini hakikate, doğruluğa ve hakkı söylemeye büyük önem vermiştir. Karakoç ağabey, bir ahlak iman ve karakter adamıydı.

Karakoç ağabey, “Davası olmayanın sevdası olmaz, sevdası olmayanın da öfkesi olmaz” derdi. Bir dava sahibi olduğunu ve bunu da sanatına yansıttığını görürüz. Mısraları dillerde dolaşan, son şairlerimizden biridir. Zamanın şairleri, artık onun gibi halkın diline düşen şiirler yazamıyorlar.

Mutlak hakikate aşık, sözünün eri, ülkesine ve ülküsüne her zaman sadık bir şairdir. Türk şiirine, çağımıza kendi mührünü damgasını vurmuş bir şairdir.

Milli ve İslami davası olan Karakoç ağabey sisteme muhalif, ideallerine, ilkelerine ve değerlerine bağlı bir dava ve ahlak adamıdır. Kamil bir Müslüman, Alperen ruhlu bir İslam müdafiiydi. Karakoç, Ülkücüydü, tavizsiz Türk milliyetçisiydi. Bileği hiç bükülmeyen ve zinhar bedel ödemekten çekinmeyen bir dava adamıydı.

İrfanı şiirimizin, dava şiirimizin, halk şiirimizin, aşk şiirimizin en önemli temsilcisi olan Karakoç, köklerine, geleneklerine, değerlerine ve milletine bağlı gerçek bir Alperen’di.  Yaralı hislerin keskin dilli ozanı, resmi ideolojiye, tepeden inmeci, seçkinci, jakoben- militarist anlayışlara, vesayetçi çevrelere cesurca karşı çıkan, milli bir şair ve düşünce adamıdır.

Geleneksel şiir tarzında yazdığı için ayrıca geleneksel tarzın da güçlü bir temsilcisiydi. İsyanı Sükûtunda saklı Karakoç, geleneksel halk şiiri vadisinde şiir söylemiş bir edebî şahsiyettir. Güzel Türkçesiyle kaleme aldığı duygu yüklü şiirleriyle, gönüllerde müstesna bir yer edinen Karakoç, Türk halk edebiyatının en büyük ustalarındandır.

HAS BİR ŞAİR VE HASBİ DAVA ADAMIYDI

80 yıllık ömrüne yıl sığdırdı. Muktedirlerle, güç odaklarıyla zalimlerle, zulmedenlerle mücadele etti. Asla eğilmedi, boyun eğmedi, teslim olmadı. Bütün hayatı cedelle ve mücadeleyle geçti.  Hep dik durdu.

Beş kuşak, onun şiirleriyle büyüdü. Has bir şair ve hasbî bir dâvâ adamıydı. Abdurrahim Karakoç’un en dikkat çekici özelliklerinden biri, son temsilcilerinden olduğu halk edebiyatındaki ustalığının yanı sıra mütefekkir kimliğiydi. Şair ve mütefekkir olan Abdurrahim Karakoç’un fikirlerinin oluşumunda beslendiği ana kaynak, doğrudan Kur’ân-ı Kerîm’dir.

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

Soldan sağa Mustafa Toygar, Abdurrahim Karakoç ve Hakkı Öznur

Vicdani duruşu ve ahlakıyla, tam bir dava adamıydı. Milletine mal olmuş şairler, milli ruh ve şuurun şah damarlarıdır. Merhum Ahmet Kabaklı Hoca, Karakoç için “İslamcı-Milliyetçi düşüncenin bayrağını yiğitçesine açmış ve uğurunda pervasız, samimi cihat vermiştir.” demiştir.

ŞİİRLERİ SOSYAL İÇERİKLİYDİ,  TOPLUMSAL MESAJLAR VERİYORDU

Abdurrahim Karakoç’un bir şair olarak tanınmasında Aksekili iki dava adamının rolü büyüktür; Kemal Fedai Coşkuner (), Osman Yüksel Serdengeçti ().Karakoç Ağabey’in sloganı “Allah’a, vatana ve hürriyete olan Fedai” dergisinde birçok şiirleri yer aldı Ekim ’te ‘Fedai’ dergisinin sayısında Abdurrahim Karakoç, okuyuculara tanıtılmıştı.

Karakoç Ağabey’in edebiyatımızda klasik olmuş, o meşhur “Hasan’a Mektuplar” ilk defa Fedai dergisinde yayımlandı. Türk edebiyatında bir benzeri bulunmayan ve 22 mektuptan oluşan “Hasan’a Mektuplar”ında, güya köyde olup bitenleri gurbetteki bir arkadaşına bir mektup şeklinde yazar. Burada köyden kasıt Türkiye’dir. “Mektup yazdım Hasan’a/Ha Hasan’a, ha sana” şeklinde başlar bu şahane eserin dizeleri. Buna cevap olarak da 5 mektup da Hasan’dan gelir. “Hasan’a Mektuplar”da halkın dertleri dile getirilir. “Hasan’a Mektuplar”da ezilenlerin, yoksulların meseleleri dile getirilmiştir.

Yirminci yüzyılın Seyrani’si diyebileceğimiz şair, hicivleriyle dikkat çekmiş ve Hicivleriyle yanlışı göstermiştir. Toplumsal aksaklıkları, haksızlıkları ve adaletsizlikleri düzeltmek için kalemini silah gibi kullanmıştı.

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

Sosyal mesajlar veren “Hasan’a Mektuplar” eserinde yer alan şiirler ve içerikleri muhteşemdir. “Hasan’a Mektuplar” adıyla yılında basılan taşlamalar, Türk edebiyat tarihinde, ilk iki baskısı onar bin yapılan, ilk ve tek şiir kitabıdır.

O, her zaman muhalif tavrıyla ezilenlerin, dışlanmışların sözcüsü olmuştur. Abdurrahim Karakoç ağabeyin tanınmasında rolü olan tavizsiz Türk milliyetçisi, şair ve yazar Osman Yüksel Serdengeçti’nin de payı büyüktür. İlk kitabını Fedai dergisi bastı. (“Hasan’a Mektuplar” yıllarında 2 baskı yaptı. Daha sonra Osman Yüksel Serdengeçti, “Hasan’a Mektuplar-Haberler Bülteni”ni yılında bastı.)

Has bir şair hasbî dâvâ adamı Karakoç ağabeyin ses getiren sosyal içerikli şiirleri Fedai dergisinde yayınlanması, derginin tirajını patlatmıştı’larda Karakoç ağabeyin birçok şiirini yayınlayan Fedai dergisinin sahibi, şair-yazar ve aynı zamanda 12 Eylül öncesi MHP’de siyaset yapan Kemal Fedai Coşkuner, 3 Aralık yılında İzmir’de Agora semtinde, komünist militanlar tarafından sırtından vurularak şehit edildi.

ABDURRAHİM KARAKOÇ ŞİİRLERİ İLE ÜLKÜCÜ HAREKETE BÜYÜK GÜÇ KATMIŞTI

7 Nisan yılında yayın hayatına başlayan haftalık ‘Devlet’ gazetesinde yazılar yazıyordu. Köşesinin adı ‘Poligon’du. ‘Düğün Davetiyesi’ şiiri ‘Devlet’gazetesinin sayısında yani 23 Kasım tarihli sayısında yer almaktadır. Ankara’da komünist militanlar tarafından işkence ile şehit edilen dava arkadaşımız, ülküdaşımız Dursun Önkuzu’nun şehit edildiği gün ‘Sahte Mücahitler’ şiiri gazetede çıkmıştı.

 

Ülkücü gençler bu şiiri, ’lerin başında sağcı, mukaddesatçı diye geçinen, Ülkücülere karşı husumet besleyen AP ve MSP yanlısı çevrelere karşı bildiri gibi dağıtıp okuyor, onları adeta kızdırıyorlardı.

“Vur Emri” şiiri Devlet gazetesinin sayısında yayımlandı. Abdurrahim Karakoç, Ülkücü kuruluşların düzenlediği bazı gecelere, şölenlere, toplantılara, katılır ve büyük ilgi görürdü. Mütevazı bir kişiliğe sahip olan Karakoç, protokolden hiç hoşlanmazdı. Bazen yoğun talep üzerine Ülkücü gençleri kırmamak için arada sırada şiir okuduğu da olurdu.

Ülkücülerin düzenlediği şölen ve gecelere destan şairimiz, rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, “Bayrak” şairimiz rahmetli Arif Nihat Asya vb. birçok kıymetli şairlerimiz, aşıklarımız katılır ve okudukları şiirlerle, söyledikleri türkülerle kitleleri coştururlardı.

yılında Ülkü Ocakları Genel Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren (TÖMFED) tarafından çıkarılan, o yıllarda büyük ilgi gören “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” kasetinde “Vur Emri” kitabının taşlamalar bölümünde yer alan “İsyanlı Sükut” okunmuştur. Ülkü Ocakları Genel Merkezi Bayanlar Kolu’nda görev yapan Yıldız Ramazanoğlu bu şiiri seslendirmişti.

KARLI BİR GÜNDE ÇEKİLEN FOTOĞRAF VE ABDURRAHİM KARAKOÇ’UN UNUTULMAZ DÖRTLÜĞÜ

1 Mart tarihinde İstanbul’da Adana Yurdu’na düzenlenen bombalı saldırıda, Mustafa Erol ülküdaşımız şehit düşmüştü. Ertesi gün müthiş bir tipi ve yoğun kar yağışı altında Ülkücü gençler, onun mübarek cenazesini, o hafızalara kazınan karlar içerisinde kaldırmışlardı.

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

Abdurrahim Karakoç, BBP'nin kurucu lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun mezarı başında

Soğuk ve karlı bir İstanbul gününde paltolara sarılmış Ülkücü gençler, lapa lapa yağan kar altında şehit Mustafa Erol’u omuzlarlarken çekilen o fotoğraf, poster haline getirilmiş ve resmin üzerinde Abdurrahim Karakoç Ağabey’imizin “Kara Haber” adlı 3 kıtalık şiirinin ilk kıtasında yer alan;

“Ellerin yurdunda çiçek açarken

Bizim ile kar geliyor kardeşim.

Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?

Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.”

dörtlüğü vardı.

O şiir posterlere, afişlere asılmıştı. Karlı cenaze töreninin resmi bütün Ülkücü derneklerde asılıydı.  12 Eylül öncesini yaşayan Ülkücüler, bugün her baktıklarında kendilerini görürler o fotoğrafın bir yerinde. İnsanın kanını donduracak bir kar yağışı ve tipinin engelleyemediği binler yürüyordu o gün İstanbul sokaklarında.

Adana Öğrenci Yurdu’na yapılan bombalı ve silahlı baskın sırasında, bulunduğu odaya atılan bombanın infilakı neticesinde şehit olan  ülküdaşımızın naaşı, binlerce ülküdaşımızın katıldığı törende eller üzerinde taşınırken, İsmet Taşkurt adlı Anadolu Ajansı’nda çalışan bir gazetecinin çektiği karlı cenaze töreninin yayınlanan fotoğrafı hala gözlerimizin önündedir. İsmet Taşkurt adlı gazeteci Havadis, Son Havadis, Yeni İstanbul, Bizim Anadolu gibi gazeteler ile yılları arasında da Anadolu Ajansı’nda (AA) çalışmıştır.

 

Ölümün kol gezdiği, kızıl namluların kan kustuğu 12 Eylül öncesi, şehit düşen her Ülkücü dava arkadaşımızın ardından basılan posterlerde çoğu kez Abdurrahim Karakoç’un mısraları fotoğraf altı olarak değerlendirilirdi.

78 KUŞAĞININ ÜLKÜCÜLERİ DAVA ŞİİRLERİNİ EZBERE BİLİRDİ

 “Halk şiiri” geleneğini sürdüren, mükemmel hicivleriyle halkın sorunlarına tercüman olan geleneksel bir şair. Türkiye'de millî ve İslamî şiirin seçkin simalarından biriydi. İrfani şiirimizin, aşk şiirimizin en önemli temsilcisiydi.

Hakkın, adaletin, imanın, millî duruşun ve sevginin sesiydi. Marşlara, türkülere, ezgilere kaynaklık eden söz ve şiirleriyle milletimizin gönlünde taht kurmuştur. Ülkücülerin şiirlerini ezbere bildiği Karakoç, Ülkücü hareketin şairi olarak tarihe geçmiştir.“Kılavuz Nesil” adlı 5 kıtalık şiirinde Ülkücü gençlik için şunları söylüyordu:

“Batılın önünde set

Hakk’a kılavuz nesil.

İlimde Akşemseddin

Kararda Yavuz nesil

Hakk’a kılavuz nesil.”

12 Eylül öncesi MHP mitinglerinde önce Karakoç Ağabey’in “Vur Emri” kitabından şiirler okunur, sonra mikrofona MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’i çağırılırdı. Dava şiirlerinde İslam, Türklük, milli duruş vardı. Milletin milliyetçiliğini savundu. Ülkücü çizgiye sahipti. Şiirlerinin merkezinde hep İslam ve Türklük  vardı.

Abdurrahim Karakoç, bir dava şairi olduğu kadar aşk şairidir. Mihriban’ın, suyun, dağların şairi olan Karakoç’un şiirlerinde toplumsal bozuklukların dile getirilmesi yanında temiz vicdanları yücelten, çirkinliğe, bayağılığa, hainliğe isyan eden İslâmî/hamâsî bir anlayış ve eda görülür. İnsanın kul olma özelliğine, köküne, geleneklerine ve millet olma ideallerine bağlı samimi bir duyarlılık, onun şiirini ören diğer önemli temalardır. En çok hiciv tarzında, toplumun aksayan yönlerini yazdı. Sistemin ve siyasetin Anadolu insanı üzerindeki baskısını, zulmünü dile getirdi.

Dava Felsefem, Üşüyenler, Toplu Havadis, Hak Yol İslam Yazacağız, Vur Emri, Yangın Var, Unutma Bacım, Anadolu Gezisi, Dokuz Yönlü Dert, Anadolu Dedi Ki, İlan, İfade, Yaralar, Bilmedik, Kimsesiz Mehmetlere, Tamam mı, Müjde, Unutma, İslam Yolu, Adak, Kara Haber, Kan Yazısı, Balabanım, Bozkurda Mektup, Bir Güzel Ülküdür Gönül Verdiğim, Temenni, Ültimatom, Kör Döğüşü, Genelge, vb. birçok şiir…

“Vur Emri”nin ilk baskısı yılında yapıldı. yılında ÖtükenYayınevi tarafından, 2. baskısı ise yılında Töre/Devlet Yayınevi tarafından yapıldı. “Kan Yazısı”nın ilk baskısı da, yılında yapıldı. Daha sonra peşpeşe baskıları devam etti.

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

“Vur Emri” vatan ve millet düşmanlarına karşı bin yıllık davanın haykırışıdır. 5 kıtalık “Vur Emri” şiirinin ilk kıtasının sonu “Vur Türklük Aşkına!” diye biter. Şiirin son kıtasının son mısrası da “Vur Allah Aşkına Vur!” diye biter.

Türklük aşkına vur ünlemiyle devam eden şiir “Allah aşkına vur” ile noktalanıyordu. Türk-İslam ülküsüne gönül vermiş olanKarakoç ağabey, “Bir Güzel Ülkü” adlı 18 kıtalık şiirinde ülküsünü şöyle anlatıyor:

Ülkü demek makam mevki taç değil
Ülkü demek totem sembol haç değil
Kul icadı kof ilkeler hiç değil
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Abdurrahim Karakoç’un şiirleri, milletin adamları olan Ülkücülere, heyecan veriyordu kuşağına mensup Ülkücüler, onun şiirlerini ezbere bilirdi.

BAŞBUĞ TÜRKEŞ, ABDURRAHİM KARAKOÇ AĞABEYİN BİR ÇOK ŞİİRİNİ  EZBERE BİLİR VE OKURDU

Milliyetçi Hareketin lideri Başbuğ Alparslan Türkeş ile tanışması yılındadır. Hareketin lideri Türkeş MHP’nin bir toplantısı için Maraş’a gelmiştir. Maraş’taki MHP yöneticileri Abdurrahim Karakoç ağabey ile Türkeş’i bir araya getirmişlerdi. Türkeş zaten o yıllarda edebiyat dünyamızda şiirleriyle büyük ses getiren, tanınan Abdurrahim Karakoç ağabeyi çok iyi biliyordu. Çünkü MHP ve Ülkücü kadrolar, Karakoç’un şiirleriniokuyor ve biliyorlardı. MHP ve Ülkücü kuruluşların kongrelerinde, mitinglerinde, gecelerinde, toplantılarında Abdurrahim Karakoç ağabeyin şiirleri okunurdu.

Rahmetli Alparslan Türkeş, Karakoç ağabeyin birçok şiirini ezbere bilirdi. Ona büyük saygısı ve hürmeti vardı. 12 Eylül darbesi sonrası yılında MÇP’nin düzenlediği bir toplantıya Abdurrahim Karakoç ağabey de katılmıştı. MÇP lideri Başbuğ Türkeş, Karakoç ağabeyi görünce onun “Dün Gece” adlı 9 kıtalık;

“Çelik testereyle kestim suları

Yıkadım duvara astım suları

Düşümde düşüme girdin dün gece …”  şiirini okumuştu.

Ve ardından Abdurrahim Karakoç için “Böyle bir milli şairimiz, başka var mı böyle anlatış, başka var mı böyle yorum?” gibi iltifatlarda bulunmuştu.

MİLLETİN ADAMI ŞEHİT LİDERİMİZ MUHSİN BAŞKAN’I ÇOK SEVERDİ,

Şehit  liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun ismini 12 Eylül öncesinden biliyordu . Onunla çok yakınlaşması , esas olarak  Muhsin Yazıcıoğlu’nun Nisan yılında cezaevinden çıkışından sonradır.

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

Muhsin Yazıcıoğlu’nun Ülkü Ocakları Derneği (ÜOD) ve Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) Genel Başkanlığı yaptığı () dönemleri ve daha sonraki Ülkücü Hareket’teki görevlerini ve Muhsin Başkan ile ilgili Ülkücü camiadaki büyük sevgiyi daha onu  yakından tanımadan biliyordu.

Bir sohbette, “Muhsin Başkan’la geç tanıştım. Ancak, Muhsin Başkanı 12 Eylül öncesinden biliyorum. İsmini çok duymuştum. Ülkücü dergilerde, ve gazetelerde onun Ocak Genel Başkanı iken yaptığı bir çok açıklamasını okudum. Ülkücü Gençlik lideri olarak ta o zamandan sevilen ve saygı duyulan bir isimdi.  Ülkücü gençler,  Ülkücü camia, onu çok seviyordu. Lider özelliği daha o yıllarda ortaya çıkmıştı”  Karakoç ağabey Muhsin Başkan için “Yiğit insan, lider adam” diyordu. Muhsin Başkan’ın dik duruşuna, ilkeli tavrına, samimiyetine, ahlakına hayrandı.

Muhsin Yazıcıoğlu da şairdi, şair ruhluydu. Az yazdı ama çok güzel şiirleri var. yılında Mamak cezaevinde yazdığı “Üşüyorum” şiiri şehadetinden sonra milyonlarca insanın dilinde, ezberinde her yerde söyleniyor, okunuyor.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun gençlik yıllarından beri Abdurrahim Karakoç’un birçok şiirlerini ezbere bilirdi. Ona büyük saygısı ve sevgisi vardı.  Aralarında çok köklü ve güzel bir ağabey-kardeş ilişkisi vardı. Karakoç ağabey, zaman zaman Muhsin Yazıcıoğlu ile bir araya gelir, ülke ve dünya meseleleri üzerine hasbihal ederlerdi.

Abdurrahim Karakoç ağabeyin “Dava Felsefem” adlı şiirindeki:

“Ben milletim uğruna adamışım kendimi

Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir

Zulüm Azrail olsa, hep Hakk’ı tutacağım

Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir.”

Dörtlüğünü Muhsin Başkan birçok toplantıda, kongrelerde, şölenlerde söylemiştir. Karakoç ağabeyle en son röportajı hakka yürüyüşünden 75 gün önce, Sincan’daki evinde yaptık. Rahatsızdı. Bir süre Karakoç ağabeyle Muhsin Başkan’ı konuştuk. Karakoç ağabey bize Muhsin Başkan ile duygularını ve milletin ona gösterdiği derin sevgiyi anlattı ve şunları söyledi:

“Muhsin Başkan’ı çok severdim. O da beni severdi. Muhsin Yazıcıoğlu, nefsi bir insan değildi. Beşeri duygulardan mümkün mertebe uzak durdu. Ahlakı, karakteri çok düzgün, yiğit bir insandı.

 

Cenazesine gittim. Orada tarihin sayfalarına geçecek bir manzara ile karşılaştım. Müthiş bir görkem mevcut, onu gördüm. İnsanlar akın akın koşarak gelmişler ve orada idiler. Dualar ediyorlardı. Tilavetler yapıyorlardı. Ağlayan kadın, kız, çolukçocukları gördüm. Gözleri ağlamaktan çakmak çakmak olan, yeni fidan delikanlıları müşahede ettim. Öyle ki, cadde ve sokaklarda yürümek, imkansız hale gelmişti. Ben de bel fıtığından dolayı yürüyemiyordum. Arkadaşların sayesinde onlara tutunarak ve üç dört kez bir yerlere oturup dinlene dinlene Kocatepe Cami’ne gidebildim. Sonra rahmetlinin cenazesinin arkasında o hüzünlü ve bir o kadar da manidar denilecek kalabalığın arkasından, Mithatpaşa’da yavaş yavaş yürüdüm.

Ve sonra buram buram gelecek kokan, bu necip milletin gönlünü ortaya inci gibi sözlerle, dizelerle seren İstiklal Marşı’nın yazıldığı yere Tacettin Dergahı’na defnettik o güzel adamı. Sevindiğim tek şey mezarının bulunduğu yer. İnanın ki, devlet önem addettiği bir kişi için mezar bulunmasını istese böyle bir yeri inanın bulamazdı. Rahmetli, dünyada görmediğini inşaallah orada görüyordur. Güzel adamdı. Kimseye nasip olmayan bir cenazesi oldu. Onun cenazesine gelen insanların yarısı oy verseydi, iktidara gelirdi.”

KARAKOÇ AĞABEY BBP’NİN KURUCULARINDANDIR, İKİ DÖNEM BAŞKANLIK DİVANINDA YER ALDI

Abdurrahim Karakoç ağabey, Türkeş Bey ve Ülkücü camianın ısrarıyla 27 Kasım ’de yapılan MÇP kurultayında parti yönetimine sıradan MYK üyesi olarak girdi.  Muhsin Başkan’ın MÇP’den 7 Temmuz ’de ayrılmasından sonra ‘Yeni Düşünce’ gazetesinde yazı yazmayı bıraktı. MÇP’den daha Muhsin Başkan ayrılmadan istifa etmişti. MÇP yönetimi ile bazı fikri ve siyasi konularda farklı düşündüğü için sessiz sedasız istifa etmişti.

Abdurrahim Karakoç, 12 Eylül sonrası yayınlanan haftalık ‘Yeni Düşünce’ gazetesinde uzun bir dönem yazılar yazdı. Köşesinin ismi ‘Poligon’ idi. MÇP’den ayrılan Muhsin Başkan önderliğindeki kadrolar tarafından, yılında yayınlanmaya başlayan ‘Yeni Hafta’ gazetesi ve bu gazetenin ’te günlüğe dönüşmesiyle ‘Gündüz’ gazetesi olarak yayınlanan gazetede, gazete kapanana kadar yazılar yazdı. ‘Yeni Hafta’ ve ‘Gündüz’ gazetesindeki yazılarda bir köşeye dörtlükler yazıyordu. Daha sonra bu şiirleri ‘Gerdanlık’ başlığında topladı.

Yeni Hafta gazetesindeki köşesi ‘3. Göz’ ve Gündüz gazetesindeki köşesi ‘Düzen Dışı’idi. Gündüz gazetesinin ekonomik zorluklar nedeniyle kapanması üzerine yılları arasında vefatına kadar Akit - Yeni Akit gazetesinde yazılar yazdı.

Abdurrahim Karakoç ağabey, 29 Ocak Cuma günü kurulan BBP’nin 99 kurucusundan biriydi. BBP kurulduktan sonra iki dönem Genel Başkan Yardımcılığı yaptı yılları arasında BBP’de Başkanlık Divanı üyesi olarak yer aldı.

ASKERİ VE BÜROKRATİK HER TÜRLÜ VESAYETE KARŞIYDI

Karakoç, kelimenin tam mânâsıyla bir dâvâ adamıydı. Seksen yıllık ömrü boyunca inancından hiç sapmadı. Darbelere, muhtıralara, kalkışmalara ve her türlü vesayetçiliğe  karşı çıktı, vesayetçi çevrelerle mücadele etti. 27 Mayıs, 12 Eylülve 28 Şubat’ı eleştiren şiirleri ve yazılarından dolayı onlarca kez mahkemeye verildi, hepsinden beraat etti. Avukat tutmadı, hep kendi kendini savundu.

İlk yargılandığı şiiri, 27 Mayıs darbesi sonrası yazdığı 5 kıtalık  ‘Kına Havası’ idi. Sistemle, siyasal iktidarlarla güç odaklarıyla hiç barışık olmadı.Zinde güçler, demokrasi maskaralığı ve haksızlıklar hiciv şiirlerini besledi.

yıllarında Gündüz gazetesindeki köşesinde, askeri vesayet peşinde koşan, demokrasi dışı arayışlarda bulunan çevrelere hep karşı çıktı. Laikçi, faşist 28 Şubatçılarla,28 Şubat zihniyetiyle mücadele etti. ABD ve İsrail’in adamı, dönemin önde gelen generallerinden Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir tarafından mahkemeye verilen Gündüz gazetesi mensuplarındandır.

Gündüz gazetesi ve BBP, darbe peşinde koşan, orduyu göreve çağıran statükocularla, bürokratik oligarşiyle, tekelci medyayla, ordu içindeki cuntalarla, Çevik Bir gibi generallerin peşinde takılan sözde siyasetçilerle, Neo-Maocu,28 Şubat sürecini destekleyen Maocu Aydınlıkçılarla mücadele etti. Abdurrahim Karakoç ağabeyin de yazılarından rahatsız olmuşlar, onu da mahkemeye vermişler, hedef göstermişlerdi.

Hasbi bir adam ve kendine has bir üslubu olan Abdurrahim Karakoç, demokrasinin ve milli iradenin yanında yer aldığı için darbe girişimlerine, ordu içindeki cuntalara ve Baas rejimi peşinde koşan, İslam düşmanı zihniyetlere, malum çevrelere karşı çıktığı için alçakça saldırılara maruz kalmıştır. Ama inandıklarından, değerlerinden asla taviz vermemiştir.

KAVGA GÜNLERİMİZİN  İLHAM KAYNAĞIYDI

Ölümün kol gezdiği, kızıl namluların kan kustuğu 70’li yılların Türkiye’sinde Karakoç ağabeyin ‘Vur Emri’ ve ‘Kan Yazısı’ şiir kitapları Ülkücü gençliğin elinden düşmüyordu. kuşağı, onun şiirleri ile beslendi. İlk gençliğimizin heyecan dalgasında Abdurrahim Karakoç ağabeyin ayrı bir yeri vardır. Şiirleri, kavga günlerimizin ilham kaynağı idi. Duvarlara “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” vb. Ülkücü sloganlar yazarken, Karakoç ağabeyin de şiirlerinden mısralar duvarları süslerdi. Şiirleri 4 kuşağa tesir etmişti.

Karakoç ağabey ile tanışmamız 37 yıl önceye dayanmaktadır. 12 Eylül sonrası yayınlanmaya başlayan ‘Bizim Ocak’ dergisinin Ankara’daki bürosunda karşılaşmış ve tanışmıştım. Fırtınalı yıllarda kitaplarıyla tanıştığım, birçok şiirini ezbere bildiğim, değerli insan, kıymetli dava büyüğümüz Abdurrahim Karakoç ağabey ile tanışmam beni çok memnun etmişti. Karakoç ağabey ile vefatına kadar çok güzel bir dostluğumuz vardı.

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

‘Yeni Hafta’ ve ‘Gündüz’ gazetesinde yazılar yazdık. yılları arasında önce Ziya Gökalp Caddesi’nde bulunan, daha sonra Sıhhıye’ye taşınan gazetemizin bürosunda en az haftada bir kez görüşürdük. Karakoç ağabey, Sincan’daki evinden gazeteye gelir, bizlerle çok güzel sohbetler ederdi. Hayatımda tanımaktan şeref duyduğum dava büyüklerimizden biri Abdurrahim Karakoç’tur. Rahmetli liderimiz Muhsin Başkan gibi Abdurrahim Karakoç ağabey de yazarlık hayatım boyunca bana manevi olarak büyük destek vermiştir.

Can ağabeyim, kitap çalışmalarımı hep desteklemiştir. Ne zaman yeni bir kitabım yayınlansa rahmetli Karakoç ağabey, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, çok sevinirdi. Karakoç ağabey, çıkan her yeni kitabımla ilgili mutlaka bir tanıtım yazısı yazar, okuyuculara tavsiye ederdi. 6 ciltlik “Ülkücü Hareket”, “Cahşların Savaşı”, “Derin Sol” adlı kitaplarımla ilgili çok güzel, övgü dolu kıymetli yazılar yazmıştı.

YÜZLERCE ŞİİRİ BESTELENMİŞ, PLAKLARA, KASETLERE OKUNMUŞTUR.

Temiz Türkçe ve hece vezniyle aşk, ayrılık, özlem, tabiat ve gurbet konulu şiirler yazan Karakoç, şiirindeki ahengi aliterasyon (aynı sesin veya hecenin tekrarlanması) ve asonanslarla (aynı ünlü seslerin tekrarı) sağladı.

Şiirlerinde ilahi ve beşeri aşk, tabiat, gurbet, toplumsal yozlaşma, Türklük, İslam davası, ölüm gibi çeşitli konulara değinen Abdurrahim Karakoç, şiiri "bir gayeye varmak için araç" olarak gördüğünü ifade etmişti. Şairin yerini milletin, mertebesini Allah'ın tayin ettiğini söyleyerek milli ve dini duruşunu ortaya koydu

İslami değerler ile Türk milletinin kültürel değerlerini benimseyen bir Türk İslam estetiği, modern Türk şiirleri olmak üzere yeni Türk edebiyatını ve yeni orijinal Türk söyleyişine vakıf bir sanatkârın hassasiyeti, ruh hali, yeni medya çağının başladığından haberdar olan köyden haberler yazarak, vatandaş türküsüyle Türkiye’deki iletişim farkında olan bir yazar,  hece vezninin rakip kabul etmez ustası Abdurrahim Karakoç…

Her şiirini bir nesil nasıl bir aşkla okudu, nasıl bir duygu fırtınası yaşadı, zor anlatılır. Karakoç, uzun yıllar gençliğin sadece heyecan veren bir şairi değil, aynı zamanda düz yazılarıyla da çok okunan bir yazarıydı. Özellikle hicivlerinde kullandığı keskin dili ile Karakoç, sistemle kavgalı halkın öfke patlamasını yansıtır. Bu yüzden Karakoç, daha çok hicivleriyle tanınır.

Karakoç ağabey hem bir türkü şairidir hem de türküleşen şairdir. Vatan sevgisi ve aşk temalı şiirleri büyük ilgi görmüş, ’e yakın şiiri türkü ve şarkı olarak bestelenmiştir.

Karakoç'un, "Sarı saçlarına deli gönlümü/Bağlamışlar çözülmüyor Mihriban/Ayrılıktan zor belleme ölümü/Görmeyince sezilmiyor Mihriban. Yar deyince kalem elden düşüyor/Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor/Lambada titreyen alev üşüyor/Aşk, kağıda yazılmıyor Mihriban" eseri, birçok ünlü isim tarafından yorumlanarak unutulmaz türküler arasında yerini aldı.

Hakkı Öznur, Abdurrahim Karakoç'u yazdı: Anadolu insanının sesi ve yüreğiydi

İbrahim Tatlıses, Şükriye Tutkun, Selda Bağcan, MahsunKırmızıgül, Musa Eroğlu, Esat Kabaklı, Gülay, Orhan Hakalmaz, Hasan Sağındık, Selçuk Küpçük, Gülşen Kutlu, Sevcan Orhan, Güler Duman, Gündoğar Manga, Haluk Levent ve Azerin tarafından seslendirilerek okunmuştur.

Abdurrahim Karakoç   Türk halk edebiyatının en önemli seslerinden biridir.  Karakoç, bu toprakların yetiştirdiği en büyük şair ve ozanlardan biriydi.

 “Kör dünyanın göbeğine/Hak yol İslâm yazacağız” gibi şiirleri de marş olarak çok söylenmiştir.  Şiirleri marş gibi okunan, özü ve sözü bir olan   Abdurrahim Karakoç ağabeyin en çok şiirlerini besteleyen ve okuyan, çok değerli sanatçımız Hasan Sağındık’tır. (24 şiirini bestelemiş ve okumuştur)

ŞİİRLERİ ÜLKÜCÜ HAREKET’İN YAYIN  ORGANLARINDA YAYINLANDI

Şiirleri ‘Fedai, Devlet, Töre, Bizim Ocak’ dergileriyle kendisinin çıkardığı Yeni Ufuk gazetesinde, ayrıca Yeni Düşünce, Yeni Hafta ve Gündüzgazetelerinde yayımlanmıştır. Gündüz ve Yeni Akit gazetelerinde köşe yazarlığı yapmıştır.

Ülkücü hareketin edebiyat dergilerinden ‘Doğuş’ dergisi, Kasım sayısını Abdurrahim Karakoç ağabeye ayırmış ve özel sayı çıkarmıştı. "Genç Kardelen" 'de, "Kardeş Kalemler" dergisi ise 'de "Abdurrahim Karakoç Özel Sayısı" yayımladı. Birçok milliyetçi-Ülkücü, fikir ve sanat adamı hakkında yazılar yazmışlardı.

Şair ve yazar Abdurrahim Karakoç, "Çobandan Mektuplar" ve "Düşünce Yazıları" gibi düz yazılarının yanı sıra şu şiir kitaplarına da imza attı:

"Hasan’a Mektuplar", "El Kulakta", "Vur Emri", "Kan Yazısı", "Dosta Doğru", "Suları Islatamadım", "Beşinci Mevsim", "Akıl Karaya Vurdu", "Yasaklı Rüyalar", "Gökçekimi", "Gerdanlık", "Parmak İzi"

Abdurrahim Karakoç, Türk milletinin vicdanı ve öfkesi olarak edebiyat tarihinde yer almıştır. Kendi dilinden kendisini ise şöyle tarif etti Abdurrahim Karakoç;

'Ebedî kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 7 Nisan tarihinde dünyaya gelmişim. Çocukluğum şöyle-böyle geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına rağmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o yılları anlatsam, 'Özlenecek neresi var? ' diyebilirler, amma ben hep çocukluk yıllarımı sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle doldurmaya çalıştım. Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler.

 

Bana gelince: Sağolsunlar, iktidarların ve muhalefetin irikıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, 'bilimsel' cüppeliler, entellektüel züppeler, millî soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üçkağıtçılar v.s. hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkâr etmiyorum, fakat teşekkür de etmiyorum. Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslâm düşmanlarının da az yardımı olmadı. Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular. En uygun zamanda yaşadığıma inanıyorum. Yardımcılarım (!) var oldukları sürece yazmaya devam edeceğim. Allah (cc) kısmet ederse..”

Karakoç, Ülkücü Hareket'in fikir mimarlarından Ahmet Er'i, dava arkadaşlarıyla ziyaret etmişti.

Büyük Şairimiz Karakoç kendisini bir şiirinde şöyle tanıtmıştı:

"İman kaynağımdır, tevhid havuzum/ İslam'ın dışında arama beni/ Muhammed-ül Emin tek kılavuzum/ Putların peşinde arama beni/ Hak kelâm duyduğum kitap Kur'an'dır/ Başka yok! Uyduğum kitap Kur'an'dır/ Dolduğum, doyduğum kitap Kur'an'dır/ Beşerin 'boş'unda arama beni."

Abdurrahim Karakoç 7 Haziran tarihinde Hakk’a yürüdü. Sonsuzluğun sahibine kavuştu. Bağlum köyünde Abdulhakim  Arvasi Hazretleri’nin yanına gömüldü. Bu topraklarda, bu coğrafyada, tüm Türk dünyasında; Abdurrahim Karakoç konuşulmaya ve okunmaya devam edecektir.

'Abdurrahim Karakoç, Nizam-ı Alem, i'lâ-yi kelimetullah davasından vazgeçmedi'

Çorum Belediyesi tarafından şair-yazar Abdurrahim Karakoç’un yılı nedeniyle konferans düzenlendi. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enderhan Karakoç, dava adamı, şair ve yazar babası Abdurrahim Karakoç’un eğilip, bükülmediğini vurgulayarak, “Hiçbir zaman Allah rızası, hak ve hakikâtın dışına çıkmadı. Nizam-ı Alem, i'lâ-yi kelimetullah davasından vazgeçmedi. O davanın derdine düştü. Bununla yaşadı” dedi.

 

"Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban" derken güzel sevdaları, "Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir" sözüyle kutlu davaları bizlere anlatan, sessiz ve asilce fani dünyadan en sevgiliye ulaşan ozanımız, üstadımız, gönlümüzün sesi olangönül ve fikir adamı, dava büyüğümüz, halk edebiyatımızın en büyük şairi Abdurrahim Karakoç ağabeyi hakka yürüyüşünün Sene-i devriyesinde bir kez daha rahmet minnet özlem ve dua ile yad ediyoruz.

Batı'dan Doğu'ya bir şiir: Goethe

yılının yaz aylarında Alman bir genç Kuzey Denizi’ndeki Helgoland Adası’na gider. 23 yaşındaki bu genç çözümü zor bir fizik problemi tarafından ele geçirilmiştir. “Belirsizlik İlkesi”nin kâşifi, kuantum kuramının yapısını oluşturmaya izin veren fikri bulan Werner Heisenberg’ten söz ediyoruz.

Fizikte herkesin aklını karıştıracak olan bu gencin o adada bir problemle uğraşırken verdiği molalarda Goethe’nin Doğu-Batı Divanı’ndan şiirler ezberlediğini biliyoruz. (*)

Doğu-Batı Divanı (**) dünya entelektüellerinin hep ilgisini çekmiştir. Batı’da, divanı, Heisenberg gibi ezbere bilenlere rastlamak mümkündür. Divan, Batı’da gördüğü bu ilgiyi ne yazık ki Doğu’da görememiştir.

Muhammed Kasidesi: “Kayalıklardan fışkıran/ Şu neşe pınarına bakın/ Bir yıldız çakışı sanki/ Bulutlar üzerinde/ Yüce ruhlar beslemiş gençliğini/ Derununda koruluktaki kayalıkların.”

Goethe’nin Doğu-Batı Divanı’nda Hz. Muhammed’e yazdığı şiirlerden biridir bu. Şiirin tamamı Divan’da yer almaktadır. Estetiğin kendini en yüksek düzeyde gösterdiği bu eseri yazdığı sırada Goethe 23 yaşındadır. İslam, Kuran ve Hz. Muhammed’e ilişkin ayrıntılı bir çalışmayı tamamlayıp ardından bu kasideyi yazdığı söylenir.

AYDINLANMA VE GOETHE

Goethe’nin bir deha olduğu aşikâr. Fakat neden İslamla bu denli ilgilenmiştir? Bu soruya yanıt verebilmek için öncelikle sözü edilen tarihlerde Avrupa aydınları arasında ötekini tanımaya dönük bir heyecanın baş gösterdiğini hatırlamalı. Aydınlanma hareketi Hıristiyanlık dışında dini görüşlerle tanışıklığı teşvik ediyor hatta bu farklı görüşlerin tanıtılmasını kendine görev olarak görüyordu. Aydın, dünyayı kendine ait bir yurt haline getiriyor ve kendi yurdunu tanıma işine ciddiyetle yaklaşıyordu. Goethe ve onu etkileyen diğerlerinin İslama duyduğu ilginin temelinde bu aydınlanma hareketinin olduğunu belirtmek yaşamsal önem taşır.

Ünlü filozof Leibniz, dini toleransın baş temsilcisi sayılan Lessing ve Herder… Bu isimler İslamın gündeme getirilmesinde başrolü oynamışlardır. Goethe, Herder’in etkisi altında kalacak ve ona yazdığı bir mektupta şöyle diyecektir;

“Musa’nın Kuran’da dua ettiği gibi dua etmek istiyorum; Tanrım, göğsüme ferahlık ver!”

İSLAM VE GOETHE

Katharina Mommsen, Goethe’nin, İslamdan etkilenmesini üç nedene bağlar; Hz. Muhammed’in kişiliği ve insanlar arasında bir elçi olarak faaliyet gösterme şuuru, Kuran’daki tevhit anlayışı ve İslamın dünyaya da dönük olması. Goethe, çağdaşı Hıristiyan arkadaşlarının aksine dünyayı kaçıp kurtulacak bir yer olarak görmez, çalışmaya şevkle bağlıdır ve bu fikri kendisine İslamın verdiği söylenir.(***)

Goethe’nin memleketimizde anlaşılmasında büyük emeği olan Senail Özkan’ın söylediklerine dikkat kesilmeli;

“Büyük medeniyet ve kültürleri dâhiler yaratır; çünkü dâhiler, zihni ve kalbi evrensel değerlere açık düşünürlerdir. Bu düşünür ister şair, ister filozof, ister mimar yahut heykeltıraş, ister müzisyen yahut ressam olsun, eğer dimağı ve kalbi evrensel estetik ve etik değerlere açık değilse insanlık için kalıcı eserler vermesi mümkün değildir. Gözü başka medeniyetlere, kültürlere ve dolayısıyla dinlere kapalı mütefekkirler, dolap beygirinden farksızdırlar ve doğrusu ne ürettiklerinin de şuurunda değildirler. Bu neviden mütefekkirlerin mürekkeplerine, Goethe’nin tabiriyle, çokça su karışmıştır.”

Dünya insanını ailesi olarak görmeyen, bundan sebep kendisini dünyaya ait hissetmeyen insanların dünyaya yön vermesi beklenen bir iş değildir. Goethe şöyle diyor;

“Üç bin yılın hesabını kendine/ Vermeyi bilmeyen her kimse/ Cahil kalır karanlıklar içinde/ Günden güne yaşayıp gitse de.”

* Carlo Rovelli, Helgoland, Çeviri: Tolga Esmer, Tellekt 42 Yayınları

** Goethe, Doğu Batı Divanı, Çeviri: Senail Özkan, Ötüken Yayınları

*** Katharina Mommsen, Goethe ve İslam, Çeviri: Senail Özkan, Ötüken Yayınları.


GoetheŞiir

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası