tarık suresinin tefsiri / Tarık Suresi Anlamı, Meali ve Diyanet Tefsiri (Tarık Suresinin Türkçe ve Arapça Okunuşu)

Tarık Suresinin Tefsiri

tarık suresinin tefsiri

TARIK SURESİ

Adı: Sure adını ilk ayetinde geçen Tarık kelimesinden almıştır.

Nüzul zamanı: Bu surenin uslûbu, Mekke&#;nin ilk dönemlerinde nazil olan surelere benzemektedir. O dönemde Mekkeli müşrikler, Allah Rasulü&#;nün (s.a) tebliğ ettiği mesajın yayılmasını engelleyebilmek için her türlü yola başvuruyorlardı.

Konu: Bu surede iki konu işlenmiştir. Birincisi insanın ölümden sonra Allah&#;ın huzurunda bulunacağı, ikincisi Kur&#;an&#;ın kesin bir söz olduğu ve kâfirlerin hilelerinin onu engelleyemiyeceği.

İlk önce gökyüzündeki yıldızlara yemin edilmektedir. Çünkü kainatta bulunan hiçbirşey O&#;nun izni olmaksızın varlığını devam ettiremez. Daha sonra insan, kendi yaratılışını düşünmeye davet ediliyor. Çünkü o bir su damlacağından meydana gelmiştir. İşte bu nedenden dolayı deniliyor ki: Onu bir su damlacağından yaratan Allah, onu tekrar diriltmeye de kâdirdir! İnsanın tekrardan yaratılışı ile birlikte, tüm sırlar ortaya çıkacak ve ona dünyada yaptıklarından hesap sorulacaktır. O gün hiç kimse insanoğluna yardım edemiyeceği gibi, onun için kaçış ta mümkün olmayacaktır.

Sure şu şekilde sona eriyor: Gökten yağmur yağdırmak ve yeryüzünde ağaçlar, bitkiler meydana getirmek nasıl bir eğlence olmayıp, ciddi bir iş ise, Kur&#;an&#;da zikredilen hiçbir şey de oyun ve eğlence değildir. Bilâkis O kesin bir sözdür. Şayet kâfirler Kur&#;an&#;ın davetini başarısızlığa uğratacaklarını sanmak gibi yanlış bir düşünceye saplanıyorlarsa bilsinler ki, onların bu konuda alacakları tüm tedbirler ve başvuracakları tüm hileler, Allah&#;ın karşısında hiçbir işe yaramayacaklardır. Çünkü Allah&#;ın tuzağı, kâfirlerin kuracakları tuzaklardan daha sağlamdır. Daha sonra da Rasulullah&#;a, müsterih olması söylenerek moral verilmekte ve dolaylı olarak kâfirler tehdit edilmektedir; &#;Kâfirler ne yapabilecekler ise, bırak yapsınlar. Sonunda Kur&#;an&#;ın onlara galebe çaldığını göreceksin.&#;

Rahman Rahim olan Allah&#;ın adıyla

1 Göğe ve tarık&#;a andolsun,

2 Tarık&#;ın ne olduğunu sana bildiren nedir?

3 (Karanlığı) Delen yıldızdır.

4 Üzerinde gözetleyici-koruyucu bulunmayan hiç bir nefis (kimse) yoktur.1

5 İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı?2

6 Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı.

7 (Bu su,) Bel kemiği ile kaburgalar arasında(ki organlar)dan çıkar.3

8 Hiç şüphesiz (Allah,) onu yeniden-döndürmeğe güç yetirendir.4

AÇIKLAMA

1. Koruyucu ifadesi ile Allah Teâlâ&#;nın zâtı kastedilmektedir. O Allah (c.c.) ki, küçük ve büyük yaratmış olduğu herşey, O&#;nun kontrolü altındadır ve tüm mahlukat O&#;nun lûtfu sayesinde hayatını sürdürmektedir. Bunun için gerekli olan her imkân sağlanmış ve insan belirli bir süreye mahsus olmak üzere, her afetten korunmuştur. Bu hususun teyidi için gökyüzüne ve akşam karanlığıyla birlikte ortaya çıkan yıldızlara yemin edilmektedir. Ennecmu-s-sakib, Arapça&#;da &#;bir yıldız&#; anlamına gelmektedir. Ancak burada yıldızların cinsini belirtmek için kullanılmıştır. Böyle bir şey üzerine yemin edilmesinin nedeni, insanoğlunun dikkatini gökyüzüne çekmek içindir. Gökyüzünde asılı duran şu yıldızlara bakın, gecenin karanlığında nasıl da ışıldamakta ve her biri kendi yolu üzerinde hareket etmektedir. Birbirlerinin yollarına tecavüz etmezler ve birbirlerine çarpmazlar. Bütün bunları yaratan bir kudret sahibi olduğuna bizzat kendileri şehadet etmektedirler.

2. Gökyüzüne dikkat çekildikten sonra, insanoğlu bizzat kendi varlığını tefekkür etmeye davet ediliyor. Nasıl meydana geldiğinizi bir düşünün! Bir babanın milyonlarca hücresinden sadece bir hücre, yine annenin sayısız yumurtalarından biri ile belli bir sürede birleşir ve insanın hayata gelmesi işte böyle başlar. Bunu yapan kimdir? Kimdir hamile kadının karnındaki bu embriyonu kademe kademe yetiştiren ve sonunda canlı bir insan haline getiren? Ve yine onun annesinin karnında zihinsel ve bedensel özelliklerini tayin eden? Onu doğumundan ölümüne kadar, hastalıklardan, kazalardan, belâlardan koruyan ve yaşaması için ona imkanlar sağlayan? Hayatını sürdürebilmesi için, o kadar çok imkan sağlanmıştır ki, insanoğlunun bizzat kendisi bile tüm bunların farkında değildir. Böylesine muazzam imkanları ancak Allah Teâlâ sağlayabilir. Şayet Allah Teâlâ bu imkanları sağlamamış olsaydı, insanoğlunun hayatta kalabilmesi mümkün müydü?

3. Ayetin orijinalinde sülb ve teraib kelimeleri kullanılmıştır. Sulb, bel kemiği, teraib ise, kaburga kemiği demektir. Çünkü erkek ve kadının üreme hücreleri bu bölgeden meydana geldiği için, insanın sulb ve teraib arasından gelen bir sudan yaratıldığı ifade edilmiştir. İnsanın el, kol ve ayakları kesilse bile, bu madde yine de insanda bulunabilir. Bu maddenin insanın vücudunun tamamından geldiği düşüncesi yanlıştır. Aslında bu maddenin kaynağı bedenin üst kısmında bulunan insanın göğüs kafesidir. Burada beyin ayrı olarak zikredilmemiştir. Çünkü beyin omurga kemiğinin bir kısmıdır.

4. Allah&#;ın insanı, ana rahmine düşmesinden ölümüne kadar korumuş olması, onu ölümünden sonra tekrar diriltmeye de muktedir olduğunun apaçık bir delilidir. Şayet Allah (c.c.) ilk kez yaratmaya kâdir ise, ikinci kez yaratamayacağına dair, hiçbir makul delil öne sürülemez. Bu gerçeği inkâr edebilmek için, insanın kendisini yaratanın Allah (c.c.) olmadığını ta baştan kabul etmek zorundadır. Bu takdirde iddia sahipleri, &#;Kitaplar, bir yazan ve basan olmadığı halde kendi kendilerine meydana gelmektedirler, dünyadaki tüm şehirler kendi kendilerine inşa olmuşlardır ve evren bir tesadüf eseri sonucunda yine kendi kendine oluşmuştur, diyebilmelidirler. Oysa insanın yaratılışı, bedensel yapısı, zihinsel özellikleri, âzâlarının işleyişleri o kadar komplikedir ki, insanın bizzat icad ettiği şeylerden kat kat üstündür ve bir hikmete mebnidir. Herşeye rağmen bir kimse, tüm bunlara hâlâ &#;tesadüf&#; diyebiliyorsa akli dengesi yerinde değildir. Çünkü ancak akli dengesi yerinde olmayan bir kişi böyle şeyler iddia edebilir.

9 Sırların orta yere çıkarılacağı gün;5

10 Artık onun ne gücü vardır, ne de bir yardımcısı.

11 Dönüşlü olan göğe6 andolsun.

12 Yarılan yere de.

13 Hiç şüphesiz o (Kur&#;an), ayırdeden bir sözdür.

14 O, bir şaka değildir.7

15 Doğrusu onlar, hileli bir düzen planlayıp-kuruyorlar;8

16 Ben de bir düzen kurup-hazırlamaktayım.9

17 Sen şimdi küfretmekte olanlara bir mühlet ver, kendilerine az bir süre tanı

AÇIKLAMA

5. Gizli sırlar ifadesi ile, insanın dünyada gizli ameller, gizli niyetler ve başkalarından sakladığı hususlar kastedilmektedir. Fakat kıyamet günü tüm bunlar ortaya çıkacak ve o kimseden hesap sorulacaktır. İnsan dünyada bazı davranışlarının ne tesir icra ettiğinden bile habersizdir. Kıyamet günü ise, bunlar ortaya çıkacak, ekmiş olduğu tohumların meyvesi önüne gelecek ve insan buna karşılık ceza ya da mükafaat görecektir. Ayrıca insana sadece amellerinden değil, niyetlerinden de, gizli maksatlarından da hesap sorulacaktır.

6. Ayette &#;erraci&#; ifadesi geçmektedir. Lugatta &#;geri dönmek&#; anlamına gelir. Fakat burada mecazi olarak yağmur anlamında kullanılmıştır. çünkü yağmur tekrar tekrar yağdığı gibi, bazen de mevsiminin dışında yağar. Ayrıca böyle bir ifade kullanılarak, suyun denizlerden buhar halinde yükselerek, tekrar yağmur halinde geri dönmesi anlatılmak isteniyor da olabilir.

7. Yani yağmurun yağması ve bitkilerin yeryüzünü yararak çıkması nasıl bir oyun olmayıp, ciddi bir iş ise, Kur&#;an&#;daki haber (insanın Allah&#;a dönmesi) de bir oyun değildir. Bilâkis o kesin bir sözdür ve bu va&#;d yerine gelecektir.

8. Yani, kâfirler Kur&#;an mesajını yenilgiye uğratabilmek için her türlü yola başvurmaktadırlar. Bu ışığı önleyebilmek ve insanları şüpheye düşürebilmek için, peygambere karşı iftira kampanyası açmışlardır. Ancak bu takdirde küfr ve cehalet devam edebilecektir. Allah&#;ın Elçisi ise, bu karanlığı aydınlığa dönüştürmeye çalışmaktadır.

9. Yani, Allah&#;ın tedbiri sayesinde, onların tüm hileleri boşa çıkacak ve önlemeye çalıştıkları aydınlık yayılacaktır.

Yani onlara bir zaman tanı, bırak ne yaparlarsa yapsınlar. Onlar çok geçmeden yaptıklarının karşılığını görecekler ve tedbirleri boşa çıkacaktır.

TEFSİR:

Sûrede vurgulanmak istenen hakikatleri beyân için iki şey üzerine yemin edilir: Semâ ve târık. Semâ, sırlarına vakıf olmamız takatimizin ötesinde olan, ancak cüz’i bir şekilde görüp bilebildiğimiz gökyüzüdür. اَلطَّارِقُ (tārık) ise, bir aletle veya herhangi bir cisimle vurmak, çarpmak anlamına gelen اَلطَّرْقُ (tark) kelimesinden isimdir. Bu bakımdan ayaklarımızla vurup yürüdüğümüz yola, ayaklarını vurarak yola giden yolcuya ve geceleyin gelip gönül hoplatan ziyaretçiye “târık” denilir. Sonra bu mânadan hareketle her ne olursa olsun geceleyin ortaya çıkıp göze gönle çarpan her şeye hatta hayalî şekillere de târık denilmiştir. Sabaha yakın ortaya çıkan Sabah yıldızına da parlaklığıyla göze çarptığından dolayı bu isim verilmiştir. Nitekim burada onun “necm-i sâkıb” olduğu beyân edilir.  اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُ (en-necmu’s-sâkıb), “delen yıldız” anlamına gelip ışığının kuvvetinden dolayı karanlığı deliyor gibi gözüken her parlak yıldıza denir. Bu kelimenin “yüksek yıldız” anlamı da vardır. Bu anlamlardan hareketle Necm-i sâkıbın gece doğan herhangi bir parlak ve yüksek yıldıza, Sabah yıldızına, Necm sûresinin birinci ayetinde zikredilen Süreyyâ yıldızına veya Kur’an’ın inen parçalarının her birine isim olması mümkündür.

Bu yeminlerin gâyesi, her insan üzerinde, onu koruyan, onun düşünce, niyet, söz ve davranışlarını görüp gözeten, takip edip kaydeden bir bekçi bir koruyucu muhâfız bulunduğunu haber vermektir. Bu muhâfız öncelikle mutlak bir kudret ve sonsuz ilim sahibi olan Allah zü’l-celâl Hazretleridir. Cenâb-ı Hakk’ın bu vasfını dile getiren şu âyet-i kerîmeler ne kadar dikkat çekicidir:

“Allah, üzerinizde kusursuz bir gözetleyici ve koruyucudur.” (Nisâ 4/1)

“Allah, her şeyi hakkiyle görüp gözetendir.” (Ahzab 33/52)

“Gerçek şu ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona neler fısıldadığını da çok iyi biliyoruz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf 50/16)

Bu ayetler, insanın üzerindeki en büyük bekçinin yüce Allah olduğunu haber verir.

Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, hilâfeti devrinde Muâz (r.a.)’ı Kilâboğulları aşiretine göndermişti. Devlet hazinesinden ödenmesi gereken paraları ödeyecek, verilmesi gereken malları verecek, zenginlerden alınan zekâtları fakirlere ve muhtaçlara dağıtacaktı. Hz. Muâz, üzerine aldığı bu vazîfeyi îtinâ ile îfâ ediyor, gönüller fethederek tatlı hatıralarla geri dönüyordu. Geri döndüğünde, dünya malı olarak Sadece omuzuna attığı atkısı kalıyordu. Bu atkı zaten, giderken de var olan bir atkıydı. Bir defâsında hanımı dayanamayıp sordu:

“–Böyle bir vazîfe üstlenenler, belli bir ücret alırlar, evlerine de hediye getirirler. Senin hediyelerin nerede?”

Muâz (r.a.) cevap verdi:          

“–Benimle birlikte yanımdan hiç ayrılmayan bir murâkıp vardı. Her aldığımı, verdiğimi hesap ediyordu.”

Hanımı kızdı:

“–Resûlullah (s.a.s.) her şeyde sana güvenirdi. Ebubekir de öyle. Ömer geldi; seninle birlikte murâkıp mı gönderiyor? Her yaptığını tâkip mi ettiriyor?” dedi.

Söz, Hz. Ömer’in hanımına, ondan da Hz. Ömer’e ulaştı. Hz. Ömer, Muâz (r.a.)’ı çağırıp sitemle sordu:

“–Ben senin ardından böyle bir murâkıp göndermediğim hâlde, duyduklarım nedir yâ Muâz? Benim sana îtimâdım yok mu zannediyorsun?”

Hz. Muâz’ın cevâbı pek mânidardı:

“–Ey Mü’minlerin Emîri! Hanımıma özür olarak öne sürebilecek ancak bunu bulabildim. Hem murâkıp dediğim, sizin murâkıbınız değil, Allah’ın murâkabesi idi. Bu sebeple yaptığım hizmetin ecri zâyi olmasın diye -câiz bile olsa- nefsim için hiçbir şey alamam…”

Hz. Ömer, onun bu sözlerle neyi kasdettiğini anlamıştı. Zira Muâz (r.a.) nefsine ve dünyaya âit her şeyden müstağnî idi. Halîfe, onu taltîf ederek kendinden bir miktar hediye verdi ve:

“–Git bununla âilenin gönlünü al!” dedi.

Bununla birlikte ayette bahsedilen “hâfız”ın bekçi melekler olması da mümkündür. Zira:

“Oysa yanıbaşınızda sizi sürekli gözetleyenler var. Her söz ve davranışınızı kayda geçiren tertemiz, şerefli melekler. Yaptığınız her şeyi bilirler.” (İnfitâr 82/)

“Allah, kullarının üzerinde her istediğini yapma kudret ve kuvvetine sahiptir. Ayrıca üzerinize, yaptıklarınızı kaydeden ve sizi koruyan melekler gönderir” (En‘âm 6/61) ayetleri, insanı takip eden, onun söz ve davranışlarını yazıp kaydeden bekçi meleklerin varlığını haber vermektedir. Bu sebeple insanın, azgın nefsin aldatmalarına kanmayıp hayatını bu ilâhî ikazlar ışığında tanzim ederek düzene sokmaya çalışması gerekir. Özellikle çocuklarımızı terbiye ederken, üzerlerinde böyle ilâhî bir kontrolün olduğu onların körpe dimağlarına kesinlikle nakşedilmelidir.

İnsanın başıboş bırakılmadığına, kontrol edildiğine ve birgün hesaba çekileceğine delil isterseniz: 

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Târık Sûresi Ayetler:

1 - 4 5 - 10 11 - 14 15 - 17

Tarık suresi okunuşu Tarık suresi Türkçe okunuşu Tarık suresi meali anlamı Tarık suresi tefsiri

Tarık suresinde insanın yaratılışı, yapıp ettiklerinin kaydedildiği, öldükten sonra dirilmesi, Kur’an’ın muhtevasının ciddiyet ve önemi, inkârcıların tuzaklarının er geç bozulacağı gibi konulara yer verilmiştir. Tarık suresi Türkçe okunuşu Tarık suresi meali anlamı sıkça araştırılıyor. Peki Tarık suresi okunuşuTarık suresi tefsiri nedir?

Tarık suresi Türkçe okunuşu

  1. Vessemai vettarikı.
  2. Ve ma edrake mettariku.
  3. Ennecmüssakıbü.
  4. İn küllü nefsin lemma 'aleyha hafizun.
  5. Felyenzuril'insanü mimme hulika.
  6. Hulika min main dafikın.
  7. Yahrücü min beynissulbi vetteraibi.
  8. İnnehu 'ala rec'ıhı lekadirün.
  9. Yevme tüblesserairü.
  10. Fema lehu min kuvvetin ve la nasırin.
  11. Vessemai zatirrec'ı.
  12. Vel'ardı zatissad'ı.
  13. İnnehu likavlün faslün.
  14. Ve ma hüve bilhezli.
  15. İnnehüm yekiydune keyden.
  16. Ve ekiydü keyden.
  17. Femehhililkafiriyne emhilhüm rüveyden.

Tarık suresi okunuşu

Tarık suresi meali Tarık suresi anlamı

  1. Göğe ve târıka andolsun.
  2. Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin?
  3. O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.
  4. Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.
  5. Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.
  6. Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı.
  7. Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.
  8. Şüphesiz Allah'ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü yeter.
  9. Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!
  10. (O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı.
  11. Yağmurlu göğe andolsun,
  12. Yarık yarık çatlamış yere andolsun.
  13. Şüphesiz o Kur'an, hak ile bâtılı ayırd eden bir sözdür.
  14. O, boş bir söz değildir.
  15. Şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar,
  16. Ben de bir tuzak kurarım.
  17. Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!

Tarık suresi tefsiri

Târık Suresi - . Ayet Tefsiri

“Gece çakıp görünen” şeklinde çevirdiğimiz târık, sözlükte “gece gelen, kapı çalan, şiddetle vuran” anlamlarına gelir. Yıldızlar gece görünüp gündüz kaybolduğu için onlara da târık denmiştir. Müfessirler buradaki târıkın özel bir yıldız mı yoksa genel anlamda yıldız mı olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerse de (bk. Zemahşerî, IV, ; Şevkânî, V, ) ışığı gecenin karanlığını delip yeryüzüne ulaştığı için 3. âyette bunu “delen yıldız” anlamında “en-necmü’s-sâkıb” tamlamasıyla tarif etmişlerdir. Bu tariften târıkın genel anlamda yıldız olduğu anlaşılmaktadır. Bu âyetlerde söze, göğe ve yıldıza yemin edilerek başlanmasının sebebi, 4. âyette belirtilen asıl konunun, yani insanın dünyadaki hayatının daima bir denetleyicinin, koruyucunun kontrolünde olduğu gerçeğinin önemine dikkat çekmektir.
“Yıldızlarla da insanlar yollarını bulurlar” (Nahl 16/16) meâlindeki âyetin mecazi anlamından hareketle târık, “mânevî semadan gelip vicdana işleyen ve zihinlere nakşedilerek insanı içindeki ve dışındaki karanlıklardan çıkarıp aydınlatan ilâhî irşatlar” olarak da yorumlanmıştır (bk. Elmalılı, VIII, ).
4. âyette “gözetleyen” diye çevirdiğimiz hâfız kelimesini bazı müfessirler, “Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var” (İnfitâr 82/) meâlindeki âyetleri dikkate alarak “insanın yaptığı hayır ve şerri kaydeden yazıcı melekler” diye tefsir ederken (Zemahşerî, IV, ; Elmalılı, VIII, ), bazıları da “Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır” (Ra‘d 13/11) âyetine dayanarak musibetlere karşı insanları koruyan muhafız melekler olarak tefsir ederler (İbn Kesîr, VIII, ). Bununla birlikte hâfız kelimesini, “meleklerin yapıp ettiklerini de kontrol eden ve bilen, her şeyin koruyucusu (Hûd 11/57), her şeyi hakkıyla gözeten (Ahzâb 33/52) ve her şeye şahit olan (Mâide 5/) Allah’tır” diye yorumlamak da mümkündür.

Târık Suresi - . Ayet Tefsiri

Öldükten sonra dirilmeyi ve âhiret hayatını inkâr eden insanın, kendi yaratılışına bakarak ibret alması ve öldükten sonra yeniden dirilmeyi (ba‘s), dolayısıyla âhiret gerçeğini buna göre değerlendirmesi istenmektedir. “O su, bel ve göğüs kafesi arasından çıkar” diye çevirdiğimiz 7. âyeti müfessirlerin çoğunluğu, “erkeğin bel kemiği ile kadının kaburga kemiğinden çıkar” şeklinde yorumlamışlardır (Taberî, XXX, ; İbn Kesîr, VIII, ). Hz. Peygamber’in “Erkek ve kadından hangisinin suyu üstün gelirse çocuk ona benzer” (Müslim, “Hayz”, 33) anlamındaki hadisi de bu ikili işlevi ifade eder. Zira hadis çocuğun, eşlerin her ikisinin “suyunun” birleşmesinden yani sperm ile onun döllediği yumurtadan meydana geldiğini gösterir. Kur’an, buna “katışık (karışımlardan oluşan) meni” anlamında nutfetün emşâc (İnsan 76/2) demektedir. Biz 7. âyetin ilgili kısmını “bel ve göğüs kafesi” diye çevirmeyi uygun bulduk. Çünkü göğüs kafesi içinde akciğer ve kalp, bel kemiğinin (omurga) içinde ise omurilik vardır. Bu kemikler hem vücudun sınırlarını çizer gibidir hem de en hayatî organları içinde barındırmaktadır. Âyette bunlar zikredilerek insan vücudu kastedilmiş, meni ve yumurtanın erkek ve kadın vücudunda oluştuğuna, çocuğun da bunların birleşmesi sonucunda, varoluşunun ilk aşamasına girdiğine işaret edilmiştir (yaratılış safhaları için bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/; Gāfir 40/67; Kıyâmet 75/; Alak 96/). 8. âyette insanı yukarıda anlatıldığı şekilde meniden yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren yüce yaratıcının onu öldükten sonra diriltmeye de kadir olduğu vurgulu bir şekilde ifade edilmektedir.

Târık Suresi - . Ayet Tefsiri

“Sırlar”dan maksat kişinin özel defterine kaydedilmiş olan amelleri, “sırların ortaya döküleceği gün” ise kıyamet günüdür (bk. Şevkânî, V, ). 9. âyet kıyamet gününde insanların inançları, niyetleri, sırları ve bütünüyle yapıp ettiklerinin ortaya çıkacağını ve bunlardan Allah’ın huzurunda sorgulanacağını; âyet ise âhirette insanın kendisini Allah’ın hükmettiği cezaya karşı koruyacak bir gücü ve yardımcısının bulunmayacağını ifade etmektedir.

Târık Suresi - . Ayet Tefsiri

Semanın sıfatı olup “dönüşlü” anlamına gelen zâti’r-rec‘ ifadesini müfessirler iki türlü yorumlamışlardır: a) “Yağmur veya yağmur yüklü bulutları olan” demektir. Buna göre “dönüşlü sema” ibaresi, göğün buharlaşma yoluyla yerden aldığı suları yağmura çevirip yere geri döndürmesini, sürekli tekrar eden bu dönüşümü ifade eder (bk. Zemahşerî, IV, ). b) Gökte bulunan yıldızlar, güneş ve ayın tekrar tekrar batıp doğmalarını anlatır (İbn Kesîr, VIII, ). Meâlde bu yorum tercih edilmiştir.
“(Tohumun filizlenmesiyle) yarılan yer” ifadesi, incecik ve yumuşak filizlerin sert toprakları yararak yerin üzerine çıkmasındaki ilâhî hikmetlere dikkat çekmektedir. Âyetlerde bu muhteşem olayların gerçekleştiği gök ve yere yemin edilerek bunlar nasıl gerçek ise ve yüce Allah’ın kudretinin tecellileri ise Kur’an’ın da aynı şekilde gerçek olduğu, Allah’ın kelâm sıfatının tecellisi olduğu anlatılmaktadır.

Târık Suresi - . Ayet Tefsiri

İnkârcılar Hz. Peygamber’i engellemek ve getirdiği dini yok etmek maksadıyla ona karşı düşmanca tavırlar sergiliyor, hatta onun varlığını ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı; bu amaçla ona karşı komplo düzenliyor, tuzaklar kuruyorlardı. âyet bunları ifade etmektedir. Allah Taâlâ’nın onlara tuzak kurması, plan hazırlaması ise “Peygambere karşı kurdukları tuzakları engelleyip, onların planlarını boşa çıkarması, kendi aleyhlerine çevirmesi ve onları cezalandırması” anlamına gelir. Müşriklerin inkârlarına ve Resûlullah’a yaptıkları kötülüklere devam ettikleri halde yüce Allah tarafından hemen cezalandırılmayıp onlara süre tanıması için Hz. Peygamber’e emir verilmesi, tövbe edip dönmedikleri takdirde cezalarının şiddetli olacağını gösterir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir