muratcan hop dedik / Sınırsız Mc Murat Can Hop Dedik Hd Klip Bomba Gibi Klip | funduszeue.info

Muratcan Hop Dedik

muratcan hop dedik

Kim Haklı (feat Ibo Jimmy)

Faq

Murat Can Kim Haklı (feat Ibo Jimmy) mp3 mahnısını necə yükləyə bilərəm?Sayta bütün mahnılar mp3 formatda əlavə olunur. Mahnını mobil telefondan və ya kompüterdən yükləmək üçün sadəcə qırmızı rəngdə olan ve üzerinde yüklə (download işarəsi) olan düyməni sıxmaq kifayətdir.

Murat Can Kim Haklı (feat Ibo Jimmy) mp3 mahnısına nece qulaq asa bilerem?Onlayn musiqi dinləmək üçün üzərində Play ikonu olan mavi düyməni sıxmaq lazımdır. Qısa müddətdən sonra mp3 faylı dərhal oxunmağa başlayır. Bəzi mobil telefonlarda mahnı bir az gec səslənə bilər.

Murat Can Kim Haklı (feat Ibo Jimmy) mp3 mahnısını çox bəyənsəm?Murat CanKim Haklı (feat Ibo Jimmy) musiqi trekini bəyənirsinizsə, o zaman yuxarıda göstərilən sosial media ikonalarından birini seçərək onu dostlarınızla paylaşa və ya fb şərh yaza bilərsiniz.

Sayta əlavə edilən bütün mahnılar tanışlıq məqsədi daşıyır.
© funduszeue.info  

Buldum lan buldum, neden bu kadar özel olduğumu buldum. Daha doğrusu o kadar da özel olmadığımı keşfederek tam olarak ne olduğumu buldum. Hayır, tabii ki engelli oluşumdan ya da sizin yakıştırdığınız akıl, zekâ, azim vesaireden bahsetmiyorum (şimdi baktım, hiçbiri de kalmamış anasını satayım). Şimdi efendim, benim iki yaşımdan beri her gün, saatlerimi dolduran bir huyum mu desem bir davranışım bulunmaktaydı. Ne var ki çevremdeki insanlara bunu net bir şekilde bir türlü ifade edemediğim için bugüne kadar kimseyi bu konuda farklı olduğuma ikna edemiyordum. O kadar ki bir ara bir psikoloğuna 3 saat filan oturup bu eylemini anlatmıştım, o bile anlamamıştı. Sağ olsun, ’de Prof. Eliezer Somer adını koymuş da biz de artık ne idüğümüzü biliyoruz. Aslında birazdan bahsedeceğim Maladaptive Daydreaming; bir rahatsızlık veya fiziksel bir eksiklik değil, aksine sadece bir eylem, bir fiildir. Bu yüzden bir uzmanın teşhis koyması gerekmiyor, bir fiili ya gerçekleştirirsiniz ya da gerçekleştirmezsiniz. Hatta bu fiil resmi olarak hâlâ bir rahatsızlık/hastalık olarak kabul edilmediği için psikoloji biliminde öğretilmiyor bile.

Ben çok hayal kuruyorum, senin kaynın daha çok hayal kuruyor, hele eltisinin bir kızı püf, gece gündüz hayal kuruyor. Abi ama ben çok detaylı hayal kuruyorum, tamam işte eltisinin kızında öyle bir hayal gücü var ki hayalindeki evin panjurlarınım rengini bile kuruyor. Hayır amk, yemeğe üç tutam fazla tuz dökmekle bir günde paket paket tuz tüketmek aynı şey değil.

Şimdi “Bülent Ersoy’u Justin Bieber’in yanaklarını yeşile boyadığını” hayal edin (dur ve hayal et, cidden!).

Neredeyse tamamınızın aklına iki boyutlu bir fotoğraf gelecektir sadece, işte hayal gücü yüksek olanlar yeşilin tonunu, Ersoy’un kıyafetlerini filan gözünde canlandırmıştır belki. Bir kısmınız ise Ersoy’un hangi eliyle Justin’ın ilk hangi yanağını boyadığını, fırça mı yoksa kalem mi kullanıldığını düşmedi bile. Ben Ersoy sol elini kullanarak Justin’ın önce sağ yanağını fırçayla koyu yeşile boyadığını birebir Ersoy’un gözlerinden görüyormuş gibi zihnimde canlandırabiliyorum, bu yüzden Ersoy sol elini kullanıyor çünkü aslında solak olan benim. Bakınız normalde, hayaller sadece iki boyutludur, misal “şu an sevdiğim karşımda olsa, gelse yanıma otursana, bana ‘seni seviyorum’ dese” hayalinde aslında sadece 3 farklı fotoğraf vardır.  Sevgilinin yanınıza gelirkenki adımları, otururken yeleğini düzeltmesi, “seni seviyorum” derken eliyle saçını düzeltmesi önemsiz detaylardır ve zihninizde canlanmaz bu ayrıntılar. Hatta sıradan hayallerin çoğunda doğru düzgün olay örgüsü bile yoktur. Son örneğimiz en fazla sevişme ile filan devem edebilir ve sevgilinin oraya neden nasıl geldiği açıklanmaz, üç beş saniyelik tatlı bir hayal için. Son olarak ortalama insan hayalleri genellikle sıkıcıdır, anlatması kısadır, sonrası yoktur.

Şu an Amsterdam’da olsam…” diye başlayacak bir hayali saniye boyunca devam ettirmenizi istiyorum (dur ve hayal et, cidden saniye!).

Aynı mekânda kaç saniye kaldınız? Eminim saniyede beş altı günde yapılabilecek işler sıralamışsınızdır. İçinizden çoğu birkaç cümlede zihninizde canlandırdığınız beş altı fotoğrafı sayıverdi, değil mi? Dedik ya efendim sıradan hayaller aslında birer fotoğraftır, dolayısıyla sizin bu fotoğraf şeklindeki canlandırmalarınız çok doğaldır ve gerçek “hayal kurma (Daydreaming)” tanımına uyar.

Benim günlük olarak vaktimi alan şey ise normal hayal kurmak değilmiş aslında. Ben “Uyumsuz Hayal Kurma (Maladaptive Daydreaming)” diye bir davranış sergiliyormuşum, adı oymuş yani. Geçen hafta Google’da “daydreaming in detail” diye aratarak nihayet bulabildiğim, Ekşi Sözlük’te dört sayfa entry görünce sevinçten havalara uçtuğum bu terim, sonunda Dünya üzerinde tek olmadığımın ama gerçekten özel olduğumun ispatıydı. Abicim, bizim yaptığımız şey anlatması oldukça güç bir şey çünkü bizim kafamızda bir televizyon var ve o ekranda sürekli olarak farklı farklı senaryolar oynuyor. Neredeyse her senaryoda kendimiz baş roldeyiz ve gerçekliğe paralel hayali bir evrende hayali olaylar yaşıyoruz, sıfırdan karakterler yazıp paralel yaşantımıza eş, dost veya düşman olarak sokuyor, farklı mücadeleler veriyor, bazen üzülüyor, bazen de seviniyoruz. Bu senaryolarda çoğunlukla kendimizin kusursuz hâlini kurgulasak da diğer birçok ayrıntı gerçekliğimizden çok da farklı veya hayalimsi şekliyle üstün olmuyor. Meselâ gerçekte devlet memuru olan bir Maladaptive Daydreamer (MD) o günkü senaryosunda bir sokak simitçisi olarak başından geçenleri canlandırabilir, ertesi gün ise bir kurye olabilir. Kafasında canlandırdıkları o memurun “hayali” değildir aslında. Sadece aklına bir sokak simitçisi olsa başından geçebilecek bir haftalık bir olaylar zinciri gelmiştir ve bu olayları kendi kendine “şöyle oturuyordum, kaşım şöyleydi, müşterinin yüzüğü şu tarzdı” şeklinde anlatmak suretiyle olayları birebir yaşamaya başlar, diyalogları detaylıca işler, bazı olayları geri sarıp düzeltir, geçmişe yönelik ek detaylar koyar. Bu bir haftalık simitçi senaryosu gerçek hayatında belki de birkaç saatini alacaktır memurun. Bu sırada belki otobüste işine gidiyordur, belki tuvalette fazladan kalmıştır, hatta müdürleriyle iş yemeğinde bile olabilir.

Ekşi sözlükte ve yabancı kaynaklarda okuduğum örneklerde Uyumsuz Hayal Kurma özelliği olan MD insanlardan bazıları “benim beş altı farklı evrenim var, yirmi yıldır hepsini düzenli olarak ziyaret ediyorum” diyor. Bu bana oldukça ilginç gelmişti, demek ki onlar her günü birebir yaşıyorlar ve toplamda 6 tane koskocaman geçmişleri var. Ben gibiler ise daha yüzeysel ama çok çeşitli evrenler, senaryolar kuruyorlar. 3 yaşımdan 17 yaşıma kadar her gün en az bir senaryo, sonrasında da en azından haftada bir senaryo kurduğumu varsayarsak bugüne kadar asgarî 44, farklı senaryoda kendimi kurgulamış oluyorum. Tabii bunların birçoğu ufak tefek ayrıntılar dışında kendini tekrarlayan hikayeler, kimisinde paralel bir evrende birkaç saatlik bir olayı canlandırırken kimisinde 60 yıllık olayları biraz da atlaya atlaya gerçek zamanda yaklaşık birkaç günde filan canlandırıyorum. Hatırladığım kadarıyla en sürükleyici senaryomu gerçekte 19 yaşlarımda iken 25 gün filan sürdürülebilmiştim, sanırım benim yaşlanıp iki çocuğumun hikayelerini kurduğum bir evrendi. Bu arada çoğu tekrar ediyor dediysem en az bir tane filan birbirinden tamamen bağımsız senaryom vardır, hele çocukluğumda bütün Avrupa’yı fethettiğim, futbolcu olarak Galatasaray’ı Şampiyonlar Ligi şampiyonu yaptığım, Afrika’da elmas kaçaklığı yaptığım, Romanya’da pavyon işlettiğim, Gelibolu üzerinde benzinlik açtığım yüzlerce farklı hayat kurgulamışımdır bütün detaylarıyla.

Tabii zihnimizdeki televizyonda bir RTÜK olmadığı için ergenlik döneminde bu senaryolar günlük hayatımı sekteye uğratmaya başlamıştı ve artık bir önlem almam gerektiği düşündüm. Çünkü i kişilik özelliklerinden bütün vücut hatlarına kadar her detayını sizin kurguladığınız, üstelik her senaryoda değişebilen hayali bir partner çok çabuk elde edilebilen ve fazla tahrik edici bir karakter oluyordu. Bu durum bir süre sonra çok sıkıcı olmaya başladı ve çözüm olarak gerçekte var olan birisini senaryolarımda işlemeye karar verdim. Çünkü senaryolarda gerçek kişileri onları tanıdığınız şekilleriyle kuruyordunuz, meselâ annem bu senaryolarda benim istediğim gibi değil de onu tanıdığım hâliyle bulunuyordu, senaryodaki bir olay karşısında yine kendisi gibi davranıyor, beklenen tepkiler veriyordu, hatta bazen gerçekte gidip anneme sorardım “şöyle bir durumda ne yapardın” diye. İşte, partnerimi de gerçek bir karakter üzerine kurduğumda senaryoda birçok noktayı sabitlemiş oluyordum. Benimle aynı lisede okuyan bir kızla Fransa’daki bir otomobil fuarında tanışmam veya kızın boyu iken senaryolarda onu gibi canlandırmam tutarsız olurdu (birazdan geleceğim tutarsızlık konusuna da). İşte tam bu nedenlerden dolayı farklı farklı senaryolarımın hepsine entegre olabilecek, gerçekten çekici ve uğrunda macera yaşamaya değecek birisine ihtiyacım vardı, aynı zamanda sürekli gözümün önünde olmaması ve görece az tanıdığım birisi olmalıydı ki senaryolardaki versiyonuna küçük dokunuşlar yapabileyim. Merve, arkadaşım kusura bakma da cuk bütün hikayelerime oturuyordun yahu. Kız gerçekte okul birinci olduğu için ona senaryolarımda istediğim bölümü kazandırabiliyor, her senaryoda farklı farklı olaylar yaşayabiliyorduk. Yaşım ilerledikçe aksiyondan ziyade diyaloglara, bazen farklı açmazlar karşısında birlikte verebileceğimiz tepkiler üzerine kuruyordum senaryolarımı. Bu arada duygular ön plana geldiğinden az önce bahsettiğim problemden de gerçekten kurtulmuştum. Kız gerçekte üniversiteyi kazanıp Keşan’dan ayrılana kadar o iki yıl kafamda her şey güzel gitmişti, tahminen ’ün üzerinde farklı senaryoda epey vakit geçirmiştim. Üniversite’de Ankara’da tıp veya hukuk filan kazansaydı benim için senaryolarımı Merve’yle devam ettirmek epey güç olabilirdi çünkü bilmediğim bir mekânda ve anlamadığım bir alanda çalışacak bir karakterin içini yeterince dolduramayıp sıkılabilirdim. Arkadaş gidip İstanbul’da mühendislik tutturdu, zaten birkaç yıla ben de İstanbul’da mühendislik tutturdum, dersler ortak, gelecek beklentileri benzer, nitekim gerçek hayatta yıllardır görüşmediğimiz hâlde önümüzdeki hafta sonu onu nerede bulabileceğime dair somut bir fikrim olabiliyordu. Yani teknik olarak, gerçek hayatta bizim yaşlarda birçok insan, özellikle Merve tarzında bir sürü kız tanıyordum ve onlardan hareketle senaryodaki Merve’yi üç aşağı beş yukarı şekillendirmeye devam edebildim.

Üniversite yıllarım çok yoğun geçiyordu, derslerden filan zar zor vakit bulup bu senaryolara yenilerini ekleyebiliyordum, bazı dersleri hiç dinlemiyor, eve gelince sıfırdan derse çalışmak zorunda kalıyordum. Bu noktada iyi yönetemezseniz Maladaptive Daydreaming hayatınızın içine edebiliyor bak. Şöyle ki kafanızda canlandırdığınız hayatlar sizi o kadar tatmin ediyor ve sürükleyici olabiliyor ki gerçek hayatınızdaki sorumluluklarınızı sürekli ertelemeye başlıyorsunuz. Hep yalnız kalmak, müzik eşliğinde sadece zihninizdeki senaryoda yaşamak, başarılı olunacaksa bile orada başarılı olmak istiyorsunuz. Ekşi Sözlük’te okuduğum kadarıyla MD arkadaşların çoğu üniversite sınavında sıçmış, işinden kovulan, kafasında yarattığı partnerini eşine tercih edenler var. Ben dâhil aralarında küçük bir kurup şöyle bir yöntemle kurtuluyoruz bu girdaptan: O yıl üniversite sınavın mı var abicim, senaryonda dershane öğretmeni oluyor, zihnindeki sınıfa anlatıyorsun dersi. Ne bileyim o an gerçekte Talha’yla Diferansiyel mi çalışıyorsun, yap Talha’yı Tuğba, bas dekölteyi, oda da sıcak zaten, dersi çabuk bitirelim ki konu değişsin. Amerika’da MD bir kız Harvard Hukuk bölümüne girmiş zihninde canlandırdığı arkadaşlarına kanunları ezberleterek, dershane öğretmenliğini de Ekşi’de görmüştüm. Benim okulda başarılı olabilmem de çoğunlukla matematik mühendisiyle ilgili, şu konuyu birlikte nasıl çalışırdık, şu projeyi birlikte startup yapsak, sonra birlikte yurt dışına doktora gidiyoruz, bir sürü farklı senaryo ama hepsi teknik bilgi gerektiriyor ki senaryolar tutarlı olsun.

Efendim, zihnimde canlandırdığım onca senaryonun tek okuyucusu olaraktan tek kriterim senaryonun iç tutarlılığıydı. Son birkaç yıla kadar hiç alternatif bir geçmiş kurmamıştım ve senaryolarda her detay, özellikle rastlantılar günlük hayatta başımıza gelebilecek olasılıktaydı. Uçmak, ölümsüzlük ne bileyim yakışıklılık gibi doğaüstü güçlerim hiç olmadı. En fazla yüksekten düşerek omuriliğimi şu açıyla yere çarptığım için falanca sinirim tekrardan ameliyat olurken iyileşiveriyordum vesaire. Rastlantılar lazımdı ya, zaten en baba baş yapıtlarda bile bulunuyordu rastlantılar, o yüzden inandırıcılığını kaybetmediğimi düşünüyordum. Ancak üniversitenin ikinci yıllarında filan senaryolarda ciddi birkaç problemle karşılaşmıştım. Öncelikle ben gerçek hayatımda üniversiteden başka birine âşık olmuştum, gerçek Hayattaki Merve’ciğimin de artık dört yıllık gayet düzenli bir ilişkisi vardı. Şimdi şartlar böyleyken senaryoların inandırıcılığı giderek düşüyordu. Birkaç ay senaryolarımı sadece bu yeni hoşlandığım arkadaşla kurmayı denedim, kurduğum her senaryoda o veya bu şekilde Merve hortluyordu hep, tıpkı Inception’daki Mal gibi. Aslında epey eğlenceli oluyordu, tam ben benimkisiyle büyük bir şirket yönetiyorum, bir ihale toplantısındayız, hop rakip şirket adına Merve giriyor içeri. Çocukluk anıları, imalı sözler hadi bakalım üç beş saatlik olaylar zinciri. Efendim, başta da belirttiğim gibi bunlar bizim hayalimiz değil, aklımıza geliveren şeyler olduğu için olayların kontrolü çok da bizde olmuyor. Olayları kontrol edemediğimiz, hatta Pause tuşuna bile basamadığımız için bazen yarınki sınava çalışmak yerine saatlerce oturup bilmem hangi evrende rakip firmanın kızımı kaçırıp öldürmesini, karımın beni aldatmasını filan canlandırdığım oluyordu. Acı çekiyoruz ya bildiğin, MD bir arkadaş gerçekte dersin ortasındayken paralelde duygusala bağlayıp ağlıyormuş, ben komikli diyaloglarda kahkaha atıyorum meselâ, halbuki o an gerçekte cenaze evindeyiz. Sonra birçok MD mimik yapıyormuş, düşünsene otobüste gidiyorsun, yanındaki yüzünü şekilden şekle sokuyor, sen hiçbir şey anlamıyorsun. Kalkıp birebir adım atanlar, öğretmenlik kurarken eline klasör alıp evde dolaşanlar varmış. Ben de küçükken sert bir zemine yatıp kol ve bacaklarımı paralel evrene göre hareket ettiriyordum, aynı şimdiki VR gözlükleri gibiydi ama ücretsiz. Benim görsel hafızam da biraz kuvvetli olduğu için zihnimde canlandırdığım senaryoları baya üç boyutlu filan yaşayabiliyorum, bazı MD arkadaşlar ise daha çok “kitap okurmuş” gibi hissediyormuş.

“Ne diyor lan bu amına koyduğumun çocuğu? Geri zekâlı, şizofrene bağlamış lan!” diyorsunuz içinizden. Ne var ki Maladaptive Daydreaming bir rahatsızlık değil (resmi literatürde) ve şizofreniyle ilgisi yok (ben deli değilimmmm!). Şakası bir yana MD gerçekten bir rahatsızlık değil çünkü biz zihnimizde canlandırdığımız o senaryoların birer hayalden ibaret olduğunun, orada yaşadıklarımızın gerçek hayatımızı hiçbir şekilde etkilemeyeceğinin kesinlikle farkındayız. Hiçbir zaman gerçeklikten kopmuyoruz (benim depersonalizasyonum olabilir, o farklı). Yani atıyorum zihnimde çok heyecanlı bir olayın içerisindeyken bile annemin akşam yemeği için sorduğu soruyu duyup cevap verebiliyorum. Bazı dersleri bile anlayabiliyordum hatta. Okuduğum örneklerdeki birçok insan da başka psikolojik problemleri yoksa gayet sağlıklı yaşayabiliyormuş yani. Bizim tek problemimiz bu işin bir bağımlılık etkisi yaratarak hayatımızdan çalacak noktaya gelmesi oluyor. MD bir insan televizyon bağımlısı gibi davranır, sürekli yalnız kalmak ister, başka hiçbir şeye vakit ayırmaz, bu yüzden kendini geliştiremez, sorumluluklarını sürekli erteler. Netice olarak gerçek hayatta kendini giderek daha başarısız hisseden MD bunu zihninde daha fazla vakit geçirerek kapatmaya çalışır. Bu kısır döngüde asosyalleşen, genellikle depresyona giren MD zihnindeki senaryolarda kendini nasıl düzelteceğini işler ve zihnindeki kendisinden o kadar tatmin olur ki, bunu gerçek hayatına uygulama zahmetine girmez bile. (Amk, bu durumu o kadar umutsuz yazdım ki nasıl çıktığımızı unuttum, cidden ne yapıyorduk lan?) MD arkadaşları it gibi çalıştıracaksınız aslında, hatta arada kırbaçlayabilirsiniz ki burada olduğunu hissetsin, şöyle çalışmaktan götünde rakılar pişecek ki fırsat bulup paralel evrenlerine kaçamasın. Sonra sürekli konum değiştirmek de iyi geliyor bana, yeni insanlarla tanışmak meselâ, güçlü senaryolar kurabilmem için öncelikle olayların geçeceği ortamları gözümde canlandırabilecek kadar gözlemlemem gerekiyor, aynı şekilde yeni tanıştığım insanların hangi durumda nasıl tepki vereceğini önceden kestiremeyeceğim için inandırıcılığı kaybediyorum. İnternette okuduğuma göre tamamen bırakabilen varmış, kimisi kendine saat ayırıyormuş günlük olarak, ilaç kullanıyormuş bazıları.

Vallahi son üç yıldır benim işler kesat diyebilirim. Herhangi bir senaryoda öncelik hep partner oluyor ki hikâyenin devamı gelsin. Eh üniversitedeki kızı olabildiğince uzak tutmaya çalışıyordum bu senaryolardan, zaten gerçekte de ağır çuvalladım arkadaşa karşı. Rastgele insanlar, hayali karakterler tutmuyor, tatmin etmiyor, elim hep Merve’ye gidiyor gitmesine de yaşımız 27 oldu be abi, 7 yıldır aynı insanla beraber. Bir kadar farklı senaryoda denedik, yok, mutlu olamıyoruz bu saatten sonra, hep aynı kavgalar… Geçen yıl kurallarımı çiğneyip zamanda yolculuk etmeye başladım, liseden filan sarıyorum işte Source Code filmindeki gibi simülasyon filan diyorum, hatta babamın hayatta olduğu filan tuhaf evrenlere de gidiyorum da eski tadı yok, sarmıyor artık senaryolar. Diğer MD arkadaşların aksine benim gerçekteki başarı grafiğim zihnimdeki senaryolardan aldığım haz ile doğru orantılı sanırım, yani eğer zihnimdeki olası geleceklerimde kendimi tatmin edemiyorsam gerçekte de asılamıyorum fazla. Yine de bir MD olarak iyi getirdim buraya kadar.

Bence bütün MD arkadaşlar profesyonel olarak yazarlık yapmalı, zaten iyi yapabildiğimiz tek şey bu, yazmak&#; Meselâ ben son 6 aydır senaryolar yerine blog yazıları kuruyorum zihnimde. Tabii 15 tane kuruyorsam bir tanesini ancak yazabiliyorum ve epey seviyor insanlar. Zihnimdeki asıl senaryolardan ise sadece “Pazar Gününüzü Nasıl Alırsınız Muratcan Bey?” başlıklı yazıyı kaleme dökebildim. İçerisinde Merve’nin olmadığı, benim bile pek aktif olmadığım yirmi dakikada aklıma geliveren bir senaryoydu. Ortalama bir MD günde en az bir kez bu yoğunlukta senaryolara kuruyor, şimdi bu adam böyle aksiyonları bırakıp neden sizinle takılsın ki? Son olarak size Maladaptive Daydreaming ile ilgili bir film önereceğim: “Sucker Punch”. Aslında internetteki birçok kaynak örnek olarak “The Secret Life of Walter Mitty” filmini veriyor, sanırım o bilinçle çekilen tek film “Walter Mitty” imiş. Ama ben, bizim yaşadığımız şeyin tam olarak orada verilebildiğini düşünmüyorum, Maladaptive Daydreaming iki üç saniyelik kopmalar değil sadece. Bir MD’yi en net anlatan film bence “Sucker Punch” filmidir ve şimdi fark ettim ki diğer MD arkadaşlar da bir sürü yazı yazmışlar bu film hakkında. İşin acı yanı ne “Sucker Punch” filmini çekenler ne de filmi anlamadığı için yerin dibine sokan eleştirmenler Maladaptive Daydreaming’in ne olduğunu biliyormuş. Bu yüzden sadece biz MD’lerin anlayabildiği bir baş yapıttır “Sucker Punch”. Bunların dışında benim gibi sürekli değişen senaryolarda onlarca farklı evren kurabilen bir MD’nin zihni az çok “Mr. Nobody” filmi ile ilişkilendirebilir.

Tekrar hatırlatıyorum eğer MD değilseniz ve “Pazar Gününüzü Nasıl Alırsınız Muratcan Bey?” başlıklı yazımı okumadan buradan ayrılırsanız muhtemelen bu yazıdan hiçbir şey anlamamış olacaksınız…

Ayrıca okuyucular arasında MD varsa lütfen bana ulaşmadan önce; bir durum değerlendirmesi yaptığım &#;Sürekli Hayal Kuruyorum, Hayal Kurarken Jest Mimik Yapıyorum, Nasıl Bırakacağım?&#; yazımı ve size bu konudaki tecrübelerime genişçe aktardığım  &#;Çok Fazla Hayal Kuranlar&#; yazımı okuyabilirsiniz.

Standart
  Bütün hüquqlar qorunur!

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası