basketbol sahasının ingilizcesi / BASKETBOL SAHASI ne Demek Ingilizce - Ingilizce Çeviri

Basketbol Sahasının Ingilizcesi

basketbol sahasının ingilizcesi

Basketbol ile ilgili Kelimeler


Sahada beşer kişilik iki takımın mücadele ettiği, elle idare edilen bir topla oynanan bu popüler takım oyununa basketbol İngilizce ismi ile basketball adı verilir.
On dakika olmak üzere dört devreden oluşan maçlarda; 5 sahada 7 kenarda olmak üzere 12 kişilik takımlar topu yerden 3,05 metre yükseklikteki pota adı
verilen yere paralel çemberden rakibinden daha çok kez geçirerek maçı kazanmaya çalışır.
basketball

Basketbol ile ilgili İngilizce kelimeler ve Türkçe karşılıkları aşağıda verilmiştir.

assist
sayı pası ya da asist

backboard
çarpma tahtası (potanın arkasındaki tahta)

basket
pota

block
blok ya da karşılama

bounce
sekmek, sektirmek

bounce pass
yerden pas (yerden sektirerek takım arkadaşına topu geçirme)

chest pass
göğüs pası (göğüs hizasından iki elle atılan pas)

draft
NBA takımlarının oyuncu seçtikleri her yıl olan bir zaman dilimi

dribble
top sürmek

drive
turnike

exceed
aşmak, izin verilenin dışına çıkmak

foul
faul

free throw
serbest atış

game clock
her devredeki kalan zamanı gösteren saat

guarding
rakip oyuncuyu savunma yapma

hoop
pota, çember

jump shot
zıplayarak atılan şut

jump ball
hava atışı

lay-up
turnike

MVP
en değerli oyuncunun kısaltması (most valuable player)

no-look pass
bakmadan atılan pas

overhead pass
baş üzerinden verilen pas

open man
boş oyuncu, adam, savunması olmayan oyuncu

overtime
uzatmalar

personal foul
şahsi faul

possession
top hakimiyeti

press
baskı

pushing foul
iterek yapılan faul

referee
hakem

rebound
topun havada kapılması (sayı olmayan bir atıştan sonra)

set shot
iki ayak yerde durarak yapılan atış

slam dunk
smaç

snatch
rakibin elinden ribaunt almak

substitutes
yedekler

technical foul
teknik faul (sportmenlik dışı davranışlara verilen ceza)

three-point line
üçlük çizgisi

time-out
mola

travelling
topu hatalı sürme

turnover
şut atamadan topu kaptıran oyuncu

turkey
kolayca geçilen oyuncu, savunmacı

underneath
pota altı

zebra
hakemlere giydikleri kıyafet nedeniyle verilen

zone defense
alan savunması

Basketbol ile ilgili İngilizce Cümleler ve Türkçeleri

Zone defense is a system of defense in which each defender guards a part of the playing are rather than an individual player.
Alan savunması her oyuncunun bir oyuncuyu tutmak yerine sahanın bir bölümünü aldığı bir savunma sistemidir.

Michael Jordan was awarded MVP many times during his career.
Michael Jordan kariyeri boyunca pek çok kez en değerli oyuncu ödülünü aldı.

The no-looks pass looks cool and crowds love it.
Bakılmadan atılan pasları seyirciler çok seviyor ve izlemesi keyifli.

NBA TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ

- A -

Airball: Şut atıldığında topun ne çembere, ne potaya değmemesi. Tribünde "yuh" tezahüratına yol açan şut!

Alley-oop Pass: Rakip potaya yönelmiş bir oyuncuya atılan yüksek pas. Topun havada yakalanıp smaçlanması ile son bulduğunda daha da güzel olur ve asist sayılır. Nba' de bini bir para, bizde olunca jeneriğe girer.

Asist: Sayı pası.

- B -

Backcourt: Rakip sahada, yani hücumdayken defans sayılan oyuncular. Genellikle guardlar.
Backcourt Violation: Hücum ederken geçtiniz takım halinde orta sahayı, rakip sahadasınız adamlar baskılı savunma yapıyor, topa hakim elemanı ikili sıkıştırmaya aldılar, göğüsleriyle iteliyorlar geriye adam topu orta saha çizgisinin gerisindeki kendi potasının olduğu sahaya değdirir/vurursa veya topla temas halinde iken ayağını orta çizgiye veya arkasına basarsa, bunun adı "backcourt violation"dır. Statüsü, kategori itibarıyla "top kaybı"na girer, yapan adamın takımdaki statüsü de "itibar kaybı" olarak nitelendirilebilir.
Backdoorplay: Top yüksek posttaki adama geçirilir. savunmanın dikkati buna çekilmişken ters taraftan bir oyuncu kat eder ve ona pas atıldığında oyuncu basket şansı bulur.
Backup: İlk beşte yer alan pozisyonların birinde oynayan oyuncuların yedeği.
Ballhandling: Top hakimiyeti Bunu iyi kıvıran elemanlara "ballhandler" sıfatı yakıştırılır. Adamın göğsü kabarır, havaya girer, varyasyonlara başlar. Top kaybı yapmıyorsa demek ki ünvanı hakediyordur.
Bankshot: Panya tabir edilen, "backboard" yahut "glass" olarak da bilinen, çemberin ardındaki dik düzleme çarptırılarak atılan şut.

Baseline: İki potanın arkalarında yer alan, sahanın bitiş çizgisi. "Endline" diye de bilinir ama kullanılmaz pek.

Bench: Yedekler - yedeklerin üzerinde oturduğu bank.

Bouncepass: Yerden sektirilerek atılan pas. Baunspas dediğimiz araya atılan paslarda çok elverişli bir pas çeşididir.

Boxout: Ribaund için avantaj sağlamak amacıyla, vücudunu kullanarak rakiple pota arasında pozisyon almak. "Baks koysana" denir ya, işte o..!
Breaking Ankles: Cross-over'la rakibi geçerken adamı dağıtıp belini kırma hareketinin ecnebicesi..

Brick: Topun, basket olmakla alakasız biçimde ve sert şekilde panyaya yahut çembere çarpıp uzağa sekmesine yol açan dengesiz şut. Bunları atanlara da "stone hand/taş elli" denir!
Body up someone: Savunmada vücudu kullanmak. Faul yapmadan yahut hakemin görmeyeceği türden hareketlerle ayılık etmek, match-up'ı canından bezdirmek, sindirmek. Body check veya bump da diyolar bazı yörelerde.

Bunny: Markaj altında değil de son derece serbest pozisyonda atılan orta veya kısa mesafeli, basket olması çok yüksek ihtimalli şut. "Snowbird" de funduszeue.infoçırana kötü bakılır.

Bury: Orta/uzak mesafeli şutu gömmek - yani sayı olması - "drain" tabirini de kullanırlar yerine
Butcher: Kelime anlamındaki gibi, aynen; kasap. Aşırı sert faul yapan oyuncu. Flagrant / sportmenlik dışı faul çalarlar genelde.
Buzzer: Hani arada bir tezahüratı filan bölen "zıvaaaynk!" diye bir ses çıkar, odur işte. Peki ne zaman çalar bu düdük? 24 saniye süresi bittiğinde, periyod bittiğinde ya da maç bittiğinde Takımın bir, iki veya üç sayı gerideyse ve sen bu sesi duyduğunda top da hala elindeyse, tribünlerden o topu ne yapacağına dair bol miktarda öneri duyabilirsin!

Buzzer Beater: Bu düdük çaldığında, "aman üzerimde kalmasın" diyerek şutu atmış olan oyuncunun, eğer top çemberden geçerse coşku içinde layık görüleceği kahramanlık payesi Bunu becerme adetinde olan oyunculara"clutch player"da denir. Yani oyunun tansiyonun yüksek olduğu son anlarında, skor üretebilme kabiliyetine ve soğukkanlılığına sahip müstesna şahsiyet anlamında

- C -

Charging: Hücum faul.
Cheerleader (chick): Amigoluk yapan, yani molalarda ve devre arasında sahada dansederek tribünleri coşturan dişi. Ponpon kız.
Cherry Picking: Savunmaya fazla takılmadan, rakip top kullandığında ufak ufak ileriye tüyerek, pası aldıktan sonra beleş sayı atmak. Bunu yapan, cherry picker!
Charity Line: "Charity", hayır işi demek. Deyim, serbest atış çizgisi için kullanılıyor. Faul atışları, kolay sayı bulma kaynağı olduğu için. Gelin görün ki bazı "stone hand" adamlara pek faydası dokunmuyor bu hayırsever çizginin!
Crash the Boards: Bir uzun adamın pota altında dominant bir maç çıkarıp yüksek miktarda (20 civarı filan) ribaund alması. Veya elemanın bilmemkaç maçlık bir seri ya da ay veya sezon boyunca yüksek (mesela filan) ribaund ortalamasını yakalaması.
Coast-to-Coast: Sahanın bir ucundan ötekine atılan pas, şut veya dribbling.
Cross-Over: Son derece mühim ve etkili bir driplingle adam geçme hareketi. Karşındaki savunmacının üzerine top sürerek giderken, sağından geçecekmiş gibi, topu da sağ eline alıp vücudunla oraya hamle edersin, eleman da geri geri kendi soluna gitmeye çalışır, o anda aniden çapraz driplingle topu sola geçirip, acar bir vücut çalımıyla elemanı dağıtır, ters tarafından geçer gidersin.

Cut: Kat etmek işte, biliyorsunuz bunları!

- D -

Dead-Ball Foul: Top oyunda değilken ve saat işlemiyorken yapılan faul.
Death Valley: Ölüm vadisi anlamına gelen bu dramatik terim, sahada skor üretmenin çok zor olduğu anlarda kullanılır. Genelde süper forvetler ve pivotlar arasında dişe diş ribaund mücadelesinin filan geçtiği, sert savunmanın yapıldığı pota altları kastedilir. Bir de Las Vegas'a giderken Nevada'daki Mojave Çölü'nde yer alan ölüm vadisi vardır ki, konuyla hiçbir alakası yoktur, zaten turistik bir yerdir.
Deny the Ball: Çok yakın ve sıkı savunma yaparak bir rakibin top almasına engel olmak. Pas arası oynamak.
Dipsy-Doo: Top hakimiyeti yüksek, dribbling ustası guardın fantaziye kaçıp top sürerken, pas verirken, fake atarken vs. varyasyon çekmesi, seyircinin gözüne girmesi ve koçun da gözüne batması!
Dish Out: Asist yapmak. Dish, tabak-çanak demek, malum. Buna "out" preposition'ı ilave edilerek oluşturulan phrasal verb, (açıklayacağız derken iyice karıştırdık :) "tabakta sunmak" anlamında süper bir sayı pası verildiğine işaret ediyor. Hani bitmeyen futbol programlarında bahsedilen "al da at" tabir edilen paslar vardır, ondan.
Double Dribble: Topu sürüyorsun, tutuyorsun iki elinle, yine sürüyorsun. Steps oluyor. Dolayısıyla top kaybı oluyor. En önemlisi ayıp oluyor!

Double-Team: İkili sıkıştırma. Elinde top olan rakip oyuncuyu iki adamla birden savunmak. Nba' de yıl öncesine kadar, alan savunması yasak olduğu için, adama ikili sıkıştırma yapılamıyordu çünkü "illegal defense" oluyordu. Artık o da serbest.

Downtown: Potaya çok uzak mesafe. Minimum, üç sayı çizgisinin dışarısı Eskiden bir Nba efsanesi vardı, 'Downtown Freddy Brown' diye Kendisi orta saha civarından devamlı lambalardı şutlardı. Ki düşünün, o zaman üç sayı filan da yok! Bir de benzeri, benim favorim Pete "Pistol" Maravich. Google'a yazınca daha iyi anlaşılır kim olduğu.

Dribble: Dribbling. Topu yerde sektirmek, sürmek.

Dunk: Smaç. Slam, slam dunk, jam de deniyor.

- F -
Fastbreak: Bildiğiniz hızlı hücum.

Fieldgoal: Sahanın herhangi bir yerinden atılan basket. 2 sayı, 3 sayı da dahil. ' FG ' diye gösterilir istatistiklerde.

Flagrant Foul: Rakibe gereksiz ve sert faul yapmak. Hakemin yorumuna bağlı bir karar. Cezası ağır, imajı kötü.

Foul Trouble: 6 faulle diskalifiye olmaya yaklaşmış, dolayısıyla daha dikkatli oynaması gereken oyuncu. Genelde 4 veya 5 faul yapmış olanlar bu kategoriye giriyor. Erken alınmışsa bazen 3 faul de olur.
Free Agent: Herhangi bir takımla kontratının süresi sona ermiş veya ilgili maddeler kullanılarak kontratı kendisi, takım veya komisyon tarafından iptal edilmiş oyuncu.

Front Court: Rakip sahada karşı potaya yakın oynayan elemanlar. Genellikle uzunlar, pivot ve forvetler.

- G-

Garbage Time: Bu arkadaşlardan çevrede bol miktarda bulunmakla birlikte pek faydalı oldukları söylenemez. Süperstarların bir adet garbage-time yedeği bulunur. Genelde yıldız oyuncu ortalığı kasıp kavurup "ben bir Gatorade içeyim" der - ki bu da, sonucu belli olmuş bir maçın sonlarına denk gelir - sonra bu arkadaşlarımız koçun emri ile oyuna dahil olurlar. Maçın kaderini değiştirecek zamanları ise havlu sallayarak veya benchte yanında oturan takım arkadaşı ile itişip kakışarak, eşşek şakası yaparak geçirirler.

Give-and-Go: Futboldan ver-kaç olarak bildiğiniz hadise Topu arkadaşına pas verip kat etme.
Glass Cleaner: Ribaund işinde ustalaşmış ve bu kategoride ortalaması yüksek eleman. Adamın illa uzun olması gerekmez. Undersized elemanlardan da glass cleaner çıkabiliyor.

Goal Tending: Hakemin, girmemiş olan bir şut için sayı kararı vermesi. Sebepleri; top potaya doğru inişe geçmişken savunma oyuncusunun dokunması, panyadan sekmiş çembere giden bir topa temas (inişte olmasa bile)

Gunner: Silahşor. Zırt pırt şut kullanan.

- H -

Hand-Checking: Savunmacının, defans yaptığı rakibe eliyle şarj uygulayarak pozisyonunu bozması. Elini ancak koyabilir, iter veya çekerse, hand-checking violation, yani faul olur.

Hang Time: Şut, smaç veya turnike (drive) için sıçramış oyuncunun havada kalma süresi.

High Post: Serbest atış çizgisinin dolayları
Home/Road Games: Home game, takımın kendi sahasında yaptığı maç demektir. Road game ise deplasman maçı demek.

Hook Shot: Bildiğin 'hukşat' işte. Çengel atış.

Hoop: Çember. Argoda ise baskebol anlamında. Let's play hoops!

- J -

J: Jump-shot. Cemşat diyen var ülkemizde.

Jump Ball: Buna da cembol derler İç Anadolu'da. Hava atışı. Hakemin işin içinden çıkamadığında verdiği karar. Duruma göre ortada veya yakın olduğu potanın faul çizgisi üzerinde vuku bulur.

Jump Hook: Sıçrayarak yapılan çengel atış. Yolunu bilirsen, blok yapılması imkansız şut.

- L -

Lane: Boyalı alan, üç saniye koridoru, bizdeki ampul! "Key" veya "paint" diye de bilinir.
Lay-up: Turnike diye bildiğimiz hareketin sonunda topu çembere bırakmak. 
Loose-Ball Foul: Top hiçbir takımın kontrolünde değilken yapılan faul. Mesela ribaund mücadelesinde veya boşta yuvarlanan topa koşarken

Lottery: Play-off'a giremeyen takımlar arasında çekilen ve draft ilk turundaki ön sıralarda kimin seçim yapacağını belirleyen kura.

Low Post: Potanın iki yanındaki bölgeler - Alçak post.

- M -

Money Shot: Kendi şutunu yarattıktan veya rahat top kullanabilecek yerde asisti aldıktan sonra basketi bulmak. Daha ziyade üçlükler için söylenir.

- N -

Net: File Çembere asılı olan şey.
Nothing but the net: "Çuf" sesi çıkararak çembere değmeden giren şut. Deliksiz! İlkokulda oynanan malum oyunda iki sayı yerine geçer!

- O -

Outlet Pass: Savunma ribaundu aldıktan sonra, fast break'e tüymekte olan, yarı sahada veya daha da ilerideki bir arkadaşına pas atma. Pas eğer, çoktan rakip potaya yanaşmış bir elemana ve tek elle atılmışsa, "Baseball Pass" denir ve yukarıda izah ettiğimiz "coast-to-coast" terimi de geçerli olur.

Over the Limit: Takımın bir periyodda dört faul limitini aşması. Ne olacak? Karşı takım artık her faulde serbest atış kullanacak.

Overtime: Oyunun uzatmaya gitmesi Bir tanesi 5 dakika Biri önde bitirene dek tekrarlanır!

- P -

Palming: Dribbling yaparken elini, topu avuçlayacak şekilde alta getirmek. Topu taşımak. kepçe! Hani "bilader al da eve götür bari" deriz ya Steps oluyor sonuçta.

Penalty Situation: Over the limit ile aynı şey.

Pick: "Screen" de denir. Perdelemek. "Skrin koymak" deriz ya Takım arkadaşının peşindeki rakip savunmacının koşuyoluna önceden gelip dikilmek. Hareketli olursan hücum faul çalınır, ona göre!
Pickpocket: "Steal" diye de açıkladığımız top çalmanın, çaldıranı iyice yerin dibine batıran söylemi Hani nasıl "steal" çalmak demek, "pickpocket" da yankesicilik anlamına geliyor zaten.
Pick-up Games: Antrenman maçları. Genelde tek pota. Çift de olur.

Pick-and-roll: Pikenrol işteYıllardır yapılan hadise Top süren arkadaşına perde koyup içeri devrilir, sonra onun pasını alıp şutu kullanırsın. İyi yapmışsanız, pası aldığında rahat şut atarsın, sayı olur.

Pill: Hap demek ve top için kullanılır.

Point Guard: Oyun kurucu. Play-maker.
Possession: Top hakimiyeti
Power Forward: Uzun forvet. Hem sayı atıp hem ribaund alan eleman. İçeriden de dışarıdan atanı makbuldur.

Press: Çok yakın savunma yapmak. Baskı.

Pump Fake: Şut atarken önce topu kaldırıp sonra geri çekip savunmacı rakibe aldatma vermek.
Putback: Çemberden dönen topu içeriye itelemek. "Tip in" de tabir edilen tamamlama hamlesi.

- Q -
Quadruple-Double: Dört kategoride birden iki basamaklı sayılara erişmek. Mesela 32 sayı, 16 ribaunt, 11 asist ve 10 blok.
Quarter: Periyod. Çeyrek de denir. Maçın dörtte biri.

- R -

Rainbow: Uzaktan atılan bombeli şut. Tabii girerse

Rainmaker: Karşılaşmanın son anlarında, gitti denilen maçı çok zor şartlar altında kullandığı bir şut ve muhtemelen üçlük bir basket ile çeviren, uzatmaya götüren yahut kazandıran eleman.
Rebound: Çemberden seken topu almak.

Rejection: Top kesme. Şapka! Refüze olursun, kendini kötü hissedersin. 'Beyin nakli' diyorum ben.
Reverse: Dribbling esnasında aniden derecelik dönüş yaparak karşıdaki savunmacıyı ekarte etmek. Dönüş tamamlandıktan sonra dribbling, top dönüşten önceki tarafın aksi yönüne geçirilerek sürülmeye devam edilirse daha güzel bir demarkaj elde edilir. Nba' de "spin move" diye tabir edilir. Reverse jam ve reverse lay-up diye terimlere de önayak olmuştur bu sözcük ki, ilki ters smaç, diğeri ise ters turnike olarak dilimizde mana bulur.
Rim: Çember.
Rock: Kaya anlamında, top için kullanılır.
Rookie: Çaylak adam. Nba' de ilk sezonunu oynayacak, oynamakta veya henüz oynamış olan. Yaş baş önemli değil. İkinci sezondan gün aldın mı iş bitti, terfi ettin. Sınıfsal adını draft' ten gelene devredersin. Ncaa' de ilk yılını oynayanlara ise "freshman" deniyor. Nba terimi değil ama bilgi olsun.
Run-and-Gun: Ofansif transition'a dayanan, takımın hızla hücuma çıkıp etkili şutörleriyle rakip savunma yerleşmeden sayı bulmasını ifade eden bir oyun tarzı terimi..
Running Jumper: Jumpshot'ın aksine, hareketli halde atılan şut.. Oyuncu baseline'dan drive eder, öne doğru adım atarken zıplayarak şutunu gönderir, faulü kesinleştirir ve basket-faul için de dua mırıldanır bir yandan.

- S -

Sag: Savunmada kendi adamını bırakıp ikili sıkıştırma için arkadaşına yardıma gitme.

Screen: pick diye açıkladık yukarıda. Perde.

Set Shot: Hücum seti sırasında boş kalıp sıçramadan atılan şut. Nba'in ilk yıllarında kullanılan birşeydi, artık daha az rastlanıyor.
Set Someone Up: Takım arkadaşına elverişli şut veya sayı atma pozisyonu yaratmak. No-look asistle olur, adamının peşindeki elemanı screen'e takarak olur insan yardım etmek istedikten sonra yolu çok!
Sharp Shooter: Bir traş bıçağı markası değil. Boş bıraktığın an açık alandan genelde üçlükle cezayı kesen keskin nişancı, şutör demek.
Shoot the Lights Out: Her attığını sokmak. Abartmak, suyunu çıkartmak "He's hot" veya "He's on fire" diye de tanımlanır. Bu formata giren adam, kariyerine muhtemelen sayılık, torunlarına anlatacağı bir maç eklemek üzeredir.
Shot Clock: Hücum süresi olan 24 saniye Şutu attın, attın Olmadı, ver topu rakibe.
Sooter's Bounce: Şutun çemberden sektikten sonra girip sayı olması. Bunun genelde iyi şutörlerin başına geldiğine inanılır, hani para parayı çeker misali(!), o yüzden terimin adı böyle.
Show-up: Pozisyon gereği rakibe şöylemesine bir görünüp, akıllı olmasını sağlamak. Adamın üstünde kalsan 'switch' olur, adamına geri dönersin 'show-up' olur. Halk arasındaki tabiriyle 'görünüp kaçmak'

Sign-and-Trade: Free-agent olan, yani kontratı biterek serbest kalan oyuncunun, son oynadığı takımla tekrar sözleşme imzalayarak derhal başka takıma takas edilmesi.
Sixth man: İlk beşte yer almayan en baba yedek. Oyuna ilk giren olması şart değil. En çok süre alan yedek.

Sky-Hook: Nba' in tüm zamanlarda en çok sayı atan adamı efsane oyuncu, müstesna şahsiyet, iyi insan Kareem Abdul Cabbar' ın icat ettiği bir tür çengel atış. Esasen hukşat da sayılmaz, zira bu atışta kol, şuta adını veren çengel (hook) pozisyonunu pek almaz. Tek ayak üzerinde rakip potaya dönerek zıplarsın, iki elindeki topu vücuduna yakın yükseltirken tek ele geçirirsin, sonra kolun dimdik yukarıdayken bilek hareketiyle şutunu çekersin. Ne blok çabası işe yarar, ne double team
Skywalk: "Havada yürüme" tadında sıçrama Julius Erving babasıdır, MJ de amcası, Lebron James torun olarak listede.

Steal: Top çalma. Faydalı hırsızlık.
Stone Hand: Ne kadar çalışıp didinse de iyi bir şut stili edinemeyen, dolayısıyla düşük isabet yüzdesine mahkum oyuncu.
Sweep: Kelime anlamı 'süpürme'. Play-off serisinde bir takımın rakibini hiç mağlup olmadan elemesi. İlk turda üçe, sonrakilerde dörde karşı sıfır yani. İtibarı yerle bir eder. Edilgen açıdan ayıp, etken açıdan günahtır!
Swingman: 2 veya 3 numarada, yani skorer guard veya kısa forvet poziyonunda oynayan, çok uzun boylu olmayan, fakat son derece atletik, iyi sıçrayan, gerek jump shotları, gerekse etkili drive ve power move'larıyla sayı üreten elemanlar. 
Switch: Savunmadaki iki oyuncunun, tuttukları adamları değiştirmesi Bazen lazımdır, iyi yapmazsan rakibi kaçırırsın boşa, yersin basketi, yersin fırçayı!

- T -

Technical Foul: Top oyunda veya değilken rakibe küfrettin, kavgaya girdin, yumruklaştın, topu yere hızla vurdun yahut rakibe, tribüne, hakeme fırlattın, hakemle dalaştın vs. teknik faul çalınır. Takımın sahadaki tüm personeli de dahildir buna Hem hanene bir faul yazılır, hem de para yahut maç cezası alabilirsin.

Three-Second Violation: "3-in-the-key" diye de bilinir. Hücum oyuncusunun rakip pota önündeki boyalı alanda üç saniyeden fazla kalarak takımına topu kaybettirmesi.

: Dribbling yaparken veya drive etmişken kendi etrafında tam dönüşle rakibi ekarte etmek. Spin de denir.

Tip-in: Çemberden sekmiş bir şutu içeriye iteleyip sayı yapmak.

Traffic: Hücumdayken, rakip oyuncuların oluşturduğu kalabalık bölge.
Trailer: Fast break'te, karşı potaya en önde giden oyuncuların ardından ikinci dalga olarak deli dana gibi gelen, geriye atılan bir pasla veya top girmediğinde ribaundu almak/tamamlamak için avantajlı sayı pozisyonu yakalayan eleman.

Transition: Top hakimiyet değiştirdiğinde hücumdan defansa veya defanstan hücuma geçiş. Mühim hadise. Başarı anahtarı.

Traveling: Walking diye de bilinir. Topu sürmeden adım atmak. Top taşımak. Steps.

Triple-Double: Üç kategoride birden iki basamaklı sayılara ulaşmak. Mesela 35 sayı, 12 ribaunt, 16 asist Yapan adamlara da triple-double-man derler, all around (yani çok yönlü) oyuncu oldukları su götürmez.

Turn-Over: Top kaybı. Artık hücum faul mü yaptın, yanlış pas mı attın, dribblingte kaptırdın mı, ne halt ettiysen Top rakibin kontrolüne geçti ve sen gözlerini koçtan kaçırıyorsun.
Turn Around Jumper: Yakın savunmadaki rakibe sırtı dönük, dribblingle yanaşma, tercihen pivotal movelar ile fake gösterip dönerek jumpshot'a kalkma - bu arada "jumper" da "j" veya "jump shot" yani cemşat demek - eğer bu hareket, rakibe yüklenip aniden geri çekilerek ve dönerken zıplayarak yapılırsa, o zaman turnaround fadeaway jumper olur. Hem kafa, hem fundamental, hem timing (zamanlama), hem müthiş atletizm, hem de yumuşak bilek gerektirir.

- V -

Veteran Free Agent: Çaylak sözleşmesinden çıkmış ve sonraki sözleşmesi de sona ermiş oyuncu

- W -

Weak Side: Sahanın, topun olmadığı bölümü.
White Man's Disease: Beyazların, siyahlar gibi sıçrama yeteneklerinin olmamasına atıf yapan bir deyim. Deyimi dilimize, "beyaz adam hastalığı" diye çeviriyoruz.

- Z -

Zone: Alan savunması. sezon öncesine kadar yasaktı Nba'de. Zaten adı da "illegal defense"ti. Sanki yapanı karakola çekip içeri alıyorlarmış gibi Artık serbest.

Hadi bakalım eller havaya..!

 

Do not share my Personal Information.

Bir cümlede Basketbol sahası kullanım örnekleri ve çevirileri

And the others say, no, five basketball courts.
For the b-ball court we're putting in basement.
Ball court's down the street, isn't it?
Gözde fotoğrafım Mad Max filmlerinden çıkmış bir şeyi çağrıştıran basketbol sahası.
My favorite image is the basketball court that resembles something out of Mad Max Movies.
Stadın yanı sıra, bir halı iki basketbol sahası, koşu yolları ve araçlık otopark bulunuyor.
Near the stadium, a carpet area, two basketball courts, jogging paths and a car parking lot are located.
Bursa-İstanbul yolu üzerinde bulunan lise, yaklaşık m² alana kurulmuş olup bu alan içerisinde m²lik okul binası, m²lik yemekhane binası, m²lik spor salonu, ön ve arka bahçeler,
ve 1 adet tenis kortu bulunur.
It constructed on m² area with m² school building, m² hall, m² sport center, front and back gardens,
3 basketball fields, 2 football and
Yaz tatilinde basketbol sahasının onarımında yardımcı olmak için gönüllü oldum.
Tavuk neden basketbol sahasından geçmiş?
Bucknera gittim ve Koç Medlocka basketbol sahalarını bizimle paylaşmaları için yalvardım.
begged Coach Medlock to let us share their basketball courts.
We couldn't go to the ballpark because you weren't feeling good. Give me a break.
Basketbol sahaları istenmeyen kişileri topluma çekiyor.
Basketball courts attract undesirables to my community.
Efendim, basketbol sahasının yanında bulunduğumu söyledi.
Give me a break. We couldn't go to the ballpark because you weren't feeling good.
Henry, basketbol sahalarımız var, aşağıda spor salonu.
Henry, we have basketball courts, gym down there.
Sonuçlar: 30, Zaman:

Farklı Dillerde Basketbol sahası

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası